Mermere sýkýþmýþ bir melek gördüm ve onu özgürlüðüne kavuþtuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Sabah bakkala gidiyordum. Bir gazete, bir ekmek bir de sigara alacaktým. Üç yaþlarýnda bir çocuk gördüm... Bir kýz çocuðu... “Sana þeker alayým mý?” dedim... “Çikolata da isterim” dedi... Bir çarpacaðým bir tane! Bizim zamanýmýzda bir þekere kanardýk. Þimdiki nesil “çikolata da isterim”... Çok bilmiþler çok... “Adýn ne bakalým senin cici kýz?” “Tuðçe” Ýsminden belli þýmarýk olduðu... Þýmarýk olmayýp da ismi Tuðçe olanlarý tenzih ederim... Bizim Tuðçe’ ye “gel” dedim.. “Sana bir þey soracaðým”. Þeker ve çikolata da alýp eve geldik. “Tuðçe” dedim, kýz yalanýp dururken. “Ben seni kaçýrdým” “Kaçýýýr” dedi, þýmarýk þýmarýk “...sen bana hep böyle çikolata alacaksan, hep kaçýr” “Tuðçe dedim, valla döverim seni”, þimdi yalan olmasýn, döverim, diye ben mi dedim, baþkasý mý dedi orasýný karýþtýrdým yine... Ama “Tuðçe dedim, bana bütün bildiklerini anlatana kadar seni evimde alýkoyacaðým” “Önce sana bir þarký söyleyeceðim. Sen de bana iyi söyleyip söyleyemediðimi söyleyeceksin.Tamam mý?” “Tamam. Sonra da ben sana bir þarký söyleyeyim. Ben bir sürü þarký biliyorum.” “Senin bildiðini zaten biliyorum. Ben söyleyeceðim. Dinle þimdi... Mihrabým diyerek sana yüz vurdum Gönlümün dalýnda bir yuva kurdum” “Ayyy, çok kötü. Ben hiç duymadým böyle bir þarký. Sen mi uydurdun?” “Duymadýn mý?” “Hayýr hiç duymadým. Çok kötü hem de. Böyle þarký mý olurmuþ?” “O zaman böyle bir þarký yok. Ben uydurmuþum... Demek kötü...Sesim de mi kötü?” “Sesin de kötü... Þimdi ben söyleyeyim... Hüp diye içine çek beni....lay lay lom...hüp diye” “Bu ne?” “Þarký... Bilmiyor musun?” “Kulaðýma yabancý gelmiyor ama bunun bir þarký olduðunu bilmiyordum. Ama sen bu bir þarký diyorsan þarkýdýr tabi ki... Peki ben dans edebiliyorum? Bir bak bakalým...” “Ama müziksiz dans edilmez ki.” “Duymuyor musun?” “Hayýr ben bir þey duymuyorum” “Olmuyor mu?” “Çok komik dans ediyorsun. Bu dans bile deðil.” “Öyle mi? Demek dans etmeyi de bilmiyorum.” “Bak böyle dans edeceksin. Hüp diye lay lay lom” “Zormuþ.. Ben beceremem. Peki bak bakalým, resim yapabiliyor muyum? Tuvalimizi alalým. Fýrçalar ve boyalar... Bak þimdi...” “Bu ne?” “Güvercin... Gökyüzünde...sonsuzlukta süzülüyor...” “Böyle güvercin mi olurmuþ? Sen hiç güvercin görmedin mi? Güvercinler mavi renkte olmaz bir kere” “Olmaz mý?” “Olmaz. Bak böyle yapacaksýn. Gördün mü?” “Gördüm. Demek resim de yapamýyorum.” “Peki bak, sevmeyi biliyor muyum?” “Göster” “Bak...” “Nereye bakayým?” “Gözlerime” “Yok bir þey orada.” “Sen göster” “Seni seviyorum, gördün mü?” “Görmedim, duydum sadece” “Ben sýkýldým, gidiyorum” “Yok öyle küçük haným. Hiçbir yere gidemezsin. Bana bütün bildiklerini söyleyeceksin.” “Söyledim iþte. Baþka çikolata var mý?” “Yok” “O zaman ben gidiyorum” “Gidemezsin. Seni kaçýrdým dedim.” “Ya ben gitmek istiyorum” “Zýrlamaya baþlama. Al sana çikolata.” “Tamam o zaman kalýrým” “Nereye gitti göz yaþlarýn? Ne çabuk sustun?” “Aðlamasam vermeyecektin çikolata” “Aðlamayan çocuða meme yoktaki çocuðu bulduk. Memeyi de bulursak tamam... Seni öldüreceðim Tuðçe.” “Öldüüür” “Tuðçe, dedim seni öldüreceðim. Önce bütün bildiklerini bana anlatacaksýn. Sonra seni bu dünyadan temizleyeceðim. Meme için kimse aðlamayacak bundan böyle. Memeler ortada olacak herkes hakkýný alacak.” “Ne kadar ayýp. Memeler ortada olur mu hiç? Çok ayýp.” “Ayýp mý? Bak bunu da bilmiyordum.” “Yüzün kýzardý” “Utandým. Madem memelerin ortalýkta olmasý ayýp o zaman seni öldürmemin de bir anlamý olmaz. Aðlamak baki kalacak.” “Sen hiç aðlamaz mýsýn?” “Aðlarým. En son babam öldüðünde aðladým.” “Senin ev çok soðuk. Ben bu evde hasta olurum.” “Hasta olursun ve aðlarsýn deðil mi?” “Evet aðlarým” “Ben de hasta oldum. Ama aðlamadým. Aðlayýnca evim sýcak olur mu?” “Tabi olur.” “Nasýl olacak?” “Þimdi sen aðlarsan biri neden aðladýðýný sorar. Sen de üþüyorum, hasta oldum dersin. Sana sýcak bir ev bulurlar” “Kimler?” “Parasý çok olanlar” “Sizin paranýz çok mu?” “Babamýn çok parasý var. Ben aðlayýnca babam bana veriyor. Sen de aðlarsan sana da verir.” “Verir mi?” “Verir. Aðlarsan verir. Bir kere bir kadýn vardý. Aðlayan bir kadýnmýþ. Babam ona para veriyordu. Ama annem öðrenince çok kýzdý. Annem ile kadýn kavga etti. Kadýn da bir daha aðlamadý. Babam da ona para vermedi. Sen de aðlarsýn babama, biz de anneme söylemeyiz. Annem kýzýyor çünkü.” “Yok ben almayým, üþümeyi ve hasta olmayý alayým, üstü kalsýn” “Sen bilirsin.” “Ben bilmem. Hiçbir bok bilmem. Bana öðreteceksin bütün bildiklerini.” “Baþka ne öðrenmek istiyorsun?” “Böyle olmuyor. Böyle bir yere varamýyorum. Seni niye kaçýrdým biliyor musun? Sana niye þeker çikolata aldým? Bir yerlere varayým diye. Yoksa ben þimdi kahvaltýmý edip, gazetemi okuyacaktým. Sigara üstüne sigara içip bir yerlere varabilmenin yollarýný arayacaktým. Bu yollarý bilmiyorum. Eskiden bilir miydim? Þimdi mi unuttum? Onu da bilmiyorum. Beni duyuyorsun deðil mi? Yani bir ses çýkýyor mu benden. Cümleler kurabiliyor muyum? Þarký söylemekten, resim yapmaktan, dans etmekten vazgeçtim. Kelimelerimi duyabiliyor musun sen onu söyle? Sessiz soluksuz olmak istemiyorum. Seni, sesimi duyurabilmek için kaçýrdým. Yoksa öylece sessizlikte boðulacaktým. Önce beni duyman önemli. Nasýl göründüðümü boþ ver. Sesimin çirkin olmasýný da boþver. Üþüdüðümü de... Sesim geliyor mu onu söyle? Üç yaþýndaki çocuk! Sesim geliyor mu? Tuðçe idi deðil mi adýn? Tuðçe!......Gel sana þeker alacaðým, çikolata da alacaðým” “Buradayým” “Sesimi duyuyor musun?” “Þeker ve çikolata alacaðým dedin” “Dedim ya... Dedim.. Duydun deðil mi?” “Duydum, hani þekerlerim?” “Beni duyman için sana þeker mi yetiþtireceðim. Yok sana þeker meker. Hadi git bakalým artýk, evine git. Annen merak eder. Anneler hep merak eder. Bak benim annem de beni merak ediyor. Þimdi onu arayýp, “Þeker ve çikolata” ya bütün bildiklerini anlatan kýzdan dünyanýn kaç bucak olduðunu öðrendim, diyeceðim.O da bana böyle bir yere varamazsýn, diyecek. Anne, diyeceðim ben de, o üç yaþýndaki çocuðun aklýna uyarsam sýcak bir evim bile olurmuþ. Ben kendi akýlsýzlýðýmýn ceremesini çekmek istiyorum. Allah akýl fikir vermemiþ bana. Vermesin, ben de ona bir þey vermiyorum. Hiçbir yere de varmýyorum. Bu kýzý da evine gönderiyorum.” “Ben eve gitmek istemiyorum. Burada seninle kalmak istiyorum.” “Yok kýzým olmuyor. Seninle bir yere varamýyorum. Hadi sana güle güle...” “Aslýnda sen beni evde alýkoymaya devam etsen. Benim annem ile babam da beni merak edip aramaya baþlasalar. Sen de bizimkilerden bana karþýlýk para istesen... Bence daha iyi bir hikaye çýkardý.” “Hadi oradan, çok bilmiþ sen de...” “Gideyim mi kalayým mý?” “Git...Benim hikayem bu kadar.” “Sen hikaye yazmayý da bilmiyorsun, böyle hikaye mi olurmuþ” “Git kýzým baþýmdan” “Gitmeyeceðim iþte” “Þeker de yok çikolata da yok” “Olmasýn, ben yine de gitmeyeceðim iþte.” “Ben de seninle konuþmayacaðým bakalým. Ne yapacaksýn?” “Konuþma.Ben de kendi kendime konuþurum. Beni duyduðunu biliyorum ya o bana yeter. Beni duyuyorsun deðil mi? Sesim geliyor mu? Þarký söyleyeyim mi sana? Lay lay lom... Duyuyor musun beni? Adýn neydi senin? Kýzdýn mý bana? Tamam evime gidiyorum o zaman. Annem merak etmiþtir. Ben gidiyorum dedim.... Aaa, deli mi ne?” Tuðçe kadýnýn yüzüne tuhaf tuhaf bakarak evden çýktý. Kadýn bir sigara yaktý...Bir ses duydu... “Böyle olmuyor, böyle bir yere varamazsýn, aklýný baþýna topla.” Kadýn birden doðruldu. Sesin nereden geldiði anlaþýlmýyordu. Boþluða meydan okurcasýna bir þarký tutturup dans etmeye baþladý... “Hüp diye lay lay lom ...Nasýl böyle oluyor mu? Hüp diye lay lay lom... Böyle bir yere varabilir miyim? HÜP!” Kadýn bir ay boyunca dilinde hep o þarký, dans edip durdu. Sonunda annesi hastaneye yatýrdý kýzýný. Yazarkolik teþhisi kondu. Tedavisi mümkün deðildi. Krizi tuttuðunda zor zapt ediliyordu. Bir gece yarýsý hastaneden kaçmayý baþardý. Tuðçe’nin evini buldu. Pencereye þeker ve çikolata fýrlatýp durdu... “Tuðçe, pabucu yarým, çýk dýþarýya oynayalým” “Yaþ kemale erdi ama ben hala eremedim”. Bu lafýn ardýna okkalý bir hikaye iyi giderdi aslýnda. Ortaya bir piyaz, biraz peynir bir de raký. Þeker, çikolata da nereden çýktý? Çoluk çocukla uðraþýp durdum boþuna. Yine hiçbir yere varamadýk. Hep ayný noktada çakýlýp kaldýk. Ha gayret... Yürüyelim arkadaþlar, lay la lay lay lay lom....HÜP!
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © zehra erkuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |