..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyanýn her tarafýndan öðretmenler insan topluluðunun en fedakâr ve muhterem unsurlarýdýr. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Aslý Akarsakarya




25 Haziran 2005
33  
Aslý Akarsakarya
Iþýk azalýnca iþte, hayal gücü çoðalýyor. Ben karanlýðý hiç sevmedim ki sayýn melek.


:DDCC:

Sefil bir haldeyim yine. Üstümdeki pijamalar aslýnda beni bir sene kadar önce terk ettiler. Onlarýn bu daha fazla eskiyemeyecek olma durumlarý bana tam tersine bambaþka bir huzur veriyor artýk ve evde baþka hiçbir þey giymek istemiyorum. Manevi bir bað deðil aramýzdaki. Lime lime olmuþ bu dirençsiz yapý içerisinde kendimi rahat hissediyorum. Varla yok arasýndaki biçimleri, dizlerimin zaman içinde oluþturduðu geniþlik, bollaþan beli, sünmüþ ve bir ara da çamaþýr suyu damlattýðým üst kýsmý…

Doðrusu, bu akþam eve geldikten sonra içimde karþý konulmaz bir süslenme isteði peydah oldu. Tesadüfe bakýn ki her gün iþten gelip de bulduðum bu yoldaþ pijamalarla deðil de, daracýk bir etekle evde oturasým geldi, ama tedbiri elden býrakmayýp hemen kendimi engelledim. Çünkü bugün benim tastamam otuz üçüncü doðum günüm. Bunun bir anlamý var mý? Yalnýzlýðým ve ýsýtmaya çalýþtýðým kahve suyuma bakýlacak olunursa benim için gayet sýradan bir gün. Ýþ yerinde birkaç arkadaþým sað olsunlar hatýrladýlar doðum günümü, hatta birisi bahçeden kopardýðý çiçeði suya koyup masamýn karmaþasý içine yerleþtiriverdi. Duygulandým. Ama gerçekleþmesini istediðim mucize bugün de gerçekleþmedi ve gün benim için son yedi yýlýn sýradan doðum günlerinden farklý geçmiyor.

Önemli deðil.

Peki itiraf ediyorum, bu akþam için tuttuðum dilek, onun kafam kadar bir buketle birlikte zili çalmasý… Kendimden bile sakladýðým bir sinsilikle bunu bekliyorum. O daracýk eteði giymeyi de, olay sýrasýnda üstümde masala uygun bir kostüm olsun diye istiyorum. Benden özür dileyecek, ne kadar inanýlmaz bir kadýn olduðumu söyleyecek, yaptýklarý için köpekler gibi piþman olduðunu tekrar ederken ben çiçekleri suya koyacaðým. Biraz da naza çektikten sonra gece mutlu sonla noktalanacak ve bir ara o etekten kurtulacaðým. Ne var ki insan otuz üç yaþýna gelene kadar bu gibi beklentilerin hiçbir gerekçeyle gerçekleþmediði kafasýna vurula vurula öðretildiðinden, her ne kadar bu konuda ortalamadan yavaþ bir öðrenme süreci geçirmiþ olsam da :– biliyorum. Ýþte tam da bu yüzden, gardýrobumu açýnca gözümün içine batan eteði yok saydým, sabah tomar þeklinde býraktýðým pijamalarýmý yerden alýp üstüme geçirdim.

Üzgün müyüm? Çok da deðil. Beklenti ve düþ kýrýklýðý arasýndaki milyon katsayýlý orantýyý keþfedeli bir hayli oldu. Bu bir koruyucu güç mü peki? Canýmý sýkýyorum.

Suyun sesini duyuyorum, kahveyi ve bardaðý tezgahýn üzerinde hazýr ediyorum. Ýþte kapýnýn çaldýðý o büyülü zaman da tam bu anla çakýþýyor.

Zilin “din don” larý arasýnda, o bir saniyede, ben yine 16 yaþýma dönüveriyorum. Koþturarak yatak odasýna gidiyorum. Yolda kapýdakinin kim olduðunu bile bilmediðimi hatýrlatýyor içimdeki birisi baþka birisine, konuþmalarýný dinlemiyorum. Bir hýþým kapýyorum eteðimi yerinden, kalça kýsmýndan geçirmesi gayet zor bu zýkkýmý… Çek þu karnýný içine… Kapý bir kere daha çalýyor :- “Geldiiim”…

Üst kýsmý deðiþtirmeye zaman yok. Neyse artýk. Saçýmý düzeltiyorum koridordaki aynada aceleyle. Kapýdakinin kim olduðunu hala bilmediðimi anca fark etmiþken; kapýyý da açmýþ bulunuyorum.

Tam alnýmdan baþlayarak yüzüm tuz buz dökülüyor. Onun altýndaki baþka bir biçim kaplýyor þimdi suratýmý. Okyanus kadar hayal kýrýðýna harmanlanmýþ þaþkýnlýk. Birden kapanýveren gökyüzü ve saðanak. Rüzgar ve þimþek. Büyümüþ gözler, açýk olduðu fark edildiðinde hemen kapatýlan aðýz, gerilmiþ kaþlar…

Bakýþýyoruz.

“Ýyi akþamlar Zerrin haným kýzým.”

“Ýyi akþamlar.”

“Uygunsuz rahatsýz ettim, kusura bakmayýn.”

Kendime gelmem için birkaç asýr gerekiyor. Suçum yüzünden ipe götürüldüðüm bir sahne getiriyorum gözümün önüne :- kendimi tekrar tekrar idam etmeliyim bu gece. Hatta kýrbaçlamalýyým idamdan önce… Ya da bir güzel baðýrýp tokatlamalý en temizi.

“Biraz içeri girsem, rahatsýz etmem ya?”

Ben usul, ama pek usul sýyrýlýrken karaktersiz iç dünyamdan, karþýmda duran yaþlýca amcanýn görüntüsü de iyiden iyiye beliriyor algýmda. Biçimini kavramaya baþlýyorum bedeninin, yavaþ yavaþ sesini duyuyorum. Daha anlamaya baþlamadým.

Çok kýsa bir an düþünüyorum. O kadar temiz yüzlü birisi, o kadar kibar konuþuyor ve o kadar mahsun duruyor ki, onun dediði herhangi bir þeye hayýr diyebilecek durumda deðilim zaten. Alnýmý ovuþturup toparlanmam gerektiðini söylerken kendi kendime, amcayý içeri buyur ediyorum.

Salonda oturmuþ kahvemizi yudumluyoruz bir süre sonra. Zorla da olsa düþüncemi ele geçirmiþ vurdulu kýrdýlý çizgi roman karelerinden sýyrýldým az önce :- kahramanýmýz Zero ve son doðum günü macerasý... Onu izliyorum rahatsýz etmemeye de çalýþarak. Yaþlý görüntüsüne raðmen hareketleri ne kadar dinç. Konuþmasý düzgün, giyimi gayet özenli. Kambur oturuyor, üzgün de görünüyor itiraf etmek gerekirse. Derin nefesler alýyor ara sýra, sezgilerime güvenmek pek adetim deðil ama, kötü bir haber verecek gibi. Bu özelliksiz doðum günümü tek baþýna zýrlayarak mý geçirmek daha iyi olurdu yoksa salonumda hiç tanýmadýðým birisiyle sütlü kahve yudumlamak mý diye düþündüðümde, o anlýyor sanki.

Kafasýný kaldýrýyor. Mavi ve çok güzel gözleri var. Güzel ama pek buruklar. Bir de çok mavi. Belki de sadece mavi. Bir tane bulut yoktu yani gökyüzünde ve güneþ bütün varlýðýyla üstümüzdeydi. Rüzgarýn keskin kanatlarý vardý ve deðdikleri yerinden kesiyorlardý denizi. Denizse acýyan yerinden köpükler yayarak iþgilleniyordu. Kimse sakin deðildi o gün. Biz Betül’le açýktaki dubanýn üstünde iddiaya giriyorduk. Kýyýya en çabuk kim varacak? Ayaklarýmýz dubaya son kez deðdiðinde bedenlerimizi suya doðru ittik ve denizle kavuþtuk. Her þey olmasý gerektiði gibiydi baþta. Kulaçlarýmý atýyor, hemen sol yanýma bakýnca da Betül’ü görüyordum. Kulaç atmak zorlaþtý sonra birden. Ayaklarýmý çýrpmam pek de iþe yaramýyordu. Daha güçlü bir þey benimle istediði gibi oynamaya baþladý mavide. Nefes almanýn imkansýzlaþtýðýný anladýðým zaman, çýrpýnmaktan da yorgun düþtüðüm zamandý iþte. Baðýrmaya çalýþýyordum bir yandan ama garip ve çok güçlü bir uðultu da vardý etrafta. Nefesim tükendi sonra. Bedenim istemsiz dönmeye devam ederken güneþi gördüm bir kez daha, sonra tekrar koyu maviyi. Gövdem buz kestiðinde ayaklarým hala sýcaktý. Ilýklýk yavaþ yavaþ yukarý yayýlýrken, ben düþüyor muydum, yükseliyor muyum bilmiyordum. Uðultu dinip de þartsýz bir sessizlik baþladýðý zaman kafamýn içinde, kýmýldamanýn da yolu yoktu artýk.

Öksürerek kendime geldiðimi hatýrlýyorum neden sonra… Aðzýmdaki yosun tadýný, genzimdeki yanýþý ve midemin bulantýsýný ayný anda ve çok keskin hissediþimi. Bir sürü insan toplanmýþtý etrafýma. Kýmýldayan baþlarýn arasýndan güneþ bir görünüp bir kayboluyordu. Ýþte, gözlerime gölgesini ilk daðýtan o yüzün gözleriydi bunlar. Yýlar sonra annem hala söylerdi :- “Allah razý olsun, kimdi ki o adam… Ama ya bir de orada olmasaydý?“

Titreyen ellerimin tutmaya çalýþtýðý kahve fincaný sarsýlýyor, damla damla sýcak su, beyaz çorabýmýn dokusunu karaltýyor. Yanýyorum.

“Tanýyor muyum ben sizi?”

Bilmiyorum ki, aslýnda öyle sihirli bir þey de olmadý aslýnda ama her þey o kadar doða üstü ki. Salondaki renkler bir kere çok kaynaþtýlar, karýþtýlar birbirlerine. Çocukluðumun suluboya renklerinin tümünü resmin sonunda birbirine bularken, hep resim öðretmenimin sesi gelirdi aklýma :- “…kýrmýzýyla maviyi karýþtýrýrsanýz mor olur. Tüm renkleri karýþtýrýnca da kahverengiyi bulursunuz.“. Tam da bu yüzden, açýðý, karasý, beji, tabasýyla evim yýllanmýþ bir aðaç kütüðünü anýmsatýyor þimdi. Bir o var iþte tüm bu hengamenin arasýnda sakin sakin oturan.

“Evet, o gün denizden seni karaya taþýyan adamým.”

Hiç gücü yok bilincimin karþý koyacak. Hayatýmýn bu anlamsýz akþamýnda beni nereden buldun diyecek, olur mu öyle þey bey amca, ben çýkaramadým diye çýkýþacak, biraz kýzacak…

“Birkaç kez daha karþýlaþtýk sonra. Bir keresinde pazarda kaybolmuþtun, annen bir tezgaha takýlmýþtý da sen yürümeye devam etmiþtin… Anneni yanýnda bulamayýp da ne kadar korktuðunu hatýrlýyor musun? Yeterince uzun bir zaman sonra hani bir kadýn sana “bak annen iþte“ diye göstermiþti. Aðlayarak annene sarýlmýþtýn da annen kýzmamýþtý hiç. Çok korkmuþtun. Gerçi kadýncaðýz da pek korkmuþtu ya...”

“Sonra, bisiklete biniyordum bir gün… Walkman vardý kulaðýmda. Yokuþ aþaðý hýzýmý da almýþtým, hatýrlýyorum. Çok zevkliydi çünkü. On beþ yaþýnda mýydým? Ya da öyle bir þey. Tren yolundan geçecekken tam, dört beþ yaþlarýnda bir çocuk bisikletin önüne çýkývermiþti. Ben keskin bir fren yapýnca bisikletin de dengesi bozulmuþtu da düþmüþtüm. Yere düþer düþmez, geçen trenin rüzgarý da çarpývermiþti yüzüme sonra sallantý, gürültü. Çok korkmuþ, çocuðun arkasýndan bakakalmýþtým, bir ara kafasýný çevirince ufaklýk… O da yeterince maviydi iþte.“

“Hayatýnda bazý kritik noktalarý birlikte atlattýðýmýz doðru Zerrin. Yaþamýn sana fýrsatlar tanýmasý için, seni mümkün olduðunca ayakta tutmayý amaç edinmiþ bir görev iþte benimkisi.”

“Koruyucu melek yani? Bugün neden buradasýn peki? Ölüyor muyum yoksa?”

“Yok, yok” deyip gülümsüyor. “Bu sefer bir tehlike yok baþýnda. Ya da en azýndan seni esirgeyeceðim bir durum yok.” Önce derin bir nefes, sonra da kahvesinden bir yudum alýyor. “Koruyucu melek olmam konusunda ise :- aslýnda bundan daha farklý bir þeyiz. Her birimiz, bir insanýn doðumunda onun için görevlendiriliriz. Sonrasýnda bu kiþinin baþýna gelebilecek bazý kazalarý, belirli bir yere kadar engellemeye çalýþýrýz. Mucizeler yaratmak deðil tabi bizimkisi. Bazen bir canlý, bazen bir eþya olarak girip hayatýnýzda küçücük ama düþününce çok önemli roller oynamak… Her an baþýnýzda bulunmaktan ziyade, kritik zamanlarda yeryüzüne gelir, görevimizi yapar, sonra ihtiyaç duyulacaðýmýz bir baþka ana kadar beklemede kalýrýz.”

Kahve elimde kalmýþ. Sehpaya koyuyorum. Sonra masadaki suyu içerek ferahlamaya çalýþýyorum, olmuyor. Çok þaþkýným. Kalbim tuhaf bir biçimde çarpýyor, duyabiliyorum. Kafamdan geçen tüm düþünceleri dinleyebiliyorum. Bütün eþyalarý ve bütün sýnýrlarý birbirine karýþmýþ bu odada artýk ne oturuyor gibi, ne yüzüyor gibi, ne de uçuyor gibiyim. Gözlerim meleðe kilitli… Sanýrým bir tür þok yaþýyorum, ya da öyle bir þey… Baðýrsaklarým kaþýnýyor.

“Benim bir akþam evine gelip de sana bunlarý açýklamam haliyle hiç normal deðil. O yüzden duyularýn aþýrý enerjiden ve uyarandan seni halüsilasyon sýnýrýnda gezdiriyor. Böyle olaðan dýþý bir olayý bünyen ancak bu þekilde kaldýrabilir çünkü.”

Karþýnýzdakinin sizi anlamasý için konuþmaya gereksinim duymamanýz ne güzel. Hoþ gerçi artýk konuþabileceðimden de emin deðilim. Korktuðumu itiraf etmeliyim size melek, çok korkuyorum çünkü geldiðinizden beri gerçeðin sancýlý soluðu geçiyor yüzünüzden. Buraya doðum günü partim için gelmediðinizi anlayabiliyorum bu durumda olsam da. Ölmeyeceksem de þimdi… ne olacak?

“Seni daha fazla merakta býrakmak zalimlik tabi, haklýsýn. Özetlemek gerekirse, seninle olan birlikteliðimiz, bugün, yani senin otuz üçüncü doðum gününde sona eriyor.”

Birlikte olduðumuzu öðreneli iki dakika olmuþsa da, þimdi ayrýlýyor olmanýn haksýzlýðýný anlayabiliyorum. Neden peki?

“Biz insanlara, en fazla otuz üç yaþýnýza kadar hizmet ederiz. Eðer sorumlusu olduðumuz kiþi, otuz üç yaþýna kadar hayattan ne istediðini ve hayata karþý olan duruþunu belirlemiþse –ki buna amaç diyorsunuz siz sýkça, o kiþiyi amacýna giden yolda belki bir süre daha destekleriz. Çünkü yoðun enerjili, yapýcý ve yaratýcý bir boyuta geçer insan bu aþamadan sonra ve aslýnda yine bundan sonra, bize daha da çok ihtiyaç duymasý kaçýnýlmazdýr. Ama çok da deðil, sadece birkaç yýl daha sürer bu, ve geri kalan zamanda her ademoðlu yalnýzdýr.”

Çok güzel söyledin. Ben tam da o otuz üçünde terk edilecek amaçsýzlar sýnýfýna giriyorum. Pek hoþ. Ama olmadý ki sayýn melek, yapamadým iþte. Yanlýþ seçimlerimin, ya da sadece seçimlerimin beni ne tarafa sürükleyeceðini tahmin edemedim… Doktorun koluma beyaz alçýyý geçirirken “parçalý kýrýk” dediðinde hayatýmýn sonuna kadar keman çalmak istiyordum. Ýlk evliliðimi yaparken bir sene sonra boþanmýþ olmayý hiç ummuyordum. Sonra bilmiyorum nasýl, ben bir þeyler olmak istesem de iþte, o þeylerin ben olmak istemediklerini görüyordum. Ýstediðim þeyler var hayatýmda, ve istemediðim þeyler… Bir de o kadar büyük bir kýsým var ki, onlar ne istediðim, ne de istemediðim þeyler.

Bazen þans eseri ölümden döndüðünü, bazen de þans eseri ölüme gittiðini gördüm insanlarýn. Felç olduklarýný ya da piyango vurduðunu… Bilmiyorum ki sayýn melek, ne demeli? Iþýk azalýnca iþte, hayal gücü çoðalýyor. Ben karanlýðý hiç sevmedim ki...

Sen “Cani” filmini seyretmiþ miydin? Hani otostopçu fahiþe? Ne zaman boþ bulunup, gerçekten inanýrsak rüyalarýmýzý gerçekleþtirebiliriz diye düþünsem olsam o aklýma gelir, vazgeçerim. Sonra devam ederken düþünmeye, insan denen þu sürüngenden bozma yaratýðýn, gün gelip de bulutlarý üstten görmeye baþlamasý, rüyalarýna inanan birkaç delinin sayesinde olmuþ diye. Fazla ileri gitmem, konuyu kapatýrým. Çýkamam ki iþin içinden… Sadece aptalým belki.

Lütfen… Yaþamak için biraz yer istiyorum. Hiç kimseye deðmeden, çarpmadan, acýtmadan yürümek istiyorum. Kimseye zarar vermeden, kimse yüzüme bakmadan, kimseyi sevmeden ve kimseyi öldürmek istemeden, küfretmeden, gülmeden… Hiçbir kelimeyi tartmadan konuþmak, bir cümleyi on kere tekrar etmek ve ayný þarkýyý beþ gün boyunca durmaksýzýn söylemek istiyorum. Ne kimse benden sýkýlsýn, ne ben kimse hakkýnda endiþeleneyim. Aðlamak için kuytu bir yer aramayayým, oturduðumda bir kaldýrým kenarýna istediðim kadar baðýrabileyim istiyorum. Birinin bile dikkatini çekmeden, görünmeden belki de… Hiçbir göz rengi beni etkilemesin, hiçbir savaþtan ve para biriminden haberim olmasýn istiyorum. Bir süre, evet bir süre kendimi böyle tedavi etmek istiyorum.

Gideceksen git de ben þimdi ne yapacaðým be melek? Yarýn bugünden daha güzel olmayacaksa, ya da ben kendimi böyle kandýramayacaksam nasýl devam edeceðim ki bu çürük bacaklarla yürümeye? Çok dayanýksýzým artýk ve son kez birisi gelip de yaraladýðý zaman ölmek istemiyorum. Penceredeki sardunyanýn üzerine güneþ vuruyordu bu sabah… Ýþte sadece bu görüntü, varýný yoðunu açmýþ bu çiçeðin görüntüsü beni mutlu edebilsin istiyorum.

Amacým sayýn melek, yeryüzünde barýnýp nefes alabilmek. Amacým sayýn melek, rüzgar biraz sert esince hayatýn ne güzel olduðunu düþünmek.

Ne büyük daðlara týrmanabilirim bundan sonra, ne uçaklar yapabilir, ne de kitaplar yazabilirim. Yardýma layýk deðilsem, buyurun gidin sayýn melek.

Büyük ve konforlu televizyon koltuðuma dayadýðým dirseðimin üstünde, belli ki bu gezegenin dýþýnda, isyanýmýn girdabýnda iþkencedeyim. Meleðin sesini duyuyorum ama gittiðim bu yerden geri dönmeyi hiç istemiyorum – gözlerim aramýzdaki tozlu sehpada.

Kafamý kaldýrýyorum, bana bakýyormuþ. Bedeni geldiðinden daha soluk, buzumsu. Çoktan gitmeye baþlamýþ gibi. Diyecek bir þey yok ki þimdi, yarým saat önce varlýðýný öðrendiðim koruyucu meleðimin artýk olmayacaðýnýn bendeki bu haþin tepkisi tam da þimdi mantýðýmýn sýnýrlarýný geride býraktý.

Aðladým aðlayacaðým. Kendime çok mu dikkat etmem gerekiyor artýk? Kaderle kim pazarlýða oturacak bundan sonra benim lehime? Uyusam þimdi þuracýkta, eminim sabahleyin ya hatýrlamayacaðým ya da bunun bir rüya olduðuna kendimi inandýrmak için hiçbir þey yapmam gerekmeyecek. Uyumalý bu koltukta. Þimdi. Televizyonu da açmalý ki sahne tamamlansýn, sabaha uyandýðýmda elimden kumanda sarkýyor olsun, evin içi havasýz, karanlýk ve bunaltýcý olsun. Arada bir olduðu gibi.

Seni daha yeni tanýþtýysak eðer, seviyor olmam olanaksýz. Hatta umursamýyor olmalýyým. Ama ne oluyor biliyor musun melek, gözümün önünde solmaný izlemeyi hiç istemiyorum. Sen biraz da bensin ya, o zaman ben de biraz sen olacaðým diye korkuyorum.

Ben uyuyorum melek, kapýyý ardýndan kapatýrsýn. Dýþ kapýnýn gýcýrtýlý sesini bile duymayayým. Sana deðil tabi ki bu sümüklü tavrým. Artýk hayattan bir mucize beklemiyorum. Baþýma gelenlerden sonra, hayatýn tümünün mucize olduðunu da savunmayacaðým düþündüðünün aksine.

Etek mi? Caný cehenneme, o da oyunun bir parçasý olsun. Adý üstünde, hayat iþte :- saçma sapan bir þey.



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: é
Gönderen: Semin Sinem Ay / , Meksika
16 Ekim 2014
Heyecanla okuduðum nadir yazýlardan. Mucizelerimiz eksik olmasýn. Sevgiler...

:: Nerdeyse 35 olacak
Gönderen: Eralp Elli / riyad/Suudi Arabistan
5 Temmuz 2007
Cok guzel bir hikaye. dili, oykunun akisi harika. Bana biraz uzun geldi, bazi satirlari atladim, ama cok guzel tat aldim. Mutlu yaslar

:: Seni hic tanimadim....
Gönderen: Alaaeddin qabaha / /
12 Aðustos 2006
turkce anladigim kadar guzel sey okudum,,,..... sanirim guzel ve aydinli gelecegin var,,,, devam et,,,, ve tebrikler alaaeddin / filistin

:: Ýyi Yazýlmýþ Öykülerden
Gönderen: Emin Altun / Ankara/Türkiye
12 Aðustos 2006
Aslý Akarsakarya'nýn öyküsü, tipik bir kadýn duygusallýðýný yansýtmasý açýsýndan, kadýn öykücülüðünde orta karar bir yerde duruyor. Fakat, dili kullanýþý açýsýndan etkileyici de ayný zamanda. Ýyi yazýlmýþ bir öykü olduðunu rahatlýkla söyleyebilirim.

:: neden 33?
Gönderen: Aslý Akarsakarya / Ankara/Türkiye
8 Aralýk 2005
Bedenimizin gücü gerilerken bilgeliðimz artar ya... 33 benim için, bu çan eðrisinin tam tepesini çaðrýþtýrýyor. Tabi ki sembolik. Siz deyin 55, ben diyeyim 22. Saygýlar.

:: tebrikler
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
8 Aralýk 2005
Tebrikler Sevgili Aslý Akarsakarya....Severek okudum ve çok beðendim......Devamýný dilerim...Sevgiyle kal...Kâmuran Esen

:: Mutlu ol, mutlu öyküler yaz
Gönderen: Tayfun Yýldýrým / Istanbul/Türkiye
8 Aralýk 2005
Uzun zaman oldu bir öykü hakkýnda düþünmeyeli... Yazara sormak istiyorum neden 33. yaþ?




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Benim Ellerim
Akis
Bartolomeu Dias ve Þemsi


Aslý Akarsakarya kimdir?

.

Etkilendiði Yazarlar:
.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Aslý Akarsakarya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.