Yaþamak için topu toplam altý haftam kalsaydý ne mi yapardým? Tuþlara daha hýzlý basmaya bakardým. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
-Ülkü Tamer’e saygýlarýmla- ALLEBEN Dedemi hatýrlayýp, onunla yaþadýðým geçmiþimi yazmak isteyince, ister istemez kalemime mürekkep yerine gözyaþý dolduruyorum. Kalýn, demir belbetlerden yine dýþarýya bakýyorum o günleri yeniden yaþayýnca, hayalimde. Kuþlarýn, bir adam boyundaki ahþap pencerelere yaptýðý yuvalardan dökülen tüyleri, tandýr baþýndaki sýcak ve uzun sohbetleri anýmsayarak yürüyorum yine, dedemin evine giden dehlizden. Bir soba bacasýndan çýkan duman kadar koyulaþýyor düþüncelerim. Þosede yürürken hatýrlýyorum, hiçbir þeyi umursamadan önümde koþturan çocukluðumu. Dedem demek, zaman demek, geçen zaman, buruk hatýralar, sararmýþ bir fotoðraf karesi. Baþým önde, düþüncelerimi biriktirerek yürüyorum geleceðim olan en kýsa yarýna, bir saniye ileriye ve sonrasýna. Neye? Nereye? Dolu dizgin umutlarýmý, damla damla akýtarak yürüyorum Alleben’in kenarýnda. Alleben ile Kavaklýk birbirinden ayrý gibi görülen anayla çocuðudur benim için. Alleben, suyuyla emzirmiþtir Kavaklýðý. Kavaklýk, yeþeren yapraklarýyla öpmüþtür Alleben’i. Birbiriyle bir bütün oluþturan bu kan baðý, Antep’i yaratmýþtýr olanca cömertliðiyle. Ýlk baharda Cuma günleri, tatili getiren bu günün okul dönüþlerinde sabýrsýzlýkla ertesi günü beklerdim; çünkü Cumartesi’leri, halalarýmýn, teyzelerimin, ablalarýmýn, aðabeylerimin seyrengah dedikleri Alleben’e giderdik. Halamýn evde doldurduðu acý dolmayý, bakýr kazanýn dýþýný külleyerek ocaða oturtuþunu görüyorum sisli gözlerinden. Hiç olmazsa halam çok yaþasa... Ýrice taþlarý hilal þeklinde yan yana dizerek yaptýðýmýz ocaðýn üzerine kazaný büyük bir itinayla yerleþtirirdi halam. Biz çocuklar, ocaða yakacak olarak çalý çýrpý toplardýk heyecanla; bir oyundu bu bizim için. Dayýmýn hanýmý köfte yapar; ablalarým sofrayý kurardý. Babamla eniþtelerim, iðde aðaçlarýnýn diplerine sakladýklarý raký kadehlerini yudumlardý bizden gizli. Ama görürdük biz, gizlemeye çalýþtýklarý kadehleri. Ýs sinmiþ dolmalý akþam yemeðinin unutulmaz keyfi sarardý bizi açýk havada. Hepimiz gönülden mutluyduk, huzurluyduk; henüz, bizi bekleyen dertlerden sýkýntýlardan uzaktýk, çok uzak. Gelecekten. Sanki acýlar, sýkýntýlar, dertler sadece acýklý hikayelerde yer alýrdý. O hikayelerse yalan gelirdi, uydurmaydý, gerçek olamayacak kadar ýraktýlar bize. Biz çocuktuk. Bir at arabasý zevki var mý þimdiki BMW’lerde, Mercedes’lerde? Nerede!.. Nerede çocukluðum? Nerede ben? Kaybolup gittiler, o arkasý açýk, cam el arabalarýnýn dikdörtgen köþelerinden. Cam arabalarýn ardý sýra düþlerimi görmekteyim. Henüz dün gibi yakýnlar. Rengarenk pamuklu þekerler, küncülü helvalar... Alleben’in kýyýsýna sýralanmýþ çekirdekçiler... Herkes, kendisini kahkahalarla güldüren bir oyunun içinde; kimi kaçýyor, kimi kovalýyor; kimi salýncak kurmuþ kocamýþ aðaçlara; kimi top oynuyor… Ýp atlardýk doðal bir yaþamýn doðallýðýnda. Alleben gürül gürül akardý yanýmýzda, serinletirdi, ferahlatýrdý etrafýndaki her þeyi, gönüllerimizi. Mezopotamya bereketi vardý Alleben’de. Yüzyýllar boyu, umutlarýmýzý derelere, suya baðlamýþýz. Bereket için, umut için. 6 Mayýs’ta Hýdýrellez kutlanýrdý Alleben’de. Rahmetli, nur yüzlü anama ne inatlar ederdim Hýdýrelez’e gitmemek için. Þimdilerde, neden gitmek istemezmiþim diye kýzýyorum kendime. Ýnatçý ruhum, burnunun dikine giden mizacým, kendi doðru bildiðinden þaþmayan kiþiliðim, küçüklüðümden bu yana çok dolandý ayaðýma. Hayatta çok engelle karþýlaþtým, sýrf bu yapýmdan dolayý. Hepsinin üstesinden gelmeyi bildim de, insan o yaþlarda, Antep gibi bir yerde, anasýnýn dediðinden çýkamýyor pek. Ýnadýmý kýrýp, anacýðýmýn ardýna düþer giderdim kutlamalara. Ýyi ki de gidermiþim. Þimdilerde mumla arasan bulamayacaðýn anlarmýþ onlar. O huzur, o sükunet. Dalar giderdim o hareler çizen suyun yüzüne bakarken, derin derin. Bu su nereden gelir, nereye giderdi? Su demek, umut demekti. Acaba bana ne getirecekti Alleben? Beni de yeþertecek miydi Kavaklýk gibi, bunlar geçerdi çocuk kafamdan. Diðer çocuklarý seyrederdim. Neþeyle suya girerlerdi zýbýnlarýný çemreyip . Dizlerine kadar suya batýp, Alleben’den çýkarttýklarý kaðýtlarý okurlardý ferman gibi. Gülerdim yaptýklarý çocukluklara. Kýzlar... Biz Antep kýzlarý. Okul kapanýp da yaz tatiline girdiðimiz vakit, dikiþ nakýþ ustasýna giderdik, gitmeliydik. Elimiz iðne iplik tutsun diye bize dikiþ nakýþ öðreten ustamýzýn da hizmetini görürdük bir taraftan, görmeliydik. Çok çalýþýp didinmeyi ve bundan hiç þikayet etmemeyi öðrenirdik, öðrenmeliydik, el kapýsýna hazýrlýk niyetine. Sen, Nezihe ablam... Neþeli, gülen gözlerinle umudu aþýlamýþtýn o günlerde bizlere. Sýcak bir Tomus günü ikindi serinliðinde, Nezihe ustamýzýn yýkanacak kilimlerini, yünlerini taþýmýþtýk Alleben’e. Ama ne neþe, ne keyif, ne unutulmaz anýlardý o anlar, geleceðimize, genç kýz yüreðimize ne güzel hatýra. Öyle yaz tatilleri, beþ yýldýzlý otel keyifleriyle kýyaslanýr mý? Sulaþmak , bir Alleben adetiydi. Hem iþ tutar, hem de suyla oynardýk, Alleben’i oyuncaðýmýz yapýp. Üstümüz baþýmýz sýrýlsýklam olurdu. Kimin umurunda? Neþe içinde yediðimiz o bir öðün yemeðin anlatýlmaz tadý dolaþýrdý damaklarýmýzda gün boyu. Alleben, genç neþemizin içinden akýp giderdi çaðýl çaðýl, hayallerimizi de peþine takýp... Büyüdük. Büyümeye direnmek isterdik. Ama mümkün mü? Bu devr-i devranýn yasasý bu. Deðiþiyor, her þey deðiþiyor. Hiçbir þey ayný kalmýyor ve hiçbir þey, bize çocukluðumuzu, gençliðimizi geri getirmiyor, biz ne denli istesek de, gözlerimizde hüzünle, yüreklerde kederle... Düþünüyorum, Alleben’e bakarken düþünüyorum; bana mý öyle geliyor yoksa zaman gerçekten kötüye mi oynuyor, diyorum. Eski, ayný zamanda eksilmek mi demek yoksa? Evet, zaman. Zaman, yýllarý eskitti, týpký Alleben’i eksilttiði gibi. Alleben’e bakýyorum, bir park köprüsünün üzerinden. Geride kalan, gördüðüm, korunmaya muhtaç bir Alleben, þehrin orta yerinde. Beton bir oluðun içinden akmakta. Ama yine de umutla, yanýndan geçenlere hala birilerine umut vermekte belki, diye düþünüyorum. Hala akýyor, diyorum kendi kendime. Doðallýðý bozulmuþ, yaþlý ninem gibi cýlýz olsa da. Hala akmakta içime, geçmiþi dün gibi yaþatarak, o günü gören özüme buruk bir umudu sýzdýrarak... Nesrin Özyaycý
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Nesrin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |