..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yaný baþkalarý hakkýnda konuþmuyor olmalarý. -Lucille S. Harper
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Baran Yurdakul




23 Þubat 2005
Uyanýþ - I -  
Baran Yurdakul
Umursamamayý, aile baskýsýndan bunaldýðý zamanlarda alýþkanlýk haline getirmiþti. Ne zaman bir isteðine karþý çýksalar, ya da istemediði bir konu hakkýnda diretseler durumu kabullenmiþ gibi görünürdü. Çoðu zamanda þartsýz kabullenirdi de. Bu kabullenmeler


:BHHB:
Bu oda çok az ýþýk alýyor, diye düþündü. Ama yine de evinin en çok sevdiði odasý bu odaydý. Kendisiyle baþ baþa en çok kaldýðý yerdi burasý. Huzurlu olduðu yerdi.    
Mütevazý bir görünümü vardý odanýn. Ufak ve tek pencerenin hemen yanýndaki bilgisayar masasý, ona bitiþik ufak çalýþma masasý, pencerenin tam karþýsýndaki büyük sayýlmayacak (içindeki kitaplarý göz önüne alýrsak ufak kalacak) kitaplýðý, bu kitaplýðýn hemen yanýndaki yer yataðý ve dekor olarak yer yer duvarlara yapýþtýrdýðý sevdiði gruplarýn posterleri ile kendi çektiði bir kaç fotoðraf dýþýnda sabit bir eþya yoktu. Ufak pencere odayý aydýnlatmaya yetmiyordu. Ama yine de göz gözü görmeyecek þekilde bir karanlýk olduðu da söylenemezdi. Bu odayý seviyordu. Bu odayý gerçekten seviyordu. Çünkü bu odada kendini bulduðunu hissediyordu.   
Hayatýnýn dönüm noktasýný belirleyen o kararý, kendince o mükemmel kararý, bu odada vermiþti. O günden sonra hayatýnda deðiþmeyen tek þey bu oda olmuþtu. (Duvarlara eklenen birkaç resmi ve giren yeni kitaplarý saymazsak)   
Her þey yýllar öncesine dayanýyordu. Doktor olmadan yýllar öncesi. O zamanlar henüz týp fakültesinin ikinci sýnýfýnda bir öðrenciydi. Hayatý umursamýyor, hayatýn da onu umursamadýðýný düþünüyordu. Kendince sürekli kaçýyordu; insanlardan, hayattan, sorumluluklardan… Kendinden kaçýyordu, bir yere varamayacaðýný en iyi kendisi bildiði halde. Kaçabildiðim kadar kaçarým, diyordu. Ufukta hiçbir zaman bir þey gözükmüyordu. O da bakmak istemiyordu zaten.    
Omuzlarýnda sürekli bir baský vardý. Ne bir anlam vermeye, ne de bu baskýdan (baskýlardan) kurtulmaya çalýþýrdý. Zaman olur, anlamaya ve çözmeye çalýþýrdý bu baskýlarý. Ama sonunda sürekli ayný laf çýkardý iki dudaðýnýn arasýndan; bana ne!   
Umursamamayý, aile baskýsýndan bunaldýðý zamanlarda alýþkanlýk haline getirmiþti. Ne zaman bir isteðine karþý çýksalar, ya da istemediði bir konu hakkýnda diretseler durumu kabullenmiþ gibi görünürdü. Çoðu zamanda þartsýz kabullenirdi de. Bu kabullenmeler sürekli karnýna aðrýlar sokardý ama, bir süre sonra bu aðrýlarý bile kabullenmeyi öðrenmiþti. Yargýlamak yoktu. Karþý çýkmak yoktu. Sadece itaat etmek vardý. Bu itaat kendinden nefret etmesini saðlasa bile.   
Üniversite aile baskýsýndan kaçabileceði yerdi onun için. Ne kadar uzun olursa, o kadar iyi diye düþünürdü. Ve sýrf bundan dolayý týp fakültesini seçmiþti. Ama kendisini bekleyen çok daha aðýr ve kimi zaman katlanýlmaz baskýlardan ve sorumluluklardan habersizdi. Hiçbir zaman yarýnýn hesabýný yapmazdý. Günü kurtarmak… Felsefesi buydu. Günü kurtarmalý, elbet yarýný da kurtarýrýz.    
Önce iðrençliklerle yüz yüze geldi. Her gün, her yerde gördüðü ama aldýrmadýðý iðrençlikler artýk kanýna dokunuyordu. Televizyondan izlediði ve bir zamanlar “bana ne” diye geçiþtirdiði düþen bombalar sanki dibine düþüyor, ölen her çocuk kendisinden de bir parça götürüyordu. Gazetelerde gördüðü ve sadece gazeteciler için birer iþ olan ölüm, iþkenceler, yolsuzluklar, yenilen haklar giderek artan bir þekilde midesini bulandýrýyordu. Önceleri yine “umursamama” felsefesinin arkasýna sýðýnmak istemiþti ama iðrençlikler o denli çoðalýyordu ki, o umursamama duvarýný da aþýyor, geceleri uykularýný kaçýrýyordu.    
18 Aralýk bardaðý taþýran son damlayý koymuþtu. O gün biraz kafa daðýtmak adýna çýktýðý sokakta gördüðü manzara adeta kanýný dondurmuþ, ve insanlardan bir kat daha fazla nefret etmesini saðlamýþtý. Kar yaðýyordu. Üstüne giydiði mont ýsýnmasý için yetmiyordu. Þehrin yüksek ve gösteriþli binalarýnýn bir tanesinin önünden geçerken gözüne ufak bir çocuk çarptý. O gösteriþli ve yüksek binanýn bahçe duvarýna yaslanmýþ, yarý çýplak, 9 – 10 yaþlarýnda bir çocuk dileniyordu. O güne kadar hiçbir dilenciye para vermediði halde, içinden bu çocuða cebindeki bozukluklarý vermek geçmiþti. Çocuða yaklaþýrken cebindeki bütün bozuk paralarý çýkardý. Topu topu 500 – 600 bin TL para vardý. Ýki ekmek parasý bile etmiyor, diye geçirdi içinden. Adýmlarýný yavaþlattý. Bozuk paralarý çýkarttýðý cebine geri koydu ve bu sefer cüzdanýný çýkardý. Birkaç tane 20’lik banknot vardý. Önce bir tanesini aldý eline, sonra ikincisini. Çocuða yaklaþtýkça adýmlarý yavaþlýyor, cüzdanýndan çýkarttýðý 20’liklerin sayýsý artýyordu. Tam çocuðun yanýna gelmiþti ki, bütün parasýný montunun cebine koydu ve bu sefer usulce montunu çýkardý. Çocuða yanaþtý, yanýna çömeldi. Çocuk yere bakýyordu. Avucu açýk ve avucunda birkaç bozuk paradan baþka bir þey yoktu. Çocuða hiçbir þey demeden montu sýrtýna attý ve yavaþça kalktý. Bilinçsizce attýðý birkaç adýmdan sonra geriye dönüp baktý. Çocuk hala yere bakýyor ve avucu hala açýktý. Derken biraz önce býrakmýþ olduðu mont çocuðun sýrtýndan yere düþtü. Durdu… Uzun uzun çocuða bakýp montu yerden almasýný bekledi. Ama çocuk sürekli olarak yere bakýyordu ve hiçbir kýpýrdama göstermiyordu. Tekrar yanýna gitti. Elini hafifçe çocuðun omzuna vurarak “Dostum” diye seslendi. Çocuktan ses çýkmýyordu. Omzunu biraz daha sarsarak dokundu. Bir daha dostum diye seslenecekti ama çocuk tamamen yere yýðýldý. Açýk avucundaki bozuk paralar þangýrdayarak yere düþtü. Birkaç saniye öyle dona kaldý. Çocuðun buz gibi avucundan son düþen bozuk bir paranýn yavaþ yavaþ yerde yuvarlanýp sonunda devrilmesini izledi. Çocuk devrilmiþ, avucundaki paralar devrilmiþti. Bu sahne karþýsýnda devrilmemek için kendini zor tuttu. Sonra hiddetle çocuðu sarsmaya baþladý. “Hey dostum kendine gel… Kendine gel…” Çocuktan hiçbir ses çýkmýyordu. Hemen nabzýna baktý. Bulamadý. Sonra aklýna okulda da arkadaþýnýn nabzýný bulamadýðý gün geldi. Ne kadar beceriksizim diye geçirdi içinden. Çocuðun nabzýný daha kuvvetli bir þekilde bulmaya çalýþtý. Ama yoktu. Çocuðun nabzý atmýyordu. Çocuk ölmüþtü…   
Bu sahne karþýsýnda ne yapacaðýný bilmiyordu. Tek eliyle nabzýný tutan eli çocuðu kendine doðru çekti ve tüm gücüyle çocuða sarýlarak zangýr zangýr aðlamaya baþladý.    
Aðlama nöbeti yavaþ yavaþ geçtiðinde ilk iþ olarak 112 acil servisi aradý. Bir ambulans istedi. “Belki de çok geç deðildir… Geç kalmýþ olamam” diye sayýkladý ambulans gelene kadar. Gelen ambulansla birlikte durduramadýðý göz yaþlarýyla hastaneye kadar gitti. Acil kapýsýnda durduramadýðý göz yaþlarýyla çýkacak doktoru bekledi bir süre. Doktorun gelmesi uzun sürmedi. Ve doktorun aðzýndan çýkan birkaç söz gözündeki bütün yaþlarý bir anda hayatý boyunca silemeyeceði bir nefrete dönüþtürdü. “Çok üzgünüm. Yapabileceðimiz hiçbir þey yok.”    
O gün hastanedeki yetkili kiþilerin gereksiz, kendince gereksiz sorularýný cevaplamak zorunda kaldý. Sanki sorulan her soru içinde duyduðu nefreti katlýyordu. “Soru sormak neyi deðiþtirebilir ki… Neyi deðiþtirebilir” diyordu kendi kendine. Daha sonra o iðrendiði sorularý bir de polisten duydu. Gittikçe artan bir sinirle sorulan bütün sorularý cevapladý. En sonunda “eve gitmek istiyorum, sadece eve gitmek” dedi sorularý soran polis memuruna. “Son bir soru” dedi polis memuru. Ve son olarak neden montunu çocuða verdiðini sordu. Bu soru karþýsýnda polise elinden geldiðince sert bir þekilde vurmak istedi, ama her zaman olduðu gibi soðuk kanlýlýðýný koruyarak “Üþüyordu… Üþüdüðünü sanýyordum o çocuðun.” dedi. Daha sonra polisin kendisinden aldýðý adres ve kimlik bilgilerinden sonra sonunda evine gidebildi.    
Evine girer girmez ne zamandýr sakladýðý þarabý açtý. Daha sonra her þeye baþladýðý kendince o kutsal odasýna girdi. En sevdiði grubun en sevdiði þarksýný koydu CD çalara. Þarabý yudumladýkça o gün yaþadýklarýnýn her bir karesini tekrar tekrar yaþýyordu. Ve gözüne gelen her bir kare içinde tarifi mümkün olmayan duygular yaþatýyordu. Giderek gözleri doluyordu. Aðlamasýna ramak kalmýþtý ki gözlerine dolan yaþlarý sað eliyle acemice sildi ve kendi kendine “aðlamak daha iyi þeyler yapabilirim” dedi ve ekledi ; “yapabilirimden de öte, yapmalýyým… Kesinlikle yapmayalým… Bu gidiþe bir dur demek lazým.” Ve artýk ömründe geçirdiði 21 senenin ardýndan bir amaç edinmiþti kendine. Bu gidiþe bir dur demek. O gece þarabýn tamamýný bitiremedi. Þiþenin sonlarýna doðru uyuya kaldý.    
O güne kadar her sabah uyandýðýnda her zaman yaptýðý bir sigara içmek ve ardýndan yüzünü yýkamaktý. Ama o sabah bunu yapmadý. Yataðýnda doðruldu, önce bir gün öncesinde yaþadýklarýný midesi bulanarak gözlerinin önüne getirdi. Daha sonra o gece gördüðü kabuslarý düþündü. Ve sonra kendine sordu “Peki ama ne yapabilirim?”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Parça Kaðýt Bir Parça Zaman
Ve Bitti...
Ýnsanlar, Hayatlarý ve Maskeleri
Bir Avuç Sen, Bir Parça Ben
Ölmek Dediðin
Kayýp Kalem
dün - "bugün" - yarýn
Kayýp Ruh
Vicdan Azabý
Bir Düþ.. Sadece Bir Düþ(tün)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ölüm Planlarý [Þiir]
Kaçak [Þiir]
Biraz Farklý - Biraz Ayný [Þiir]
Bir Ömür Boyu Yalnýzlýk [Þiir]
Sýra [Þiir]
Yalnýzlýk [Þiir]
Daha ne diyeyim sana [Þiir]
Özgür Aþk [Þiir]
Her Biri - Hiç Biri [Þiir]
Sensizlik [Þiir]


Baran Yurdakul kimdir?

- yazar deðilim ben

Etkilendiði Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Baran Yurdakul, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.