..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Aþk Romaný > mahinur alihanoðlu




9 Þubat 2005
Sevdalý Orkide  
mahinur alihanoðlu
Zulmü tatmýþtý, genç yaþýnda....Aðlamayý , varlýk içinde yokluðu yaþamayý, hased insanlarýn zararlarýný ve fitnenin yerle bir ettiði sevgileri .... Ve aþký tattý bir gün....Þimdi adý Sevdalý Orkide’ydi...Hasret ve aþk boynunu eðik, türküsünü yar


:DIIB:
SEVDALI ORKÝDE

I.BÖLÜM

Ankara’nýn sert kýþlarýndan biriydi...Heryer buz tutmuþtu...Çatýkatýnda yaþayan çiftin ilk çocuðu doðmak üzereydi...Baba, üniversitede okuyordu...Çetrefilli yýllardý...Türkiye, iç ve dýþ düþmanlarýn teþvikiyle, boþlukta yürüyen gençlerinin çýkardýðý karmaþanýn sersemliðini yaþýyordu...Okumak çok zordu...Hele Anadolu’dan gelen gençler için daha zor...Tarafsýz kalmak en iyi seçimdi o yýllarda...

Dersten yeni çýkmýþtý Cemil...Hanýmýnýn ördüðü atký boynunda asýlýydý...Uzun gelen ucunu sol tarafa atmýþtý gayri ihtiyari...Kafasý karmakarýþýktý...Ýlk çocuðu doðmak üzereydi....Parasýzdý...Kayýnpederi yardýmcý oluyordu ama bu öyle gururuna dokunuyordu ki...Çok gururlu, genç bir adamdý Cemil...Okul sezonunda ,yazýn ticaret yaparak biriktirdiði paralarý harcýyordu...O yaz fazla kazanamamýþtý ve ailesinden gelen yardým da , babasýnýn iþlerinin iyi olmamasýndan dolayý kesilmiþti...Baþý önünde düþünceli düþünceli yürürken, önünü birkaç öðrenci kesti...Ülkücülerden olduklarý kesindi...Býyýklarýndan tanýmýþtý...
Bakýþlarý pek dostça görünmüyordu...
“ Sen solcu musun lan?...”diye hýrsla sordular...
“Hayýr, deðilim....” diye gözlerinin içine bakarak yanýtladý sorularýný...
“Ne bu atký peki?...Sol tarafýna atmýþsýn...Açýkça solculuðunu ilan mý ediyorsun bizim mýntýkamýzda?...”
“Ben solcu deðilim, sizden de deðilim...Kimseyi tutmak zorunda da deðilim...Çekilin yolumdan, yoksa...”
“Yoksa ne olur? Döver misin, öldürür müsün?...”
“Arkadaþlar, kavga çýkarmak istemiyorum, sakin sakin evime gidiyorum...Lütfen çekilin yolumdan...”
“Ulan sen kendini ne sanýyorsun?...Üç kiþiyle baþedebilir misin?...Yakarýz seni þuracýkta, anan bile aðlayamaz haline...”
“Son defa söylüyorum...Rahat býrakýn beni...”
“Sen bize kafa mý tutuyorsun bodur?...Þimdi görürsün” diyerek baþladýlar kavgaya...
Cemil, fazla uzun boylu deðildi ama güçlü yumruklarý vardý....Boða gibi kuvvetliydi...Yumruklarý ile üçünü de etkisiz hale getirdi...Biraz geç kalmýþlardý ama o sýrada polis arabasýnýn sirenini duydu Cemil...Kendisi de kavgadan bitkin düþmüþtü...Sendeleyerek bedenini kuytu bir köþeye attý...Polisle uðraþacak vakti yoktu...Gereksiz yere suçlu muamelesi görmek istemiyordu, üstelik nezarette haksýz yere bir ton da dayak yemek istemeyecek kadar akýllý bir gençti...Önce saklandý, polis gidince uzaklaþtý...Kendisine sataþanlarý polis götürmüþtü...O geceden itibaren tarafsýz ve apolitik kalmaya yemin etti....
Bu yemin gelecekte Özal’ýn baþa geçmesiyle bozulacak gibi olduysa da derhal bu kararýndan vazgeçip yeminine dönecekti...

Eve döndüðünde yorgun ve hýrpalanmýþtý...Ancak kapýyý kimse açmadý...Acaba?...Evet, karýsý doðuma gitmiþ olmalýydý...Demek bugün baba olacaktý...Hemen kayýnpederinin evine koþtu...Koþarken buzda kayýp düþe kalka yol alýyordu...Eve vardýðýnda kayýnbiraderi Cebeci Doðumevi’ne gittiklerini söyledi...Bir oðlu olsun istiyordu...Kendisi gibi güçlü ve akýllý...
Hastahaneye vardýðýnda eþinin saçlarýna kýrmýzý kurdale takýlý olduðunu görünce birden takati
kesilir gibi oldu...Ama belli etmemek için çok uðraþtý...Bir kýzý olmuþtu, kucaðýna verdiklerinde üzüntüsünün yersiz olduðunu anladý...Lacivert gözlü, beyaz tenli saçlarýnýn kakülü beyaz bir bebek...Kýz da olsa oðlan da olsa farketmezdi artýk...O bir babaydý...Bebek, doðarken aðlamamýþtý....Üç gün boyunca da aðlamadý...Normal bir bebek deðildi, bakýþlarý herþeyi görüyormuþ ve anlýyormuþ izlenimi veriyordu...Beyaz tenli olduðundan önce Nilüfer dediler ona...Ama sonra anneannesinin ýsrarýna dayanamayýp “Orkide” adýný koydular...

Soðuk, Ankara’nýn yakasýný býrakmýyordu...Orkide doðmadan on gün önce, Maraþ’dan acý bir haber gelmiþti...Orkide’nin anneannesi Aylin Haným, haberi saklamanýn daha uygun olacaðýný düþünüyordu...Cemil’in babasý Hüseyin Bey, genç yaþta ani bir kalp kriziyle hayatýný kaybetmiþti...Tam final sýnavlarý vardý ve Cemil’den bir ay süreyle bu haber saklandý...Acý haberi babasýnýn ölümünden bir ay sonra alan Cemil, bunu kendilerinden saklamalarýna çok kýzmýþtý...Babasýnýn topraða veriliþine bile yetiþememiþti...Hemen bir otobüs bileti temin edip hanýmýný ve yirmi günlük bebeðini alarak K.Maraþ’a doðru yola çýktý...Yol boyunca aðladýlar...
Bu haberi hanýmýndan da gizlemiþlerdi...Nurcan Haným, kayýnpederini öz babasýndan çok severdi...Çocukluðundan beri kendisine” gelinim” diye hitapetmiþ ve sonunda onu en titiz oðluna gelin yapmýþtý...Cemil, okumayý çok istemiþ ve babasýnýn tüm engellemelerine raðmen
Ankara’da bir üniversiteyi kazanmýþtý...Dayýsý Ankara’da yaþýyordu...Babasý da ikna olmuþtu...Akýllý ve kurnaz bir adamdý...Kaynýnýn Ankara’da yetiþen kýzý Nurcan’ý çok severdi zaten...Þehirde yetiþmiþ bir kýzdý...Masum ve sessizdi...Celalli ve titiz oðlunun kahrýný baþka hangi kýz çekerdi...Hem bu kýzý oðluyla evlendirip oðlunu kaybetmemiþ olacak, hem de oðlu yurt köþelerinde anarþistlere yem olmayacaktý...Arkadaþlarýnýn oðullarýnýn çoðu okumaya gidip çeþitli sebeplerden bir daha geri dönmemiþlerdi memleketlerine...Oðlunu Ankara’daki dayýsýna emanet ederken söz yüzüklerini de geçirmiþti parmaklarýna...Üç senelik bir niþanlýlýk devresinden sonra evlendiler...Onlar sözlenirken büyük vaatler eden babasý, Cemil’in aðabeyi Hasan’ý öyle büyük masraflarla evlendirmiþti ki, düðün için aldýðý borçlarý ödemekte zorlanýyordu...Evlendikten sonra büyük oðlu Hasan ve hanýmý evde huzursuzluk çýkarýp ayrý eve de taþýnýnca zelzele baþlamýþtý...Hüseyin Bey, hayýrsýz oðlu Hasan yüzünden borç bataðýna saplanmýþtý...Cemil’e yaz tatilinde bir otuz aðustos günü sade bir nikah yapýldý...Adetleri olan düðün konvoyu bile tutulmadan sessizce evlendiler...Cemil’in annesi Huriye Haným, þehirli diye yeðenini pek istemiyordu gelin olarak...O gelip de bana iþ mi yapacak diyor, onu istemiyordu...Allah’ýn adaleti ki, mahallesinden aldýðý kýz, evlendi evleneli odasýndan çýkmýyor, üstüne oðlu Hasan’ý kýþkýrtýp kendileriyle kavga ettiriyordu...Sui zanda hayrýn olmadýðýný göstermiþti Rabbi , beþ vakit namazýný bir kere bile kaçýrmamýþ olan Huriye Haným’a...Nurcan gelir gelmez kokusuna alýþamadýðý bu evi tertemiz yapmaya karar verdi...Huriye Haným, dokuz çocuk annesiydi...Herþeye yetiþemiyordu...Halasýna yardýma koþan iyi niyetli Nurcan, herkesin sevgisini kazanmýþtý ve o yaz ev ahalisi gerçek gelin olarak Nurcan’ý seçti...
Ankara’ya döndüklerinde Cemil’in üçüncü senesiydi okulda...Bitirmesine daha iki yýl vardý...Ve hanýmý hamileydi...Babasý yardýmý kesmiþti...Ýlk çocuklarý doðsun istemiyordu...Neyle geçineceklerdi?...Hanýmý ise çocuðu istiyor, ben kanaat ederim diyordu...Bu arada Cemil’in kýzkardeþi Feride niþanlanmýþtý...Nurcan’ýn aðabeyi Feride’yi seviyordu ama Feride önce ilgilendi sonra kayýtsýz kaldý bu sevgiye...Bu niþan haberi Nurcan’ý çok üzdü ve Feride’ye sitem dolu bir mektup yazdý...Ama bu mektup Cemil’in eline geçti...Benden habersiz neler çeviriyorsunuz diyerek Nurcan’ý tekme tokat dövdü...Anne karnýndaki üç aylýk çocuk bu yüzden düþtü...Nurcan ölüm tehlikesi atlatmýþtý, Cemil çok piþman oldu ..
Aylin Haným, bu olaydan sonra çok sevdiði damadýna itimadýný yitirdi...Kýzýnýn ve Cemil’in delice sevdalarýný görmemiþ olsaydý, çekip alýrdý kýzýný ve bir daha göstermezdi yüzünü Cemil’e...Üstelik Cemil’in kýzkardeþi Feride ve kendi oðlu Ýshak yüzünden haksýz yere kýzýný dövmesine çok içerlemiþti...
Aradan kýsa bir süre geçmeden Nurcan tekrar hamile kaldý ve bu olay unutuldu...Cemil de bir daha hamileyken eþine el kaldýrmadý...Orkide doðmadan on gün önce dedesi ölmüþtü...Halbuki, Hüseyin Bey torununu görmeyi ne kadar istiyordu!...
K.Maraþ, Ankara’dan daha soðuktu...Minik bir bebek için ve lahusa bir kadýn içinse daha soðuk...Gittiklerinde acýlar biraz hafiflemiþ, yerini kabulleniþe býrakmýþtý..Cemil’in üzüntüden bir köþeye fýrlattýðý bebeðinin üstüne amcasý oturacakken son anda farketmiþ, o güzel yüzü ezilmekten Allah kurtarmýþtý...Minik bebek, acýlý ailenin maskotu olmuþtu adeta...Amcalarý kucaklarýndan indirmiyordu Orkide’yi...Fakat, kýz çocuðunu ortalýkta övünerek dolaþtýramadýklarýndan, tanýmayanlara “bu bizim Ahmet...Aðabeyimin oðlu” diye gösteriyorlardý...Görenler” Bu çocukta Yusuf güzelliði var, kimseye göstermeyin nazar olur “ diyorlardý...Kýþ tatilinin bitmesiyle Ankara’ya geri dönüþ vakti gelmiþti...Cemil babasýnýn mirasýný almadý, kendisinden yaþça epey küçük kardeþlerine býraktý varlýklarýný...Topraklarý borçlarýn ödenmesi için satýldý, sadece bir dokuma makinasý ve evleri kalmýþtý...Aðabeyi Hasan’ý kardeþleri ve annesine sahip olmasý için ikna etti...Yazlarý geleceðini ve okulu bitirince de yanlarýna geleceðini söyleyerek K.Maraþ’dan ayrýldý...

II.BÖLÜM

Aradan bir yýl dokuz gün geçmiþ ve Cemil ile Nurcan’ýn ikinci çocuklarý Eray dünyaya gelmiþti...Yine bir sömestre tatiliydi ve Cemil satýþ yapmak için Anadolu yollarýna düþmüþtü...Fakülte tatil olur olmaz K.Maraþ’a gidiyor, kardeþlerinin ve amcalarýnýn ürettiði kumaþlarý alýp Anadolu þehirlerindeki tüccarlara pazarlýyordu...
Gece otobüse binip sabaha kadar yol alýyor, ertesi gün satýþýný yapýyor ve akþam yine otobüsle bir baþka þehre gidiyordu....Otobüs yol alýrken uyuyor, böylece þehirlerde kalmadan bir hafta içinde evine dönüyordu...
Yine böyle bir satýþ seyahatindeydi...Oðlu doðmuþtu ama bunu Ankara’ya döndüðünde öðrenecekti...Oðlu çok zayýf ve küçüktü...Mide kapakçýðýnda sorun vardý ve ameliyat edilmiþti...Çok kýsa bir zaman sonra, Nurcan’ýn iyi bakýmýyla topaç gibi bir bebek olmuþtu...
Eray kara kaþlý, kara gözlü bir bebekti...Orkide onu çok seviyordu, ikiz gibi büyüdüler...
Ertesi sene Cemil fakülteden baþarýyla mezun oldu...Nurcan memur olmasýný istiyordu, o zamanlar memuriyet gözde bir meslekti...Ama Cemill zengin olmak istiyordu ve bunu serbest ticaret yaparak saðlayacaktý...Yýlmadan çalýþtý, Anadolu’nun hemen her þehrini gezdi ve çok geçmeden durumlarý düzelmeye baþladý....
Ýstanbul yolu gözükmüþtü Cemil’e...Bu memur þehrinden ticaretin merkezi olan Ýstanbul’a taþýndýlar...Sultanhamam’da bir yer kiraladý Cemil...Dürüst, azimli, tuttuðunu koparan, yaman bir genç adamdý...O zamanlar kumaþ ticaretini Yahudiler yapýyor, birkaç Türk firmasýnýn dýþýnda üretim yapýlmýyordu...Ýthal kumaþ Ýstanbul piyasasýnda revaçtaydý...
Cemil Yahudi tüccarlardan çok þey öðrendi...Sonra da K.Maraþ’da üretilen kumaþlarý Ýstanbul’da pazarlamaya baþladý...Ayrýca kumaþlarýný sattýðý fabrikalarý ,o zamanlar Türkiye’de üretilmeyen kot kumaþýný dokumaya özendirdi...Zekasý ve giriþimciliði, fabrika sahiplerinin hoþuna gitmiþti...Ona müdürlük teklif ettiler...Ama o , baðýmlý çalýþacak bir adam deðildi...Serbest çalýþmalý ve kimseyle ortaklýk kurmadan kendisi kazanmalýydý...
Birkaç yýl sonra Cemil, kendisine ev ve araba alacak kadar iyi duruma gelmiþti...Yirmi sekiz yaþýnda ve zenginliðin baþýnda bir adamdý...
Týpký bir lokomotif gibi çalýþtý...O sýralarda aðabeyi Hasan ve kardeþlerini de anneleriyle beraber Ýstanbul’a getirtti...Ancak onlara dýþarýdan yardým yapmakla beraber ortak olmadý...
Kafaca anlaþamýyordu onlarla...Aðabeyi ve kardeþleri ilkokuldan sonra okuyamamýþlardý...Bu yüzden Cemil’i kýskanýyor, onun para kazanma baþarýsýný çekemiyorlardý...
Cemil tüm bunlara raðmen onlarý zaman zaman evinde misafir ediyor, ticari tecrübelerini aktarmaya çalýþýyordu...Bu arada ortanca kardeþleri Mehmet evlenmiþti ve annesi ile diðer kardeþlerinin sorumluluðunu üstlenmiþti...Hasan ise öylesine hýrslanmýþtý ki, ailesinden tamamen kopup kendi dünyasýný kurmuþtu Ýstanbul’da...Kardeþi Cemil’in adýný kullanarak Sultanhamam piyasasýnda kendini tanýttý...Ancak hýrsý öyle muazzamdý ki, kardeþinin gittiði tüccarlarý takip ediyor, ardýndan yanlarýna gidip Cemil’in teklifinden daha aþaðý bir fiatla iþlerini baltalýyordu...
Tüm bunlara raðmen, Cemil’in dürüstlüðü, verdiði sözü zamanýnda yerine getirmesi ve tahsilat sýrasýndaki efendiliði tüccarlarýn ona güvenmesini saðlýyordu ve Allah, Cemil’e yürü ya kulum dedi...
Cemil’in iþ ve rahat bir hayat tutkusu onun saatlerce çalýþmasýna neden oluyordu...Bu arada çocuklarýnýn büyüdüðünü fark etmemiþti bile...Eray çok yaramaz bir çocuktu...Orkide onun küçük annesi...Apartmanlarýnýn önündeki çocuk parkýnda oynarlardý sabahtan akþama kadar...
Ablalýk yapmak çok zordu Orkide için, çünkü Eray baþýna hep bela açardý...Bir keresinde kendisinden beþ yaþ büyük dilsiz bir kýzla alay etmiþ, onun taklidini yapmýþ ve kýzdýrmýþtý...O da Eray’ý ve suçsuz da olsa Orkide’yi kovalamaya baþlamýþtý...Beraberce apartmana girdiler, bir yandan da “anne, kurtar bizi” diye baðýrýyorlardý...Eray, asansöre binip kapýyý kapattý ve düðmeye bastý...Orkide dýþarýda kalmýþtý, merdivenlere doðru kaçtý...Ama kýz onu yakaladý ve sýkýþtýrýp bir güzel dövdü...Eray annesine haber vermiþti, yetiþmeseydi kýz onu daha fazla pataklayacaktý...Orkide’nin kaþý yarýlmýþ, kanýyordu...Kýz sakinleþmiþti ve dýþarý çýktý...Ama Nurcan Haným bu olaya çok sinirlenmiþti...Orkide’den olayýn ayrýntýlarýný duyunca Eray’a ceza vermeye karar verdi...Bir gün boyunca sokaða çýkmayacaktý...
Eray, parký çok seviyordu ve aðlamaya baþladý...Nurcan Haným, Orkide’nin yarasýný temizlemek ve bandajlamak için banyoya götürdü kýzýný...Sokak kapýsýný kilitlemiþ ve anahtarýný beline asmýþtý...Onlar banyodayken Eray annesinin yatak odasýna gidip bütün gazete kaðýtlarýný kauçuk yataðýn altýna doldurup kibriti ateþledi...Sonra da banyoya gelip” anne, sana bir sürprizim var” dedi...Dört yaþýnda bir çocuktu daha...Herþeyi oyun sanýyordu...Annesi odadan gelen koku ve dumana koþtu...Kapýyý açtýðýnda alevlerle karþýlaþtý...”Ýmdaaaat, yangýn var” diye baðýrýyordu...Þaþkýnlýktan anahtarý nereye koyduðunu bile unutmuþtu...Duman tüm evi sarmýþtý...Eray ve Orkide’nin ellerinden tutup evin içinde bir o yana bir bu yana koþturuyordu...Dýþarýdan komþular kapýyý yumrukluyor,” çýkýn dýþarý” diye baðýrýyorlardý...Nihayet, anahtarý beline astýðý aklýna geldi ve kendilerini zor dýþarý attýlar...Komþular içeri girip tüp ve televizyonu dýþarý çýkardýlar...Ýtfaiye yetiþtiðinde evin yarýsý yanmýþ, kül olmuþtu...Ancak, o evden canlý çýktýklarýna þükrediyordu Nurcan...
Cemil haberi alýp eve geldiðinde, gözlerine inanamadý...Çalýþýp sahip olduklarýnýn çoðu yanmýþtý, ancak olayýn nasýl olduðunu öðrendiðinde Allah’a sevdiklerini koruduðu için þükretti...”Üzülme, yeniden döþeyeceðiz evimizi “dedi, aðlayan Nurcan’a...Ve bir ay sonra evleri eskisinden bile güzel olmuþtu...Bu olay, Cemil’in müteahitliðe ilgi duymasýný saðladý...Çalýþtýðý ustabaþlarýna sorular soruyor, iþin inceliklerini öðrenmeye çalýþýyordu...
Derken uzun süredir tehir ettiði askerliði gelip çatmýþtý...O sýralar paralý askerlik imkaný çýkmýþtý...O da bu fýrsatý deðerlendirip askerlikle ilgili problemini bitirmek istedi....Ancak yüklü parasý vardý bankada ve gayrýmenkule baðlamasý akýllýca olacaktý...
Kardeþleri yeni yapýlan bir siteden ev alacaklardý, apartman yirmisekiz daireliydi...Cemil’in
para konusundaki endiþelerini bildiklerinden kendileriyle ortak bir yatýrýma ikna ettiler...Apartmanýn yarýsýný kendileri, yarýsýný Cemil alacaktý...Cemil, adaletli bir daðýtým yapmýþtý...Kardeþleri Cemil’i kýskanmakla beraber, onun hesaptaki dürüstlük ve eminliðine
inanýrlardý, bu yüzden tereddütsüz onun daðýtýmýna razý oldular...
Cemil kendisine ayýrdýðý yanyana iki daireyi birleþtirip çok güzel bir dekorasyonla içine taþýndý...Nurcan, kayýnvalidesi, beþ kayný ve eltisi, iki görümcesi ve eþleri , kalan dairelerin kiracýlarýyla ayný apartmanda oturacaktý artýk...Herkes görünüþte çok iyi geçiniyor gibiydi, ancak kýskançlýk ve rekabet devam ediyordu...
Orkide yeni evlerini çok sevmiþti, odasýnda kocaman bir yataðý, gardrobu, çalýþma masasý,
aynasý olan þanslý ve mutlu bir çocuktu...Çalýþkan bir öðrenciydi üstelik...Kendisi zor koþullarda okumuþ olan Cemil, çocuklarýný okutmayý hedef haline getirmiþti ve eðitimleri için hiçbir þeyi kýsýtlamýyordu...Kýsa dönem askerliðini yapýp döndükten sonra yine ayný hýzla iþlerine döndü...Çocuklar hep annelerinin gözetimindeydi...Cemil, iþlerine dalmýþ, çok nadir görüyordu çocuklarýný...
Doðu Kültürü ile yoðrulmuþ Huriye Haným, oðlunun bu Batýlý adetlere düþkünlüðünü hiç sevmiyordu...Ankara’da okuyan ve Ankara’da yetiþmiþ Nurcan ile evlenen oðluna için için kýzýyordu...Otoriter bir kadýndý ve diðer oðullarýný ve gelinlerini yönetiyordu...Ancak Cemil’e diþ geçiremiyordu...Tüm gelinleri örtülüydü, ama Nurcan’ ý örtünmeye ikna edemiyordu...Çünkü oðlu istemiyordu...Bazen kýzýyor, kendisinden uzun yýllar ayrý kalmýþ oðluna otoritesini kabul ettirmeye çalýþýyor, ancak oðlu ters tepki verince yumuþuyor vazgeçmiþ görünüyordu...Her iki taraf için de zor bir durumdu...Uzun yýllar ayrý hayatlar yaþadýktan sonra ayný apartmanda yaþamak ve alýþkanlýklarý paylaþmak zorunda kalmak zordu...
Huriye Haným, torunlarýný çok severdi...Dindar bir kadýndý ve çocuklarýnýn da torunlarýnýn da dindar olmasýný istiyordu...Fýrsat buldukça mevlit okutur, evini Kur’an okumaya açardý...
Tüm gelinlerini ve torunlarýný biraraya toplar, hoca çaðýrtýr ve sohbet düzenlerdi onlar için...
Orkide’nin çocukluk ve genç kýzlýðýnýn ilk yýllarý bu apartmanda geçti...Babaannesini dinlemeyi çok seviyordu...Onun anlattýðý dini hikayeleri dinliyor, peygamberlerin hayatlarýný okumaya bayýlýyordu...Eray pek ilgilenmezdi bu hikayelerle...Orkide halasýndan Kur’an okumasýný öðrendi...Babaannesinden de namazý...Cemil, Cuma ve bayram namazlarýný ve bir de sabah namazlarýnýn kazasýný kaçýrmazdý...Küçükken öðrendiði Kur’an-ý Kerim’in Yasin Suresi’ni her bayram namazýndan sonra babasýnýn ruhu için okurdu...Ama onun din anlayýþý bu kadardý ve orta yol bu olmalýydý...Diðerlerini aþýrýlýk olarak görüyor, politikadaki gibi din anlayýþýnda da tarafsýz olmayý istiyordu...Ne aþýrý dindar olunmalý, ne de dinsiz...
Çevresindeki dindar insanlarý, köylülüðünü aþamamýþ, kýyafet devrimine uyamamýþ, mantýksýz kiþiler olarak görüyordu...Buna annesi, amcalarý, kardeþleri ve aileleri de dahildi...
Ancak, Doðu kültürünün gelenekleri ve töreleri , sosyal muhafazakarlýðýný ve kýskançlýðýný örttüðü için ; toplumun deðerleri üstündür mantýðýyla aile hayatýnda pekçok þeyi kýsýtlýyordu...Özellikle Orkide’nin arkadaþlýk iliþkilerini...Orkide genç kýzlýðý boyunca hiçbir kýz arkadaþý veya erkek arkadaþý ile okul dýþýnda arkadaþlýk kuramamýþtý, çünkü babasý bunlarý engelliyordu...Eðer okumak istiyorsa tüm bunlardan uzak kalmalýydý, aksi takdirde kendisini görmeye gelen ilk uygun kocaya verilir, tahsil hayatý bitebilirdi...Orkide bunlarý yaþamaya baþladýðýnda oniki-onüç yaþlarýndaydý. Söylenenleri algýlayamýyordu bile...
Ama çocuk yüreði bir karar vermiþti, erkek gibi olacaktý...Çirkin olursa kimse onu birine beðendirip evlendiremez, böylece tahsil yapabilirdi...Hýzla kilo almaya baþladý...Çünkü erkekler þiþmanlarý beðenmezlerdi...Sert bakmayý öðrendi aynanýn karþýsýnda...Kaþlarýný çattýðýnda lacivertten yeþile dönen gözleri yok oluyor, kýsýk gözlerinden alev fýþkýrýyordu...
Okuldaki tüm sosyal çalýþmalara babasýndan gizli katýlýyordu...Zar zor okul korosuna girebilmiþti babasýný ikna eden annesi sayesinde...Ancak her hareketi kontrol altýndaydý...
Kardeþi Eray kendisine bekçi tayin edilmiþ, tüm kuzenleri ayný okula verilmiþti...
Erkek Fatma diyorlardý ona...Aðýrbaþlýlýðý ve sýnýrlý arkadaþlýk iliþkileri nedeniyle muhafazakar sülalesinin takdirini kazanmýþ, okuyabilir tescilini almýþtý Orkide...
Aradan dört yýl geçmiþ, kardeþleri ile arasýndaki uçurumu farkeden Cemil, Nurcan’ýn da ýsrarlarýyla uzaklarda bir ev arayýþýna girmiþti...Havuz yüzünden yaptýklarý tartýþma yüzünden garaj kapýsýný kilitleyen küçük kardeþi Yunus yüzünden çýkan kavga, Cemil’in aðýr bir sinirsel travma geçirmesine sebep olmuþ, cinnetin kapýsýndan dönmüþtü... Sakinleþtirici iðnelerle yatýþtýrýlan Cemil, iyileþtikten sonra ayrý ve uzak bir evde oturmaya karar vermiþti...
Aylarca haftasonlarý Nurcan ve çocuklarýyla beraber ev aradýlar...Kendilerini mal sahibiyken evlerinden atýlan kiracý gibi görüyorlardý...Huzurlarý kalmamýþtý ve yarýsýna sahip olduklarý apartmandan Ýstanbul içinde ama kardeþlerinden epeyce uzakta bir yere kendilerini atmak için uðraþýyorlardý...Ama bir türlü o evden çýkamýyorlardý...Sanki büyük bir kuvvet onlarý tutuyordu...Nurcan bir gece rüya gördü...Yeþillikler içindeki bir tepede eski bir köþke doðru yürüyordu...Ama kapýsý kilitliydi ve açamýyordu...Sonra köþkün bahçesinde Huriye Haným’ý gördü...Kapýnýn anahtarý onun elindeydi ve saklýyordu...Nurcan ona yöneldi ve “Halacýðým, anahtarý ver” dedi...Huriye Haným,” Hayýr, vermeyeceðim...Gidemezsiniz...Oðlumu benden ayýramayacaksýn, çünkü bunun için her gece dua ediyorum” dedi...Nurcan uyanýr uyanmaz dualarý hep kabul olan halasýný düþündü...Onun helalliðini almadan bu evden çýkamayacaklar, huzura kavuþamayacaktý Cemil...Aslýnda kendisinin eltileriyle sorunu yoktu, ama Cemil’in kardeþleriyle yaþadýðý huzursuzluklar aileyi mutsuz ediyordu...Üstelik kocasý artýk eskisi gibi sabýrlý ve mutlu bir adam da deðildi...Sebepli sebepsiz kendisine ve çocuklarýna kýzýyordu... Kiþiliði dengesizleþmiþti kardeþleriyle kavgasýndan sonra...Üstelik eskisi gibi çocuklarýný sormuyor, onlarý okþamýyor, tatlý sözler etmiyordu...Kendini sonsuz bir hýrsla iþlerine vermiþ, gözü paradan baþka birþey görmez olmuþtu...Rüyasýný Cemil’e anlattý...Ev bulamamalarýnýn sebebi annesinin razý olmamasýydý...Cemil o akþam annesine en sevdiði tatlýyý alýp ziyaretine gitti...Kardeþleriyle ayný yerde yapamadýðýný, onlardan farklý düþündüðünü ve yaþadýðýný anlattý..
”Anneciðim, ayaklarýnýn altýný öpeyim, rýza göster de bu üzüntülerden kurtulalým...Senden ayrýlmýþ olmayacaðýz, Ýstanbul’un içindeyiz...Gelir bizde istediðin kadar kalýrsýn” diye yalvardý...
Huriye Haným,”Oðlum sen gidersen hepsi de çil yavrusu gibi daðýlýr, diðer gelinler de ayrýlýk isterler, düzenimiz bozulur....Razý deðilim gitmenize...” dedi...
Cemil annesini ikna etmeye kararlýydý...”Anneciðim kardeþ katili olmamý mý istiyorsun? Bunlarýn saygýsýzlýklarýna dayanamýyorum, delireceðim neredeyse...Razý ol da gideyim, sonra daha kötü olur, bunu bilesin...”
Huriye Haným sesini çýkarmadý, düþünüyor gibiydi...”Hele çaylarýmýzý içelim bir, ondan sonra konuþuruz” dedi birkaç dakika sonra...O gece bir daha bu konuyu konuþmadýlar...Cemil, dairesine çýktý...Huriye Haným düþünceliydi...Namazýný kýldýktan sonra ellerini açýp dua etti...
“Allah’ým sen neylersen güzel eylersin...Ýyilikler ver bize...Herþeyin hayýrlýsýný nasip eyle, Cemil oðlumun hakkýnda da hayýrlýsýný ver Ya Rabbi!...Hayýr getir baþýmýza...”
O gece, Nurcan rüyasýnda tekrar halasýný gördü...Sanki aralarýnda görünmez bir ruhani bað vardý...Anahtarý kendisine uzatmýþ, gülümsüyordu...”aç kýzým kapýný, sabrýnla hakettin...Bu anahtarý oðluma deðil, sana veriyorum...” dedikten sonra arkasýný dönüp uzaklaþtý...Nurcan anahtarý aldý, kapýyý açtý...Karþýsýnda çok güzel döþenmiþ ve muhteþem manzaralý bir ev duruyordu...Ancak bir huzursuzluk kapladý içini...Bu ev önce ýþýklýydý ama sonra kararmaya baþladý ve karþýdaki denizin rengi maviden griye döndü... Dalgalar yükseliyor, evini de kendini de alýp götürüyordu...Çocuklarýnýn çýðlýklarýný duydu...Kocasý ve tanýmadýðý bir kadýn ise kahkahalarla gülüyordu, seslerini duyuyordu, ama kendilerini göremiyordu... Kan ter içinde uyandý, neydi bu?...Hayýr olsun deyip tekrar uyumaya çalýþtý, ama gözlerini kapatamýyordu...Sabahý zor etti...Fakat bu rüyayý kimseye anlatmayýp bir sýr gibi sakladý...
Aradan bir hafta geçmemiþti ki, Cemil kapýdan girer girmez “müjde, müjde....Ýstediðimiz gibi bir yer buldum...”diye neþeyle Nurcan’ý öptü...Nurcan’ýn gözleri parladý sevinçten...Nihayet, huzura kavuþacaklardý...”Nasýl bir daire, nerede?..” diye soru yaðmuruna tuttu Cemil’i...
“Hele bir yemeðimi hazýrla, sana ayrýntýlarýyla anlatacaðým.”dedi Cemil...Nurcan,”sofra hazýr, sen içeri girer girmez ellerini yýkayýp oturmaz mýsýn sofraya” diye neþeyle sordu...”Haklýsýn sevgilim, hadi çocuklarý çaðýr, onlara ve sana anlatacak çok haberim var.”
Hepsi sofrada yerlerini aldýlar...Çorbalarýný içerken Cemil baþladý anlatmaya...
“Beylerbeyi’nde harika bir arsa buldum...Tepede, bütün Boðaz’a hakim...Tam bir buçuk dönüm...Ýçinde eski bir köþk var, þu anda kiracýlar oturuyor ama çýkmak üzerelermiþ...Arsa miras malý...Üç kiþiye ait, ama kiracýlarý K.Maraþ’lý...Komisyoncuyu aradan çýkarýp beni gerçek sahipleriyle tanýþtýrdý...Fiat da oldukça uygun...Ellerinden hemen çýkarmak istiyorlar...Köþkün içinde olduðu bir dönümlük arsayý gelecekte yapmak üzere býrakacaðým...Yarým dönümüne de kocaman lüks bir apartman yapacaðým...Sana bahçenden bir gül vermediler, Nurcan...Beni de kendi garajýma koymadýlar...Büyük bir bahçemiz olacak...Evimizin önünde de koca bir garaj...Allah’ýn hazinesinde çok...Herhalde annem razý oldu ki, burasý karþýma çýktý...Sekiz ayda oradayýz...”
Nurcan sevinçliydi, ama bir daire istiyordu...Ona ve ailesine iyi bir semtte, düzenli bir daire yeterdi...Hazýr yapýlanlar dururken sekiz ay daha bu huzursuzluðu yaþamak...Aklýndan bunlar geçerken, “çocuklarýn okulu baþlýyor, eðer okul sezonunun tam ortasýnda taþýnýrsak adapte olamazlar...Bize inþaata yakýn bir yer kiralasan, çocuklar da orada okula baþlasa, ne dersin?”
Cemil’in yüzü bir anda deðiþti...”Ne kirasý! Evim varken kira mý vereceðim?..Biz zar zor okuduk, ama okuduk...Þu çocuklarý bisküvi yiyen beceriksizlere çevirdin zaten...Bu evde size danýþýrým, ama son karar benimdir...Demokrasi uyguluyorum, size yapacaklarýmý anlatýyorum daha ne istiyorsunuz?...Kafamý kýzdýrma, bir daha söz hakký alamazsýn yoksa!” Bu Cemil’in son zamanlarda alýþýlagelmiþ haliydi...Zenginleþtikçe, “iyi Cemil gel-gitler gibi arada sýrada uðruyordu ailesine...Genel hali “zalim ve diktatör Cemil” idi...Ancak kendisini demokratik diye kabul ettirmeye çalýþýyordu...Orkide onbeþ yaþýnda bir genç kýzdý ve herþeyin farkýndaydý...”Babacýðým, demokratik demek –son kararý reis verir- demek deðildir...Eðer maiyetindekilere danýþýyorsan onlarýn ortak kararýna saygý göstermelisin...ama sen bizim oyumuzu sormadýn bile!” diye atýldý...Cemil, Orkide’yi çok sever, onun akýllýlýðýyla övünürdü...Nurcan’dan daha çok deðer verirdi ona...”Bana benziyor, keþke erkek olsaydý...Ýþlerimde bana yardýmcý olurdu” diye iç geçirirdi hep...Bu konuþma canýný sýkmýþ, Orkide’nin kendisini mantýðýyla köþeye sýkýþtýrmasý hoþuna gitmemiþti...”Sen karýþma, ben babayým...Babalarýn dediði kanundur bu evde...Evlatlar sorgulayamaz babalarýný...Yemeðinizi yiyin þimdi, ondan sonra herkes iþine” diyerek kalan yemeðini bitirmeye koyuldu...
Eray ve Orkide odalarýna çekildiler...Bir ara Eray, ablasýnýn odasýna geldi..Yüzü asýlmýþtý....”Orkide, babam neden seni benden daha çok seviyor?...Ben ufak yaþtan beri yazlarý onun yanýnda çalýþýyorum, derslerim iyi deðil diye beni azarlýyor, kulaðýmý çekiyor, yaptýðým hiçbir iþi beðenmiyor...Beni hep dayýlarýma benzetiyor...Ama sen onunla konuþuyorsun, seni dinliyor ve kendisine benzetiyor...Hatta annemden bile daha çok dinliyor seni...”diye derdini söyledi ablasýna...Orkide,”üzülme kardeþim...Sen erkesin diye sana daha çok yükleniyor...Üstelik senin yapacaðýn iþlerin çoðunu bana yaptýrýyor...Kiracýlarýn aidat ve kira hesaplarýný ben takip ediyorum, bunlarýn yanýnda derslerimi baþarýyorum...Sorun çýkarmadan okuluma gidip geliyorum...”dedi...Eray’ýn yüzü asýldý...”Yani ben iþe yaramazýn tekiyim, öyle mi?”
“Hayýr, kardeþim...Sen daha önemlisin babam için...Sen onun soyunu sürdüreceksin, erkeksin ve ileride iþlerinin tümünü sen yapacaksýn...Ben de sana yardým edeceðim...Tamam mý?
“Bana yardým edecek misin gerçekten?..Ya evlenip gidersen?”
“Hayýr, ben karar verdim, evlenmeyeceðim...Okuyup doktor olacaðým, insanlarý iyileþtireceðim...”
“Ben de babam gibi zengin olacaðým ve herkes söylediklerimi yapmak zorunda kalacak!”
dedi Eray...


III.BÖLÜM

Aradan iki ay geçmiþti...Cemil, arsayý satýn almýþ ve inþaatýn projesini çizdirmiþti...Mimar Müge Haným ile projenin hazýrlýk safhasýnda arkadaþlýklarý ilerlemiþ, cazibesine dayanamamýþ ve kýsa bir birliktelik yaþamýþtý...Nurcan’ýn haberi olmadan yaþadýðý ilk iliþki deðildi bu...Son birkaç yýldýr çapkýnlýða baþlamýþ, eski masumiyetini yitirmiþti...Yaþadýðý kýsa beraberlikler kendini iyi hissettiriyordu ona...Sonra hiçbir þey olmamýþ gibi evine geliyor, sorumlu bir eþ ve baba oluyordu...
Nihayet ev bitti ve taþýndýlar...Köþke dokunmadan bahçeyi düzenledi Cemil...Gül fidanlarý, ateþ çiçekleri, meyve aðaçlarý, çam aðaçlarý ve ithal çimlerle süsledi bahçesini...Apartman o civardaki en güzel yapý olmuþtu...Bu arada Nurcan üçüncü çocuðuna hamileydi...Yeni ev, yeni evlat, yeni mobilyalar...Dünya tüm çekiciliðiyle önünde duruyordu...Ama içinde ince bir sýkýntý vardý...Acaba huzura kavuþacaklar mýydý?...
Yeni evlerinde mutluydular...Onaltý yýl sonra gelen kýzbebek daha bir mutlu etmiþti onlarý...
Cemil, daha rahattý ve daha az sinirliydi artýk....Kardeþleriyle dargýn da deðildi...Aralarý Gülcan’ýn doðumuyla düzelmiþti...Barýþmýþlardý...Uzak olunca, yaþantýsýný görmediklerinden kýskançlýklarýna maruz kalmýyordu Cemil...Ama sorunlar asýl þimdi baþlamýþtý...Eray bir delikanlýydý ve Cemil’in ters davranýþlarý Eray’ýn asi bir evlat olmasýna sebebiyet vermiþti...
Eray, ablasý ve babasýndan nefret ediyordu...Annesini de kendisini koruduðu için çok seviyordu...Evde kutuplaþma baþlamýþtý...Orkide bu duruma çok üzülüyordu...Ýçin için babasýna kýzýyordu...Son zamanlarda, kendisi de babasýnýn davranýþlarýndan þikayetçiydi...Cemil, üniversite sýnavlarýna hazýrlanan Orkide’ye yeni apartmanýn da hesaplarýný yüklemiþti...Bir yandan derslerin aðýrlýðý, diðer taraftan hesaplar...Üstelik babasýný memnun etmek çok zordu...Saatlerce babasýyla hesap yapýyor, uyku saatleri olmasý gereken saatlerde de ders çalýþýyordu...Bu, her ayýn birinden onbeþine kadar sürer, diðer onbeþ gün ara ara devam ederdi...Babasýnýn en ufak bir yanlýþa bile tahammülü yoktu...Üstelik düzen hastasý bir adamdý...Orkide dayanamayacak hale geliyor, geceleri aðlýyordu...Üstelik, küçük kardeþi büyüdükçe onu çok seviyor, yanýndan ayrýlmýyordu...Okuldan gelir gelmez onunla ilgilenmek zorunda kalýyordu...Eray ise her hareketini ve konuþmasýný tersliyordu...Çok mutsuzdu Orkide...Ama mutlu rolü yapýyordu ve iyimser olmaya çalýþýyordu...Annesiyle babasý gittikçe daha çok tartýþýr olmuþlardý...Cemil hiçbirþeyden memnun olmuyor, Nurcan da ayný þekilde karþýlýk veriyordu...Bir dargýn bir barýþýk geçiyordu günleri...
Tüm bu olumsuzluklara raðmen, hedefine kilitlenen Orkide, üniversite sýnavlarýnda týp fakültesini tutturmayý baþarmýþtý...Cemil kýzýyla gurur duyuyor, ancak yine de memnuniyetsiz davranýyordu...
“Senin asýl iþin iþletme olmalýydý kýzým...Büyük bir projem var, sen de aile þirketimizde çalýþacaktýn, mezun olunca...Neyse, okulunu bitir, yine benimle çalýþýrsýn...Ben sana öðretirim iþletmeciliði...”
Orkide”tamam babacýðým, istediðin gibi olsun, zaten ben de böyle düþünüyordum” diyordu ancak içinden farklý düþünüyor, pasif bir direniþi baþlatýyordu o zamandan...
Cemil, kýzýna kullanmasý için ve baþarýsýnýn karþýlýðý olarak kýrmýzý bir spor araba aldý hemen...Orkide, fakülteye arabasýyla gidip geliyor, kendisi gibi birkaç zengin çocuðunun ve bedavacý takýmýnýn dýþýnda tüm arkadaþlarýnýn tepkisini çekiyordu...Arkadaþlarýndan babasý nedeniyle uzak duruyordu çünkü Cemil, arkadaþlýðýn boþ olduðunu, hepsinin menfaat peþinde olduklarýný telkin etmiþti kýzýna...Baþlangýçta, birkaç arkadaþýnýn dýþýnda kimseyle görüþmüyordu Orkide...O da not alýþveriþi sebebiyle...Erkek arkadaþlarýndan ise tamamen uzaktý ...Onun zengin ve kendini beðenmiþ bir kýz olduðunu düþündürüyordu bu davranýþý arkadaþlarýna...Aslýnda arkadaþ canlýsý bir kiþiliði vardý, ama korkusundan gösteremiyordu henüz...Sanki babasý onu izliyormuþ, her hareketini eleþtiriyormuþ gibi geliyordu ona...
Altý ay sonra Orkide lisedeki canlý kiþiliðine kavuþmuþtu...Çevresindeki arkadaþlarý þaþýrmalarýna raðmen onun kiþiliðinden çok etkileniyorlardý...Kýsa süre sonra babasýný aþmýþ,
Özgüveni onu bir yýldýz gibi parlatmýþtý...Sadece arkadaþlarýný deðil, hocalarýný da etkileyen keskin bir anlayýþ kabiliyeti vardý...Sosyal yönünü hep saklamýþtý babasýndan...Onun dýþýnda farklý bir çevre oluþturmuþtu kendisine...Ancak hala özendiði halde bir flörtü yoktu...Halbuki çevresinde kendisine arkadaþlýk teklif eden birkaç kiþi vardý...Güzelliði, bakýþlarý ve konuþmadaki ustalýðýyla büyülüyordu karþýsýndakini adeta...Ancak o kendisine bir söz vermiþti...Doktor olmadan evlenmeyecekti...Üstelik babasýnýn flört konusundaki fikirlerini de biliyor, çekiniyordu...Adeta istridye içindeki inci gibi sakladý duygularýný...O mücevheri sadece evlendiði kiþiyle paylaþacaktý...Platonik olarak beðendikleri oluyordu ancak duygularýný gizlemekte ustalaþmýþtý ve bunu kimse anlayamýyordu...Beðenilerini kendi içinde yaþar, kýz arkadaþlarýyla paylaþmazdý...Ama, fikirlerini saklamazdý...Boþ zamanlarýnda hocalarýyla oturup bilimsel konuþmalar yapar, onlardan fikir alýrdý...
Eray, Orkide’nin üniversiteyi kazanmasýna çok içerlemiþti...O hep baþarýlýydý, kendisi ise üniversite sýnavlarýný kazanamamýþtý...Orkide’den gittikçe uzaklaþmýþtý...Artýk abla-kardeþ deðil, iki rakiptiler Eray’a göre...Ablasý ise bundan rahatsýz oluyor, kardeþinin davranýþlarýnýn aksileþmesine üzülüyordu...Artýk ona ulaþamýyordu, çünkü Eray onu dinlemiyor, kaçýyordu konuþmaktan...Orkide, toplum içinde rahatça konuþuyor, tüm dikkatleri üstüne çekiyordu...Onu ise pek önemsemiyorlardý...Kýskançlýk damarlarýnda demirleþmiþti sanki...
Cemil ise iþ çevresinden edindiði arkadaþlarýyla zaman geçiriyordu artýk...Nurcan’ý arada sýrada davetlere götürüyordu...Nurcan genç kýzlýðýndan beri hayal ettiði herþeye kavuþmuþtu...Güzel elbiseler, þýk balolar, davetler...Tüm bu gösteriþli yaþama raðmen kocasý evde despotça davranýyor, davetlerden döndükten sonra Nurcan’ý küçümsüyor ve cehaletle suçluyordu....Nurcan, arada bir oðluyla dertleþiyor ve beraberce Cemil’i çekiþtiriyorlardý...Cemil’in geçici de olsa iliþkileri Nurcan’ý, için için, kocasýna düþman etmiþti...Eray babasýyla çalýþtýðýndan bunlardan haberdardý ve annesini üzdüðünden dolayý babasýna kin besliyordu...O kendisini de üzmüþtü...Babasýna benzeyen Orkide’den hoþlanmýyordu ikisi de...Nurcan’ýn arada sýrada annelik duygularý kabarýyordu ama erkek gibi yetiþen ve ev iþleriyle hiç ilgilenmeyen Orkide’ye kýzýp tartýþma ortamý yaratýyor, sonra da Orkide’yi Cemil’e þikayet ediyordu...Böylece kocasýndan intikam alýyordu...”Senin oðluma yaptýklarýna karþýlýk, benim kýzýna yaptýklarým” der gibi...Gülcan ise bu hengamede baþýboþ büyüyordu...
Nurcan ile kýzýnýn arasý gittikçe açýlmaya baþlamýþtý...Orkide, annesinin bu manasýz pasif agresif davranýþlarýna çok içerliyordu...Haksýz yere çýkarttýðý tartýþma ortamlarýndan nefret ediyordu...Babasýnýn çapkýnlýðýndan annesini sorumlu tutuyordu...Bu arada kendisini büyük bir boþlukta buldu...Arada sýrada babaannesi evlerine misafirliðe geliyordu...Devamlý oðluna “bu gidiþin gidiþ deðil...hanýmýný da çocuklarýný da uçuruma sürüklüyorsun...Bu evde namaz kýlýnmýyor...Örtünmeyi köylülük olarak kabul ediyor ve küçümsüyorsun...Allah’a þükür Cuma namazýn ve oruçlarýn var...Yavrucuðum, Dünya ve nimetleri birgün sona erecek...Ne olur, namazýný devamlý kýl, hanýmýna ve çocuklarýna da alýþtýr...Sonra sen mesul olacaksýn öðretmediðin dini bilgiler yüzünden...”diyordu...Cemil ise:
“Anacýðým, üzülme...Çocuklar okulda din dersi görüyorlar, zaten ben de namaz kýlmalarýna engel deðilim, isterlerse kýlsýnlar, Kur-an’ý okusunlar...”
“Oðlum, engel deðilsin ama örnek de deðilsin...Sen kýlsan onlar kendiliklerinden kýlarlar...Babaný hatýrla...Hepinizi sabah namazýna nasýl kaldýrýrdý?...O beþ vakitini de zamanýnda eda ederdi...Ben de öyleyim...Sen okuduktan sonra Frenkleþtin...”
“Yeter anne! Bu konuda bana birþey söyleme, yoksa seni kýrarým! Bu evde demokrasi var, isteyen istediðini yapabilir, inançlarýnda özgürdür.”

IV.BÖLÜM

Orkide, babaannesinin her geliþinde içindeki boþluðun farkýna gittikçe daha fazla varýyordu...Daha önceleri ne güzeldi...Babaannesiyle namaz kýlar, halasýyla Kur’an okurdu...Sesi çok güzeldi...Mevlitlerde hep ilahileri ona okuttururdu büyükleri...O zamanlarý hatýrladýkça kalbi huzur dolardý...
Fakültede kendisi gibi kolejli arkadaþlarý vardý...Onlarla arkadaþlýðýný okulla sýnýrlý tutardý...Böyle bir prensip edinmiþti...Aslýnda onlarý çok ukala bulurdu...Ben merkezli ve menfaatperesttiler...Bu arada kendini diðer arkadaþlarýndan da izole etmiyordu...Örtülü kýz arkadaþlarý vardý...Ancak Yaþar, Osman ve Ali kendisinden uzak duruyordu...Zaten tüm kýzlardan uzaktýlar...Daha sonra onlarýn Said-i Nursi talebeleri olduðunu öðrendi örtülü kýz arkadaþlarýndan...Orkide’nin yazdýðý, tasavvuf aðýrlýklý þiirleri okuyor ve onun hitabýný çok beðeniyorlardý...Birkaç kez sohbetlere çaðýrdýlar, ama Orkide babasýndan çok çekiniyordu...Bunu arkadaþlarýna anlatmakta sakýnca görmedi, çünkü yanlýþ anlaþýlmak istemiyordu...Mezun oluncaya kadar okulda arkadaþlýklarýný sürdürdü onlarla...Ýçindeki boþluðun onlarla sohbet ederken Allah aþkýyla dolduðunu hissediyordu...
Bu arada kolejli arkadaþlarý kendisine mesafeli davranmaya baþlamýþlardý...Hocalarý da öyle...
“Sen, batý eðitimi almýþ aydýn ve çaðdaþ bir Müslümansýn...Siyasi emeller için örtünenlerin arasýnda ne iþin var?”diyen arkadaþlarýna net bir cevap veriyordu...
“Ben onlarýn siyaset amaçlý örtündüklerini düþünmüyorum...Onlar, dinimizi bizden önce sindirmiþ insanlar ve gereðini yapýyorlar...Vay bizim halimize!”
“Senin beynin yýkanmaya baþlamýþ...Anlaþýldý...Dikkat et seni de kendilerine benzetmesinler.”gibi aðýr cümleler sarfediyorlardý...

Orkide’nin içinde bir ateþ yanmaya baþlamýþtý ve gittikçe büyüyordu...Derslerinden arta kalan zamanlarda kitap okuyor, birþeyler öðrenmek için çabalýyordu...Fakültenin dördüncü sýnýfýndaydý...Çorum’lu bir aile dostlarýnýn davetlisi olarak Bursa’da bir toplantýya gitmiþlerdi...Bu toplantýda çok ilginç bir olay yaþadý...Soðuk bir Ekim ayýydý...Herkes otelin lobisindeki þömine baþýnda oturmuþ ýsýnmak için konyak içiyordu...Orkide hariç...Küçüklüðünden beri bu içki muhabbetlerinden nefret ederdi ve aðzýna bir damla bile deðdirmezdi...Hatta bir sabah namazý sonrasý, evde misafirler için saklanan yýllanmýþ þaraplarý lavaboya boþaltmýþ, þiþelerini de çöpe atmýþtý...Annesi bu olayý farkettiðinde kýyamet kopmuþ, babasýnýn buna kýzacaðýný bildiðinden sesini epeyce yükselterek Cemil’in bu olaydan haberdar olmasýný saðlamýþtý...Sonuç olarak Orkide epeyce azar iþitmiþti...Þimdi de konyak içiyorlardý...”Sýcak çayýn suyu mu çýktý?” diye iç geçirdi Orkide..”.Özentili insanlar ne olacak!” Birden kolejdeki günlerine döndü...Arkadaþlarýnýn öðle tenefüslerinde Baðdat Caddesi’ndeki publarda içtikleri içkileri saklamak için karanfil çiðneyiþlerini...Kendilerini o zamandan mahvetmeye, gençliklerini harcamaya baþladýklarýný hatýrladý...Allah onu korumuþ, içki, sigara gibi zayýflýk belirtisi alýþkanlýklardan uzak kalmak için irade vermiþti...Bir de þu tepki kilolarýný verse...Ne iyi olurdu?...Sonra gözüne siyah ciltli bir kitap iliþti sehpa üzerinde...Eline aldý, üzerinde Bilgi Kitabý yazýyordu...Belki arayýþlarýmýn ve sorularýmýn cevaplarýný bu kitapta bulabilirim diye incelemeye baþladý...Anlamadýðý yazýlar ve ilginç þekiller gördü...O sýrada yanýna orta yaþlý bir bayan oturdu...”Sana bir sýr vereceðim...Sen seçilmiþ bir kiþisin...O kadar insanýn içinde sadece sen bu kitaba uzandýn...Bu kitap sende kalsýn...Eðer bu kitabý küçümseyerek iade edersen bir daha eline geçmeyebilir...”
Bu esrarlý konuþma Orkide’yi korkutmuþ, bir yandan da merakýný cezbetmiþti...Kedýn yanýndan ayrýlýrken” bu kitap sana öyle bir güç verecek ki, namaz kýlmana ve diðer ibadetlerini yapmaya gerek kalmayacak!” dedi...Orkide sýrýttý acý acý...Ýçinden,” Hadi oradan...Böyle birþey olsaydý, önce Cennet ile müjdelenen Peygamberimiz ve sahabeler namaz kýlmazlardý !” dedi...Yine de kitap ilgisini çekti...Ýnsanlarý nasýl saptýrýp yoldan çýkarýyorlar bir öðreneyim diye odasýna çekilip kitabý okumaya baþladý...Kitapta Mevlana’nýn reenkarnasyonla bir kadýnýn ruhuna girdiðini ve haþa Allah’ýn þeklini tarif ettiði gibi sapýkça düþüncelere yer veriyordu....Kadýn ortadan kaybolmuþtu, neyse en iyisi Ýstanbul’a döndüðümde kitabý aile dostumuz olan adama vereyim diye söylendi...Ne de olsa emanetti...

Ýstanbul’a dönüþte müthiþ bir kar fýrtýnasýna tutuldular Uludað’da...Saðlamlýðý ile ünlü olan Mersedes marka arabalarý bozulmuþ yolda kalmýþlardý...Yoldan kimse geçmiyordu....Neredeyse donacaklardý...Orkide dua etti ve yoldan geçen bir kamyon durup onlara yardýmcý oldu...Bu olaydan sonra Orkide, Ýstanbul’a döndüklerinde dinini iyice öðrenmeye yemin etti...Kitabý aile dostlarýna iade etti...Bu olaydan sonra geceleri uykusunda garip metalik sesler duymaya baþladý...Uyku esnasýnda kulaðýndan enerji çekiliyordu adeta...Rahatsýz edildiðinin farkýna varmýþtý...Kur’an-ý Kerim’den sureler okudu bunlardan kurtulmak için...Ve bir sabah namazý öncesi uyku ile uyanýklýk arasýnda sesler duydu...Munis bir erkek sesiydi...”Sana ilim verdik, kabul etmedin...Bundan sonra sana ilim verilmeyecek”
Dedikten sonra haþmetli bir erkek sesi daha duydu...”Bu söz Duggu Ala katýndandýr” Ve kapanan büyük bir demir kapý sesi...Uyandýðýnda sabah ezaný okunuyordu....Bunu bilen birine sormaya karar verdi...Ama hiçkimse anlamlandýramamýþtý...En sonunda bunlarýn kendisini daha önce rahatsýz eden cinnilerden geldiðine kanaat getirerek dua etmeden uyumamaya baþladý...Zaten bu olaydan sonra da rahatça uyuyabildi...Orkide ilmini artýrmasý gerektiðini düþünüyordu...Çünkü kalbini temiz tutmaya çalýþanlarýn düþmaný Þeytan onlarla daha çok uðraþýrdý...Bunu babaannesinden öðrenmiþti...Babaannesi tesbih çeken bir tasavvuf eriydi adeta ve kalp perdesi açýlanlardan biriydi...Ancak çok fazla problemle uðraþmak zorunda kalýrdý ve bunlardan da Allah’a sýðýnarak sýyrýlýrdý...

Kendisi de böyle yaptý, hayatý boyunca bu dengeyi kurmaya çalýþmaya azmetti....
Namazýný kýlýyor, Kur’an okuyor, tesbih çekiyordu...Hatalarýna aðlýyor, af diliyordu...Öyle saf bir yürekle yöneliyordu ki Rabbine, bazen mutluluktan uçuyor, imanýnýn fazlalýðýndan kalbi çatlayacakmýþ gibi geniþliyordu...Güzel rüyalar görüyordu...Bir gece rüyasýnda yüzü olmayan bir zat görüyor,bu zat ona, “Ya Orkide, örtün.” diyordu...Bir gece yýldýzlarýn gökyüzünde dansederken hýzla bir taþa “Allah” adýyla nakýþ gibi iþlendiðini görüyordu...Okulu bitmek üzereydi...
Bütün arkadaþlarý sýnavlara hazýrlanýp uzmanlýk için çalýþýyorlardý...Ama o hiçbirine karar vermemiþti...Zaten babasý da uzmanlýk için uðraþmasýný istemiyor,” pratisyen hekim olarak kalsan yeter, benimle çalýþacak, doktorluktan daha fazla para kazanacaksýn “ diye ona telkin ediyordu...
Mezun olmuþtu artýk...Babasýný kýramadý...Daha doðrusu karþý gelemedi...Cemil’in büyük bir projesi vardý...Konfeksiyon üzerine yatýrým yapmýþtý ve yepyeni bir pantalon üretmiþti...Bunun tanýtýmýný yapýp bayiler edinmeye çalýþacaktý...Þaþaalý bir kokteyl ve defile ile bu pantalonun tanýtýmýný yapacaktý...Bu organizasyonu düzenleme görevi Orkide’ye verilmiþti...Orkide model çizmeyi de çok seviyordu ve onun çizdiði gömlek modelleri de defilede sergilenecekti...Ünlü mankenler ve gösteriþli iþ toplantýlarý...Baþta bu hayat Orkide’ye cazip gelmiþti fakat zamanla asýl istediðinin bu olmadýðýný anlamaya baþladý...Babasý her iþe karýþýyor, o onay vermeden hiçbir iþ yapýlmýyordu...Bu da iþlerin yavaþlamasýna sebep oluyordu...Konfeksiyon sektörü hýzlý kararlar ve uygulamalarla baþarýlabilirdi ancak...Cemil, iyi bir tüccardý ama grup çalýþmasý gerektiren bu sektör onun boyunu aþýyordu...Eray babasýyla bir kavgalý, bir barýþýk çalýþýyor, ticareti öðrenmeye çalýþýyordu...Konfeksiyon onun için pekbirþey ifade etmiyordu, kýzlardan baþka...Sýk sýk deðiþtirilen sekreterler, mankenler, modelistler v.b...Yeni bir oyun alaný bulmuþtu kendine: çapkýnlýk...Genç yaþta sigara ve alkolle de tanýþmýþtý...Damarlarýnda akan deli kan onu günahlara itiyordu...Cemil’in de ondan kalýr yaný yoktu...Birbirlerinin çapkýnlýklarýna göz yumuyorlardý...Orkide iþyerine geldikten sonra bunu gizli kapaklý yapmaya çalýþsalar da, herþeyi anlayan genç kýz onlardan öyle soðumuþtu ki, merkezden ayrýlýp maðazalarla ilgilenmeye baþladý...Bu iþlerin ona göre olmadýðýný anlayýnca ve babasýnýn ne kadar gaddar bir patron olduðunu görünce doktorluk gibi kutsal bir mesleði tehir ettiðine piþman olup mecburi hizmet için Saðlýk Bakanlýðý’na baþvurusunu yaptý...Þansýna neresi çýkarsa oraya gidip mesleðini yapacak, þifa daðýtacaktý...

Eline gelen kaðýtta Malatya yazýyordu... ...Orkide için yepyeni bir hayatýn kapýlarý ardýna kadar açýlmýþtý...Ailesi buna razý olacak mýydý?...Sanmýyordu, ancak ne olursa olsun kafasýný çalýþtýrýp onlarý ikna etmenin bir yolunu bulacaktý...

V.BÖLÜM

Malatya, kýþ aylarýný çok soðuk yaþardý...Orkide elinde bavulu titreyerek Pötürge’ye giden otobüse bindi...Saðlýk ocaðýnda pratisyen hekim olarak çalýþacaktý....Karlý yollardan ilçe merkezine giden yolda ilerliyorlardý...Yolu yarýlamamýþlardý ki, bir kazaya þahit oldular...Otobüs durunca Orkide hemen inip “yaralý var mý?” diye sordu...”Ben doktorum, yardým etmek istiyorum.” Biri çocuk, iki hafif yaralý vardý...Ýlk müdehaleleri yapýp onlarý otobüse aldýlar ve merkeze götürdüler...Orkide, daha ilk günden iþini ne kadar sevdiðini anlamýþtý...
Ýlçenin yardýmsever halký sayesinde ev bulmakta zorlanmamýþtý. Ancak hayatýnda hiç soba yakmayan biri için sobalý ev bir sorun teþkil ediyordu...Neyse ki bunlarý yapmak için can atan komþularý vardý...Anadolu halkýnýn yardýmseverliði ve okumuþ insana saygýsý onu derinden etkilemiþti...Doðru yerde ve doðru insanlarla olduðunu düþünüyordu...Kýþ çabuk geçmiþ, bahar güneþi karlarý eritmiþ, yollarý açmýþtý...Açýlan köy yollarý, ara ara köylere gidip saðlýk kontrolleri de yapmalarýna olanak vermiþti...
Burada çoðu köyde geçim çobanlýk yapan ve tarýmla uðraþanlar tarafýndan saðlanýyordu...Bazýlarý Kürtçe konuþtuðundan ne dediklerini anlamýyordu, ama Kürtçe“nasýlsýn” demeyi öðrenmiþti...Þehir hayatýný býrakalý birkaç ay olmuþtu, köy gezileri de ona iyi gelmiþti...Þifa daðýtmak için okumuþtu, sevdiði iþi yapýyordu...Zorlandýðý zamanlar oluyordu, ancak Allah’a sýðýnýyor ve ondan yardým istiyordu....Bu mecburi görev onu olgunlaþtýrmaya baþlamýþtý...
Yaz gelmiþti...Þehirlerde yaþayan Pötürgeliler, akrabalarýyla hasret gidermek için köylerine geliyorlardý...Hayatýný tümüyle deðiþtirecek insaný orada tanýyacaðý aklýnýn ucundan bile geçmezdi...ama kader denilen senaryo, oyuncularý öyle güzel karþýlaþtýrýyordu ki, milyonda bir ihtimalle olabilecek, tesadüf denilen , ancak bilinçli bir iþleyiþin sonucu olan olaylar gerçekleþebiliyordu...
Sýcak bir yaz günüydü...Orkide yine iþinin baþýnda, saðlýk ocaðýna gelen hastalarla ilgileniyordu...Sýra , yaþlý bir adama gelmiþti...Doksan yaþlarýndaki bu adamý kucaðýnda taþýyan, temiz yüzlü genç gülümseyerek içeriye girdi...Konuþmasý ve görünüþü , bu civarda yaþamadýðýný düþündürüyordu...Orkide yaþlý adama :
“Merhaba dedeciðim, þikayetin nedir?” diye sordu...
“Nefes alamýyom dohtor gýzým...Ölüyom, ölüyom...”
“Tamam, bakarýz þimdi dedeciðim... Hemþire haným, oksijen tüpünü takalým, bir de hastanýn tansiyon ve nabýzýný alalým...”
Dedesini getiren genç atýldý:
“Doktor Haným, dedemin rahatsýzlýðý biraz psikolojik sebepli...Hastalýk hastasýdýr...Hep “ölüyorum” der, biz de doktora götürmediniz demesin diye taþýrýz saðlýk ocaðýna...”
“Olsun, biz bakalým, belki önemli bir sorun olabilir...”
Muayene ederken gencin arada sýrada kendisine kaçamakça baktýðýný farketti...Ve biraz onu tanýmak istedi...Dedesine:
“Gerçekten de iyisin dede...” diyerek gülümsedi ve gence döndü...
“ Buralý mýsýnýz? Þiveniz çok düzgün, yoksa yaz tatiline mi geldiniz buraya?...”
“ Evet, Ýstanbul’da yaþýyoruz biz...Dedemi ve ninemi görmeye geliriz her yaz...”
“ okuyor musunuz?”Genç yaþý küçük birine benziyordu...
“Hayýr, okulu bitireli üç yýl oldu...Eskiþehir’de iktisat okudum...Þu anda babamla beraber halý ticareti yapýyoruz Sultanahmet’de...”
“Ne güzel...Ben de Ýstanbul’dan geldim buraya...Mecburi hizmetimi yapmaktayým...”
“Çok oldu mu geleli? Geri dönmeyi düþünüyor musunuz?”
“Altý ay oldu...Mecburi hizmet sürem toplam iki yýl...Birbuçuk sene sonra döneceðim...”
Bu arada dede araya girdi...”dohtor gýzým, adýn nedir?...”
“Orkide dedeciðim...”
“Maaþallah, çiçeh gibi gýza da bu ad yahýþýr...”
“Benimki de Turhan diye atýldý genç...” Birbirlerinden hoþlanmýþlardý...O yaz dede ve torunun ziyaretleri bitmedi ve Orkide ile Turhan evlenmeye karar verdiler...Mecburi hizmet bitinceye kadar mektuplaþtýlar, telefonlaþtýlar...Turhan , Orkide gibi inançlarýna baðlý biri gibi davranýyor, namazlarýný kaçýrmadan kýlýyor, kadýn erkek iliþkileri konusunda Orkide gibi düþünüyor, güzel sözlerle konuþmalarýný süslüyordu...Orkide, sosyal açýdan muhafazakar bir aileden geliyordu...Bir süre, iþ ciddiye binmeden , ailesine bu konudan bahsetmedi...
Mecburi hizmet süresi dolmuþ, Ýstanbul’a dönüþ vakti gelmiþti...Ýstanbul’da ailelerle tanýþýlacaktý...Her ikisi de heyecanlýydý...Turhan’ýn dedesi Orkide’yi çok sevmiþti...”Dohtor gelinim” diye severdi onu...Yeni bir baþlangýç olacaktý bu her ikisi için de...
Ancak hesaba katmadýklarý bir konu vardý...Babalar...Orkide’nin babasý Kürt asýllýlarý beðenmiyor, onlarýn kadýnlara deðer vermeyip ezdiðini düþünüyordu...Turhan’ýn babasý da zenginlerden hoþlanmýyordu...Üstelik, Turhan’ý haberi olmadan dayýsýnýn kýzýyla sözlemek üzere istemiþler, ancak Turhan’ýn köyden yazdýðý mektupla bir baþkasýný sevdiðini öðrenince mahçup olmuþlardý...
Turhan, Orkide’nin evlenir evlenmez örtünmesini istiyordu...Orkide de yýllardýr istediði gibi rahatça inançlarýný yaþatacak bir eþ bulduðu için Allah’a þükrediyordu...Ancak bunu babasýndan gizlemesi gerekiyordu, yoksa babasý türlü engeller çýkarýr, bu evliliði önleyebilirdi...
Orkide’nin babasý , Turhan’ýn babasý ile tanýþmak istedi...Bir yerde buluþup yemek yiyecek ve birbirleri hakkýnda fikir edineceklerdi...Biraraya geldiler ama elektrik alamadýlar her ikisi de...
Cemil, Demir Beyi sevmemiþti...Demir Bey de Cemil’i...Cemil eve döndüðünde “bu iþ olamaz” dedi...Orkide,”babacýðým, Turhan’ý tanýsan...O çok temiz ve iyi bir genç...Babasý yüzünden onu yargýlayamazsýn...”
“Peki, Turhan’a bir þans daha vereceðim...Ama çok ümitlenme!”
Orkide, ertesi sabah Turhan’a telefon açtý...Babasýnýn nelerden hoþlandýðýný ve özelliklerini anlattý ona ve bunun onlarýn evlenmeleri için son þanslarý olduðunu söyledi...Turhan, babasý razý gelmezse Orkide’yi kaçýrmayý teklif etti...Ama Orkide, sevse bile böyle birþeyi kabul edemeyeceðini söyledi...Turhan’a kendisini Orkide’nin babasýna sevdirmekten baþka þansý kalmamýþtý...

Cemil’in yaptýrdýðý büyük binadan içeriye giren Turhan, kapýdaki sekretere randevusu olduðunu söyledi...Ýçeriye alýndýðýnda geniþ bir holde buldu kendini...Sanki bir bankanýn bekleme salonunda gibiydi...Çok farklý bir dünyaydý onun için...Babasýyla beraber çalýþtýklarý küçük halý dükkanýndan oldukça farklýydý...Biraz oturdu, Cemil’in toplantýsýný bitirmesini bekledi...Her zamanki gibi uzun toplantýlardan biriydi...Cemil’in özel sekreteri kapýdan gülümseyerek kendisine doðru geldi...Sekreterden çok mankene benziyordu...
“Turhan Bey, Cemil Bey on dakika sonra sizi kabul edecekler...Toplantýlarý uzadý...Bu arada birþey içmek ister misiniz?..”
Turhan’ýn aðzý kurumuþtu heyecandan...”Su, bir bardak su istiyorum...”
Sekreter Haným masasýna döndü alýmlý bir þekilde yürüyerek...Masasýna oturdu, Turhan’ý baþtan aþaðýya küçümseyerek süzüp telefonu kaldýrdý...”Yönetim odasýna bir bardak su lütfen...”
Sonra masasýndaki iþlere daldý...Turhan, çýkýp gitmek istedi bu þaþaalý yerden..Gözleri kamaþmýþtý..Yýllardýr hayalini kurmuþtu böyle bir iþyerinin...Ama ortam yine de rahatsýz etmiþti onu...Telefonun sesiyle irkildi....Sekreter “ Cemil Bey, sizi bekliyor Turhan Bey...”

Sekretere “çok yakýnda küçümsemek neymiþ göreceksin” der gibi baktý...Mahçup bir þekilde Cemil’in odasýna girdi...Cemil, bir an ,”kýzýma layýk mý bu pýsýrýk çocuk?” diye iç geçirdi...Kendine güvenli biri gibi görünüyordu, aþýrý saygýlýydý...Tecrübelerine deðer veren bir iþadamý olarak aþýrý saygýnýn saygýsýzlýðý barýndýrdýðýna inanýrdý...Kýzý için kimleri düþünmemiþti oysa...Karizmatik damat adaylarýný beðenmemiþti kýzý...Ýþ çevresinden taliplisi çoktu...Çünkü o Cemil Tosunoðlu’nun kýzýydý...Dindarlýðý yüzünden,içki ve sigara içiyor, namaz kýlmýyor diye pekçok damat adayýný reddetmiþti...Bu çocukta ne bulmuþtu acaba?..Yoksa , yoksa bu temiz yüzlü efendi görünümlü çocuk tarikatçýlardan mýydý?...Eðer öyleyse hemen kovardý onu, kýzýnýn gözyaþlarýna aldýrmadan reddederdi...Ya kaçarsa kýzý?...Sevdiðini söylemiþti...”Yapar mý yapar”, dedi,” bana çekmiþ...Gözü karadýr...Baksana aslanlar gibi mecburi hizmet yaptý...Kimseye el sürdürmedi...Bu çocuðu da yanýna yanaþtýrmamýþtýr...Erkek gibidir benim kýzým...Ama sevdiyse, hele bir konuþayým belki iyidir...”
“Hoþgeldin Turhan...Turhan’dý deðil mi?...”
“Hoþbulduk, evet ismim Turhan...”
“Nasýlsýn?...”
“Ýyiyim, siz nasýlsýnýz?”
“Ben de iyiyim...Uzun toplantýlardan sonra ne kadar iyi olunabilirse!...” Aslýnda toplantý bahaneydi, asýl huzursuzluðu bu konuþmaydý...Ayný huzursuzluðu Turhan da yaþýyordu...
“Anlat bakalým, ne iþle uðraþýrsýn, hedefin nedir, nasýl bir adamsýn?”diye sordu Cemil?...
Turhan afallamýþtý, bu kadar hýzlý konuya giren bir adam tanýmamýþtý...Biraz kekeledi...
“Halýcýyým, babamla Sultanahmet’te bir halý dükkanýmýz var...Ýþimi büyütüp büyük bir halý maðazasý açmak niyetindeyim...Kötü alýþkanlýklarý olmayan bir adamým...”
“Senden önce babanla konuþmuþtum...Açýk konuþmak gerekirse, eðer kýzým arada olmasaydý, bu konuþma aramýzda gerçekleþmeyecekti...Kýzým isteyince seni tanýmak istedim...Onun fikirlerini mantýklý bulurum...Duygusal tarafý annesine çekmiþ, bazen afallýyor ancak yüzde seksen isabetli karar veren bir kýzdýr...”
“Bu ne biçim bir adam” diye içerledi Turhan...Ýnceden inceye babasýna hakaret ediyor, kendisini küçümsüyordu...Sinirden kýzardý, sonra Orkide’nin tembihlerini hatýrladý...Babasýnýn yaptýðý iþlerle ve kazandýðý baþarýlarla gurur duyan biri olduðunu ve bu aþýrý güven üzerinde çalýþmasý gerektiðini söylemiþti...Gerçekten de akýllý kýzdý...Karþýsýnda özgüveni fazlaca kaçmýþ bir adam oturuyordu...Biraz da tezgahtarlýðýný kullanmalýydý...Üstelik, üniversite mezunuydu ve cemaat terbiyesi almýþtý...Sabretmeliydi, çünkü sevdiðine kavuþmak istiyordu...
“Haklýsýnýz, Orkide hep size benzediðini gururla anlatýr bana...Bu binayý siz mi yaptýrdýnýz?”
Bu soru Cemil’i þaþýrtmakla beraber hoþuna da gitmiþti...Sýcak bir diyalog baþladý aralarýnda...Cemil, hayat hikayesini anlattý gururla...Kýzýný vereceði erkeðin de böyle azimli olmasýný istediðini...
Ýki saat kadar sohbet ettiler...Ama daha çok Cemil konuþmuþtu...Turhan ise soru sormayý daha kolay buluyordu...Konuþmayý sevenler, iyi bir dinleyiciyi konuþmasa bile hoþsohbet bulurlar...Kurnaz bir genç olan Turhan, Orkide’nin verdiði ipuçlarýyla Cemil’i etkilemiþti...Turhan, Cemil’in elini öperek ayrýldý bürodan...
Orkide babasýný beklerken sabýrsýzlanmaya baþlamýþtý....Acaba neler geçmiþti aralarýnda?..Ya babasý gibi Turhan’a da kusur bulursa?..”Turhan efendiliðiyle etkilemiþtir onu hiç þüphem yok!” diye söylendi Orkide...Garaj kapýsýnýn açýldýðýný duymuþtu...Gelen babasý olmalýydý...Koþarak aþaðý indi , kapýyý açtý...Babasýnýn mimiklerine bakarak bir anlam çýkarmaya çalýþtý...Yüzü ifadesizdi...”Hoþgeldin babacýðým..”dedi...
“Hoþbulduk...Nasýlsýn bakalým?”
“Ýyiyim, sana en sevdiðin yemeði yaptým...”
“Ne de olsa evleneceksin, öðren yemek yapmayý...”
Babasýnýn açýksözlülüðünü çoðu zaman eleþtirse de konuya giriþi hoþuna gitmiþti...Demek “olur” almýþtý Turhan babasýndan....
“Konuþtunuz mu Turhan’la, onu beðendin mi?”
“Efendi, aklýbaþýnda bir çocuk...Biraz pýsýrýk gibiydi baþlangýçta, ama sonradan sevdim...Temiz biri..”
“Yani?...”
“Yani, ailesini beðenmesem de çocuk iyi...Kýsmetse olur. Hadi bakalým, sofra hazýrsa oturalým, bilirsin açken sohbet etmeyi sevmem!”
“Peki babacýðým, sen ellerini yýkarken ben de yemek sevisini hazýrlayayým...” Orkide çok mutluydu...Turhan onay almýþtý ya, gerisi boþtu...Duygusallýðýnýn doruðundaydý...Mantýk tarafý devreden çýkmýþtý...Aileleri hesaba katmamýþtý...Güçlü ve akýllý bir kýzdý...Sempatikti de...Kendisini sevdireceðine emindi...


Devam edecek...












Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ya Sen Erken Doðdun, Ya da Ben Geç Kaldým [Þiir]
Sonlu Dünyada Sonsuz Ruh Taþýyan Bir Garibim [Þiir]
Gülen Gözlerin [Þiir]
Ýlk Kez Almýyorum Kalemi Elime [Þiir]
Gerçek Aþk Sanadýr Ey Rabbim! [Þiir]
Ey Rabbim! [Þiir]
Hani Aþký Buldun Sanmýþtýn!.. [Þiir]
Ýstanbul Boðazý [Þiir]
Kýz Kulesi [Þiir]
Sevdim [Þiir]


mahinur alihanoðlu kimdir?

þiir okumayý ve yazmayý seviyorum. . . paylaþmak için buradayým. . . herkese sevgiler. . .

Etkilendiði Yazarlar:
mehmet akif ersoy, necip fazýl kýsakürek, nurullah genç...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © mahinur alihanoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.