..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özgürlük sevdasý insanýn baþkalarýna duyduðu sevgidir; güç sevdasý insanýn kendine duyduðu sevgidir. -Hazlitt
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Ceren Emre




17 Ocak 2005
An  
Pink Martini çalan...Önce Latin çalarken, sonra caz, sonra da alçak gönüllü bir Japon ezgisi çalýþýy

Ceren Emre


Pink Martini çalan...Önce Latin çalarken, sonra caz, sonra da alçak gönüllü bir Japon ezgisi çalýþýyor... “Kikuchiyo to Mohshimasu” ezginin adý...


:CFEF:
25 / 12 / 2004                                                  
An

Bugün “an”ý yazmak istiyor. Kurgu yapmayý bilmiyor, yapamýyor. Aný yazmak da istemiyor bugün, geçmiþe ait. Sadece”an”ý yazmak istiyor, o yaþadýðý gündelik aný...
   
Çocuk karþýsýnda oturmuþ, “kinex” oynuyor, bir tür oyuncak. Araba yapmaya çalýþýyor, ablasýndan kalmýþ, bugün dolaplardan bulmuþ annesi oynasýn diye. 10 yaþýnda çocuk, erkek. Arada ofluyor birleþtiremeyince parçalarý:
   
-Öff! Anne ya, yardým etsene, geçiremiyorum bu parçayý.
   
Karþýda müzik seti var. Odaya ýlýk bir ses yayýlýyor o köþeden. Kadýnýn içi ýlýnýyor. Uzun zamandýr böylesine kendini kaptýrarak müzik dinlemediðini düþünüyor. Müzik odaya ýlýk ýlýk yayýlýrken, kadýn ses dalgalarýndan birinin gelip kalbinden içeriye girdiðini ve oradan ruhunu kopararak, dalgalarýnýn üzerine bindirerek ruhunu, odanýn içinde geziye çýkardýðýný müziðin ve ruhunun dansettiðini havada hissediyor.
   
Pink Martini çalan...Önce Latin çalarken, sonra caz, sonra da alçak gönüllü bir Japon ezgisi çalýþýyor... “Kikuchiyo to Mohshimasu” ezginin adý... Ezginin alçak gönüllüsü olur mu? Olursa da, baþka bir dilde ne söylediði anlaþýlýr mý? Anlýyor iþte, zihni anlamasa da, ruhu anlýyor yalvaran ezgiyi....Bu, bu, nasýl da insaný yavaþlamaya, yavaþ yaþamaya davet eden bir müzik böyle....Aþkýna yalvarýyor, yalvarýyor, ama ölçülü. Sonra çýkarýp kalbini veriyor yavaþ yavaþ ve duygulu. Ýki elinin arasýnda kalbi... Baþýný bükmüþ yana doðru, gözleri hem çakmak çakmak bakýyor, keskin; hem de yumuþak, yumuþacýk, sevgi dolu, tüy gibi hafif...Titredi, titredi kalbi ve umulmadýk bir anda bitti ezgi...
   
-Offf! Yanlýþ parçayý takmýþým!....
   
Ýki dizinin üzerinde oturup, takmaya çalýþýyor teker parçalarýný çocuk.
   
Koridordan banyodaki çamaþýr makinasýnýn sesi geliyor, “gýr gýr gýýýýýýýýr”.
   
Latin ezgisi ile birlikte kalkýp “Ça ça ça” yapmak istiyor kadýn dört sene öncesi gibi...Donde Estas, Yolanda, Donde Estas Yolanda... Dört sene öncesinin dans kursuna giden çýlgýn beþlisi gibi...Dört sene öncesinin çýlgýn otuzluklarý, çýlgýn, geç kalmýþ gençliklerini yaþayan otuzluklarý gibi...Þimdi kýrklýk olamaya hazýrlanan, daðýlmýþ çýlgýn otuzluklar...Ne bahardý diye düþünüyor, ne bahardý ama...Tam dört ay boyunca her cuma, hem de hiç aksatmadan, hem de haftanýn onca yorgunluðunun üstüne, gidip, güle oynaya, kahkalar arasýnda “Ça ça”, “Rumba”, “Jive” öðreniþlerini hatýrlýyor...Koþar adým dans kursununun yapýldýðý apartmanýn basamaklarýný çýkýyorlardý, peþpeþe beþ evli çift...Hepsi de çocuklu, hepsi de yoðun tempolu, karý-koca çalýþan, onu da hýrslý hayata karþý, beþ çift...Sonradan daðýlan beþ çift...Kimi yurt dýþýna giden, kimi ikinci çocuðunu dünyaya getirmek için iþten ayrýlan, kimi iþ hayatýnýn yüksek dikenli çalýlarla dolu, vahþi ormanýna kendini kaptýran...Geç bulduklarý gençliklerini topu topu dört ay yaþayabilen, dans sonrasý gittikleri kafelerde, barlarda þakýyan, gülen, eðlenen beþ çift...O güne kadar ve o günden sonra da eðlenmeyi kendilerine bir türlü hak görmeyen, ama bir araya gelince de eðlenmeyi bilen beþ çift...
   
-Bitti ama, eksik parçalar olmasa çok daha güzel olacaktý. Hiç güzel olmadý!.Gel, bak..
   
Kasedin bir yüzü bitiyor o ara, otomatik öbür yüze geçiyor.
   
-Yanlýþ yapmýþým, bozuyorum iþte! Düzeltilemez de þimdi bu. Ben en iyisi bunu bozup, þu motosikleti yapayým.
   
Çocuk kalkýp “çat” diye kapatýyor kaseti...Aniden büyü bozuluyor, kadýn yazý yazamýyor, ezginin “çat” diye kalbine býçak saplanýnca...
   
-Dur ne yaptýn? diyor çocuða.
   
-Eee, bayýldým artýk, hep ayný müzik, hep ayný müzik...
   
-Ama ben dinlemek istiyorum daha.
   
-Ýyi o zaman, deyip mutfaktaki televizyonu izlemeye gidiyor çocuk. Çünkü kendisi müzik dinlerken, annesinin burada televizyonu açmasýna müsaade etmeyeceðini biliyor çocuk... Anne kalkýp ikinci Pink Martini kasedini takýyor: Amado Mio...Amado Mio..
   
Yýlbaþý armaðaný olarak iki eski arkadaþýma bu kasedi alýp, iþyerindeki evrak postasý ile göndermeliyim diye düþünüyor. Göndermeliyim. Ýçine de bir not yazmalýyým, ayný notu her ikisine de. Artýk cimrileþen, gözünü hýrs bürümüþ, paragöz arkadaþýnýzdan ucuz bir hediye...Fazla para harcamadým, ama gönülden gelen bir hediye. Bir de mini bir test: Bakalým frekanslarýmýz hala tutuyor mu? Bilin bakalým bu kasetteki benim en sevdiðim ezgi hangisi? Uzaktan, görmeden geliþimini, yaþadýklarýný, acýlarýný, içini, diyebiyorsanýz ki eðer gözünü hýrs bürümüþ, o zaman hadi bulun bakalým en sevdiði ezgiyi de böyle uzaktan, görmeden, bilmeden, duymadan!...
   
-Yaaaa! Anne mutfaktaki anten iyi deðil, ben burada seyretmek istiyorum.
   
Yine büyü bozuluyor. Kadýn dizinin üstündeki bilgisayarda yazmaya çalýþýyor. Ara ara ruh hallerini not edip, sonra geri dönüp oradaki fikri dolduruyor. Anlýk gelen fikirleri hemen geliþigüzel yazýyor ki, uçup gitmesin fikirler boþluða, daðýlýp gitmesinler...
   
Baba içeriye giriyor.
   
-Baba bilgisayarla iþin bitti mi?
   
-Ne yapacaksýn?
   
-Oyun oynayýp, mesajlarýma bakacaðým.
   
Baba geçip kanepeye uzanýyor. Çocuk kalkýp, bilgisayarýn bulunduðu yan odaya gidiyor.
   
“Je ne pas travailler” mi diyor bu Fransýzca þarký? Birden “Champ Elysee” deki kafedeki pencere kenarýna tek baþýna oturup, caddeyi izleyip, þarabýný yudumlayan, bir taraftan da elindeki dolma kalemle defterine yazý yazan kadýný hatýrlýyor. Bizim ülkemizde neden böyle tek baþýna kafede oturabilecek kadar cesur ve de romantik olmaz kadýnlar diyor, diyor ve utanarak o gün öðleden sonra alýþveriþ sonrasý oturduðu kafede nasýl da o kadýný taklit ettiðini hatýrlayor. Cadde “Champ Elysee” olmasa bile mini yürüyüþ yoluna bakan cam kenarý tek kiþilik bir masa bulunca, o kadýn gibi, hemen gidip o masaya oturuyor. Ve kendi kendine yetmeyi bilen, kendi kendisine mutlu olmayý bilen o kadýný taklit ederek bir aromalý kahve söylüyor kendisine.
   
Çilekli bademliydi kahve...Havasý dumanlýydý oturduðu kafenin, müzik de rahatsýz edici. Ama o yine de romantiklik taklidi yapmayý denedi...Kahveyi yudumlayýp, yoldan geçen insanlarý seyrederken, en kýsa zamanda bir hikaye yazmaya karar verdi. Sevgi Soysal’ýn “Yeniþehirde Bir Öðle Vakti” misali...Ama onun hikayesinde hiç olay olmayacaktý. Mesela bir sineðin uçuþu ile baþlayacaktý hikaye. Sonra o sineði gören bir göz...O göze bakan bir aþýk...Aþýðýn ayaðýna takýlan taþ...Taþý kenara koyan þoför...Þoförü çaðýran yolcu. Þoförün aðzýnýn kýymalý pide koktuðunu düþünen yolcunun yere düþen eldiveni. Eldiveni bulan gazete bayii...Bayiiden parasýnýn üstünü alan öðrenci...Öðrencinin elindeki simidin yere düþen susamý...O susamý gagalayan serçe...Aynen ruhunun müzik dalgalarýnýn tepesinde gezmeye çýkmasý gibi, “an” da gezintiye çýkacaktý, havada asýlý durmak yerine, oradan buraya savrularak... Yoksa bunu da mý bir yerden kopyaladý beyni? Kandýrýyor mu onu, böyle bir pasaj okumuþ muydu bir yerlerde yoksa?
   
Çocuk içeriye giriyor.
   
-Baba Internet’e girerken takýldý kaldý bilgisayar, bir bakar mýsýn?
   
Söylenerek uzandýðý kanepeden kalkýyor baba.
   
Ama bu ne biçim “an”ý yazmak oldu diyor kadýn. Daha arkamdaki, tavan boyu uzanan yuka ve benjamin aðaçlarý ile onlarý asýlý çam kozalaklarýndan, mini zillerden ve renkli toplardan oluþan yýlbaþý süslerinden bile bahsedemedim. Yanýbaþýmdaki örgü sepetim ile içindeki kahverengi, yeþil yünler ile kalýn þiþlerden ve sol tarafýmdaki ayaklý lambadan...Sol tarafýmdaki mini sehpadaki yýðýlý kitaplardan...Yeni aþkým Elif Þafak. Sezgi ile yazdýðýný ve yazmasa da olacaðýný bildiði için yazabildiðini söyleyen Elif Þafak’ýn “Pinhan” ile “Mahrem”inden...Bu kitaplarýn altýnda kalarak ezilen “Bir Göçmen Kuþtu O”nun yazarý, bir önceki aþkým Ayla Kutlu’dan bahsetmeden olur mu? Benim yazýlarým insanýn suratýna bir tokat gibi iner diyen ve de kýrkýna kadar mutlaka bir kitap yazmalýsýn diyen Ayla Kutlu’dan ve karþýda duran küçük masadaki beyaz ve mor menekþeden bahsedemeden...
   
Ehhh! Kestaneleri yapma vakti geldi artýk, hepsini serbest býrakayým da benimle “müzik dinleme ve ruhunu yaþama, ruhunu titretme” ýzdýrabýný daha fazla yaþamasýnlar... Ýnsanýn ruhunu bir dalganýn tepesine bindirip uçurmak yerine, bir eþeðin arkasýna ters bindirip aval aval gezdiren, vakit hýrsýzý televizyonlarýnýn karþýsýna kurulsunlar bir an önce...
   
Çamaþýr makinasý sýkmaya geçiyor çamaþýrlarý; “Uuuuvvvvvvvvvvv”. Kadýn geri dönüp alçak gönüllü Japon ezgisini bir daha dinlemek istiyor.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yufkalar, Bilgisayar ve Batan Güneþ

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Örgü, Þiþ ve Yünler
Kayýp Kitaplar
Deli Memo
Sabun, Makas, Çömlek
Kitaplar Hep Amcalarýn Olurdu
Günýþýðý


Ceren Emre kimdir?

Yaþamý kýyýsýndan yaþadýðýmý düþünüyor, daha sahici, daha gerçek bir yaþam istiyorum. Ya bu daha fazla huzursuzluk ve daha çok yorgunluksa?. . . Ama bunlarý göze alabildiðimi söyleceyek kadar da cesur deðilim. O zaman buyur, sadece önüne konulan yemeði yemekle yetin!. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Edebi olarak Buket UZUNER, Orhan PAMUK, Cahit UÇUK, Isabella ALLENDA sayýlabilir, ama asýl asýl yaþam felsefesi etkisi Özdemir ASAF, Hermann HESSE ve elbette NIETZCHE.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ceren Emre, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.