..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayýn. Artýk benim oraya gideceðim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Okay Ulukut




11 Aralýk 2004
Siyah Beyaz Ýliþkiler 2. Bölüm  
Ara Tonlar var mý???

Okay Ulukut


Gündüz. Gece. Gece karanlýk zamaný. Merak zamaný, gündüz sorulamayacak sorular zamaný.


:BCGE:
Gündüz. Gece. Gece karanlýk zamaný. Merak zamaný, gündüz sorulamayacak sorular zamaný.

Sorular çekmecelerin içinden çýkar. Önce emin olamazsýnýz. Baþka bir þey olma ihtimali de vardýr. Belki en alt çekmecede, kalýn kýþlýk kazaklarý yemekte olan bir güvedir. Yün lifleri ona sert gelse de bunu itiraftan çekinir. Ne pahasýna olursa olsun geri çekilmeyecektir. Ýþine kahramanca devam eder. Belki de tahtalarý kemiren bir kurttur. Çýkan tozlarý alt çekmeceye sýkýþtýrýr, çekip açmak zorlaþýr. Çekmecenin yumuþak aðacýnýn pudra gibi tozlarý aralardan yerlere dökülür. Kurt yada böcek fazla zorlanmadan oyduðu o yerde saklanýr.

Ancak alt çekmecede yaþayan ne bir güve, ne tahta kurdu ne de karanlýkta yayýlan tahtalardýr. Çekmecede gidip gelen bir sorudur. Biraz karnýnýn üzerinde hareket edip sonra yaylanmak için hazýr ola geçer. Kaplan gibi gerilir. Soru, çekmecede gerilmiþ bir kaplan gibidir. Fare büyüklüðünde küçük bir kaplan, çizgili postu kadife yumuþaklýðýnda ve simsiyah. Çekmeceden yere iner, bütün gücünü toplayarak sýçramaya hazýrlanýr. Kaslarý gerilir, giderek büyür ve güzelleþir. Son derece iyi stilize bir yay gibi; kendiliðinden kaçýnýlmaz bir þekilde ve zahmetsizce fýrlatmaya hazýrlanýr.

Nereye? Sabah ýþýklarýyla üst kata deðil ya? Gün ýþýðýný kucaklayan eðik aynalar öylesine parlak prizmalar oluþturuyor ki, gökkuþaðýndan kesilmiþ elmas parçalarýný anýmsatýyor. Camlardan geçerek süzülmüþ güneþin oluþturduðu madalyonun içinde beyaz ve uzun bir konsol. Top yapýlmýþ çoraplar, eldiven, bluz ve iç çamaþýrlarýyla dolu çekmeceler sessizce açýlýp kapanýyor. Dantel ve eliþleriyle süslü giysiler. Çekmece köþelerinde lavanta torbalarý, koku keseleri. Aðzý açýk kesenin içinde bir yolculuk saati hafif bir gümüþ sesiyle çalýþýyor. Yivli gümüþ þamdanlar þöminenin köþelerinde, içlerinde pembe mumluklarýyla yer alýyor. Üzerinde isim iþlenmiþ gümüþ bir fýrça ve kutular prizmatik ýþýklar yansýtýyor. Bütün bu eþyalar bir çok soru, ünlem ve virgül oluþturuyor.

Hatýrlýyorum, tekrar o eve gitmiþtik. Kapý yine daha önce gördüðüm o el tarafýnda açýlmýþtý. A odaya girmiþti. Bu kez deðiþen tek þey güneþin batýyor olmasý idi. Kýzýl ýþýklar içeriyi öylesine dolduruyordu ki, oda sanki bir kimyagerin renkli su kabýnda yýkanýr gibiydi. Bu gün batýþýnýn tehlikeli kýzlýlýðý altýnda baþýný hýzla çevirmiþti A.

Narin ve beyaz boynu kýrýlacak bir çiçek sapýný hatýrlatmýþtý bana. Kýzýl ýþýklar birden boynundan uzaklaþýrken gümüþ birden siyahlaþmýþ, odayý yoðun bir karanlýk doldurmuþtu. Kadýnýn boynunu tutan sol elindeki yüzük karanlýkta parýltýlar çýkarýyordu. Kýzýl ýþýnlar yatak örtüsünü ince bir yaðmur gibi kaplamýþtý. Konsolun açýk çekmecelerinden sanki sisli kýzýl þelaleler fýþkýrýyor ve yerlere dökülüyordu. Bu sýrada A dýþarý çýkan kapýyý açmýþtý.

Onu takip ediyordum. Ýçinde bulunduðum koridor çok karanlýktý. Tek ýþýk kaynaðý giriþ holünün ortasýnda duran ve camlardan tozlu bir ýþýk sýzdýran antika bir lambaydý. Kapalý kapýlar kapý ayaklarýnýn oluþturduðu bir dizi bilmeceyi anýmsatmýþtý bana. Tavan kilise tavaný gibi yüksek, uçuþan yarasalarýn yada bir baykuþun görülmesi mümkünmüþ gibi hissediyordum. Ama salonun ýþýklý kýsmý canlýlýkla ciddiyet arasýnda gidip geliyordu. Çýplak ve yüksek duvarlar, ne olduðu belirsiz gölgeler, kilise tarzý biçimlenmiþ, perdesiz pencereler kasvetli bir manastýr havasýný yaratmýþtý. Ancak bu koyu tabloya tek uymayan þey arsenik yeþili halý ile lamba ýþýðýnda parýl parýl parlayan kýrmýzý iplikle kaplý taht benzeri bir koltuktu.

Birden koltukta okumadýðý gazetelerle iç içe oturan biri gözüme iliþmiþti. Gazeteler yaný baþýnda duran masanýn üzerinde duruyordu. Bazýlarý elinde yada dizlerindeydi. Ama daha dikkatli bakýnca bunun daha önce gördüðüm kýzýnýn isteklerini göremeyecek kadar meþgul olan adam olduðunu görmek mümkün.

Odanýn havasýnda bir yapaylýk ve kötücülük sezmiþtim. odadaki dramatik havayý yaratanýn, yapay süslemeler olduðunu düþünmüþtüm. Kalýn duvarlar belki de sadece kaðýttý. Her þey gözün fark etmediði bir sürü kablo ve ekran üzerine toparlanmýþ görüntülerden ibaretti. Ama bunun somut bir delilide yoktu ki. Her þey lanetli bir rüya duygusuydu yalnýzca. Görüntüsel gerçeklik burada baþka bir boyuttaki ürkütücü yüzünü örten bir mask sadece.

Tüm bunlar A içinde söylenebilir. A, uzun koyu renkli bir giysi içinde merdivenlerden inmiþti. Lambanýn yanýnda oturan adamý görüyor fakat bundan rahatsýzlýk duymuyordu. Sessizce ama onu uyarmamaya özel bir dikkat göstermeden yürüyordu. Zaten adamýn onu duyacak hali de yoktu. Bulunduðu yerden çok uzaklardaydý.

Kadýnýn adama bakan yüzü, merdivenin son basamaðýnda, yani ýþýðýn aydýnlattýðý çembere ulaþtýðýnda týrabzan gölgesi harman makinesinin kollarý gibi aydýnlanmýþtý. Olduðu yerde bir an beklemiþti.

Þimdi mineral ateþleriyle akkor halinse gelmiþ arsenik denizinde demir atma zamaný. Aslýnda bu atýlmasý güç bir adým.

En sonunda yapýyor. Bir adým atýyor. Ayaðý halýya deðer deðmez olaðan üstü kalýn ve uzun olan týrabzan direði, kara aðaç olup þaha kalkýyor. Anlýk bir Deja-Vue yaþadýðýmý düþünmüþtüm. Ayný þeyler bir kez daha olmuþtu ama nerede?

Küçücük bir an, evrensel kimlik denizinin enginlerinde, iþkence görmüþ köle, cesaretle ve sükunetle, antik bir dirayetle, hikmetle konuþuyor. Odada duman var mý? Eðer azsa kalacaðým çoksa hemen dýþarý çýkacaðým. Kapý her zaman açýktýr.

A’nýn gitmek için sadece kapý kolunu çevirmesi yeterliydi. Bunu yapmak için harekete geçtiðinde ise, birden gerilmiþtim. Adama son bir kez bakmýþtý. O hala kayýtsýz bir þekilde gazetelere gömülmüþtü. Birden adam hüzünlü bakýþlarýný kaldýrmýþtý. Sanýrým dýþarýda yaðmakta olan yaðmur dikkatini çekmiþti. A yavaþça kapýyý açmýþ ve bahçývanýn çimlerini düzeltmekte olduðu Kara aðaçlar bahçesine girerken kapýyý arkasýndan dikkatlice kapatmýþtý.
Bundan sonrasýný hatýrlamýyorum.

Gece ülkesinde ki kaplanlarýn hýzý bu iþin uzmanlarý tarafýndan incelenmesi gerekli bir þeydir. Fare büyüklüðünde ki bir kaplancýkla baþlasanýz, siz ne olduðunu anlamadan, o yarým kürenin en güçlü yaratýðý Sumatra kaplanýnýn iki katý büyüklüðüne ulaþýr. Ve siz daha býçak diyemeden - bu koþullarda bunu söylemekte pek akýllýca deðildir zaten- kýz erkek tüm arkadaþlarý toplanýr ve sizin þu evcil, sakin geceniz bir kaplan parkýna döner.

Nereye baksanýz, gecenin içinde koþan, zýplayan, býyýklarýyla oynayan ve sizi rahatsýz etmekten çok hoþnut görünen kaplanlarý görürsünüz. Ama sizin yapacak bir þeyiniz yoktur.

Hatýrlýyorum, soðuk bir kýþ günüydü. Gölgem giderek çýkmaz bir sokaðýn içinde kaybolmaya baþlamýþtý. Dünyanýn çeþitli þehirlerinde yabancýlarýn ölmüþ gözlerinin yýldýzlarýn parlaklýðýný gasp eden yýðýn yýðýn ýþýklardan daha soðuk caddelerde kaderimi arýyordum. Bulutlar arasýndaki gizli platformlardan aþaðý atlýyor, korkunç, güçlü, granit ve çelikle takviye edilmiþ fakat tarla faresinin kemikleri kadar ince olan yüksek kulelerden uçuyordum. Hiç kimsenin söküp atamayacaðý yýl baþý süslemeleri altýnda, lekeli bir bara çökmüþ Yunanlý Petro, çevreye kadýnýn kanýyla karýþmýþ çamur sýçratan tekerleklerin sesini duyuyordum. Askýya asýlmaya deðmez eski bir palto gibi ezilen kadýn, kapýsý kapalý otel odalarýnda yaþayacak artýk. Ya da küçük köy kiliselerinin avlularýnda yüzleri buruþuk yarým akýllý hortlaklar gibi uzun yaz ortalarýnda arasýndaki mezar taþlarýna eðilmiþ aðaçlarýn arasýnda otururken. Issýz ýrmaklarýn siyah matem elbiseleri yapýþkan bir çile ile sarar seni, tropikal denizlerde gelgitler ayakkabýlarýný sürükler.

Göz boþluklarýnda yengeçler Dolaþýr. Kenefe sarýlý isimsiz biri olarak kloroform yüklü koridorlarýn bitmez tükenmez kasvetinde dolaþýrsýn. Tabancanýn alaycý tak taklarý her cümleye bir nokta koyar.

Düzenli fakat sürekli bir arayýþ, ölümün her þeyden habersiz bir dünyada azametle yürüyüþü, ölüm dansý. Bu dansýn adýmlarý, yorgunluk, umutsuzluk ve finaldir. Biçim, hareketler ve ayrýntýlar durmadan deðiþir.

Örneðin þu anda bir þehir evi düþünelim. Yoksul bir semtte, bir kira odasý örneðin. Sivri uçlu demir parmaklýklar, týka basa dolmuþ çöp kutularý, ýlýk bir akþamýn bayat havasý, kirli tiz sesli çocuklar, yorgun ve aksi, oynayýp kavga ediyorlar. Sokak tabelasýnýn asýldýðý direkteki sokak lambasýnýn ýþýðýnda boyasý dökülmüþ bir ev kapýsý görülüyor. Üzerinde pansiyon ilanýna benzer bir duyuru var. Kapýdan dar ve karanlýk, zemini iki sýra muþamba döþemeli bir koridora giriliyor. Merdivenler üst kata çýkýyor; burada iþtah kapatýcý bir kabak yemeði ve askýda ki yaðmurluðun kokularý duyulur. Cilalý ve üzeri toprak motifli bir boru, þemsiyelik olarak kullanýlýr.

Merdiven çatlaklarý kirli keçelerle kapatýlmýþ, çiðnenmekten iyice aþýnmýþ görünüyor. Üst katta baþka yerlerden atýlmýþ mobilyalarla döþenmiþ bir yatak odasý var. Yerlerde bardaklar, fincanlar, boþ raký ve votka þiþeleri, þýrýngalar, haplar, katlanmýþ kaðýtlarýn içinden dökülmüþ tozlar, iðneler, diamorf etiketi taþýyan boþ tüpler... Çýkmanýn penceresinde köpük beyazý perdelerden süzülen ýþýk odaya yayýlýyor. Pirinç karyolanýn üzerinde bir pijama yýðýný, pijamalarýn içinde korkunç bir þekilde, bir insan formu ayýrt edilebiliyor. Iþýðý tutan perdeler ardýndan bacalar ve kararmýþ saçaklar, sivri uçlu damlar, kapý ve pencere tepelikleri görünüyor. Sahipsiz eski bir top mermisi gibi içi boþalmýþ gök yüzü......

Annemin ölümüyle sadece kendisi gitti, evde hiçbir deðiþiklik olmadý. Cisim olarak gitti ama onun üzüntülü ve sýkýntýlý havasý benim gölgelerle birlikte yaþadýðým ýssýz odalarda kaldý. Onlar da kendilerini yalnýz hissediyorlarmýþ gibi, bu iki hortlak bana yapýþýp, geceler evrenine yerleþtiler. Sanýrým bazen beni, annemin yerine koyuyorlardý. Onlarýn bu yakýnlýðý beni anneme yaklaþtýrdý. Bazen annemin gitmesi onu bana çok yaklaþtýrmýþ gibi geliyordu. Bazen onun yakýnlýðýný omzuma dokunan bir el gibi duyardým; sonra korktum ve koþup, sýçrayýp, taklalar atýp elinden kurtulmaya çalýþtým. Fakat el, istediði kadar uzun süre omzumda kaldý.

Kimi zaman bir üst kat penceresinden bakanýn ben deðil de annem olduðu duygusuna kapýlýrým. Köprüde, yüzen balýklarý seyreden insanlar gibi, dýþ dünyayý içinde bize yer olmayan yabancý bir gezegen gibi gördük. Issýz pencere camýnýn ardýndan bizimle hiç ilgisi olmayan gündelik yaþamý seyrettik.

Babam benim diðer çocuklarla birlikte olmam gerektiðini düþünmeden evden fazla uzak olmayan bir okula yazdýrdý. Mevsim sonbahardý. Rüzgarlý günlerde, okula giderken yol boyunca uzanan aðaçlarý sarý yapraklarýný bir altýn yaðmuru gibi dökerlerdi. Bense düþen yapraklarý yakalamak için bir oyun uydurmuþtum. Güzel bir yaprak yakalarsam cebime koyuyordum. Fakat onlarý cebimden çýkardýðýmda kýrýlmýþ ve solmuþ bir çöple karþýlaþýyordum.

Baþlangýçta okula gitmekten hoþlanmýþtým. Benim için yeni ve heyecan verici bir þeydi. Ama aslýnda heyecan verici deðildi ve kýsa sürede yeni olmaktan çýktý. Onun yerine sýkýcý bir hal alarak beni hayal kýrýklýðýna uðrattý. Dönem sonunda sahneye bir oyun konulmasýna karar verilmiþti. Oyunda benimde oldukça önemli bir rolüm vardý. Bu rolü de heyecan verici buluyordum ama günü geldiðinde onda da hayal kýrýklýðýna uðradým.

Bütün bunlardan sonra okul dünyasýnýn da bütün gündüzler gibi donuk ve gerçekdýþý olduðunu, okulda sadece zaman kaybettiðimi anladým. Sebebini bilmesem de gündüzlerin hiçbir önem taþýmamasý gerektiðini çok iyi anladým. Gündüzlerin gerçeðe dönüþmesini önlemek zorundaydým. Bütün gün, eve gelip gece dünyamda, evin gizli yaþamý içinde bulduðum gerçeðe kavuþacaðým aný iple çekiyordum.
     
Biraz daha büyüdükten sonra gönderildiðim yatýlý okulda, baþlangýçta pek anlamamakla birlikte, hiç mutlu olmadýðýmý ayrýmsadým. Aslýnda mutluluk neydi onu da bilmiyordum. Binanýn içi de dýþý da çok çirkindi. Odalar gürültülü, kalabalýk ve soðuktu; kendimi orada çok yalnýz hissediyordum.

Aslýnda ben her zaman her yerde kendimi yalnýz hissetmiþtim ama bu sefer baþkaydý. Kalabalýk bir çirkinliðin içinde olduðum için bu yalnýzlýk çok daha korkunçtu. Donmuþ camlarýyla her pencereyi kýþ çevrelemiþti. Çýplak tepelerde kýþ ýþýðý gezinirdi. Aðaçlar metal görünümleriyle hiçbir zaman yaprak veremeyecek gibiydiler.

Çok uzak ve unutulmuþ þeyler geliyordu aklýma. Baþka yerlerde güneþin nasýl pýrýl pýrýl olduðunu düþünüyordum. Bir gün ayna karþýsýnda saçlarýmý tararken annemin sürgündeki o yüzüyle bana baktýðýný görmüþtüm. Ýþte mutsuz olduðumu anladýðým gün o gündür.

Hatýrlýyorum, evde bir gün geniþ, yuvarlak, çýplak masanýn üzerinde çift sayfa bir fotoðraf montajý görmüþtüm. Resimli bir derginin fotoðraflarýna benziyorlardý. Ancak üç dört kat daha büyükmüþ gibiydiler. Fotoðrafta yedi buçuðu gösteren beyaz bir saat vardý. Okul binasý yap – boz oyununun parçalarý gibi garip þekillere bölünmüþtü.

Birden okul günlerimi hatýrlamýþtým. Soyunma odasýnda oraya buraya atýlmýþ eþyalar, kirli el izleri taþýyan lavabolar, sabun parçalarý, açýk unutulmuþ musluklar, yarý týkalý musluktan akmaya çalýþan su, akan su, sonuna kadar kullanýlmýþ havlu bezler. Yüksek pencereli sýnýflar vardý. Sadece iþe yaramasý düþünülmüþtü.

Kiþiliksiz mobilyalarla döþenmiþti. Her þey gereksiz biçimde kasvetli, rahatsýz ve çirkin.

Yýpranmýþ okuma kitaplarý, atlaslar, baþ aþaðý kitap ciltleri raflardan taþýyordu, üzerlerinde tebeþir parçalarý, boya kutularý, lobutlar, jimnastik gülleri, atlama ipleri karma karýþýk duruyordu. Ahþap kürsünün üzerinde yeni parlak uçlu, sapý mavi, tepesinde minik bir kalp bulunan bir dolmakalem. Öteki çok çiðnenmiþ tahta saplý, ucu eðrilmiþ ve mürekkep baðlamýþ bir dolmakalem. Onlarýn yanýndaki mürekkep þiþesinden akmýþ mürekkepler þiþenin dýþýnda kurumuþ.

Matem giysisi karasý bir þömine rafý üzerinde, yarý çýplak ve vücudu kaslý binicileri ile þaha kalkmýþ bronz heykeller duruyordu.

Bu okuldan nefret etmiþtim. Her zaman bana hasta gözüyle bakmýþlar ama asla kendileri giydikleri o külleþmiþ kaðýt rengindeki düþüncelerine bakmamýþlardý.

Baba evinde öðrendiðim büyü okulda iþe yaramadý. Yeni ve daha güçlü bir büyü keþfetmeliydim. Okula benim her zaman reddettiðim ve beni her zaman reddeden gündüz yaþamý vardý. Bense kendimi evde hissetmemi saðlayacak bir köþeye ihtiyaç duyuyordum.

Þimdi gündüz yaþamýný gerçeðe dönüþmekten neden kurtarmam gerektiðini anlamýþtým. Bu konuda iç güdülerimin beni yanýltmadýðýný gördüm. Düþmaný tanýdým ve bir gün yok edilebileceðini görerek korktum. Benim korkumun gündüz yaþamýný gerçeðe dönüþtüreceðini ve gerçekliðini bir yerde kýrmam gerektiðini anladým.

Doðru her þeydir. Doðru her þeydir. Doðru nedir diyen adam kuþkusuz önemli bir konuya deðinmiþtir. Maddeye iliþkin doðru þudur ki dünyada çok fazla doðru vardýr. Hangi açýdan bakarsanýz bakýn böyledir ve bu gerçekliði ilk bakýþta görmekte kolay deðildir. Gördükten sonra da hissetmemek mümkün deðildir.

Her olasýlýk veya her olanaksýz þey belli bir zamanda, belli bir mekanda ve belli bir kiþi için doðru olabilir. Dünyanýn bir portakal gibi yuvarlak olduðu ve bi pasta gibi süz olduðu doðrudur. Kara ada tanrýçasý Rangda maskesini çýkardýðýnda iyi bir tanrýça olur. Kara büyük bir açýkta, beyaz büyü gizlidir. Bu da karanýn beyaz olduðunu gösteriri öðle deðil mi?

Amerika ideali çok parlak bir fikirdir. Ama Amerika’nýn gangsterler ve buluð kiþilerle dolu kötü bir ülke olduðu da doðrudur. Bozguncu düþünce de doðrudur, savaþ da doðrudur. Ýdealizm ve daha iyi bir toplum ideali de doðrudur. Parasýný öder seçimini yaparsýnýz. Uygarlýk çoktan çöpe girmiþtir. Ütopya köþeyi dönmek üzeredir.

Ýyi ama Allah’ýn cezalarý benim neden deli olduðum sonucu sizlere doðru gelmiyor? Evet ben deliðim böyle doðmuþum. Þu lanet olasý yerden kurtulmak için yapmadýðým bok kalmadý. Lanet olsun çýkarýn beni buradan.........

Bu arada yeni bir gece büyüsü keþfettim. Bu büyü acil ihtiyaçtan doðmuþtu. Bu yeni gece büyüsünden kafamda yarattýðým özel günden saklanma olasýlýðý doðdu. Beynimdeki odada sadece hayalleri misafir ediyordum. Oraya insan giremiyordu. Ýnsanlar benim için tehlikeliydi. Týpký ava çýkmýþ kaplanlar gibi. Bu gizli odada kendimi kaplanlardan uzakta, emniyette hissediyordum. Bazen vahþi bir güzellik beni güneþe doðru itiyordu. O zaman bir parça tehlikeyi göze alýyordum. O zaman zoraki sevginin, derin bir kesikten sýzan kan gibi, damarlardan akýp gittiðini hissediyordum. Sevginin kaný kaplanlar tarafýndan yalanýp yutuluyordu. Geriye düþmanlar kalýyordu. Gündüz yaþayanlar onlara vermek istediðim hediyeye gülüp geçiyorlardý. Bu durumda bende onlarýn kibirliliðinden ve ikiyüzlülüðünden kaçýp kendi sýðýnaðýma geri dönüyordum. Halbuki sadece sevgiydi tüm vermek istediðim. Delicesine bir sevgi.

Bir gün evde oturuyordum biri merdivenleri deli gibi çýkýp iniyordu. Hangi þeytani acýnýn pençesindeydi kim bilir? Merdivenleri iner inmez son sürat tekrar yukarý çýkýyordu.

Bu böyle dakikalarca sürüp gitmiþti. Sonra aþaðý ulaþmak için çýlgýn bir hýzla, neredeyse kendi ayaðýna çelme takarak aþaðý iniyor ve sonra tekrar yukarý çýkýyordu.

Yukarý aþaðý, yukarý aþaðý. Kafese kapatýlmýþ bir fare yada sincap gibi. Seyretmek insana acý veriyordu. Ýnsan soluðunu tutarak onun kolunu veya bacaðýný kýrmasýný bekliyordu. Yada kalbinin dayanamayarak durmasýný... Zaten onu bir hayaletten ayýrmak bu ýþýkta da mümkün deðil. Her an daha da koyu bir gölgeye giriyor, saydamlaþýyor, küçülüyor.

Ýþte o zaman anladým ki hayatýmda ilk defa uyanýkken rüya görmeye baþlamýþtým. Sanýrým hayatým boyunca unutmayacaðým bir rüyaydý bu.

Parlayan gök yüzünde dev çiçekler gibi açan bulutlar mý daðlar mý? Belki de sadece gerçek dýþý figürlerdir, doða üstü yaratýklar, melekler yada tanrýlar. Yaydýklarý parlak ýþýk yüzlerinin görünmesini engelliyor. Iþýk yavaþ yavaþ, tüm rüya sahneyi doldurmaya baþlamýþtý. Bir adam duyuluyor. Azizler hakkýnda söyledikleri belli belirsiz duyuluyor.

Azizler mutlu bakýþlarýyla berrak gökyüzünde dolaþýyorlar. Meleðin her zaman ki temiz bakýþlarý þaþýrtacak ölçüde parlak ýþýðýndan kamaþýyor. Tanrýya ait bir yükseklikten dünyaya bakýyor. Bin metre yükseklikte uçan bir uçak gibi.

Gecenin, ay ýþýðýnýn, geniþ boþluðunun, ýssýzlýðýn soðuk, durgun bir görünümü. Sonsuzlukta dolaþan göz bazen kimi þeylere yakýndan bakýyor ama asla fazla oyalanmadan yoluna devam ediyor. Göz sessizliði, uzayý teftiþ ediyor, dünyadaki her türlü korku çýplak ve soðuk olarak mevcut burada, bir kabus bu. Gözün geçtiði yerler harap ve bomboþ. Kara dalgalý küçük çýrpýntýlý okyanuslar, sýrtý ay ýþýðýnda zýrh gibi parlayan binalar, sonsuz, hedefsiz, isimsiz kýyý, çýplak beyaz kum, kara aðaçlardan yapýlmýþ bir çit. Çýlgýn denetimsiz bir güçle kýyýya çarpýp daðýlan dalgalar, milyonlarca ton suyun katlayýp bükülüp, katlanmasý. Çýlgýn bir aya ait parçalarýn mozaik girdaba dolmasý, birbirine ekli aþýk kemikleri gibi dað silsileleri.

Göz aðaçlar hizasýna gelerek çelik býçak uçlu kara dilimlerden oluþan palmiye yapraklarýný aþýyor; ve gizli diþleri olan taþ bir idolde duruyor. Ýdolün önünde bir sýrtlan yarý çürümüþ bir ete hücum ediyordu. Rüzgarlar çýðlýklar atan üç insan kafa tasýný incelemek üzere alçalýyor. Sonra tekrar yükselerek pasif araþtýrmalarýna kaldýklarý yerden devam ediyorlar. Ölü beyaz buz daðlarýný, üzerlerinde ölüm taþýyan ýrmaklar akan, yer yer kum fýrtýnalarýyla sarsýlan kýtalarý geçiyorlar.

Eski savaþlarýn izlerini taþýyan savaþ alanlarý, harabe haline gelmiþ þehirler görüyorlar. Ölü köylerin, zehirli bahçelerin karlý veya ay ýþýðý ile yýkanan boþ ve karanlýk pencerelerinden içeri süzülüyorlar.

Böylece engel taþýmaz araþtýrmalarýna devama ediyorlar. Hiçbir boyutu kalmamýþ olan B’ye ait gözbebeði yeni bir bilgi alaný bulur ve kaleye ve güneþe odaklanýr.

Güneþ þehrin üzerinde yükselmeye baþlamaktadýr. Tam gece ile gündüzün etki alanlarýný deðiþtirmeden önceki denge aný bu. Gökyüzünün alt kýsmýnda bir dolunay içlerinde hala insanlarýn gece uykularýný uyumaya devam ettiði evlerin duvarlarýný, saçaklarýný pýrýl pýrýl aydýnlatýp, pencerelerini ýþýkla yakýyor.

Doðu yönünde ufukta hafif bir pembelik olan þehrin öteki ucunda yaþayanlarda hala uyuyor. Ama buradakiler yataklarýnda hafif hafif kýpýrdanmaya baþlamýþlar. Gördükleri rüyalar bitmek üzere. Ay mavi yolculuðunun sonuna gelmiþ durumda.

Vakarla ortadan çekilmeye hazýrlanýyor. Yerini sarý lüle lüle saçlý, þýk hareketlerle azametle yürüyen, üzerindeki dantellerden altýn tozlarýný fiskeleyen majestelerine býrakacak. Altýn tozlarý önce tavus kuþunun üzerine düþüyor.

Birden kendime gelmiþtim. Gerçekten ne olmuþtu anlayamýyordum. Yanýmda B’nin durduðunu fark etmemiþtim. Sarý saçlarýyla bana bakýyordu. Bu türden olaylara fazla dikkat etmediði her halinden belli oluyordu. Beni dýþarýya çaðýrýyordu. Tamam geliyorum dedim. Bekle beni hemen geliyorum. Ne olur bensiz gitme bir saniye oradayým.

Bu elime geçen çok büyük bir fýrsattý. Dýþarýda arabaya bindiðini görüyorum. Peþinden bende biniyorum. Her þey ne kadar güzel yepyeni bir dünya bu. Birden güvercinler etrafýmýzý kuþatýyor ve benimle konuþuyorlar. Anlamýyorum ne konuþtuklarýný ama biliyorum ki benimle konuþuyorlar. Araba birden bire hýzla hareket etmeye baþlýyor. Ben her þeyi uzaktan görmeðe alýþtýðým için bu bana çok yeni bir þey. Ýlk defa bu kadar yakýndan görüyorum her þeyi. Yoksul mahallelerin eðri büðrü yollarý bile macera kokuyor burnuma.

Her köþeden ayrý bir mucize beliriyor. Çeþmelerden zümrütler ve elmaslar akmaya baþlýyor. Ama birden bire çok hýzlý gittiðimizi fark ediyorum. Kaza yapmaktan korkuyorum. Her an bir yere çarpacakmýþýz gibi geliyor.

B yanýmda gülmeye baþlýyor korktuðumu fark etmiþ olacak. Birden arabanýn üzeri açýlýyor ve altýn damlacýklarý yüzümü ýsýtýyor. O kadar parlak ki gözlerimi açmakta zorlanýyorum. Bu kadar olacaðýný ummamýþtým açýkçasý.

Birden bire araba ani bir þekilde duruyor daha önce geldiðim Karaaðaçlar evi burasý. B araba durmadan atlýyor ve hýzlý merdivenleri týrmanmaya baþlýyor. Bende peþinden gidiyorum. Bir odaya giriyorum ve B ortadan kayboluyor.
     
Bu olaylarýn hemen ardýndan odanýn dört bir yanýndan hafif bir ýslýk sesi duymuþtum. Sanki duvarlar, tavan ve döþeme, tüm oda bu sesi çýkarýyor. Odada yapraklar uçuþan gibi sesler, fýsýltýlar, hýþýrtýlar, görünmeyen bir tehlikenin habercisi olmalý diye düþünmüþtüm.

Bunlarý bir odada yaþýyor olmam anormal geliyordu bana. Birden bir kapý açýldý ve içinden iki kiþi çýkýp beni baðladýlar ve buraya getirdiler.

Düzenleyen kiþiyi veya yolculuðu hatýrlamýyorum. Kimse bana nereye gittiðimi söylemedi. Gölge evinin adýnýn ne olduðunu ve neden buraya getirildiðimi de söyleyen olmadý.

Burada anlaþýlmayan bazý þeyler vardý. Annemim yaþadýðý eve benzediði zamanlarda geceleri yaðmur yaðýyordu. Yaðmur bazen pencereleri döverken, bir balýkçýnýn balýðý suyun yüzeyine çekmesi gibi, bende annemin karanlýk yüzünü pencereye çaðýrýyordum. Ýþte o zaman hangi yüzün bana ait olduðunu söylemek güçleþiyordu.

Gölge ev bazen son derece sessizleþiyordu. Sessizlik her kapýnýn dibinde nöbet tutuyordu. Bazen duvarlar yüreðindeki lutu çalan Azrail’in þarkýsýyla titreþiyor; Ýçin deki tüm hayaletler ona þakýyarak eþlik ediyordu.

Bazen annemin yakýn dostlarý üzüntü ve sýkýntý, gölgeler arasýnda dolaþýyordu. O zaman hemen pencereden dýþarý bakardým.

Pencerem yansýttýðý her þeye kibar bir yüz veren sihirli bir ayna gibiydi. Düþmanlýk ve karýþýklýk bile bu aynada güler yüzlü olurdu. Penceremden dýþarý baktýðýmda her dost, berrak ve basit görünürdü. Bütün gün boyu beyaz gökyüzünü seven ve oyun bahçesinde kuþlar gibi hür dans eden çocuklarý seyredebilirdim. içinde bulunduklarý hava onlarý bir anne gibi koruyordu. Benim asla bir daha soluyamayacaðým hava. Gece ise annem benimle buluþmaya pencereye gelirdi. Bir yabancý gibi yapayalnýz ama sayýsýz yýldýzla donanmýþ olarak. Gece benim annemdi. Yalnýz benim, sevgili annem. Benim sýðýnaðým.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn deneysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Siyah Beyaz Ýliþkiler (1. Bölüm)
Düþüncemeler
Gölgeler


Okay Ulukut kimdir?

Hep bir hikaye vardýr anlatýlmak istenilen sahne arkalarýnda kalan kelebek kollarýndan sarkan bazen parýldayan yýldýzlarýn altýndaki küçük dinazor çekirdeklerindeki izlenimler içerisinde gelmiþ geçmiþ tüm varlýklarýn içrerisinden esinlenilen ve düþünceler arasýndan kaybolmaya yüz tutmuþlar.

Etkilendiði Yazarlar:
Gölgler


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Okay Ulukut, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.