Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Sýrtýný Meþe aðacýnýn gövdesine yasladý, kavalýný yanýna koyup, heybesinin içerisinden azýðýný çýkartýp, yavaþ hareketlerle açtý. Azýðýn mendilini serip, baðdaþ kurdu. Ýçerisinde yumurta ile yapýlmýþ omlaçlý yufka dürümünün açýlan kanatlarýný düzleyip, kelle soðana bir yumruk vurarak, ortasýndan ikiye parçaladý. Kelle soðanýn ortasýndaki cücük kýsmýný çýkartýp, göz hizasýna kadar kaldýrdý, baktý, ‘’Ulan seni yemesini de çok severim, biliyor musun!’’ diyerek, kendi kendine söylenip, soðanýn cücük kýsmýný aðzýna attý. Bir iki çiðneme hamlesiyle yutup, dürümünü iki eliyle kavralayýp, yemeye baþladý. Beþ-altý hamle sonunda dürümünü bitirdi. Koluyla soldan saða doðru aðzýný sildi, ‘’Yarabbi þükür, bugün de karnýmýz doydu, yarýna Allah kerim’’ deyip, yaný baþýnda duran su testisini bir kavrayýþta kafasýna dikip, bir taraftan lýkýr lýkýr içerken, bir taraftan da testinin aðzý ile kendi aðzýndan arta kalan su, döþünden aþaðýya doðru akmaya baþladý. Testiyi yerine koydu, yine ayný hamleyi yapýp, koluyla aðzýndaki suyu da sildi. Koyunlarýný otlatmak üzere çýktýðý daðýn zirvesinde tek baþýna duran Meþe aðcýný çok seviyordu Çoban Mehmet. Her zaman buraya geliyor, Meþe aðcýný bir süre süzüyor, koyunlarý da daðdaki yeþilliðe daðýlýp, yayýlýyor. Mehmet de, Meþe aðcýnýn gölgesine oturup, bazen kavalýný üfleyip, dertli þarkýlar mýrýldanýyordu, bazen de kafasýný Meþe aðcýnýn dallarýna doðru kaldýrýp, uzun uzun, seyrederken, hayaller kuruyordu. Günü her zamankiden farksýzdý. Ama hava her zamankinden daha sýcaktý. Mehmet yorgundu. Ekmeðini yiyip, suyunu içtikten sonra her gününden farklý olarak, ayaklarýný uzattý, sýrtýný Meþe aðcýna dayadý, dalýp gitti. Göz kapaklarýný kapatmasýyla birlikte, kendisini kuþ tüyü bir yatakta yatýyormuþ gibi hissetti. Sýrtýný dayadýðý meþe aðcý birden cana geldi, þekil deðiþtirip, ak sakallý bir yaþlý þahsa dönüþüp, dile geldi. Mehmet, çok korktu, baðýrmak istiyordu ama nefesi boðazýna düðümleniyor, kaçmak istiyor yerinden kýpýrdayamýyordu. Meþe aðcýnýn þekil deðiþtirip, dönüþtüðü ak sakallý bir ihtiyar, ‘’Korkma’’ dedi, ekledi: -Korkma, benden sana zarar gelmez. Sen çok iyi bir insansýn. Yüreðin iyilik dolu. Sevgi dolu. Ama sen bunun farkýnda deðilsin. Köye döndüðünde, karþýna güzel bir kýz çýkacak. Bu kýz senin yüreðindeki sevgi selinin dýþa çýkmasýný saðlayacak. Yaþlý adam sözlerini tamamlamýþtý ki, Mehmet ‘’Uloooo... Maho... Nerdesin... Koyunlar baþýboþ kalmýþ...’’ nidalarýyla birden yerinden fýrladý. Etrafýna bakýndý, Meþe aðcý yerinde duruyordu. Karþýdan seslenen ise, yaþlý anasýydý. Mehmet, ‘’Ne oldu ana buralarý bilmezdin, bir þey mi var?’’ diye sordu. Anasý, ‘’Yok’’ dedi, ‘’Madýmak toplamaya çýktým, gelmiþken, seni de göreyim istedim, hele bir su ver soluklanayým.’’ Anadý da oturdu, Meþe aðcýnýn altýna, testiden suyunu içti. Mehmet, boynunun bir sað, bir sola çevirip, ‘’Kötü uyumuþum, her tarafým tutulmuþ’’ diye kendi kendine konuþtu. Anasý, bir süre dinlendikten sonra ayaða kalktý, ‘’Ben gidiyorum, sen de fazla gecikme’’ deyip, uzaklaþýrken, Mehmet, rüyasýnda gördüklerini kendine göre yorumlamaya çalýþýyor, ama bir türlü anlam veremiyordu. Hava kararmaya baþladýðý sýrada, daðýnýk durumdaki koyunlarý toplayýp, önce saydý, sonra önüne katýp, daðdan aþaðýya doðru inmeye baþladý. Koyunlar köyün giriþindeki çeþmenin önündeki havuzda durdular. Su içmeye baþladýlar. Mehmet de, elini yüzünü yýkamak için çeþmenin kurnasýna doðru eðildi. Avuçlarýný suyla doldurup, yüzüne çarptý. Tekrar avuçlarýný suyla doldurmaya baþladýðý sýrada, havuz içerisinde suyun içerisinde bir sülyet görüp, irkildi, birden arkasýný döndü, döner dönmez: -Korkuttum mu sizi? -Yooo korkmadým. Sessizce yaklaþýnca, birisi þaka yapacak sandým Karþýsýnda duran bir bayandý. Giyiminden þehirli olduðu belliydi. Birden aklýna rüyasýnda gördüðü ihtiyarýn söyledikleri geldi. Sonra, ‘’Ama bu güzel deðil ki’’ diye düþündü. Gerçekten de karþýsýnda gördüðü kýz, ihtiyarýn söylediði gibi güzel birisi deðildi. Halbuki rüyasýndaki ihtiyar çok güzel bir kýzdan bahsetmiþti. Mehmet, bu düþüncelerle ‘’Eðer rüya doðruysa, o kýz bu kýz deðil, onunla sonra karþýlaþacaðým’’ diye düþünürken, kýz söze girdi: -Kusura bakma, uzun yýllar oldu köyden ayrýlalý, hatýrladýðým sadece köyün giriþi. Bana yardýmcý olabilir misiniz? -Kusura bakma bacým, yorgunluktan kim olduðunu, nereden geldiðini sormayý unuttum. Kimsin sen? -Ýstanbul’dan geliyorum. Kerpiççilerin Ali’nin kýzýyým. -Ali amca öleli çok olmadý mý? -Evet çok oldu, ben o zaman küçüktüm -Amcanlara mý gideceksin? -Evet. Amcamlara gideceðim ama evi bilmiyorum -Ben seni götürürüm -Size zahmet olacak -Yok caným bir þey olmaz -Þimdi birlikte gideriz, ben koyunlarý ahýra yerleþtiririm, sonra seni amcangile býrakýrým -Yok siz tarif edin ben giderim -Olur mu, gideceðin yer köyün ta öbür tarafýnda köpekler var, korkarsýn, yolu bulamazsýn -Peki Sonra Mehmet genç kýzýn bavulunu aldý, birlikte koyunlarý ahýra doðru götürdüler. Mehmet koyunlarý ahýra koyduktan sonra, genç kýzý amcasigilin evine býrakýp, ayrýldý, evlerine geldi. Anasý, ‘’Çorba piþirdim, ocaktan indir de ye!’’ diye seslendi. Mehmet, ‘’Yok ana’’ dedi, ‘’Yemeyeceðim, çok yorgunum.’’ Anasý, korktu. Hemen yanýna geldi, ‘’Hasta mýsýn yoksa?’’ dedi, Mehmet, ‘’Bi þeyim yok iþte, yorgunum, caným bir þey istemiyor’’ deyip, odaya girdi, makadýn üzerine uzandý. Kafasý karman karýþýk. Rüyasýný düþünüyor, gördüðü kýzý düþünüyor, bir türlü her ikisini de düþüncelerinden silip atamýyordu. Kýzýn ismini dahi bilmiyor, ‘’niye sormadým’’ diye de hayýflanýyordu. Düþünceleriyle birlikte uyuya kaldý. Uyandýðýnda sabah ezaný okunuyordu, anasý rahatýný bozmadan, üzerini örtmüþ, kafasýnýn altýna da bir yastýk koymuþtu. Yattýðý yerden doðruldu. Elini yüzünü yýkayýp, anasýna seslendi, ‘’Anaaaa.. Kýz anaaaa! Sabah oldu, ben gidiyorum, koyunlarý hazýrlayýp, gelirim, azýðýmý almaya’’ deyip, evden çýktý. Ama kafasý hala akþam saatlerinde gördüðü kýzdaydý. Birden kendisini kýzý býraktýðý evin önünde buldu. Baktý, evin ýþýðý yanýyordu. Utandý, dönüp, gitmek istedi. Iþýðý gördüðü cama bir kez daha baktý, kýzý camdan dýþarýya bakarken gördü, gülümsedi. Kýz da kendisine gülümseyerek, karþýlýk verdi. Sonra ‘’Gören olur’’ deyip, Mehmet evin önünden ayrýldý. Önce koyunlarý ahýrdan çýkartýp, hazýrladý, daha sonra evinden azýðýný aldý, her zamanki gibi, daðýn yolunu tuttu. Mehmet daðý týrmanýrken, gün aðrýyor. Gün aðardýkça yüreðinde peydah olan sýzý þiddetini artýyor, bu þiddet gördüðü kýzý aklýna getiriyordu. Düþünerek, kendi kendisine söylenerek gitti. Daðýn tepesine ulaþtý. Koyunlarý serbest býrakýp, Meþe aðýcýnýn gölgesine sýðýndý. Kendi kendine söylenmeye baþladý, ‘’Bu kýz nereden çýktý anmadým ki, güzel desen güzel deðil, çirkin de sayýlmaz ama. Neyin nesidir, neyin fesidir. Aklýmdan bir türlü atamýyorum’’ diyerek, kendisini sorgulamaya baþladý. Yüreðindeki sýzýyý adlandýrmak istiyordu ama bir türlü ad veremiyordu. Öðle vaktini zor etti. Azýðýna baktý, caný yemek istemiyordu. Biran önce akþamýn olmasýný istiyordu, kýzý bir kez daha görmek istiyordu. Telaþlanýyor, dolaþýyor, koþuyor, kendi kendine oyun oynuyor ama bir türlü zaman geçmek bilmiyordu. Bu sýrada meþe aðcýnýn yanýndan da uzaklaþmýþ, daðlarýn ters yöndeki eteklerine doðru yönelip, bahçelerin bulunduðu tarafta doðru geçmiþti. Bir süre öyle baktý durdu. Sonra tekrar Meþe aðacýnýn bulunduðu yere yöneldi. Meþe aðcýný görür görmez birden durakladý. Sonra, heyecanlandý, koþar adým yürümeye baþladý. Meþe aðacýnýn altýnda görmek için sabýrsýzlandýðý kýz oturuyordu. Þaþýrdý. O þaþkýnlýk la sordu: -Nasýl geldin buraya -Anenle birlikte geldik -Anam nerede? -O biraz bekledi, sonra sen gelmeyince gitti -Sen niye onunla gitmedin? -Gitsem miydi? -Hayýr öyle demedim! -Ne dedin peki! -Boþver ya.. -Tamam boþ verelim -Niye geldin peki? -Seni görmeye geldim -Neden? -Yine baþa döndün sende -Ne bileyim, elim ayaðým tutuldu -Korkma -Kokmuyorum -Ama titriyorsun -Boþ ver dedim ya -Tamam boþverdim -Adým Nergis, senin adýn nedir? -Mehmet -Memnun oldum Nergis elini Mehmet’e doðru uzattý. Mehmet tereddüt etti ama uzanmýþ bir eli havada býrakmak ayýp olur diye düþündü, kýzýn elinden tuttu. Çok sýcak bir eli vardý. Bu sýcaklýk tüm bedenini sardý, etrafa kýr kokusuyla karýþmýþ bir koku yayýlmaya baþladý, Mehmet kendinden geçti. Nergis de farksýz deðildi. O da ayný þeyleri hissetti. Bir süre elleri birbirine baðlý, gözleri gözlere kilitlenmiþ olarak kaldý. Sonra gülümseyerek ikisi de elini ayný anda býrakýp, hiç konuþmadan oturdular. Sabahtan beri geçmeyen zaman çok çabuk geçmiþti. Mehmet yerinden doðruldu, ‘’Çok geç oldu, hadi toparlanýp, gidelim’’ dedi. Nergis, ‘’Peki’’ deyip, yerinden kalktý. Mehmet koyunlarý topladý, birlikte daðdan aþaðýya inmeye baþladýlar. Ýlk söze Nergis girdi: -Biliyor musun, sabaha kadar uyuyamadým? -Herhal köyün havasý aðýr geldi -Yok ilgisi, hep seni düþündüm Mehmet o an bayýlacak gibi oldu, kendini toparladý, gayri ihtiyari ‘’Bende seni’’ dedi, belli belirsiz. Nergis, ‘’Ne?’’ diye sordu, Mehmet ‘’Hiç’’ diye karþýlýk verdi. Bir süre sustular, söze yine Nergis baþladý: -Yarýn gidiyorum -Öyle mi, ne çabuk -Öyle iþte -Ýþin mi vardý burada -Evet, amcamgile vekaletname getirdim -Ne vekaletnamesi? -Mirastan babama düþen payý amcama sattýk, bizim artýk buralara dönmemiz imkansýz, elimize geçen parayla da Ýstanbul’dan bir ev aldýk -Öyle mi? -Evet öyle -Peki seni görebilecek miyim? -Bilmem Bir süre sustular. Koyunlar çeþmenin baþýna geldi durdu, su içmeye baþladýlar. Hava düne göre biraz daha karanlýktý. Nergis, bir süre döþündü, içinden geldiði gibi konuþup, konuþmamakta tereddüt etti. Sonra birden patladý, ‘’Mehmet’’ dedi, ‘’ben sana aþýk oldum.’’ Mehmet þaþýrdý, her ikisi de göz göze geldi. Sonra Mehmet’in konuþmasýný beklemeden devam etti: -Böyle þeyi ilk kez yaþýyorum. Çok arkadaþým oldu, konuþtum, görüþtüm, beni sevdiðini söyleyenler de oldu. Ama hiç kimseye karþý bu kadar yoðun duygu seli hissetmedim. Sabaha kadar seni düþündüm. Sabah seni görebilmek için cama çýktým, görünce çok sevindim. Akþamý bekleyemedim, yanýna koþtum, geldim. Mehmet ‘’Bende’’ diyebildi. Ve iki genç, birbirine sarýlýp, gayri ihtiyari iki dudak birbirine kenetlendi. 17 Kasým 2004 - Yozgat
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seyfi Çelikkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |