Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Selçuk yataðýnda öylece yatmýþ, karþý duvarda asýlý saate bakarak bu kelimeleri tekrarlýyordu. Söyleyiþi saatin tik taklarýyla uyum içindeydi. Buna ne zaman baþlamýþtý bilmiyordu. Niçin bu sözcükleri seçmiþti? Ne anlam taþýyorlardý? Yalnýzlýk ne demekti? Þu an içinde bulunduðu durum mu söyletiyordu bunlarý ona? Bilinçaltý dedikleri þey buydu galiba. Tüm bunlarý düþündüðü sýrada saatin dokuz buçuk olduðunu fark etti. Birden üç buçuk saattir yataðýnda öylece yattýðýnýn ayrýmýna vardý. Buna inanamadý;ama öyle olmalýydý; çünkü ‘O’ hayatýndan çýktýðýndan beri hergün altý da uyanýrdý. ‘O’ sanki her sabah tam altýda odasýna giriyor, leylak kokulu parfümünü odaya yayarak, önce Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini kaset çalara koyuyor, sonra da onun koluna hafifçe dokunarak, aralýk kapýdan çýkýyordu. Her sabah bu olay tekrarlanýyordu. Onun kokusuyla ve en sevdiði konçertoyla uyandýðýna emindi. Bu olayý yaþadýðý ilk günler hemen kalkýyor ve ümitle evin içinde onu aramaya baþlýyordu. Önce salon, mutfak,küçük çalýþma odasý ve banyo…Sonra dolaplar, koltuklarýn arkasý, yataklarýn altý…Her yeri arýyordu. Her seferinde bulduðu tek þey koca bir hiç oluyordu. Bir yandan bunlarý düþünüyor,kokuyu duyumsuyor, müziði dinliyor, bir yandan da ayný kelimeleri ardý ardýna tekrarlamaya devam ediyordu. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Birden aklýna okuduðu bir kitabýn kahramaný geldi. Neydi adý? Gregor,evet Gregor’du. Kafka’nýn Dönüþüm kitabýnýn kahramaný Gregor…Þu halini ona öylesine benzetti ki. Bir sabah O da yataðýndan kalkamamýþ, saatlerce öylece yatmýþtý. Çünkü; bir böceðe, kocaman bir böceðe dönüþmüþtü ve hareket edemiyordu. Durumunun ondan pek farklý olmadýðýný düþündü. Ama Gregor kalkmalýydý. Çünkü;onun bir iþi ve bir ailesi vardý. Kendisinin ise; ne iþi, ne ailesi ne de dostlarý vardý artýk. Günlerce bu yataktan çýkmasa da arayan soran olmazdý onu. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Aslýnda bir ay önceye kadar bir iþi vardý. Bir turizm þirketinde çalýþýyordu. Hayatýn tadýný çýkarmak,dünyayý gezip görmek isteyen insanlara yardým ettiði için mutluydu, seviyordu iþini. Ýnsanlarla kurduðu iyi iletiþim sayesinde onlarý hemen etkiliyor ve onlarý kendine hayran býrakýyordu. Konuþmasýyla etkileyemeyeceði kimse yoktu ki onun. Ýþte o yüzden yakýþmýyordu aðzýna bu sözcük. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Arkadaþlarýna ne olmuþtu? Onu onca seven, her zaman onunla olmak için can atan arkadaþlarý neredeydi? Onlarý yok etmeyi nasýl da becermiþti bu kýsa sürede. Dostu, biricik dostu bile katlanamamýþtý ona. Birtek dostu vardý. Her þeyini anlattýðý, hiç yalan söylemediði insana dost denileceðine inanýrdý hep. Bir söz bile yazmýþtý bunun için. Bu sözü günlerce, haftalarca tekrarlamýþtý hafýzasýndan hiç çýkmasýn diye. Dur bakayým nasýldý diye düþündü. ‘Dostlarýna yalan söylediðinde kendinden nefret et; çünkü senin olana,en deðerli olana ihanet ettin demektir. Dostlar insana paylaþým için sunulmuþtur. En salt gerçekler konuþulsun diye vardýr dostlar.’ Hem iç sesini hem dýþ sesini ayný anda bu kadar iyi kullanabilmesine þaþtý. Nerede o dost diye düþündü? Þimdi burada onunla olmasý gerekmiyor muydu? Onu da mý yok etmiþti hýncý,saldýrganlýðý? Yeni dost tanýmlarý yapmaya koyuldu. Dost, dert ortaðý olan Dost,çözüm bulan Dost,yargýlamayan,anlamaya çalýþan Dost,en iyi anlamasý gereken ….. Sýkýldý bundan. Nasýlsa ortada bir dost yoktu. Düþünmenin yersiz olduðuna karar verdi. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… AÝLE. AÝ-LE. A-Ý-L-E. Çocukluðu gelirdi aklýna aile deyince. Sadece çocukluðunda bir ailesi olmuþtu. Annesi ve babasý…En çok annesini severdi. Onun parfümünün de leylak kokusu olduðunu ayrýmsadý birden. Odadaki kokuyu daha fazla duyumsamaya baþladý. En çok ailesiyle yaptýðý sabah kahvaltýlarýný özlerdi. Kýzarmýþ ekmek kokusu,içmesine hiç izin verilmeyen kahvenin kokusu ve masayý renk cümbüþüne dönüþtüren çeþit çeþit reçellerin kokusu…Tüm bunlarý bastýran bir koku olurdu hep; ‘Leylak kokusu’. Yemyeþil bahçeden her sabah özenle toplanan mor leylaklarýn kokusu. Hayattaki kurallarýn mantýksýzlýðýný daha o günlerde anlamaya baþlamýþtý. Her þey büyükler ve küçükler arasýnda paylaþtýrýlmýþtý sanki. Büyükler bunlarý yer içer, küçükler þunlarý; büyükler böyle konuþur, küçükler daha ziyade susar, büyükler böyle davranýr,küçükler þöyle…Her þey büyükler, küçükler, diþiler, erkekler arasýnda bölüþtürülmüþtü ve bir diðerinin hakkýna tecavüz etmek ayýptý, günahtý, yasaktý. Bu ayrýmý en belirgin olarak ‘Kahve kokusu’ duyduðunda hissederdi. Annesi üstüne basa bas ‘çocuklar kahve içmez’ dedikçe büyük bir hýnç duyardý. Büyüklerinde onun gibi kahve içmemesini saðlamak için elinden geleni yapardý. Bir gün kahve kavanozlarýný saklar, baþka bir gün kahveleri bahçede havaya saçarak,bir baþka gün de misafirlere sunulan kahveleri hiç tereddütsüz onlarýn üstüne dökerdi. Annesinden ilk dayaðýný da yine böyle davrandýðý bir gün yemiþti. O dayak, hem kahve içmekten, hem de büyüklerin kurallarýndan nefret etmesine neden olmuþtu. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Ölmüþtü annesi, babasý. Selçuk yirmi yaþýndayken uçak kazasýnda ölmüþlerdi. Gerçek acýyla ilk o gün tanýþtý. Yýkýldý,parçalandý ve zamanla alýþtý. Alýþýlýyordu her duruma. Ýlk zamanlar alýþmak için bir düþünce geliþtirmiþti kafasýnda. Anne ve babanýn sadece çocuklukta gerekli olduðuna inandýrmýþtý kendini. En savunmasýz,korunmasýz olunan dönemde en çok ihtiyaç duyulan þeydi anne baba. Zamanla bu düþünceye iyice alýþmýþtý. Hatta Kafka’nýn Dönüþüm’ünü okurken þükretmek gelmiþti içinden, iyi ki annem babam yok, iyi ki özgürüm diye… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Hay Allah! Þimdi niye bunlarý düþünüyordu ki? Hiç alýþýk deðildi çocukluðunu, ailesini ve geçmiþini düþünmeye. Hem þimdi düþünecek daha önemli þeyleri vardý. Neden, neden böyle olmuþtu? Nasýl yalnýz kalmýþtý böylesine? Tabi ya…Ah þu saldýrganlýklarý! Her þeyin sebebi onlar deðil miydi? Ýþinden kovulmasýnýn,arkadaþlarýndan kopmasýnýn ve burada hareketsiz yatmasýnýn sebebi…Her þeye ve herkese saldýrýyordu olur olmadýk zamanlarda. Ýki aydýr bir þeylere saldýrmadýðý gün yoktu. Ýki ay öncesine kadar ne kimseye kötü bir söz söylemiþ ne de vurmuþtu. Peki neydi deðiþen? Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Ýki ay içinde neler yaþamýþtý? Sevgilisinden ayrýlmýþtý. Hayatýnda aþýk olduðu tek kadýndan ayrýlmýþtý iþte. Yine yýkýldý, parçalandý ve yine alýþtý Selçuk. Bu onun hayatta yaþadýðý ikinci gerçek acýydý. Baþka ne olmuþtu? Yorgo Amca geldi aklýna. Yorgo Amca onun en deðer verdiði insanlardandý. Onun sohbetindeki sýcaklýðý, onun gözlerinin içinde bulduðu o anlamý hiçbir þeye deðiþmezdi. Yorgo Amca üç hafta önce ölmüþtü. Bu saldýrganlýk durumu onun ölümünden önceye dayanýyordu; yani onun ölümünün bu olayla ilgisi olamazdý. Üstelik son görüþmelerinde onu da kýrmýþtý. Bir ay önce Yorgo Amca’nýn eski ve deðerli kitaplarla týka basa dolu dükkanýna gitmiþ; ama hiç nedensizce ona da baðýrýp çaðýrmýþ ve dükkanýnýn kasvetli havasýnýn insaný bunalttýðýný avaz avaz haykýrarak çýkmýþtý oradan. Yorgo Amca sýradan insanlardan deðildi;o yüzden o gün yaptýklarýndan dolayý ona kýrgýn olmadýðýný ve belki de onun çözemediði anlamsýzlýklarý Yorgo Amca’nýn çözdüðünü düþünüyordu. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Ýþ yerindeki saldýrganlýklarýnýn haddi hesabý yoktu. Müþterilerden, iþ arkadaþlarýna ve patronuna kadar bir anda herkese saldýrabiliyordu. Ýþ arkadaþlarý ve patronu onu çok sevdikleri için önce bu durumu idare etmeye çalýþmýþlar; ancak durumun gittikçe kötüleþtiðini anlayýnca onu iþten uzaklaþmasýna karar vermiþlerdi. Düþünüyordu da yine de iyi idare etmiþlerdi. Onu bir akýl hastanesine yatýrmadýklarý için þükretmeliydi. Yaptýðý þeyler akýl almaz boyuttaydý. Örneðin;bir gün yan masada oturan arkadaþý ‘gömleðin ne güzel, nereden aldýn?’ diye sorunca, bir anda elinde olmadan baðýrmaya, küfürler savurmaya ve arkadaþýnýn üzerine yürümeye baþlamýþtý. Neyse ki bu duruma alýþmýþ olan arkadaþlarý hemen araya girip onu engellemiþlerdi. Bir baþka gün, izlediði bir filmi kahve molasýnda anlatan arkadaþýna saldýrmaya çalýþmýþ, sonraki gün de iþleri denetlemeye gelen patronuna sayýp sövmeye kalkýþmýþtý. Bu onun son iþ günü oldu. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Bu olaylardan yaklaþýk yirmi dakika sonra siniri geçiyordu ve biraz önceki insanýn kendi olduðuna bir türlü inanamýyordu. Ýþten ayrýldýktan sonra da arkadaþlarýna, yemek yediði yerlerdeki insanlara sebepsizce saldýrmaya devam etti. Artýk birçok kafe ya da restoran onu kapýlarýnýn eþiðinden içeri sokmaz olmuþlardý. Arkadaþlarý da artýk ne telefonlarýna cevap veriyorlar ne de kapýlarýný açýyorlardý ona. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýz… Bir süreliðine düþüncelerinden sýyrýldý ve saatin iki buçuk olduðunu fark etti. Yaklaþýk dokuz saattir düþünüyor; fakat hiçbir çözüm yolu bulamýyordu. Neden,neden diye haykýrmak geliyordu içinden. NEDEN? Tekrar iki ay öncesine döndü. Tam iki ay önce bir þeyler olmuþ olmalýydý. Onu böylesine sinirlendiren bir þeyler! Sevgilisinden ayrýlmasýndan baþka bir þey gelmiyordu aklýna. Acaba Aylin beddua mý etti?diye düþündü. Artýk büyülere, beddualara inanacak hale gelmiþti. Leylak kokusu etkisini yitirmiþti, Vivaldi’de susmuþtu artýk. Kalkmalýyým diye düþündü. Yoksa düþünmekten kalan aklýný da yitirecekti. Doðruldu. Beynindeki sesleri susturmak için radyoyu açmaya karar verdi. Kalktý, radyoyu açtý ve yüzünü yýkamak için banyoya gitti. Geri döndüðünde radyoda bir DJ’in konuþtuðunu duydu.Vivaldi’den sonra hiç çekilmiyor diye düþünerek yüzünü buruþturdu. Radyodaki ses ‘Kendinize ufacýk bir kahve molasý vermenin tam zamaný’ dediðinde camý açmak üzereydi. Bir anlýk duraksamadan sonra camý açtý ve dýþarýda top oynayan çocuklara baðýrmaya, tehtidler savurmaya baþladý. Gözü hiçbir þey görmüyordu, sadece baðýrýyordu.On dakika sonra nefes nefese yataðýna uzandý. Ýlk kez oluyordu böyle bir þey. Evde yalnýzken ilk kez saldýrganlaþmýþtý. Birden DJ’in söylediði son sözleri ve duyduðu keskin kahve kokusunu hatýrladý. ‘Kendinize ufacýk bir kahve molasý vermenin tam zamaný!’ ‘Kendinize ufacýk bir kahve molasý vermenin tam zamaný!’ ‘Kendinize ufacýk bir kahve molasý vermenin tam zamaný!’ Bu kez söylediði sözler bunlardý. Yalnýzým, Yalnýzsýn, Yalnýzýn yerini alan sözler… Birden biraz önce düþündüðü çocukluk anýsýný hatýrladý. Kahveden nefret etmesine neden olan dayak olayýný ve kahvenin ona, konulmuþ bütün kurallarý hatýrlattýðýný anýmsadý. Ama bu olayý çocukluðunda yaþamýþtý. Neden onu son iki aydýr rahatsýz etsin ki? Kahve,Kahve,Kahve…diye tekrarlamaya baþladý. Kahve,Kahve,Kahve… Kahve,Kahve,Kahve… Bu kelimeyi söylerken bile zorlandýðýný hissediyordu. Ayrýca her söyleyiþinde keskin bir kahve kokusunun odaya yayýldýðýný hissediyordu. Yumruklarýný sýktýðýný fark etti. Tam bu anda gözünde bir sahne canlandý. Bir el. Kahve fincanýna uzanan ve onu kendine doðru fýrlatan bir el. Havada dans eder gibi ona yaklaþan kahve fincaný ve üzerine sýçradýðý andaki düþünceleri…Çocukluðu, annesi, sevgilisi, yýkýlýþlarý, terk ediliþleri. Evet, hepsini o anda düþünmüþtü. Aylin’in evinde…Son kavgalarýný yaptýklarý o günde…Aylin’in elinin uzandýðý kahve fincanýnda ve onu fýrlatýrken takýndýðý yüz ifadesinde… Leylak kokulu, kahve seven anne ve leylak kokulu, kahve seven sevgili… Bunlarý düþündüðünde yüzüne büyük bir tebessüm yayýldý. Ve sonra; Yorgo Amca’nýn o gün ona elinde kahve fincanýyla ‘Hoþ geldin evlat’ deyiþini, Kafelerdeki aðýr kahve kokusunu, Ýþ yerindeki kahve molalarýný, Arkadaþlarýnýn kahve kokan evlerini anýmsadý. Gülerek saate baktý. Saat beþti. Dingin ve mutlu bir akþamüstüydü yaþadýðý. Yorucu bir gün oldu diye düþündü. Bir kahve molasý vermenin tam zamanýydý þimdi. Giyindi. Daha önce hiç gitmediði bir kafeye gitti. Tüm kurallara,yasaklara inat bir deðil, iki deðil, üç kahve sipariþ etti. Annesi ve sevgilisiyle birlikte tüm kurallardan, terk ediliþlerden uzak içebilsin diye…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © ASLI, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |