Düþgücü güzelliði, adaleti, mutluluðu yaratýr. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bu hikaye senin için! 'Anlamak' kelimesini sözlüklerden çýkartýp elimle dokunacaðým kadar somut hale getirdiðin ve yüreðime yerleþtirmeme yardým ettiðin için... 'Anlamak' ve 'anlaþýlmanýn' en güzel denilen seviþmeleri kýskandýrdýðýný bildiðin ve bana da öðrettiðin için... Durum ne olursa olsun, dilinde bu kadar güzel bir 'özgürlük' þarkýsýyla yaþayabildiðin için... Senin için... ..................... Bu, insanýn içinde yaþatýp zamanla sevdiði ve kendisine çok acý verse de, neredeyse bedenine bir organ gibi eklediði, hüzün doðuran tüm uzun soluklu duygularý yerle bir eden, kýsacýk bir hikayedir! Sonra sen geldin. Yaþayýp gidiyordum... 'Yaþayýp gitmek!' Ne saçma! Bu fiili nedense, hayatýmýzýn sýkýcý olduðunu, bir günün diðerinden farklý geçmediðini düþündüðümüzde kullanýrýz. Oysa tam tersi olmasý gerekmez mi? 'Yaþamak ve gitmek...' Yaþýyorum, gidiyorum, yol alýyorum. O halde þöyle demeliyim: "Yaþýyordum ama gitmiyordum." veya "Gidiyordum akýp zaman içinde, kaybolmuþ vaziyette, ancak yaþamýyordum." Bir aþk hikayesine boyanmýþtý bütün mevsimlerim Tuhaflýðý yoktu yazýn kazak giyip de Kýþýn denize giriþimin Kazaðýmda da aþk kokusu vardý Acýma dokunan ve Nasýl kokacaðýný þaþýran Yosunlarda da Sonra sen geldin. “Hadi gel, hayatý anlayalým ve anlatalým." dedin. Çok konuþtuk bu konuda, çok... Hem her duygunun tarifini almak istedin hem de hepsi hakkýnda, bildiðin ne varsa bana vermek. Seninle konuþtukça, kendime dair son derece basit ama yine de hiç üzerinde durmadýðým bir þeyler olduðunu görmek beni nasýl da þaþýrtýyordu. 'Acý' konusunda çok konakladýk... Kanattýkça beni böyle acý Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya Aðlardým Yaralarýmdan þiir yapardým Acý bir annedir, durmadan hüzün doðuran. Ahh, ben o hüzünlerle boðuþmak, azýcýk nefes alabilmek için kaç kitap okudum, kaç film izledim, kaç hayat belledim, bir bilseniz. Yooo! Dostlarýma haksýzlýk edemem þimdi. Turuncuya boyalý güney akþamlarýndan, fesleðen kokulu batý ikindilerinden, kuzeyin gri sabahlarýna kadar kaç sohbet vardýr yüreðimde daima saklayacaðým. Ahh, benim kelimelerle beyinlerinde tepindiðim dostlarým... Nasýl da isterlerdi gözlerimden yanaklarýma dökemediðim gülüþleri görmeyi. Bence, dostlar daima 'gülmek' ve 'gülümsemek' arasýndaki farký bilirler, bu nedenle onlara arkadaþ deðil de 'dost' deriz zaten. Her sohbette yüreðimi yatýrýp masaya, son derece dikkatli ve zarif hareketlerle, acý ve hüzün doðuran parçalarýma ulaþýr, üzerini örterlerdi. Ýyi hissederdim bir süre. Apartmanlarýn üzerinde uçuþan martýlarý fark ederdim en azýndan. Ancak sonra yine hüzün... Yüzsüz hüzün... Baktýðým yerlerde gözlerim Bazen öyle uzun kalýrdý Ýnanmazsýnýz ama Baktýðým yerler sýkýlýrdý Sonra sen geldin. Geldin ve: “Hele þu yükünün birazýný bana ver.” dedin. Þaþýrdým çünkü görünüþe göre senin yükünün benimkinden fazlasý vardý ama eksiði yoktu. Sen anlatýrken fark ettim ki içinde bir yerlerde bu yüklerle baþa çýkmak için özel eðitimli bir parçan vardý. Bu parça, yükün niteliðini ya da niceliðini, yürekte en hafif duracak hale getirebiliyordu gerçekten. Konuþurken bir yandan da yüreðimin en tozlanmýþ ve uzun süredir de yanýna hiç uðranmamýþ parçasýný koydun masaya. “Bak,” dedin "bunlar hayat dostu parçalar . Þimdi bunlarý öyle güzel temizleyeceðiz ki bir daha canýn içindeki parçalara dokunmak istediðinde ve hüzne giderken, bunlarýn ýþýltýsýna takýlacaksýn. Takýlacaksýn ki hüzün doðuran acý parçalarý koyuvereceksin yerinde tozlanmaya. Böylece de zamanla aðýrlýklarý, olmasý gerektiði kadar olacak. Oysa sen ha bire parlatýp parlatýp durmadan onlara bakýyordun önceden ve bu da onlarý olduðundan aðýr hale getiriyordu. Oysa tam tersini de yapabiliriz hepimiz. Iþýldayan parça daima daha aðýrdýr. Gel, hayat dostu parçalarý ýþýldatalým durmadan.” Sen geldin Kelimelerini þekere batýrarak Sen geldin Baktýðýn yerlerde çiçekler býrakarak Acýya ve hüzne gereðinden çok yüz vermemeli insan. Ben artýk hüznü içimde þiþmanlatmamayý, baþarýyorum galiba. Geçen gün ne gördüm dersiniz? Meðer ne kadar yakýþýyormuþ martýlar denizin üzerine! Hikaye bu kadar... Merak edeceksiniz belki, bu deðiþiklikleri saðlayan dostum kimdi? Diyelim ki, kýrk yaþýný geçmiþ veya otuzuna gelmemiþ bir adamdý, seksen yaþýnda bir ihtiyar, hep otuzunda yaþayan bir kadýndý ya da dört yaþýnda bir çocuk; hem hepsiydi, hem hiçbiri deðildi. Ne fark eder ki? Bir can’dý. Canýmýn içi deðil Ýçimin caný olup da Sen... Geldin... Üstelik Aþk da Deðildin .............................. Hoþ geldin! Esra Güzelipek
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Esra Güzelipek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |