Olgunluða eriþmemiþ þairler ödünç alýr, olgunluða eriþenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
Çektin gittin ya sen, o günden beri yokluðunu dost edindim ben… Týpký senin gibi dalýp gidiyor o da, týpký senin gibi susuyor, cevaplamýyor beni… Týpký senin gibi toplu taþýma araçlarýnda kavuþuyor bekleyenine o da, taksiye binecek parasý yok belli ki… Onun da cebinde sadece yýrtýklar var ve o da týpký senin gibi gülüp geçiyor her þeye… Ve senin gibi korkuyor o da yaþam denilen bu dipsiz, bu kara kuyudan… Öyle her þeyden de korkmuyor ama; yeri geldiðinde týpký senin gibi giriþken, týpký ilk buluþmamýzda olduðun gibi cývýl cývýl… Ýlk buluþmamýz… Ýlk baþ baþa kaldýðýmýzda üzerindeki giysiler hala bugün gibi gözümün önünde… Gözlerinle ayný renk bir çift pabuç vardý ayaklarýnda, ve gökyüzüyle ayný renk bir eteklik, masmavi sarmýþtý seni benim artýk asla saramayacaðým gibi… … Ne yapýyorum ben yahu? Neyi, kime anlatýyorum sanki? Yazdýklarýmýn bir tek cümlesi bile samimi deðil, bir tek kelimesi bile doðru deðilken üstelik. Saçma sapan, baþkasýndan kotarýlmýþ bu üslupla nereye varmaya çalýþýyorum? O ilk buluþma hakkýndaki zýrvalarým… Evet, evet. Dürüst olmaktan zarar gelmez. Yazmaktan zevk alýyorsam eðer, en azýndan kimsenin okuyamayacaðý bu defteri dolduranlar dürüst ve özgün olmalý. Yalanýn ne beyazý olmalý burada ne de siyahý. Ýlk buluþmamýzdan baþlayayým; o gün üzerinde ne olduðunu hatýrlamýyorum elbette. O da benim giydiklerimi hatýrlamaz; manyak deðil ya? ‘27 Nisan 2000. Selim’le ilk buluþmamýz. Üzerinde kareli, mavi bir gömlek, altýnda da kýrýþ kýrýþ bir kot pantolon vardý. Kahverengi botlarý ve kýrmýzý rüzgarlýðý vardý ayrýca. Benim üzerimde ise…’ Yok daha neler! Saçmalamanýn hiç gereði yok. Sonra o giriþ paragrafý da neydi öyle? Koca þehrin aðýrlýðý, yalnýzlýðýn ateþten gömleði, falan? Kimi taklit ediyorum ki? ‘Üç nokta’cýlarý mý? Burasý büyük bir þehir olabilir ama ben küçücük bir semtte, küçücük bir evde yaþýyorum ve diðer evleri, diðer semtleri de bilmem. Onlarýn aðýrlýðýný ise hiç çekmem. Her koyun kendi bacaðýndan asýlýrmýþ. Dýþarýda da hava buz gibi, ne ateþten gömleðiymiþ bu? Yalnýz döneceksin elbette eve. Siyam ikizleri gibi mi yaþayacaktýnýz? Bazen çok kýzýyorum kendime; yazdýklarým bir þeye benzemediðinde utançla karýþýk bir kýzgýnlýk hissediyorum kendime karþý. Yukarýda yazdýklarýmý okuduktan sonra daha da çok kýzdým. Nedir ki bu? Bir o yana bir bu yana uçuþan sonbahar yapraklarý misaliymiþ. Kliþeleþmiþ bir laftan öte bir anlamý yok ki bunun artýk. Aðaç mý var ki yapraklarý kurusun, uçuþsun? Sonbaharlarda sadece balkonlardaki çamaþýrlar uçuþuyor artýk; bir de çöpten kurtulup özerkliðini ilan etmiþ buruþuk gazete parçalarý. Plastik poþetler de onlarýn Sanço Panza’larý... Þimdi de bunlara mý güzellemeler döktüreceksin? “Çöpten saraylarýndaki tahtlara kurulmuþlardý sokak kedileri, ama yalnýz biz girmiþtik tüy dökme mevsimine, biz, þehrin istenmeyen tüyleri…” Hah! Þu ‘Mor Hüzünler’ zýrvalýðýný yazarken de hiç kendimde deðilmiþim demek ki. Böyle bir hissiyata sahip olduðumdan deðil, hep böyle gördüðümden olacak. Hislere olur olmaz renk yakýþtýrma çabasý… Mor hüzünler, yavruaðzý ayrýlýklar, çingene pembesi aþklar… Ucuz ve anlamsýz benzetmeler… ‘Yokluðun’ ile ilgili bölümlere ise çok güldüm. Ne yalan söyleyeyim, gerçekten de komikti. Ne ayrýlýk ama! Gezmeye çaðýrdým, o da kibarca reddetti. Sýnavlarý varmýþ. Ne yapabilirdi ki gecenin bu saatinde? Sen saatine bile bakmadan, düþüncesizce dayan kapýya, sonra da beyaz kaðýtlar üzerine üçüncü sýnýf aðýtlar yak, yok yere! Evin karþý köþesindeki Hacý Bakkal’dan aldýðýmýz ‘lise defterleri’ne karaladýðýmýz anlamsýz þiirler ve deli saçmasý anketler geldi aklýma. ‘Soru 15: Hangi marka parfümü kullanýrsýnýz? Cevap: Marka parfüm kullanabilecek durumum olursa öncelikle sana eli yüzü düzgün bir anket defteri alýrdým. Yine de güzeldi. Evet, çok eðlendim. Önce kopya bir yazý yazýp sonra da kendi saçmalýðýmý kendi baþýma yýkmak çok keyifliydi. Belki de böyle gidersem günün birinde, (planlý programlý ve kusurlarý mümkün olduðunca giderilmiþ bir yazý yerine) konuþur gibi, anlýk, içten ve cilalanmamýþ bir yazý yazabilirim. Belki de… Ýstedikten sonra olmamasý için bir sebep var mý?
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Anýl Gökpek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |