..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliðinde müzik öðrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Anýl Gökpek




5 Mart 2004
Kaan Ilgaz Bilmecesi  
Anýl Gökpek
Dev bir otomatik solucan... Kývrýlýyor, kollara ayrýlýyor ama ilerleyemiyor. Sýcaktan asfalta yapýþmýþ sanki.


:CEBF:
Böyle sýcak bir günde, sizin için özel olan bir buluþmaya gidecek olmanýzýn o güne özel bir sýkýntýsý vardýr. Duþtan henüz çýkmýþ olduðunuzu düþünün: Artýk tek isteðiniz gideceðiniz yere varana dek þehrin ve trafiðin sizi az önceki tazeliðinizden uzaklaþtýrmamasýdýr. Ne ki zor bir savaþtýr bu. Evden aðýr hareketlerle çýkarsýnýz; tüm hareketlerinizi en aza indirmenin çevrenizi saran sýcaklýk ile sizin aranýzda buzdan bir kalkan oluþturacaðýný düþünürsünüz. En azýndan ben öyle düþünüyordum.
     Yazýk ki yanýlmýþtým.
     Henüz dün baþlamýþ olan Temmuz, öyle görünüyor ki, son yýllarýn en sýcak ayý olacak. Ýþte, beni yakmaya baþladý bile. Hissetmemeye çalýþmak yapabileceðim tek þey belki de. Aðýrdan alamayacak kadar gecikmiþ durumdayým þimdiden. Teselli. Teselli. Evet, acele edersem bu iþkenceden daha çabuk sýyrýlabilirim. Koþ Kaan, koþ! Durakta bekleyenlere doðru… Durakta bekleyenler… Durakta, terlemekte olduklarýný çevreye hissettirmeden, bir türlü gelemeyen otobüslerini bekleyen insanlar… Þimdi bir parça daha kalabalýksýnýz. Ve bir parça daha terli…
     Otobüs duraða yaklaþtýðýnda buluþmayý anýmsýyorum; Özlem’i düþünüyorum sonra ve adýnýn anlamýný ister istemez. Bu özlemi sona erdirmeme faydasý dokunacakmýþ gibi az sonra oluþacak yýðýnýn baþýný çekmek üzere öne doðru atýlýyorum. Ýþte biniyoruz; bakalým trafik ne durumda? Sadece bir durak sonra, otobüsümüz bulvara saplanýnca, her þey gün gibi ortaya çýkýyor: Dev bir otomatik solucan… Kývrýlýyor, kollara ayrýlýyor ama ilerleyemiyor. Sýcaktan asfalta yapýþmýþ sanki. Birkaç dakika, belki de bir çeyrek saat, baþým cama dayalý, umutsuzca yürümeyi öðrenmesini bekliyorum solucanýn. Alnýmdaki gözeneklerden sýcak cama, oradan aþaðýya, omzuma doðru süzülen kurtçuklarý umursamýyorum. Umursamam bir þeyi deðiþtirmeyecek zaten; ne yaparsam yapayým onlar içimi dýþarýya çýkarmaya, önce bedenimi minik parçalar halinde çiðneyip ardýndan aðýzlarýndakini tükürmeye devam edecekler. Camlara tükürecekler; gömleklerin yenlerine, kaðýt mendillere ve ipek mendillere, oturduðumuz koltuklara tükürecekler; otomatik solucana, trafiðe, oradan gökyüzüne ve geri, yüzlerimize tükürecekler.
     Sanki bir hareketlenme oldu.
     Dýþarýda, göremediðim ama o keþmekeþin bir parçasýna dönüþtüðüm için tenimde hissettiðim, devasa bir kýmýltý… Bir süredir hemen yaný baþýmda duran otomobile bakýyorum bu hareketlenmeyi görebilmek, doðrulayabilmek için; bilinçsizce, bakarak ama görmeden, anlýyorum ki ancak birkaç metre yol alabilmiþiz.
     Sonra birden kaným donuyor.
     Bir Eskimo avuçlarýnýn içinde kalbimi ezerken yüzümden kan çekiliyor ve sinir bozucu bir uðultuyla saðýr oluyorum. Hayýr, hayýr! Yanlýþ görmüþ olmalýyým. Ya da sýcaktan mayýþmýþ, kabus görüyorum. Korka korka çeviriyorum kafamý sola doðru ve az önce bir saniyeliðine gözüme iliþen, nefesimi sýkýþtýran görüntüye bir kez daha bakýyorum; yanlýþ çýkmasýný dileyerek.
     Bu kez bakmakla yetinmiyor görüyorum da: Ne yazýk ki gördüðümü sandýðým þey de haklýymýþým.
     Otobüsün solunda, benim hizamda yer alan, hiç tanýmadýðým beyaz bir otomobilin arka koltuðunda, düzenlenmiþ olarak duran bir tomar kaðýdýn üzerinde çok yakýndan tanýdýðým bir ismin yazýlý olduðunu görüyorum: Kaan Ilgaz.
     Bu benim ismim!
     Aracýn þoförünü görmeye çalýþýyorum. Ayný zamanda da çevremdeki insanlarýn beni deli sanmamalarý için hareketlerimi kontrol altýnda tutmaya çabalýyorum. Ama boþuna! Ýki çabamda da baþarýsýzým. Terli kalabalýðýn derinliklerinden gelen bir uðultu duyuluyor ve belli belirsiz bir hareketlenme hissediliyor. Yüzler birden yerinden fýrlayan gence dönerken benim sürücünün yüzünü görme hamlem bir kez daha baþarýsýzlýkla sonuçlanýyor. Tek görebildiðim bir ense, hafifçe sallanan bir ense: Hareket ediyoruz!
     Ayaða fýrlýyorum; yapabileceðim baþka bir þey yok. Delirdiðimi düþünecekler ama bu artýk o kadar da önemli deðil. Nasýl olsa onlarla her gün görüþmüyorum. Hemen þimdi ayrýlmamýz lazým; trafik sýkýþýklýðý çözülmeden bu otobüsten inmek zorundayým.
—     Lütfen kapýyý açabilir misiniz?
—     Ama buraya kapýyý…
—     Çocuk sýcaktan fenalaþtý herhalde.
—     Lütfen, inmeliyim.
—     Açýn kapýyý, hava alsýn biraz.
—     Lütfen…
Kör olasýca otobüslerin kapýlarýný neden sol tarafta yapmazlar sanki? Araçlarda yine bir hareketlenme oluyor. Hemen diðer tarafa. Arkadan dolaþ. Bu baðcýk da çözülecek zamaný bulur hep! Geç, geç. Beyaz araba gitmese bari. Ne uzun otobüsmüþ bu böyle! Ne sýcak! Sonunda! Hayýr!
Siz de tahmin ettiniz, deðil mi? Beyaz otomobilin yerinde yeller esiyor. Yan þeritteki konvoy kýsmen çözülmüþ. Birbirlerini taklit eden korna sesleri geliyor kulaðýma. Trafiði dinliyorum, gözlerim kapalý. Ýþte Ýstanbul gerçeði! Bir ter damlasý kaþlarýmýn arasýndan süzülüp gözbebeðimin önünden aþaðýya doðru iniyor ve ben elimde bir silah bulunmadýðý için seviniyorum. Sinirlerimin bozulmasýna engel olmalýyým. Sakince düþünmeye çalýþýyorum; aklýma çözülen ayakkabý baðcýklarým geliyor ve yine sinirleniyorum. Ýleride sola dönen bir tali yol görüyorum. Çýlgýnca bir hýzla uzaklaþma þansýný elde edemediyse beyaz araç bu yöne dönmüþ olmalý. Koþ Kaan, koþ! Þu halime bir bakýn: Bir film çevriliyor sanki benden habersiz. Gitarým da omzumda olsaydý çok daha iyi bir görüntü verebilirdim. Sola dönüyorum ve birden fýrlayan aracýn altýnda kalmamayý baþarabilmeme þaþýrýyorum. Hayýr, bunun rengi beyaz deðil.
—     Dikkat etsene be, gebereceksin!
Oh, gerçekmiþ! Aniden duran araçtan kafasýný uzatan þoförün bana doðru bakýp, “Hey dostum, senin derdin ne ha?” dememesine seviniyorum. Baþýma gelenlerin bir filmin senaryosu dahilinde geliþmediðini bana gösterdiði için, zorlukla bastýrdýðým bir istek duyuyorum þoföre karþý; boynuna atýlýp onu öpme isteði.
—     Sað ol!
—     Ne sað olu be? Çattýk valla…
Bu anlamsýz ruh halinden kurtulmuþ ve dolayýsýyla hafiflemiþ bir þekilde sokakta ilerliyorum. Ne umduðumu bilemiyorum. Aradýðým araç buralarda bir yerde beni bekleyecek deðil ya?
Ne ki yine yanýlýyorum.
Ýþte beyaz otomobil karþýmda. Heyecanlanmamalýyým. Belki de o deðildir. Kontrol etmeli. Arka camdaki çatlak… Ayný araç mý bu?
Aracýn arka koltuðuna bakýyorum hemen. Dizlerim titriyor. Kim olduðumu anýmsamaya çalýþýyorum. Bildiðim kadarýyla ismim Kaan Ilgaz. Peki ben Kaan Ilgaz isem, hiç tanýmadýðým bu aracýn arka koltuðunda yer alan kaðýt tomarlarýnýn üstüne ismi yazýlmýþ olan Kaan Ilgaz kim? Ýþte bu sorunun cevabýný verememek beni çok sinirlendiriyor. Keþke aracýn yanýnda böyle uzun uzun dikilip düþünmeseydim; çünkü dikkatimi çeken bir baþka ayrýntý canýmýn daha da sýkýlmasýna yol açýyor. Beklenmedik bir korku dolduruyor damarlarýmý ve gözeneklerimi. Þu anda alnýmdan kýpkýrmýzý ter boþansa hiç þaþýrmam. Arka koltuktaki kaðýtlarýn yalnýz olmadýklarýný görüyorum. Üzerine ismim yazýlmýþ ve kabaca ciltlenmiþ bu tomarýn benzerleri, ön ve arka koltuklarýn arasýnda, yerde duran bir poþetin içinde istiflenmiþ bir biçimde duruyorlar. Poþette ilk gördüðüme týpatýp benzeyen beþ kaðýt tomarý daha var; hepsinin üzerinde ‘Kaan Ilgaz’ yazýyor mu bilmiyorum ama en üstte yer alan sayfada adým rahatlýkla okunuyor. Açýkça görebildiðim iki yapraðý karþýlaþtýrýyorum ve þimdiye dek dikkatimi çekmeyen bir baþka ayrýntýyý görüyorum. Artýk ayrýntýlardan nefret eder hale geliyor ve baþýma gelen bu tuhaf þeyden dolayý bunalýyorum. Ne yazýk ki görmüþ bulundum bir kere; bunu unutmak ya da önemsememek gibi bir þansým yok artýk. Ýki sayfada da, ‘Kaan Ilgaz’dan çok daha küçük puntolarla yazýlmýþ ve ismimin hemen altýnda yer alan bir sayý okunuyor: 27.
Belki bilmenizde fayda olabilir: Bugün benim 27. yaþ günüm.
Arkama bile bakmadan kaçýyorum. Neden sonra, sokaðýn adresini almak geliyor aklýma. Bir yandan kaçarken diðer yandan da direklere ve binalarýn köþelerine bakýyorum. Sonunda aradýðýmý buluyor ve kendimden geçecek gibi oluyorum. Ayrýntý tutkuma içimden küfürler sayýp bu saçmalýklarýn bir son bulmasý için uyumak ve bir baþkasý olarak kalmak istiyorum. Olan biten her þey bir tür þaka gibi. Sokaðýn numarasý, evet inanmasý çok zor hatta imkansýz ama sokaðýn numarasý 27. Prag’da mýyým Ýstanbul’da mýyým anlayamýyorum ve bir an için arkama döndükten sonra hýzla 27. sokaðý terk ediyorum. Caddeye bakan dükkanlardan birinin vitrininde üstümü baþýmý kontrol ediyorum. Camdan yansýyan görüntümde bana yabancý gelen bir þey var. Yüzüm… Yüzüm bembeyaz görünüyor gözüme; bu kaðýt gibi bembeyaz zeminin üzerinde gözlerim ‘Kaan Ilgaz – 27’ ibaresini arýyor. Artýk bu ibareyi bir baþka yerde görmek beni þaþýrtmayacak gibi.
Vitrindeki yansýmama bakarken arkamdan bir adamýn geçtiðini fark ediyorum.
—     Pardon, en yakýn karakol nerede acaba?
—     Karakol? Þey, bu caddenin sonuna doðru saðda bir karakol olacaktý.
—     Teþekkürler.
Caddeye girdikten hemen sonra, yaklaþýk elli metre ileride, sol taraftaki karakol binasýný görüp karþýya geçiyorum. Nöbetçi polisin rahatsýz edici bakýþlarýný görmezden gelmeye çabalayarak merdivenleri çýkýyor ve binaya giriyorum. Üzerimden büyük bir yük kalkýyor sanki. Binanýn en yetkili memurunun odasýný buluyorum ve kendisinin orada olmadýðýný öðreniyorum. Yardýmcýsýnýn da görevde olduðunu öðrendiðimde hiç þaþýrmýyorum. Demek ki benim iþim hep üçüncü kiþilerle… Amirlerinin binada olmamalarýnýn verdiði rahatlýkla odasýnda þekerleme yapmakta olan üçüncü adam benim geliþimle canlanýyor ve þikayetimi dinlemek için gözlerini hiç ummadýðým bir ilgiyle açýyor. Önce bu ilgisini koruyor ve öykümün giriþini dinliyor. Hatta sýcaktan þikayet ettiðimde tatlý dillilikle bana katýlmadan da edemiyor. Ancak hemen ardýndan ‘çok fazla film izlemiþ olduðumu ima eden bir bakýþ’ beliriyor gözlerinde ve bu sýkýntýmý daha da arttýrýyor. Önce bunda endiþelenecek bir þey olmadýðýný, henüz baþýma bir þey gelmediðini ve anlattýklarýma bakýlýrsa gelmeyeceðini söylüyor. Tüm can alýcý noktalarý göz önüne sermemiþ olduðumu anýmsýyor ve ‘27’den bahsediyorum. Bunun da bir rastlantý olduðunu düþünmemesini, beni ciddiye almasýný umuyorum. Ancak o, bu ülkede yüz binlerce þu anda 27 yaþýnda olduðunu, ayrýca yine bu ülkede binlerce ’27. sokak’ bulunduðunu, bunun yalnýzca bu þehirde bile tahminimden çok daha fazla bulunabileceðini söyleyerek beni umursamamaya devam ediyor. Umursanmadýðýmý ve belirsiz bir tehdit karþýsýnda tek baþýma kaldýðýmý hissediyor ve bunalýyorum. Sonra aracýn plaka numarasýný kazýndýðý yerden, beynimden söküp alarak bunu üçüncü adamýn bilgisine sunuyorum. Ne ki o bunu en çok diðer söylediklerim kadar önemsiyor. “Ortada bir suç olsaydý,” diyor, “Bir hýrsýzlýk vakasý, ya da en azýndan size karþý iþlenmiþ bir trafik bulunsaydý eðer, bu plaka üzerinden bir araþtýrma yapýlabilirdi. Ancak genç adam,” diye devam ediyor filmlerdeki polis memurlarý gibi, “Böyle elinizi kolunuzu sallayarak buraya gelip istediðiniz araç hakkýnda bilgi alamazsýnýz. Bu yasal deðildir!” Ardýndan arkadaþýna yardýmcý olmaya çalýþan bir çocuðun hýnzýr ifadesiyle herhangi bir þikayetim olup olmadýðýný soruyor.
Týpký ondaki ani deðiþiklik gibi bende de en az onunki kadar ani bir deðiþiklik oluyor. Az öncesine dek bu aracýn sahibi hakkýnda bir þeyler öðrenmeye can atan ben deðilmiþim gibi, (ve bu bilgiye böylesine yaklaþmamýþým gibi) þimdi birden vazgeçiyor ve geri adým atýyorum. Çünkü korktuðumu fark ediyorum. Aracýn sahibinin kim olduðunu, benimle ne gibi bir iliþkisinin bulunduðunu öðrenme olasýlýðý bile korkutuyor artýk beni. Belki de kendimi bu yolla, bilmeyerek, koruyabileceðime karar veriyorum.
Üçüncü adama teþekkür ediyor ve onu þekerlemesiyle baþ baþa býrakýp binadan ayrýlýyorum. Henüz gücünden bir þey yitirmemiþ olan sýcaðý eskisi gibi umursamadan koþturuyorum. Kurtulmak için… Zihnim beyaz bir sayfaya dalýp gidiyor ve bedenimi ayaklarýmýn yönetimine býrakýyorum.
Aradan ne kadar zaman geçtiðini çýkartamýyorum. Kaldýrýmýn birinde durmuþ, alnýmý bir cama dayamýþ olduðumu fark ediyorum birden; bu o beyaz aracýn sað arka camý. Hiç þaþýrmýyorum. Sanki bu yapmam gereken bir þeymiþ gibi burada olmamý normal karþýlýyorum. Ne ki þaþýracak bir baþka þey bulmakta gecikmiyorum. Bugün formum yerinde.
Bu sefer karþýlaþtýðým, þaþkýnlýktan çok rahatsýzlýk hissi yaratan ufak bir deðiþiklik. Aracýn arka koltuðundaki kaðýt tomarý yerinde deðil. Koltuklarýn arasýna bakýyorum; ne var ki poþet devrildiði ya da tekmelendiði için içindekileri göremiyorum. Sinirim bozuluyor; ellerimin titrediklerini hissediyorum. Eve gitmeliyim. Eve gidip soðuk bir duþ almalý ve bugün olanlarý düþünmeliyim. Sükunetle düþünürsem belki de bu olayýn altýndan kalkarým. Bedenimi yine ayaklarýmýn yönetimine býrakýyorum.
Ne kadar sürdüðünü kestirmek zor ama uzun bir yürüyüþün sonunda eve vardým iþte. Banyoya doðru yürürken saate bakýyorum ve zamanýn nasýl da çabuk geçiverdiðini düþünüyorum.
Özlem! Özlem’le buluþacaðýmý unutmuþum. Bugün onun Türkiye’deki son günü; gece yarýsýndan sonra uçaða binecek ve Almanya’ya dönecek. Sanýrým bu, onun benimle bir daha görüþmek istememesi için yeterli bir sebeptir. Nasýl da istemiþti benimle birlikte yaþ günümü kutlamayý! Beni affetmesi için sunabileceðim, elle tutulur bir gerekçem de yok, ne yazýk ki! Baþýma gelenlere ve tüm günümü bunlarla tükettiðime inanmasý için deli olmasý gerekir.
Piþmanlýklarým ve korkularýmla beraber akan suyun altýna giriyorum. Kaðýtlarý, adýmý, beyaz aracý, yaþýmý ve tanýmadýðým o adamý düþünüyorum. Adý geçen Kaan Ilgaz ben miyim? Eðer bu ben isem kaðýtlarda benim hakkýmda ne yazýlmýþ olabilir? Ardýndan Mete’yi düþünüyorum. Beni çok seven ama benim bir türlü sevemediðim Mete geliyor aklýma. Ardýndan yazdýklarýmý anýmsýyorum. Tam bir sene önce bir edebiyat öðrencisinin hevesiyle bir þeyler yazmaya giriþmemi, arkadaþlarýmdan oluþan bir topluluðun her bir üyesinin, önceden belirlenmiþ tek bir günde baþlarýndan geçeni, kendi üsluplarý ve kendi doðrularýyla yazmalarýný isteyiþimi, asla arkadaþtan saymadýðým ama bu topluluða dahil olan Mete’ye ise bu fikri açmayýþýmý, onu hor görüþümü, onun öyküsünü onun yerine ve onun gözünden yazýþýmý, ortaya çýkan öyküye -Mete’yle dalga geçercesine- ‘Ada’ adýný veriþimi ve bunu kimi arkadaþlarýmla paylaþmamý anýmsýyorum yüzüm kýzararak. Öyle ahlaki bir sonuca vardýðýmdan deðil, ama düþünüyorum da, ben Mete’ye bunu yaptýysam bir adamýn bana (tamamen bilinmezlikler, rastlantýlar ve tuhaflýklarla dolu olarak) bunu yapmasýný da garipsememeliyim.
     Bunlar aklýmdan geçerken masama gidiyorum ve þöyle bir sonuca varýyorum. Bugün olanlardan kendimi soyutlamalýyým; týpký üçüncü adam ya da Özlem gibi. Saðlýklý bir karara varabilmemin baþka bir yolu yok. Böylelikle kalemi ve kaðýdý elime alýyor, bugün olanlarý yazmaya koyuluyorum. Henüz bitirebilmiþ deðilim ama þu ana dek yazdýklarýmý okuduðumda þunu görüyorum: Bu pek de garipsenecek bir þey deðilmiþ. Bugün kopardýðým onca tantana hep boþunaymýþ sanki. Kaan Ilgaz’ýn yerine bir baþkasýný -örneðin bu baþkasýnýn adý Anýl Gökpek olsun- koyduðumda karakterin olan bitene bu kadar þaþýrmasýný anlamakta güçlük çektiðimi bile söyleyebilirim. Beni sýkýntýya düþürmüþ olmasýnýn tek sebebi bunlarýn benim baþýmdan geçmiþ olmalarýdýr sanýrým. Oysa bu olanlar bir baþkasýnýn öyküsü olsaydý sanýrým pek de ilgimi çekmeyebilirdi.
Özlem için dediðim gibi: Ýnsanýn bu olan bitene inanmasý için deli olmasý gerekir.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aslan'ýn Hikayesi
Kim Kiminle Nerede Ne Zaman
Dýþýmýzdaki Þeytan
Ada
Büyük Yazardan Okurlarýna Açýk Mektup
Lukacs

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nasýl Zengin Oldum [Öykü]
Metin Þentürk'e Açýk Mektup [Öykü]
Et Suyuna Bulgur Pilavý - II [Öykü]
Belli Olmaz [Öykü]
Et Suyuna Bulgur Pilavý [Öykü]
Her Þey Güllük Gülistanlýk [Öykü]
Müptela [Öykü]
Kapý - 2 - [Öykü]
Kapý - 1 - [Öykü]
Þehrin Ýstenmeyen Tüyleri [Öykü]


Anýl Gökpek kimdir?

Kayýp kuþak gerçek mi? Yoksa sadece bir efsaneden mi ibaret?

Etkilendiði Yazarlar:
Oðuz Atay, James Joyce, Sabahattin Ali


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Anýl Gökpek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.