|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
3 Aralýk 2003
Kutsal Dörtlü ve Ýnsan
Pýnar Þafak
Zamanla oynayýp durmak, onu ele geçirmeye çalýþmak insanlara asla ele geçiremeyecekleri bir þeyi göstermiþti. Kendi zamanlarý sýnýrlýydý. Ancak yaþamlarý kadar zamanlarý vardý. |
|
Zaman. En büyük anahtar zamandý. Tanrý sözü yaratýrken olmayan zaman. Sonra ne akla hizmetse kalkýp bir de zamaný yaratmasýný kendine þimdi bile açýklayamýyordu. Ýlk baþlarda hoþuna gidiyordu zaman. Ne güzel, artýk herþeyi istediði gibi sýraya sokabiliyordu. Sonralarý da, yarattýðý her þeye zamaný kafasýna göre paylaþtýrmak da eðlenceli olmuþtu. Ama pek de önemsemiyordu bu paylaþtýrma iþini. Öyle çok þey yaratýyordu ki zaman bunlarýn arasýnda kaybolup gidiyordu. Kendisinin böylesine önemsemeden daðýtýp durduðu zaman, yarattýðý yaratýklarýn gözünde de pek önemli bir þey deðildi. Kimsenin zamana aldýrdýðý yoktu. Yýldýzlar doðuyor, ölüyor, gezegenler dönüyor, güneþ ve ay sýrayla dünyayý kendi renklerine boyuyor, çiçekler güneþ doðarken açýp ay doðarken soluyor, daðlar arada sýrada çýkan sarsýntýlar dýþýnda hiç yerlerinden kýpýrdamadan beklerken üzerlerinden binlerce yaþam türü gelip geçiyordu. Ta ki insan ortaya çýkýncaya kadar... Ýnsanlar herþeye olduðu gibi zamana da sokmuþlardý meraklý burunlarýný. Güneþe baktýlar; gökyüzünde bir topaç gibi inip çýkmasýný seyretmek yetmedi onlara. Bir daha ne zaman gelecek, gelince ne kadar kalacak, ne zaman yerini aya býrakacak diye sorup duruyorlardý. Bunu bilmek ne iþlerine yarayacak diye hiç sormadýlar ama. Zamaný ölçtüler, hesapladýlar; günler, aylar, saatler, yýllar, saniyeler, yüzyýllar derken bütün zamaný kendilerine göre dilim dilim parçaladýlar, paylaþtýlar, paylaþtýrdýlar. Deðerli bir ganimetmiþ gibi korumanýn, biriktirmenin yollarýný aramaya giriþtiler. Bu çabalarý baþlangýçta Tanrýyý güldürüyordu. Ne kadar uðraþýrlarsa uðraþsýnlar zamanýn hiçbir þeyine dokunamayacaklarýný bir türlü anlayamayan komik yaratýklardý insanlar. Ne yaparlarsa yapsýnlar zamanýn artmayacaðýný ve azalmayacaðýný göremiyorlardý bir türlü. Tersine, eðer birazcýk daha uðraþýrlarsa bu iþi halledeceklerine duyduklarý inancý asla yitirmeden zamaný denetlemek için çýrpýnýp durmaktan vazgeçmiyorlardý. Onlara zaman kazandýracaðýný düþündükleri binlerce buluþ yaptýlar. Bunlarýn sonunda bir yýðýn zaman kazandýklarýný düþünerek mutlu oldular ve kazandýklarýný sandýklarý zamaný daha fazlasýný kazanmak için yeni buluþlar yapmakla geçirdiler. Tanrýnýn bütün bunlarda bir terslik olduðunu anlamasý, insanlarýn kendi zamanlarýný arttýrmak için yanlarýndakinin zamanýný çalmaya çalýþtýklarýný görmesiyle oldu. Tanrý bu, sorunu görür görmez, asýl kaynaðýný görmesi de zor deðildi elbette. Zamanla oynayýp durmak, onu ele geçirmeye çalýþmak insanlara asla ele geçiremeyecekleri bir þeyi göstermiþti. Kendi zamanlarý sýnýrlýydý. Ancak yaþamlarý kadar zamanlarý vardý. Bu gözlerine çok büyük bir haksýzlýk gibi görünüyordu. Haydi kafalarýna bir türlü sýðdýramadýklarý bitmez tükenmez zamaný bir yana býrakalým, kafasý insanýn kafasýnýn binde biri kadar çalýþan miskin kaplumbaðalarýn bile onlardan çok zamaný vardý. Böyle þey olmazdý. Zamanýn hepsini ele geçiremeseler bile en azýndan onlara verilenden daha fazlasýna sahip olabileceklerine karar verdiler. Ama bu karar da bir iþe yaramamýþtý. Ne kadar hýzlý koþarlarsa koþsunlar zamanlarýný bir türlü arttýramayýnca da zamaný birbirlerinden çalmaya giriþtiler. Çaldýklarý zamanýn kendilerinden de eksildiðini gördükçe gözlerini hýrs bürüdü. Kendi zamanlarýna kýskanç ellerle sarýldýlar, kimseye kaptýrmamak için kuþkulu gözlerle çevrelerini süzüp onlara zaman kaybettireceðini düþündükleri herþeye ve herkese hýrlamaya baþladýlar. Neler yaptýklarýný düþündükçe Tanrý giderek öfkeleniyordu. Kafasýný dolduran bu karanlýk düþüncelerle yüzü iyice asýlmýþtý. Ama sonra artýk bütün bunlara çözüm bulduðunu hatýrladý yeniden. Bunu hatýrlar hatýrlamaz ancak Tanrýnýn atabileceði o keyifli kahkaha çýnlattý evreni. Tanrý yavaþça eðilip yeryüzüne baktý, aþaðýda elinde eski püskü bir çantayla kalabalýk bir caddede karþýya geçen son ürününü görünce gözlerinde þefkat dolu bir parýltý belirdi. Ýyi iþ çýkarmýþtý. Yarattýðý bu adamýn Melekle Þeytanýn kafasýný niçin bu kadar karýþtýrdýðýný anlýyordu. Gülümsedi. Birden adamýn üzerine nereden geldiði belli olmayan bir ýþýk düþtü. Neyse ki güneþ olayý zamanýnda fark etti. Aþaðýdakiler birþeyden kuþkulanmasýn diye telaþla bulutlarýn arasýndan kafasýný uzatýp adamýn tepesinde parlamaya baþladý. Bir yandan da söylenip duruyordu. Bulutlarýn üzerinde birazcýk kestirecekken böyle apar topar iþe koþulmaktan nefret ediyordu. Tanrý bu durumlarda güneþin sövüp saymasýna alýþkýndý, ilk kez olmuyordu. Çok öfkelenip aþaðýdakileri yakýp kavurmaya kalkýþmadýkça güneþe pek ses çýkarmazdý. Bugün de güneþ böyle büyük iþlere kalkýþmayacak kadar yorgun görünüyordu. Adamýn tepesinde bir iki parladýktan sonra homurdanarak yeniden bulutlarýn arkasýna çekildi. Adam kalabalýðýn arasýnda karþýya geçti, biraz yürüdükten sonra caddeye inen dar yokuþlardan birine saptý. Güneþin tembelliði yüzünden meydaný boþ bulan bulutlar iyice aþaðýlara inip kocaman damlalar halinde adamýn tepesinden aþaðý kovalarca su boca ettiler. Kötü bir niyetleri yoktu, yalnýzca adamý sýrýlsýklam edip biraz eðlenmek istemiþti canlarý. Sonra da sanki bunu yapan onlar deðilmiþ gibi bembeyaz ve masum yüzlerini takýnýp eski yerlerine döndüler ve biraz dinlenince keyfi yerine gelen güneþin parlattýðý masmavi gökyüzünde koþup oynamaya giriþtiler. Yaðmur dindiði sýrada adam durmuþ, saçlarýndan alnýna, gözlerine, burnuna süzülen sularý elleriyle silip burnunu çekerek çevresine bakýnýyordu. Bir yer arar gibiydi. Sokaktaki kapýlarýn kimilerinin üzerinde yazan numaralara baktý, parmaðýyla evleri saydý birer birer, sonra yokuþun yukarýsýna doðru yürüdü. Üç katlý eski bir binanýn önündeki birkaç basamak merdiveni çýktý. Buz camý çatlamýþ sokak kapýsýnýn yanýndaki dört siyah zilin yanlarýnda duran sararmýþ kaðýtlarda yazan silik adlarý gözleri ve baþparmaðýyla taradý. Üstten ikinci zile bastý, kulaðýný kapýya yaklaþtýrýp içeriyi dinledi. Zile bir daha, bir daha bastý ama anlaþýlan zil bozuktu. Ýçeriden hiç ses gelmiyordu. Parmaklarýný kývýrýp kapýnýn camýný týklattý birkaç kez. Bu da bir iþe yaramayýnca yumruk yaptýðý eliyle siyah boyalý demir kapýya düzenli darbeler indirmeye baþladý. Tam artýk ayaklarýnýn da yardýmýný almaya niyetleniyormuþ gibi göründüðü sýrada içeriden hafif ayak sesleri duyuldu. Kapýyý on yaþlarýnda bir kýz açtý. Açar açmaz da, “Annem evde yok. Sabahat teyze de biraz rahatsýzdý, uyuyor þimdi. Gürültü yapmayýn.” dedi ve kapýyý yeniden kapatmaya davrandý. Adam eliyle kapýyý hafifçe iterek kapanmasýný engelledi. Bir yandan da konuþuyordu. Kýz durakladý. Biraz çekingen, biraz meraklý bakýþlarla adama bakmaya baþladý. Adam konuþtukça kýzýn gözlerindeki kararsýzlýk silindi. Biraz sonra dudaklarýnda neþeli bir gülücük belirmiþti. Adam elindeki eski çantadan kýrmýzý kaðýda sarýlýp sicimle baðlanmýþ bir paket çýkardý, kýza uzattý. Kýz gülerek paketi aldý. Bir þey söyleyecekmiþ gibi bir an durakladý, sonra vazgeçti ve kapýyý kapattý. Adam merdivenlerden inmeye baþladýðý sýrada kapý yeniden aralandý, kýzýn baþý dýþarý uzandý ve adama “Bekleyeceðim,” diye seslendi. Yukarýdan bütün bunlarý izleyen Tanrý kendi kendine “Beklersin tabi. Kim beklemez ki?” derken gözlerinde muzip ýþýklar yanýyordu. Evet, artýk kuþkusuz kalmamýþtý. Bu kez iþler iyi gidecekti. Melek ve Þeytan biraz ileride durmuþ merak dolu gözlerle Tanrýya bakýyorlardý. Hiçbir þey anlamamýþlardý. Soru dolu gözlerle birbirlerine döndüler ve ikisi de ayný anda þaþkýn bir þekilde baþlarýný salladýlar. Þeytan bütün bu olanlardan huzursuzlanmaya baþlamýþtý. Masum gözlerini kocaman açmýþ ona bakan Meleðe karanlýk bir bakýþ fýrlattý. “Bak kýzým, bu iþte bir bityeniði var. Bizimki kendi baþýna bir haltlar karýþtýrýyor. Þu aþaðýdaki herifle ne iþler çevirdiðini bir an önce anlasak iyi olacak.” diye homurdandý. Melek de biraz huzursuzlanmýþtý aslýnda. Ama Tanrý onlara “Siz bu iþi bana býrakýn,” dememiþ miydi? Þimdi kalkýp onun iþine burunlarýný sokmalarý yakýþýk almazdý. Þeytaný yatýþtýrmayý denedi. “Sana ne caným. Herkesin iþi kendine. Eminim kötü bir þey yapmýyordur.” Ne dediðini fark edince gülmeye baþladý. “Üstelik eðer kötü bir þey yapýyorsa buna en son üzülecek kiþi sen olurdun herhalde.” Þeytan yine kýzmýþtý, zýplayýp duruyordu. “Sen yine dalga geç bakalým küçük haným. Kötülük benim iþim. Þu salak kafan en azýndan bu kadarýný alýyordur sanýrým. Bizim ihtiyarýn iyilik ve kötülükle bir iþi olamaz. O yaratmakla uðraþsýn yeter. Kalkýp bizim iþlerimizle uðraþýrsa biz ne demeye varýz o zaman?” Meleðin yüzü asýlmýþtý þimdi. Þeytanýn dediði doðruydu. Kendisi dememiþ miydi “Herkesin iþi kendine” diye. Þimdi Tanrý yaratmayý bir yana býrakýp onlarýn iþlerine el atmaya baþladýysa bu durumda ortalýk karýþacak demekti. Melek birilerine akýl danýþmak istiyordu ama Þeytanla bir kere daha dertleþmeye hiç niyeti yoktu. Hem zaten geçen sefer onunla o kadar konuþmasý ne iþine yaramýþtý ki. Yok, Þeytandan hayýr gelmeyeceðine emindi. Belki de en iyisi gidip þu adamdan bir þeyler öðrenmeye çalýþmak olacaktý. Melek düþüncelere dalýnca ortalýða çöken sessizliði Þeytanýn kahkahasý bozdu. “Ben de tam senin gibi düþünüyorum güzelim. Biliyor musun, aslýnda biz seninle çok iyi anlaþabilirdik. Tabi bir de kendince uyanýklýk ettiðini sanmasan demek istiyorum. Elbette gidip adama sormaktan baþka çaremiz yok. Kalkýp bizim ihtiyarý sorguya çekecek deðiliz ya.” Melek Þeytanýn düþüncelerini okumasýna bozulmuþtu. Daha dikkatli olmasý gerekirdi. Karþýsýndakinin Þeytan olduðunu hesaba katmadýðý için kendine kýzýyordu þimdi. Ama yapacak bir þey yoktu. Yine onunla iþbirliði yapmak zorundaydý. Bu iþten zararlý çýkmamak için artýk kafasýný çalýþtýrmaya baþlasa hiç fena olmayacaktý. Kendini toparladý. Gözlerinde ancak bir Melekte görülebilecek tatlý bakýþlarla Þeytana gülümsedi. “Senin ne kadar zeki olduðunu unutmuþum.” dedi yumuþacýk sesiyle.
:: Güzel. |
Gönderen: latin / istanbul
|
7 Aralýk 2003 |
|
| Sýkýlýr çoðu zaman insan, renk deðiþtirmek ister alaca bir trafiðin ortasýnda. Rengin güzel. Zaman deyince aklýma o abide þarký geldi ve kýsýlý kaldým... "simdi bana kaybolan yýllarýmý geri verseler"
saygýlar. |
|
Söyleyeceklerim var!
Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazýlarý
yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz
ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz,
yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.
Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.
|
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
|
error '80020009'
/yazi.asp, line 677 | | |