Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Her yaþamda öyküler saklýdýr... Ve kimilerinin yaþamlarý Kendileri bilmeseler de bir gün elbet öykülerde yer alýr... 19 yaþýndaydý henüz... Simitçiydi... Memleketimin unutulmuþ bir köþesinde bir iþçi ailesinin bilmem kaçýncý çocuðu olarak dünyaya gelmiþti. Ve O dünyaya geldiði ilk anda, birileri O’nun tüm umutlarýný çekip alývermiþti. Bazý öyküler hep ayný baþlar yoksulluk varsa içinde. Baba yoksul,baba cahil. ”Tanrý verir ya rýzkýný. ”Erkek ya o,erkek adamýn bissürü çocuðu olmalý. ”Anne yoksulluktan ve kimbilir kaçýncý çocuða hamile olmaktan periþan. Sýrtýnda hayatýn ve karnýndaki doðmamýþ bebeðin aðrýsý... Bilmemkaçýncý çocuktu O. Aðabeyleri vardý. Ablalarý da vardý ama Onlarý zaten hiç kimse insandan saymazdý.... Doðar doymaz babasýna haber saldý köylüler. ”Gözünaydýn oðlun oldu yine.” Baba kasým kasým kasýlmakta. Ýþsiz güçsüz oturduðu kahveden bir koþu eve. Anne bitkin, halsiz, yorgun... Kaçýncý iþkencedir bu çektiði? Her çocuk ayrý bir can alýyor O’ndan. Kanamasý mý var nedir? Geçer mi acep? Geçer geçer... Daha öncekiler geçmedi mi? Ne olsundur adý? Ahmet mi, Mehmet mi? Ne fark eder? Ahmet olsun hadi. Deðil mi ya mübarek Peygamber ismi? Yoksul çocuklarýn kaderi ayný, öyküleri de... Yoksulluða,açlýða raðmen büyüdü Ahmet... Baba iþ peþinde, baba umut peþinde. ”Hadi gidiyoz”dedi birgün. ”Kalkýn Böyükþehir’e gidiyoz.” “Böyükþehir de ne ki?” “Angara’ya gidiyoz.” “Gidiyoz da ne ederiz orada bey?” Analar sorar hep, analar düþünür. Sordu Ahmet’in yorgun anasý. Baba zaten býkmýþ iþsizlikten. Bir umut fabrikada iþ bulursa,iyi olmaz mý? Bak bilmem kimlerin oðlu çalýþýyor iþte Kocaþehir’de. “Gidiyoruz” dedi baba. Hazýrlandýlar ve kimbilir hangi yýlýn,hangi ayýnýn bilmem kaçýncý günü Böyükþehir’e yola çýktýlar... Adý Ahmet’ti... 19 yaþýndaydý... Simitçiydi... Ne anlatýlýr ki baþka O’nun çocukluðu hakkýnda? Yoksuldu ve çalýþmak zorundaydý. Okumadý Ahmet, ya da okuduysa da ilkokulu bile sonlayamadý ve O’na kimse dönüp te “Okumak ister misin?”diye sormadý... Simitçiydi... Kendisinin bile unuttuðu bir zamandýr simitçiydi.... Kaç bahardýr, kaç yazdýr, kaç kýþtýr ayný yerde ayný mekanda durdu bekledi lacivert elbiseli lüks arabalý beyefendilerin kendisinden simit almasýný? Millet Meclisi’nin kapýsýnýn tam karþýsýnda senelerce durdu bekledi.... Aklýnýn ermediði, sýrrýnýn ermediði bu koca amcalara baktý durdu hep... Kimisi aldý simitlerini ve bunlarýn çoðu bir gün bile: ”Bugün nasýlsýn?”demedi... Bir tek ceketi vardý yaz kýþ giydiði. Yazýn aðaç altýnda dururdu ya sýcak pek etkilemezdi. Ama kýþ geldi miydi Ankara’nýn dondurucu soðuðu iliklerine iþlerdi. Yakasýný kaldýrýrdý ceketin ama bu hiçççç fayda etmezdi... Kaç kere elleri uyuþmuþ halde gitti eve, kaç kere mosmor oldu ayakparmaklarý,bilmezdi? Bir sevdiði olmalýydý. Vardý vardý, mahallenin en güzeliydi,adý: Zeynep’ti. Sakýn ha Ahmet’in karþýlýksýz bir aþk acýsýyla yanýp tutuþtuðunu düþünmeyin. Ahmet mertti, sözünün eriydi ve birine O’nu sevdiðini söylemekten hiç ama hiç çekinmezdi. Daha ilk görüþünde aþýk olmuþtu Zeyneb’e ve birgün karþýsýna çýkýp içindeki her þeyi söyleyiverdi. Zeynep te aþýktý Ahmet’e ilk görüþten beri ve Ahmet’in sevgisini itiraf ettiði o günden sonra O’nu tarifsiz bir aþkla sevdi. Öyle severlerdi ki birbirlerini, iki sevgili ne zaman baþ baþa kalsalar birbirlerine dokunan elleri titrerdi. Evlilik vardý Ahmet’in aklýnda, askerliðini yapýp gelsindi isteyecekti Zeyneb’i... Ama demiþtik ya birileri o daha doðar doðmaz O’nun tüm umutlarýný alývermiþti. Yoksulluk aynen devam düzelen yok, düzeleceði de. Her gün son model arabalar geçiyor Ahmet’in önünden ; bakanlar, baþbakanlar, milletvekilleri. Sorsa Ahmet bir gün, yalvarsa Onlara bir iþ bulmalarý için kendisine. Söz, yüzünü kara çýkartmazdý Onlarýn. Deli gibi çalýþýrdý. Yeter ki birileri O’na iþ bulsundu... Ama gururluydu Ahmet. Bu istek içini yakýp kavursa da önünden geçen son model arabalarýn sahiplerinden bir gün olsun bile hiçbirþey dilemedi.... Yine kýþ geldi Ahmet, üþüyorsun ellerin buz... Kaç simit kaldý arabanda? Satabilecek misin onlarý?... Bu adamlarýn hepsi çýkmazlar ki lokantalardan kebap salonlarýndan... Ne yapsýnlar senin simitlerini? Bugünkü hasýlat ne Ahmet? Yeter mi bu, eve, sana, kardeþlerine, annene, babana,hayallerine? Ya yaþamayý dilediðin o basit hayata? Uyuyamýyor Ahmet, kabuslar giriyor uykularýna. Hasta olmuþ, soðuk dýþarýsý, kalk sabahýn köründe, kahvaltý nedir bilmeden çýk yola. Hergün ayný þey Ahmet, her gün ayný þey. Kaç simit satsan da çýkartýrsýn bugünü? Hesap yap Ahmet. Kaldýr ceketinin yakasýný, ellerini cebine sok. Bak o arabalardan biri uzattý baþýný. Simit istiyormuþ. ”Kaç lira?Yav amma da pahalýymýþ, baksana simit fiyatý bir ekmek parasý. ”Gülsün mü aðlasýn mý Ahmet? Uyku yok gecelerdir. Kimseyle konuþmaz oldu Ahmet, yemez içmez oldu.Düþünceler içinde evin bir köþesinde. Buz gibi soðuk içerisi. Odun bitmiþ, odun almalý ya da bir yerlerden birkaç çalýçýrpý bulmalý. Kimse sormadý Ahmet’e ne ailesi, ne önünden geçen arabalarýn içindeki kocaman insan kalabalýðý “ne düþünüyorsun,hayallerin ne “diye? Kimse sormadý ya da sorduysa da Ahmet aðzýný açýp birkez bile olsun onlarla konuþmadý... Büyüdü Ahmet’in içinde hepsi, büyüdü, kocaman oldu... Her soruya yenisi eklendi ve Ahmet yorgun bedeniyle, yorgun beyniyle bunlarýn hiçbirine çare bulamadý... Bir çare buldu da bunu bile kimseye söylemedi.... O gece de kabus görmüþ olmalý... Sabah kalktý Ahmet, soðuktu hava, kapkaraydý heryer. Karanlýk gözünü korkuttu Ahmet’in. Çünkü Ahmet çocukluktan beri karanlýktan korkardý... Yola çýktý, dedik ya her þey ayný. Ýþ ayný, yaþam ayný, yer ayný, soðuk ayný... Soðuk iyice yok etti umutlarýný Ahmet’in. Ellerini hissetmedi ceplerine soksa da . Ceketinin yakalarýný kaldýrdý. Kar baþladý belki o sýrada. Ankara’nýn karý içine iþledi Ahmet’in ve soðukla ve karla umutlarý iyice yok olmaya baþladý. Kimse yoktu sokakta. ”Ýn cin top oynuyor”derler ya. Ýn cin kartopu oynuyordu. Kar bembeyaz yapmaya baþlamýþken heryeri, Ahmet aðaçlarýn altýna sýðýndý.... Bembeyaz oldu saçlarý Ahmet’in, ýslandý. Kendini bir aðaca yasladý, büzüþtü. Bir þarký mýrýldandý içini ýsýtmak için, belki korkularýný bastýrmak için... Kafasýný kaldýrdý, aðacýn dallarýnda bir þey aradý. Eli cebine gitti ve dün akþam aldýðý bir miktar ipi cebinden çýkardý. Taburesine çýktý, aðaca elini uzattý. Saðlam bir dal aradý donmuþ elleriyle. Dalý buldu. Ýpi geçirip daldan sýmsýký düðüm yapýp baðladý. Ýpin bir ucunu da boynuna geçirebileceði bir biçimde düðüm yaptý. Boyu uzundu Ahmet’in, ama taburesi alçaktý. Ama yapmalýydý Ahmet, yapacaktý. Son bir kez kontrol etti her þeyi. Ýpi, tabureyi... Arkasýný dönüp simitlerine baktý mý, korktu mu, dua etti mi? Kimbilir?... Ahmet kendini sonsuzluða býraktý... 19 yaþýndaydý.... Simitçiydi... O’nu aðaçta sallanýr bulduklarýnda üzerinde ceketi vardý, ayak ucunda ekmek teknesi... Hava aydýnlandý, Ankara uyandý.... Son model arabalarýyla lacivert elbiseli ve kalýn mantolu amcalar geçmeye baþladý Ahmet’in önünden... Ve sonra birileri Ahmet’in farkýna vardý... Ertesi gün gazetelerin ikinci sayfalarýnda Ahmet’in fotoðrafý vardý... “19 yaþýndaki simitçi kendini astý.” Her yaþam bir öyküdür aslýnda... Her yaþamda öyküler saklýdýr... Ve kimilerinin yaþamlarý Kendileri bilmeseler de bir gün elbet öykülerde yer alýr... Ahmet bilmeden bir kahraman oluverdi öykümüzde... Kahramanlar ölmezler... Ahmet de kahraman olduðuna göre... Ama bir de bu yazýyý yazanýn elinde olsaydý bu acý öykünün kahramaný Ahmet, bambaþka ve umut dolu bir öykünün kahramaný olarak þu anda Asker Ocaðý’nda olur ve sevdiðine, biricik Zeyneb’ine mektubunda þunlarý yazardý: ”Zeyneb’im, sensizlik öyle zor ki...” Öyküyle ilgili kýsa bir açýklama: Bu öyküyü gazetede okuduðum bir haberden etkilenerek, bu olayýn üstünden aylar geçtikten sonra yazdým. Birþeyler beni yazmam için dürttü aylarca. Ýçimde hep bir þeyler acýdý bu haberi okuduðum ilk andan beri ve 19 yaþýnda ölümü seçen bu genç kardeþimin bir öyküde yer almasýný çok istedim çünkü. Haberin ayrýntýsýný ve intihar eden simitçinin adýný hatýrlamadýðýmdan O’na kendim isim vermeyi uygun gördüm ve her öykü yazarýnýn yapacaðý gibi bu olayý baþka þekilde kurguladým kafamda. Sonradan gazete arþivlerinden intihar eden 19 yaþýndaki simitçinin adýnýn Tuncay olduðunu öðrendim. Bundan sonra gerek hikayenin kurgusunu bozmamak, gerek O’nun adýný dile getirerek anýsýna saygýsýzlýk etmemek için hikayede bir deðiþiklik yapmadým. Tuncay ölümü deðil, güzel bir yaþamý hak etmiþti... Umarým öyküsünü yazmakla sevdiklerine ve Tuncay’ýn anýlarýna saygýsýzlýk etmemiþimdir.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © HAKAN ÞEVKET TELKES, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |