..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Modern > Mehmet Yusuf Yahyagil




4 Mayýs 2003
Rosamund'u Anýmsatan Kadýn  
Mehmet Yusuf Yahyagil
Bir erkek, bir kadýna niçin ilgi duyar? Yoksa, bu ifadeyi, bir kadýnýn hangi özellikleri bir erkeði etkiler olarak mý deðiþtirmeli? Güzel ya da feminen ya da cinsel-çekicilik ve kadýnlar ve erkekler ve etkileþim...


:BJGI:
Rosamunde’u anýmsatan kadýn

Sýradan ama temposu hýzlý bir iþ günüydü. Bireysel bir yaþam biçimine dönüþtürdüðü profesyonellikle, zihnindeki düþünce sarmallarýnýn; belki biraz bezginlik, belki de belirsizliklerin yarattýðý ve kimi iþ arkadaþlarýnýn bir türlü alýþamadýklarý ciddi-kavgacý bir yüz ifadesiyle odasýnda tek baþýndaydý. Yapýlmasý gereken rutin iþleri, projelerini, mantýksal bir düzene koyabilmek için çalýþmasýný sürdürüyordu. Sonra, aklýna o geldi... Ýstemesine karþýn bir türlü karþýlýklý konuþamadýðý fakat ilk görüþünde kendini bir þekilde etkileyen genç kadýný düþündü. Aslýnda onun hakkýnda hiçbir þey bilmek istemiyordu. Sadece anlatýlmasý zor, belki beyin-kimyalarýnýn uyuþmasý olarak açýklanabilecek bir iletiþim konusuydu önemli olan onun için. Daha doðrusu, aralarýnda böyle bir uyumun olup, olamayacaðý...

Sonra bir gün önceyi anýmsadý. Odasýnda karþýlýklý yenilen birer sandviç ve içecekler... Güzel olan, bu kýsa birlikteliðin bir ilk olmasýna karþýn konuþmanýn rahat akýþýydý. Doðal olarak þundan, bundan ve biraz da kendilerinden söz etmiþlerdi. Hoþuna giden, kadýnýn ilk kez karþýlaþtýklarý yer olan resmi nitelikteki toplantýda, kendisinin yönelttiði bir soruyu anýmsatmasý olmuþtu. Buradan yola çýkarak kentin yiyecek-içecek mekanlarý üstüne sohbet ettiler bir süre. Adamýn aklýnda ise, karþýlýklý bir kahve içip, konuþmak için yaptýðý bu davetin bir-iki iþ-arkadaþýnýn ilgisini gereðinden çok çekmesinden doðan kýzgýnlýk vardý. Doðru, diðerleriyle ille de oturup konuþmak arzusunu duymamýþtý ama bu, onun seçimiydi. Bu duygusundan açýk yüreklilikle ona da söz etti.

Aslýnda daha önce de yaþamýþtý bunlarý. O büyük gruptan bir tek o, yalnýz onunla anlaþabilmiþti. Birbirlerinden hoþlanmýþlardý. Birlikte gezmiþler, Ýstanbul’un orta yerinde sarmaþ dolaþ oturmuþlardý. Oysa ki her ikisi de birbirine aþýk deðildi, sadece olabildiðince dürüst, içlerinden geldiði gibi ve açýk davranýyorlardý. Sevgileri, kendi içlerindeki duygu yükünü boþaltmaktan öte gitmemiþti ama güzel bir uyum yapmýþlardý. Adamýn gözlerinin önünde Arzu’nun mini eteklerini giyip, her defasýnda çeþitli aksesuarlar kullanarak onun için özel bir defile yaptýðý gün canlandý. O sýrada bir cinsellik de yaþamýyor deðillerdi fakat ikisi için de öne çýkan, bir duygu yükünün karþýlýklý paylaþýmýydý. Evcilik oynar gibi rahat, içten gülüþüyorlar, adam da onu izlerken hafiften þarkýlar mýrýldanýyor, arada da alkýþlýyordu. Ardýndan hazýrlanýp, üniversitenin yolunu tuttular. Ciddi mi, ciddi bir ders konusu onlarý bekliyordu... Yýllar öncesinin bu anýsý gene gülümsetti adamý.

Sonra oturup, kaç tane Arzu tanýdým diye düþündü adam. Arzu, Ayþe, Elvan ya da baþkalarý. Ama anladýðý bir gerçek daha vardý. Yeni tanýþtýðý, ilk dostluk adýmlarýný attýðý bu güzel kadýnla konuþurken hiç de yabancýsý olmadýðý o duyguyu tekrar yaþamýþtý. Bunun nedeni þimdiye dek arkadaþlýk yapabildiði diðer kadýnlarda bulduðu doðallýk, içtenlik ve olaylarý ya da insanlarý olduðu gibi kabullenme davranýþýnýn izine onda da rastlamasýydý. Ve kuþkusuz yalýn bir güzellik ve çekiciliðin varlýðý...

Ertesi gün tekrar karþýlaþtýklarýnda söz döndü, dolaþtý nasýl olduysa çapkýnlýk konusuna geldi... “Siz, çapkýn birisi misiniz?” diye sormuþtu kadýn ona. “Hayýr” dedi, kýsaca, “üstelik çapkýnlýk öykülerini anlatanlardan da nefret ederim.” Oysa ki söylemek istediði tam olarak bu deðildi.

O, kýsaca þunlarý dile getirmek istemiþti;

“Hayýr, çapkýn filan deðilim; kadýnlar, benim için dünyayý anlamlý kýlan varlýklardýr. Ancak kimi kadýnlarýn ve erkeklerin bir nedenle yapamadýklarýný, yapmadýklarýný ya da paylaþamadýklarýný günlük yaþamlarýnda çarpýtarak çevrelerindekilere yansýtmalarý beni hep rahatsýz etmiþ ya da ben rahatsýz olmuþumdur. Amaan ne bileyim, iþte... ‘allaturca’ bir toplum yapýsý ve buna uygun deðer-yargýlarý, özellikle kadýn-erkek iliþkilerinde kimileri tarafýndan bir çeþit onay alýnmasýný gerektiriyor ve bütün sorun da bundan kaynaklanýyor, iki yüzlülük bunun için doðuyor. Aslýnda bir Batý ülkesinde de durum her zaman farklý deðil... Farklýlýk oluyorsa eðer bu, yaklaþým tarzýnda, daha doðrusu yaþama bakýþ biçiminde, insanlarýn kiþilik yapýlarýnda, beklentilerinde gizli. Bu konuda benim ‘doðrum,’ genelde kadýnlara içimden geldiði gibi yaklaþmaktýr ve bundan da hiçbir þekilde, hiçbir zaman piþmanlýk duymadým.”
Sonra da ekledi; “Hiç üzülmedim, diyemiyorum...”

Aklýnda bir fotoðrafa bakar gibi gene çok öncesine ait bir aný belirdi. Kalabalýkça gidilen bir grup yemeðine iliþkin bir anýydý bu... Ve o geceki yemekte dikkatini çeken, yanýndaki deðil; karþýsýndaki kadýn olmuþtu. Objektif olarak onlara baktýðýnda yanýnda oturan kadýn kesinlikle daha güzeldi. Ama dinlemeye deðer bir þeyler söyliyemiyor, önceden planladýðý, diðerlerinden istediði tarzda bir tepki almaya yönelik bir konuþmayý sürdürüyordu... Doðallýk bir tarafa, yapaydý ve belki de bütün istediði, birlikte olduðu diðer kadýnlardan daha farklý olduðu izlenimini vermekti. Böyle bir toplantýda nasýl davranýlacaðýnýn uygulamasýný yapmaya çalýþýyordu.

Erkeklerde pek yaþanmayan bir duyguydu bu... En azýndan erkekler bu davranýþlarýný hemcinslerinin yanýnda yapmazlardý, genellikle tabii! Bilemiyordu... Oysa karþýsýnda oturan kadýnýn elindeki kadehi uzaktan gelen müziðin etkisiyle abartmadan sallayarak içinde olduðu ortamdan zevk almaya çalýþmasý, sohbete katkýsý çok, çok daha içtendi. Ona baktý, gülümsedi. Yanýt gecikmedi. Çevrelerinde heyecanlý bir konuþma sürerken, onlar birbirleriyle tek-tük sözcükler sarf ederek anlaþabiliyorlardý. Bir süre sonra da beklenen diðer tepki geldi. Yanýndaki kadýn, doðrudan diðer kadýný hedef almýþ, bir baþka anlamsýz soru yöneltiyordu:
“Ne o, neler karýþtýrýyorsunuz? Dinlemiyorsunuz bile beni deðil mi?”

Doðru, dinlemiyorlardý! Hatta ikisi de farkýnda bile deðildiler kadýnýn nelerden dem vurduðunu... Aslýnda belli bir þey anlattýðý da söylenemezdi, ortadan konuþup duruyordu. Amacý gecenin dinlenen, beðenilen kiþisi olmaktý. Fakat evdeki hesap çarþýya uymamýþ, gruptakiler ona karþý kayýtsýz kalmýþlardý. Herkes geceye bir renk katmak, hoþça bir zaman geçirmek istiyor ve espriler üreterek ya da anekdotlar aktararak tipik bir meyhane kültürü oluþturmaya çalýþýyordu. Buna uyum yapamayýnca da güzel kadýn dýþlanmýþtý.

Ne kendisi, ne de karþýsýnda oturan kadýn herhangi bir yanýt verdi kadýnýn sitemine. Sanki önceden kararlaþtýrýlmýþ gibi kadehlerini kaldýrdýlar masadakilere, yaþanan bir anlýk gerilim daðýldý, gecenin hareketliliðinde eridi, yok oldu. Ama tam bu anda ikisinin de birbirlerine anlamlý anlamlý baktýðýný sezen olmuþ muydu, bilinmez....

Niçin aklýna gelmiþti bu olay þimdi? Nedeni açýktý, yeni tanýþtýðý bu güzel kadýn da acaba kendisinin doðallýðýndan mý kuþku duyuyordu? Yoksa yaþ farký mýydý ya da tamamen bir baþka þey miydi sorun olan?

“Sanmýyorum.” Dedi kendi kendine ama doðrusu, emin de olamýyordu... ‘Fazlasýyla’ ya da ‘yeterince’ beðenilip, beðenilmediðinden de emin deðildi. Ve onun içindir ki adam her zaman yaþamadýðý bir çeþit rahatsýzlýk duygusuyla, bu yeni tanýþtýðý kadýna o gün çapkýnlýk üstüne bir þeyler söyleyemedi. Konuþamadý. Oysa ki düþüncelerini çok rahat aktarabilen birisiydi o, ama yapamamýþtý galiba.

Bir ertesi gün ayný duyguyla iþyerindeydi. Bu ‘çapkýnlýk’ sorgulamasý onu rahatsýz etmiþti. Odasýnýn penceresinden dýþarý baktý. Rüzgarýn etkisiyle griden, laciverte dönüþen denizin muhteþem renk mozaiðine daldý bir süre. Ne ilginç, kadýnýn gözlerinin rengini zihninde canlandýramýyordu ama önceki gün elbisesinin renginin ona ne denli yakýþtýðýný söylediðini anýmsýyordu. Zorlukla kendi kendisini daha rasyonel düþünmek ve öyle davranmak için ikna etti. Belli bir psikoloji bilgisinin ancak bu kadar yararý olabiliyordu. Niçin böyle bir huzursuzluk duymuþtu, kendisi de anlamýyordu. Yalnýzlýk duygusu mu? O alýþýktý buna; hem yalnýzlýðý, hem birlikteliði yaþatan dostlarý, arkadaþlarý vardý.

Var mýydý? Yalnýzlýk duygusu yaratanlar çevresindeydiler çoðu zaman. Ya birliktelik duygusunu yaþatanlar? Son zamanlarda Arzu’lar, Ayþe’ler yoktu yanýnda. Keþke Elvan ona gene gözlerinin içine bakarak bir þarký söyleseydi... Evet, Elvan kesinlikle kendi kendisinden korktuðu için uzaklaþmýþtý. Herkes ya da tanýdýklarýnýn çoðu bir nedenle birbirinden uzaklaþmýþtý. Ve þimdilerde bu genç kadýnýn gözlerinde gördüðü doðallýk, ona bir süredir yaþayamadýðý tüm güzel duygularý yeniden anýmsatmýþtý. O gözlerde sezinlediði, içinde pýrýltýlar olan bir ýþýk, mavimsi bir ýþýktý...

Niçin mavi? Capella’ya söylemiþti bunu. Capella... Uzaklardaki bir yýldýzýn adý ve bu yýldýzýn adýný kullanan bir kadýn. Kadýnlar ve bir gecelik de olsa arkadaþlýklar, paylaþýmlar... Yaþamýn güzel boyutu...

“Evet, yaþam bu” dedi adam kendi, kendine... Geleceði çok düþlemeden, tek bir günü anlamlý kýlabilmek sanýlandan çok daha fazla akýl ve beceri istiyordu. Zaten kaderi fazla ciddiye almazdý o, daha doðrusu her olayda kader ile bir baðlantý kurmazdý. Göremediði bir gelecek için de asla “benim deðil” dememiþti. Böyle düþünmemiþti. Bir zamanlarýn o çok popüler þarkýsýnda dile getirilenin tam aksine...:

“Que sera, sera,
What ever will be, will be...
Future is not ours to see!”

Böylesi bir yaklaþým biçimi onun kabul edemeyeceði bir þeydi. Yaþama hemen boyun eðmemekti onun parolasý. Çok baþarýlý olamasa da.

Adam bu satýrlarý yazdýðý bilgisayarýný kapatmadan niçin o kadýna tutuk davranýyorum diye epey düþündü. Sonra bir kadeh içki içmeye karar verdi. “Boþ ver” dedi kendi kendine, nasýlsa dünya dönüþünü sürdürüyordu... Ansýzýn “Rosamunde Uvertürü” geçti aklýndan. Yoksa bir uvertür deðil de bale müziði miydi o? Schuman mýydý, Schubert miydi kompozitörü, onu da anýmsayamadý. Oysa ki o içli, anlamlý, etkileyici melodiyi net olarak duyabiliyordu þu anda bile. Tanýþtýðý bu sade, güzel kadýnla, iki yüzyýl öncesinde yaþamýþ olan Rosamunde arasýnda baðýntý olabilir miydi? Niçin anýmsamýþtý bu romantik yapýtý? Bilemiyordu. Müziðin gizemi de iþte bu olmalý, diye düþündü.

Ýþin daha ilginç yaný, bu baðýntýyý netliðe kavuþturacak herhangi bir þeyi aylar sonra da öðrenemeyecek olmasýydý. Diðer taraftan, kadýn her zaman olduðu gene zarif, gene güzel ve çekici idi. Hareketleri ölçülü ve tutarlýydý. Ne var ki bu tutarlýlýk acaba kadýnsý bir oyunun parçasý mýydý? Yaþam deneyimi, ona -uygun bir tarz ve zamanda yöneltilmek koþuluyla- hiçbir þekilde hiçbir kadýnýn, karþý cinsin beðenisine tümüyle kayýtsýz kalamayacaðýný da öðretmiþti. Ne fiziksel özellikler, ne yaþ, ne statü ne de bir baþka nitelik bu kuralý çok fazla deðiþtirmiyordu... Gene de bu kadýna çok dürüst davranmasýna karþýn beklediði tepkinin çok azýný alabiliyordu. Onun güzel gözlerindeki o gizemli mavimsi parýltý her zaman dikkatini çekiyor, biçimli, kararýnca dolgun dudaklarý karþý konulmaz bir öpme arzusu uyandýrýyor ve gülüþü, özellikle gülüþü, bir pýnarýn akýþý gibi hoþ bir duygu yaratýyordu. Kesinlikle anlamadýðý, niçin onunla karþýlaþtýðýnda genelde biraz tutuk davrandýðýydý.

Kadýn denilen varlýðýn temel özelliði olmasý gereken ‘feminen’ ya da ‘kadýnsý’ nitelik her zaman herkesde böylesine dikkat çekmiyordu. Ancak feminen nitelik, salt güzellik ya da cinsel çekicilik de deðildi. Bu, týpký erotizm ile porno ya da fiziksel güzellik ile cinsel çekicilik arasýndaki hassas baðýntý gibiydi. Güzelliði ön planda olmayan ama feminen yönü aðýr basan bir kadýn ile gene güzelliði çok öne çýkmayan fakat çekici bir kadýn arasýndaki fark; adamýn anlayýþýna göre, duygusal ama güzel bir kadýn ile duygusal olmayan fakat güzel ve çekici bir kadýn arasýndaki farklýlýktan daha deðiþikti. Daha olumluydu... Bunun nedeni, tanýmý zor olan ancak belli fiziksel niteliklerle saptanabilecek ortalama bir güzellik unsurunun olmasý koþuluyla, bir kadýnýn feminen yönünün insan iliþkilerinde ön planda olup, olmadýðýyla ilgiliydi. Ýþte karþýsýndaki kadýn, onu güzelliðinden çok bu kadýnsý, feminen yönüyle etkiliyor, duygusal yapýsýný belirginleþtiriyor ve belki, olduðundan daha da çekici kýlýyordu.

Birlikte olabilseler, acaba yoðun bir duygusal iletiþim olabilir miydi? Bunun yanýtý sanki daha bir olumlu gibiydi ama onun özel yaþam alanýna giremiyordu bir türlü... Ve doðal olarak bu durum, kadýný daha eriþilmez yapýyor ve onu için de ilgi duyduðu bu güzel kadýný milyonlarýn tanýdýðý popüler bir isimle deðil, çok az insanýn adýný iþittiði ve bireysel özellikleri hakkýnda da kimsenin bilgisi olmadýðý ama ünlü bir kompozitörü derinden etkilemiþ olan gerçek bir kiþi ile, Rosamunde ile özdeþtiriyordu.

Kadýn için bir piyano sonatý ya da bale müziði besteleyemiyorsa da elinden geleni yapýyor, içtenlikle bu satýrlarý yazýyordu. Kadýný da yazdýklarýndan haberdar edecekti... Beðenir miydi, bilinmez ama hiç deðilse ‘hoþlanýr’ diye düþünüyordu, belki kendisinden çok hoþlanmasa da... Ancak beðeninin ya da sonrasýnda sevginin her zaman karþýlýk bulmayacaðýný bilecek kadar da anlayýþlý ya da deneyimliydi.

Ýçinde bir garip sýkýntý, gözlerinde kadýnýn hayali, aklýnda onun eline kondurduðu öpücük, yüreðinde de evet, galiba alýþýlmýþýn dýþýnda bir çarpýntý ve beyninde sanki biraz dýþlanmýþlýk duygusu vardý. Oturup bunlarý yazmasý baþka nasýl açýklanabilirdi ki? Ne yazýk ki bildiði tüm araþtýrma yöntemleri bu kez yardýmcý olamýyordu ona... “Belki daha iyi psikoloji bilebilseydim” dedi kendi kendine ama tanýdýðý psikologlarýn çoðu aklýný, irdeleme gücünü deðil, okul bilgisini kullanan sýradan meslek elemanlarý; bir bölümü de kendileri psikolojik tedaviye gereksinim duyabilecek kimselerdi. Sadece iki istisna vardý tanýdýklarý arasýnda. Birisi erkekti ama bir dostluklarý yoktu, diðeri ise bir kadýndý ve onunla da bu konuyu hiçbir zaman konuþamayacaðýný biliyordu.

Birden parmaklarý durdu, gözleri monitöre takýldý, ‘kaydet’ düðmesine bastý. Belki yarýn bu yazdýklarýný O’na verirdi, belki de sadece bir bölümünü... Ýsabet ki yarýný bekleyecek zamaný vardý.

Birden durakladý. Gerçekten yeterli zamaný var mýydý? Aslýnda olmadýðýný iyi biliyordu. Ayrýca hiçbir zaman sabýrlý olamamýþ, üstelik sabrýn da ‘fazilet’ olmadýðýna inanmýþtý. “Ne yapmalýyým” diye düþündü, müzik setine Schubert’in Rosamunde Uvertürünü içeren CD’yi yerleþtirirken....

.
Mehmet Y. Yahyagil



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kaçamak
Kaçamak


Mehmet Yusuf Yahyagil kimdir?

Akademisyen. . . Düþünce üretmeye, analitik düþünmeye önem veren, toplumsal ve kültürel oluþum ve deðiþimlere duyarlý bir dünya vatandaþý

Etkilendiði Yazarlar:
Dostoyevski, Çehov, Tolstoy, Faulkner, Miller, Beethoven, Bach, Schubert, Schuman, Gershwin


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Yusuf Yahyagil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.