Herkesin evinde oturup yorgunluðunun son demlerini atmaya çalýþtýðý bir pazar gününün prime-time saatleri içerisinde, televizyon ekranlarýnýn alt kýsmýndan akmaya baþlayan yazýlarla beklenen savaþ nihayet baþladý. 11 Eylül'de ABD'ne karþý gerçekleþtirilen terör eyleminin ardýndan atýlmaya baþlanan savaþ çýðlýklarý sonunda meyvasýný verdi ve süper güç baskýdan bunalarak ilk füzelerini Afganistan semalarýna gönderdi.
Aklýmýza "Peki þimdi ne olacak?" sorusu takýlýyor. NATO'nun 5. maddeyi yürürlüðe sokmasýyla, ABD'yle birlikte, diðer NATO ülkelerinin olduðu gibi, Türkiye'de savaþýn tarafý oldu. Kuzey Atlantik Paktý'nýn müslüman nüfus oraný en yüksek ülkesi olan Türkiye, Usame Bin Ladin'in "Bu, müslümanlara karþý açýlmýþ bir savaþtýr" telkinleri sonucu, henüz ufukta görünmese de, Ýslam dünyasýna karþý bir cephede yer almýþ oldu. Bütün bu geliþmeler, yakýn bir zamanda yapýlacak olan Ýslam Konferansý'ný çok önemli bir hale getirdi. Eðer Taliban ve Bin Ladin'in kýþkýrtmalarý, diðer Ýslam devletlerini ABD'den desteklerini çekmeye yöneltirse, Türkiye ne yapacak. Bu konu önümüzdeki günlerde çok tartýþýlacak. Savaþ, özellikle Irak ya da henüz adý fazla ortalýkta dolaþmayan Suriye, Libya hatta Ýran gibi ülkelere de sýçrarsa gerçekten çok zor durumda kalacaðýz. Ekonomik krize bir de din krizi eklenecek. Asýl o zaman laik miyiz, yoksa bir Ýslam devleti miyiz göreceðiz.