Ýnsanlýðý tanýmak insanlarý teker teker tanýmaktan kolaydýr. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Masalsý Ayetlerin Yayýlmasýndaki Sorumluluðumuz Eðitim ve yazýnýn olmadýðý cahilliðin hüküm sürdüðü çaðlarda olduðu gibi, düzenli eðitim ve yazýnýn olduðu günümüz modern insaný da, yine tanrý din adýný kullanarak her türlü çirkefliði yapýp hep iktidar oluyor? Ve akýl (US) yoksunu bu anlayýþ her toplumda nicel olarak hâlâ yüksek bir sayýyý oluþturuyorsa ki öyledir, onur ve tam akýl hangi insanda nasýl, ne þekilde ne zaman var edilecektir? Veya aklýn tüm insan topluluklarýnda neden tam oluþturulamadýðý üzerine düþünülüp, insan karakteriyle ilgili daha gerçekçi yeni bir sýfatlandýrma gerekiyor. Üstelik bunlara demokrat, devrimci, eþitlikten yana olduðunu söyleyen sahtekârlarda eklendiðinde, gerçek insani düþünen kiþiler yok denecek kadar azdýr. Bu durum insanca yaþamak isteyenleri korkutuyor. Çünkü yaþanan haksýzlýk, çatýþma, ölümcül katliamlarý sözde kýnayanlarýn çoðunluðu, direkt ya da dolaylý yalancý düzenbazlarýn arkasýndan gitmeye devam ediyor. Böyle olmasaydý yalancý tanrýsal masalsý ayetlere sarýlanlar sürekli iktidar olup düzenlerini sürdürmezlerdi. Yine de tüm olumsuzluklara raðmen sayýlarý sýnýrlý olan felsefeci, bilim insaný, entelektüel ve hümanistlerin tek doðru tezleri, gerçek düþüncenin demokrasilerle kavranabildiðini kanýtlamýþ olmalarý. Ancak bunu herkes kendi egoist çýkarlarýna uygun düþecek þekilde yorumlayýp uyguladýklarýndan, istenilen sonuca ulaþýlamýyor bir türlü. Diðer bir önemli nokta; hümanist, sosyalist, komünist ve demokrat düþünceden olanlar, bazý ülkelerde uzun süre iktidar olduklarý halde, yönettikleri toplumlarý dönüþtürememiþ olmalarýnýn özeleþtirisini vermiþ deðiller. O zaman ya kendileri yetiþmiþ akýllý insan olamamýþlar veya mevcut topluluklarýn çoðunluðu, henüz yarým akýllý insan aþamasýnda bile deðiller. Tanrýsal dini ýrkçý anlayýþa sahip cambazlar ise, en ufak çekinceye meydan vermeden, mevcut insan topluluklarýnýn hayvandan daha geri olduðunu belirterek, dünyada kullanýlacak en iyi araç þeklinde deðerlendirip, kendileri açýsýndan doðru sonuç almýþlar ve alamaya da devam ediyorlar. Çünkü insanlarda þekillenmiþ zeka ve düþünce seviyesi; sorgulayaný, araþtýrýp düþüneni deðil, içeriði tamamen boþta olsa, direkt sahip olmak istediði duygularýna hitap eden yalancý, soyut kavramlara daha büyük önem verip arkasýndan gidiyor. Buna neden olan temel kaynaksa, sorgulayýp düþünerek tartýþýp yaþamak istisna kiþilerin dýþýnda, büyük çoðunluk için yorucu, can sýkýcý ve zaman alýcý olduðundan, sürekli basit ve hazýr olana yöneltmektedir. Ýnsan karakteriyle ilgili bu vb. noktalar neden daha derin incelenip çözümler bulunmuyor? Hümanist uzaman ve teorisyenler; insanlarda mevcut olan psikolojik her noktayla ilgili derin incelemeler yaparak, insanýn daha gerçekçi yapýsýna ulaþýp, kiþi ve devlet yaþamýnýn deðiþtirilmesini zorlamalýlar. Bu konuda birinci derecede görev ve sorumluluk alacak uzmanlardan psikolog, sosyolog, antropolog ve pedagoglar çalýþmalarýný daha yüksek seviyelere çýkarmalarý gerekiyor. Böylece insanlýða hitap eden etmeyen tüm edimler ve alýþkanlýklar net çizgilerle ayrýþtýrýlmalýdýr. Ayný þekilde kutsal olan olmayan her düþüncenin üst düzeyden altýna kadar basit kiþilikler belirlenip tecrite alýnmalý. Örneðin demokrasi, insan hakký, özgürlük gibi insani yaþam hak edene tanýnmalýdýr, hak etmeyenler maddi manevi belirli yaptýrýmlara tabi tutulmalý. Bu düþünceyi bazýlarý Hitler'in esir kamplarý gibi anlamamalý. Bizim bahsettiðimiz kesinlikle esir ya da zorunlu çalýþma kamplarý deðildir. Yerel ve ulusal yönetimler namuslu, gerçek adalete sahip olurlarsa, kötülerle iyiler çok rahat bir þekilde birbirlerinden ayrýþýrlar. Ýnsanlýk kurallarýna uymayanlar belirli bölgelerde tecrit edilerek sürgün veya zorunlu ikamete tutulmalýdýr. Diðer topluluklarýn içerisine girmeleri sýnýrlý olmalý. Ýnsani yaþamýn ne olduðunu o zaman daha net anlayacaklardýr. Tecrit ve zorunlu ikamet yapýsýna gerek geçmiþten gerekse günümüzden bazý örnekler þu þekildedir. Örneðin Kýzýlbaþ Alevilikte; düþkün, arsýz, yolsuz ve Aleviliðin (Ýnsanlýðýn) kurallarýný ihlal eden kiþilere (Düþkün) en büyük ceza olarak tecrit uygulanmýþtýr. Kýzýlbaþ Alevilikte kesinlikle ölümcül ceza yoktur. Ve bu tecrit, o kiþi kendisini yeniden insanlýða uygun hale getirene kadar devam eder. Ýkinci ancak çirkin bir örnek; Hindistan'da uygulanan Kast sistemidir. Bu devletin uyguladýðý Kast ya da diðer ifadeyle tecrit sistemi, sadece zengin fakir (Sýnýf) ayrýmýna dayandýðýndan en büyük ahlaksýzlýktýr. Zengin olanlar hem kendi içlerinde hem de devletle birlikte her alçaklýðý çevirdiklerinden, Ahlakla ilgili hiçbir duygu ve düþünce hukuklarý bulunmuyor. Hitler'i eleþtiren bazý sözde demokrat geçinenler, Hindistan vb. ülkelerde uygulanan bu kast tecritini neden gündem yapmýyorlar? Üçüncü örnekse; bazý Avrupa ve Batý ülkelerinde uyuþturucu vb. alýþkanlýklarý olanlarýn kendilerine göre ikamet ettikleri yer ve takýldýklarý mekanlarýn varlýðý. Bu insanlarýn yaþam alýþkanlýklarýndan uzak kiþiler, oralara ne gider ne de muhatap olur. Herkes kendi dünyasýnda birbirini rahatsýz etmeden yaþar. Benzer örnekler üzerinde geniþçe tartýþýlýp incelendiðinde, caydýrýcý ve yapýcý kurallarý çoðaltmak mümkün. Çünkü arsýz, hýrsýz, yalancý vb. dini cambazlarý baþka türlü insan yapmak mümkün deðil. Bugüne kadar bazý toplumlarýn uyguladýðý idam cezalarý dahi caydýrýcý olmamýþtýr. Dünyanýn her toplumunda anormalliklerin arkasýnda en büyük olumsuz etkisi görülen yapý, direkt ve dolaylý tanrýsal dini kutsallýklardan baþkasý deðil. Bu masalsý yalancý ayetsel düþüncenin var oluþuna, bireylerden, toplum ve devlet düzenlerindeki uygulanmasýna, insanlarýn zayýf noktalarýný nasýl kullanarak gerçekleþtiðine derince bakýlmalýdýr. Söz konusu masalcý ayetsel yalancý anlayýþlar içerisinde Ýslam, hepsinden daha fazla tahribat yaratmýþ olup bunda ýsrarýný sürdürmeye devam ediyor. Düzenli toplu yaþamýn tamamen yükseldiði dönemlerde ortaya tek tanrýlý dini anlayýþlar çýkmaya baþlamýþtý. Bu dinler Yahudilik, Hýristiyanlýk ve Ýslam þeklinde her ne kadar farklý isimler almýþ olsalar da, üçü de tamamen ayný mantalite üzerine var olmuþlardýr. Ýslam üzerinden ifade edilenlerin yüzde doksaný, diðer iki din içinde geçerlidir. Sadece ibadet þekilleri, etnik özellikler ve yaþadýklarý coðrafyadan kaynaklý birtakým farklýlýklar görülür. Dikkat edilirse her üç tek tanrýlý din, Orta Doðu gibi coðrafi, iklimsel, yaþam olanaklarýnýn hem kolay hem de bir o kadar zor olduðu, korunma ve savunmanýn birbirine tamamen zýt bir alanda çýkmýþlardýr. Benzer coðrafi, iklim ve yaþam zýtlýklarý dünyanýn diðer kýtalarýnda da mevcuttur. Ancak Orta Doðu'yu diðer kýtalardan farklý kýlan özellik, büyük alanlarýn “ÇÖL ve KIRSAL” olmasý. Ayný zamanda iklimsel ve toprak verimliliði açýsýndan uygun bölgelerin sýnýrlý olmasý. Yine insan gücü ve diðer ilkel teknik þeylerden tutalým, birçok madenlerin buralarda daha kolay elde edilmesi. Dicle, Fýrat, Nil nehirleriyle birlikte küçük ýrmaklarýn tarýmsal sulamada kolayca kullanýlmasý. Yaþanabilir alanlarda sürekli askeri gücü elinde bulunduranlarýn rahatlýkla egemenlik kurup, çoðu yenilikle birlikte zýtlýklarýn da baþlamasýnda ana kaynak olmuþtur. Bunlara diðer birçok farklý etkenleri de eklemek mümkün. Bilindiði gibi Orta Doðu'nun avantaj ve dezavantajlarýný zamana göre kullanan Sümerler, ilk yazý ve ticaret kültürünü burada icat ettiler. Buna olanak ve imkan saðlayan etkenlerin baþýnda, ifade edildiði gibi iklim ve coðrafyanýn hem kolaylýklarý hem de zorluklarýdýr. Orta Doðu'da görülen iklim ve coðrafi etkiler, diðer kýtalarda tamamen farklýdýr. Örneðin Amerika, Afrika ve Avustralya 'da iklim ve coðrafi zorluklar nedeniyle, eskiden insanlar uzun süre kullanacaðý ürünleri yetiþtirip depolayamýyordu. Buðday ve arpa gibi tahýl ürünleri ilk defa Orta Doðu'nun Mezopotamya ve Anadolu Bölgesi'nde 15 bin yýl önce tarýmsal çiftçiliðe dönüþürken, Amerika, Avustralya ve Afrika kýtasýnda insanlar yalnýzca kendiliðinden yetiþen depolamaya uygun olmayan bitkileri yiyerek yaþýyorlardý. Diðer canlý türlerin etkisi de eklendiðinde, doðal olarak Orta Doðu erkenden insan yaþamýna olanak saðlarken, verimli alanlarýn dýþýnda kalan insanlarýn yaþamý da bir o kadar ölüm demekti. Sümer, Babil, Akad, Asur, Mýsýr, Nemrut, Hitit, Eti, Likya, Lidya, Urartu gibi krallýklar ticaret ve ordulaþmayla, Mezopotamya ve de Anadolu'nun verimli alanlarýný kontrollerine alýp, buralarda ilkel tarýmdan diðer sanatsal ürünleri rahatlýkla icat ettiler. Söz konusu alanlarda hakimiyetini sürdüren krallýklarýn yaþamlarý, kýrsal ve çöllerde yaþayan insan topluluklarý açýsýndan en büyük tanrý olarak kavranabiliyordu. Tarým, ticaret ve sanatsal üretimden uzak, kaderiyle baþ baþa yaþayan insan topluluklarý, krallýklarýn sahip olduðu yaþam olanaklarýndan iðne ucu kadar faydalanmak için, krallara kul köle olmak bir mükafattý adeta. Çünkü bir lokma ekmek hayatta kalmaktý onlar açýsýndan. Diyalektik olarak doða, canlý, cansýz ve insan üzerinde devam eden sürekli deðiþim ve dönüþümler, insanlarýn yaþamlarýnda hem olumlu hem de olumsuzluklarý beraberinde getirir. Krallar her geçen gün zenginleþip zalimleþirken, insan kitleleri de bu zalimane tutuma karþý kendilerince yollar aradýlar. Arayýþta olan topluluklar içerisinde tarihte ilk adý geçen kiþi, Hz. Ýbrahim'di. Hz. Ýbrahim, Mýsýr'ýn Tanrý Kralý Fravun'a karþýtlýkla ortaya çýkmasýnýn birinci nedeni, karsý Sara'yý elinden alýp kendisine karý yapmasýdýr. Ýkinci nedense Ýbrani etnik Aþiretinin hakim olmasýný isterken, kendini kral (Peygamber) ilan etmekti amacý. Bunun için yeni bir tanrý bulmalýydý. O tanrýnýn adýný Gök ve Tek Tanrý koyup, Ýbrani etnik aþiretçi ýrkçýlýkla birleþtirerek iþe baþlamýþtýr. Ýbrani etnik, aþiret ve tanrýsal milliyetçi düþünceyi sistemli þekilde Hz. Musa, Yahudilik din ýrkçýlýðýyla geniþ kitlelere benimsetmeyi baþarmýþtý. Yahudilik din ve etnik ýrkçýlýk, kendine tabi olmayan her insaný öldürmekten en ufak sakýnca görmüyordu. Çünkü bunu tanrýlarý emrediyor oda uyguluyordu. Hz. Ýbrahim'in ardýllarý 313 Yahudi peygamberi, bölgenin elveriþli tüm topraklarýný hakimiyetine alýp, ýrkçý egemenliði kabul etmeyenlere yaþam hakký vermediler. Çýkar, menfaat, içgüdüsel ego ve etnik aþiretçi milliyetçiliðin adýný Gök Tanrý, (Yahova) dinleri Yahudilik ve Hýristiyanlýk þeklinde bin yýldan daha fazla hakimiyet sürdürdüler. Yahudi din egemenliði altýnda ezilenler içerisinde Araplarda vardý. Ýbrani (Yahudi) Asuri, Akad, Keldani, Süryani, Nusayri, Nasturi (Bunlarýn hepsinin ortak adý Aramiler) ve Araplar, Hami Sami dil kültürüyle ayný aileden olup, akraba olmalarýna raðmen Aþiret ve din ýrkçýlýðý yüzünden birbirlerine hiçbir zaman acýmadýlar.... Cemal Zöngür
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |