..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Düþmekten yükselme doðar. -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Anadolu Kültürü > Hakan Yozcu




19 Nisan 2019
Ata - Dede Yurdunda  
Hakan Yozcu
Birkaç yüz metre sonra aðaçlar arasýndan çitlerle yapýlmýþ, belki de kerpiç olan yan yana birkaç evin önüne geliyoruz. Dýþarýda 3 genç sohbet ediyor. Hepsi de yaðýz, çekik gözlü. Bakýnca “Bunlar Yozculardan” dememek elde deðil. Yüzleri kendilerini ele veriyor çünkü. Duruyoruz. Ben kendimi tanýtýyorum. Gençlerde bir sevinç beliriyor. Yabancý deðiller, hepsi akraba. Amcamýn oðlunun çocuklarý. Bize göre dördüncü veya beþinci nesil.


:AJIE:
     
     Hakan Yozcu
                    ATA - DEDE YURDUNDA
     
Üniversiteden okul arkadaþým Mustafa Altunok ile sohbet ede ede Adana’dan, Ýmamoðlu-Kozan üzerinden Kadirli’ye doðru hareket ettik.
Mis gibi portakal çiçeði kokusunun burnumuza vurduðu Kozan Þehrine girdik. Kozan Daðlarýnýn hemen eteklerinde kurulan þehir tüm güzelliði ile bize merhaba diyordu. Özellikle þehre girerken yol kenarýnda boylu boyunca uzanan portakal bahçeleri karþýlýyordu bizi. Tüm aðaçlar çiçeklerini cömertçe açmýþ kokularýný etrafa yayýyorlardý. Mis gibi hava doluyordu ciðerlerimize.
Bir lokanta bulup çorba içtik. Sonra dýþarý çýkýp caddede yarým saat kadar yürüyüp Kadirli’ye hareket ettik.
Kadirli ile Kozan, iki komþu ilçe idi. Yýllardýr bu iki þehir arasýnda ne hikâyeler uydurulmuþtu. Bunlarýn en meþhuru da “Torba- Yýlan” hikâyesi idi.
Hikâyeye göre Bir Kozanlý ile bir yýlaný ayný torbaya koymuþlardý. Yýlan bas bas baðýrýyordu. “Kozanlý beni sokuyor, kurtarýn beni” diye. Sonra yýlan torbada bulunan bir delikten fýrsatýný bulup kaçýyordu. Kadirliler, hikâyeyi buraya kadar anlatýp bitirirken, Kozanlýlar hikâyeye devam ederler: “Yýlan, torbadan kaçarken, aniden karþýsýna bir Kadirlili çýkýyor. Yýlan Kadirliliyi görünce “Eyvah Kadirlili geliyor” diyerek tekrar çýktýðý delikten torbaya Kozanlýnýn yanýna geri gidiyor.”
Kadirli ile Kozan arasýnda bir sýnýr beldesi vardýr. Çukurköprü Köyü. Bu köyü, bir köprü, ikiye ayýrýr. Ýþte bu Köprü’nün aþaðýsýnda yaþayan insanlar Kadirli’ye baðlý, yukarýsýnda kalanlar ise Kozan’a baðlýlar. Yani Çukur Köyü’nün yarýsý Kadirli’ye, diðer yarýsý Kozan’a baðlý bir köy.
Bunu duyunca þaþýrmýþtým. Ama gerçekte öyleymiþ. Mustafa da yolda þunu anlatýyor: “Gardaþ Kozan’a gelip daðdan üç taþ atýp Çukur’dan Kadirliye geçersen Hacý olursun. Bunu Umre zamanýnda yaparsan da umre görevini yerine getirmiþ olursun.” diyor. Gülüyorum: “Ne yani þimdi Kozanlýlarý taþlayarak þeytan mý taþlamýþ oluyoruz” deyince baþlýyor gülmeye.
Yýllar sonra bir kez daha Kadirli’deyim. Acý haber tez duyulur derler ya. Bu da öyle oldu. Kadirli’de yaþayan Emekli Öðretmen Aðabeyim Hanifi Yozcu’nun geçirdiði ani bir kalp krizi nedeniyle acil olarak Kadirli’ye gittim. Þükürler olsun ki anýnda müdahale edilerek korkulan þeyler baþýmýza gelmedi. 4 damarý týkanan aðabeyime yapýlan müdahale sonunda hayata tekrar tutunmasý saðlandý. Þimdi durumu gayet iyi. Bu vesileyle arayan ve üzüntülerini bildiren herkese teþekkür ediyorum.
Halk arasýnda adý “Çukuraða”dýr. Çukurova’nýn Aðasý anlamýna gelmektedir. Kadirli’den söz ediyorum. Çukurova’nýn en verimli topraklarýna sahip, Türkiye’nin en fazla üniversiteli yetiþtirdiði, Osmaniye Ýli’nin en büyük ilçesi, Kadirli’den söz ediyorum.
Þairlerin, ozanlarýn, yazarlarýn, sanatçýlarýn yurdu olan þehirden söz ediyorum. Yaþar Kemallerin, Halil Karabulutlarýn, Abdulvahap Kocamanlarýn, Aþýk Feymanilerin, Ayþe Çaðlayanlarýn, Emre Karayellerin, Cezmi Yurtseverlerin, Kürþat Yozcularýn þehri Kadirli’den söz ediyorum…
Adeta Türkiye’ye sanatçý yetiþtiren Kadirli… Benim doðduðum ve fakat hep ayrý kaldýðým þehir.

Tabii aðabeyimin durumu iyiye gittikten sonra Kadirli’yi gezmek, eþi dostu görmek ve akrabalarý ziyaret etmek nasip oldu.
Her þeyden önce Yeðenim Namýk Mehmet Balcýlar ve Amcaoðullarýndan Ata Mehmet Yozcu benimle çok ilgilendiler. Çocukluk arkadaþlarým Necati Akgöllü ve Ýsmail Özdoðan da beni yalnýz býrakmadýlar.
Ýlkokuldan arkadaþlarým olan Ali Demir ve Muhammet Çuhadar ile görüþme imkâným oldu. Yine üniversiteden okul arkadaþým olan Salim Karakuþ ile hasret giderdik. Hep birlikte geçmiþi yâd ettik.
Ben, babamýn köyü, ata dede yurdu olan Çangaza Köyü’ne hiç gitmemiþtim. Þimdiki adýyla Topraktepe Köyü.
Kadirli’nin güneyine düþen bu köy, þehre o kadar yaklaþmýþ ki adeta iç içe olmuþ. Þehrin bir mahallesi olmaya az kalmýþ.
Amcaoðlu Þair Ata Mehmet Yozcu eve gelerek “Seni almaya geldim. Ata dede yurduna gidelim. Akrabalarýnla tanýþýrsýn” dedi. Ýþte bu müthiþ bir fikirdi. Çünkü babamýn ve bazý kardeþlerimin doðduðu, annemden, babamdan binlerce defa bir masal gibi dinlediðim Çangaza Köyü’ne hiç gitmemiþtim.
Yanýma üniversiteden gelen oðlum Alperen’i de aldýk. Ýstedim ki o da rahmetli dedesinin doðduðu köyü, topraklarý görsün ve buradaki akrabalarý ile tanýþsýn.
Eski adýyla Çangaza, yeni adýyla Topraktepe Köyü, þehre araba ile yaklaþýk 15 dakikalýk uzaklýkta. Yakýn bir gelecekte þehrin bir mahallesi olmaya aday bir köy.
Köye girmeden Ata Mehmet bize bilgiler verdi. “Çangaza Köyü’nün aslýnda antik bir köy olduðunu, burada daha önce bir kilise çanýnýn olduðunu ve hatta bu çanýn altýn olduðunu, onun da bu köyde bir tarlada gömülü olduðunu, bu nedenle köy adýnýn “Çaný olan kaza” anlamýna gelen Çangaza olduðunu belirtti. Hatta birçok kez definecilerin bu çaný aradýðýný ve köyü köstebek yuvasýna çevirdiðini ama bulamadýklarýný” söyledi.
Ata Mehmet anlatýyor: “Köyün giriþinde bir mezarlýk bulunuyor. Burasý Kabasakýz Mezarlýðý adýný taþýyor. Hemen önünde asýrlýk bir aðaç var.” Anlatmaya devam ediyor: “Burasý Kabasakýz Mezarlýðý. Hemen hemen bütün akrabalarýn burada yatýyor. Deden, Eþkýya Yozcu, amcan ve diðer bütün Yozcular burada. Þu gördüðün aðaç asýrlýk bir aðaç. Kadýnlar, yoðurtlarýný, peynirlerini, yumurtalarýný ve diðer köy ürünlerini alýp þehre satmaya giderlerdi. Ýþte bu aðaç onlara dostluk ederdi. Buraya gelip yaz sýcaðýnda oturup dinlenirlerdi. Kimler geldi kimler geçti bu aðacýn altýndan”
Arabaya binip köye gidiyoruz. Ýlk önümüze gelen evin önünde yaþlý bir adam oturuyor. Evin önünde duruyoruz. “Hacý Ahmet Yozcu” diyor Ata Mehmet. “Senin amcan, benim de babam” diyor. Ýnip elini öpüyorum. Kendimi tanýtýyorum. Ýlerleyen yaþýna raðmen babamý hatýrlýyor ve eski günleri anlatmaya baþlýyor.
Oradan kalkýp az ileride bulunan küçük bir tepeye yöneliyoruz. Köy camisinin önünden geçiyoruz. Tabii köyün bütün güzelliði artýk gözlerimizin önünde sergileniyor. Yemyeþil tarlalar. Aðaçlar alabildiðince yürüyüp gidiyor. Köyün güzelliði karþýsýnda adeta büyüleniyoruz…
Her taraf ekilmiþ. Boþ bir tane tarla yok. Genelde hep buðday ekili. Yollar taþlý. Arada bir araba taþ savuruyor. Köye iyice girince tezek kokularý kendini göstermeye baþlýyor. Oðlum “Of bu koku da ne böyle. Burnumun kemiði kýrýldý” diyor. Ben de “Köy yaþamý. Burada bu normaldir. Sen dýþarýdan geldiðin ve buna alýþýk olmadýðýn için kokuyu alabiliyorsun. Burada yaþayanlar için bu gayet normal bir þey. Onlar bu kokuyu duymuyorlar bile. Biz de burada yaþasaydýk, biz de öyle olacaktýk” diyorum.
Birkaç yüz metre sonra aðaçlar arasýndan çitlerle yapýlmýþ, belki de kerpiç olan yan yana birkaç evin önüne geliyoruz. Dýþarýda 3 genç sohbet ediyor. Hepsi de yaðýz, çekik gözlü. Bakýnca “Bunlar Yozculardan” dememek elde deðil. Yüzleri kendilerini ele veriyor çünkü.
Duruyoruz. Ben kendimi tanýtýyorum. Gençlerde bir sevinç beliriyor. Yabancý deðiller, hepsi akraba. Amcamýn oðlunun çocuklarý. Bize göre dördüncü veya beþinci nesil. Tokalaþýp sarýlýyoruz. Bana hep “Amca” diye hitap ediyorlar. Bir tanesi “Amca seni yazýlarýndan tanýyoruz” diyor.
En küçüðü eve buyur ediyor. “Babam içerde amca, Ýçeri buyurun” diyor. Ýçeri giriyoruz. Küçük bir ev. Oda da dolayýsýyla küçük. Ýçerde bir iki tane küçük çocuk var. Bu nedenle etraf oyuncak dolu. Sanki de bir oyuncakçý dükkanýna girmiþ gibi hissediyorum kendimi.
Sabri aðabeyi simasýndan tanýyorum. “Kan çeker” derler ya. Ýþte ondan. Saçlarý bembeyaz olmuþ. Bir tek siyah saç teli bile kalmamýþ. Beni tanýmýyor tabi. 45 yýldýr hiç görmedi. Kendimi tanýtýnca þaþýrýp kalýyor. Sarýlýyoruz birbirimize. Duygulu anlar yaþýyoruz.
Odada 2 kiþi daha var. Biri misafir. Kara’lardan biri imiþ. Kýbrýsta da akrabalarý olduðunu ve onlara selam iletmemi söylüyor. Diðeri Sabri aðabeyin büyük oðlu Erkan imiþ. Birbirimizi ilk defa görüyoruz. Erkan Adana’da oturuyormuþ ve orada çalýþýyormuþ. Tesadüfen bugün babasýný ziyarete gelmiþ.
Amcaoðullarý sohbete baþlýyoruz. Geçmiþi konuþuyoruz genelde. Sabri aðabey “Amcam sizi iyi ki de götürmüþ. Biz burada hala periþanýz. Güya çiftçilik yapýyoruz. Ekiyoruz, biçiyoruz ama bir þey kazanmýyoruz. Ancak boðaz tokluðuna yaþýyoruz” diyor.
Köyün durumu, köylünün durumu, çekilen sýkýntýlar, geçim kavgasý dile getiriliyor hep. Vakit nasýl geçiyor farkýnda dahi olmuyoruz. Yeni demlenen tavþankaný çaylarýmýz geliyor. Sohbet anýnda yudumluyoruz. Sohbet o kadar güzel gidiyor ki akþam olduðunun farkýna varamýyoruz. Kalkmak için izin istiyoruz. Sabri aðabey “Yemek yemeden býrakmam” diyor. Ama buna vaktimiz yok. Israr ediyoruz.
Gitmek için dýþarý çýkýyoruz. Tam bu esnada amcamýn diðer oðlu olan Orhan ile karþýlaþýyoruz. Sabri aðabeyin küçüðü. Ama onun da saçlarý beyaz olmuþ. Beni görünce duygulanýyor. Gözyaþlarýna hakim olamýyor. Onunla yýllar önce Kýbrýs’a geldiðinde tanýþmýþtýk. Ondan sonra bir daha hiç görüþemedik.
Ayak üstü biraz daha sohbet ettik. Hatýra fotoðraflarý çektirdik. Ýzin isteyerek Ata dede köyünden ayrýldýk.
Bizi çok iyi karþýladýlar. Samimi ve içten davrandýlar. Kim bilir bir daha ne zaman ve nerede karþýlaþacaktýk?
Akþam olmak üzereydi. Hafiften de yaðmur dökmeye baþladý. Arabaya binip uzaklaþmaya baþladýk oradan. Topraktepe köyü usul usul yeþillikler içinde geride kalmaya baþladý. Biraz sonra da görünmez oldu.
Ata Mehmet Yozcu’ya bu güzel anlarý bize yaþattýðý için çok teþekkür ediyorum. Yýllar sonra akrabalarý görmek, onlarla tanýþmak o kadar güzeldi ki anlatmaya kelimeler yetmiyordu iþte…
Ertesi gün çocukluk arkadaþým Necati Akgöllü ile Kadirli’yi gezmeye baþlýyoruz...
Önce Sülemiþ Tepesi’ne çýkýp Kadirli’yi izliyoruz. Sülemiþ’in eteðindeki aðaçlar çok büyümüþ. Þehir, aðaç aralarýndan zor görülüyor neredeyse.
Kadirli, devasa bir þehir olmuþ. Þehir dýþarý doðru yürümüþ. Þehir, o zamanlar Çukobirlik dediðimiz yeri de aþarak Çukurköprü’ye doðru koþmaya baþlamýþ. Buralarý evler, binalar ile dolmuþ. Her yer apartman olmuþ.
Tepeden aþaðýya baktýðýmýzda uçsuz bucaksýz bir þehir görünüyor. Ovalar hep binalarla dolu. Tam karþý tarafýmýzda Murtlu Tepe dediðimiz tepe görünüyor. O zamanlar çýplak ve kel bir tepe olan burasý, þimdi evlerle, apartmanlarla dolmuþ. Tepe, artýk hiç görünmez olmuþ.
Sol tarafýnda bulunan ve 7 Mart Mahallesinin bulunduðu Yeþiltepe ayný durumda görünüyor. Her taraf binalarla dolmuþ. Topraktan sanki hiç iz kalmamýþ. Hemen yan tarafýnda ise þehir, Karakütük Köyü’ne doðru yürümüþ ve burasý ile birleþerek sanki bütünleþmiþ. Buradaki köyler artýk Kadirli’nin bir mahallesi olmuþ.
1970’li yýllarda Savrun Çayý’ný geçince Kadirli, Köprübaþý dediðimiz yerden baþlardý. Buradaki köprü, yapýlan düzenlemelerden sonra görünmez olmuþ. 1970’li yýllarda yukarý Andýrýn Caddesi’ne doðru Nato Yolu denen bir yeni yol baþlatýlmýþtý. Bu yol, þu an aktif. Sað tarafýnda birkaç tane kahvehane açýlmýþ. Sol tarafta ise genelde dükkânlar var. Ama merkezinde yol tadilatý var. Bu nedenle geçiþler saðlýklý olarak verilemiyor. Osmaniye tarafýna gidebilmek için tali yollar kullanýlýyor. Tabii bu da þehirde yaþayanlarý çileden çýkartýyor.
Ortaya bir Atatürk heykeli dikilmiþ. Eskiden Bu bölgede bir dispanser vardý. Kaldýrýlmýþ. Sað tarafý Osmaniye Yolu, sol tarafý da Uzun Çarþý’ya gidiþ yönü idi.
“Boklu Dere” dediðimiz küçük dere terbiye edilerek betonlarla kafes içine alýnmýþ. Duyduðuma göre adý da Bülbül Deresi olmuþ.
Hemen giriþte petroller, yanýnda Belediye Düðün Salonu ve arkasýnda Otobüs terminali vardý. Terminalin arkasýnda bir un deðirmeni vardý. O, hala duruyor. Yanýnda bir iki tane araba tamir dükkanlarý.
Ön tarafta yolun az ilerisi, Üçgen Park denilen yer idi. Burasý o zamanlar Kadirli’nin en canlý noktasý idi. Üçgen park dýþýnda bunlarýn hiç birini göremedim. Ne düðün Salonu kalmýþ, ne otobüs terminali, ne lokantalar, ne de çay ocaklarý… Her þey deðiþmiþ.
Üçgen Park’ýn gerisinde Uzun Çarþý baþlangýcýnda “Murat Sinemasý” vardý. Bu sinemanýn tam karþýsýnda babamýn Kebap ve Paça Salonu vardý. Adý “Erenler Lokantasý” idi. Saðýnda "Ali" adýnda genç birinin çalýþtýrdýðý Çay Ocaðý vardý. Hemen yanýnda küçük bir kalaycý dükkâný bulunuyordu. Bakýr tabaklarý, kazanlarý ve sahanlarý kalaylardý. Sol tarafta ise adýnýn Saim olduðunu hatýrladýðým bir kasap vardý. Kasabýn tam önünde su böreði ve tatlý satan bir seyyar tablacý vardý. Erenler Lokantasý’nýn hemen arkasýnda 505 Taksi Garajý bulunuyordu. Andýrýn'a giden yolda Nuri Parmaksýz'ýn maðazasý vardý. Bugün bunlarýn hiçbirini göremedim. Murat Sinemasý belki de daha o yýllardan yerini maðazalara, bugün de dev alýþ merkezlerine býrakmýþ. Çay ocaklarý, kasap ve taksi garajýndan maalesef hiç eser kalmamýþ.
Terminal, Osmaniye Yolu üzerine taþýnmýþ. Belediye Binasý, Savrun Çayý Köprüsü’nün yanýna yapýlmýþ. Büyük ve modern bir bina. Eski Belediye ise günümüzde Kaymakamlýk olarak hizmet vermeye baþlamýþ.
Kabasakal Parký da çok deðiþmiþ. O yýllarda ortasýnda balýk biçiminde bir havuz vardý. Çocuklar için teller içinde eski de olsa salýncaklar, kaydýraklar vardý. Üç beþ tane olmasýna raðmen çocukluðumuzu burada yaþýyorduk. Park Savrun Çayýnýn hemen yanýnda idi. Parkýn sonuna doðru iki büyük bina yapýlmýþ. Biri Öðretmen Evi, diðeri de Kültür Sanat Evi. Ýkisinin de þehre ihtiyacý büyüktü. Çünkü koskocaman þehirde bir tiyatro, bir konferans salonu yoktu. Bu yapýlan bina gerçekten ihtiyaca cevap vermiþ.
Sülemiþ Tepesi ayrý bir þehir olmuþ. Sumbas Yolu ise apayrý bir Cadde. Saðlý sollu dükkânlar, marketler ve lokantalar yapýlmýþ. Yollar insan dolu. Nüfusun 130 bini aþtýðý söylenildi. Yani Türkiye’nin birçok ilinden fazla bir nüfus yoðunluðu bu.
Uzun Çarþý’nýn görüntüsü tamamen deðiþmiþ. Modern dükkânlar ve büyük binalar yer almýþ. O zamanlar bu caddenin en meþhur dükkânlarý Kunduracý Temel ile Sümerbank Tanzim Satýþ Maðazasý idi. Her kesime ve her kesime uygun malzeme satýlýrdý. Sümerbank tabii ki tarihe dayanamayarak yenik düþmüþ.
Tam merkeze geldiðimizde dört yol kavþaðý aynen duruyor. Sað köþede o yýllarda da var olan “Köþe Tatlýcýsý” hala yerinde duruyor. Bu köþede tatlýcýlar, þalgamcýlar, sucuk ekmekçiler vardý. O zamanlarýn meþhur “Kebapçý Cýrrýk” da buradaydý. Çocukluðumda komþumuz olan ve ailecek çok sevdiðimiz Rahmetli Tatlýcý Veysel Cinkara Amcamýz da burada halka tatlý satardý. Onun halka tatlýlarý çok güzel olurdu. Diyebilirim ki tatlýyý Veysel Amca sayesinde sevmiþimdir. Nur içinde yatsýn. Birçok binalar yýkýlmýþ. Seyyar satýcýlarýn hemen hiçbiri kalmamýþ.
Sað tarafta “Yeni Sinema” vardý. Yerinde yeller esiyor. Büyük binalara terk etmiþ yerini. Sinemanýn solunda kahvehane vardý. O da zamana yenik düþmüþ. Hemen yanýndaki Yazlýk Yeni Sinema günümüzde otopark olarak hizmet vermeye baþlamýþ. Ama sinemanýn beyaz perdesi olan duvar hala ayakta duruyor. Bunca geçen yýla meydan okuyarak “Ben, dimdik ayaktayým” diyor. Bunlarýn yaný sýra Yazlýk Hakan Sinemasý, Yýldýz Sinemasý da tarihe karýþmýþ… Yanlýþ hatýrlamýyorsam bir de “Uður Sinemasý” vardý… Tabii þimdi öyle bir isim kalmamýþ.
“Yeni Sinema”nýn karþýsýnda Þalgamcý Halo vardý. Tablalarda evde yaptýðý þalgamý satardý. O yýllarda Kadirli’nin en meþhur þalgamcýsý idi. Halo’nun arkasý Yazlýk Melek Sinemasý idi. Tabii bu arada sýrtlarýnda taþýdýklarý kavisli yuvarlak biçimde olan, adýný bilmediðim bir kazanla haþlama satanlarý unutmamak gerek. Ellerindeki taslarý birbirine vurarak “Haþlamaaaaa!” dediklerini hiç unutmam. Hatta Cuma günü bir hayýrseverin parasýný ödeyip, bedava daðýtýlmasýna çocuk olarak çok sevinirdim. Satýcýnýn “Sebil, sebiiiil!” diye baðýrmasýný duyunca hemen koþar bardak bardak içerdik. Yeri gelmiþken bir de “Kemunnu” satanlar olurdu. Nohutu haþlayýp, üzerine kimyon döküp fincan ile ölçüp bir kâðýt kese içinde döküp satarlardý. Bunlarýn hiç birini bulamadým. Yýkýlmýþ ve yerlerine büyük alýþ veriþ merkezleri yapýlmýþ.
50 yýl önceki Kadirli’yi bulamamýþtým. Caddeler artmýþ, insanlar çoðalmýþ, binalarýn çehresi deðiþmiþ.
Uzun Çarþý’da bulunan Çamlý Kahve bile durmasýna raðmen tanýnmaz hale gelmiþ. Ortasýnda bir havuz ve havuzun yanýnda büyük bir çam aðacý vardý. Bu çam aðacýndan dolayý adýna Çamlý Kahve denmiþti. Tabii bu çam aðacýnýn da yerinde yeller esiyordu. Havuzu dahi görememiþtim.
Çamlý Kahve’nin saðýnda Ara Çayhaneler denen “T harfi” biçiminde yan yana yüzlerce küçük çay ocaklarýndan kurulmuþ bir sokak var. Bereket burasý hala ayný özelliðini korumuþ. Tabii ki zaman içinde burasý da deðiþimden nasibini almýþ.
O gece burada Galasaray-Fenerbahçe maçýný izleme fýrsatým oldu. Ara sokaða dev ekranlar kurulmuþ. Sandalyeler atýlmýþ. Müthiþ bir kalabalýk var. Ben kafamdan yaptýðým hesaba göre en az 3 bin kiþi var. Fakat yeðenim Namýk 4 binden az deðil deyince þaþýrmýþtým. Þaþkýnlýðým maç baþlayýnca daha da arttý. Çünkü biraz sonra kendimi Þükrü Saraçoðlu Stadýnda zannetmiþtim. Binlerce taraftar kendi takýmý lehine tezahüratlar yapýyor, alkýþlýyor ve baðýrýyorlardý. Hakemin birçok kararýna, futbolcularýn sert giriþlerine tepkiler en üst derecedeydi. Küfürler havada uçuþuyordu. Hem de ne küfürler… Gün yüzü görmemiþ küfürler…
Biraz sonra Galatasaray gol atýyor. Tüm Galatasaraylýlar ayakta. Alkýþlar, baðýrýþmalar… Fenerliler sessiz… Çok geçmiyor. 5 dakika sonra golü Fener atýyor. Bu sefer Galatasaraylýlar sessiz kalýrken Fenerliler yýrtýyor ortalýðý…
Ertesi gün, Osmaniye Yolu üzerinde sucuk ekmek yapan akrabam Oðuzhan Yozcu’yu buluyorum. O da yýllardýr burada bu iþi yapýyor.
Sucuk Ekmek Kadirli’nin meþhur bir yemek çeþididir. Yörede “Ýriçkil” denen sucuðu bir tahtada ezerek kývamýna getiriyorlar. Ateþ üzerindeki bir saca atýp piþiriyorlar. Yarým ekmeði de üzerine koyup ýsýtýyorlar. Piþince sucuðu yaðladýklarý ekmeðin arasýna koyup içine sumaklý soðan koyarak þalgam suyu eþliðinde afiyetle yiyorlar.
Akrabam olan Oðuzhan “Emmioðlu Kadirli’ye gelmiþsen sucuk ekmek yemeden olmaz. Eðer sucuk ekmek yemezsen Kadirli’ye geldim demeyeceksin” diyor. Tabii ben teþekkür ederek yiyemeyeceðimi söylüyorum. Diðer kardeþlerini de telefonla arayýp gelmelerini istiyor. Biraz sonra akrabalar olarak güzel bir sohbete baþlýyoruz.
Andýrýn Caddesi’ni de anlatmadan edemeyeceðim: Bu Cadde, bir bakýma özelliðini çok fazla kaybetmemiþ. Saðlý sollu dükkanlar, marketler ve lokantalarla dolu idi. Hala ayný þekilde kendini korumuþ.
Sadece Yýldýz Sinemasý gözlerini hayata yummuþ. O yýllarda Andýrýn Caddesi’nin þehirden Andýrýn’a doðru giden yolun hemen baþýnda köþede Ýmparator Çay Evi vardý. Bina olarak duruyor fakat baþka amaçla kullanýlýyor. O dönemde, gençlerin uðrak yeri olan bu çay evi Kadirli’de oldukça meþhur idi. Öðrendiðim kadarýyla bu çay evinin anýlarý bir kitap haline getirilmiþ.
O zamanlar Kadirli’nin belki de tek oteli olan Andýrýn Oteli de bu cadde üzerinde idi. Önünden geçmeme raðmen, tabelasýný göremedim. Belki de dikkatlerimden kaçmýþtýr. Hala durup durmadýðýný çözemedim çünkü.
Þehirden son gün ayýlýrken, minibüs þirketinin önünde Kadirli’nin iki emektarýný görüyorum. Biri ayaðýnda terlik ve þalvarý, baþýnda yaðlýðý, elinde demli çay bardaðý ile burada motorlu aracýnda marul, sebze satan ve geçimini bununla saðlayan bir bayan ve çocukluðumdan beri hep terminalde “Osmaniye-Adana” diye baðýran Sivri’yi görüyorum. Zayýf, esmer, uzun boylu ve sivri bir yüze sahip olduðundan herkes ona “Sivri” diyor. Onu Kadirli’de tanýmayan yok. Sürekli baðýrýyor: “Adana-Adana-dana-dana-dana…” Elinde valizi veya çantasý olan birini görünce hemen yanýna koþarak “Adana mý aðabey?” diyerek çantaya sarýlýyor ve onu hemen bilet almaya götürüyor…
Bunlarla hatýra fotoðrafý çekmeden olmaz diyorum. Ayaküstü biraz konuþuyoruz. Gazetede köþeyazýlarý yazdýðýmý söyleyince Sivri: “45 yýldýr bu iþi yapýyorum. Bizim yaptýðýmýz simsarlýk. Yolcularýmýzý alýp otobüse veya minibüse yerleþtiriyoruz. Güvenli bir þekilde Adana’ya yolcu ediyoruz” diyor.
Demek ki þimdi sýra bizde idi. Sivri kýsa bir muhabbetten sonra “Adana yolcusu kalmasýn” diye baðýrýyor. Bizler de minibüse binerek Kadirli’yi yine hayallerimizde sevgiyle terk ediyoruz…
Çocukluðumun, rüyalarýmýn Kadirli’si seni çok seviyorum. Umarým bir daha bu kadar ayrý kalmayýz…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anadolu kültürü kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kayacý Vadisi (Doktorun Yeri)
Erzincan Yöresi Alevileri
trabzon Buluþmasý
Aþýk Veysel ve Nesimi’yi Anma Toplantýsý
Osmanlýca Türkçesi Üzerine
Marka Þehir Kadirli
Mart Dokuzu ve Nevruz

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
"Gün Olur Asra Bedel" Üzerine Bir Ýnceleme
Yozcularýn Kökeni ve Çangaza Köyü
Bir Þiir Emekçisi: Ýhsan Tevfik Kýrca
yaþar Kemal’in Ölüm Yýldönümü Münasebetiyle
Çeþitli Yönleriyle Prof. Dr. Erhan Arýklý
Öykü Tiyatro ve Sanat Üzerine
"48 Saat" Üzerine
Çakýrcalý Efe Üzerine
Benim Gözümden "Tutunamayanlar"
Âþýk Osman Akçay Ýle Tanýþtýk

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.