..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köþeyi dolandým / Meðer dünya her tarafta bir imiþ. -Dadaloðlu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Tarihsel Roman > Tuna M. Yaþar




27 Mart 2019
Çok Eskiden 3  
Ana Tanrýçanýn Ýnsanlarý

Tuna M. Yaþar


1. “Çok Eskiden” adlý kitabýn konusu: Çatalhöyük’ün neolitik çaðýnda yaþayanlarýþahýslar ve konuþmalarý ve olaylar ile anlatýlýyor. Ýnsanoðlunun yeryüzünde evi icat etmesi tesadüflere baðlý deðildi. Abraka araþtýrmalarýnýn sonucunda killi topraðý buluyor ve deneme yanýlma yöntemi ile kili güneþte kurutarak saðlam bir tuðla elde ediyor. Tuðlalarla evini yapýnca sorunlar peþ peþe geliyor. Bölgede yaþayan diðer bir kabile ile çýkan savaþta Abraka ve mahiyeti üstün geliyor. Abraka ve mahiyeti ruhlarýnda, akýllýca þeylere açýk olduklarý için maceralar onlarý bekliyor. Roman Neolitik çaðda Çatalhöyük halkýnýn yaþadýklarýný ve olaylarýný anlatýyor. 2. “Çok Eskiden” isimli eserim arkeoloji sevenlere ve gençlere hitap ediyor. 3. Bu tarzada hiç basýlmýþ kitap yok.


:ACHF:

Çatalhöyük kentinin çocuklarý neþe içinde cývýldaþýyordu. Oyunlar oynuyorlardý. Birbirilerinin sýrtýna binip þakalaþýyorlardý. Oðlan çocuklarýn oyunu sertti. Onlarýn doðalarýnda bu vardý. Babalarý avlanýyor, onlar aðaç çubuklarýný mýzrakmýþ gibi birbirilerine batýrmaya çalýþýyorlardý. Babalarý avda kement atýyor, onlar da kendi yaptýklarý kementleri birbirilerine atýyor, Geyiklerin kavgalarýný örnek alýp, iki çocuk uzaklaþýp sonra birbirilerine doðru koþarak, göðüslerini çarpýþtýrýyorlardý.

Kýz çocuklar ise aðaç sarmaþýðýndan yaptýklarý uzun iple ip atlama oyunu oynuyor, daha küçük kýz çocuklarý ise küçük taþlar ile evinlerinde kullandýklarý eþyalarý taklit edip evcilik oynuyorlardý.

Kýþýn soðuðunda evlerinin önünde oynayan çocuklarýn neþesine diyecek yoktu. Oðlan çocuklardan biri uzaklara doðru dikkat kesildi. Ardýndan arkadaþlarýna "Bakýn uzaklardan duman görünüyor." Dedi. Çocuklar uzaklardaki dumana baktý.

Menda "Bence bu bir yangýn." Deyip hemen evine koþtu. Aðaç merdivenlerini hýzla týrmandý. Damdan içeri girdi.

"Baba biz uzaklardan duman gördük. Gel bir bak." Dedi

Baba oðul dama çýktý. Abraka elini alnýna götürüp uzaklarý süzdü. "Bu duman iþaretleþme dumaný deðil. Ormanda yangýn çýkmýþ olmalý."

Diðer çocuklarda boþ durmadý ailelerine haber verdiler. Onlarda kendi damlarýna çýkýp uzaklarý seyre koyuldular.

Kent aðaçlarýn uzaðýnda, açýk alanda olduðu için yangýnýn gelip evlere zarar vermesi mümkün deðildi. Dumanlarýn görüntüsü öðlen baþlamýþ akþama kadar sürmüþtü. Akþam olunca duman yerini ateþlerin ýþýðý almýþtý. Kent halký ateþlerin ýþýðýný büyük korku içinde seyre koyuldu. Alevler gök yüzüne doðru yükseliþe geçmiþti adeta.

Abraka yerinden hiç ayrýlmamýþtý. Diðerleri gibi merak ve korku içindeydi. Gün boyu ve akþam kentin önünden yangýndan kaçan hayvan sürülerini gördü. Bir grup aslan sürüsü göründü. Kentin önünde pusuya yattýlar. Yangýndan kaçan hayvanlarý avlamaya çalýþtýlar. Aslanlar kargaþa da iki geyik avladý. Birini yemeye koyuldular. Karýnlarý doyunca diðer avýn baþýnda beklediler.

Abraka aslanlarýn bekleyiþine caný sýkýldý. Onlarý uzaklaþtýrmalýydý. Bunu tek baþýna yapamazdý. Kendi damýndan diðer avcýlara seslendi. "Hey mýzraklarýnýzý alýn ve aslanlarý buradan uzaklaþtýralým."

Aslanlarý o avcýlarda görüyordu.. Abraka'nýn teþviki ile aslanlarý seyretmeyi býrakýp ellerinde mýzraklarla damdan aþaðýya indiler. Korkusuz ve cesaretliydiler. Çünkü ellerinde mýzraklar vardý. Avcýlar bir aradaydý. Birbirilerinden ayrýlmayý asla düþünmüyorlardý. Bu tehlikeliydi. Deðilse aslanlarýn saldýrýsýna açýk hale gelirlerdi.

Yaklaþtýklarýnda "Ho ho ho." Diye mýzraklarýný aslanlara doðru uzattýlar. Aslanlar kükrüyor, mýzraklarý pençeleri ile savuþturuyordu. Onlarý diðer geyikten uzaklaþtýrdýklarýnda Abraka Bir kaçýnýz geyiði alýn, benim damýma çýkartýn." Dedi. Dört avcý geyiði aldýlar sürüdüler. Dama çýkardýlar. Aslanlar avlarýný istiyordu. Daha da saldýrgan oldular. Mýzraklara direnmeye çalýþýyorlardý. Avcýlar ne yapsalar onlarý korkutamýyordu.

Abraka "Beraberce yavaþ yavaþ geriye çekiliyoruz. Hepiniz benim dama çýkacaksýnýz." Diye baðýrdý. Öne atýlan bir aslana hýzla mýzraðýný saplayýp çekti. Aslan bir müddet saldýrdý. Sonra yalpalamaya baþladý. Avcýlar geri geri giderek Abraka'nýn evinin önüne geldiler. Merdiveni teker teker kullanýp dama çýktýlar.

En son merdivene Abraka adýmýný atmýþtý ki aslanlardan biri pençesini savurup merdiveni yýktý. Abraka mýzraðý ile tek baþýna savunmaya geçti. Merdiveni dikip dama çýkamazdý. Þu an mücadele halindeydi. Hemen yandaki kardeþi Akilan'ýn evine yöneldi. Damda onu izleyen Cenbali bir merdiven uzattý. Akilan acele ile merdiveni kullanýp dama çýktý.

Cenbali merdiveni dama geri çekti. Abraka "Sað olasýn Cenbali. Tanrýça Fagým seni kutsasýn." Dedi.

Aslanlar kentin içinde bir oyana bir buyana gezindi. Birkaç kez kükrediler.

Sattama sevinç içindeydi.O da diðer avcýlarla Abraka'ýn damýndaydý. "Þu evler ne çok iþe yarýyorlar. Hem içinde yaþýyoruz, hem canavarlar dibimizdeyken bizlere bir þey yapamýyorlar." Diye söyleniyordu.

Çocuklar damlardan öylesine baðýrýp çaðýrýyorlardý ki gürültülerine aþlarlar da þaþýp kaldý. Olduklarý yerde durdular. Aþaðýdan baðýran çocuklara baktýlar. Kükremekten vaz geçmiþlerdi. Kafalarý karýþmýþtý. Ürktüler. Sonra kenti terk ettiler.

Çocuklar sevinç içindeydi. "Hulu hulu bagu" diye baðrýþtýlar. Bu "Yaþasýn yaþasýn kazandýk." Demekti.

Yangýn kentten daha net görünmeye baþladý. Abraka aðaçlarýn yanýþýna hüzünle bakýyordu. Aðaçlar Tanrýça Fagým'ýn evleriydi. Diðer taraftan yanan aðaçlar nedeniyle kenti duman kapladý. Yangýný seyreden kent sakinleri bir süre sonra seyredemez oldu. Duman nedeniyle öksürmeye baþladýlar. Damdan içeriye geçtiler. Giriþ yerlerini deri kapaklarla kapattýlar.

Sattama karýsý Kankura'ya "Ýyi ki evimiz var. Deðilse bu yangýndan nasýl kurtulurduk?" diye söyleniyordu.

Kankura ise sevincini kocasý gibi dýþa vurmuyordu. O böyle yaparak sevinçlerini içinde biriktirerek Tanrýça Fagým'ýn ona, akýllýca þeyler öðretmesini umuyordu. Çünkü Fagým hiç konuþmazdý. O sadece düþünürdü. Zaten kadýnlar erkekler gibi neþelerini hiç dýþa vurmazdý. Bu anaerkil toplumda sessizlik bir tür otorite þekliydi. Kankura da böyleydi. Yalnýz sevdiði bir þey olursa bunu hareketleri ile belli ederdi.

Kocasýna "Amma abartýyorsun. Evimiz olmasaydý baþka yere göçerdik. Sen hiç Abraka gibi deðilsin. O ne biçim akýllý. Biraz ona benzemeye çalýþ." Diye konuþtu.

Sattama karýsýnýn çýkýþýna pusup kaldý. Demek gereksiz bir þey söylemiþti. Daha ciddi bir þey söylemeyi denedi. "Sen Nemengen gibi suda yemek piþirmeyi öðrenebildin mi?" dedi.

Kankura "Patlýcan diye bir sebze varmýþ. Nemengen patlýcaný ateþte kýzdýrýyormuþ. Bana ateþte kýzdýrdýðý bir patlýcan verdi. Çok hoþuma gitti." Bir müddet sonra karý koca oðullarý Tuluþka ile dama çýktý. Duman gitmiþti. Yerini yanýk kokularý almýþtý.

Ayýn ýþýðýnda yanmýþ aðaçlarýn görüntüsü kasvet vericiydi. Tanrýça Fagým'ýn evleri ölmüþtü. Abraka için bitkiler ve aðaçlar kendileri gibi canlýydý. Onlara caný Tanrýça Fagým veriyordu. Aðaçlarýn ve bitkilerin çocuklarý çekirdekleriydi. Bunu atalarý Meþtaka'dan öðrenmiþti. Diðer taraftan az yanmýþ aðaçlar çok iþlerine yarayacaktý. Yarýn bunun için kent halkýyla görüþecekti.

Eskisi gibi kuþ cývýltýlarý duyulmuyordu. Bu Abraka'ýn içine dokunmuþtu. "Yanmýþ aðaçlar kuþlarýn verdiði neþeyi alýp götürdü. Ama dediðim gibi az yanmýþ aðaçlar kolay alev alýr. Onlarý kesmekte kýrmakta kolay olur. Yapacaðýmýz mayalanmýþ odun ete çok harika lezzet verecek." Dedi.

Sattama "Biz burada yaþamadan önce bunlarý bilmezdik. Yanýna geldik. Tanrýlar gibi yaþamaya baþladýk. Senin akýllýca davranýþlarýn hayatýmýzý kolaylaþtýrýyor. Sana bu yeni iþinde hiç düþünmeden yardým edeceðiz."

Abraka "Az yanmýþ aðaçlarý kullanmak hiç aklýmda yoktu. Sütü mayaladýðýmýz gibi aðaçlarda mayalayabilirim dedim. Birazdan yanmýþ aðaç toplayýp getirdiðimiz de önce onlarý alevlendireceðiz. Sonra üzerini toprakla örteceðiz. Duman dýþarýya kaçmayýnca içerideki kara odunlarý mayalayacak. Yaz gelince topraðý üzerinden temizleyeceðiz. Durdu. Devam etti. Ben bir gün böyle bir þeyle karþýlaþmýþtým. Avlanmaya çýktýðýmda topraðýn altýnda kalýn, yanmýþ bir odun parçasý gördüm. Onu eve getirdim. Ateþ ile tutuþturdum. Üzerine et parçasý koydum. Dumanýn kokusu öyle güzeldi ki bu ete de geçmiþ. Etin, normal odunla kara odunda piþmesi arasýnda daðlar kadar fark var."

Sattama "Keþke uzun yaþasam da senin harikalarýný sürekli yaþasam. Biliyorsun ben çok yaþlýyým. Þimdiye kadar kýrk kýþ geçirdim. Bizim gibi avcýlar birkaç kýþ daha yaþayýp ölüyor."

Abraka "Siz burada yaþayacaðýnýz için ömrünüzde uzayacak. Biz neden ölüyoruz. Kýþýn soðukta ev olmadan yaþadýðýmýz için, avlarýmýz ateþte piþmediði için, sebzeleri suda yýkamadýðýmýz için hep erken ölüyoruz. Kirli yiyecekleri yediðimizde bedenlerimize onlarýn nefreti giriyor, öksürüyor ve hareket edemiyoruz."

Kentin insaný Abraka'nýn yeni keþfettiði þeyi uygulamaya koydular. Ona güveniyorlardý. Yaptýklarý iþin sonucunu görmek için altý ay bekleyeceklerdi.

Abraka iþin sonunda "Elde edeceðimiz þeye 'mangal kömürü' ismini koydum. Dedi. Devam etti. Þimdi biz avcýlar yanan ormaný kontrol etmeye çýkacaðýz. Yangýndan arta kalan yaralanmýþ hayvanlar arayacaðýz. Ölmüþ hayvanlarý yemeyeceðiz. O ölmüþ hayvanlarýn içindeki kan onlarý kötü þekilde mayaladýðý için tatlarý da kötüdür. Onlardan yersek zehirleniriz. Buna dikkat edin. Ellerinize mýzraklarýnýzý alýn ve hazýr olun."

Avcý kafile yürüyüþe geçtiðinde kadýnlar "Biz de geleceðiz. Sebze ve meyve toplayacaðýz." Diye itiraz ettiler. Abraka onlarý haklý buldu. Yangýndan dolayý karlar erimiþ ve altýndaki kýþ sebzeleri ortaya çýkmýþ olmalýydý. Kafile biraz bekledi. Kadýnlar deriden torbalarýný alýp kafileye katýldý. Geride çocuklara göz kulak olmasý için birkaç genç býraktýlar.

Yangýnda çokça hayvan ölmüþtü. Geyikler, mandalar, filler, zürafalar ve gergedanlar. Bunlar karþýlaþtýklarý hayvanlardý. Bazýlarý çok feci yanmýþtý. Çok uzaklarda üç yaralý geyik buldular. Hemen orada taþtan keskileri ile kestiler. Çünkü ölürlerse bir iþe yaramayacaklardý. Kadýnlar yürüyüþ boyunca hep sebze topladý. En çok patlýcan toplamýþlardý.

Abraka kýþ mevsiminde patlýcanlarýn yaþamasýna þaþtý kaldý. Yeni yeni þeyler öðrenmek onu mutlu ediyordu. Bu mutluluðu da kentin avcý ve toplayýcý insanlarýna yansýttýðý için ketn mutlu bir hale bürünüyordu. Birkaç kez elma aðaçlarý ile karþýlaþtýlar. Kadýnlarýn torbalarý hep sebzelerle dolduðu için elma toplayamadýlar. Sadece onlarla karýnlarýný týka basa doldurdular. Çünkü elmalar boþa gitmemeliydi. Madem karþýlarýna çýkmýþ bunu deðerlendirmeliydiler.

Avcýlarýn hepsinin ayaðýnda deriden çarýklar vardý. Yürürlerken ayaklarý kar nedeniyle kayýyor ve zorlanýyorlardý. Bir canavar ile karþýlaþsalar koþamaz ve ayaklarý kayardý. Bu yüzden tedirgin bir þekilde etraflarýný kontrol ederek yürüyorlardý. Orman yangýný May gölüne kadar uzamýþtý. Yangýn orada bitmiþti.

Kentten çok uzaklara varmýþlardý. Düþman avcý insanlarla karþýlaþmaktan ödleri kopuyordu. Korkularý yersiz deðildi. Az sonra bir grup yabancý insanlarla karþýlaþtýlar. Kendileri gibi giyinmiþlerdi. Ama ellerinde mýzrak yoktu. Önce yan yan birbirilerine baktýlar. Anlamsýz sözlerle birbirilerine baðýrdýlar.

Yabancýlar çekip gittiklerinde Abraka "Bunlar buradaysa gerisi de vardýr. Buradan öteye gitmeyelim. Sayýmýz onlardan çok olduðu için bize saldýrmadýlar. Bunu öðrendiðimiz iyi oldu. Buralarda da insanlarýn yaþadýðýný öðrendik. Onlarýn menfaatlerine dokunmadýkça bize saldýrmazlar. Nereden biliyorum derseniz bunlar bizlerden daha ilkeller. Ellerinde ne mýzrak vardý ne de bir ok. Baksanýza saçlarý sakallarýna karýþmýþ. Oldukça masumlar. Ama biz onlar gibi masum olmak istemeyiz. Bizler ancak akýllýca þeyler yapan insanlar olabiliriz. Bu yüzden acýnacak hiçbir tarafýmýz yok. Böyle olduðumuz için kimse bize saldýrmaya cesaret edemez.. Ederlerse onlarý tepelemesini biliriz. Avcý erkekler "Azum munta. Azum munta." Diye nara attý. Bu "Zafer bizim. Zafer bizim." Demekti.

Avcý kadýnlar "Biraz dinlenelim. Yorulduk." Deyince yürüyüþü kestiler. Kafilede aç olanlar vardý. Onlar karnýný týka basa elma ile dolduranlardan deðildi. Abraka bir ateþ yakýlmasýný istedi. Ardýndan yaralý geyiðin birini kestiler. Derisini yüzdüler. Parçalara ayýrdýlar. Ateþte piþirmeye baþladýlar.

Abraka kadýnlara doðru "Beni iyi dinleyin. Siz kadýnlar yemekten sonra kente döneceksiniz. Biz erkekler etrafý keþfe çýkacaðýz. Gördünüz, bizim bilmediðimiz bu yerlerde insanlar yaþýyor. Onlarla karþýlaþýrsak savaþacaðýz. Gerekirse onlarla anlaþacaðýz. Ama en önemlisi onlarý, bizden biri gibi hem onlarýn kenti varsa oraya gireceðiz, hem onlarý kentimize davet edeceðiz."

Sattama araya girdi. "Ey Abraka, yakýn zamanda savaþ yaptýk. Hem burnumuzun dibinde yaþýyorlardý. Onca yakýnýmýzda yaþayanlar düþmanýmýz olduysa çok uzaklarda, buralardaki insanlar nasýl dostlarýmýz olacak. Atamýz Meþtaka zamanýndan beri hep savaþýyoruz. Senin dediðin gibi hiç böyle dost edinmeye kalkýþmadýk."

Abraka "Yakýn zamanlardaki savaþýmýz vahþiler ileydi. Onlarýn gözünü kan bürümüþtü. Onlarý tepeleyip yendik. Bir daha bize saldýramazlar. Sana söylememiþtim. Sizler kente gelmeden önce avlanýrken bir avcý ile karþýlaþtým. Dilini anlýyordum. Beni yaþadýðý yere götürmek istedi. Kabul ettim. Orada da benim evim gibi evler gördüm. Bana iyi davrandýlar. Beni oraya götüren kiþiye kentime gelmesini benimde, ona konukseverlik göstereceðimi söyledim. O ise 'Ben senin yaþadýðýn yeri biliyorum. Bir gün gelirim.' Dedi. Gördüðünüz gibi ben mutlu savaþçýlarla anlaþýyor ve onlarla görüþüyorum. Onlara düþman olmak akýllýca bir þey deðil."

Sattama susup kaldý. Bansan ve Akilan kardeþler hayranlýkla kardeþleri Abraka'ya baktý durdu. Onun önderliði yýkýcý deðil yapýcýydý.

Akilan "Ey Abraka yaptýðýmýz o savaþý unutmamak ve neslimize ders olmasý için ve iyi yönde zafer deðil, o savaþýn yýkým olduðunu belirtmek için bir isim buldum. Savaþýmýza, on beþ avcý erkek olduðumuz ve Tamaza bizim atamýz Meþtaka'nýn atalarýndan olduðu için 'On beþ Temmuz' diyorum."

Abraka araya girdi. "Ýsim uygundur. 'On beþ Temmuz' savaþýmýzýn adý deðil bir barýþ adýdýr. Artýk savaþma iç güdülerimizi býrakýp akýllýca iç güdülerimizi geliþtirmeliyiz. Sizde þahit oldunuz. Biz akýllý avcýlar olduðumuz için on beþ kiþilik bir saldýrý ile otuz yedi kiþiyi öldürdük. Ve akýllýca davranýrsak silahlarýmýzda akýllýca olacak." Dedi. Deri giysisinin altýndan bir býçak çýkardý. "Bunu ben bir av sýrasýnda buldum. Bu çok sert. Bir taþtan bile daha saðlam. Ben bu sert þeyin oluþtuðu þeye 'Demir' ismini koydum. Bakýn þu kabarcýk þeye basýyorsunuz. Býçak süratle yerinden fýrlayýp açýlýyor."

Herkes þaþkýnlýk içindeydi. Kardeþleri bile þaþkýndý.

Akilan býçaðý eline aldý. Biraz inceledi. "Buna ben taþtan oluþmuþ diyemem. En sert taþýmýzýn bile ateþten oluþtuðunu biliyorum. Çünkü o taþlar kapkara. Bu ise hem sert hem parlak. Söyle bana Abraka, Tanrýça Fagým'la senin aranda neler geçiyor?"

Abraka elindeki parlak býçak ile piþmiþ geyik etinden bir parça kesti. "Ýþte bu üstün silahýmýz olacak. Ve bunu bulduðum yerde içi bu býçaklardan dolu kas kasa var." Dedi.

Sattama kendinden geçmiþti. "Söyle o zaman o yeri. Gidip hepsini alalým."

Abraka "Olmaz dedi. Eðer bu býçaklarý kullanýrsak çok üstün savaþçýlar oluruz. Ve biz kandan ve savaþtan baþka bir þey düþünmeyiz. Ben mutlu bir kent yaratmaya çalýþýyorum. Bu býçaðýn gerisini ancak çok sýkýþtýðýmýzda kullanacaðýz. Önce keþiflerimizde barýþçýl insanlarý tespit edeceðiz. Ve karþýlaþtýklarýmýzýn çoðunluðu düþman insan gruplarý olursa o zaman bu býçaklarý kullanmaya geçeceðiz. Önce keþiflerimiz de düþman ve dost insan gruplarýný tespit etmek var."

Ziyafet bitmiþ akþam olmuþtu. Kadýnlar ellerinde yaralý iki geyik ve torbalarýnda sebzeler ile Çatalhöyük kentine doðru yürüyüþe geçti.

Abraka etrafýn keþfinin sabah yapýlacaðýný söyledi. Avcýlar bu büyük komutanýn emrine zevkle uydular. Bu emirle ilgili hiçbir soru sormadýlar. Akþamdan kalan ziyafet artýðý geyik parçalarýný yanmamýþ bir aðaca çýkardýlar. Ve beþer grup halinde kendilerine birer aðaç seçip tepesine çýktýlar. Gecenin ýþýðýnda aðaç tepesinden etrafý seyredecek bir nöbetçi seçtiler. O, sýrtlan olsun, aslan olsun, kurt olsun veya avcý yabancý insanlar olsun, onlardan haberdar olacak ve bu sayede sabah uyandýklarýnda daha dikkatli olacaklardý. Nöbeti sýra ile gece boyu gruptaki gençler tuttu.

May gölü büyük tepenin arkasýndaydý. Hemen çýkýþýnda ki ýrmaða buz tutmuþ gölün altýndan sular akýyordu. Göle su ise baþka bir ýrmaktan geliyordu. Gölün etrafý ýssýzdý. Tepenin üstü aðaçsýz, çýplaktý. Arazinin hemen devamýnda Akviran denen yöne doðru ormanlar baþlýyordu. Ve Karaman denen topraklara doðru da ormanlar göz alabildiðine sürüp gidiyordu. Yangýna maruz kalan ormanlar ise May tepesi, Kaþýnan denen yer ve Çatalhöyük üçgeni arasýndaydý.

Avcýlar sbah uyandý. Aðaçlardan indiler. Acýkmýþlardý. Ziyafetten arta kalan geyiði Abraka'nýn parlak býçaðý ile parçaladýlar. Ateþ yaktýlar. Eti kýzartmaya baþladýlar.

O esnada Abraka "Keþfimiz için bir plan hazýrladým diye konuþmaya baþladý. Ben, Akilan ve Bansan Akviran istikametine gideceðiz. Sen Sattama Karaman istikametine mahiyetinle gideceksin. Abraka eliyle Karaman yönünü iþaret etti. Devam etti. Gençler Tecavat, Mitu, Sabet ve Tuluþka Konya istikametine doðru gidecekler. Beþ gün boyunca ilerleyeceðiz. Ve beþ günün sonunda kentimize dönüþ yapacaðýz. Yani gidiþ ve kente dönüþümüz on gün sürmüþ olacak. Sorusu olan varsa söylesin."

Tecavat hemen öne atýldý. "Baba o sendeki býçaðý biz alalým. Biz genciz. Biraz tecrübesiziz. Belki býçak iþlerimizi kolaylaþtýrabilir."

Abraka oðlunun isteðini uygun buldu. Deri giysisinin içindeki býçaðý çýkardý. Oðlu Tecavat'a verdi.

Avcýlar keþfe çýkacaklarý için heyecanlýydýlar. Etlerini konuþmadan yediler. Kalan piþmemiþ etler de on beþ avcýya pay edildi.

Tecavat geyikten arta kalan birkaç kemik parçasý alýp torbasýný içine koydu. "Sýrtlan gibi hayvanlar çýkarsa onlarý, kandýrmak için bu kemikleri önlerine atacaðým. Onlar yalanýp yutarken oradan kaçacaðým." dedi.

Sattama þaþtý kaldý. "Tanrýça Fagým adýna Abraka'nýn oðlu ne kadar da akýllý." Dedi. Sonra kendi de toprbasýna birkaç geyik kemiði koydu.

Abraka oðluna hak verdi. Tecavat'ýn planý gerçekçiydi. O da birkaç kemiði deriden torbasýna koydu. Ardýndan üç ayrý istikamete ayrýlýp yürüyüþe geçtiler.

Tecavat heyecanlýydý. Babasýnýn kasa kasa içi demir býçaklarla dolu yeri biliyordu. Yolda "Bakýn arkadaþlar. Ben babamýn bulduðu o demir býçaklarýn yerini biliyorum. O yer yolumuzun üzerinde. Kaþýnan diye bir yer var. Orada bir tepe var. Býçaklar o tepenin tek aðacýnýn altýnda gizli. Oradan her birimiz yirmiþer býçak alacaðýz. Ve býçaklarý aldýðýmýzý kimselere söylemeyeceðiz. Býçaklarý kentte güvenli bir yere saklayacaðýz. Babam mutlu bir kent yaratmaya çalýþýyor. Ama mutluluðumuz Hublada amcamýzýn ölümüne neden oldu. Eðer býçaklar elimizde olsaydý düþmanlarýmýzý kýtýr kýtýr keserdik." Diye konuþtu.

Sattama'nýn yön bulma içgüdüsü oldukça kuvvetliydi. Akþama doðru ormanlarýn içinde durduklarýnda Sattama, düz bir hat çizdiklerine emin olmak için gök yüzüne, yýldýzlara bakmýþtý. "Tanrýça Fagým doðru yolda olduðumuzu söylüyor." Diye söylendi.

Sattama'nýn büyük oðlu Abradam "Baba bunca ýssýz yerlere gelmemiz hiç akýllýca deðil. Kentte kalýp yaþayýp gitmemizin nesi kötü?"

Sattama "Oðlum biz büyükler sizin bilmediklerinizi biliyoruz. Abraka gibi akýllýca þeyler yapmak için önce bilinmezlerle uðraþmamýz lazým. Bunun için çok gezmemiz ve bazý þeyleri görmemiz gerekiyor. Karþýmýza çýkacak her yabancý þey bizi bir hataya sevk edecek. Ve bu hatalarla biz, yeni þeyleri hayatýmýza kazandýracaðýz."

Abradam cevabýný almýþtý. Amcasý Kutaba'ya yöneldi. "Amca sence biz geriye sapasaðlam dönecek miyiz?" dedi.

Kurtaba "Bak yeðenim, biz avcýyýz. Bu çýktýðýmýz keþif yolunda her þeyle karþýlaþabiliriz. Ama o þeylerden kurtulur da kentimize dönebilirsek Tanrýça Fagým bizi görünmez bir þekilde ödüllendirecek. Yani kente döndüðümüzde çok sevineceðiz. Bu bizim ödülümüz olacak. Sence kötü müdür hiçbir güzel þey olmadan sevinmek'"

Abradam "Bence yorulup kente dönmenin güzel bir tarafý olmaz. Güzel olan þey kente elimizde avladýðýmýz geyiklerle dönmektir."

Sattama "Oðlum ilerlerken geyik avlayacaðýz. Ama dönerken daha çok avlayacaðýz." Dedi.

Abradam "Benim karným acýktý. Karanlýkta önümüzü göremiyoruz. Mola verelim." Dedi.

Abraka ve iki kardeþi Akviran'daydý. Mola vermiþlerdi. Bir tehlike atlatmýþlardý. Bir grup insanla karþýlaþmýþlar ve ilkel gördükleri o insanlar kendilerine taþ atmýþ biraz yaralanmýþlardý.

Akilan "Ey kardeþim bu ilkel insanlarýn nesi ile antlaþma yapacaðýz?" diye konuþuyordu.

Abraka "Doðru söylüyorsun. O ilkeller ancak taþtan anlar. Ama onlara bir hediye vermeyi baþarabilseydik bizi düþman olarak görmeyeceklerdi."

Bansan araya girdi. "Bir daha karþýlaþacaðýmýz ilkel insan grubuna bunu denemeliyiz. Bir fikrim var. Ýlkel insanlarla karþýlaþtýðýmýzda biz onlara taþ atmayalým. Biz taþ attýðýmýz için onlar, daha da çýlgýna döndü. Zor duruma girdik."

Akilan araya girdi. "Bir müddet kaçardýk. Peþimizi býraktýklarýnda tekrar onlara yaklaþýrdýk. Taki onlarý býktýrana kadar."

Abraka "Bak bu güzel fikir. Diye karþýlýk verdi. Devam etti. Bunu ilk fýrsatta deneyelim. Ama önce karnýmýzý doyuralým. Acele edelim. Ateþ yakýp etlerimizi acele ile piþirelim. Sonra bir aðaca çýkýp sabahý bekleriz." Abraka'nýn o an aklýna çýlgýn bir þey geldi. Tekrar konuþmaya baþladýPlanda bir deðiþiklik yapalým. Atamýz Meþtaka gideceðimiz istikamette denizlerin olduðunu söylemiþti. Ne dersiniz. Beþ gün sonra geri dönmeyip Atamýz Meþtaka'nýn bir isteðini yerine getirelim mi?"

Ýki kardeþ heyecanlandý. Akilan "Çok güzel olur. Zaten kentte bir sürü avcý kadýn ve erkek var. Birbirilerini idare ederler. Oldukça heyecanlandým. Ýyi ki söyledin bunu."

Abraka "Atamýz Meþtaka denizden geldiðini söylemiþti. Ona gençken sormuþtum. 'Baba denizin ilerisinde ne var' demiþtim. Bana 'Hiçbir þey yok. Bu topraklar bir geyiðin boynuzunda duruyor' demiþti. Geyiðinde bir kaplumbaðanýn üzerinde durduðunu söyledi. Yani bütün daðlar, ormanlar, topraklar, göller denizler bir geyiðin boynuzunda taþýnýyormuþ."

Akilan ilginç bir þey söyledi. "Peki kardeþim söyle bana. Ýlk avcý insanýn babasý kimdi?"

Abraka "Bunun için oldukça geri zamanlara gitmeliyiz. Ama atamýz Meþtaka'nýn bilmediðini ben hiç bilemem."

Bensan araya girdi. "Bunun için daha da geri zamanlara gidersek daðlar, taþlar ne zaman ortaya çýktý diye de sorarsak, Tanrýça Fagým'ýn zamanýna gideriz. Bence çok önceden daðlarý, taþlarý geyiðin boynuzuna koyan Fagým. Fagým her þeyi torbasýndan çýkardý."

Abraka düþünmeden "Bu dediðin doðru olabilir. Dedi devam etti. Ben daha ilgincini söyleyeyim. Peki ilk tanrýçayý kim doðurdu. Ve o doðuran neredeydi?"

Akilan bilgiç bir cevap verdi." Belki ilk tanrýçayý bizim avcý kadýnlar doðurmuþtur. Hatta Tanrýça Fagým'ý yaratan Tecavat diyebilirim. Yani gördüðümüz her þeyi bildikçe biz yaratýyoruz."

Tecavat ve arkadaþlarý Kaþýnhaný'ndaydý. Ormanýn içinde çýplak tepeyi arýyorlardý. Biir hayli aradýlar ama bulamadýlar.

Tecavat bir öneri getirdi. "Þu gördüðünüz ýrmaðý tekrar toplanma yeri olarak kullanacaðýz. Bakýn burada ýrmaðýn kenarýnda yan yana iki kaya parçasý var. Kaybolursanýz ýrmaðý takip ederek buraya gelin. Þayet o tepeyi kimse bulamazsanýz uzaklaþtýðýnýz yerde bir aðacýn tepesine çýkýn. Ve etrafý tarayýn. Az önce yaptýðým gibi aðacýn en üstüne çýkýn. Birbirimizden en fazla beþ yüz ok atýmý uzaklaþacaðýz." Dedi.

Mitu "Bizi maceraya sürüklüyorsun Tecavat. O býçak dolu kasalarý bulursam istediðim kadar alacaðým."

Tecavat "Ýstediðin kadar alabilirsin. Ama kimseye bir þey söylemek yok. En ufak bir ima dahi yapmayacaksýnýz."

Mitu "Baban býçaklarýn azaldýðýný fark ederse. Senin de Kaþýnhaný'ndan geçeceðini biliyor üstelik."

Tecavat "Babamý sorun yapmayýn. O kendi kendini kaybolan býçaklarla ilgili, baþka bir ikna yoluna gidecektir." Dedi. Genç avcýlar daðýldý.

Mitu ýrmaðýn kenarýndan ilerliyordu. Taþlar vardý önünde hep. Onlarýn üzerinden atlayýp duruyordu. Bu atlamalar eðlenceden deðil zorunluluktandý. Ormanýn içinden ilerlemek istemiyordu. Yalnýz kalmýþtý. Tedirgindi. Bir canavar ile karþýlaþacaðýný düþünüyordu. Önündeki bir taþý daha atlarken ayaðý ona takýldý. Çok feci þekilde yere düþtü. Kolu fena halde acýdý. Kolunu oynatmak istedi. Ama yapamadý. Kolu kýrýlmýþ olabilirdi. Ayaða kalktý. Hemen gerisingeri buluþacaklarý noktaya doðru harekete geçti.

Tecavat babasý ile geldiði zamandaki iþaretleri tek tek okuyordu. Kocaman ceviz aðacýný hatýrlamýþtý. Büyük bir kayadan oluþan tümseði görmüþtü. Ve bir bataklýk ile de karþýlaþmýþtý. "Tamam doðru yöndeyim." Diye söylendi. Ýlerledi. Nihayet tepeyi gördü. Hemen tepedeki tek aðacýn yanýna gitti. Üzerine taþlar konarak kamufle edilmiþ sandýklarý ortaya çýkardý. Beþ adet içi býçak dolu kasa. Birini açtý. Ýçerisinden torbasýna çok miktar koydu. Ýþi ile meþgulken gerilerden bir ses duydu. Tedirgin hislerle hýzla arkasýna baktý.

Gelen Tuluþka'ydý. "Tepeyi az önce gördüm. Sen buradan farklý bir yönde ilerliyordun. Ne oldu da yönünü deðiþtirip buraya geldin. Yoksa býçaklarýn yerini öðrenmemizi mi istiyordun?" dedi.

Tecavat "Ekmek Fagým çarpsýn. Aklýmda öyle bir þey yoktu. Sadece babamla geldiðimizde ki bazý iþaretleri hatýrladým. Birkaç tanesine rastladým. Onlarý takip ederek buldum burayý. Dedi ekledi. Torbaný açta sende býçak doldur."

Tuluþka "Sence bu býçaklarý hangi avcý insan yapmýþtýr?"

Tecavat "Býçaklarýn üzerinde garip þekiller var. Eskiyi düþünürsek eskiden, böyle þekiller ile hiç karþýlaþmadým. Ama yarýný düþünürsek bu býçaklar ve üzerindeki þekiller yarýndan gelmiþtir diyebilirim. Yani Fagým çok hýzlý yaþamýþ býçaklarý, yarýnda yapýp bu güne getirmiþ."

Tuluþka þaþkýndý. "Çok ilginç þeyler söylüyorsun. Sen hiç beklemeden yarýna gittin mi?" dedi.

Tecavat "Gitmedim ama gidilmesi mümkün. Eper yarýna kadar hiçbir þey düþünmezsen yarýna gitmiþ sayýlýrsýn."

Tuluþka ve Tecavat'ýn torbalarý aðzýna kadar býçak dolmuþtu. Koca bir kasa boþalmýþtý. Kasalarýn üzerini tekrar taþlarla örterek kamufle ettiler. Buluþacaklarý yere doðru harekete geçtiler.

Sabet ve Mitu onalrý bekliyordu. Gelmekte olan Tecavat ve Tuluþka'yý gördüklerinde oturduklarý yerden kalktýlar. Tuluþka "Kolumu kýrdým galiba. Ya beni burada tedavi edeceksiniz ya da kente geri döneceðiz."

Tecavat "Ben dönelim diyorum. Mazeretimiz gördüðümüz gibi artada. Babalarýmýz bizi anlayýþ ile karþýlayacaktýr. Mitu'nun kolu her þeyden önemli. Önce torbalarýmýzdaki býçaklarý boþ torbalar pay edelim. dedi. Devam etti. Mitu senin torbaný da ben alacaðým. Yalnýz senden hiç kahramanlýk beklemiyorum. Sen eve elin boþ ilerleyeceksin."

Mitu Tecavat'ýn sözlerine sessizce itaat etti. Ve kente doðru genç avcýlar yürüyüþe geçti. Akþam olmak üzereydi. Gençler karanlýktan hiç hoþlanmýyorlardý. O yüzden hýzlý þekilde yürüyorlardý. Gerçi yanmýþ ormanda canavarlar bulunmazdý ama olsun. Kim saldýrdý bize demek istemiyorlardý.

Tam akþam olduðunda kent göründü. Durdular. Plan yaptýlar. Býçaklarý torbalarý ile olduklarý yere çukur kazýp gömdüler. Üzerine çok belli olacak þekilde taþlar yýðdýlar. Sonra kente girdiler.

Nemengen bilgiliydi. Yaralanmalara karþý evinde, bitkilerden yapýlma bir krem bulundururdu.

Mitu'yu gören Nemengen "Kolun çok acýyor mu?" dedi.

Mitu "Yolda çok acýyordu. Ama þimdi az acýyor."

Nemengen yaralý kolu bir müddet inceledi. Sonra "Sen kolunun kýrýldýðýna inanýyorsun ama öyle deðil. Kolun sadece aþýrý derecede ezilmiþ. Þimdi ben oraya krem sürer üzerini baðlarým. Birkaç güne kadar iyileþirsin. Dedi ekledi. Demek beþ gün boyunca keþfe çýktýnýz. Ama döndüðünüz iyi oldu. Mitu'cuðum artýk oralarý hiç unutmazsýn. Artýk oralarýn kahramanlýk izini kolunda taþýyorsun." Diye de latife yaptý.

Mitu yerinde heyecan içindeydi. Tanrýça Fgým'ýn eþyalarýný karýþtýrmýþlardý. O içi býçak dolu kasalar Fagým'ýndý. Ama Fagým onlarýn Tanrýçasý olduðu için býçaklarda onlarýn sayýlýrdý.

Mitu kýz kardeþi Matap'ýn dikkatleri altýndaydý. "Ne var. Niye bana öyle bakýyorsun?" diye çýkýþtý.

Metap "Sen sanki bir þeyler biliyorsun. Ve bana söylemiyorsun. Ama ben bunu bulacaðým. Dikkatli ol elim ensende."

Cenbali "Kavga yapmayýn bakayým. Þimdi aðzýnýza biber sürerim."

Mitu "Anne biz çocuk muyuz. Bize çocukluðumuzdan beri böyle söyleyip duruyorsun."

Abraka ve iki kardeþin Akviran'ý çýkýþýnýn üzerinden uzun bir süre geçmiþti. Daðlardan ilerlemiþler, Ormanlarý zorlukla geçmiþlerdi. Ama olsun, Atalarý Meþtaka'ýn hayallerine ulaþmaya az kalmýþtý. Abraka bunu yýldýzlara bakarak tahmin etmiþti. Aç kaldýklarýnda hep domuz avlamýþlardý. Tadý nefisti. Þimdi ise yeni lezzetlere ulaþacaklarý için sevinçliydi. Yeniden daðlarý ve ýrmaklarý aþmaya baþladýlar. Bir türlü denize kavuþamadýlar.

Son gece Abraka yýldýzlara bakarak ""Ýþte çoban yýldýzý görünüyor. Çoban bize kaval çalmaya baþladý bile. Önümüzdeki þu tepeleri de aþarsak denizle karþýlaþacaðýz. Dedi. Devam etti. Ne dersiniz denize bir an önce ulaþmak için yolumuza devam edelim mi?"

Akilan "Ben devam etmekten yanayým. Þimdiden nemli havayý solumak beni oldukça heyecanlandýrýyor."

Bansan'da ayný fikirdeydi. Kalktýlar yürüyüþe geçtiler.

Abraka "Denize ulaþtýðýmýzda önce incir yiyeceðim. Karnýmý týka basa incirle dolduracaðým. Sonra denizde yüzeceðim. Ama en önemlisi oraya vardýðýmýzda biz avcýlarýn iþareti olarak bulursam, bir kaya üzerine Tanrýça Fagým'ýn þeklini çizeceðim."

Akilan "Bu güzel fikir. Kentimize geri döndüðümüzde buralara geldiðimizi daha iyi hatýrlayacaðýz. Ve rüyalarýmýzda buralara kolaylýkla gelip gideceðiz."

Tepeleri geçmiþlerdi. Birden ayýn ýþýðý iki tane oldu. Biri gök yüzünde biri yerde. Sevinçten çýðlýk attýlar. "Hulu hulu bagu." Diye 'yaþasýn yaþasýn kazandýk' diyorlardý. Küçük küçük tepeleri hýzla indiler. Denize, kumlarla dolu sahile ayak bastýklarýnda Abraka sözünü hemen tuttu. Etrafý incir aðaçlarý ile dolu alana girdi. Ýþtahla ve açlýktan gelen saldýrganlýkla incirlere yumuldu.

Ýki kardeþ ise kumsala oturmuþ denizi ayýn ýþýðýnda seyre koyuldular. Abraka uzun süre yanlarýna gelmedi.

Birden karný þiþ ve elleri göbeðinde çýkýp geldiðinde Abraka çýka geldi. "Bizim kavunlar gibi deðil bunlar. Gidin incirlerden sizde yiyin." Dedi.

Akilan "Az sonra güneþ doðacak. Yýldýzlar onu söylüyor. Benim aklýma acayip bir þey geldi. Karnýmýzý hep meyveler ile doyuramayýz. Buralarda bol miktarda aðaç sarmaþýklarý da var. Onlardan büyük bir balýk yakalama aðý örelim. Oldukça uzun bir að olsun."

Abraka "Önce gidip ve karnýnýzý doyurun." Dedi.

Ýki kardeþ ayaða kalktý. Ýncirlere doðru yürüdü.

Abraka gelirken ormanlardan aldýðý, kokusu ateþte yanýnca hoþ olan kuru yapraklarý torbasýndan çýkardý. Kokladý onlarý. Sonra elinde bir çubukla kuru bir kütüðün üzerinde, saða ve sola doðru hýzla hareket ettirdi. Ýçinde kurumuþ kavlar vardý. Az sonra kuru kavlar tutuþtu. Ateþi kuru ince dallarla harladý. Elindeki hoþ kokulu kuru yapraðý ateþin içine attý.

"Sanki tanrýlarý çaðýrýyorum. Buralarýn tanrýlarýna kendimi sevdiriyorum. Buna bir isim bulmalýyým. Bu olsa olsa 'tütün yapraðý' olur. Çünkü güzel tütüyor." Diye düþündü.

O an aklýna yeni bir þey geldi. Hemen kalkýp bir kavak aðacýna doru gitti. Oradan ince bir dal kopardý. Geri döndü. Bir parmak boyu daldan kýrdý. Küçük parçacýðý nazik hareketlerle içindeki sertlikten çýkardý. Elinde içi böþ bir kabuk oluþtu. Tütün yapraðýndan içine biraz doldurdu. Sonra onu ateþe tuttu. Ýçine çekti tütünü. Öksürmeye baþladý. Bir süre sonra buna alýþtý. Birden onda bir sarhoþluk meydana geldi. Abraka bu duyguyu biliyordu. Daha öncede denemiþti. Ama böyle kabuðun kabukla beraber tütünü içine çekiþini ilk defa yaþýyordu. Ve tanrýça Fagým'ýn kendisine gülümsediðini gördü. Demek yeni akýllýca bir þey keþfetmiþti.

"Dumaný içine çekmek ve tütünü içine koyduðu kabuk. Buna bir isim bulmalýydý. Tütmekten sutmaký buldu. Olmadý. Buna 'Sigra' yakýþýr diye düþündü. Evet bu bir sigradýr." Dedi.

Kardeþleri yanýna gelince "Kendi kendine ne konuþuyorsun?" dediler.

Abraka "Al bunu ve içine çek." Diyerek sigarayý eline tutuþturdu.

Akilan sigarayý eline aldý. Dumaný içine çekti. Bir iki öksürdü. Sonra alýþtý.

Abraka "Ben bu içi yaprakla dolu þeye sigra diyorum. Yapraðýna da tütün diyorum."

Akilan "Demek tanrýlarý artýk ateþ yakarak deðil bu sigra ile çaðýracaðýz." Diye söylendi.

Sabah olmuþtu. Üç avcý yorgundu. Gece boyu uykusuzluk onlarý periþan etmiþti. Ýncir aðacýný üzerindeydiler. Dallardan uygun bir pozisyon bulup kývrýldýlar.

Öðlen bir gürültü ile uyandýlar. Ýki ayý boðuþuyordu. Birilerine saldýrýyordu. Abraka "Sakýn kýpýrdamayýn. Ses de çýkarmayýn." Diye uyardý.

Baskýn ayý diðerini ormanlarýn içine doðru kovaladý.

Abraka "Demek deniz kenarýnda vahþi hayvanlar da var. Bunu öðrendiðimiz iyi oldu. En kýsa zamanda kendimize barýnak yapmalýyýz."

Akilan "Kentimizde ki barýnaktan olmayacak herhalde. Çünkü biz buralarda geçiciyiz. Geri döneceðiz."

Abraka "Çamurdan ev yapmak oldukça zor. Ama buralarda taþlar oldukça fazla. Çamurda var. Taþlarý dizer çamurlarla yapýþtýrýrýz olur biter. Barýnaðýn duvarlarýný yüksek yapmalýyýz. Bu böyle olunca canavarlar zýplayýp içeri giremez. Ve dam yapmak için gerekçemiz de olmayacak."

Abraka az önce ilerideki denize dökülen ýrmaða doðru gitmeyi teklif etti. Beraberce oraya doðru ilerlediler. Çünkü orada ayýlarýn balýk avladýðý yer olabilirdi. Orayý ayýlardan ele geçirip acýkmýþ karýnlarýný doyurabilirlerdi.

Tuna M. Yaþar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihsel roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Göbeklitepe 5
Göbeklitepe 4
Göbeklitepe 3
Göbeklitepe 2
Göbeklitepe 1
Çok Eskiden 9
Çok Eskiden 8
Çok Eskiden 4
Çok Eskiden 6
Çok Eskiden 5

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dünya Taþýnýyor 3
Dünya Taþýnýyor 8
Dünya Taþýnýyor 7
Dünya Taþýnýyor 6
Dünya Taþýnýyor 1
Dünya Taþýnýyor 2
Dünya Taþýnýyor 5
Dünya Taþýnýyor 9
Dünya Taþýnýyor 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Masa [Þiir]
Reptilian 1 [Öykü]
Reptilian 2 [Öykü]
Reptilian 3 [Öykü]
Reptilian 4 [Öykü]
Reptilian 5 [Öykü]
Savaþ Trafiði 2 [Öykü]
Savaþ Trafiði 1 [Öykü]
Savaþ Trafiði 3 [Öykü]
Aðaçlara Fýsýldayan Adam [Öykü]


Tuna M. Yaþar kimdir?

Voltaire


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Tuna M. Yaþar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.