..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle deðil, ateþe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Tarihsel Roman > Tuna M. Yaþar




27 Mart 2019
Çok Eskiden 1  
Ana Tanrýçanýn Ýnsanlarý

Tuna M. Yaþar


1. “Çok Eskiden” adlý kitabýn konusu: Çatalhöyük’ün neolitik çaðýnda yaþayanlarýþahýslar ve konuþmalarý ve olaylar ile anlatýlýyor. Ýnsanoðlunun yeryüzünde evi icat etmesi tesadüflere baðlý deðildi. Abraka araþtýrmalarýnýn sonucunda killi topraðý buluyor ve deneme yanýlma yöntemi ile kili güneþte kurutarak saðlam bir tuðla elde ediyor. Tuðlalarla evini yapýnca sorunlar peþ peþe geliyor. Bölgede yaþayan diðer bir kabile ile çýkan savaþta Abraka ve mahiyeti üstün geliyor. Abraka ve mahiyeti ruhlarýnda, akýllýca þeylere açýk olduklarý için maceralar onlarý bekliyor. Roman Neolitik çaðda Çatalhöyük halkýnýn yaþadýklarýný ve olaylarýný anlatýyor. 2. “Çok Eskiden” isimli eserim arkeoloji sevenlere ve gençlere hitap ediyor. 3. Bu tarzada hiç basýlmýþ kitap yok.


:AAFA:

Abraka ve oðlu Tecavat Neolitik çaðda yaþayan iki insandý. Aile avcý ve toplayýcýydý. Gün kararmak üzereydi. Etraftan geyik böðürtüleri geliyordu. Baba oðul merdivenle evin çatýsýna çýktý. Ýçeriye girmeden önce böðürmelere kulak kabarttýlar. Avdan eli boþ dönmüþlerdi. Aile üç gündür açtý. Çünkü üç gündür av bulamamýþlardý.

Küçük balbal tanrýça heykelciði 'Tanrýça Fagým'a yalvarýyorlardý. Fagým onlarýn her þeyiydi. Bir gün evin reisi Abraka karýsý Nemengen'in yalvarmalarýna dayanamamýþ ona "Eve elim dolu gelmeden dönmeyeceðim." Demiþti.

Avcýnýn karýsý küçük bebeklerini gösterip "Herif herif þuncaðýzlara acý bari." Diye yakýnmýþtý. O gece avcý Abraka uyuyamamýþtý. Tanrýça heykelciði Fagým Tanrýçasýna çok yalvardý. "Ne olur geyikler ürkmesin bizden. Söz iki tane geyik avlarsam birini senin için ateþte köz olana kadar yakacaðým." Diyordu.

Abraka biliyordu. Yanmýþ et kokusuna vahþi hayvanlar bile dayanamazdý. Deðilse Fagým Tanrýça dayansýn. Fagým balbalýný oðlu çamurdan yapmýþtý. Babasýna "Baba ben bir heykelcik yapacaðým. Onun varlýðý ile avlanýrken geyikler ürkmeyecek. Biliyorsun. Akýllý iþler yaptýkça bütün iþlerimiz yolunda gidiyor. Sen de fark ettin mi? Sen geçenlerde geyik avlarken ateþ yaktýn. Ateþin dumaný bizim kokumuzu geyiklere götürmez demiþtin. O gün üç geyik avlamýþtýk. Onlarý eve getirirken ne zorluklar çektik."

Baba oðluna hak veriyordu. Tanrýlar bu yapýlan küçük heykelciði beðenecek ve geyiklere karþý besledikleri düþmanca avý onlarýn akýllarýna getirmeyecekti. Ne güzeldi þu tanrýlar. Onlara en güzel bir eþyasýný parçalayýp kurban etmek istiyordu. Zaten geyiklerde kendileri için parçalanýp yemek olmuyor muydu?

Abraka oðluna 'Sus' iþareti yaptý. Ardýndan Benimle gel' der gibi oðluna ikinci bir iþaret yaptý. Abraka oðluna inanmýþtý. Geçen hafta Fagým Tanrýça geyikleri ayaklarýna kadar getirmiþti. Ve þimdi üç günlük açlýk sona erecekti.

Abraka ve Tecavat uçlarý yanmýþ volkanýn oluþturduðu kaygan, parlak ve sert taþýn yontularak oluþturulan mýzraklarýný aldýlar. Damdan aþaðý sessizce indiler. Bellerini eðerek saklanýrcasýna böðürtülere doðru ilerlediler. Yüz metre ilerlemiþlerdi ki bir gurup geyiðin bir araada bulunduðunu gördüler.

Evin içine neþe dolmuþtu. Uzun saçlý, tombul memeli evin kadýný Nemengen av için þarkýlar söylüyordu. Bütün aile evin çatýsýna çýkmýþtý. Nemengen'in iki kýzý annesine yardým ediyor, eti kemikten keskin taþlarla ayýrýyordu. Çatalhöyük'te dört ev vardý. Üç ev reisi birbirileri ile kardeþtiler. Abraaka ziyafete kardeþlerini de çaðýrdý.

Tecavat ateþ yaktý. Aðaç dallarýna soktuðu et parçalarýný piþirmeye baþladý.

Kardeþ Akilan Reis diðeri, Bansan Reis, öbürü Hublada Reis piþen etlere iþtahla bakýyordu. Onlarý çaðýran Abraka gururla göðsünü geriyordu. Ama bu bir günlük davetti. Deðilse av Abraka'nýn ailesine yetmezdi.

Kardeþ Akilan sordu "Ey dam sahibi Abraka sana kavun verelim. Ben ellerimle çok uzaklardan topladým. Avladýðýn etle takas yapalým mý?"

Abraka "Þimdiye kadar bize hiç ikramda bulunmadýnýz. Kusura bakmayýn. Seni avlarým da yine de et vermem."

Akilan "Ýlahi ömürsün Abraka. Sana sorarým. Geçenlerde sen bir canavardan kurtulurken sana en yakýn benim evimin damýna çýkmadýn mý? Buna göre hiç mi ortak deðilim sana?"

Abraka "Orasý baþka. Bak borcumu sana et yedirerek ödüyorum. Bunu bir günlük yapýyorum. Aklýnda bulunsun. Sende avlandýðýnda beni çaðýrasýn diye yapýyorum bu daveti. Belki tanrýlar beni seviyor. O yüzden benim dediðim þekilde yapmak en doðrusu. Tanrýlar beni sevmeseydi bu kuraklýk döneminde nasýl geyik bulabilirdim?"

Araya Tecavat girdi. "Akilan amca sana bir teklifim var. Yarýn bolca beraber ot toplayalým. Geyikler dün olduðu gibi yine ayný yere geleceklerdir. Çünkü geyikler buraya alýþtý. Eðer geyik avlarsak hepsi senin olacak. Ama bizi davet edeceksin."

Teklif Akilan'ýn hoþuna gitti. Onlar ateþte piþmiþ etlerini yerken uzaklardan canavarlarýn sesi geliyordu. Damdakiler seslere uzun süre kulak kabarttýlar.

Abraka "Etimizin kokusu hayvanlarý buraya çekecek. Aceleyle etlerimizi yiyelim. Deðilse evlerimize gidemeyiz. Kardeþler fikir birliðine varýp etleri çiðnemeden yuttular. Eyvah ki et kokusundan tahrik olan bir pars evin duvarýna kadar geldi. Akilan, Bansan ve Hubalada telaþlandý. Kendi evlerine nasýl dönülecek onlarýn planýný yapmaya baþladýlar. Bir çare bulamadýlar. Bir taraftan gözleri parsýn hareketlerindeydi. Bir çare bulamadýlar. Çözüm Abraka'dan geldi.

"Bu gün bizde yatarsýnýz olur biter." Dedi.

Geceye doðru ev halký derin bir uykudaydý. Uyumayan tek kiþi, evin haylaz oðlu Menda'ydý. Sessizce yattýðý yerden kalktý. Evin damýna çýktý. Garip ve tuhaf hayvan sesleri çýkarmaya baþladý. Maksadý canavarlarýn dikkatini çekip yanýna geldiklerinde onlarý incelemekti.

Menda bir süre daha ses çýkardý. Hiçbir canavar gelmedi. Tehlikeli bir oyuna baþ vurdu. Damdan merdivenlere yöneldi. Aþaðý indi. Menda bunun tehlikeli olduðunu biliyordu. Aama böyle olmadan macera yaþanmýyordu.

Elinde sivri uçlu bir mýzrakla evinden uzaklaþmaya baþladý. Sesler duyuyordu. Canavar sesleri deðildi. Ama ne olur olmaz diye bir aðacýn tepesine týrmandý. Elinde mýzrak vardý. Pars aðaçlara týrmanabiliyordu. Menda korkusuzdu. Bir süre parslarý yanýna çekebilecek sesler çýkarmaya baþladý. Bir pars diþisinin sesini çýkarýyordu.

Pars deðil ama meydana bir sýrtlan çýktý. Menda artýk aþaðý inemezdi. O da bunu istiyordu. Çatalhöyük'teki anne ve babasýnýn haberi olsa mutlaka müdahale ederlerdi. Ama sýrtlan gelmiþti. Þimdi onu düþünmek gerekiyordu. Menda'nýn yaþý on iki mevsimdi. Ama küçük olmasýna raðmen iyi bir avcýydý. Ýz sürebilir, hayvanlarýn kokularýna anlam verebilirdi. Sýrtlan bir iki baktý. Havayý kokladý. Kendine iþ çýkmayacaðýný anlayýnca oradan uzaklaþtý.

Menda korkmaya baþladý. Yanýnda boðazýna takýlý taþ boncuklardan medet umdu. "Ey tanrýçalar, bu boncuklarýn her taneleri adedince bana acýyýn. Ve yardým edin." Tanrýçalar onun sesini duymuþtu. Az sonra Menda'nýn babasý Abraka çýka geldi.

"Kýzým kafayý mý yedin sen? Hiç akýllý deðilsin. Çabuk in aþaðýya." Dedi Menda aþaðý inince sýkýca babasýna sarýldý. Oradan baba kýz koþarak uzaklaþtýlar.

Gün yeni doðmak üzereydi. Evin kadýný Nemengen güneþin doðmasýný beklememiþ, erken vakitte uyanmýþ kalkmýþtý. Yapacaðý bir sürü iþ vardý. Önce damdaki akþam yenilen et ziyafetinden arta kalan, kül olmuþ közleri temizleyecekti. Evin damýný hýzla temizledi. Aþaðý indi. Tuzaklarý kontrol etti. Aðaç dallarýndan yapýlmýþ tuzaklarda beþ adet keklik gördü. Onlarý itina ile alýp ketenden yapýlmýþ bir iple baðlayýp eve getirdi.

Kocasý Abraka hala uyuyordu. Ona sürpriz yapacaktý. Kahvaltýyý hazýrlamaya koyuldu. Damda ateþ yaktý. Kuþlarýn tüyünü yolup aðaç dallarý þiþine geçirdi. Ardýndan onlarý ateþe sürüp piþirmeye baþladý.

Evin reisi Abraka dinç bir þekilde uyandý. Çünkü gece çok mutluydu. Rüyasýnda oðlunun yaptýðý Fagým Tanrýçayla konuþmuþtu. Fagým ona 'Mýzraðýn bundan sonra uzun olsun. Uzun mýzrak kolay avlar. Geyiðin canýný acýtmaz." Diyordu. Abraka hala rüyasýný düþünüyordu. Aama açlýk galip geldi. Evin damýnda süzülen koku onu tahrik etti. Hemen evin damýna çýktý. Karýsý Nemengen'in boynuna sarýldý. Canavar çaðýrýr gibi 'Kuçu kuçu kuçu' diye diþisine kompliman yaptý. Nemengen bunun anlamýný biliyordu. Bu sesi çýkaran biri 'Ben çok açým, her þey, yiyebilirim' demek isterdi. Nemengen kocasýnýn poposuna þaplak vurdu. Bu 'Vah vah acýktýn mý?' anlamýndaydý. Devamýnda 'Öyleyse týkýn' anlamý ortaya çýkýyordu.

Elbet Abraka kibar biriydi. Karýsýnýn komplimanlarýna 'Kurt gibi açým. Seni bile yiyebilirim.' Karþýlýðýný vermiþti. Tecavat ise aileden en son uyanandý. Gece eti fazla kaçýrmýþtý. Biraz iþtahsýzdý. Babasý Abraka ona yemek yemesini emretti. Çünkü az sonra ava çýkacaklardý. Aç bir kiþi avda baþarýsýz olurdu. Tecavat istemeye istemeye kahvaltýsý olan közde piþmiþ eti yemeye baþladý.

Ev halký baba ve oðlu þarkýlarla uðurladý. "Dön bebeðim dön. Dön kocaman dön. Etimiz az. Butumuz az. Dönmezseniz gülücüðümüz az. Yolunuz kýsa, avýnýz bol olsun. Gittiðiniz yer kuru olsun, çamurlu olmasýn." Söylenen sözler kulaklara çok hoþ geliyordu. Zaten Fagým Tanrýça heykelciðinden sonra en büyük sihri yapan bu þarkýlardý. Ve onlar her þarkýda umut görüyordu.

Uyuyan ruhlar keþfedilince hatýralarý da ortaya çýkar. Bilen bir kiþi için neolitik çaðda yaþayan insanlarýn hatýralarý, düzene konmuþ bir rabýtaya baðlýdýr. Onlarla tanýþmak için önce Çatalhöyük'e gitmek ardýndan, onlara rabýta yapmak gerekir. Yani onlar gibi düþünmek, onlar gibi yaþamak gerekir. En azýndan vejeteryan olmayýp et yemek gerekir. Ama en önemli nokta Çatalhöyük tepesine çýktýðýmýzda, tepenin altýndaki yatanlarýn, bir zamanlarýn insaný olduðunu, akýllarýný kullanabildiklerini bilmemiz gerekir. Onlar neolitik çaðýn akýllýlarýydýlar. Çünkü onlar ev yapmayý biliyorlardý.

Fagým Tanrýçanýn bir çok akrabasý vardý. Fagým'ýn oðlu Hirkese. O rüzgarlarýn ne zaman çýkacaðýný bilir Tecavat'a söylerdi. Kemen Fagým'ýn kýzýydý. Tecavat onu rüyalarda görevlendirmiþti. Kemen rüya tanrýçasýydý. Tecavat Kemen'in balbalýný yapmýþtý. Oturur vaziyette, elinde bir geyik boynuzu ile þekillendirmiþti. Tecavat ailesi ve amcalarý ve ailelerinin Çatalhüyük'e gelmelerinin üzerinden iki kýþ mevsimi geçmiþti. Buraya çok uzaklardan gelmiþlerdi.

Tecavat Ankara'da doðmuþtu. Çocukluðu orada geçmiþti. Atalarý Meþtaka Tecavat'ýn dedesiydi. Onu hatýrlýyordu. Meþtaka Ankara'ya bir orman yangýný nedeniyle bu günkü Sivas'ýn Gürün ilçesinden kalkýp gelmiþlerdi.

Tecavat bütün atalarýný babasýnýn anlatmasý ile tanýmýþtý. Babasý atalarýný unutmamak için, her birini temsilen çamurdan birer balbalýný yapmýþtý. Abraka sekiz kuþak geriye giden tüm atalarýný biliyordu. Bu kuþaktan kuþaða aktarýldýðý ve söylenceler ilahi kabul edildiðinden unutulmuyordu.

Yaptýðý balballar çamurdan olduðu için uzun zaman dayanmýyordu. Oðlu Tecavat buna bir çare bulmuþtu. Çatalhöyük'e geldiklerinde topraðýn kilden olduðunu fark etmiþler, buraya yerleþmeye karar vermiþlerdi. Ve Tecavat ilk gün hemen balbal yapmýþ ve balbalý ateþte kýzdýrmýþtý. Ortaya kusursuz, sert ve saðlam bir heykelcik çýkmýþtý.

O an yeni bir þey deniyorlardý. Aile kendisine korunak yapýyordu. Tecavat korunak yapýlýrken babasýna canla baþla yardým ediyordu. Aðaç dallarýndan yapýlmýþ kalýplara çamur dolduruyor ve þekil almýþ çamuru içinden çýkarýp güneþe býrakýyordu. Bu yöntem Abraka'nýn aklýna geyiklerden gelmiþti.

Bir geyik avýnda çamurlardan geçiyorlardý. Abraka geyik ayak izlerine hayran hayran baktý. Bunu eli ile de denedi. Hoþuna gitti. "Oluþan çukurcuklar neden elim gibi çýkmýyor. Ben gerçek el istiyorum çukur deðil." Diye kafa yorarken avucuna çamur aldý ve onu sýktý. Baktý ki elinin izi çamura geçmiþ. Aklýna aðaç dallarýndan küçük sepetler örüp onun içine çamur koymak geldi. Hýzlý bir þekilde aðaç dallarý ile küçük bir sepet ördü. Ýçine çamur koyup sepeti ters çevirdi. Ortaya kusursuz bir çamur þekli çýktý. Bu akýllýca bir þeydi. Bunu kullanabilirdi.

Atalarýnýn evi yoktu. Onlar maðarada yaþarlardý. Ama ilk kez Abraka açýk alanda yaþamayý seçmiþti. Ve yapacaðý kilden korunaklý alan iþe yarayabilirdi. Bunu oðlu Tecavat aklýna getirmiþti. Çamurun sertleþince neler meydana getirdiðini biliyordu. Çamur sertleþince taþ gibi olurdu. O sertliði bir canavara atsa onu yaralayabilirdi. Devasa yapýyý yapmak için ince eleyip sýk dokudu. Tamda Çatalhöyük'e yaklaþtýklarýnda bu fikir aklýna gelmiþti. Deðilse aþaðýya Toros daðlarýna ineceklerdi. Orada vahþi canavarlar çoktu. Bunu atalarýndan duymuþtu.

"Ýyi ki Tecavat var." Diye söylendi Abraka.

O gün baba Abraka kalýptan geçecek çamurlarý güneþte kurutmanýn iyi fikir olduðunu düþündü. Abraka'nýn kardeþleri korunaklý alan yapmayý saçma bulmuþlardý. Yaðmur yaðýnca korunak eriyebilir, canavar gelse korunaðý pençeleri ile hemen yýkarlardý. Abraka'nýn kardeþlerine göre aðaç dallarýnda yaþamak varken, bir bilinmez maceraya atýlýp, neolitik çaðýn ilk evini yapmak zýrvalýktý, delilikti. Bunun için Abraka ile süre alay etti kardeþleri. Ýþe baþlanýp uzun bir mesafe kat edilip, kalýplar hazýrlanýp, çamur tuðlalar güneþte kurumaya terk edilince kardeþler, ortaya çýkan tuhaf çamurlara ilgiyle baktýlar. Kurumuþ ve þekil almýþ çamurlara bakmak onlara geyik avlamak kadar heyecanlý gelmeye baþlamýþtý. "Acaba bunun sonu nereye varacak?" diye söylenmeye baþladýlar.

Abraka tüm planlarý yapmýþtý. Gerçi plan retoriði henüz o çaðda icat edilmemiþti. Planýn ne demek olduðunun farkýna varýlmamýþtý. Ama Abraka inatla iþine devam ediyordu. Birkaç gün sonra çamurlar taþ gibi sertleþti. Ailesi ile birlikte iþe giriþti. Çamur tuðlalarý toprak zemine dizmeye baþladýlar. Ýþe sabah baþlamýþlardý.

Kardeþleri Abraka'ya "Deliliðin zirvesinde." Diye bakýyorlardý. Ama Abraka öðleye doðru korunaðýn duvarlarýný çoktan bitirmiþti. Geriye korunaðýn damýný yapmak kalýyordu. Bunun için bunun için aðaçtan kalaslarý kullanmasý gerekiyordu. Aðaç kesmek zordu. Ýþin kolayýna kaçýp kurumuþ aðaç dallarýný aramaya baþladý. Bulamadýlar. Oðlu Tecavat ile keskin volkanik taþtan kesici aletleri ile bir aðaç dalý bulup onu kesmeye veya kýrmaya çalýþtýlar. Bir dalý kesmek için üzerine binip, tepesine çýkýp, sallayarak, eðerek uðraþtýlar. Uzun uðraþlardan sonra bir hayli kalas elde ettiler. Ve korunaðýn içine her bir kalas için çukur kazdýlar. Bu kalaslarýn ayný hizada durmasý içindi. Kalaslarý bu çukurlarýn içine yerleþtirdiler. Bunlarýn üzerine yatay olarak, kalýn dallar dizdiler. Dallarý birbirine saðlam aðaç sarmaþýklarý ile baðladýlar. Yatay dallarýn arasýna kuru otlar yerleþtirerek delikleri kapattýlar. Ve dama küçük bir giriþ verdiler.

Tecavat babasýna hayranlýkla bakýyordu. Son iþlem olarak damýn üstünü toprakla örtmek kaldý. Baba Abraka neþe içindeydi. Sazlýk çubuklardan yapýlma sepetlerle içinde, aþaðýdan uzatýlan topraðý dama yayarken zafer çýðlýklarý atýyordu. Akþama doðru korunaðýn düzenleme iþi bitti. Saðý solu kontrol edildi. Açýk gedik bir yer varsa çamurla veya otlarla kapatýldý.

Abraka damdan korunaðýn içine girmenin tehlikeli olduðunu gördü. Ýçeri girerse geri nasýl çýkardý. Geri çýkarken eve zarar verebilirdi. Damýn boyu Abraka'nýn boyunu aþýyordu. Hemen bir yöntem buldu. Ýki adet uzun bir kalas hazýrladý. Bir birine paralel, yan yana yere yatýrdý. Saðlam aðaç sarmaþýklarýný gitti getirdi. Sonra elleri ile aðaçlardan kýrdýðý hafif ince dallarý kalaslara baðladý.

Gülümsüyordu. Merdiveni korunaða dayadý. Oðluna "Çýk bakalým Tecavat." Dedi. Tecavat korunaðýn damýna merdivenle çýktý.

"Baba canavarlar için iyi bir silah yaptýk. Onlarý can evinden vuracaðýz." Dedi.

Korunak bir silah olmazdý. Ama korunak onlarýn yaþamýný kolaylaþtýrdýðý için avlanmakta kolaylaþýyordu. Çünkü açýk alanda avlanan hayvaný ateþte piþirmek ve yemek tehlikeliydi. Canavarlar buna izin vermez avlarýný kaptýrabilirlerdi. Avlarýný bir aðaca çýkarsalar eti piþiremedikleri için yiyemezlerdi. Bunun için mecbur aþaðý ineceklerdi.

Elbette Abraka'nýn kardeþleri de korunaðýn içine girdi. Kardeþleri ona karþý daha ciddiydi. Evin duvarlarýný, saðlamlýðýný kontrol ediyorlar, tuðlalarýn yapýþtýrýlmasý için aralarýna konmuþ çamurlarýn da saðlam olduðunu görüyorlardý.

Ve Akilan "Abraka akýllý þeyler yaptýn. Kalýplý çamurlarý kuruttun. Bunlarý yapýþmasý için içine ot parçalarý atýp karýþtýrdýn. Karýþýmý yedi gün beklettin. Çamur mis gibi kokuyordu. O mis gibi kokan çamur þimdi tuðlalarýn arasýnda sem sert. Söyle bize bu akýllýlýðý hangi atamýzýn ruhu söyledi." Diyordu.

Abraka "Her þeyi oðlum Tecavat'a borçluyum. O bir heykelcik yapýp ateþte kýzdýrdý. Heykelcik taþ gibi olunca oðlum bana 'Baba biz çamuru güneþte kurutup kendimize maðara yapamaz mýyýz?' dedi. Ogünden beri bunun üzerine çok düþündüm."

Tecavat konuþmalarý dinliyordu. Amcasý Akilan elini onun omuzuna attý. "Tecevat dedesine çekmiþ. Meþtaka babamýz hayatta olsaydý, torunu ile gurur duyardý." Dedi.

Abraka "Gördünüz, denediniz. Her taraf saðlam. Artýk sizlere de birer ev yaparýz."

Akilan "Bu ev bizim kadýnlarýn hoþuna gider. Þimdi onlar avlanmaya gitti. Birazdan gelirler. Senin için onlara söyleyebileceðim tek þey, 'Tanrýça Fgaým Abraka'ya göründü.' Olacak."

Abraka'nýn kardeþleri Akilan Bansan ve Hublada bir süre daha evin içini kontrol etti. Akilan avdan dönen eþlerinin seslerini duyunca "Neþe ile baðýrýyorlar. Galiba av baþarýlý." Dedi.

Kadýnlar geyik avlamýþtý. Abraka onlarýn yüzüne bakýnca þaþýrmýþ olduklarýný gördü.

Cenbali "Tanrýça Fagým adýna size bu aklý kim verdi?" dedi.

Abraka "Onu oðlum Tecavat'a sor."

Cenbali "Tatlý çocuktur o. Ona borçlu olduðun her þeye hak veriyorum. Tecavat benim gülüm."

Akilan karýsý Cenbali'ye "Üstün baþýn kan içinde. Zor mu avladýnýz geyiði. Nasýl geçti avýnýz?" diye sordu.

Cenbali "Geyiði biz avlamadýk. Bir grup pars dikkatimizi çekti. Onlarý takip ettik. Parslar bir geyik avladý. Bizde mýzraklarýmýzla parslarý korkutup kaçýrdýk. Avlarýný aldýk. Çok uzaktan geliyoruz. Irmaðýn oradan geliyoruz. Üzerimizin kan olmasý ondan. Hýzlý getirelim avýmýzý canavarlara kaptýrmayalým diye davrandýk. Deðilse avýn bacaklarýna deðnek takar tertemiz gelirdik."

Akilan daha güvenli olduðu için avýn yeni yapýlan korunaða taþýnmasýný istedi. Geyiði el birliði ile merdivenin yardýmý ile dama çýkardýlar.

Etin ayýklama iþini erkekler yapmaya baþladý. Zaten ev iþlerini hep erkekler yapardý. Kadýnlar ava çýkardý. Erkekler ise nadiren ava çýkarlardý. Erkekler anaerkildi. Çünkü onlarýn kadýnlarý daha akýllýydý.

Ýþte Nemengen buna bir örnektir. Bir gün Nemengen korunaklarý istila eden aslanlara karþý çetin bir mücadele vermiþti. Çatalhöyük sakinleri bir türlü aslanlarý uzaklaþtýramadýlar. Nemengen aslan sürüsü içinde birkaç yavru aslan gördü. Aslanlara sezdirmeden damdan aþaðý indi. O aslan yavrularýndan ikisini alýp gizlice, süratle dama geri çýktý. Aslan yavrularýný annelerine gösterdi. Yetiþkin aslanlar tuhaf sesler çýkarmaya baþladýlar. Nemengen uzun bir süre yavrularý onlara gösterdi. Ama yavrularý onlara vermedi. Ve nihayet Nemengen yavrulardan birini damdan aþaðýya býraktý. Aradan bir süre geçince ikinci yavruyu da býraktý. Aslan sürüsü týrsmýþ olmalý ki hemen orayý terk etti.

Avcý Abraka ve kardeþleri, kadýnlarýný çok seviyorlardý. Kadýnlardan emir aldýklarýnda ardýnda, 'iyi sonuca çýkacak' þeyler bulurlardý. Kadýnlarýn harikalarý her gün yaþanýrdý. Ama erkeklerin harikalarý ise tarihe geçecek þekilde, ömürlerinde bir defa yaþanýrdý. Korunak buna örnekti. Abraka harika bir iþ baþarmýþtý. Ve bir ev icat etmiþti. O evin deðiþik örnekleri günümüzde, dünyanýn kýrsal bölgelerinde hala kullanýla gelmektedir.

Abraka, kardeþlerinin kendisinden et talep etmesi ve buna karþýlýk kavun teklifini biraz düþündü. Kavun en çok sevdiði meyveydi. 'Nasýl olsa yine avlanýrým' diyordu. Üç kardeþ ve aileleriyle yenilen ziyafetten geriye bir hayli et artmýþtý. Bencil olmak istemiyordu. Yaþadýðý yerde mutlu bir kent istiyordu.

Akilan'da on adet kavun vardý. Kavunlardan ona da kalmasý için beþ adedini kendine ayýrdý.

Abraka "Beni kandýrýyorsun. Ama bu takas benim için çok önemli. Ben kavun yiyince öyle keyifli oluyorum ki. Bunun yanýnda hep et yediðinden karným bundan mustarip."

Akilan "Benim Cenbali geçenlerde sebzelerden yiyecek hazýrladý. Sebzeleri ateþte kýzdýrdý. Yedik ama tat alamadýk."

Cenbali araya girdi. "Tuzumuz olsaydý yemeðim lezzetli olurdu."

Abraka "Ben geçenlerde Tecavat ile konuþurken aklýma bir þey geldi. Tecavat 'Baba kilden daha saðlam toprak olsa, ona þekil versek, içinde su ile sebzeyi ateþte piþirsek' dedi. Bu bana iyi bir fikir verdi."

Tecavat araya girdi. "Babamla bir avdan dönüyorduk. Deðiþik bir çamurla karþýlaþtým. Belki iþime yarar diye torbama biraz doldurdum. Ateþte o çamuru kýzdýrýnca çok sertleþtiðini gördüm. Sonra kalan çamurla büyük bir kap yaptým. Yine ateþte kýzdýrdým. Ben bunun içinde, yeþil nohut bitkisini su ile kaynatarak tuz elde ettim. Tuz ve sebzelerle kabýn içinde harika bir yemek meydana getirdim."

Abraka "Aferin lan Tecavat." Diye onu övdü. Sonra ona piþirdiði kabý getirmesini istedi. Tecavat yerinden ok gibi fýrlayarak damdan içeriye girdi.

Akilan elindeki kabý evirip çeviriyor, bir anlam vermeye çalýþýyordu. Sonra kabý kafasýna koyup öylece durdu. Ortalýðý kahkaha sardý.

Cenbali "Koca bebek. Baþýna yaðmur yaðsa ýslanmazsýn.

Abraka tüm laubaliliklere karþý Tecavat'ý yine evin içine yolladý. "Git türlüyü getir." Dedi.

Tecavat elinde çeþitli sebzelerden oluþan yemeði önlerine koyunca Akilan'nýn yüzünde gülümseme belirdi. Misafirlerin karný toktu ama türlünün tadýna baktýlar. Birazcýk yemeði yemekten de geri kalmadýlar. Abraka ve kardeþleri önceden beri sebze yerlerdi. Ama sebzeyi ateþte közlerlerdi. Suyla piþirmezlerdi. Bu artýk sebzelerin yeni bir yöntem ile yenebileceðinin ispatýydý. Abraka'nýn türlü dediði, tuzu olan, suda piþmiþ yiyecek çok lezzetliydi. Kabýn içinde ki yemeði yemeye doyamadý.

Akilan "Biz aç kaldýðýmýzda hep közlenmiþ sebze yeriz. Ama bu yemek etten de güzel. Biz de en yakýn zamanda Tecavat'tan kap istiyoruz. Yarýn bir ava çýkalým. Tecavat bize o çamurun bulunduðu yeri göstersin."

Abraka, kardeþlerinin kendi korunaklarýna dönmek için ayaða kalktýklarýnda "Yarýn yanýnýza okta almayý unutmayýn. Gideceðimiz yer uzak. Tecavat'ýn çamurlarý ýrmaðýn çok uzaðýnda. Uzaklardaki tepenin arkasýndaki uzak bir baþka tepenin oralarda."

Akilan "Þu Sýrçalý Tepesinden ileriye gidince karþýna gelen tepe mi?"

Abraka'nýn tarif ettiði yer oldukça uzaktý yaþadýklarý yere. Oraya ulaþmak oldukça zordu. Sýk aðaçlý orman onlara zor geçit verecekti. Üstelik canavarlar bir diðer sorundu.

Abraka "Çok dikkatli olmalýyýz. Ayaklarýmýzda deri çarýklarla gideceðiz. Ben iyi biliyorum. Sýrçalý'ya kadar aðaçlar arasýnda dikenler oldukça fazla."

Akilan Çýplaklýðýný örten giysisini düzeltti. "Bana daha tehlikelisi olamaz þu dikenler. Bir ara ayaðýma diken battý. Üç gün ava çýkamadým. Çýktýysam da sekerek çýktým. Hem de avdan elim boþ döndüm."

Bansan araya girdi. "Bizim Hublada'nýn da baþýna ayný þey geldi. Ama Hublada ayaðýna diken batýnca hemen aðaca týrmanmýþ. Çünkü peþinde bir pars varmýþ. Hublada'nýn yanýnda ok varmýþ. Parsa niþan almýþ onu yaralamýþ. Uzun süre aðaçtan inmemiþ. Parsýn yere yýðýlýp öldüðünü gördüðünde aþaðý inmiþ. Parsýn pençesinden sivri týrnaðýndan birini koparmýþ. Onunla ayaðýna batan dikeni çýkarmýþ. Þu dikenler olmasa kentimiz çok mutlu olurdu."

Karný etle doyan misafirler Abraka'a ile vedalaþtý. Evlerine döndü. Bu gün çok þey yaþamýþlardý. Abraka oðluna gýpta ile bakýyordu. Sanki onda doða üstü bir þeyler vardý. Her akýllý þey onun baþýnýn altýndan çýkýyordu.

Güneþ henüz doðmamýþtý. Ama ufuktan parýltýlar geliyordu. Tecavat Akilan amcasýný uyandýrmaya gitti. Abraka da Bansan ve Hublada'yý dýþarýdan baðýrarak uyandýrmaya çalýþtý. Baðýrmalara Bansan ve Hublada'nýn büyük oðullarý cevap verdi. Mitu ve Sabet dama çýkar çýkmaz aþaðýya indiler.

Abraka "Babalarýnýz uyandý mý?"

Mitu "Hemen geliyor. Ayaðýna deri geçiriyor."

Sabet "Ben zor uyandýrdým babamý. Kalkar kalkmaz bir parça et yemeye baþladý."

Abraka avazý çýktýðý kadar baðýrdý. "Hublada! Oðlum yolda yersin. Okunu da unutma." Der demez Hublada damda göründü. Elinde et parçasý vardý.

Avcý kafilenin sayýsý yedi kiþi olmuþtu. Akilan "Abraka sen bizim büyüðümüzsün. Sözünü dinleriz. Ama Bansan, ben ve Hublada'nýn evinde hiç yiyecek yok. Sen Hublada'nýn elindeki et parçasýna bakma. Avlandýðýmýzda etin çoðunu biz üçümüz paylaþalým."

Abraka "Tamam kabul. Eðer avlanýrsak senin damýnda ziyafet vermeni istiyorum. Her avdan sonra ziyafet vermeyi adet edinmeyi kabul ederseniz bu iþ olur. Ýþin içinde ben de olacaðým. Bunun ne size ne zararý dokunur ne de bana."

Ormanýn içinde ilerliyorlardý. Kuþ cývýltýlarý öylesine yoðundu ki bir canavarýn sinsice yanlarýna yaklaþsa duyamazlardý. Ormanýn içinde karþýlaþtýklarý meyve aðaçlarýndan meyve koparýp hem yiyorlar hem ilerliyorlardý. Açtýlar ama ziyafete için ayrý bir zaman harcamalarý avlarýný sekteye uðratýrdý. Ormanýn içinde uyuyan yýrtýcý hayvanlar bu erken vakitlerde bu, gürültücü kuþlar sayesinde avcýlarýn sesini ayýrt edemezdi. Öðlen olduðundaysa yýrtýcý hayvanlarla karþýlaþma riski azdý. Çünkü yýrtýcý hayvanlar avlanmak için açýk alana giderlerdi. Açýk alan ise onlara hayli uzaktaydý.

Abraka bir geyik fark etti. 'Sus' iþareti verip eðilmelerini istedi. Ava sinsice ellerinde oklarla yaklaþtýlar. Bir iþaretle bütün oklar geyiðe saplandý. Geyik yalpaladý. Sonra yere uzandý. Abraka avýn hemen aðaca çýkarýlmasýný istedi.

Bir avý iki kiþi taþýyabilirdi. Ve yedi kiþiydiler. Ýki av haklarý kalýyordu. Fazlasýný taþýyamazlardý. Abraka bunun peþinde deðildi. O Tecavat'ýn keþfettiði ve kabýný yaptýðý çamurlarýn peþindeydi. Zihnini o meþgul ediyordu. O çamurlardan bol miktarda yanýnda götürmek istiyordu. Bunun için üç adet deri torbasý taþýyordu. Torbalar avladýðý geyiklerin derilerden yapmýþtý. Deriyi iyice temizleyip, bir aðaç dalýyla sýk aralýklarla delik açmýþtý. Ardýndan saðlam aðaç sarmaþýklarýný o deliklerden geçirerek torbanýn kenarlarýný örmüþtü. Deriyi kesip þekil verirken volkan taþýndan keskisini kullanmýþtý. Þimdiye kadar avladýklarý hayvanlarýn derilerini çürümeye býrakýp kullanmýyordu. Tecavat derilerin çürümesine karþý çýkmýþtý. Tecavat düþünmüþ taþýnmýþ derileri nasýl kullanabilirim diye çareler ararken aklýna, onlardan bir çadýr yapma fikri gelmiþti.

Amcalarýndan avladýklarý hayvanlarýn derilerini istemiþ, onlarý bir yerde muhafaza etmiþti. Amcalarý ona 'Bu çocuk yine bir þeylerin peþinde' diye söylenmiþti. Tecavat derileri bir araya getirip sarmaþýklarla örmüþ, küçük kalasla diktiði harika bir çadýr ortaya çýkarmýþtý. Amcalarý þaþýrýp kalmýþtý. Çadýrýn içine girmiþler içinde yuvarlanýp takla atarak sevinçlerini ortaya koymuþlardý.

Ve evin içinde yapýlmayacak, banyodur, çamaþýrdýr, bulaþýk yýkamaktýr ve yemek hazýrlamadýr gibi bunlar artýk çadýrýn içinde yapýlmaya baþlanmýþtý. Dört aileye bir çadýr yetmez olunca geyik derilerinde üç çadýr daha yapmýþlardý. Akþam olunca avcýlar evlerine giriyorlardý

Öðlene doðru Tecavat'ýn keþfettiði çamur alana vardýlar. Tam ilerlemiþlerdi ki bir anda koca bir çukurun içine düþtüler. 'Ne oldum?' demeden çukurun baþýnda kendilerine benzer bir grup insan gördüler. Sürekli konuþuyorlardý. Çukurun içindekiler konuþulanlarý anlamýyordu. Yabancý bir dildi duyduklarý. Çukurun baþýndakiler tuzaða düþürdükleri avcýlarý birer birer kollarýndan tutup oradan çýkardýlar. Ve onlara vurmaya baþladýlar. Yabancýlar kalabalýktý. Davetsiz misafirlerin ellerini arkalarýndan baðladýlar. Yaþadýklarý alana götürdüler. Ormanýn içinde aðaç olmayan geniþ bir alan vardý. Bölgenin sahipleri burada yaþýyordu.

Boþluk alanda bir sürü deriden çadýrlar vardý. Tutsaklarý gören kabile çýðlýklar atarak zaferlerinin tadýný çýkarýyordu. Yedi tutsak aðaçlara baðlandý. Kabilenin reisi olduðu anlaþýlan biri hepsinin yüzünü teker teker inceledi. "Aram bata yakut" diye baðýrdý. Ardýndan üç kiþi tutsaklarý hemen aðaçtan çözdüler. Bir çadýra götürdüler.

Tutsaklar kendilerine biçilen kadere boyun eðmeyeceklerdi. Sürekli bir plan içinde oldular. Çadýrýn önüne ve arkasýna ikiþer nöbetçi diktiler.

Abraka "Biz buradan kaçamazsak bizi kesip yerler. Babam Meþtaka'dan duymuþtum. "Biz akýllýlar insan yemediðimiz için akýllýyýz." Demiþti. Þimdiye kadar hiç yamyamla karþýlaþmadým. Demek buralarda bizden baþka avcýlar da var. Planým þu, birbirimize arkamýzý dönp baðlý olan ellerimizi çözeceðiz. Ardýndan ayný yerden Kentimizin aksi istikametine hýzla koþup kaçacaðýz. Çünkü yaþadýðýmýz yeri ifþa etmemeliyiz."

Ellerini zorlukla çözdüler. Çadýrýn kapýsýndaki iki nöbetçiyi kaktýrarak yere düþürdüler. Sonra hýzla koþamaya baþladýlar.

Düþmanlarýndan kurtulmuþlardý. Ardýndan kentlerine doðru geniþ bir yay çizerek evlerine vardýlar. Gece olmuþtu. Kent halký heyecanla anlatýlanlarý dinliyordu. Diken üstündeydiler. Düþman kabile buraya bir baskýn yapabilirdi. Abraka kardeþlerine bir günlük mesafedeki akrabalarýna gideceðini, oradan kalabalýk bir þekilde döneceðini söyledi. Bu sayede düþmanlara karþý güç oluþturacaktý. Hemen yola koyuldu.

Tuna M. Yaþar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihsel roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Göbeklitepe 5
Göbeklitepe 4
Göbeklitepe 3
Göbeklitepe 2
Göbeklitepe 1
Çok Eskiden 9
Çok Eskiden 8
Çok Eskiden 4
Çok Eskiden 6
Çok Eskiden 3

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dünya Taþýnýyor 3
Dünya Taþýnýyor 7
Dünya Taþýnýyor 8
Dünya Taþýnýyor 6
Dünya Taþýnýyor 1
Dünya Taþýnýyor 2
Dünya Taþýnýyor 5
Dünya Taþýnýyor 9
Dünya Taþýnýyor 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Masa [Þiir]
Reptilian 1 [Öykü]
Reptilian 2 [Öykü]
Reptilian 3 [Öykü]
Reptilian 4 [Öykü]
Reptilian 5 [Öykü]
Savaþ Trafiði 2 [Öykü]
Savaþ Trafiði 1 [Öykü]
Savaþ Trafiði 3 [Öykü]
Aðaçlara Fýsýldayan Adam [Öykü]


Tuna M. Yaþar kimdir?

Voltaire


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Tuna M. Yaþar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.