Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Yolda yaþlý bir adam. Adeta önüme fýrladý. Yolumu kesip “Dur” diye baðýrýyordu. Geçip gidecektim. Arkadaþlar bekliyordu. Oysa az önce Cuma Namazýndan çýkmýþtým. Hayýrlý bir gündü. Ve bu hayrý heba edemezdim. Cuma Namazý için Veyselliler Camii’ne gitmiþtim. Ýmam, Cuma hutbesinde Yaþlýlýk konusunu anlatýyordu: “Yaþlýlara yardýmcý olunuz. Onlara saygý gösteriniz. Arada sýrada ziyaretlerine gidiniz. Unutmayýnýz ki gün gelecek sizler de yaþlanacaksýnýz.” diyordu. Bu konuþmalar, tam o anda yüreðimde tekrar canlandý. Sanki de imam gözümün önüne geldi ve bana “Yaþlýlara yardým etmek sevaptýr.” diyordu. Sol lambalarý yakarak arabayý sol tarafa çekip durdum. Yaþlý amca kapýyý açýp sordu: - Yeðenum, nereye cidursun? - Maðusa’ya gidiyorum amca. - Ha penu Hastane tarafýna götürür müsün? - O tarafa gitmiyorum amca. Bana uymaz. Ýstersen seni çembere kadar götüreyim. - Yok evladum. Hastaneye býrak penu. - Amca, o tarafa gitmiyorum. Ancak çembere kadar götürebilirim. Oradan döneceðim. - Eyu da ordan sonra nasul gideceðum? - Baþka bir araba durdurur gidersin, dedim. Yaþlý amca, arabaya bindi. Koltuða oturdu: -Evladum, hastayým. Ha penu hastanaye kadar götürüver. Ýmam, hala gözlerimin önünde: “Yaþlýlara yardýmcý olunuz. Onlara saygý gösteriniz. Arada sýrada ziyaretlerine gidiniz. Unutmayýnýz ki gün gelecek sizler de yaþlanacaksýnýz.” diyor sanki. Ýkileme düþüyorum. Ýçimdeki ses baskýn geliyor: -Tamam amca. Buyur götüreyim. -Para isteyecek musun? -Yok amca. Ne parasý? Allah rýzasý için, dedim. -Saðol evladum. Allah senden razý olsun, dedi. -Senden de amca, diyerek sürdüm arabayý. Çok gitmeden bana: -Þuradan dön. Bir markete uðrayacaðým, dedi. Arabayý Larnaka Yolu’na sürmemi istedi. Ben de o tarafa döndüm. Amcanýn konuþmalarýndan Karadenizli olduðunu anlamýþtým. Sordum: -Amca nerelisin? -Ben, aslen Samsunluyum, dedi. Burada Kuzucuk Köyü’nde oturuyorum. -Maraþ’ta ne iþin vardý? -Kizum var burada. Onun yanýna geldim. Torunlarimu sevdum. Niye soruyisin? Dedi. -Yok, sadece merak ettim. Konuþmalarýndan Karadenizli olduðunu anladým, dedim. Baktým amca kemerini baðlamamýþ. Ýkaz ettim: -Amca kemerini baðlamamýþsýn. Polis görünce yazmasýn. Kemerini baðlarsan memnun olurum, dedim. -Benum oðlum da polistir. Bir þey olmaz merak etmeyesun, dedi. -Olmaz amca. Saðlýk önce gelir. Ne olur, ne olmaz. Lütfen baðlar mýsýn kemerini, deyince ister istemez kemeri baðlamaya çalýþtý. Önce takma yerini bulamadý. Ben göstermek zorunda kaldým. Biraz uðraþtan sonra kemerini baðlayabilmiþti. Konuþarak Larnaka yoluna girmiþtik. Ýlarma Market’in önüne gelince de: -Burada dur. Þu marketten bir þeyler alayým, dedi. Tabii benim acelem olduðundan bu durum pek hoþuma gitmemiþti: - Amca, þimdi markete bir girersen saatlerce çýkmazsýn, dedim. O ise gayet sakin ve endiþesiz bir þekilde: - Yok evladum. On dakika içinde puradayum. Uzun sürmez, dedi. - Tamam amca. Burada bekliyorum seni, dedim. Yaþlý amca, markete girdi. Ben de arabada radyoyu açýp müzik dinlemeye baþladým. Kendi kendime gülüyordum. “Aldýn mý baþýna belayý?” diyordum. On dakikadan biraz fazla zaman geçmiþti. Yaþlý amca hala görünürde yoktu. Kendi kendime “Söz verdin, çaresiz bekleyeceksin” diyordum. Biraz sonra amca elinde bir poþetle göründü. Saða sola bakýp duruyordu. Anlaþýlan beni görememiþti. Kornaya basarak uyardým onu. Sesi duyunca bana yöneldi ve arabayý gördü. Sevinçle geldi: - Arabayý bulamadým. Diðer kapidan çýkmiþum. Ben de seni kaçup gitti sandým. - Olur mu amca. Sana söz verdim. Allah rýzasý için götüreceðim dedim. - Saðol evladum, dedi. Arabayý Ayluka Yoluna sürdüm. City Mall önünden Eski Lefkoþa Yoluna yöneldim. Çok geçmeden Maðusa giriþindeki çemberdeydim. Çemberi geçip DAÜ Yolu’na girdim. Bu arada amca elindeki poþetten mandalina çýkarýp soymaya baþladý. Kabuklarýný camdan dýþarý atacaktý: - Aman amca ne yapýyorsun? - Kabuklarý dýþaru atayrum. - Ýstersen atma amca? - Niye? -Çevreyi kirletmeyelim. Gören olur, þikâyet eder. Cezasý az deðil. Lütfen kabuklarý poþetin içine at dedim. -Olur, dedi. Kabuklarý elindeki poþete attý. Ben, arabayý sürmeye devam ettim. Amcadan þapur, þupur sesler gelmeye baþladý. Þöyle göz ucuyla baktým, mandalinalarý aðzýna götürüp iþtahla yiyordu. Caným da çekmedi deðil doðrusu. Amca, camdan dýþarý bakýyor ve mandalinalarý götürüyordu: Ýçimden: “Amcaya bak. Biz onun için bu kadar zahmete katlanalým, O, bize mandalinadan teklif dahi etmiyor.” diye geçirdim. Trafik yoðun olmadýðýndan kýsa bir süre sonra Hastahane Yoluna girdim. Beþ dakika sonra Hastanenin önüne geldim. Çemberden Hastaneye dönecektim. Amca baðýrarak: - Yanlýþ yere gideyusun. Þurdan Karpaz Yoluna çýk, dedi. Ben þaþkýn: - Ya amca sen hastaneye gitmiyor muydun? - Yok. Ben köye gideceðum. Ben, kýzmýþtým: - Ya ne köyü? Beni hastaneye götür demedin mi? - Yok evladum. Sen yanlýþ anladun. Ben, hastane tarafýna gideyrum dedum. - Allah’ým Ya Rabbim! Amca, ne dediðini ben çok iyi biliyorum, dedimse de amca, hiç oralý olmadý. Çaresiz Karpaz Yoluna sürdüm arabayý. - Beni kandýrdýn amca, dedim. - Yok yeðenum. Seni kandýrmadum. Alla içun ben sana, hastane tarafýna götür penu dedum. Sen yanlýþ anlamiþsun. - Tamam amca tamam. Öyle olsun. Geldik de geldik. Oradan da döner Maðusa’ya geri giderum. - Ha babana rahmet. Benu aslanlý pinanun önünde býrak, dedi. Oradan bir araba bulursam giderum, dedi. - Amca Allahýný seversen orada da beni köye kadar götür deme. - Yok evladum. Onu demem. Söz vereyrum demem. Ayýp olur. Bu kadar eyuluk yaptun. Onu isteyemem, dedi. Araba ile Aslanlý yer dediði “The Lions Garden”ýn önüne geldik. Yolun kenarýnda durdum. Amcayý indirdim: -Kusura bakma amca. Arkadaþlarým bekliyor. Seni köyüne kadar götüremezdim. Çok geç kalýrým. Burada indirmek zorundayým, dedim. Amca halinden memnun: -Saðol evladum, sen yapacaðunu fazlasýyla yaptun. Allah senden razý olsun. Sen çok eyi bir insansun. Ben, aha puradan baþka bir arabayla ciderum dedi. Ben, Maðusa Yoluna dönüp arkadaþlarla buluþma yerine döndüm. Yolda kendi kendime gülüyordum. Hep içimden þu soru geçiyordu: “Þimdi bu amca mý gözü açýk; yoksa ben mi enayi çýktým?” “Üstelik mandalinayý da tek baþýna götürdü. Bize teklif dahi etmedi.” diye düþünerek, arkadaþlarla buluþma yerine geldim. Park yerine girdim. Yerimi alarak arabayý durdurdum. Elim vites koluna gitti. Vitesi park durumuna getirmem gerekiyordu. Yoksa arabanýn anahtarý çýkmazdý. Elimi uzattýðýmda elime bir þey çarptý. “Bu da nedir?” diye baktýðýmda ne göreyim, vites kolunun yanýnda iki tane mandalina duruyor. Gelene kadar, “Bana mandalina teklif etmedi” diye kýzdýðým amcam, meðer benim için iki tane mandalina býrakmýþ. Amca hakkýnda düþündüðüm tüm olumsuzluklar için kendimden utandým: "Özür dilerim amca ya! Beni mahcup ettin." demekten kendimi alamadým…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |