Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarýný düþünmedim. Tersine yaþam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onlarý seçti. -Juliette Binoche |
|
||||||||||
|
Eve geldim, odamdayým, sessizliðime kavuþtum, sandalyemi camýn kenarýna çekip, pencereyi açtým. Bu dinginliðin sonsuza kadar sürmesini istiyorum, mümkün mü? Iþýklarý yakmadým. Karanlýðýn içinden dýþarýyý gözleyecektim. Etraf giderek ýssýzlaþtý, kala kala bir kedi iki de köpek kaldý. Birazdan onlar da giderdi. Rüzgar hafiften esiyor, aðaç yapraklarýný hýþýrdatýyordu. Baþýmý biraz yukarý kaldýrýnca hilal þeklinde ayý gördüm. Elime bir kement alýp aya atmak isterdim, sonra da oraya çýkmak... Becerebilir miydim? Aya gidebilseydim, orada ne yapardým? Her tarafýný gezerdim, oradan dünyayý, þu sefil gezegeni seyrederdim. Onun periþanlýðýna, zavallýlýðýna üzülmez, aksine sevinirdim; hatta daha beter olmasýný bile dileyebilirdim. Tekrar dünyaya dönmek mi? Hayýr; bu sadece gidiþi olan bir yolculuk olurdu. Birden aklýma Aynadaki bunak geldi. Tabii böylece az önceki dinginlik yerini öfkeye býraktý. Bana “çapulcu manyak” dediðini hatýrladýkça elim ayaðým titriyor sinirden. Ben çapulcu yani yaðmacýyým öyle mi? Yaðmayý kim yapar? Eþkiya. Benim eþkiyaya benzeyen bir tarafým var mý? Kimin neyini ve ne zaman yaðmaladým? Yalnýz çapulcu deðil, ayný zamanda manyakmýþým. Çýlgýn, dengesiz, deli, acayip yani þaþýrtýcý davranýþlarým mý var benim? Aynadaki bunaktan intikam alacaðým. Söylediklerini ona yalatacaðým, benden binlerce kere özür dileteceðim. Bu düþünceler kafamýn içinde dönüp duruyor, beynimi týrmalayan düþünceler... Hem manen hem de maddeten acýtan düþünceler. Bunlarý unutmak için çaba harcýyorum; unutamýyorum. Bir aklým diyor ki “Al çekici, param parça et þu aynayý!”, ama öteki aklým da bu davranýþýn pek bir iþe yaramayacaðýný, intikam almak için yeterli olmayacaðýný söylüyor. Sabaha kadar bu düþünceyle uðraþtým; hep ayný konu kafamýn içinde döndü durdu. Ortalýk aðardý, onu güneþin ilk ýþýklarý izledi. Ýyisi mi, þimdi dýþarý çýkýp baþka þeylerle uðraþayým ve bu acýtan düþünceleri unutmaya çalýþayým. Dýþardayým. Hem yürüyorum hem de gökyüzünü seyrediyorum. Hayatýmda ilk defa bu kadar büyük tek bir bulut gördüm, ona bakýyorum. Gökyüzünün yarýsýndan fazlasýný kaplamýþ, bembeyaz bir bulut. Her tarafý ayný renk ve tonda. Bu bulut çok büyük olduðu halde oldukça hýzlý hareket ediyor. Büyülenmiþ gibiyim, gelen geçenler bana çarpýyor, içlerinde söylenenler de var. Belki de onlar bana deðil de ben onlara tosluyorum! Bulut gitti, mavi gökyüzü ve güneþ ortaya çýktý. Ýleride yirmi-otuz kadar kiþi toplu halde konuþuyorlar. Onlara doðru yaklaþýyorum. Ne konuþtuklarýný merak ettim, dinleyeceðim. Dinleyemiyorum, çünkü beni gördüler ve konuþmayý kestiler; hepsi tek sýra oldu. En öndeki tokalaþmak için sað elini uzattý, beni birine benzetmiþ ve o nedenle “hoþ geldin” demek istiyorlar galiba. Kýrmamak için ben de elimi uzatýp tokalaþýyorum. Ama o da ne? Adamýn eli koluyla beraber benim elimde kaldý. Korkudan bu kollu eli yere attým, onun arkasýndaki elini uzattý, ben de... Onun kollu eli de bende kaldý, tabii hemen attým. Diðerleri de ayný davranýþta bulundular. Yer kopmuþ kollu elle doldu. Son el de yere düþünce adamlarýn hepsi kayboldu. Benim aklýma buradan gitmek geldi, düþündüðümü yaptým. Biraz gidince arkama dönüp baktýðýmda kopan kollu ellerin hepsinin bir ayçiçek tarlasýndakine benzer görüntü verdiklerini gördüm. Hani rüzgârda ayçiçekler kafalarýný sallarlar ya; iþte öyle. Hepsi birden bana “güle güle” mi demek istiyorlar? Bir ara sokaða sapýp arkama baktým, peþimden gelen yoktu. Yürüdüm, yürüdüm... Yüksek duvarlar çýktý karþýma, burasý futbol sahasýydý. Kapýsý açýk, içine girdim, tribünler boþ ama sahanýn içi insan doluydu. Kalabalýða yaklaþtým, hepsi baþýný havaya kaldýrmýþ, bir þeye bakýyordu. O kadar kalabalýktan nefes alýþlarýnýn dýþýnda hiç ses çýkmýyordu. Kalabalýðý aralayýp ileriye doðru gittim ve ben de onlar gibi yaptým, baþýmý yukarý kaldýrdým. Neye baktýklarýný o zaman anladým. Beþ insan havada asýlý duruyordu. Bu bir sihirbazlýk numarasý olabilir miydi? Olamazdý, çünkü dördü erkek biri kadýn olan bu beþ kiþi idam edilmiþlerdi. Boyunlarýnda ilmekli urgan vardý. Tuhaf olan taraf, urganlarýn uzunluðu iki metre civarýnda ama uclarý herhangi bir yere baðlý deðildi. Boþlukta idam edilmiþ beþ kiþi... Hani yer çekimi vardý? Demek ki yokmuþ, yalanmýþ. Yerçekimi olsaydý bu insanlarýn cesetlerinin yere düþmesi gerekirdi. Fizikçiler, öyleyse siz de yalan söyleyip asýrlardýr kandýmýþsýnýz insanlarý! Daha yakýndan incelemek için birkaç kiþiyi kabaca iteledim. Hiç biri bu davranýþýma tepki vermedi. Baþka zaman olsa en azýndan bir küfür iþitirdim. Ölülerin ayaklarý yerden iki-üç metre kadar yüksekteydi. Ortadaki ceset bir bayana aitti ve göðsünde bir yafta asýlýydý. Yaftadaki yazýyý okudum: Yargýlandýlar, suçlu bulundular ve idamlarýna karar verildi. Suçlarýnýn ne olduðu daha sonra açýklanacaktýr. Ýmza ve mühür. Günümüzdeki modaya uygun bir infaz olmuþ. Pratik. Önce cezasýný ver, sonra suçunu açýkla... ● ● ● (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |