Prof Dr Umay Günay'ý Dinledik
Bu gün Lefkoþa'da bir konferansa gittim. Konferansý Kýbrýs Sosyal Bilimler Üniversitesi Türkçe Öðretmenliði Bölümü düzenledi. Bölüm Baþkaný Hocamýz Zeki Akçam Bey'in daveti üzerine gittim. Bizleri unutmayan Zeki Hocama özellikle teþekkür ediyorum. Konuþmacý olarak Prof Dr Umay Türkeþ Günay Hanýmefendi vardý. Ýlerlemiþ yaþýna raðmen doðrusu çok güzel bir sunum yaptý. Güzel bir konferanstý. Hocanýn performansý gayet iyi idi. Bu seminerde 2 þey öðrendim: Birincisi, biz edebiyat derslerinde Kutadgu Bilig'i hep mutluluk veren, bilgi veren eser diye anlattýk. Hiç olumsuz yaný yok diye tanýttýk. Ama öyle deðilmiþ, olumsuz yaný da varmýþ. Hoca, söz konusu eserde özellikle kadýna bakýþ açýsýný ve devlet adamlarý karþýsýnda nasýl davranýlmasý gerektiðini küçük örneklerle anlattý: "Kadýnýn sadece cinsel yönden görülen bir varlýk olduðunu" anlatýrken þaþýrdým. Tabii Türk kadýnýnýn gerçek yerini Dede Korkut Kitabýndan verdiði örenklerle dile getirdi. Ve yine "Devlet adamlarýnýn karþýsýnda konuþma, kötü söylersen kellen gider" anlamýndaki sözleri dile getirmesi kafamýzda bir þeylerin oluþmasýna yol açtý. Günümüzde de bunun ne kadar doðru olduðunu gösterdi. Özellikle bu günlerde devlet erkanýna laf söyleyen kaç kiþi mahkum edildi veya tazminat ödedi ben de bilmiyorum. Diðer taraftan, Divan-ý Lügat'it Türk'ün bulunmasýndaki hikaye beni güldürdü: "Kitabýn bir kadýnýn elinden çýktýðý ve kadýna "Kitabýn çok deðerli olduðunu bunu kesinlikle 30 Liranýn altýnda satmamasý gerektiðini" söylerler. Kadýn da kitabý sahaflara götürür. Kesinlikle 30 liradan aþaðý olmaz der. O zamanlar 30 lira çok paradýr. Sahaf, kitabý görünce kýymetini bilir. Ama kitap çok daðýnýktýr. Sayfalar birbirine karýþmýþtýr. Bunun deðerini bilse bilse Bakanlýk bilir diyerek, Sahaf, kitabý Milli Eðitim Bakanlýðý'na götürür. Bakanlýk komisyona havale eder. Komisyon kitabý evirir çevirir: "Darmadaðýnýk bir kitap. Ancak 10 lira eder. Biz, 30 liraya bir kütüphane kurarýz" der. Kitabý sahafa geri iade ederler. (Burada araya girmeden yapamayacaðým. Milli Eðitim Bakanlýðý veya Komisyonu nasýl oluyor da böyle bir deðerli kitabý önemsiz görüyor ve tekrar sahafa iade ediyor. Bu kadar mý basiretsiz ve ileriyi göremeyen elemanlar bizi yönetmiþ veya yönetiyor?) Sonra kitabý Ali Emiri Efendi isminde bir ilim adamý görür. Cebinde 15 lira vardýr. "Ben 15 lira vereyim" der. Sahaf: "Olmaz. Bana verilen talimat 30 lira" der. Ali Emiri Efendi, eve gidip geleyim der. Ama o süre içinde kitabýn baþka birine satýlacaðýndan korkarak sahafý, dükkanýna kilitler. Eve gider. Yolda gördüðü bir arkadaþýndan 15 lira alýr ve gelip kitabý alýr. Sonra Kilisli Muallim Rifat'a gösterir. Ýncelemesini ister. Kitap karýþýktýr ama eksik deðildir. Kilisli Muallim Rifat, kitabý düzenler. Ve basýlmasý için Ali Emiri Efendi'yi ikna etmeye çalýþýrlar. Bu arada Ziya Gökalp da kitabýn bulunduðunu duyar. Gelip görmek ister. Ama Ali Emiri Efendi, Gökalp'e güvenmediði için göstermez. Kitabýn mutlaka basýlmasý gerekir. Daha sonra Ali Emiri Efendi'ye bir oyun kurarlar. Dönemin Bakaný, Ali Emiri Efendi'yý iftara davet eder. Sonradan Talat Paþa, Ziya Gökalp ve Kilisli Muallim Rifat da gelir. Ali Emiri Efendi tam bir Talat Paþa hayranýdýr. Ona asla yok diyemez. Talat Paþa, Ali Emiri Efendi'nin: "Siz ne muhterem Efendisiniz, ne alim bir bilim adamýsýnýz. Divan-ý Lügati't Türkü bulmuþsunuz. Türk Dünyasýna ne büyük bir hizmet yapmýþsýnýz" diyerek elini öpmesi üzerine adam sadece Kilisli Muallim Rifat'ýn ilgilenmesi þartý ile Divan-ý Lügat'it Türkün basýlmasýna izin vermiþ."