..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnýzlýk güzel birþey, ama birilerinin yanýnýza gelip yalnýzlýðýn güzel birþey olduðunu söylemesi gerekir. -Balzac
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Natüralist Roman > serdar adem iþler




28 Mayýs 2018
Kendini Arayan Kadýn 1  
serdar adem iþler
Ýnsan kendi doðasýyla çeliþtiði, çatýþtýðý sürece bunalým anaforlarýndan kendini kurtaramaz. Tarihi süreçte ortaya çýkan ve zamanla anlamýný kaybeden birtakým kuruntu ve takýntýlarla hayatý kendimize zehir etmenin anlamý ve gereði yok. Ýç sesimize güvenmeli ve doðaya teslim olmalýyýz.


:ACEE:
1.     Kar Fýrtýnasý

     Alarm çaldýðýnda uzun bir zamandan beri uyanýk olduðuna dair bir his vardý içinde. Bütün gece tipiye dönen kar yaðýþý yüzünden sabah iþe nasýl gideceðini düþünmekten gözüne bir damla uyku girmemiþti. Ne olduysa sabaha doðru bütün endiþeleri rüzgarýn önünde sürüklenen bulutlar gibi daðýlmýþ, kar tatili olmasýný bekleyen çocuklarýn saf heyecanýyla güneþin doðmasýný beklemiþti. Böyle günlerde iþ yerine ulaþmanýn ne kadar sýkýntýlý olduðu aklýna geldikçe iyice keyfi kaçmasý gerekiyordu. Görünürde sýkýntýdan eser yoktu Metin’in halinde. Daha garibi bu durumun alýþýlmamýþ bir þey olduðunun kendisi de farkýndaydý. Ama bir anlam veremiyordu.
     Nasýl olsa devlet memuru deðildi. Yani onu kapýda zebani gibi bekleyen amiri filan yoktu. Akay yokuþunda bir bürosu vardý. Avukattý. Ýstediði zaman iþe gidebilirdi. Hatta istese hiç gitmeyebilirdi. Paraya ihtiyacý yoktu. Bugüne kadar yaptýðý birikim hiç çalýþmasa yýllarca yetecek düzeydeydi. Zaten paraya önem vermiyordu. Çalýþmakta ýsrarý mesleðine olan sevgisi ve elinden baþka bir iþ gelmiyor olmasýndan kaynaklanýyordu.
Özellikle böyle günlerde... Aklý baþýnda hiç kimse böyle bir havada büroya gelmezdi herhalde. Dolayýsýyla acele etmeye gerek de... Nasýl olsa öðleye doðru yollar açýlýr, hayat normale dönerdi. Sonuçta baþkentte yaþýyordu.
Büroda bir sekreteri bir de stajyeri vardý. Prensiplerine baðlýlýðýyla bugüne kadar personeline hep örnek olmuþtu, bundan sonra da taviz vermeye hiç niyeti yoktu. Onun için hava nasýl olursa olsun, çok önemli bir iþi olmadýðý sürece saat dokuzdan önce mutlaka ofisinde olmaya gayret ediyordu.
Gece yarýsýna doðru il genelinde okullar iki gün tatil edilmiþti. Kar tatili diye çocuklarýn dört gözle bekledikleri molanýn kapsama alaný geniþletilerek yaþlý, hamile ve engelliler de dahil edilmiþti. Gerçekten son yýllarýn en aðýr kýþýný yaþamaktaydý Ankara…
     Böyle günlerde toplu taþýt araçlarýný kullanmak en doðrusu olmakla beraber Metin hazýrlanýrken arabanýn anahtarýný almayý ihmal etmedi. Henüz tam karar verememiþti anlaþýlan. Belki de koþullara göre verecekti. Daha önünde uzun bir zaman vardý... Otobüsle gitme ihtimaline karþý neredeyse yarým saat erken uyanmýþtý. Kahvaltý yapacak, týraþ olacak, üzerini giyecekti. Hatta asansör bekleyecekti. Yani düþünecek o kadar çok zamaný vardý ki. Hiç acele etmiyordu bu yüzden.
     Aþaðý indiðinde arabanýn üstünde bir karýþ kar vardý. Bu kadarla kalsa iyi... Yaðýþ tipiye dönmüþtü. Bir tarafý temizlemeye çalýþýrken diðer taraf beyaza bürünüyordu. Nedense bugün hiç bir þey keyfini bozmaya yetmiyordu. Temizleyecekti çare yok. Kar deðil, çýð olsa temizleyecekti güle oynaya hem de… Yarým saat önde baþlamýþtý güne, hazýrlanmaya bolca zamaný vardý.
Arabayý çalýþtýrdý. Kar fýrçasýný çýkardý. Kapalý camdan sýzan hafif bir müzik eþliðinde neredeyse bir karýþý bulan kar örtüsünden kýsa zamanda ön ve arka camlarý kurtarmayý baþardý. Gerisi ýsýtýcýlara kalýyordu. Araba hareket etse birkaç dakika içinde hepsi ayna gibi olurdu. Bu kadarýný kendisi de beklemiyordu. Demek ki telaþ etmeyince bütün zorluklarýn üstesinden gelebiliyordu insan.
Birkaç dakika içinde saçlarýndan paltosunun eteklerine kadar karla kaplanmýþ, kardan adama dönmüþtü. Gittikçe hýzýný artýran tipi temizlediði yerleri kýsa zamanda tekrar kapatýyordu. Uzun boyu sayesinde kýsa zamanda camlarý kardan temizlemiþti. Isýnan camlar yeni düþen karýn tutunmasýný engellemeye baþlamýþtý bile. Þimdilik bu kadarý yetiyordu yola çýkmak için.
Bir ara gözü dýþ kapýya kaydý. Deminden beri gözü sürekli oradaymýþ gibi geldi. Bu yüzden kendi kendine söylendi bir süre. Böyle bir þeyin olmayacaðý, hatta olmamasý gerektiði yönünde kendini ikna etmeye çalýþtý. Bu arada Esra Haným ile aralarýnda birkaç adýmlýk bir mesafe kaldýðýnýn farkýnda bile deðildi.
‘Kolay gelsin Metin Bey.’
Sanki bu ses Esra Haným’a ait deðildi de Olimpus daðýndan geliyordu. O kadar uzak ve bir o kadar mistik. Karlarý eriten, buzlarý çözen bahar güneþi kadar sýcak ve doðayý kýþ uykusundan uyandýran bahar rüzgarý kadar uyarýcý.
Metin bir süre cevap verip vermeme noktasýnda kararsýz kaldý. Neredeyse altý aydýr tek kelime konuþma geçmemiþti aralarýnda. Komþu olmalarýna karþýn nasýlsa bir þekilde karþýlaþmamayý baþarmýþlardý… Elbette komþuluk gereði Necla ile görüþmeye devam etmiþti Esra. Kiþilik yapýlarý birbirine pek uymasa da bu durum komþuluk yapmaya engel olacak bir þey deðildi.
Bu bir zeytin dalý mýydý yoksa mecburiyetin kaçýnýlmaz sonucu mu? Bu iki ihtimal arasýnda gidip geliyordu Metin iç dünyasýnýn fýrtýnalý karmaþasýnda. Bu arada Esra yanýndan geçip gitmek üzereydi. Bakýþlarýnýn Esra üzerinde olduðunu fark ettiðinde yüzünün kýzardýðýný hissetti. Bu durum biraz olsun kendine gelmesini saðlamýþtý. Allah’tan Esra önüne bakýyordu. Yani þemsiyesinin altýndan öyle olduðunu tahmin etti. Buna da þükretmesi gerektiðini düþündü. Düþmemek için Japone adýmlarla aðýr aðýr site kapýsýna doðru ilerliyordu. Metin büyük bir sýkýntýdan kurtulmuþ gibi derin bir nefes aldý. Þimdi biraz daha rahat hissediyordu kendini. Bu arada cevap vermesi gerektiðini hatýrladý ve fýsýltý halinde birkaç kelime döküldü dudaklarýndan:
‘Teþekkür ederim, Esra Haným. Ýyi sabahlar…’
Araba yeteri kadar açýlmýþtý. Metin üzerini de silkeledikten sonra direksiyona geçti. Alýþkanlýðýnýn sevkiyle saatine göz attý. Yedi buçuðu gösteriyordu. Hava muhalefeti olmasa yirmi dakikada varýyordu iþine. Bugün de en fazlasýndan yarým saat çekerdi yol. Yani telaþlanmaya sebep yoktu. Hem olsa ne olacaktý. Böyle havalarda Ankara gibi bir yerde iþe yarým saate kadar geç kalma payý veriliyordu zaten.
Çok geçmeden sitenin dýþýndaydý. Ankara’da ne kadar yaðarsa yaðsýn ana arterlerin kapandýðý görülmemiþtir. Ýhtimal þimdi de bundan farklý olmayacaktý. Trafik aðýrlaþýrdý belki ama hepsi o kadar. Sadece ara yollarda sýkýntý oluyordu. Sert hava þartlarýnda belediye her yere yetiþemeyeceði için ana yollara öncelik veriliyordu.
Üstelik bugün okullar iki gün kar tatiline girmiþti. Trafik akýþý bu yüzden oldukça seyrekti. Bu durum ara yollarýn kar yýðýnlarý altýnda kalmasýna sebep olabilirdi. Metin hýzlý çalýþan sileceklerin arasýndan puslu havada gözünü yoldan ayýrmadan pür dikkat ilerleme baþladý. Bütün mesele site çýkýþýndan itibaren ana caddeye kadar yaklaþýk üç beþ yüz metreyi sað salim geçmekteydi. Gerisi kolaydý.
Ývedik’e bir çýksa, basýp gidecekti. Yaþadýðý siteyle arasý birkaç yüz metre ya vardý ya yoktu. Hatalý park etmiþ arabalar olmasa… ‘ Davarlar!’ diye söylendi kendi kendine. Haksýz da sayýlmazdý. En azýndan bu bölge diðerlerine göre park noktasýnda daha þanslýydý. Neredeyse bütün sitelerin kapalý otoparký vardý. Eh, bahçeleri desen yayla misali geniþ ve ferahtý. O zaman ne halt yemeye yol kenarýna býrakýyorlardý arabalarýný? Gerçekten de kar örtüsü ve tipi manzarasýyla bütünleþince yol kenarýndaki arabalar depremde terkedilmiþ hissi uyandýrýyordu görende.
Neyse bugün hiçbir þey keyfini bozamayacaktý. Nedenini bilmese de öyle hissediyordu Metin. Evet yol biraz uzamýþtý ama dudaklarýndan dökülen ýslýk sesine bakýlýrsa, neredeyse memnun kaldýðýna hükmetmek bile mümkündü. ‘Ah bir ataþ veeeer, cigaraamý yaaakaayým.’ Bu arada gayrý ihtiyari eli ceket iç cebine gitti. Paketten çýkardýðý bir dal sigarayý dudaklarýna götürmek üzereyken þarkýnýn bitmesini bekledi. ‘Sen salýn geeel, ben boyuna baaakaayým…’ Bugün üzerinde bir hal vardý ama ne? Zamanla bu durumu hayra yoramayacak aþamaya gelmiþti.
Bir ara yolun saðýndan santim santim ilerleyen Esra’ya takýldý gözü. Tipinin iyice kýsalttýðý görüþ mesafesi içinde önce gördüðünün Esra olup olmadýðýný netleþtirmeye çalýþtý. Siteden epey uzaklaþmýþtý. Minik adýmlarla kýsa zamanda buraya kadar gelmiþ olabilir miydi? Sigarayý þimdilik yakmaktan vazgeçti. Göstergelerin önündeki boþluða býraktý. Cama doðru sokuldu. Ürkek nefesi camda geometrik þekiller oluþturuyordu. Her þekil klimanýn rüzgarýyla kýsa zamanda tekrar berraklaþýyor, ardýndan yeni bir þekil…
Evet bu oydu. Esra… Omuzlarýndan aþaðý doðru geniþleyen krem rengi kabanýyla…
Metin gördüðüne iyice emin olduktan sonra birkaç metre ileride durdu. Vakit kaybetmeden indi. Aralýk kapýdan tutunarak, karda düþmemek için azami gayret sarf eden Esra’ya seslendi:
'Esra Haným!'
Sesine tereddütle karýþýk ürkek bir nezaketin ince tonu hakimdi. Bu yaptýðýnýn doðru olup olmadýðý noktasýndaki endiþesi her geçen saniye tereddüdünü biraz daha artýrýyordu. Ya bir çuval inciri berbat ederse… Bütün dikkati karda düþmemek olan Esra, kendisine yöneltilen sesi hayal meyal iþitmiþti. Bir an duraklar gibi oldu. Kendisine bile itiraf etmekte zorlandýðý bir hisle bu sesi bekliyor olmanýn heyecaný bir çöl fýrtýnasý gibi yüzüne yayýlmaktaydý. Fakat cevap veremedi.
‘Cüretimi baðýþlarsanýz sizi iþyerinize götürmek isterim. Bu havada yollarda periþan olmanýza gönlüm razý olmaz…’
Sallana sallana yaðan kara ayak uyduran kýsa adýmlarý zamaný da aðýrlaþtýrmýþtý. Saniyeler içinde hayal hanesinden geçenler dakikalara hatta saatlere sýðmayacak derece zor ve çetrefil þeylerdi. Üstelik anbean deðiþen duygularýna hakim olmakta zorlanýyordu Esra.
Hiç tecrübesi olmadýðý halde kýrk yýllýk amele gibi yere tükürerek nefretini göstermek istiyordu. Kýsa bir mücadeleden sonra kendisine yakýþmayan, üstelik alýþmadýðý böyle bir hareketten vazgeçmeyi baþardý.
Esra hafifçe dizlerini kýrmak suretiyle birkaç derece eðilerek þemsiyenin izin verdiði ölçüde kar yaðýþý arasýnda kendisine hitap eden sesi tanýmaya çalýþtý. Yoksa tanýyordu da olaya tesadüf süsü vermek mi istiyordu? Buna kendisi de tam olarak karar verememiþti. Bütün dikkati yolda olduðu için tanýyamamýþ olmaya sýðýndý. Tipiyle karýþýk sert esen rüzgar Metin’in dudaklarýndan birden ve hasbelkader dökülen sözleri bilardo toplarý gibi daðýtmýþ ve anlaþýlmaz kýlmýþtý. Yani öyle olmasýný umuyor ve içini rahatlatmak amacýyla bu bahaneyi kendisine kabul ettirmeye çalýþýyordu.
‘Esra haným…’
Bu seferki çok daha içten ve derinden bir fýsýltýyý andýrýyordu.
Seyrelmekle beraber etkisini hala sürdüren kar altýnda saçlarýndaki ak miktarý gittikçe artan Metin’di karþýsýndaki. Efsanelerden süzülen bir kahraman edasýyla Esra’yý davet ediyordu bir kere daha. Sanki aralarýnda hiçbir þey yaþanmamýþ gibi… Gayet rahat ve sakin görünüyordu. Aralarýnda geçen her neyse Esra da unutma eðilimindeydi aslýnda. Onu çaðýrýyordu arabasýna binmesi için. Hiç fena fikir deðildi bu havada ama… Özellikle karýsýndan duyduklarý zihninden geçtikçe geriye dönüp arkasýna bile bakmadan geçip gitmek isteðine kapýlýyordu. Çok geçmeden kendisine bile itiraf etmekten çekindiði bir baþka hissin etkisiyle biraz daha ýsrar etmesi halinde kabul etme olasýlýðý baþ göstermeye baþlad
      En iyisi basýp gitmekti buradan. Kaçar gibi, koþar adým. Ama yerler buz tutmuþ olmalýydý. Kayýp düþme olasýlýðý hiç de uzak bir olasýlýk deðildi. Hem kaçacak ne vardý? Kafesinden kaçmýþ aç bir aslan deðildi sonuçta bu adam. Cezaevi firarisi azýlý bir haydut da… Komþusu Metin’di. Gündüz gözü ne yapabilirdi ki?
Bu arada kendi kendine makul sebepler bulmaya çalýþýyordu. Evet ne olabilirdi ki gündüz vakti arabasýna binerse? Sonuçta Kasýmpaþa Canavarý deðildi bu adam. Ýþ güç, ev bark sahibi, okumuþ yazmýþ koskoca adamdý. Esra da kendisini korumaktan aciz biri deðildi hani… Üstelik günün orta yerinde… Sonra, sonra bu kýþta kýyamette kim görebilirdi, eðer özellikle kendisini takip etmiyorsa? ‘Yok caným, o kadar uzun boylu deðil…’ dedi omuzlarýný silkerek. ‘Biz çalýþanlar bile bu vakitte yataktan sürünerek kalkarken…’
Birkaç adým daha atmýþtý ki o ses yine kulaklarýný okþadý:
‘Esra Haným!..’
Esra ýssýzlýðýna karþýn yol ortasýnda cereyan eden bu sürpriz seremoninin daha fazla uzamasýna izin vermedi. Asýl sýkýntý zamaný ayaküstü sündürmekteydi. Becerebilse en doðrusu nezaketen bir teþekkür edip yoluna devam etmekti. Ne yazýk ki bu sefer þartlar kendi açýsýndan son derece elveriþsizdi. Soðuk ve tipi, cevap verme duraðýnda daha fazla beklememesini ihtar ediyordu Esra’ya. Yüzünü býçak gibi kesmek için atkýsýnýn arasýndan hamle üstüne hamle yapan rüzgar ile bir karýþ önünü görmesine engel olmak için çýrpýnan tipi Metin’den yanaydýlar. Çare yoktu. Kararsýz adýmlarla arabaya yöneldi. Tek kelime etmeden ve özellikle de göz göze gelmemeye azami dikkat ederek arabaya attý kendini. En doðru seçenek buydu. Ayaküstü tartýþýp milleti baþýna toplamaktansa... Nasýl olsa bir yolunu bulup bir daha böyle bir teklifte bulunmamasýný altýný çizerek ihtar ederdi.
Arabanýn içi dýþarýyla kýyaslandýðýnda hamam gibiydi. Kemikleri ýsýnmýþtý birden. Bu avuntuyla yaptýðýnýn masumane bir davranýþ olduðu noktasýnda kendisini inandýrmaya çalýþýyordu. Gerçekten de bugün hava ne kadar da soðukmuþ diye iç geçirdi. Elbette bu böyle kuru kuruya olmazdý. Jestinden dolayý Metin’e teþekkür etmesi gerektiðini düþünüyor fakat yanlýþ anlamasýný istemediðinden bir türlü ilk adýmý atamýyordu. Kulaðýna çalýnanlar bir kere daha þimþek hýzýyla zihninde geçit resmi yapmaya baþlamýþtý.
Güvensiz biri olarak tanýmýþtý Metin’i. Mahalleden kulaðýna çalýnanlar yüzünden böyle düþünüyordu. Aslýnda duygularýna kalsa sanýldýðý kadar fena biri olmamalýydý Metin. Bunu yüzündeki anlamdan çýkarýyordu. Doðru olup olmadýðýna tam anlamýyla emin deðildi dolayýsýyla. Bugüne kadar bu konuda yanýlmamýþ olmasýna güveniyordu.
Uzaktan tanýdýðý kadarýyla etliye sütlüye karýþmayan biriydi. Dünyanýn içinde ama dünyadan uzak yaþardý. Biraz asosyal yaþýyordu. Bu özelliði etrafýndakilere güven veriyor olmalýydý. Dedikoduyu sevmez, böyle bir þeye malzeme olabilecek hiçbir ayrýntýyla asla ilgilenmezdi. Özellikle yürürken dikkatini çekmiþti Esra’nýn. Birçok abaza erkek gibi aðzý açýk ayran budalasý gibi etrafýný taciz etmezdi. Ama eðer dikkate deðer bir þey görürse bakýþlarý zýrhý bile delecek kadar güçlü biriydi. O bakýþlara birkaç kez muhatap olmuþ biri olarak yapýyordu bu saptamayý. Belki bu yüzden komþularýndan duyduklarýna pek itibar etmemiþti. Çünkü duyduklarý ile gördükleri birbiriyle pek örtüþmüyordu. Duyduklarýnýn çoðunu bizzat Necla söylediði halde... Yani kendi karýsý…
Ývedik Metin’in tahminlerini yanýltmamýþtý. Açýktý. Kaldýrým kenarlarýna unutulmuþ izlenimi veren kar yýðýnlarý sabahýn erken saatlerinde karayollarý ekiplerinin yol açma çalýþmasý yaptýðýný gösteriyordu. Yolda muhtemelen tuzla karýþýk bir parmak kalýnlýðýnda buz tabakasý olmakla beraber yol tahminlerinden çok daha temiz sayýlýrdý. Doðrusu bu kadar açýk olmasýný beklemiyordu. Belki de istemiyordu.
Metin tedbiri elden býrakmayan biri olduðu için günler öncesinden kar lastiklerini taktýrmýþtý. Yani neredeyse her zamanki vaktinde yetiþmesi bile mümkündü iþ yerine. Ama hiç acele etmiyordu. Belli etmemeye dikkat ederek güya trafik kurallarýna uyduðu izlenimi veriyor, zamaný esnetiyordu. Bu arada Esra’nýn fark etmemesi için olabildiðince dikkatli davranýyor, korktuðunun baþýna gelmemesi için elinden geleni yapýyordu. Kasten yaptýðýný fark ederse bir çuval inciri berbat edebilirdi. Böyle bir sonucu doðrusu þimdilik gözü kesmiyordu. Onun için tedbiri elden býrakmamaya insanüstü bir gayret sarf ediyordu.
‘Teþekkür ederim Metin Bey.’
Esra’nýn sesinde teþekkürün en alt seviyede manasýný bile yansýtamayacak bir duygusuzluk hakimdi. Henüz aralarýndaki buzlarýn erimediði belliydi. Bir mecburiyetin ifasý olduðu açýkça anlaþýlýyordu. Metin bunun kendince ne anlama geldiðini bir süre yorumlamaya çalýþtý. Esra’nýn davranýþlarýna yansýyan bu soðukluðun sebebi hakkýndaki olumsuz düþüncelerinin hala devam ettiði yönünde bir ihtar mý, yoksa geçmiþi unuttuðuna dair bir müjde miydi? Sonra vazgeçti. Oluruna býraktý.
Metin hýzla saða sola savrulan sileceklerin arasýndan yolla ilgileniyormuþ gibi cama eðilerek ayný duygusuzlukla cevapladý:
‘Lütfen Esra Haným ne önemi var?’
Sonra bu kadarýný yeterli görmeyerek küçük bir ekleme daha yaptý:
‘Zaten yolumuz ayný sayýlýr. Bu hava þartlarýnda benim yerimde kim olsa aynýsýný yapardý.’
Evet aslýnda doðru söylüyordu. Yani en azýndan ayný sitede yaþayanlar için, kim olsa ayný þeyi yapardý. Sarýlmasý gereken bahane bu olmalýydý. Üstelik Esra da yaptýðýný kendisine kabul ettirebilme noktasýnda bu bahaneden medet umuyordu. Yaklaþýk on dakika aralarýnda tek kelime konuþma geçmedi. Ýkisi de ne söyleyeceklerini kestiremiyor, ilk sözü söyleyen olmak istemiyordu. Özellikle Metin aylardan sonra aralarýndaki buzlarýn çözülmeye baþladýðýný sandýðý bir anda istemeyerek de olsa bir hata daha yaparak iþin tekrar sarpa sarmasýna sebep olmak istemiyordu.
Esra piþmanlýk dalgalarý arasýnda kararsýzlýk nöbetleri geçirmekteydi. Selamlaþmasý bir yana arabaya bile binmemesi gerektiðini düþünüyordu þimdi de. Bunu bir taviz olarak görebilirdi Metin. Gerçi duygularýna kulak verse öyle olmadýðýna hükmederdi. Ama olsundu. Her þeye raðmen piþmandý. Bütün bunlarýn Metin tarafýndan verilen birer taviz olarak deðerlendirme ihtimali canýný sýkýyordu. Taviz maviz vermemiþti iþte. Hava þartlarý yüzünden yapmýþtý bu hatayý, eðer bu bir hataysa… Elinden olmadan istemediði bir aile çatýþmasýnýn ortasýnda kalmak istemiyordu açýkçasý.
Kendi kendine hesaplaþýrken nedenini bilemediði bir heyecan dalgasýnýn bedeninde tatlý esintilerle dolaþtýðýný sanmasý iyice bunalmasýna sebep oluyordu. Bir ara ‘Durdur arabayý Metin Bey, inmek istiyorum!’ diye baðýrmak geçti içinden. Durdurmasa kendini kapýdan bile atmayý düþündü. Elini kapý koluna attý. Hatta bir ara derin bir nefes aldý. Tam haykýracakken nasýl olduysa hakim oldu kendine.
Alnýnda belirmeye baþlayan ve kar beyazýný yansýtan ýþýltýlý ýslaklýk içindeki sýkýntýyý gizlemeye engel oluyordu. Kabanýnýn cebinden çýkardýðý peçeteyle belli etmemeye çalýþarak alnýný sildi. Metin de en azýndan Esra gibi onu yan gözle sümekten geri durmadýðý için durumu fark etmiþti. Fakat sebebini yanlýþ yorumlamýþtý.
‘Üzerinizi çýkarabilirsiniz Esra Haným, eðer sýcak olduysa Ya da klimayý kapatabilirim…’
Esra bu yorumun kendisi için bir anlýk kurtuluþ yolu olduðunu düþünerek yanýndaki adamýn daha fazla kuþkulanmamasý için kabanýný çýkarmaya karar verdi. Bir ara telefonundan saate baktý. Ardýndan narin parmaklarýyla buðulu camda oluþturduðu aralýktan kararsýz bakýþlarla nerede olduðunu kestirmeye çalýþtý.
Tüm bu gereksiz hareketler yaþadýðý bunalýmý gizlemeye yönelikti. Amacýna ulaþtýðýna hükmettikten sonra kabanýnýn düðmelerini çözmeye baþladý. Ayný sakin hareketlerle biraz öne eðilerek yavaþça kurtuldu yükünden. Katlayýp kucaðýna almayý denedi önce. Þemsiyeye raðmen az da olsa ýslanmýþtý. Ortama yayýlan nem kokusu da ayrýca kucaðýna almamasýný ihtar ediyordu. En iyisi arka koltuða býrakmaktý. Yoksa çýkarmasa daha mý iyi olacaktý? En azýndan apar topar inmek zorunda kalýrsa… Neyse artýk olan olmuþtu bir kere. Tam arkasýna dönecekken ayný anda Metin de ani bir hamleyle kabaný elinden alarak arka koltuða yerleþtirmek istedi.
Bir an göz göze gelmiþlerdi. Aralarýndaki mesafe bir nefeslik var ya da yoktu. Esra elini çabuk tutarak nezaket anaforunda istemediði mecralara sürüklenmemek için ýsrar etmedi. Birbirlerine bu kadar yakýn durmalarý uygun deðildi. Metin’in kabanýný kolayca almasý için üstelemedi. Bir an bakýþlarý çakýþtý. Metin o birkaç saniyeye dakikalarý hatta saatleri sýðdýrmayý baþarmýþtý. Neler söylemiyordu o dilsiz ve dipsiz bakýþlar neler… Dünyada kafa yormaya deðer hiçbir þey görmeyen Metin, doðanýn bu en güzel armaðaný karþýsýnda bir anda güneþ görmüþ buz gibi çözülmüþtü.
Kýzýla çalan siyah saçlar ve ince parlak dudaklarýnda baþlayýp çölde batan nehirler gibi yanaklarýnda kaybolan cezbedici gölgeler ancak mitolojilerde görülebilecek bir Tanrýça havasý veriyordu Esra’ya. Omuz hizasýna dökülen dalgalý koyu kýzýl saçlarýnýn arasýnda hüzünlü bir ressamýn elinden çýkmýþ hissi uyandýran küçük oval yüzü, bir kýz çocuðununkinden az iri, ince burnu ve dar alnýyla Metin’in gözünde bir kez daha ulaþýlmazlýða bürünmüþtü Esra. Ve her þeyi göze alarak karþýsýndaki tarih öncesi ilaheleri andýran Esra’ya sarýlmamak için kendisini zor tutmuþtu.
O birkaç saniye içinde görmek istediði her þeyi görmüþtü Metin. Belki yarýsýný görmemiþ de önceki gördüklerinden hafýzasýnda kalan görüntü kýrýntýlarýndan derleme yaparak tamamlamýþtý. Gördüðü kan durduran manzara karþýsýnda Metin fýrtýnaya tutulmuþ bir gemi gibi sarsýlmaya baþlamýþtý. Az daha bu þekilde kalmakta ýsrar etse karaya oturabilirdi. Bu ise yeni baþlayan yakýnlaþmalarýný belki bu sefer bir daha düzelemeyecek þekilde yok edebilirdi.
Bir iki saniye, fazla deðil biri iki saniye daha dursaydý Esra’nýn ela gözlerinin yörüngesinde boynuna sarýlmasý, bir sülük gibi yapýþmasý iþten bile deðildi. Evet nasýl olduysa bir þekilde kendine hakim olmuþ geri çekilmeyi baþarmýþtý. Koltuða yaslanýp gözlerini yumarak devam etmiþti kaldýðý yerden.
Aman Tanrým, çekici bir kadýndan daha güzel ne olabilirdi þu dünyada? Güzel bir kadýnýn kokusu ve tadýndan mahrum yaþamak hayattayken cehennemi görmekten baþka ne olabilirdi? Ýlk çaðlardan bu yana kadýn ve erkeði birbirlerinden uzaklaþtýrarak vahþileþtiren ve birbirinin kanýna girmesine sebep olan kuruntu ve saplantýlar yüzünden kendini cehenneme çevirdiði hayata mahkum eden insanlar ne kadar ahmaktý. Üstelik bu arkaik hatayý kendini evrenin en akýllýsý ilan eden insan denen ahmak yapýyordu.
Kendisi böyle deðildi ama. Belki arkadaþlarýný þaka yollu dediði gibi dünyalý da deðildi Metin. Hatta hiçbir zaman da olmamýþtý. Kendini bir halt sandýðý üniversite yýllarýndaki birkaç yýlý saymazsak tabi… Hayatý cehenneme çevirmeyi matah sanan insan denen ahmaklardan oluþan çevresine raðmen öyle olmamýþtý, olmayacaktý.
Metin içinde yaþadýðý alemin bütün güzelliklerinin farkýndaydý. Ayný zamanda insanlarýn kendi kuruntularýnýn eseri olan birtakým hurafelerle nasýl kendilerini bin yýllardýr bu güzelliklerden mahrum býraktýklarýnýn da... Ve bu mahrumiyetin insaný nasýl bencilliðe, kýskançlýða ve savaþlara ittiðini, tarih boyunca biri diðerinden saçma ve anlamsýz ideoloji ve inançlarla nasýl birbirinin kanýna ekmek doðramak zorunda býraktýðýný fark etmenin huzuruyla gözleri kapalý Esra’nýn boynunda geziniyordu ateþli dudaklarý.
Ýzin verse ya da bir imkanýný bulsa da ayaklarýna kapansa… Aman Tanrým o nasýl bir güzellik olurdu… Evet daha önce görmemiþti yakýndan ama emindi muhteþem bir güzellikte olduðuna. Çünkü Esra’dan bir parçaydý. Ondan olan her þey çok güzel olmalýydý.
Ýlk fýrsatta ayak parmaklarýný öpmesine izin verse, uzun uzun onlarýn kokusu ve tadýyla avunsa… Sonra davet ettikçe yukarýya doðru uzansa... Bu sefer boynundan baþlasa öpmeye koklamaya. Sonra coþtukça göðüslerine doðru çöl yaðmuru gibi aksa… Aþka susayan tenine düþen ter damlalarý anýnda buharlaþýrdý. Emindi buna. Ama ya onun krem kokulu teni karþýsýnda nasýl dayanacaktý?
Abaza ameleler gibi saldýrmak deðildi niyeti. Amacý tek taraflý olarak kendisinden hoþlanýp hoþlanmadýðýna emin olmadýðý bir kadýný entrika ile ayaðýna düþürmek hiç deðil... Karþýlýklý olmalýydý. Ayný zamanda yavaþ yavaþ… Karþýlýklý ve rýza ile olmayan her þeyin tecavüz olduðuna inanýyordu.
Tarihsel mirasýn ve toplumsal dolduruþun etkisiyle zaman zaman benliðinin derinliklerinden çýkarak üzerine hücum eden sorular karþýsýnda sýkýntýya düþmüyor deðildi. Ama onu çevresindeki neredeyse bütün insanlardan ayýran ve kadýnlarýn ökse otu gibi kendisine kapýlmasýna sebep olan harika ve karþý konulmaz muhakeme yeteneði sayesinde kýsa zamanda bu iç hesaplaþmasýndan zaferle çýkmayý baþarýyordu.
Acaba ayný hisleri yanýndaki kadýn da hissediyor muydu? Ayný hislere sahip olmasý için neleri feda edebilirdi bir bilse… Patika bile olsa böyle bir ihtimale giden bir yol gördüðünü sanmýþtý karþýsýndaki puslu ela bakýþlarda. Bugüne kadar bu konudaki hislerinde hiç yanýlmamýþtý. Bu sefer de yanýlmýþ olabileceðine ihtimal vermiyordu.
Eðer daha önceki deneyimlerinde olduðu gibi karþýsýnda utanma ile piþmanlýk arasýnda bocalayan nemli kirpikler arasýnda hayatý ve olaylarý tahlilde hata yapmamýþsa; böyle bir yol olduðunu düþünüyordu. Daha önce kimsenin bilmediði ve kullanmadýðý bir yol. Üzerinde belki akla hayale gelmeyecek tehlike ve tehditleri barýndýran gizemli bir yol… Hatta ürkek kelebekler gibi kýrpýþan kirpiklerin sahibinin bile kendisine itiraf etmekte zorlandýðý zorlu bir yol… Bütün mesele bu yolsa o yola baþ koymaya, revan olmaya cesaret edebilecek miydi Metin? Yüreði yetecek miydi böyle bir maceraya daha atýlmaya?
Kapalý camlar arasýnda çýkýþ yolu bulamayan parfüm kokusu Metin’in iyice hayal aleminde kaybolmasýna sebep olmuþtu. Bakýþlarý genç bir kýzýnkini andýran ayaklarýndan yukarý doðru avýna yaklaþan bir kaplan sessizliðiyle süzüldü. Teniyle arasýnda hava boþluðu býrakmayacak þekilde bacaklarýna oturan gece rengi keten pantolonu Esra’ya masallardan süzülüp gelen bir prenses cazibesi kazandýrýyordu.
Beline sarýldý. Kendine doðru çekebildiði kadar çekti. Baþýný dizlerine yasladý. Üzerinde hiçbir þey yokmuþ gibi kokusunu hissediyordu. Gözlerini yumdu. Hayal içinde hayale daldý. Esra da boþ durmuyor, parmaklarý bir kelebek hafifliðiyle Metin’in saçlarý arasýnda geziniyordu.
Esra bambaþka bir aleme dalmýþtý. Piþmanlýkla þehvet arasýnda gidip geliyor, bedeni þehvetin kavurucu gerilimleriyle piþmanlýðýn iliklerine kadar titreten buzdan dalgalarý arasýnda kendinden geçmiþti. Ne olursa olsun bugün kabul etmemeliydi Metin’in teklifini. Huylu huyundan vazgeçer miydi hiç?
Adam hiç deðiþmemiþti. Evet hiç. Aðzýnýn payýný verdiðinden beri köprünün altýndan o kadar su akmasýna karþýn gözlerinde gizlemeye dahi gerek görmediði ateþ yalýmlarýnda en ufak bir azalma yoktu. Azalma bir yana eskisinden çok daha þiddetlenmiþti sanki… Bakýþlarýndaki vahþete kesen açlýk zorla oruç tutmak zorunda kalmýþ bir inanýrýn mükellef bir sofra karþýsýndaki aþermesini andýrýyordu. Esra bir an korkudan nefesinin kesildiðini sandý.
Arada bir baþýný yastýða koyduðunda aslýnda ona karþý ilgisiz olmadýðýný fark etmiþti. Fark etmiþti ama mesele fark etmesinde deðil kabullenememesindeydi. Böyle bir þey olamazdý çünkü. Olmamalýydý. Nerede, ne zaman böyle bir þey olmuþtu ki, þimdi olsundu? Asýl mesele buydu zaten. Ýkisi de evliydi. Sorunlu, yanlýþ ya da eksik de olsa evliydiler. Onlar için bu defter çoktan kapanmýþtý. Tekrar açýlmasý gibi ihtimal de olamazdý. Olmamalýydý.
Hatta gereði yoktu. Sütten aðzý yananýn yoðurt ile ayrý bir maceraya girmesinin bir anlamý olmadýðýna inanýyordu. Evlilikte bulamadýðýný bir baþkasýna baðlanmakta bulmasýnýn mümkün olmayacaðýný anlamayacak kadar ahmak deðildi. Sonuçta kýrk yaþýna merdiven dayamýþ aklý baþýnda, meslek ve kariyer sahibi bir kadýndý. Evet evlilik noktasýnda yaptýðý hata yenilir yutulur cinsten deðildi belki ama bu, ayný hatanýn tekrarý anlamýna gelebilecek yeni bir maceraya girme anlamýnda yorumlanamazdý.
Kocasýnýn öküzlüðünden ya da evliliðinin istediði gibi yürümemesinden filan deðildi bu fikri. Öyle olsa Metin’in bu kaleyi fethetmesi çok sürmezdi. Karanlýk bir odada kaybedilmiþ bir yitik gibi görmese de hissetmiþti bu ihtimali Metin’in ateþ saçan gözlerinden. Yakýþýklý ve hoþ bir adamdý. Ama onu asýl çekici kýlan, ayný zamanda en tavizsiz tarafý olan kadýna olan düþkünlüðüydü. Kadýna kadýnlýðýný nasýl hissettirdiðini, bu yüzden de onu terk edemediðini bizzat karýsýnýn aðzýndan, Necla’dan iþitmiþti.
Bütün ýsrarlý direniþlerine karþýn içinden sýzan bir ses neden olmasýn diyordu. Ama çok geçmeden evli olduðunu üstelik sadece kendisi deðil Metin Bey’in de evli olduðunu bir kere daha hatýrlayýp içsesini þiddetle bastýrýyordu.
Ýþin en kötü tarafý, yani Esra’nýn elini kolunu baðlayan yaný Metin Bey’in kiþiliðindeki çekici özelliklerdi. Yani özellikle kadýnlarýn mumla aradýðý bazý özellikler vardýr ya, iþte bunlar Metin Bey’de fazlasýyla vardý. Siyaset yapmaz, özellikle futbol olmak üzere, tarikat cemaat gibi herhangi bir sürüye aidiyeti yoktu. Hatta herkesin yanýnda belli etmese de özellikle onun anlayacaðý þekilde üstü kapalý olarak söylediklerinden inançlarla da hiçbir yakýnlýðý olmadýðý anlaþýlýyordu. Özellikle son özelliði Esra’nýn ilgisini daha çok çekiyordu.
Esra dünya üzerindeki bütün inanç sistemlerinin kadýný ikinci, hatta üçüncü sýnýf olarak gördüðünü daha kötüsü bazýlarýnda insan yerine bile koymadýðýný düþünüyordu. Bu yüzden de inançlarýn hepsine karþýydý. Necla’dan farký en çok bu noktada toplanýyordu. Necla kendi inandýklarýný doðru sandýðý için hayatý sadece kendine zehir etmekle kalmýyor, bazen Metin’e de kendi evini dar ediyordu.
Metin insanýn özüydü. Belki insan da deðildi. Bir uzaylýydý. Ona bu yakýþtýrmayý kim yaptýysa Esra’nýn çok hoþuna gitmiþti. Hatta hoþa gitmekten öte, bu yoruma yerden göðe kadar hak veriyordu.
Hiçbir kalýba uymuyordu. Ama kalýba uymadýklarýný söyleyenlerin bile bu düþüncelerini izmlere baðladýklarý sahtekar bir dünyada Metin tam bir özgürdü. Hiçbir inanç ve ideoloji ona mantýklý gelmiyordu. Nihilistti ama nihilizme kapýlmayacak kadar. Çünkü insan bir gruba baðlandýðý anda inanmadýðýný söylese de inanmaya baþlardý. Ýnanmamaya inanmak da, diðerleri gibi bir inançtý. Ýnanç bir yandan kendi katý kurallarýný oluþturmaya baþlarken diðer yandan insan, çýkarlarýný füze bataryasý gibi bu kurallar manzumesinin temellerine konuþlandýrmaya baþlardý. Mesela burjuvaya karþý da olsa baðlandýðý burjuva karþýtlýðý zamanla yeni bir burjuva sýnýfýný doðurur ve sömürüye karþý olduðunu söyleyerek sömürmeye baþlardý insan.
Bütün bunlardan bazen hiçbir þey anlamýyordu Esra. Ama birkaç tecrübeden öteye geçmese de birkaç aile ziyaretinde Metin ile sohbetten akýl almaz derecece keyif almýþtý. Anlamadýðý halde inandýðý için huzur bulan müminler gibi… Belki biraz önce arabanýn kapýsýna uzanan eli tutan bu duyguydu. Yoksa bir an için gerçekten arabadan atlamayý bile geçirmiþti aklýndan. Sonu ne olursa olsun düþünmeden… Kendini ne kadar zorlasa olmuyordu. Ama hisleri, anlamadýklarýnýn hem kendisinin hem de insanlýðýn hayrýna olduðunu ihtar ediyordu. Bu yetiyordu ona fazlasýyla.
Metin’in düþündüklerini normal bir insan düþünse aklýný kaybedebilirdi. Onun sorgulayan yapýsýyla bu sahte dünyaya nasýl dayanabildiðini düþündüðünde ona ayrýca bir kere daha hayran oluyordu. Ve þimdi anlýyordu aslýnda Metin’e olan ilginin aslýný. Aralarýnda bir yakýnlaþma yaþanmýþsa onun bu uçuk düþüncelerini dinlemek içindi. Kendisi de hemen hemen ayný þeyleri düþünüyordu. Tek farkla zaman zaman kapýldýðý düþünce anaforunda baþý dönüyor, ayakta durabilmek için kendine mutlaka düþünce ve inançlarýný destekleyen bir payanda arýyor, sonunda buluyordu. Oysa Metin’in hiçbir payandaya ihtiyacý yoktu. Ýnanmadýklarýný izme baðlayarak ayrý bir inanç yaratmýyordu. Nihilistliði bile nihilizme karþýydý.
Ayný mantýklý muhakemeyi hiç kimse deðil, özgür düþündüðünü söyleyen ya da kendini öyle sanan Esra bile becerememiþti. Kendisini uçuk kaçýk gören Esra... Onun özgürlük dediði yolun sonunda yine Metin’in tabiriyle Marks Amca bekliyordu. Ve boþa beklemiyordu tabi. Esra gibilerin inançlardan steril hale getirdiði zihinlerine bir baþka inancý aþýlamak için… ‘Hýh!’ Dedi kendi kendine. ‘Ne kadar salaksýn be Esra!’ Bu arada kendisine burun kývýrdýðýný fark etti Esra. Evet ya, sonunda bunu da becermiþti ya… Ama hak ediyordu.
Nihilizmi savunayým derken ateizmin ateþli bir savunucusu olarak yeni bir inanç sisteminin etki alanýna girmek zorunda kalýyordu özgür olduklarýný sananlar. Kendisinin bile fark etmekte zorlandýðý bu ince ayrýntýyý, birkaç seferi geçmeyen komþu sohbetlerinde yüzüne vurmaktan çekinmemiþti Metin. Ama öyle baþkalarý gibi rencide ederek filan deðil. Metin düþünce sporu olarak gördüðü bu tür sohbetlerde asla sesini yükseltmezdi. Ve bu özgüven inanýlmaz bir karizma katýyordu mavi bakýþlarýna.
Ankara iklimi bazen Ýstanbul’dan geri kalmýyordu. Biraz önce Demet’te göz gözü görmezken, Yenimahalle çýkýþýnda tipinin etkisi azalmýþ, yol da açýlmýþtý. Arabalar yað gibi akýyordu yanlarýndan. Artýk daha fazla idare edemeyeceðini anlayan Metin, yapacak baþka bir þey olmamanýn çaresizliðiyle gaza yüklendi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn natüralist roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kendini Arayan Kadýn 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düðün Konvoylarýna Düzenleme [Þiir]
Üniversite Ýstiyoruz [Öykü]
Bizim Mahalle [Öykü]
Ýftira [Öykü]
Nereden Tanýþýyoruz [Öykü]
Ýndirim [Öykü]
Ebemizi Arayýnýz [Öykü]
Bizim Mahalle [Öykü]
Ben Kendimi Bizzat Vurdum [Öykü]
Reza Aþký Sarraf Sevgisi [Deneme]


serdar adem iþler kimdir?

SADECE TEFEKKÜR EDÝYORUM. AYRICA DÜÞÜNCEYÝ YASAKLAYAN BÜTÜN ÝDEOLOJÝLERE HAYRET EDÝYORUM. ÖZGÜRLÜKTEN BAÞKA BÝR BEKLENTÝM VE AMACIM YOK.

Etkilendiði Yazarlar:
AZÝZ NESÝN TARIK BUÐRA YAÞAR NURÝ ÖZTÜRK TURAN DURSUN


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © serdar adem iþler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.