Doðaüstü henüz anlayamadýðýmýz doðal þeylerin adý. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Hýzla buradan uzaklaþmalýydým. Komik oldu deðil mi? Ne hýzý, hangi hýzla ve nasýl? Yeni yürümeye baþlayan bir bebeðinki kadardý attýðým adýmlar. Olsun. Yeter. Öyle deðil mi Gölgem? Gölgemle konuþuyorum sandým kendimi bir an. Unutmuþtum, güneþ yoksa gökyüzünde gölge de yok benim yanýmda... Buna raðmen birkaç defa: -Gölgem, cevap versene! Seninle konuþmak istiyorum, diye baðýrdým. Baðýrdým dediðime bakmayýn, aðzýmdan çýkan sözcüklerin anlamýný benim kulaklarým bile anlamadý. Dilim de donmuþ galiba! Kar dindi, rüzgar devam ediyor. Gökyüzündeki bulutlar hareket halinde. Ýþte, bulutlarýn arasýndan çýkýyor güneþ, utanarak. Kendini affettirmek istercesine sýcaklýðýný artýrýyor. Çok geçmeden karlar eriyor, üzerimden çýkan buharlar etrafa yayýlýyor. Bir gören olursa, yandýðýmý düþünebilir. Birkaç dakika içinde sular buhar olup uçup gitti. Karakýþtan kavurucu yaza geçiþ yaptýk. Hangisi gerçek bunlarýn? Yazda mýyýz kýþta mý? Bir oyun oynanýyor; oynayan belli deðil. Hani parkta hiç kimse yoktu benden baþka? Olur mu? Her taraf insan dolu: Banklar üzerinde birbirinin gözlerine bakan elele tutuþmuþ âþýklar, salýncaða binme sýrasýný bekleyen çocuklar, yavaþ adýmlarla yürüyüþ yapan yaþlý kadýn ve erkekler, birbirini kovalayan kediler, alçaktan uçan onlarca çeþit kuþ... Duruyorum. Önümde büyük bir çukur var. Ýçi kesilmiþ koyun, keçi, inek, at, eþek, deve kafasý dolu. Belki baþka hayvan kafalarý da vardýr. Bunlar ilk bakýþta dikkatimi çekenler. Kim attý bu kadar kesilmiþ kafayý buraya? Ve neden attý? Bana ne ya, bana ne! Çukurun etrafýný dolaþarak çýkýþ kapýsýna doðru ilerlemek istiyorum; ama “Bir kere daha bak!” diye içimden bir ses beni uyarýyor. Çukura daha dikkatli bakýyorum. Bunlar inek minek, koyun moyun kafasý deðil; hepsi de insan kafasý. Kim kesmiþ bu kadar insanýn kafasýný? Kafalarý burada, pekiyi vücutlarý nerede? Onca insan þimdi kafasýz mý dolaþýyor ortalýkta? Hafriyat yüklü bir kamyon geri geri gelerek çukura doðru yanaþýyor. Bir karýþ kala duruyor, damperdekileri boþaltmaya baþlýyor. Ýþi bitince bu kamyon gidiyor, bir baþkasý geliyor, sonra bir baþkasý, bir baþkasý... Kafalar kýprdýyor, hatta bazýlarý toprak ve moloz yýðýnýnýn üzerine çýkýyor. Çýkanlarý bir baþka kamyondan dökülenler örtüyor, onlar gene çýkýyor. Bu çýkma örtme oyununa beton mikserleri son veriyor. Boca ediyorlar onca betonu çukura, en sonunda da betonu düzlüyorlar. Beþ dakika içinde beton donuyor; artýk kafa mafa yok! Betonun üzerine basarak parkýn çýkýþ kapýsýna doðru gidiyorum. Caddedeyim, sýcakta yürümek oldukça zor. Sahi, güneþ çýkmýþtý karýn soðuðun ardýndan deðil mi? Güneþ çýktýðýna göre, gölgem de benimledir. Sesleniyorum, cevap veriyor. -Efendim. -Yanýmdasýn deðil mi. Az önce sana seslendim, cevap alamadým. -Söylemiþtim, ýþýk olmadýðýnda ve karanlýkta ben yokum. -Aklýma bir soru geldi: Gölge bir insana ait, üstelik onunla irtibat kurulup konuþulabiliyor. O zaman ben bir baþka insanýn gölgesine basarsam, o kiþiye saygýsýzlýk etmiþ olur muyum? Ya da o kiþinin gölgesiyle sohbetini bölmüþ olur muyum? -Olmazsýn. Çünkü, gölgesinin farkýnda olan ve onunla konuþan insan sayýsý o kadar az ki... -Öyle, ama ben gene de artýk insanlarýn gölgesine basmamaya çalýþacaðým. Eðer farkýnda olmadan kendi gölgemin yani senin üzerine basarsam, þimdiden özür dilerim. Evin yolunu tuttum. Aslýnda eve gitmeyi hiç istemiyordum. O Aynadaki huzurumu kaçýrmýþtý. Gidince bana sataþacak ve sinirlerimi bozacaktý. Tabii ben de hemen onun icabýna bakacaktým. Çöplük onu bekliyor. Etrafýma bakýnýyorum kafasýz insan görebilir miyim diye. O kadar çok kesik kafanýn insanlarýndan birini görme ihtimalim vardýr sanýrým. Bir markete uðrayýp alýþ veriþ yapýyorum. Yiyecek içecek bir þey kalmadý mutfakta. Ýki poþet dolduracak kadar alýþveriþ yapýp ücreti ödemek için kasaya yaklaþýyorum. Önümde kimse yok, arkamda iki kiþi oldu. Kasiyer kýza soruyorum: -Bugün alýþ veriþ etmeye marketinize hiç kafasýz insan geldi mi? Kýz afallýyor, acý tiksinti karýþýmý bir bakýþ atýyor bana, hiç konuþmadan para üstünü sert bir el hareketiyle tezgaha býrakýyor; aslýnda çarpýyor. Arkamdaki müþteriler homurdanýyor, ne dedikleri anlaþýlmýyor. Devam edecek...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |