Aþýk olmayan âdem / Benzer yemiþsiz aðaca. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
El düþüncesi Ýbrahim gibi kiþide somutlaþýnca bu kez de kiþi bu sahipliði nedenle alan kazanýp El gibi davranýp takdir ve irade de bulunuyordu. "Ey Rabb! Beni Ýbrahim’in yolundan ayýrma" diye dua ediyordunuz. Ama bir türlü asker ve sürü sahibi olan Ýbrahim'in, mal-mülk sahipliði olmasýnýn yolunu bulamýyordunuz. El takdiri herkese göre deðildi. Kimine mal mülk veriyordu. Kimine de vaat verip öðüt ediyordu. Kiminin payýna mal mülk düþmüþtü, kiminin payýna da öðür, sabýr, rýza düþmüþtü. Ýbrahim dönemi; kendi öncesinden Musa dönemine doðru gelen süreç içinde El’in sahipliði olan rab düþüncesine doðru evrim geçirecekti. El takdiri nedenle yeryüzünde bozgunculuk çýkmýþtý. Rab El’in bu bozguncu oluþunu yumuþatan El’di. Sahipliði olan El, sahiplik kavramýný saðlayan taþlarýn yerlerine oturmasýyla; rabbin sahipliði saltýk bir kuramsal bilgi gibi yansýmaya baþlamýþtý. Sahipliði olmayan bir rabbin aksini düþünmek pek olasý olmuyordu. Çünkü siz sahipliðinizi açýklayamýyordunuz. El iman üzerinde þüphe dahi edilmeyendi. El þüphe etmeyen imanla muvazaalýydý. Bu ihsas El’in; El Malik El Melik düþüncesi olmasýyla kabul edildi. El Malik El melik kabul edilen El'in ya da terbiye eden, acýyan Rabbin, Rabb söylemiyle El’in güncel söylemi içindeki “sahipliði” biraz geri çekildi. Sýra sahipliði olmayanlarý görmeye gelmiþti. Bir durumu görüp diðer bir duruma göz yummak hayli pahalý oluyordu. Onlara El’in, Rabb sýfatýyla vaat, öðüt, sabýr tevekkül; yani kölelik olan kulluk öðretilecekti. Bu kes de El vaadine kapýlýp El’e sýðýnmýþ olan sefillerin terbiyesine sýra gelmiþti. El’in dilemesi ile kötülüðe uðrayan yoksullar köleler umut beslemekle El vaadine kapýldýlar. El’e sýðýndýlar. Sýðýnmacýlar (El’e teslim olanlar) El’in rahleyi terbiyesinden geçmeliydiler. Sefiller zengin fakir ikilemi içinde kör nefis ve kötü bakýþla idoluydular. Sahipliðe karþý iç çekiyorlardý. Sefillerdeki, kölelerdeki kör nefis ve kötü bakýþ içinde oluþan homurtu yapmalarý ýslah edilmesi, terbiye edilmesi gerekiyordu. Bunun için de sahipliðin sözlü ve fiili öðretisi olan "ideolojisi" ya da " kutsal addedilen din söylemleri" ortaya konacaktý. Dini söylemler içinde olup bitenler þuydu. Kendi öncesinden beri köleci deneyimlerden oluþan El mantaliteli tecrübeleri derleyip, kendi alanýnýz içindeki egemen sahipliðe göre söyler olacaktýnýz. Sizden önceki sosyal akýl; bir yaþam gereði nedenle "oruç sabýrdýr mý" demiþti. Siz de sabretmeyi öðreten orucu, egemenliðinize göre biçim ve ritüel edecektiniz. Rabbin; bu tür sahiplik ve merhamet iradeli takdirleri nedenle kendisine sýðýnýlandý. Rabbin merhamet acýma sýfatý Rabbi yoksullarýn da El’i haline getirmiþti. Rabbe sýðýnmayla (köle olmayla) iþ bitmiyordu. Esirgeyen baðýþlayan, umut olan Rab; kör nefis içinde olanlarý eðiten, terbiye edendi. El sahipliði vermekle iþi oldurup bitirmiþti. Oysa El’in Rab yansýmasý umut olmakla sürekli olacaktý. Hiç kuþkusuz ki Rabb kendi mal sahipliðinin yansýmalarýndan ve kölelerin yoksunluðundan doðan ikilemli yansýma çatýþmalarýný eðitim ve terbiye yoluyla aþacaktý. Þiþede durduðu gibi durmama gerçekliði; El’in sahipliði içinde de yansýmýþtý. El’in mülk sahibi olmasý demek, El'in mülk sahibi olukla kalmasý demek olmuyordu. Mal sahibi olmanýn keyifli derdi, baþýndan aþkýndý. Malý elinde tutma ve malýn mülkün sürekli iþletmenin devamlý olmasý gibi yansýmalarý vardý. Bu eðilimler mal sahibi olmanýn þiddet ihracý yapmasý ve mal sahibinin diken üzerinde olmasýydýlar. El anlayýþlý bu tür yansýmalar, aktif yansýmalardý. Sahiplik ihtirasý; dýþa doðru zalimce, zulümce, zorbaca, tasallut olurca, saldýrý olmanýn baský ve basýnç yansýmalarýydý. Umut vaat yansýmasý pasifti. Mal sahibi olamayanlar da, mal sahibi olmamakla kalmýyorlardý. Mülk sahiplerine karþý yaðma, talan hýrsýzlýk için saldýrýyorlardý. Mal sahipliði gibi durmayan El’in takdiriyle gerek mal sahipleri; gerekse yoksullar “yeryüzünde bozgunluk çýkarýp kan dökücü oluyordu”. Aslýnda “mal” fitneydi. Zenginden fakire doðru bir fitneydi. fakirden zengine doðru da bir fitneydi. Mülk sahibinin saldýrma zulmü köleler üzerinde bir içe kapanma ve savunma olurken; kölelerin açlýklarýný, yoksunluklarýný gidermek için mal sahibine doðru yaptýðý çýkýþ hýrsýzlýk, çapul ve yaðmaydý. El kolektifin malýný alýrken yaptýðý hýrsýzlýðý unutup; toplumu düzenlemek için kölelerin hýrsýzlýðýna kafayý takacaktý. “Hýrsýzlýk yapmayýn, çalmayýn, yalan söylemeyin, efendinize saygýsýzlýk etmeyin diyecekti. Hatýrlayýn lütfen El’in ; “Benden size bir iyilik (zenginlik) geldiði zaman onu sizden kim alabilir? Bizden size bir kötülük (fakirlik-yokluk) geldiði zaman onu sizden kim alabilir” dediðini. Ben dediði El’in tevhit dili. Biz dediði El’in oligarþi dili. Oligarþi içinde konuþmasýdýr. El’in kendi kötülüðüne uðrayanlarý; kendisinin eðitim ve terbiye etmesi içinde olacaktý. Davranýþ deðiþikliði yapmayan eðitim, öðretim ve terbiyenin hiç bir önemi yoktu. El’e göre terbiye etmenin, yetiþmenin en önemli enstrümaný baþa gelenleri suhuletle karþýlatýp sabretmeydi. Rab sabredenleri övüyordu. Rab yolu sabýr yoluydu. Sabýr köleler için kurtuluþlu yol olacaktý. Geçi El, mal mülk vermekle kiminle beraber olduðunu göstermiþti ama olsundu fazla laf göz çýkarmazdý. “El sabredenlerle beraberdi”. El’in eðitimi içinde “maldan, mülkten, candan eksiltmeyle sabýrlarý sýnav edilmesi” vardý. El vaatlerini sabýr edenler üzerinde yoðunlaþýyordu. Aç olduðu halde efendinin malýna el uzatmayanlar; býrakýn el uzatmayý el uzatmayý aklýna bile getirmeyenlerin göstereceði bu sabýr, cennet ile mükâfatla nacaktý. Eðitim-öðretim; yani terbiye etme, yetiþtirilme iþi; sözel bilgi olmanýn yanýnda fiili duruma dönüþtü. Aç olanlar efendinin yiyecekleri karþýsýnda sabýr göstererek çalmamasý gerekiyordu. “Aç itin fýrýn yýkmasý yerine” aç itin fýrýn vitrinini yalamasýnda hiçbir beis olmadýðý gibi aç olanýn fýrýn yýkmamasý yerine, en temel dürtülerine sabýr etmesi çok makbuldü. Bu direnç azminin daha en baþtan kýrýlmasýydý. Bu sabretme köle Epikür’ün bacaðýný kýran efendisine “bacaðýmý çok bükme, kýrarsýn demedim mi?” diyen kýrýk bacaðýn dayanýlmaz acýsýna sabretmesine varan bir mistiklikti. Oysa günümüzün erdemi; kölenin kýrýlan bacaðýnýn acýsýna katlanmasý yerine, o bacaðý kýrdýrmamayý öðrenmekti. Sabýr gösterme iþi için toplu sosyal öðrenme içinde oruç gibi baský ritüeli yapýlmasý ise efendiler adýna tebrik edilmesi gereken takdire þayan bir durumdu. Ön ittifaklý ilk seremoniler içindeki oruç ritüeli kendisinden olmakla kurban edilen kiþinin etini yemeye karþý bir dirençti. Ama dinlerdeki gibi “kötü ve kör nefse karþý direnç içinde oluþ deðildi. Sevabý ve cennet hedefi gözetilen bir sabýr deðildi. Ýttifaklar döneminde anlaþma olan koalisyonlarý, ittifaký mühürle pekiþtiren bir ritüeldi. Ýttifaklar, “sosyal totem mantýðý” aþabilmek için bir geçiþ ritüeli uyguluyorlardý. Ýttifakýn birleþme ve temas etme süreci içine geçebilmek için gruplar katýlýmlý büyük þölen düzenliyorlardý. Bu þölen kurban veren grup nezdinde felaketti, tufandý. Þölen ittifaka katýlan grup sayýsý kadar gün içinde her gün bir gruptan bir kiþinin kurban edilmesiyle sürüyordu. YHW ittifaký altý gruptan oluþtuðu için altý gün sürmüþtü. Ve bu nedenle YHW 7. Gün sýrt üstü uzanarak bacaðý bacaðýnýn üstüne atarak dinlenmiþti. Diðer karþýt grup kiþileri kazan kaynatma töreni içinde kurban edilen bu grup kiþisinin canýný kanýný yiyordu. Yiyiciler canýndan kanýndan yedikleri grupla kardeþ oluyorlardý. Kardeþ olma; totem dönemden beri “ten temasý yapmanýn, elinde yemenin, karþýdakini kendi gibi saymanýn en temel meþruiyetlik vizesi olan tabuydu. Böylece karþý grup kiþisinin canýný yiyip, kanýný içenler; ziyafet veren tarafla ayný candan kandan oluyordu. Bu nedenle ittifaký sosyal mantaliteye uygun bir ritüel yapýyorlardý. Ziyafet veren grup ta kendi kanýndan canýndan olan kaynamýþ etin yenmesine sesiz kalmakla, içlerinde buðuz eden bir tepki gösteriyordu. Böylece "Kazan kaynatma þölenleri" içinde insan eti yeme seanslarý ortaya konmuþtu. Ýttifaký olan gruplardan her biri kendisinden olan ziyafet etini yememekle tuttuklarý o günkü oruç perhizi El’in ortaya koyduðu bir biliþ buluþ deðildi. O günkü oruç, zengin fakir diyalektiði içindeki gibi El mantýðý ile sabretmek gibi soyut bir amaca hizmet etmiyordu. Ýttifaký þölen günü taraflar ziyafeti yemek için ziyafete kadar bir þey yemiyorlardý. Çünkü açlýkla karþý taraftan kurban edilen eti isteyerek ve iþtahla yemekle gruplar totemi aitlik kazanýp birbiri olacaktýlar. “Ýlahlar kurbanýn baþýna sinekler gibi üþüþeceklerdi”. Henüz ilk ittifaklar içinde insan yoktu. Kurban eden de, kurban edilen de, kurbaný yiyen de ittifak kararý alan totem gruplu ilahlardý. Böylece ait olma üzerinde akit yapýlsýndý. Þölen günü kurban verme sýrasý kendi totem grubuna gelen kiþi ilahlar; kendilerinden olan grup kiþisi ilahý yememek için o gün þölen daðýlana kadar hiç bir þey yemiyor, þölen boyunca yas tutuyordu. O grubun kiþileri yas tutup; kendi kiþisinin etinin kendileri tarafýndan yenmemesi için sembol olarak kazandaki ete tükürüyormuþ gibi yere tükürüyorlardý. “ o gün Ýggiler kafalarýný çevirip tükürdüler” Ýggi olan yukarý gök yerli grup, kendileri için gönüllü kurban verdikleri kazandaki eti tiksinç ediyordu. El, kimi kiþilerin sahiplik tescilini yapmasý gibi orucu da ittifaklardan aþýrmýþtý. "Oruç sabýrdýr" diyordu El. Ýþte El bu eski seremoniyi kendi tasarrufu gibi kullandý. Ýttifaklarýn kendisinden olan kurban etini yememe perhizi olan anýyý, periyodik gelenekle oruç yapmýþtý. El, orucu kendi amacý doðrultusunda eðitip yetiþtirici olduðu ideolojik amacýnýn içinde kullandý. Hem de bambaþka bir nedenle kullandý. El’in sahipliði El sahipliði ile kalmadý: El takdiri; “Yeryüzünde kan dökücü, fesat çýkarýcý varlýklar” ortaya çýkardý. Ýþte bu fesadý önlemenin yollarýndan biri de; oruç olabilirdi. El mantýðý içinde sahiplik iradesini egemen kýlýnmak esastý. O gün aç kalmak efendilerin malýna karþý oluþan fesat nefsani eðilimleri yatýþtýracaktý. Orucun kör nefisleri dizginlenmesiyle efendilerin malý görece selamete çýkýyordu. Çalmayacaksýn biçimindeki biliþti þöylem; fili söylemle sabredeceksin; demenin yememe perhiz sýnavý ile pekiþtiriliyordu. Sürekli olan oruç tekrarlarý sizin üzerinizde kendiliðinden bir kontrol mekanizmasý olmakla o tür düþüncelerin eyleme dönüþmesinin az çok baskýlanmasý olmaktadýr. Dinlerdeki orucun; sabýr olan sosyal öðrenmeli geleneðinin geçmiþinde, böyle bir sosyo toplumsa telkin vardýr. Hatta oruç tutturulmakla perhiz eden direnççi sabýr çinde denenen kiþilerde, gözlemler birbirini gözetmeler yapýlýyordu. Perhiz yapmayla direnççi nefisle oluþan eylem iyi fiildi. Bu fiil Ýyi eylemlere dönüþmekle; dinlerin en önemli ibadet ritüelini oluþacaktý. Adaletin ve mülkün kutsandýðý bu günlerden geçmiþ sürece doðru bakarsanýz süreç size çocuksu gelir. Ama o dönemden günümüze doðru bakarsanýz; hatasýyla, doðrusuyla adým adým imbikten süzülerek inþa kýlýnan muazzam bir geçmiþle background görürsünüz. Sürece o günden bu güne doðru bakalým. 1-Köleci mantýk Musa dönemine doðru "Rabbim bilimimi artýr de" diyerek dua ediyordu. Hâlbuki rab mana anlayýþý; o dönemde ortada olmayan biliminizi artýrmak için ortaya konmamýþtý. Aksine rab kolektifin nesnel bilgisi üzerinde, kendi irade konusundaki muvazaasýný yapmakla, ortaya çýkmýþtý. El’in tekillik ve tek olduðunu söylemesi süreci çoðul olmanýn iþiydi. Oligarþi çoklu iradenin tek irade gibi belirtilmesiydi. Aðýz birliðiydi. Sosyo toplumsa devimle bir organizma gibi oluþtu. Çokluðun bileþke kararýný tek aðýz gibi söylemekti. Ve çokluðun “irade birliði kararýný” söyleme zorunluluðu ile teklik vardýr. Deðilse bir þey tek oluþuyla durduk yerde karþýtý olmadan ben tekim demez. Birim deyip tevhit amacý gütmez. Muvazaalý oluþ ta zaten tam da burada; bu zýtlaþmada ve zýtlaþtýrmalarda baþlýyordu. Gerçi oligarþi öncesi El irade sahibiydi. Ama tek olduðunu söylemiyordu. Bu nedenle ilk oluþumu esnasýnda farklý farklý kiþilerin; farklý farklý El’i olmakla; El’in zengin ettiði kiþi sayýsý kadarla El birçoktu. El, O kiþinin El’i ya da sahiplikler doðrultusunda eðitim yapan Rabbi olmakla da tekti. Kiþiye göre kiþi iradesi olmakla birçok tek olan El ya da Rab vardý. Hamurabi’nin Rabbi, Ýbrahim’in rabbi, Firavunun Rabbi gibi. Firavunun Rabbi ile Musa’nýn rabbi oligarþin tevhit esnasýnda güç yarýþý yapýp birbirine üstünlük taslamakla birbirine galebe gelmeye uðraþýyordu. Her zaman yeni olan; son olan; bir önceyi yeni anlatýmlarýyla, yeni hikâyeleriyle; yeni olan güncel niceli düþünceleriyle yenerdi. Artýrýlmasý istenen bilim isteði din bilirlikti. Din kendisini insanlara hakikat olan doðrular olmakla söylediði için bilgi ve bilim diye; bilgi ve bilim ikisi bir arada anýlýyordu. Birbirinin yerine kullanýlýyordu. Musa ve Firavunun sihir olan tavýrlarýna bilgi ve bilim dedikleri yarýþlarýný hatýrlayýn lütfen. Yine Babil’e inen Harut ve Marut adlý iki meleðin bilim diye, bilgi diye nasýl sihirler öðrettiðini hatýrlayýn. Dinler sihri öyle kullanýyordu ki sihir gerçekmiþ gibi “Yehve’nin izni olmadýkça onlar bununla hiç kimseye zarar veremezlerdi” demekle; El sihir üzerinde güç (kendisini) kiþilere ihraç ediyordu. Dinler her üç durumdan da yararlanmakla; sihre karþý çýkan durumlarý olsa da kavramlarýn her üçü de dinler için aynýydý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |