"Sevgi bilmekten doðar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Çok küçük yaþlarda baþlamýþtý okuma sevdasý ; okumayý da çok hýzlý sökmüþtü. Annesi öyle anlatýr dururdu. Bütün mahalle özenirdi Fatma’ya. Çocuklarýn ekolüydü. Biraz sorumluluk almasý gerekirdi her zaman. Böyle hakkýnda konuþulmasý , yýldýz çocuk olmak öyle kolay deðildi. Herkes þöhreti taþýyamazdý. Bisikletinin sepetine koyardý boyama kitabýný , babasýyla engin yeþilliklere gezmeye gider , parkta kalýþlarý biraz uzasa sýkýlýrdý. ‘’ Eve gidelim Baba , annem de gelir þimdi..’’ Annesi kaymakamlýkta çalýþýr her gün 17.00’de çýkar yarým saat içinde de evde olurdu. Böyle deyince dayanamazdý babasý. Bisikletine binmesine yardým ederdi. Sonra da köhne kalmýþ bu semtin en iyi apartmanlarýnýn birinde bulunan dairelerine giderlerdi. Apartmana girildiði anda yemek kokardý buram buram. Kim ne yemek yapmýþ tahmin etmeye çalýþýrdý Fatma. Enteresan bazý yetenekleri vardý. Mesela 1.katta Öðretmen emeklisi Nurten Haným’ýn sigara böreði yaptýðýný bilmiþti günün birinde. Sonradan çünkü kokmuþtur diye eve bir tabak göndermiþti Nurten haným. Komþusuyla anýlara daldý Fatma. Saçlarý hala olabildiðince siyah , 60’lý yaþlarýnýn baþýnda kilosuna her daim dikkat etmiþ , güzel kalpli bir hanýmefendiydi. Fatma’da onu çok sever , sýk sýk bir ihtiyacý olduðu zaman yardým edebildiði kadar ederdi iþte. Elinden geldiði kadar. Bazen marketten dönerken rast gelirler , kilo kilo torbalarý alýp götürmek isterdi. ‘’ Býrak kýzým bunlar aðýr..’’ derdi Nurten haným. ‘’ Deðil deðil Nurten teyze , hadi gel sende hadi.. ‘’ diye teþvik ederdi koca teyzesinide. Koca kadýn nasýl uyacaktý onun hýzýna , enerjisine ? Çaresiz o da arkasýndan yavaþ ve temkinli adýmlarla gelirdi apartmanýn giriþine. Merdivenleri tek tek çýktýktan sonra bir bakardý ki , ufaklýk yukarýya çýkmýþ poþetleri yere koymuþ , kendi de merdivenlerin baþýna oturup Nurten teyzesini beklemiþ. Emekli öðretmen iyi anlardý bu ufak çocuklarýn dilinden. Elinden binlercesi geçmiþti , eðitime adanmýþ 37 senenin içinde. Kimisi yaramaz , kimisi büyümüþ bir beyefendi-hanýmefendi gibi. Kimi de böyle yardýmsever , temiz ve gelecek vaadeden idi. Fatma’ya almýþ olduðu çikolatalý gofretlerden birini uzattý. Sonra da kendine doðru kafasýný okþayarak çekti. Kucakladý Fatma’yý. ‘’ Teþekkür ederim Nurten teyze..’’ diye dökülüverdi teminden beri suskun olan kýz. ‘’Rica ederim yavruum..’’ dedi Nurten haným , U harfine biraz vurgu yaparak. Kendi torunlarý maalesef biraz uzaktaydý. Ýki kýzý bir oðlu vardý. Kýzlarýnýn biri henüz üniversiteden yeni mezun olmuþtu. Diðeri ise evli ama Ýzmir’deydi. Oðlu ise Almanya’da okulunu bitirmiþ ve orada kalmýþtý. Münih’te BMW’nin fabrikasýnda stajýný yapmýþ , sonra da burda Elektronik Mühendisi olarak iþine baþlamýþtý. Yavrularýnýn hepsi maþallah afiyetteydi. Analarýný arayýp sorarlardý her zaman. Yaþar Amca vefat edeli 1,5 seneden fazla olmuþtu. Nurten haným küçük kýzýyla baþbaþaydý o zamandan beri. Bu sene yýlbaþýna Almanya’da oðluyla beraber girmiþti zaten. Soðuk bir memleketti. Kendi Güneyli , Mersinliydi. Pek soðuk nedir bilmezdi. O yüzden baya bir üþümüþtü oralarda , hatta yýlbaþýndan bir-iki gün sonra hastalanmýþtý. Biraz ateþi ve öksürüðü vardý. Biraz çay , biraz meyve geçiþtirmiþlerdi Anne-oðul. Son zamanlarda buradaydý. Hala gidip belediyenin bazý kurslarýnda eðitim verir , haftasonlarý Silivri sahiline iner kahvesini içer , emekliliðin tadýný çýkarýrdý. Hepimizin bir gün olabilecek miyiz , o günleri görebilecek miyiz diye hayal ettiði , onun hayatýydý þimdi. Fatma’da bir gün emekli olabilecek miydi ? Ya da kaderi Nurten teyzesi gibi mi olacaktý ? Düþünmeden geçememiþti buralarý. Elinde tuttuðu kitap üniversite yýllarýnda okuduðu büyük üstat Zülfü Livaneli’nin – Engereðin Gözü’ydü. Ne muhteþem bir eserdi diye düþünmeden edemedi. O zaman ki ismiyle Habeþistan - ( Etiyopya þimdi ki adý ile ) - dan gelmiþ yaþýný baþýný almýþ , hadým bir Odabaþý. Onun etrafýnda dönen entrikalar , hikayeler ve daha fazlasý. Nerede nasýl okuduðunu hatýrlamýyordu Fatma. Belk üniversite kampüsünün bahçesinde tepeden yüzüne güneþ vururken , belki Ayvalýkta yaz tatilini geçirirken , ya da en basiti otobüsle evine dönerken ki geçen zamanlarda. Önemli olan nerede okuduðu deðil , bu kitabý okumuþ olmasýydý. Onun yegane önem verdiði þey buydu. Zülfü Livaneli en sevdiði Türk yazarlardandý. Onsuz bir kütüphane olmasýný düþünemiyordu. Bugün bile üstadýn kitaplarýna baktýðýnda her birinin hikayesini anýnda hatýrlýyor , yeniden yaþýyordu. Þimdi ise bu kadar sýk okuyamýyor olsa bile , kendine mutlaka bu kadar meþgalenin içinde zamanýný ayýrýyor , kahvesini alýp kitabýnýn baþýna geçiyor , hayata ve zamanýn ona kattýðý sorumluluklara inat sýyýrýveriyordu kendini dünyadan. Bahçede yalnýz baþýna oturuyordu Fatma. Denizi cepheden gören Baba evinin balkonunda eline eski kitaplarý almýþ geçmiþe bir selam çakarken ve biraz bulutlarla kaplý bu günde huzur içinde sessizliði dinlerken , elinde dedesinin ona aldýðý oyuncaklarla gelen minik oðlu Demir , masum bir çocuðun her gün yaptýðý gibi ‘’Anne baaak , dedem aldýýýð..’’ diyordu ve uyandýrýyordu Fatma’yý tatlý rüyasýndan. Onlarýn geliþiyle hayata geri dönen Fatma , Demir’in elindeki pahalý oyuncaklarý görünce ‘’ Baba niye zahmet ettin bizde zaten alýyoruz her hafta’’. – ‘’ Karýþma iþime be kýzým’’ dedi babasý. ‘’ Biz de her gün torun görmüyoruz ya’’. Biraz kinayeli gibiydi bu cümle ama Fatma buna aldýrmadý. Yeterince sýklýkla geliyorlardý zaten baba evine. Bu cümle onlar için deðildi belli ki. Fatma bir an durdu ve düþündü. Anne-Babalýk elbette yüksek ve kutsal bir müessese idi , fakat insanoðlu dediðinde her gün ayný olamazdý ya. Belkide kaç kez sinirli anlarýna denk geldi Demir’in böyle onlarý bölmesi. Belki çok keyifliydiler , belki de oldukça üzgün. Yine de yavrularýnýn gönlünü kýramazlardý. Bu seferde böyle oldu. Dedesiyle gittikleri gezintiden dönmüþlerdi ve Demir her çocuk gibi hala yorulmamýþtý. Þaþkýnlýk vericiydi bu küçük insanlar. Geceleri uyku nedir bilmez , gündüz yorulmak nedir hiç bilmez , sormadan sorgulamadan geçirilen bir hayat dönemi. Annesi otuzlu yaþlarýna merdiven dayamýþtý. Bu zamana baþkalarýnýn çocuklarýný ne kadar çok sevdiðini hatýrlamýyordu. Þimdi ise o dokuz aylýk duygu dolu ve bir o kadar da zor süreç bitmiþ , oðlu Demir 2 yaþýna gelmiþti. Kendide biraz yaþlanmýþtý tabi. Hayatta böyle deðil miydi zaten ? Akýp giderdi birden , hiçbirimize bir kelam dahi etmeden... Baba kýzý , damadý ve torunu için hazýrlýðýný sabahtan yapmýþtý. Soslanmýþ tavuk kanatlarý , baharatlanmýþ pirzola kýrmýzý etler. Her þey þahane gözüküyordu. Fatma dayanamadý ve babasýnýn yanýna sokuldu. ‘’ Emekli maaþýný bitirmiþsin , bunlar kimin için baba ? ‘’ - ‘’ Bunlar benim deðerlerim için’’ dedi baba. ‘’ Hiç deðiþmeyen ve her gün daha fazla yükselen deðerlerim için..’’ Fatma biraz aðlamaklý olmuþtu , baþka bir söz edemedi. Babasýnýn boynuna sarýldý , onu öptü. Eþ zamanlý olarak annesi Fatma’yý mutfaða yardýma çaðýrýyordu , bu duygusal anda uzun sürmemiþti. ‘’ Ýyi ki varsýn Baba..’’ dedi ve bahçe kapýsýndan mutfaða doðru girdi...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýlker Kadir ÖZDEMÝR, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |