Bir sanatçý baþarýsýz olamaz; sanatçý olabilmek bir baþarýdýr. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Bir çam aðacýnýn altýnda üç tane plastik kabýn içinde müþterilerden kalan yiyecek artýklarý ve bir kapta da su bulunuyor. Ýki küçük kuþ su içiyor, ne olduklarýna dikkat etmedim, serçe mi bülbül mü, sýðýrcýk mý? Kuþlara iki adým ötede þiþman, boz bir kedi yatýyor; baþýný çevirip de bakmýyor bile. Onun yanýnda gene þiþman bir köpek yatýyor; o da ne bana ne de kediye saldýrýyor. Anlaþýlan burada hayvanlar arasýnda tam bir barýþ var. Bu barýþýn nedeni yiyecek bolluðu olabilir mi? Çünkü yiyecek çoksa mücadele, kavga neden olsun ki! Burasý bir kýr lokantasý, dýþýnda altý, içerisinde de dört tahta masa ve etraflarýnda tahta iskemleler var. Ýçeride müþteri yok, dýþarýda üç masa dolu. Ýki masada ikiþer kiþi, diðerinde dört kiþi oturuyor. Lokantanýn park yerinde dört otomobil var, biri iþletme sahibinin olabilir. Onlarýn niyetlerini tam olarak bilemediðimden yani þiþman köpek ve þiþman kediyle kapýþmak istemediðimden plastik kaplardaki yiyeceklere saldýrmayýp, masalarda yemek yiyenlerin gözlerinin içine bakarak bekliyorum. Beni fark etmediler. Az önce kaydýrakta gülen çocuklardan ikisi bir masaya gelip oturdular. Yanlarýndaki kiþilerin anne-babalar. Çocuklarýn önüne iki tabak sürdüler; birinde gözleme diðerinde köfte var. Yerken bir yandan da bana bakýp gülümsüyor çocuklar. Biri gözlemeden koparýp attý önüme, diðeri onu taklit etti, bir köfte gönderdi bana. Köfteyi havada kaptým; hareketim çocuklarýn hoþuna gitti. Ama anne ve babalarýnýn yiyeceklerini atmamalarý konusunda biraz sert uyarýlarý gelince, tabaklarýndakileri yemeye yöneldiler. Diðer iki masayý da dolaþtým, elim -pardon aðzým- boþ ayrýldým yanlarýndan. Þiþkolarýn yanýna yöneldim. Burasý yiyecek dolu. Yemeye baþladým, köpekten de kediden de bir tepki yok. Onlardan boþuna çekinmiþim. Doyunca suyumu da içtim. Bir aðaç gölgesine uzanýp yattým, uyuyacaðým. Aklýma Cafer Aga ve sütkardeþim Aslancýk geldi. Onlarý çok özledim. Arayýp bulmayý denemeliyim. Bulacaðýma dair en ufak bir umut yok. Onlarý bulmak bir yana, hayvan barýnaðý görevlilerinin beni attýðý o yeri bile bulamazdým. Vicdansýz adamlar, bizi göz göre göre ölüme terk etmiþlerdi. Atýlan köpeklerden acaba kaçý kýþý geçirip sað kaldý? Geride býraktýðým üç arkadaþým ne oldu? Annemi de özledim, acýmadan öldürdüler annemi! Sevgilim Köpüþ'ü de... Sýk sýk rüyalarýma giren Köpüþ, her gün aklýmda olan Köpüþ...Bu sorular ve özlem duygularý arasýnda uyumuþ kalmýþým. Kýr lokantasýnda birkaç gün kaldým. Mekan sahipleri iyi insanlardý, hayvanlarý seviyorlardý. Müþterilerin de bazýlarý bize karþý oldukça iyi ve cömert davranýyorlardý. Kötü davranan, küfreden, vuran, vurmaya çalýþan, taþ atan da vardý tabii... Ne dersin; insan iþte! Burada rahatým yerinde olmasýna raðmen gitmek için içimde dayanýlmaz bir istek vardý. Rahat mý battý ne? Maceracý, serseri ruhlu bir köpek miyim ben? Ne olduðumu ben nasýl bileceðim? Psikolog filan da deðilim. Sahi, acaba köpek psikologu var mý? Varsa ona bir görüneyim. Yoksa da olmalý. Ruhsal sorunlar sadece insanlara özgü deðil ki, biz de hissediyoruz, biz de düþünüyoruz, biz de seviyoruz, biz de nefret ediyoruz; bizim de iyimiz kötümüz var, uysalýmýz var hýrçýnýmýz var, masumumuz var katilimiz var... Bu yol üzerinde çok sayýda lokanta ve iki tane de petrol istasyonu gördüm, diðer yollara göre daha bakýmlý ve araç trafiði çok fazla. O nedenle dikkatli yürümeliyim. Böyle diyorum da dediðimi uygulamýyorum. Yol genellikle düz, çok az viraj var. Düz olan yerden deðil de virajýn olduðu yerden karþýya geçmeye çalýþýrken baþýma bir kaza geldi. Oysa karþýya geçmeyi istemem için bir sebep de yoktu! Saðýma soluma bakmadan kendimi yola atýyorum. Bir fren sesi duyuyorum, havada uçuyorum, uçarken bir arabanýn ön camýný ve burnunu görüyorum... Kaporta rengini bile hatýrlýyorum: Mavi. Sonrasý? Sonrasý yok. Baþka bir þey hatýrlamýyorum. Gözlerimi büyükçe bir kafesin içinde açtýðýmda her tarafýmýn sarýlý olduðunu fark ediyorum. Neredeyim, neden buradayým, diye sorsam da ilk baþta cevap veremiyorum. Olanlarý saatler sonra hatýrlýyorum: Ben karþýya geçerken, tam yolun ortasýnda iken aniden hýzla gelen bir otomobilin sürücüsü beni görünce frene bastýysa da çarpmanýn önüne geçememiþ. Arabayý kullanan kiþi Kenan Babaymýþ. Kenan Baba, emekli bir mühendis, tek baþýna yaþýyormuþ. O gün havanýn güzel olmasýný fýrsat bilip þehirden uzak, kýrsal yerlerde dolaþmak istemiþ. Baþka biri olsa belki de beni orada yaralý bir þekilde býrakýr giderdi. Kenan Baba býrakmamýþ, vicdanlý bir insan. Çarpmadan sonra arabayý baþka bir kazaya yol açmamak için güvenli bir yerde durdurup dörtlülerini yakmýþ, beni arabanýn içine koyup þehirdeki bir veteriner kliniðine getirmiþ. Kliniðe geleli kaç gün oldu, bilmiyorum. Etrafý algýlamaya baþladýðýmda önce veterineri gördüm. Genç bir adam, çok da iyi bir insan. Benimle konuþarak diyalog kuruyor, baþýmý okþuyor, iyi bakýlmam için bakýcý kadýna talimatlar veriyor. Bakýcý kadýn tam bir suratsýz, bana kötü davranmýyor ama hareketleri çok sert; özen göstermeden yapýyor iþini. Klinikte kaldýðým günler boyunca her gün veteriner iðne yaptý, ilaç verdi, yemek yeyip yemediðimi, su içip içmediðimi kontrol etti. Bir gün sargýlarým söküldü, kafes içerisinde ayaða kalkýp biraz dolaþtým, ertesi gün veteriner beni bahçeye çýkardý. Küçük bir bahçeydi. Olsun, gene de kafesten iyidir. Birkaç saat tek baþýma orada býraktý, sonra içeri aldý. Böylece iyileþtiðimi anlamýþtým. Pekiyi bundan sonrasý ne olacaktý? Ne olacaðý belli, beni sokaða salacaklar ve gene saðda solda sürterek yaþama devam etmeye çalýþacaktým. Veteriner o sabah, hem baþýmý hem de sýrtýmý okþayýp: -Seni birkaç saate kadar taburcu edeceðiz, deyince sevinmedim aksine üzüldüm. Kibarca “Taburcu edeceðiz” diyor, yani sokaða atýlýyorum, kovuluyorum. Nasýl üzülmem? Öðlen oldun klinikteyim, birkaç saat daha geçti gene oradayým. Galiba beni unuttular diye düþünüyorum ve açýk söylemek gerekirse seviniyorum. Hava kararmak üzere iken veteriner yanýnda bir adamla geldi. Elindeki kaðýtlara masa üzerinde bir þeyler yazmaya baþladý. O adama da sorular soruyordu. Bir soru dikkatimi çekti: -Kenan Bey, bu yaramazýn adý ne, forma adýný da yazalým, dedi. O adamýn adýnýn Kenan olduðunu o zaman öðrendim, sonradan tanýdýklarýnýn ona “Kenan Baba” diye hitap ettiklerini duyacaktým. Kenan Baba bu soru karþýsýnda biraz þaþýrdý, bir süre düþündü ve aniden: -Badi, evet köpeðin adý Badi, dedi. Böylece kayýtlarda adým “Badi” oldu ve tabii “Kalo” da unutulup gitti... Bundan sonraki hayatým Kenan Baba ile birlikte geçecekti.... (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |