..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bir kitabýn kaderi okuyanýn zekasýna baðlýdýr." -Latin Atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




18 Eylül 2016
Göçe Göçe - Kýzýlpýnar'da Yunan Zulmü - 32  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Kadýnýn erkeði boþamasý sana biraz tuhaf gelebilir, ama bu bir yörük kadýnýysa boþar. Çünkü bizde kadýn, erkeðin yaptýðý her iþi yapabilir; erkekten aþaðý kalýr bir tarafý yoktur ve onunla eþit haklara sahiptir. Tarihte kocasýný boþayan Türk kadýný örneklerine çokca rastlayabilirsin. Hele ninen gibi bir kadýn, kocasýný haydi haydi boþar! Kafasýna koyduðu þeyi yapardý, kimseden korkusu yoktu. Bir ara, köye bir sapýðýn musallat olduðu haberi çýkmýþtý.


:AADJ:



Cephede bir de þunu öðrendim: En korkulacak þey ne toptur, ne tüfektir, ne süngüdür hatta ne de düþmandýr. En korkulacak þey: Açlýktýr. Çok aç kaldýk. Bazý günlerdeki istihkakýmýz sadece yarým tayýndý. Tam tayýn verildiði gün bayram ederdik. Yani benim yemek konusunda, eðitim yerinde yaptýðým tahminin burada tam aksi çýkmýþtý.
Bak oðul, bugün bazý þeyleri yerken mýrýn kýrýn ediyorsunuz. Halinize þükredin. Allah, insaný açlýkla terbiye etmesin! Aðzýmdaki diþler daha genç yaþtayken döküldü. Sebebi, atlarýn boklarý içinden ayýrdýðýmýz arpalarý yemek.. Önce at pislikleri içinden arpalarý ayýrýyorduk, bunlarý yýkadýktan sonra da bir teneke parçasý üzerinde kavurup yiyorduk. Böylece açlýðýmýzý gidermeye çalýþýyorduk. Sonra, bu at pislikleri öyle çok kolay ve her yerde bulunuyor da zannetme. Bir at pisliði görüldüðünde, üzerine en az 3-5 kiþi birden atlýyordu, içindeki arpalarý alabilmek için. Bize yiyecek bulamayan devlet, atlara bulurdu. Daha doðrusu bulmak zorundaydý. Çünkü at olmadan, cephede birçok iþi yapmanýn mümkünatý yoktur.
Açlýk çok zor çoook. Daðlarda yenilebilir ot býrakmadýk. Her otun yenemeyeceðini orada öðrendik. Bazý otlarý yedikten sonra karný aðrýyanlar, hatta zehirlenip kusanlar oluyordu. Yakalayýp da yemeyeceðimiz hayvan yoktu. Hatta bir gün, bir askerin bir köpek enceði yakaladýðýný, karnýný onunla doyuracaðý için sevinçli olduðunu; bir arkadaþýnýn ona da pay vermesini istediðini, menfi cevap alýnca köpek enceðini yakalayaný öldürdüðünü gözlerimle gördüm. Bu olayý kimseciklere anlatmadým, çünkü anlatýrsam baþýma kötü þeyler geleceðini, açlýk yüzünden katil olan o askerin bakýþlarýndan anlamýþtým.
Bir gün, daha öncekilere göre þiddetli bir savaþ baþladý. Bu sýrada birçok hat koptuðu için, cephe ile karargâh arasýnda baðlantý kurulamýyordu. Hatlarý tamir etmek için, çatýþmanýn hafiflemesini bekliyordum. Meðerse bu iþin beklemeye tahammülü yokmuþ. Çünkü komutan beni çaðýrdý ve hayatým pahasýna da olsa, kopan hatlarý onarmamý istedi. “Baþüstüne!” demekten baþka yapabileceðim bir þey yoktu. Emri yerine getirmek mecburiyetindeydim. Siperlere kadar gitmem gerekiyordu bu iþ için. Sandýðýmý sýrtýma vurup gittim. Gittim, ama nasýl? Her taraftan kurþun ve gülle yaðýyordu. Onlarca askerimizin vurularak yere düþtüðünü ve isabet eden gülleler nedeniyle toprakla beraber havada uçtuðunu gördüm. Þansým varmýþ ki yara bile almadan gerekli baðlantýlarý ve kontrollarý yaptým. Karargah ile cephe baðlantýsý kurulmuþtu. Geri dönecektim, dönemedim. Düþman arkadan dolanmýþ ve cepheyi cehenneme çevirmiþti. Yani bizi ablukaya almýþtý. Kaybýmýz çok fazlaydý. Aðýrlýklarý býrakýp geri çekilme emri verildi; ama bu, geri çekilmeden ziyade bir bozguna dönüþtü. Asker panikleyip kaçmaya baþladý.Tabii ben de. Emir komuta zinciri kopmuþtu, kimse kimseyi dinlemiyordu. Herkes canýný kurtarma derdine düþmüþtü. Kendi arkadaþlarý tarafýndan düþürülen, çiðnenen çok sayýda asker vardý. Evet, bu tam bir bozgun haliydi.
Askerin çoðu, kaçýp canýný kurtarmak için silahýný bile atmýþtý. Ben ise sýrtýmdaki kilolarca aðýrlýkla kaçmaya çalýþýyordum. Herkes benden çok uzaklara gitmiþti. Kaçtýðýmýzý gören düþmanýn morali yükselmiþti ve daha bir iþtahla saldýrýyordu.
Ben, doðrusu nereye kaçtýðýmý ya da kaçacaðýmý bilmiyordum. Koþuyordum, koþmalýydým; neresi olduðu o kadar önemli deðildi. Bir ara biraz ilerde alçak bir tepe gördüm, oranýn daha güvenli olabileceðini düþündüm. Tepeyi týrmanmaya baþladým. Tepenin üstüne vardýðýmda nefes nefeseydim, durup arkama baktým. Bir düþman askeri peþimdeydi. Tepenin öteki tarafýna geçtim, orada iki-üç insan büyüklüðünde bir kaya dikkatimi çekti. Sandýðý yere býrakýp, kayanýn arkasýna saklandým, ama beni takip eden asker geldi ve buldu. Benden bir-iki yaþ büyük bir çocuktu bu gavur da.. Silahýný bana doðrulttu, elleri titriyordu. Silahsýz olduðumu gördüðü halde benden korkuyordu. Aramýzdaki mesafe, ancak bir-iki metre vardý. Sonumun geldiðini anladýðýmdan kelimeyi þehadet getirmeye baþladým. Asker titreyen bir sesle bir þeyler söylüyordu, ne dediðini anlayamazdým, ancak bu seste öfke de vardý.
Nasýl yaptýðýmý hâlâ bilmiyorum, o gücü nasýl bulduðumu da bilmiyorum. Ellerim havada sandýðýn yanýna yaklaþtým; birden o kilolarca aðýrlýktaki kocaman sandýðý kaldýrdým ve gavurun kafasýna patlattým. Asker, kesilmiþ aðaç gibi yere yýkýldý.Kýmýldamadan yatýyordu, eðilip baktým. Gebermiþti. Derin bir nefes aldým. Bütün vücudum titremeye baþladý. Oysa gavur askeri ölmüþ ve þimdilik benim için ölüm tehlikesi ortadan kalkmýþtý. Olduðum yere çömelip oturdum.
Hava kararýncaya kadar orada, ölü askerin yanýnda bekledim. Yýllar gibi geldi o bekleyiþ. Yerde yatan ölüye bakmaktan çekiniyordum, kafamý hep baþka taraflara çevirmeye çalýþýyordum. Hayatýmda ilk defa bir insan öldürmüþtüm. Üzülmüyordum, ama sevinemiyordum da...
Nihayet hava karardý ve ben sandýðýmý sýrtýma alýp, yola koyuldum. Etrafta ne düþman ne de bizim asker vardý. Ortalýk ceset doluydu, yaralýlar da vardý; çünkü inleyen, ah çeken insan sesleri duyuyordum. Ayaðýma takýlan insan bedenlerinin bazýlarý, belki de henüz canlýydý. Onlara yardým etmek aklýma bile gelmedi; bir an önce oradan uzaklaþmaktan baþka bir þey düþünemiyordum.
Gökyüzü önce açýktý, ay parlýyordu; sonra kapanmaya baþladý. Ay da yýldýzlar da görünmeyince sanki kalýn siyah bir perde çekilmiþ gibi oldu.
Zifiri karanlýkta rastgele yürüdüm. Yorgun düþünce sandýðý sýrtýmdan indirip, bir aðacýn dibine oturdum. Üzerimdeki aðýrlýktan kurtulunca biraz rahatladým. Vücudum gevþemeye baþladý. Sýrtýmý aðaca dayadým. Etrafa bakýndým, aðaçlarýn silüetlerinden baþka gördüðüm bir þey yoktu. Burasý belki de bir ormanýn içiydi! Yabani hayvanlarýn olabileceði aklýma geldiyse de, bu konuda alabileceðim herhangi bir tedbir yoktu. En iyisi iþi oluruna býrakmaktý. Hayret! Yabani hayvanlardan korkmuyordum. Uyumuþum.
Sabah olduðunda, sandýðý yüklenip yürüyüþe devam ettim. Birkaç tane kaçan Osmanlý askerine rastladým. Buranýn neresi olduðunu, karargaha nasýl gidebileceðimi sordum. Bilmediklerini, aklým varsa kaçmamý söylediler. Sandýðý taþýmada yardým istedim, ”Sandýðý mandýðý býrak, canýný kurtar!” diyerek yanýmdan uzaklaþtýlar. Öðlene doðru iyice susadým ve acýktým. Bir derecikten suyumu içtim. Ne olduðunu bilmediðim dere kenarýndaki otlarla karnýmý doyurdum. Sonra? Ne yapacaktým, nereye gidecektim?
Bütün gün yürüdüm, adeta serseri bir mayýn gibiydim. Belki de ayný yerde dolaþýp duruyordum. Hava kararmaya baþladýðýnda, biraz ilerimde çadýrlar gördüm. “Nihayet!” dedim içimden. Burasý Türk ya da düþman; her kime ait olursa olsun, gidip teslim olacaktým.
Çadýrlara doðru yürüdüm. Bizim askeri birliklere benzettim. Etraf dikenli tel ile çevriliydi. Kapýda nöbetçi vardý. Sýrtýmdaki sandýkla nöbetçiye yaklaþýnca, dalgýn dalgýn dolaþan bu asker beni gördü ve ani bir hareketle tüfeðini bana doðrulttu. Birden karþýsýna çýkýnca, galiba korkmuþtu! Ateþ edeceðini zannettim, ama yanýlmýþým. Yakýnýna gelince sýrtýndaki elbiseden Türk askeri olduðunu anladým. Bundan kesinlikle emindim artýk. O yüzden þimdi daha rahat hareket ediyordum. Nöbetçiye Türk olduðumu söyleyip, baþýmdan geçenleri kýsaca özetledim. O bana inanmayan gözlerle bakýyordu ve hâlâ silahýnýn hedefinde ben vardým.
Derdimi nöbetçiye biraz zor anlattým. Sonunda ilerideki bir baþka silahlý askeri çaðýrýp, beni komutana götürmesini söyledi. Ben önde o asker silahý bana çevrilmiþ bir þekilde arkamda, birlik komutanýnýn huzuruna çýktýk.
Saatlerce süren sorgulamadan sonra, karnýmý doyurup yeni bir elbise verdiler. Telefon sandýðýný koruduðum için komutan, “aferin” çekip alnýmdan öptü ve sandýðý teslim aldýlar. Doðrusu bu teslim alma iþine, çok sevinmiþtim.
Ateþkes ilan edilinceye kadar o birlikte kaldým. Galiçya'da, Çanakkale Conkbayýrý'nda büyük kahramanlýklar yaratan 57. Alay'ýn kahraman askerlerini de gördüm. Onlar Çanakkale Zaferi'nin hemen ardýndan hiç dinlenmeden, savaþmak için gönüllü olarak buraya gelmiþlerdi. Tabii onlarla birlikte savaþmak, bu “susuz aslanlarý” tanýmak benim için büyük bir onurdu. Hepsi iri yarý, güçlü-kuvvetli birer gerçek aslandý. Mütevazi idiler, askere sadece moral deðil, bilgi de kazandýrmaya çalýþýyorlardý. Bu arada þunu da ekleyeyim; bizim köyden de Çanakkale'ye 15-20 kiþi gitmiþti. Bunlarýn içinde geri dönen hiç olmadý. O nedenle söylediðimiz türkülere Aliþimin Kaþlarý Kare ve Aman Bre Deryalardan sonra bir de Çanakkale türküleri eklenmiþti.
Galiçya savaþý bittikten sonra, bu “susuz aslanlar” Filistin Cephesi'ne de gitmiþler. Onlarla orada da babanýn babasý olan deden, birlikte savaþmýþ; deden köye döndükten sonra, onlarýn Filistin'deki mücadelelerini uzun uzadýya anlatmýþtý.
Burada dedemin konuþmasýný kestim ve dedim ki:
-Ben, Mehmet dedemi hiç görmedim. Ondan geriye sadece soluk bir fotoðraf kalmýþ.
Dedem, arkasýndaki yastýðý düzeltip konuþmasýna devam etti:
-Baban çok küçükken deden öldü. Ona Karabaþlarýn Mehmet derlerdi. Çok efendi, çalýþkan, zeki, okuma-yazmayý bilen biriydi. Filistin'de Osmanlý Ordusu, Ýngilizlere yenilince deden de esir düþmüþ. Hatta 57. Alay'ýn “susuz kahramanlarý”nýn hemen hemen tamamý orada þehit olmuþ. Deden köye dönmeyince, biz o da þehit oldu zannettik, ama bir yýl sonra bir de duyduk ki gelmiþ. Esaretten kurtulup köye döndüðü gün, üzerinde eski püskü bir palto varmýþ. Anasý paltodaki tozlarý silkelemek için eliyle vurduðunda, patýr patýr yere bitler dökülmüþ. Bundan da ne zor þartlar altýnda bir esaret hayatý geçirdiði anlaþýlýyor. Mehmet deden, köye geldiðinde babanýn anasý Aþþe abu, bir adamla evliydi. Ninen benden birkaç yaþ büyük olduðu için, ben ona “Aþþe abu” derdim.
Ben hemen atýlarak, gene dedemin konuþmasýný kestim ve arka arakaya sorularýmý sýraladým:
-Aþþe mi Ayþe mi? Ninem baþkasýyla evliyse, öncekinden boþanýp, sonra da dedemle mi evlenmiþ?
Dedem güldü.
-Oðlum, tabii ki doðrusu Ayþe; ama bizim buranýn þivesinde söyleniþi Aþþe. Sizin “abla” dediðinize de biz “abu” diyoruz. Aþþe abu, önceki kocasýyla bir-iki ay kadar evli kaldý. O, tembel bir adamdý. Ninenin hoþuna gitmemiþ olacak ki onu boþadý ve Karabaþlarýn Mehmedi yani dedeni içgüveysi olarak aldý. Mehmet deden, çiftçilikle uðraþýrken bir yandan da Merkez'deki tren vagonlarýna odun kömürü yükleme iþinde çalýþýyordu. O zamanlarda Ýstanbul'a ve Trakya'nýn birçok yerine odun kömürü, buradan giderdi. Deden gene bir gün çalýþýrken, arkadaþý kömür küfesini onun sýrtýna vereceði sýrada elinden kaçýrmýþ. O günden sonra deden, hep sýrt aðrýsýndan yakýnmýþ. Bir-iki sene içinde de öldü. Geride hepsi küçücük iki erkek ve bir de kýz çocuðu býraktý. Aþþe abu, deden öldüðünde daha çok gençti, ama ondan sonra bir daha evlenmedi. Kadýn baþýna mücadele edip, çocuklarýný büyüttü. Erkek gibi kadýndý diyeceðim, ama erkeklerin çoðundan daha cesur olduðu için bu doðru bir söz olmayacak. Kýzarsa, kadýn erkek dinlemeden hemen kavga ederdi. Çoðu kiþi ondan çekinirdi. Kýzýnca “Gýrtlacýna sýçtýðým” diye söverdi.
-Ben de onu bir adamla kavga ederken gördüm. Yazýn köye geldiðimizde, alt tarafýmýzdaki komþunun eþeði bizim avluya girmiþ. Bunu gören ninem, ortalýðý birbirine katmýþtý. Eþeðin sahibi komþu, onunla baþedememiþti. Bir de þuna çok þaþýrdým: Ben sanýyordum ki, o zamanlarda yalnýz erkekler karýlarýný boþayabiliyor, oysa ninem kocasýný boþamýþ..
-Kadýnýn erkeði boþamasý sana biraz tuhaf gelebilir, ama bu bir yörük kadýnýysa boþar. Çünkü bizde kadýn, erkeðin yaptýðý her iþi yapabilir; erkekten aþaðý kalýr bir tarafý yoktur ve onunla eþit haklara sahiptir. Tarihte kocasýný boþayan Türk kadýný örneklerine çokca rastlayabilirsin. Hele ninen gibi bir kadýn, kocasýný haydi haydi boþar! Kafasýna koyduðu þeyi yapardý, kimseden korkusu yoktu. Bir ara, köye bir sapýðýn musallat olduðu haberi çýkmýþtý. Hatta bu sapýk, (doðru mu bilmem) dere kenarýnda bir kadýný kesmiþ. Geceleri karanlýkta kahveye gidip gelirken bile korkuyor insanlar. Ama Aþþe abu, geceyarýsý koluna nacaðý takýp, tek baþýna yürüyerek Merkez'e giderdi. Hatta bir keresinde, Kýzýlpýnar'ý gavur iþgal edecek diye bir söylenti çýkmýþ ve o yüzden köyün tamamý burayý terk edip Çatalca'ya gitmiþ. Köyde tek baþýna kalan Aþþe abuymuþ. O zamanlar daha henüz evli olmayan genç bir kýzmýþ. Aradan birkaç hafta geçtiði halde, köy iþgal miþgal edilmemiþ ve köylü geri dönmeye baþlamýþ. Aþþe abu, geri dönen köylüleri teneke çalarak Domuz Deresi köprüsünün orada karþýlamýþ, yani korkaklýklarýndan dolayý onlarla alay etmiþ. O teneke çalarken, köylüler önlerine baka baka evlerinin yolunu tutmuþlar.
-Dede, galiba bizim köy de bir zamanlar düþman iþgaline uðramýþ. Ninem anlatýrdý. Hatta o zaman köylüye çok eziyet etmiþler.
-O zaman ben köyde deðildim, galiba Doðu Cephesindeydim. O iþgali yaþayanlardan dinlemiþtim. Aylarca sürmüþ. Gavur, bizim köylülere yapmadýðý zulmü býrakmamýþ. Köylünün elinde avucunda ne varsa almýþ. Para ve altýn kimsede kalmamýþ. Her gece köyün erkeklerini camiide toplayýp, sabaha kadar döverlermiþ. Sebep de þu: Neden silah ya da kesici bir alet getirmiyorsun? Öyle ki evlerde kesici alet olarak küçücük bir çaký bile kalmamýþ. Erkekler dayak yemesinler diye, hepsini götürüp vermiþler. Buna raðmen gavur “Getireceksin” diyormuþ. Bazýlarý da komþularýna yalvarýyormuþ ona bir býçak vermeleri için. Yok ki neyi verecekler! Sonralarý bu yaþananlarý anlatýrken bazýlarý “Filancayý gavur döverken, o da pýrt pýrt osururdu!” deyip gülüyorlardý. Tabii çekilen acýlar, korkular artýk nasýlsa geride kalmýþtý. O günlerin kötü taraflarýný unutup, komik taraflarýný hatýrlýyordu insanlar... Bir gün, köyün bütün erkeklerini Kenar'a götürmüþler. Kenar dediðimiz yer, köyün yukarý doðru en son evinden sonraki tarlalarýn bulunduðu yerdir. Burada her köylünün eline kürek ya da kazma verip, günlerce çukur kazdýrmýþlar. Bu kazýlan siper de olabilirmiþ mezar da... Büyük bir ihtimalle, yapacaklarý katliam için mezar hazýrlýyorlarmýþ. Bütün köylüleri öldürüp, oraya gömmeleri iþten bile deðilmiþ. Kazma iþi devam ederken bir gün, bunlarýn tercümaný olan Yorgi, atýný dört nala sürerek oraya gelmiþ. Buradaki askerlere bir þeyler söyleyince, hepsi birden Kenar'dan ayrýlmýþlar ve bir saat içinde de köylüden topladýklarýný da býrakarak köyden kaçmýþlar. Tabii paralar ve altýnlar hariç. Böylece iþgal bitmiþ. Dillerinden biraz anlayan bir köylü, tercümanýn “Mustafa Kemal'in askerleri geliyor. O nedenle bir an önce buradan gidiyoruz.” dediðini söylemiþti. Gavurun bizim köylüden topladýðý para ve altýnlarýn da enteresan bir hikayesi var. Onu da yemekten sonra anlatayým.
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.