Dilerim, tüm yaþamýnýz boyunca yaþarsýnýz. -Swift |
|
||||||||||
|
21 Temmuz 1878 (21 Recep 1295) Göçün Yüz Onuncu Günü; 13 caný kaybettik. Bulaþýcý bir hastalýk var, ama ne olduðu belli deðil. Buna yakalanan, üþüyormuþ gibi saatlerce titriyor, sonra kan ter içinde kalýyor. Vücudu göz kapaklarý dahil, kýpkýrmýzý leke doluyor. Yemiyor, içmiyor. Birkaç gün içinde de ölüyor. Yol kenarýnda da benzer belirtileri olan, yerlerde yatan hasta insanlar gördüm. Bazýlarý ölmüþ, bazýlarý henüz canlý. Canlý olanlar ellerini açýp yardým istiyorlar. Hastalýk bulaþýr korkusuyla, yanlarýna bile yaklaþmýyoruz. Yardým isteyen sadece hastalar deðil; aðýr yaralýlar da var. Saldýrýya uðramýþlar. Durumlarý çok kötü. Arabaya yanýnýza alsanýz da onlar için yapabileceðiniz bir þey yok. Gözünüzün önünde acý çekmelerini izlersiniz, feryatlarýný dinlersiniz, hepsi bu... Bu yüzden, yakýnlarý onlarý yol kenarýna býrakmýþ olabilirler. Acýlarýný dindirmek gerek, ama nasýl? Bunun aslýnda bir tek yolu var, ancak onu uygulamak cesaret ister! Vicdansýzlýkla hatta canilikle suçlanýrsýn. Sakatlanýp da iyileþme imkaný olmayan bir hayvana ne yapýlýyorsa, bu zavallýlarý acýlarýndan kurtarmanýn yolu da iþte o! Dedim ya bunu yaparsanýz suçlanýrsýnýz, hatta yapmasanýz da benim gibi açýk açýk söylerseniz, gene ayný suçlamaya muhatap olursunuz. Bakýþlarýmý, hastalardan hareket halindeki insanlara çevirdim. Tek sýra halinde giden üç kiþinin yanýndan geçerken, onlara dikkatlice baktým. Ýkisi erkek, biri kadýn. Çöpe dönmüþler. Avurtlarý çökmüþ, gözleri büyümüþ, elmacýk kemikleri sivrilmiþ, vücutlarýna göre oldukça büyük bir kafa ortaya çýkmýþ; gri bir renge bürünmüþ toz ve pislik içindeki saçlarý yer yer dökülmüþ gibi görünüyor . Kollarý ve bacaklarý çýrpý gibi. Ayaklarý her yere basýþta, ha þimdi kýrýlacak zannettim. Üzerlerindeki giysiler, lime lime olmuþ. Ayaklarý çýplak; ne ayakkabýlarý var ne de çarýklarý... Bunlar sadece deri ve kemikleri bulunan, canlý birer varlýk! Ýnsan deðiller mi? Kesinlikle deðiller. Hayvan mý? Hayýr, o da deðil. Onlar savaþýn, açlýðýn, bakýmsýzlýðýn, korkunun yarattýðý yeni bir canlý türü... Duygularýmýn çoðunu, artýk kaybettiðimin farkýndayým. Göçe baþladýðýmýzda, ölenlere üzülüyor hatta aðlýyordum. Þimdi ne üzülüyorum ne aðlýyorum. Günlerdir gözlerimden bir damla bile yaþ akmadý. Belki de ömrümün sonuna kadar da akmayacak. Hiçbir þey hissetmemeye baþladým. Olaylardan etkilenmiyorum. Tek bir amacým var: Kendimi ve ailemi korumak. Ötekiler beni ilgilendirmiyor. Ýlgilenir gibi görünsem de samimi deðilim. Bendeki deðiþiklik sadece bu kadarla da kalmýyor. Vatan, millet, bayrak, devlet, ideal kavramlarýný da sorguluyorum. Bunlar için ölmeye deðer mi, sorusunu sýkça soruyorum. Etik deðerleri savunmaktan da vazgeçtim. Hangi davranýþ ahlâkîdir hangisi deðildir; umrumda mý? Bir ara insanlýktan istifa etmeyi bile düþündüm; tabii böyle bir istifa þekli varsa! Yalaný duydum, haksýzlýðý gördüm, vahþete tanýk oldum; namussuzlarla, alçaklarla, þerefsizlerle her gün karþýlaþtým. Çýkarý Tanrý ile özdeþleþtiren insanlar tanýdým. Bütün bunlara raðmen hâlâ “Ben insaným!” nasýl derim? Þehitleri deðil, ama þehitliði de sorguluyorum. Beþ-on kiþi, egolarýný tatmin etmek ya da dünya nimetlerinden daha çok faydalanmak için, savaþ ilan ediyor. Ama bu savaþ ilan edenler, kendileri cepheye gidip de savaþmýyor. Halký savaþtýrýyor. Ýki ya da daha fazla ülkenin insaný karþý karþýya gelip savaþýyor, birbirlerini öldürüyor. Neden? Karþýsýndaki savaþtýðý insaný tanýyor mu? Hayýr. Ondan bir kötülük görmüþ mü? Hayýr. Pekiyi öyleyse onu neden öldürüyor ya da onun tarafýndan neden öldürülüyor? Baþýndakiler istediði için... Halka deniliyor ki “Þunlar bizim düþmanýmýz; git onlarý öldür, onlarla savaþ! Bu savaþta sað kalýrsan gazisin, ölürsen þehit.” Bunu diyen kendi gidip gazi ya da þehit olsa ya! Olmaz. Onun caný kýymetlidir. Savaþa gönderilen on binlerce hatta milyonlarca insanýn hepsi gönüllü olarak mý öldürüyor veya ölüyor. Hayýr. Savaþa gitmek zorunda, gitmezse vatan haini ilan edilir ve vatana ihanetin cezasý savaþ zamaný her toplumda idamdýr. Savaþa gitti, savaþýyor; gönüllü mü? Hayýr. Silahýný býrakýp “Ben savaþmýyorum!” diyebilir mi, cepheden kaçabilir mi? Der ve kaçarsa, arkasýndaki kendi insanlarý tarafýndan öldürülür. Ne yapsýn? Ýyisi mi savaþayým, hiç olmazsa ölürsem þehit olurum, diyerek kendini avutmaktan baþka seçeneði yok ki... Savaþanlar hep yoksullar nedense! Yoksullar birbirleriyle kendi istekleri ile savaþmazlar, zenginler tarafýndan savaþtýrýlýrlar.Savaþ çýðýrtkanlarýnýn kârý, savaþta hayatýný kaybeden insan sayýsý ile doðru orantýlýdýr.Savaþan taraflarýn savaþ sonunda kazanacaklarý hiçbir þey yoktur; savaþýn bütün ganimeti savaþtýrana gider. Kime sorsan savaþa karþý. Peki, o zaman insanlýk tarihi neden savaþlarla dolu ve bu savaþlarý kim yaptý? Savaþý bitirmek için “savaþma!” diyenlere de inanmýyorum. Çünkü savaþý bitirmek için de savaþmak gerekir. Ýþte en kutsal savaþ bence budur. Her savaþýn sonunda birileri zafer ilan eder. Bu zaferin ölçüsü ne? Öldürtülen insan sayýsý. Ne kadar çok insan öldürttüysen, o kadar da muzaffersin demektir. Çünkü savaþta öldüren/öldürten galip, öldürülen ise maðluptur. Bütün bunlarý bana düþündüren, acaba açlýk mý? Çünkü açlýk öyle bir þey ki, aç insan galiba en sonunda deðerlerini yeyip bitiriyor. Þimdi biri bana kutsaldan, deðerden, idealden bahsetse hakaret etmiþ gibi gelir. Açlýk, insaný ya terbiye eder ya da yoldan çýkarýrmýþ. Ben, yoldan çýkarýlmýþlar tarafýndayým. Üç Türk köyünden geçtik. Ýkisi, sakinleri göç ettikleri için boþtu. Evlerinden birkaçý yýkýlmýþ, yakýlmýþ. Çoðu saðlam duruyor. Diðer Türk köyü göç etmemiþ, kaderine razý olmuþ, bekliyor. Oldukça yoksul bir köy. Sayý olarak da çok azlar 20-25 civarýnda aile var yok. Bir de Bulgar köyü çýktý yolumuzun üstüne. Buradan alýþ veriþ yaparýz umudumuz vardý. Olmadý. Bizi gören Bulgarlar'ýn hepsi evlerinin içine saklandýlar. Köpekleri ise tam aksine, biz geçerken sokaða döküldüler, keskin diþlerini göstererek saldýrdýlar. Saldýrgan köpeklerden birkaçýnýn karýnlarýna üvendireleri batýrýnca, aðlar gibi ses çýkarýp viyaklayarak ve uluyarak kaçtýlar. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |