..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanýn en iyi tarafý ürperebilmesidir. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




22 Aðustos 2016
Göçe Göçe - 4  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Þaman çok da aðýr bir konuþma yaptý. “Türkün topraklarýný terk etme hakký bulunmadýðýný, her ne pahasýna olursa olsun yurdunu savunmasý gerektiðini, ölümden kaçýþ olmadýðýný; o yüzden de bu kutsal topraklarda ölmenýn bir þeref sayýlacaðýný, ölülerimizin bu topraklara sahip çýkacaðýný ve bir gün mutlaka gene Türkün bayraðýnýn bu topraklarda dalganacaðýný, böyle bir kaçýþý Gök'ün yüce ruhu olan Tengri'nin de istemediðini” söyledi.


:IHC:
Yörük Dede anlatmaya devam ediyor;
93 Harbi sýrasýnda Dobromirka'ya fazla yanaþamayan ve o yüzden de giderek kinleri artan Bulgarlar, savaþtan sonra etrafýmýzdaki Türk köylerine acýmasýzca saldýrmaya baþladýlar. Evleri yaktýlar, köylünün hayvanlarýný ve eþyalarýný gasp ettiler, kadýn ve kýzlara tecavüz ettiler, insanlarý hunharca öldürdüler. Dün bizimle sýký fýký dost olan Bulgarlarýn bile çoðu, bu katillerin yanýnda yer aldý. Çünkü onlar da biz buradan gidersek kalacak olan tarla ve mallarýmýza göz dikmiþlerdi. Tek tük de olsa bu yapýlan zulümlere karþý çýkan, onaylamayan Bulgarlar da vardý. Daha sonra kendilerine de yöneltilen tehdit dolayýsýyla, onlar da seslerini kýsmak zorunda kaldýlar.
Bulgar çeteleri Dobromirka'ya saldýrýp üç evi ateþe verince, ciddi ciddi buralarý terk etmeyi düþünmeye baþladýk. Konuyu görüþmek üzere bir gece, her ailenin reisini camiiye davet ettik. Çaðrýlanlar arasýnda Þaman da vardý.
O gece sabaha kadar, ne yapacaðýmýzý uzun uzun tartýþtýk. Genel kanaat, bir an önce buradan ayrýlmak yönündeydi. Gitme taraftarý olmayan kiþilerin sayýsý çok azdý. Bunlardan biri de Þamandý. Hatta Þaman çok da aðýr bir konuþma yaptý. “Türkün topraklarýný terk etme hakký bulunmadýðýný, her ne pahasýna olursa olsun yurdunu savunmasý gerektiðini, ölümden kaçýþ olmadýðýný; o yüzden de bu kutsal topraklarda ölmenýn bir þeref sayýlacaðýný, ölülerimizin bu topraklara sahip çýkacaðýný ve bir gün mutlaka gene Türkün bayraðýnýn bu topraklarda dalganacaðýný, böyle bir kaçýþý Gök'ün yüce ruhu olan Tengri'nin de istemediðini” söyledi. Oylama yapýlýp göç kararý alýnýnca da, öfkeyle yerinden kalktý ve hemen orayý terketti.
Oylamadan sonra, göç tarihi tespit edildi: Bir hafta sonra sabah namazý kýlýnýp yola çýkýlacaktý. Yolculuk sýrasýnda en çok gerekecek olan eþyalarýn alýnmasý tavsiye edildi. En baþta yiyecek, giyecek ve çatýþma anýnda kullanýlmak üzere silah, pala, kama, býçak, orak, demir diren gibi aletler geliyordu. Bilhassa bu silah türü aletlerin, çok kolay ulaþýlabilecek bir yerde saklanmasý uyarýsý da yapýldý. Çünkü çýkýlacak olan yolculuk, tehlikelerle doluydu. Gereksiz yük alýp hayvanlarý yormanýn zararýndan bahsedildi, yolculuðun çok uzun sürebileceði, o nedenle hayvan kaybýnýn büyük zararlara yol açacaðý anlatýldý. Varsa para ve altýnlar da çok gizli bir yerde saklanacaktý. Alýnacak yiyeceklerin çok uzun süre dayanmasý gerektiði, çünkü göçün aylarca sürebileceði tekrar tekrar hatýrlatýldý.
Bir hafta sonra yola çýkýlacak olmasýna, sürenin azlýðý nedeniyle karþý çýkan biri oldu. Ona göre bir haftada hazýrlanmak imkansýzdý. Orta sýralardan bir ses yükseldi:
-Göç, yolda düzelir, diye. Bunu birkaç kiþi daha tekrarlayýnca, itirazý olan da, sesini kesmek zorunda kaldý.
Bir hafta hayvanlarýn bakýmý, arabalarýn onarýmý ve yiyecek hazýrlamakla geçti. Giysiler elden geçirildi, varsa yýrtýk ve sökükleri dikildi, en iyileri götürülmek üzere ayýrýldý. Birçok kiþi, geride býrakacaðý malýný mülkünü yok pahasýna Bulgarlara sattý. Bazýlarý mallarýný öküzle takas ederken, bazýlarý da alýcý bulamadýðý için öylece býraktý.
O kadar konuþtuk, tartýþtýk ama hiç kimse “Biz nereye gideceðiz, nereye göç edeceðiz?” sorusunu sormadý. Çünkü herkesin zihninde bu soru çoktan cevap bulmuþtu: Türkiya.
Beni göç öncesi kaygýlandýran, bu iþi beceremeyeceðimiz endiþesiydi. Beþ yüz yýldýr göç etmemiþ olan bu toplum, acaba þimdi iþin içinden nasýl çýkacaktý? Bu kadar uzun bir zaman geçtiðine göre, göç etme yeteneðinimizi kaybetmiþ olabilirdik. Aklýma korkunç görüntüler geliyordu. Yollarda çoluk çocuk hepimiz, ölüp gidebilirdik. Sonra kendimi biraz topluyor ve “Hayýr, biz bunu baþarabiliriz. Bizim özümüzde bu yetenek zaten var. Beþ yüz deðil bin yýl da geçse, bu yeteneðimiz bizi kurtuluþa götürecektir.” diyordum.
Özümüze güvenmek bana moral veriyordu. Bunun doðru olup olmadýðýný, bu uzun yolculuk sýrasýnda görecektik.
Bizim evde de, göç öncesi hummalý bir faaliyet vardý. Ayrýca bir de ciddi bir problemle karþý karþýyaydýk. Annem, bu göç olayýna þiddetle karþý çýkýyor ve biz gitsek bile kendisinin gelmeyeceðini, burada kalacaðýný ýsrarla söylüyordu. Eskiden sakin, uyumlu bir kadýn olan annem, geçen sene babamý kaybettikten sonra huysuz ve inatçý bir insan olmuþtu. “Ben gitmem, ölürüm gitmem. Giden gitsin, ben burada kalýrým.” Diyordu. Beni aldý bir düþünce. Biz gittikten sonra annem burada tek baþýna kalýrsa ne yapacaktý? Hayatýný nasýl devam ettirecekti? Bulgarlar ve Ruslar onu sað býrakacaklar mýydý?
Önce karým, ikna etmek için onunla konuþtu, kararýndan vazgeçmedi. Ben konuþtum, gene ayný. Yeþil güzel gözlerini kýsarak bana eliyle mezarlýk tarafýný iþaret etti ve “Benim yerim, tee ora. Babanýn yaný. Baþka bi yere gitmem!” Dedi. Son çare olarak torunlarý, yani kýzým ve oðlum annemi iknaya çalýþtýlar. Boynuna sarýldýlar, buruþmuþ yanaklarýndan öptüler, apak saçlarýný okþadýlar. Onlarý kýramayacaðýný tahmin ediyordum. Sonuç beklediðim gibi oldu. Torunlarýný çok seven bu nine, sonunda onlarýn ýsrarý ile ikna oldu ve bizimle birlikte gelmeye karar verdi.
Hepimiz annemin bizimle gelmeye razý olmasýndan dolayý çok sevinmiþtik. Hazýrlýklarýmýzý bu sevinçle sürdüyorduk ki, çok acý bir olayla karþýlaþtýk: Göçe üç gün kala annemi yataðýnda ölmüþ olarak bulduk. Neden öldü, nasýl öldü? Bizim bildiðimiz herhangi bir hastalýðý yoktu. Güpür güpürdü, saðlýklý bir insandý. Üzüntümüz anlatýlýr gibi deðildi. Annemin ölümüne sadece biz deðil, bütün köy þaþýrdý ve üzüldü. Babamýn yanýna defnettik. Bana kalýrsa annem, inadýndan vazgeçmedi ve bilerek öldü. Gerçi bu çok saçma bir görüþ olabilir; çünkü hiç kimse intihar etmeden bile bile ölme diye bir seçeneði kabul etmez. Ancak ben, gene de annemin bu olayý kendi isteði doðrultusunda gerçekleþtirdiðini düþünüyorum. Böylece ayný zamanda bizi de zorda býrakmamýþ oldu.
Göçün baþlayacaðý sabahýn öncesindeki gece, tekrar toplanýldý ve ne yapýlmasý gerektiði konusunda son uyarýlarda bulunuldu. Dobromirka'dan göçe katýlým çok olacak gibiydi. Öyle ki göçe katýlan araba sayýsýnýn yüzü geçeceði, binlerce metre uzunluðunda bir kafile oluþacaðý tahmin ediliyordu. Bu kafilenin belli bir plan ve disiplin içerisinde hareket etmesi, sað salim hedefe varmayý saðlayacaktý. Aksi halde hepimizin cesetleri yollara serilebilirdi. Bunun için öncelikle konvoydaki arabalar, aralarýndaki mesafeyi çok fazla açmamaya azami dikkat göstereceklerdi. Yolculuk boyunca sadece önümüzdeki araba deðil, arkamýzdaki araba da gözetlenecek ve ara çok açýlýrsa yavaþlayarak bize yetiþmesi saðlanacaktý. Küçük parçalar halinde gitmemiz, bir saldýrýya uðradýðýmýzda kendimizi savunmamýzý güçleþtirecektir. Diðer önemli bir konu, öncülerden ve koruculardan gelecek uyarýlara aynen uyulmasýydý. Öncü ve korucular at üzerinde yolculuk yapacaklar, gerektiðinde hýzlý bir þekilde bilgileri tüm konvoya aktaracaklardý. Bu görevi üstlenmiþ olanlarýn hepsi de genç, cesur ve bilgili delikanlýlardý. Ayrýca öncüler arasýnda Balkanlar'ý avucunun içi gibi bilen orta yaþlarda üç kiþi daha vardý. Onlar uzun yýllar ticaretle uðraþmýþlar, buralarda ayak basmadýk yer býrakmamýþlardý. Göç sýrasýnda izleyeceðimiz yolu, o yüzden bu üç kiþi belirleyecekti.
Arabalara öncelikle yaþlýlar, hastalar, sakatlar, hamile kadýnlar ve çocuklar bindirilecek; diðerleri yayan olarak yola devam edecekti. Yokuþ olan yerlerde gerekirse bunlarýn içindeki yürüyebilecek olanlar da indirilecek ve araba itelenecekti. Öküzlerin, mandalarýn, atlarýn, eþeklerin iyi bakýlmalarý, enerjilerini boþ yere harcamalarýnýn önlenmesi önemliydi. Yoksa kýsa sürede bu hayvanlarýn telef olmasý söz konusuydu. Bu da göçün önündeki en büyük engel demekti.
Bu toplantýda bir de, yolda saldýrýya uðradýðýmýz takdirde kadýnlarý ve çocuklarý koruma, ayrýca savaþacak durumda olan kadýnlarý yönlendirme iþini Atice Ana'nýn yapmasý kararlaþtýrýldý. Bu görevini ona imam, evine gidip anlatacaktý. Kabul edeceðinden herkes emindi. Çünkü o hepimizin Atice Anasýydý.
Atice Ana kýrk yaþlarýnda olmasýna raðmen ona, yedisinde bir çocuk da yetmiþinde bir ihtiyar da “Atice Ana” derdi. Atice Ana daha yirmili yaþlarýnda iken bir çocukla dul kalmýþtý. Akça bir yüzü, yeþil gözleri vardý. Boyu, endamý yerinde bir taze idi. Bakýp da vurulmayacak erkek olamazdý. Köyün bekarlarý evlenmek için onun peþindeydi. Durmadan dünür gelirdi dul kaldýðý ilk yýllarda. Ama o her gelene ayný cevabý verirdi: “Aslanýmýn yataðýna bir baþkasýný alamam; bizim sevdamýz mezara kadardýr. Aslanýmdan önce ben ölseydim, o da benden baþka birini yataðýna koymazdý. Dünür gelenler baþka yerlerde þanslarýný denesinler.” Bu sözleri defalarca söyledikten sonra, yavaþ yavaþ dünürlerin ayaklarý kesilmiþ ve Atice Ana aslanýnýn emaneti oðlunu büyütmek için var gücüyle çalýþmaktan baþka bir þey düþünmez olmuþtu. Zorlu bir mücadeleye girmiþti; hem insanlarla hem de doðayla. Cesurdu, silah kullanmayý çok iyi bilirdi. “Bunu bana Aslaným öðretti.” derdi soranlara gururla.
Göç sýrasýnda alýnacak olan önemli kararlarda, akýl danýþýlacak bir heyet de oluþturuldu. Ýmam, ben ve köyün en yaþlýsý olmasýna raðmen isabetli kararlarý olan Sabri Amca heyette yer alacaktý. Bu heyet hazýr herkes orada iken bir teklifte bulundu: Mola sýrasýnda (gece-gündüz) kafilenin etrafýnda nöbet tutulmalý, nöbetçiler oluþabilecek bir tehlike durumunda öncü, korucu ve halký haberdar etmeliydi. Teklif kabul edildi.
Toplantý bitti, son gecemizi geçirmek için evlerimize gittik. O gece çocuklar hariç, hiç kimsenin uyuduðunu zannetmiyorum. Çünkü ortalýk daha aðarmadan, sabah olmadan, ezan okunmadan camiiye gittiðimde, hemen hemen bütün erkeklerin orada olduðunu gördüm. Kalabalýðýn içine girip kendime zor da olsa bir yer açýp beklemeye baþladým. Konuþan yoktu, herkes dalgýn ve düþünceliydi. Öylece bekledik, bekledik...
Ezan okunduktan sonra namaza durduk. Bitince insanlar yavaþ adýmlarla camiiyi terk ettiler. Ben en geride kaldým. Hoca camii içindeki gaz lâmbalarýný söndürüp, itinayla kapýyý çekip kapattý. Camii avlusunda sadece ikimiz vardýk. Avlunun ortasýnda durdu, geri dönüp camiiye bir dakika kadar baktý. Sonra bahçe kapýsýna yöneldi. Ben de peþinden... Dýþarý çýkýnca benim de çýkmamý bekledi. Ve sonra da bahçe kapýsýný sessizce kapattý.
Ben camiiden eve geldiðimde, eþyalar arabaya yüklenmiþti. Evin içine girdim, odalarý gezdim. Býrakýlan eþyalarýn hepsi derli topluydu, ortalýk tertemizdi. Sanki tarlaya çalýþmaya ya da bir yere gezmeye gidiyorduk ve kýsa bir süre sonra dönecektik, o yüzden evimizi her zamanki gibi derli toplu býrakmýþtýk.
Öküzleri arabaya koþmak için saya(ahýr)dan çýkardým. Birine boyunduruðu ve zelveyi taktým. Diðer öküzün boynuna boyunduruðu geçirdim ama zelveyi bulamadým. Aksilik olacak ya! Saða sola bakýndým, ta arabanýn arkasýnda buldum zelveyi. Oraya neden konduðunu da anlamýþ deðilim. Dýþarýdan:
-Dii ba, adi bakalým, dii!
-Yularý yedene al, vur da gitsin þuna ba!
Þeklinde konuþmalar geliyordu. Demek ki yola çýkmalar baþlamýþtý. Haným ve çocuklar arabaya binince öküzlerin yularlarýndan çekerek, avlu kapýsýndan sokaða çýkarýp durdum. Kapýyý kapatacaktým.
Köy içindeki konvoya dahil olunca, önümüzün ve arkamýzýn arabayla dolu olduðunu gördüm. Bunlarýn çoðu öküzlerin ve mandalarýn çektiði üzerleri çadýr beziyle kaplý, kaðný arabalarýydý. Az sayýda da at arabasý ve eþek arabasý vardý. Öküzler ve mandalar güçlü kuvvetli, dayanýklý hayvanlardýr. Bu yolculukla baþedebilirler, atlar da yolun sonuna kadar gidebilirlerdi; ama eþekler için durum biraz þüpheliydi. Ayrýca arabalarýn arkasýna baðlanmýþ inek, öküz ve atlar da gördüm.
Acaba dönüþü ve varýþý olmayan bir yola mý girmiþtik? Belki de ölüp gidecektik, hem de bir mezarýmýz bile olmayacaktý. Köyümüzde kalsaydýk, hiç olmazsa Balkanlar'da bir mezarýmýz olurdu.
Köyden göçe katýlmayanlar da oldu. Bunlardan biri çok yaþlý karý kocaydý. “Kaderde ne yazýlýysa o olur, sonumuzu burada beklemek isteriz.” demiþlerdi. Diðer aile ise askere giden ama þehit haberi gelmediði için, geri döneceðinden umutlarýný yitirmedikleri oðullarýný bekleyeceklerdi. Büyük bir ihtimalle çocuklarý, asker kaçaðý olabilirdi ve bir gün mutlaka dönecekti. Döndüðü zaman ailesini burada bulamayacaðýndan ve nereye gittiklerini de bilmediðinden kavuþamayacaklardý. Bekleyerek þanslarýný denemek istiyorlardý. Umut iþte! Bir de Þaman köyde kalmýþtý. Zaten onun, baþýndan beri göçe karþý olduðunu bilmeyen yoktu. Köyde kalan insanlarýmýzdan, ileriki yýllarda bir haber alamadýk; akýbetlerini hiçbir zaman öðrenemedik.
Köyün çýkýþýnda rengarenk cübbesi sýrtýnda, davulu boynunda Þaman, bir heykel gibi dikilmiþ; giden konvoyu seyrediyordu. “Allahaýsmarladýk, hoþça kal” gibi veda sözcüklerine bile cevap vermeden öylece duruyordu. Arabalarýn tümü köyden ayrýldýktan sonra, Þaman'ýn davulunun sesi duyulmaya baþladý. Aradan yaklaþýk yarým saat geçinceye kadar davul sesi hep duyuldu. Balkanlarýn içinde Þaman'ýn davulunun sesi ve kaðný gýcýrtýlarý arasýnda, hiç konuþmadan önümüze bakarak gittik. Davul ve kaðný gýcýrtýsý adeta acýklý bir ezgiydi.
Kedilerimiz ve köpeklerimiz de Dobromirka'da kaldý. Köpeklerimizden birkaçý uzun bir süre arkamýzdan geldi. Oysa biz yola çýkarken bu sadýk dostlarýmýza gideceðimizi hiç belli etmemeye çalýþmýþtýk. Köy içinde peþimize düþenleri kovalamamýza raðmen, kilometrelerce gittikten sonra dilleri dýþarda peþimizden gelen birkaç köpeði görünce içim sýzladý. Onlarý yanýmýzda götürmek, beslenme gibi bazý sorunlar yaratabilirdi. Daha önemlisi, sessiz kalýnmasý gereken yerlerde havlayarak güvenliðimizi tehlikeye atabilirlerdi. O yüzden, yol boyunca bu köpekleri defalarca dönmeleri için kovaladýk. Sonunda pes ettiler, peþimizi býraktýlar.
(Devam edecek...)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.