Ýçine koyabileceðin bir karanlýðýn olmadan, bir ýþýðýn olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
savaþlarýn ve mücadelenin en acýmasýz metotlarla yürütüldüðü Ortadoðu ve Ýslam Coðrafyasý’nda Müslümanlarýn kafa karýþýklýðýna sebep olan bir “kavramlar karmaþasý” yaþanýyor.. Þii..sünni..nusayri..ibadi..yezidi..ezidi..husi(zeydi)..dürzi.. Mezhep..tarikat..cemaat..hizip..parti.. vs.. Müslüman kimliðinden ve bazý temel dini bilgiler ve dogmalardan baþka elinde veri olmayan hatta mensup olduðu mezhebin sadece adýný bilen,o mezhebin pratiðini taklidi olarak yerine getiren bir çoðunluk veya “yýðýn” içinde yaþýyoruz.. Batý Dünyasý’nda da var(dý) ayný sorun.. Onlarca mezhep,tarikat,cemaat.. Yýllarca süren savaþlar ve nihayetinde sekülerizmin saðladýðý konformist yaþam ve dini dogmalarýn kuþattýðý dünyadan kaçýþ.. Pragmatizme teslim oluþ.. Liberalizmin“ikon” olduðu yeni bir deist-ateist karýþýmý din.. Bu hengamda içlerinden bazý muhalif sesler ve “öze dönüþ” çaðrýlarý olsa da Yahudiliðin kendi dini kültlerini koruma,anlama ve yaþatmada Müslümanlar ve Hýristiyanlara göre daha bir muhafazakar olduðunu hatta bu uðurda savaþmayý ve kan dökmeyi göze aldýðýný biliyoruz.. Peki son zamanlarda Müslümanlarýn birbirlerine,bilenlere çokça sorduklarý mezhep,tarikat,cemaat, hizip ve bu kavramlar içinde tezahür eden dini akým ve cereyanlara tam ve kamil bir manada cevap bulabildiklerini söyleyebilir miyiz; hayýr,maalesef.. Yazýlý ve görsel medyanýn “bilgi bombardýmaný”na tuttuðu Müslüman çoðunluðun bu kavramlarýn ne epistemolojisini ne de tarihsel seyir ve geliþmesini(historisizm) bilmedikleri malum.. Kadim “Þiizm”in Sünniliðe ve selefiliðe bakýþý veya Sünnilik ve selefiliðin þiizme bakýþý nedir? Selefilik nedir? “Vehhabizm”i selefi bir akým olarak görmek ve deðerlendirmek doðru mudur? Þiizmin asýrlardýr süregelen kendi iç çekiþme ve ayrýmcýlýðýnýn son asýr Ýran þiizmine ve diðer farklý coðrafyalardaki Þiiliðe tesirleri nelerdir? Modern Ýran’ýn siyasal yapýsý ve hiyerarþisi içinde þiizmin fonksiyonu nedir? Ýbadilik ,”modern haricilik” olarak algýlanabilir mi?.. Tasavvufi tarikatlar ve cemaatlerin Müslüman Coðrafya’da tesirleri ve son dönem “tekfirci selefilik”in bu akýmlara karþý takýndýðý sert tavýr ve mücadele.. Sorular..sorular.. Öncelikle “mezheb(p)” kavramýnýn doðru algýlanmasý ve Ýslam Ümmeti ve Coðrafyasý için hayatýn pratiði ve düþüncenin statikten dinamizme geçiþi açýsýndan zorunlu olduðunu bilmeliyiz.. Modern selefilik olarak ortaya çýkan akýmlarýn iddia ettiði gibi “mezhepler”in gereksiz olduðu ve Kur’an’ýn anlaþýlmasýnýn Ýslam Toplumlarýna yön vereceði düþüncesi hayatýn pratiði ve Kur’an’ýn anlaþýlma gerçeðinden çok uzaktýr.. Muaz b.Cebel hadisinde de müþahede ettiðimiz gibi Ýslam Peygamberi(s.a.v) de toplumun idare ve sevkinde,yeni olaylar ve geliþmeler karþýsýnda “ictihad” dediðimiz bireysel düþünce egzersiz ve yorumuna icazet vererek “mezhep” adýný verdiðimiz bu ekollerin oluþmasýna zemin hazýrlamýþtýr.. Mezheplerin oluþumunda aðýrlýk merkezini ibadet- muamelat-ugubat(ceza hukuku) gibi“fýkhi-hukuki” mevzular ihtiva etse de “iman-akaid” konularýnda da mezheplerin ortaya çýktýðýný görüyoruz.. Ýslam Ümmeti içinde “ayrýþma-fitne”ye yol açan; Emeviler ile Abbasiler’in bazý dönemlerinde “Mihne ” adý verilen,þiddet ve cezalandýrmaya gidecek kadar fikrî münakaþalara yol açan “itikadî” düþünceler ve ekoller olmuþtur; fýkhî mezhepler deðil.. Dolayýsýyla bugün de Ýslam Coðrafyasý’ný kuþatan bu ayrýmcý þiddet dalgasýnýn kaynaðýný fýkhî ekollerden ziyade “itikadî ekoller” de aramak doðru olacaktýr.. Fýkhî ekollerin tohumu Peygamberimiz döneminde “ictihad” kapýsýyla atýlmýþtý ama itikadî mezheplerin ortaya çýkýþý ve ivme kazanmasý Peygamberimiz sonrasýna denk gelmektedir.. Aslýnda Abdullan b.Ubeyd b.Selul ile baþlayan “ayrýþtýrma- fitne” faaliyetleri Peygamberimiz ve Sahabe’nin samimî mücadelesi sayesinde bastýrýlmýþ,”mescid-i dýrâr” namýyla maruf olan fitne merkezlerinin faaliyetleri akîm býrakýlmýþtýr. Ýslam Peygamberi’nin vefatýndan sonra Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer’in Müslüman teb’anýn desteðiyle gösterdikleri dirayetli yönetim ve merkezî siyaset Hz.Osman’ýn baþa geçmesiyle za’fiyet göstermeye baþlamýþ,hanedan-ehli beyt kavgasý ve fitnesine sahne olmuþtur..Hz.Osman’ýn kendi akraba ve sülalesinden olan kimi insanlarý devlet idaresinde görevlendirmesi ve buna karþý çýkan,hoþnutsuz olan ehl-i beyte yakýn isimlerin itirazlarý ta o zamanlar “Emevi-Ehli Beyt” çekiþmesinin ilk kývýlcýmlarýný atmýþtý..Medine’de yaþayan ve tarihten gelen “fitne-anarþi” ekolünün en büyük temsilcileri Yahudilerin Abdullah B.Sebe liderliðindeki kaos çalýþmalarý Hz.Osman’ýn þehadetine muvaffak olmuþ ve Ýslam Tarihi’ndeki siyasi-itikadi çekiþmelerin-savaþlarýn tohumlarýný ekmiþti.. Sahabe-i Kiram’ý bile içine çeken ve ayrýþtýran bu “fitne operasyonu” Hz.Ali döneminde alevlenmiþ “iç savaþ”a yol açmýþtý.. Þia(Ali taraftarlýðý) ve karþýtlarýnýn savaþý Hz.Ali’nin þehadeti ve sonrasý artýk tüm Ýslam Tarihi’ni kapsayacak ve günümüze kadar uzanacak bir sürecin-ayrýþmanýn da mücadelesi ve savaþýydý.. Emeviler ile týrmanýþa geçen ve Ýslam Coðrafyasý’ný kuþatan,tekfirci selefiliðin atalarý Hariciler ve arkasýndan Vasýl b. Ata gibi önderler aracýlýðýyla ortaya çýkýp yayýlmaya hatta kimi halifeler tarafýndan korunma ve desteðe alýnan Mutezile gibi itikadi hareketler ve mezheplere karþý “sünnetin müdafaasý” olarak Ýslam Toplumu içinde reaksiyoner bir akým doðmuþtur.. Ýlginçtir ki Eþarilik akýmýnýn kurucusu ve önderi Ebul Hasen el-Eþari,Mutezile ekolünü terk ederek muhaddis ve müfessirlerin akaid ile ilgili yorumlarýný derleyip “kelam” ilmi ve terminolojisi oluþturmuþ ve bunu talebeleri vasýtasý ile Ýslam Coðrafyasý’nda yaymaya ve bir “kelam ekolü” oluþturmaya baþlamýþtýr.. Diðer yandan daha doðuda,Türkistan Coðrafyasý’nda yaþayan Ýmam Maturidi ise yine “sünnî” bir metot takip ederek daha sonra adýna nispetle “Maturidilik” olarak anýlacak bir baþka bir ekolü ortaya koymuþ ve bu iki itikadi akým özellikle sünnî fýkýh ekollerinin “akaid” ilminde baþlýca tercihleri olmuþtur.. Dikkat çeken husus þudur ki,Baðdat ve Hicaz “hadis ekolleri” ile Kufe’nin “re’y ehli” Tekfirci selefilik ve Þia’nýn aksine akaid ve fýkýh(Ýslam Hukuku)da sünnî metodu takip etmiþler ve öðretilerini geniþ bir coðrafyaya yaymýþlardýr..Hz.Ömer’in hilafetinden sonra zuhur eden ve Emevi-Abbasi dönemlerinde kendi görüþlerinin yayýlmasýna zemin bulan hatta bazý dönemlerde “resmi ideoloji” statüsü verilen bu aþýrý ve heretik düþünceler toplumda kaotik bir ortama,kargaþa ve fitneye yol açmýþlardý.. Gerek “akaid-itikad” ve gerekse hukukî olarak temel umdelerde ve nasslarýn ýþýðý altýnda buluþan “Sünnî Ekoller” bu fitnenin zafiyete uðratýlmasý ve Ýslam Toplumu’nun idarî ve sosyal alanda bir bütünlük arz etmesinde önemli bir misyon üslendiler.. Ýlk dönemlerde “ferdî” ve baðýmsýz olarak ortaya çýkan bu düþünceler daha sonra gelen tabiileri ve salikleri sayesinde bir “disiplin” altýna alýnarak “mezhepler” olarak karþýmýza çýkmýþlardýr.. Hem devletin kurumsal hem de bireylerin þahsi hukukunu tanzim etmede “üniter” birer yapý oldular..Ýslam’ýn aslî kaynaklarýnýn anlaþýlmasý ve toplumda var olan kimi heretik düþüncelerin tasfiyesinde baþrol oynamýþlardýr..Ýslam Dünyasý içinde Ýran-Horasan, Irak-Necef ve biraz da Güney Yemen bölgesi dýþýnda kalan çoðu yerlerde aðýrlýðý teþkil etmiþlerdir.. Bugün Ýslam Coðrafyasý’na “demografik” olarak baktýðýmýzda Müslüman nüfusun ¾’nün “Sünnî mezhepler”e mensup olduðunu,sünni nüfus içinde de “Hanefi Mezhebi”nin yoðunlukta olduðunu müþahede etmekteyiz.. Bu noktaya gelinmesinde,þüphesiz,özellikle Hz.Osman dönemi’nde zuhur edip Emevi-Abbasi dönemlerinde devam eden Hariciye,Mürcie,Kaderiye,Mutezile ve tabii Þia gibi itikadî ekollerin þiddete kadar varan yayýlmacý metotlarý,Ýslam Toplumu içinde yol açtýklarý kaotik inanç ve düþünceler yumaðý ve bu düþünceleri asýlar içinde geniþletme politikalarýna karþý Ýslam Toplumu’nun ilmi ve fikri alanda vermiþ olduklarý “bütüncül refleks” etken olmuþtur.. Kýsaca bu “yayýlmacý heretizm” politikasýna karþý Ýslam Toplu’nun verdiði “bütüncül refleks”in adýdýr Sünni Ýslam hareketi.. Emevi ve Abbasi dönemlerinden sonra etkisi azalan ve kaybolmaya yüz tutan bu heretik yapýlarýn aksine Sünni Ýslam’ýn temsilcileri olan “fýkhi ekoller” daha güçlenmiþ,doðuda Selçuklu ve Osmanlýlar’ýn,batýda ise Endülüs Emevileri’nin sayesinde Ýslami Düþüncesi’nin en belirgin karakterleri olmuþlardýr..Bu geliþmeye paralel olarak bu saydýðýmýz yönetimler ve coðrafyalarda tasavvufi akýmlar-tarikatlar,felsefe ve pozitif bilimler,kültürel ve sanatsal faaliyetler de zengin bir ivme kazanmýþ ve kadim Ýslam Medeniyeti’ne sayýsýz hizmetler sunmuþlardýr.. Yalnýz Osmanlý Ýmparatorluðu “Tanzimat dönemi”ne kadar devlet otoritesini koruma ve toplum içinde doðabilecek fikri anarþiyi önleme adýna bazý bilimsel ve felsefi çalýþmalara-akýmlara karþý kademeli bir “sansür” uygulandýðýný söylemeden geçersek objektif olamayýz..Bu sebepden dolayý Endülüs Emevileri ve Selçuklu’da gördüðümüz derin fikri hoþgörü ve serbestisini,bilimsel terakkiyi Osmanlý’da uzun bir dönem yakalayamadýðýmýz tarihsel bir hakikat olarak karþýmýzda durmaktadýr.. Ýtikadi düþünce açýsýndan baktýðýmýzda dört “Sünni ekol” olarak karakterize ettiðimiz fýkhi-hukuki hareketlerden Hanefi ekolünün “Maturidi” akaidini,diðer üç Sünni ekol Þafii,Maliki ve Hanbelilerin ise “Eþ’ari” akaidini benimsediðini görmekteyiz.. Orta ve Güney Irak,Ýran,Azerbaycan ile Güney Yemen’i istisna tutarsak Akaid ve fýkýh(hukuk) arasýndaki bu simetri günümüze deðin deðiþmeden devam edegelmiþtir.. Tasavvuf ve tarikatlar boyutundan bakacak olursak da tarihi seyrin akaid ve fýkýh boyutundan çok da farklý olmadýðýný gözlemleriz..Asr-ý Saadet’ten sonra Emevi ve Abbasi dönemlerinde “ferdi” bir riyâziyat-nefsi mücahede olarak hoca-talebe ya da “þeyh-mürid” irtibatý,eðitim-terbiye metodu ile devam etse de Abbasi dönemi sonlarýndan itibaren hem Arap hem de Türkistan Coðrafyalarý’nda bir “ilmi disiplin” olan tarikatlar tarzýnda zuhûr etmiþtir.. Tabii çok sayýda mutasavvýf-mürþidlerin kendi öðretileri ve disiplinleri olmuþtur..Akaid ve fýkýhta olduðu gibi kimi zaman“bâtýnî öðretiler-hareketler” ortaya çýkmýþ,tasavvufa Yunan ve eski Ýran-Hind kültleri sirayet ederek onu özünden saptýrmýþlardýr..Fakat akaid ve fýkýhý,sünnî öðretiler altýnda disipline eden ve belli ekoller oluþturan tarihsel seyir tasavvuf-tarikatlarý da “sünnî” bir renge bürüyerek çeþitli adlar altýnda disipline etmiþtir..Kadirilik,Nakþibendilik,Þazelilik, Mevlevilik gibi..Hem Endülüs Emevileri hem de Selçuklu ve Osmanlý dönemlerinde sosyo-kültürel olarak çok önemli iþlevler görmüþ,Ýslamýn Müslüman olmayan veya yeni feth edilen topraklarda yayýlmasý konusunda öncülük etmiþlerdir..Tasavvuf ve tarikatlarýn en güçlü olduðu coðrafyalarýn hatta coðraftanýn Orta Asya-Türkistan Coðrafyasý olduðunu söylersek mübalaða etmiþ olmayýz.. Hatta Selçuklu ve Osmanlý’da tasavvufi öðretilerin vücud bulmasý ve yayýlmasý bu coðrafyadan Anadolu’ya göç eden “Erenler”in etkisi ve onlarýn tekke ve zaviyeleri sayesinde olmuþtur.. Ýtikadî ve fýkhî ekollerde yaþanan ayrýþma ve sapmalar zaman zaman tasavvufî akýmlar içinde de yaþanmýþ ve bunun kimi olumsuz yansýmalarý Ýslam Toplumu’nda iç barýþý bozmuþtur.. Gulât-i þia’nýn Ýsmailiyye ve Karmatîlik kollarý,Þeyh Bedrettin ve Baba Ýshak isyanlarý,Bektaþi kalkýþmalarý,Bahailik ve Kadýyanilik gibi akýmlarý ilk etapta sayabiliriz.. Her ne kadar 13. Ve 19. yüzyýllar arasýnda zaman zaman Ýslamî akýmlar arasýndan ayrýþmalar ve sapmalar olmuþsa da bu dönem aralýðýnda Ýslam Coðrafyasý’nda hakim renk “Sünnî” düþünce olmuþtur..Ýtikadî olarak Maturidî ve Eþ’arÎ; fýkhî olarak Hanefî,Þafiî,Malikî ve Hanbelî; tasavvufî olarak Kadirî,Nakþibendî,Þazelî,Mevlevî tarikatleri “Sünnî Ýslam Ekolü”nün yüzleri olarak yer almýþlardýr.. 19.yy’a girdikten sonra ne olmuþtur? Reform ve Rönesans hareketlerinin ardýndan büyük bir deðiþim ve geliþime imza atan Avrupa yeni ticaret yollarýnýn keþfiyle beraber diðer coðrafyalara ve zenginliklerine göz dikmiþ ve emperyal bir anlayýþla bunlarý kendi topraklarýna aktarmaya baþlamýþtý..Bu arada “petrol” adý verilen çok deðerli bir enerji keþfedilmiþti ve bu enerjinin büyük kýsmý Osmanlý sýnýrlarý içinde kalýyordu.. Sanayi devrimini çeþitli sebeplerle yapamamýþ olan Osmanlý’yý sadece askerî güçle yýkmak çok kolay bir metot deðildi ama Osmanlý içinde yaþayan ve özellikle petrol kaynaklarý üzerinde oturan azýnlýklarý kýþkýrtmak ve bir “fitne operasyonu” ile içten çökertmek daha kolay bir strateji olarak görünüyordu..Zaten hem Doðu’da Ruslar hem Batý’da Balkanlar hem de Afrika Kuzeyi’nde Avrupa ile savaþta olan,askerÎ ve ekonomik olarak yýpranmýþ ve zayýf düþmüþ yorgun Osmanlý’nýn karþýsýna bu azýnlýklarý dikmek.. Bunun için sadece onlarý silahlandýrmak yetmiyordu; Onlarý asýrlardan beri bir arada tutan “inanç-kültür” baðýndan koparmak gerekiyordu.. Ülkeler arasý “diplomasi” yi asýrlardan beri çok iyi bilen ve yürüten,ajanlýk faaliyetlerinin Duayeni bu ülke için Truva atlarýna “Müslüman Brütüs” bulmak zor deðildi..Ve çok geçmeden buldular; Muhammed bin Abdilvehhab.. Bu Arap genci klasik Ýslam düþünceleri ve akýmlarýndan rahatsýz,reformist bir yapýlanmadan heyecanla bahsediyor,mezhepler ve tarikatlarýn bunun önündeki en büyük engel olduðunu söylüyordu.. Psikolojik harekat ustasý Ýngiliz casus Hempher ve yardýmcýsý Sophia için bulunmaz bir cevherdi.. Onlar Muhammed b.Abdilvehhab’a her türlü psikolojik ve maddÎ desteði saðlýyorlar ve algý operasyonuna hazýr-âmâde olan Necid bedevilerini etrafýnda topluyorlardý..Sophia hidayete eriyor ve Safiye adýyla Muhammed ile izdivaç yapýyordu..Sonra Arap yarým adasýnda bitmek tükenmek bilmeyen isyanlar,Müslümanlar arasýnda yayýlan yeni bir “tekfir” akýmý ya da diðer adýyla “Çaðdaþ Hâricilik”.. Böylece Hempher’ýn baþlattýðý bu “Ýhtilalci! müslümanlýk” kendi halkýný ayrýþtýrmayý ve Osmanlý’dan koparmayý baþarýyordu..Dahasý artýk Arap yarýmadasýnda Þia’dan sonra Sünni Müslümanlýða karþý 2.büyük dalga olarak yerini alýyordu.. Þerif Hüseyin ve ailesinin Ýngilizler tarafýndan tehcir edilmesi ile Vehhabi düþüncenin Necid Çöllerindeki temsilcisi “Suud” ailesine kalýyordu saltanat..Ve tabii günümüze kadar uzanan Vehhabi ekolü.. Ortadoðu ve Ýslam Dünyasý’ný öteden beri kendi global çýkarlarýna göre dizayn etmek isteyen 20.yy’ýn en önemli “Üst Aklý” Ýngiltere Pakistan-Bangladeþ- Hindistan ekseninde de boþ durmadý elbette.. Kadim kolonileri olan bu topraklarda Sünni ekole alternatif bir itikad-tarikat karýþýmý Muhalif akým ortaya çýkarmakta gecikmediler..Mirza Gulam Ahmed adýnda bir dini otorite ortaya çýkarak kendine göre “Kadýyanilik” adý altýnda bir “inanç felsefesi” kurdu..Yüzbinlerce mürid-talebe topladý ve Ýngiliz sermayesi desteði ile onlarca-yüzlerce okul-medrese açtý.. Daha sonra Pakistan idaresince yasaklanmasýna raðmen bugün bile milyonlarca tâbiisi,okullarý ve yayýn organlarý bulunmaktadýr.. Bunlar dýþýnda da zaman zaman bir çok heretik mezhep ya da tarikat ve cemaatler zuhur etmiþtir.. Bahailik,Kenan Rýfai hareketi vs.. 21. yy’a girdiðimiz ve yaþadýðýmýz þu dönemde de Ýslam Dünyasý içinde sayýsýz tarikat,cemaat hareketleri görmekteyiz.. Þunu unutmayalým ve altýný çizelim ki; Her ortaya çýkan tarikat-mezhep-cemaat oluþumlarýna mâziden aldýðýmýz dersler ve edindiðimiz tecrübeler ýþýðýnda “ihtiyat”la yaklaþmak ve ele almak zorundayýz..Bin dört yüz yýllýk Ýslam Medeniyeti ve öðretileri ýþýðý altýnda hareket etmemiz tüm bu akýmlara karþý “turnusol” iþlevi görecektir.. Buraya kadar “hülasa” niteliðinde mezhep-tarikat-cemaat kavramlarýnýn tarihi seyri ve problemini ele aldýk.. Bundan sonraki makalemizde ise neden “mezhep”ler var olmalýdýr, “Sünni akide ve mezheplerin önemi” ile tarikatlarýn sosyo- kültürel açýsýndan varlýk ve önemini ele alacaðýz.. Vesselam..
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |