..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattýr. -Anatole France
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar > Yeter Özhal




5 Mart 2016
Mavi Uçurtma  
Yeter Özhal
Cumartesi günü yine sigaram bitmiþ. Ýlk önce bakkala uðradým bir paket sigara aldým. Çantama atarken, paketi ilk açacaðým ve içeceðim yeri kafamda planlamaya baþladým. Gözümün önünden film þeritleri halinde paketi açtýðým yer, içmeye baþladýðým yer imgeleri geçmeye baþlýyor.


:AEGF:
Cumartesi günü yine sigaram bitmiþ. Ýlk önce bakkala uðradým bir paket sigara aldým. Çantama atarken, paketi ilk açacaðým ve içeceðim yeri kafamda planlamaya baþladým. Gözümün önünden film þeritleri halinde paketi açtýðým yer, içmeye baþladýðým yer imgeleri geçmeye baþlýyor. Nedense her þeyi planlamak gibi bir huyum var.

Yolun rampasýndan inerken, montumun cebindeki birbirine karýþmýþ kulaklýðýmý çözmekle uðraþýyorum. Arada bir de yola bakýyorum ki, önüme bir araba çýkarsa güme gitmeyeyim diye. Sonunda düzeltip, bir hamlede telefonuma takýyorum. Yer belli, yabancý þarkýlar çalan kanalý açtým, hiç deðiþtirmem kanalý, sesini de sonuna kadar açtým.
O yolda yürürken nedense montumun kürklü kapüþonunu çekip, gözüme de güneþ gözlüðümü takýyorum. Bugün hava soðuk ama az güneþ var. Yaklaþýk beþ ay evvel, yine bu yoldan sabahýn çok erken saatlerinde çýkýp iþe gidiyordum.

Aman býrak þimdi iþi gücü, hayat gelip geçiyor. Biraz hava almak lazým, deðil mi? Yolun baþýndayken týklým týklým gelen minibüsü gördüm. Yine insanlar camlara yapýþmýþ, bitkin ve hayatlarýndan bezmiþ halde dýþarýya bakýyorlar. “Bitse de gitsek, dursa da insek” ne derseniz deyin artýk. Günün her saati böyle, kalabalýklar hiç bitmiyor. Bir yerden bir yerlere konvoylar halinde göç ediyorlar. Demek ki hâlâ kavimler göçü bitmemiþ. Demek ki usul böyle diyorum. Uzun yýllar çalýþýnca, dýþarýda akýp giden hayatýn usullerini bilmez insan. Günlük yaþamýn akýþý nedir bilemez.

Ben minibüse binmeyeceðim, otobüsle gitmek istiyorum. Durakta beklerken gözüm az ilerideki simitçiye takýldý. Bu adam kaç zamandýr burada tezgâh açmýþ acaba? Bazen otomobiller duruyor, ondan simit alýyorlar. Acaba diyorum, ben de simitçi mi olsam? Ýçimdeki yüksek egolu kýz kýs kýs gülüyor. “Sen mi simitçilik yapacaksýn? Yok, daha neler!” Nedense kendime inandýramýyorum bu düþünceyi. Birkaç dakika bekledikten sonra, otobüs karþý yokuþtan duraða doðru hýzla geliyor. Ýçimde garip bir sevinç beliriyor. Anlayamadýðým bir þekilde, az evvel durakta hiç kimse yokken otobüs duraða yanaþýnca birden kalabalýk piyasaya çýkýyor. Þaþýp kalýyorum bu iþe. Az evvel nerede saklanýyordunuz be cemaati Müslim’in? Otobüse binecek ilk kiþi ben iken, bir anda orta sýralara doðru ittiriliyorum. Ýçimden kendime ne küfürler ettim, bilemezsiniz. Kardeþim þurada olsa önüne geçenleri ittirerek çoktan içeri dalmýþtý.

Otobüse binerken, ayný zamanda da gözüm oturacak koltuk arýyor. Akbili basarken makineye deðil, önce oturulacak koltuk kaldý mý kalmadý mý, sonra da arkamda beni ittiren kalabalýða göz atýyorum. Kafamda ufak matematik fonksiyonlarý yapýyorum. Akbilin dýdýýt sesiyle kendime geliyorum.

Sonunda en arkada bir tane koltuðun boþ olduðunu gördüm. Çevik bir hareketle gidip oraya oturdum. Müzik son ses çalarken, sanki bindiðim belediye otobüsü deðil de Ferrari’ymiþ ve teybin sesini sonuna kadar açmýþým gibi düþünüyorum. Sol kolumu camdan aþaðý sarkýtsam mý acaba?

Tam kýrmýzý Ferrari’mi hareket ettirecekken, biri gelip dizime vurdu. Bu ÝETT otobüsündeki sýradan ölümlülerden biriydi. Sonra da hiç umursamadan gidip arka kapýnýn önünde dikildi. Israrla göz ucuyla ona bakýyorum. Bir özür, ya da küçücük af edersiniz mimiði! Hayýr, beni ve bacaðýyla çarptýðý dizimi umursamýyor bile, kapýnýn camýndan dýþarýya odaklanýyor.
“Hey Allah’ým ya rabbim” diyerek, kaldýðým yerden hayallere dalýyorum. Bu saçma sapan hayatta en iyi yaptýðým þey hayal kurmak zaten. Kurduðum hayalleri satmaya kalksam belki iyi para kazanabilirdim. Ama hayallerim de para etmiyor!

Otobüs büyük alýþ veriþ merkezinin önünden geçerken, bense camdan gökyüzüne doðru havalanmýþ giden plazalara bakýyorum. Daha dün buralar dutluktu demekten kendimi alamýyorum. Çünkü gerçekten buralar dutluktu. Belki bir gün o plazalarýn içinde ben de yaþarým, ha ne dersin? Gerçekçiliðin doruðundaki benliðim yine beni durduruyor. Saçmalýyorsun kýzým, yine o boþ hayal deryasýnýn içine gömüldün. O plazalardan birinde oturmak kaç para senin haberin var mý? Yine omuzum düþüyor ve önüme bakýyorum. Dizime vurup arka kapýnýn önünde dikilen kýz bile gülerdi bu hayalime galiba? Aðzýndaki cakka da cukka da çiðnediði sakýzýyla bana bakýyor. “Senin gibileri bilirim ben, iþiniz gücünüz hayal kýzým,” der gibi.
Otobüs bir sonraki durakta durup yeni yolcularýný alýyor. Eski iþ yerimin önünden geçiyoruz. Ben de eski iþ yerimin olduðu sokaða dönüp baktým. 3 sene boyunca gidip geldiðim iþ yerim. Sanki niye bakýyorsam? Ýþ yerinin yerinde yeller esiyor hâlbuki. Giden gitti, kalan saðlar benim! Sað mýyým gerçekten farkýnda bile deðilim.

Yine dik bir yokuþtan inerken, “Nereye gidiyorsun ya! Yine sokak sokak gezip, paþa paþa evine döneceksin iþte. Ýn þurada, evine dön. Hiç olmazsa boþuna para da harcamamýþ olursun,” diyorum.
Yalan, kendime hâlâ yalanlar söylüyorum. Sýkýldým artýk. Her þeyden sýkýldým. Bu þehrin keþmekeþinden de, her adým attýðýnda para ödemekten de, her gün ayný þeyleri yapmaktan da sýkýldým. “Dur, belki Kadýköy’e inersem psikolojim deðiþir, sýkýntým geçer,” diye de kendimi oyalýyorum çocuk gibi. Ne saçma! Kandýr bakalým, nereye kadar kandýracaksýn kendini?

Ýnþaat haline dönüþen kentin ara sokaklarýndan geçerken, koca koca kamyonlarla, otobüslerin karþý karþýya geldikleri dar caddelerinden birine girdik. Cadde zaten daracýk, bir de çevredeki esnaflarýn her iki yol kenarýna arabalarýný park etmesinden dolayý bir metre ilerleyemiyoruz. Kamyon otobüse, otobüs kamyona korna çalýp duruyor dakikalarca. Sanki biri diðerine, yandaki arabayý ez geç, ben sana içeride bakarým diyor.
15 dakikanýn sonunda uzun uzun kornalar, küfürleþmeler, arabalarý oraya park edenlerin gelmiþine geçmiþine göndermeler yaptýktan sonra ince ince yandan kaykýlýp gideceðimiz yere doðru süzülüyoruz.

Kadýköy yine ayný, derin bir iç çekiyorum. “Otobüsten hiç inmesem mi acaba?” diye kendi kendime soruyorum. Hani geldiðim gibi geri mi gitsem? Bu kadar insan selinin içinde dolaþmak ne kadar sinir bozucu! Herkes birbirine çarpýp duruyor. Sonra da hiç yüzlerine bile bakmadan yürüyüp gidiyorlar. Kimse bugün bana çarpmasa olmaz mý?
Sonunda çarþýya geldik. Öðrenciler, emekliler, yarý zamanlý çalýþanlar, ev hanýmlarý tek tek otobüsten iniyorlar. E ben de ineyim bari diyorum. Ýnmezsem hatýrým kalýr. Otobüsten iner inmez ilk yaptýðým þey, amaçsýzca etrafýma þöyle bir bakmak. Önce saða,sonra sola, sonra tekrar... Amann! Yalnýzca bakýyorum, görmüyorum. Her þey çok iyi güzel de, yalnýz ben bu ilçenin de, þehrin de kalabalýðýndan nefret ediyorum arkadaþ ya. Niye hafta içi bu kadar kalabalýk ki?

Trafiðe aldýrmadan otomatiðe baðlamýþ gibi karþýya geçtim. Kafamý çevirdim, önümden geçenlere, az ileridekilere, yukarýdan gelenlere baktým. Hiç abartýsýz, 50 kiþiden 47’si telefonla konuþuyor. Diðer 3 kiþi 70 yaþ üstü, onlar da bankta oturmuþ dalgýn dalgýn güvercinleri izliyor.
Bugün ayaklarýmýn beni götüreceði yere doðru yürüyeceðim, bakalým beni nereye götürecek? O esnada içimden birisi hoplayýp duruyor, “Bak sakýn gereksiz þeyler alýp da boþuna para harcama ha!” Kendi kendime koþullandýrmalar yapýyorum. “Ne gerek var, bakma yahu, alma… Evde zaten her þey var!”

Nereye baksam, kafamý nereye çevirsem herkes bir þeyler satýyor. Ve yoðun bir kalabalýk gürûh da o satýlan her neyse hücum ederek satýn almaya çalýþýyor. Yani her zamanki gibi, al gülüm ve gülüm.
Kilise sokaðýndan içeriye giriyor ayaklarým. Ýlk dört yol ortasýnda yazýn alýþýk olduðum sokak çalgýcýlarý yoklar. Doðal olarak yoklar, kara kýþ gelmiþ, yazýk insanlara. Bu soðukta dýþarýda þarký söylenir mi? (Niye söylenmesin?) Beynimin altlarýndan sýzýp gelen bir sinyalle kendime geldim. “Nerede ve nasýl sigara içeceksin?”

Bu soru önemli. Dümeni Moda’ya doðru kýrýyorum. Benim saatlerce bakmaktan en zevk aldýðým kýrtasiyecileri de geçip, ara sokaða girdim. Ýçimden yine bir þeylere verip veriþtiriyorum. “Zamanýnda almadýn þu þeyi, bak nasýl da hayýflanýyorsun deðil mi?” Neyse artýk o almadýðým þey?
Ara sokaklardan yukarýya doðru çýkarken Arnavut kaldýrýmlarýnýn saðlý sollu kenarlarýndaki resim atölyeleri, kafeler, restoranlar, antikacýlar öyle sanat kokuyor ki, onlarýn içinde ben de olmalýydým diyorum. Nedense bir anda dudaðýmýn kenarýyla “hýh” yapýyor içimdeki þizofren. Hayal et ama yaþama, sürün ama ölme diyor bana. Sokaklar hafta sonu gibi cývýl cývýl. Nereye baksam sevgilisiyle konuþa konuþa yürüyenler, kafelerde kankalarýyla sohbet muhabbet edenler, öðrenci kýsmý, kim var kim yok hep dýþarýda. Tam köþeyi dönüp çay bahçelerine doðru gidecekken aklýma yine geri dönmek geliyor. Israrla “Geri dön!” diyordu içimdeki psikopat!
Olduðum yerde çakýlý kaldým. Aklýmdan geçen düþünceler bedenimi ele geçirmiþ, beni kontrolsüz býrakýyor. Ayaklarýma güvenmekte hata mý ettim? Onlar hep ezberlediði yere mi gider? Yok, bence ayaklarý kontrol eden beyin, alýþkanlýklarý terk etmek zor diyor bana. Hep ayný çay bahçesi, hep ayný masa, hep ayný yere dalýp gitme… Sýkýldým.

Radyoda çalan müzikler sürekli baþa dönüp duruyor. Sonunda böyle bir ayrýntýyý fark ediyorum. Sabahtan beri hep ayný þarkýlarý belli bir zaman aralýðýnda çalýyorlar. Devamlý dinleyip durduðum ayný þarkýlardan sýkýldým. Bu radyo baþka þarký bilmiyor mu yahu? Galiba bir cd var ellerinde, belli þarkýlarý doldurmuþlar. Çal babam çal. Sabah akþam ayný müzikler!
Kendimce simit çay arasý diye adlandýrdýðým “hava alma” molasýndan da sýkýldým. Ýnsanlarýn hiçbir iþleri yokmuþ gibi lay lay lom sokaklarý aþýndýrmalarýndan da sýkýldým. Bu insanlar bu kadar harcayacak parayý nereden buluyor, sorusuna cevap aramaktan da sýkýldým. Sýkýldým oðlu sýkýldým. Adým atmadýðým için arkamdan gelip geçen neþeli gruplar omuzlarýyla bana vuruyorlar. Yolun ortasýnda durduðum için akýllarý sýra bana gözdaðý veriyorlar. “Çekil be önümüzden, daha dünyayý kurtaracaðýz!” edasýndalar. Peki, çekileyim o zaman.

Geldiðim gibi gerisin geri dönmeye niyetleniyorum. Mal mýyým neyim ben? Ezber mi bozmak istiyorsun? Boz, tutan kim? Hangi acýnýn yasýný tutuyorsun? Verdiðim cevap yine sahte, “Hiiççç” Tabii tabii, ben de yedim! Sen hiç derken, belki karþýndakini inandýrabilirsin ama kalbini? Neyse þimdi!

Farklý bir yoldan rýhtýma inmeye karar verdim. Ýnþallah kaybolurum. Býrak Allah aþkýna ya, avucumun içi gibi biliyorum bu sokaklarý. Ne kaybolmasý?
Hiç huyum deðildir. Girdiðim ara sokakta bir kafe dikkatimi çekti. “Gir içeri” diye aklýmýn emri geliyor. Ýçeri girdim. Ortam sessiz sakin, üç beþ kiþinin haricinde kimsecikler yok. Ayaklarým dýþarý çýkmaya dünden razý, aklým yürü içeri diye emirler yaðdýrýyor.

Bir garson bana doðru yürümeye baþladý. “Buyurun, hoþ geldiniz,” dedi. Dilimden birkaç kelime döküldü. “Denizi gören terasýnýz var mý?” Denizi gören teras? Nasýl yani…

Belli belirsiz bir ses, “Evet haným efendi, sað taraftan merdiven çýkarsanýz,” diyor. Sað taraftan çýkarsam, ne? Terasla mý tanýþacaðým? Umursamadan ayaklarým sinirle daracýk, ahþap merdivenlerden yukarýya doðru çýkmaya baþlýyor. Ben de anlam veremiyorum, nedir bu ayaklarýmýn bana olan siniri?

Moda’nýn muhteþem asilliði ve deniz ayaklarýmýn altýnda… Terasa çýktýðýmda zaman öðleden sonrayý gösteriyor. Kýþ olduðu için güneþ erken batýyor. Yavaþ yavaþ kýzýla boyanan gökyüzü karþýmda bana selam veriyor. Belli belirsiz gülümsüyor dudaklarým. Durgun bir göle atýlan çakýl taþýnýn dalgasý gibi yüzüm. Gülümseme yanaklarýma yayýlýyor. Dýþarýsý çok soðuk ama nefes alýp verdikçe içimin sýcaklýðýný hissediyorum.

Tam karþýmda mavi bir uçurtma uçuyor. Gökyüzünde süzülüp taklalar atýyor. Hemen geçtim ahþap masaya, çektim sandalyeyi oturdum. Elimi çenemin altýna koydum, mavi uçurtmanýn salýnarak uçmasýný izliyorum. Ah dedi içimden bir ses, ah, keþke yanýnda defterini de getirseydin. Bir þeyler karalardýn.

Bu karlý soðuk kýþ gününde, o uçurtmayý kim uçuruyor ki? Keþke þimdi sýcacýk bir çay olsaydý masada, bir de bisküvi. Bardaðýn içine batýrýp batýrýp yerdim.

Uçurtma uzaktan siluetini gördüðüm Sultan Ahmet Camii’nin hizasýnda gidip gelirken, tepemde bir ses duydum.
“Merhaba, siz de o mavi uçurtmayý görüyor musunuz?”
Ses yabancý deðil, hemen kulaklarým atlayýp; “Biz bu sesi tanýyoruz kýzým,” diyorlar. Aðýr çekimle sesin geldiði yöne doðru dönüyorum.
Uçurtmanýn sahibi, yüzüme bakýp çocuk gibi gülümsüyor. Mahcup ve utangaç görünüyor.

“Evet, galiba siz de þimdi görüyorsunuz o mavi uçurtmayý?” diyorum.
Doðru, mavi uçurtma falan yok. Ne garip deðil mi? Bu sadece bir vesile iþte. O þimdi masamda ve tam karþýmda oturuyor. Canýmýn sýkýntýsý mý? O da ne?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn günlük olaylar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
21. Yüzyýl Terör Çaðý!
Bir Delinin Günlüðü 2

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pisagor Tarikatý
Bir Yazarýn Ýlham Kaynaklarý Nelerdir?
Para Büyüsü
Vale Çocuk
Gebze / Harem Minibüs Hattý
Caným Sýkýlýyor Bugün
Sor Kalbine
Küçük Seviçler
Suyun Sýrlý Yüzü
Bir Delinin Günlüðü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Zamanýn Boþluklarý [Þiir]
Yokluðun [Þiir]
Kendime Mektup! [Þiir]
Hayýr Desende [Þiir]
Git, Ama... [Þiir]
Unutamýyorum [Þiir]
Dar Sokaklar [Þiir]
Ahhhhhh,yalancý Yarim! [Þiir]
Unuttum [Þiir]
Sinsi Bir Kýþ [Þiir]


Yeter Özhal kimdir?

Yazmak yaþam biçimim, çizmek ise suskunluðumun çaresi.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmiyorum, sadece okuyorum.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeter Özhal, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.