Bilmek kadar kuþku duymaktan da zevk alýyorum. -Dante |
|
||||||||||
|
Nilay Hanýmefendi merhaba. Mektubunuz geleli on sekiz gün geçti. Bu süre zarfýnda size yazmadým. Çünkü hep “Son gönderdiðim mektubumdaki bazý düþünceler gerçekte beni yansýtmýyor. Onlar bir bunalým anýnda ortaya çýkmýþ olan birtakým hezeyanlardýr.” demenizi bekledim. Mektubun sonunu “-BÝTTÝ-” diye kapatmanýza raðmen, bugün yarýn diye bekleyiþimi sürdürdüm. Sizinle olan mektup arkadaþlýðýmýzý, tabii ki taraflardan biri dilediði anda bitirebilir. Bunun için herhangi bir açýklama yapmaya da gerek yoktur. Bunu raðmen ben, “yanlýþ adrese mektup”la baþlayan bu yazýþmayý; büyük bir ihtimalle “sahibi tarafýndan okunmayan mektuplar”la sürdüreceðim. Dilerim yanýlýyorumdur. Size yardýmcý olamadýðým için bir eziklik hissediyorum. Huzursuzum. Sizin için, arkadaþým için bir þeyler yapamamýþ olmak canýmý acýtýyor. Belki acýlarýnýzý sonlandýramazdým, belki gözyaþlarýnýzý dindiremezdim; ama hiç olmazsa dikkatinizi baþka bir noktaya çekebilir, o saðlýksýz ortamdan biraz uzaklaþmanýzý saðlayabilirdim. Bunu deneme þansým olmadý; çünkü siz bana fýrsat vermediniz. Toplumumuzda genellikle, kendini savunma imkaný olmadýðý için, ölünün arkasýndan konuþmak hoþ karþýlanmaz. Ben buna raðmen konuþacaðým. Evet, Metin Bey hakkýndaki görüþlerimi açýklayacaðým: En baþta þunu ifade edeyim ki, onun bu acýklý sonunda sizin hiçbir suçunuz yok. Onu, hýrsýzlýk yapmasý için siz teþvik etmediniz, hapishaneye düþtüðü zaman orada birtakým yasa dýþý iþler yapan insanlarla iþbirliðine girmesini siz söylemediniz. Bu tamamýyla onun kendi tercihiydi. Nitekim hapisten çýktýktan sonra da uyuþturucu kaçakçýlýðý yapmasý, polisle çatýþmaya girmesi onun tercihinin bu yönde olduðunu gösteriyor. Maalesef kiþiliðiyle ilgili bu hoþ olmayan eðilimler, onun sonunun kötü bitmesine neden oldu. Metin Bey'in kaybýna tabii ki üzüleceksiniz. Hiç tanýmamýþ olduðum halde, ben de üzüldüm. Keþke bunlarýn hiçbiri yaþanmasaydý! Birkaç kere mezarlýða gittim, belki size rastlarým umuduyla. Metin Bey'in kabrini de buldum. Mezarýn üzeri ilk gittiðimde taze çiçek doluydu, son gittiðimde ise çiçeklerin hepsi solmuþtu. Metin Bey'in ruhunun huzur bulmasý için dua ettim. Saatlerce mezarlýkta, o sessiz canlarýn arasýnda kaldým. Oradan ayrýlýrken üzerimdeki yükleri atmýþ gibi hissettim kendimi; rahatlamýþtým. Hayat ve ölüm iki ayrý yolculuktur. Biri kýsadýr ve biter; diðeri ise sonsuza kadar devam eder. Metin Bey, sonsuza kadar devam edecek olan yolculuða çýktý. Sizin ise þimdilik böyle bir yolculuk yapmayý haklý gösterecek bir gerekçeniz yok. Can kaçýyor, ölüm onu kovalýyor. Can yorulduðunda yakalanacak yani ölüme teslim olacak. Ömür denilen þey, iþte bu kýsacýk kovalamacadan ibaret. Her doðan canlý, doðumla birlikte ölüme karþý büyük bir zafer kazandýðýný zanneder. Bu bir aldatmacadýr. Daha doðrusu ölümün, canlýlara oynadýðý bir oyundan baþka bir þey deðildir. Hayat bize acý vermez; biziz hayatý acýtan. Hayat bize engel koymaz; bizim kendimiz bir engeliz. Hayat belki de bir tiyatrodur. Evet evet hayat bir tiyatrodur; ama bu tiyatroya her gelen ayný oyunu seyretmez. Kiminin seyrettiði komedidir, kiminin trajedidir, kiminin ise dramdýr. Bir de opera, operet gibi müzikli oyunlarý seyredenler vardýr; ama bunlarýn sayýsý çok azdýr. Hayat tiyatrosunda ne olacaðýmýza karar vermeliyiz. Oyuncu mu, seyirci mi, yoksa yönetmen mi? Ýnsanýn hayatýnda bazý günler, olumsuzluklar birbirinin peþi sýra geliyor. Ýþte bugün öyle oldu. Kahvaltýdan sonra, gazeteleri üzüntü ve öfke ile yere fýrlatýp sakinleþmek için balkona çýktým. Çok kýzgýndým. Neden? Çünkü, gazeteler kazalarla, ölen insanlarla, öldürülen insanlarla, tecavüze uðrayanlarla, soygunlarla doluydu. Tabanca, bomba, füze, tank, top, savaþ uçaðý fotoðraflarý iþgal etmiþti sayfalarý. Balkondaki temiz hava biraz iyi geldiyse de henüz sinirlerim yatýþmamýþtý. Onun için kendimi evden dýþarý attým. Ýyi mi ettim böyle yapmakla? Sanmýyorum. Çünkü sokaklarda, caddelerde tam bir curcuna yaþanýyor. Her tarafta insanlar ve arabalar. Baðýrýþlar, motor ve fren sesleri, durmadan çalan kornalar. Bir ara bu insanlarýn çýldýrmýþ olduklarýna karar verdim. Hatta dedim ki “Bu þehirde yaþayan insanlarýn hepsi mazoþist. Çünkü kendilerine eziyet edilmesinden zevk almasalar, dakikalarca bir metre bile gitmeden arabalarýnýn içinde beklemezlerdi. O nedenle, bundan sonra psikiyatristler, trafiðin yarattýðý yeni bir ruhsal bozukluk tanýsý koymalý.” Egzos gazý, balata, döner, yemek, parfüm kokularý birbirine karýþmýþ; elindeki parayla müþterilerin dikkatini çekmek için tezgaha vuran simitçi, bunlardan farklý bir koku duymama yol açýyor. Gene en iyisi bu susamlý gevrek kokusu galiba! Lüks bir lokantanýn önünden geçiyorum. 7-8 yaþlarýnda bir kýz çocuðu, elindeki iki paket mendili cam kenarýndaki masada oturan bir erkekle bir bayana uzatýyor. Bayanýn kollarý ve boynu takýlarla dolu. Sanki seyyyar bir kuyumcu. Yapýlý saçlarý kuaförden çýkalý fazla bir zaman olmadýðýný gösteriyor. Erkek þýk giyimli. Kaliteli giysileri hemen dikkat çekiyor. Masalarýnýn üzerinde kebaplar, salata ve içecekler var. Masanýn görüntüsü beni özendiriyor. Kýz çocuðu ýsrarla yalvarýyor. Kadýnýn suratý asýlýyor, çünkü keyfi kaçtý. Nasýl kaçmasýn? Karþýsýnda baþka birine ait olduðu hemen anlaþýlan, etekleri yerde sürünen bir elbise giymiþ, kirden saçlarý birbirine yapýþmýþ, yüzü kalýn bir kir tabakasýyla kaplý bir canlý var! Erkek bayan arkadaþýnýn yüzündeki memnuniyetsizliði görünce, sinirlenerek bir þeyler söyleyip eliyle de iþaretler yapýp kýzý kovalýyor. Kýz aðýzlarý bollaþmýþ, yýrtýk ayakkabýlý ayaklarýný sürükleyerek ve önüne bakarak oradan uzaklaþýyor. Kadýn sað eline býçaðý, sol eline çatalý alýp kebabýný yemeye baþlarken, adam bir bardak suyu bir dikiþte içiyor; zavallý kýza baðýrýrken boðazý kurumuþ olmalý... Mendil satan kýzýn peþinden koþuyorum. Omzuna dokununca duruyor. Elimi cebime atýp bir kâðýt para çýkarýyorum ve kýza veriyorum. Paraya bakýyor, elbisesinin önündeki cebinden bütün bozuk paralarý çýkarýp, verdiðim paranýn üstünü almam için bana uzatýyor. “Hayýr” anlamýnda kafamý sallayýnca bu sefer mendilleri vermeye çalýþýyor. Gene ayný hareketi yapýp yanýndan ayrýlýrken þaþkýn bir bakýþ atýyor yüzüme. Bundan sonra bu kýz gibi mendil, sakýz v.s satan bir çocuk görürsem ondan mutlaka bir þeyler alacaðým. Bu tanýk olduðum olaydan sonra bir kez daha “Yoksulluðun, deðerleri yiyerek beslenen bir canavar olduðu” kanaatine vardým.. O kýzcaðýz bugün mutlaka birçok kiþi tarafýndan terslenmiþ ve kovulmuþtur. Bundan sonra da kim bilir daha ne gurur kýrýcý olaylar yaþayacak? Bütün bunlara raðmen o, gene de kendinin, belki de ailesinin karnýný doyurabilmek için incinen gururunu umursamayýp mendil satmaya çalýþacaktý. Yüzyýllardýr yoksullarýn da zengin olacaðý masalý anlatýlýr ve insanlarýn çoðu bu masalý hem dinler hem de inanýr. Dünyamýzdan bir manzara canlanýyor gözlerimin önünde: Zengin çöpe atýyor, yoksul çöpten topluyor; zenginin kasasýna milyonlar giriyor, az kazandýðýný düþünüyor, yoksulun cebine birkaç lira girince þükrediyor; zengin villada yaþýyor ama geceleri uyku tutmuyor, yoksul barakada yaþýyor kafasýný yastýða koyar koymaz uykuya dalýyor; zengin en son model arabasýyla dolaþýyor gene de yoruluyor, yoksul yürüyerek gidiyor, yorulursa biraz dinleniyor sonra gene yoluna devam ediyor; zengin masasýný çeþit çeþit yemekle dolduruyor yediklerinden tat alamýyor, yoksul bir tas çorbaya kuru ekmeði doðrayýp iþtahla karnýný doyuruyor. Bu þartlarda gerçekten kim daha mutlu? Zengin mi, yoksul mu? Bu manzara tabii ki sonsuza kadar devam etmiyor ve bir gün tüm eþitsizlikler eþitleniyor. O nedenle zengin bugüne bakarak sevinmesin ve yoksul da üzülmesin. Çünkü topraðýn altýna her insan sadece birkaç metre bez götürebiliyor. Al sana eþitlik! En iyisi, tekrar odama dönmek. Yoksa burada kaldýðým sürece kötümser düþüncelerden kurtulamayacaðým. Döndüm ve mektubumu yazmaya devam ettim. Yazarken fark etmemiþim, karanlýk sinsice süzülmüþ odamýn içine. Gözlerimi ovuþturunca, yazýlar karýþýk görünmeye baþladý ve o zaman karanlýk olduðunu anladým. Lambayý yakmalýyým. Bir karar verdim: Bundan sonra “Nilay Hanýmefendi” demeyeceðim. Benim için artýk sadece “Nilay” var. Çünkü bu resmi ve soðuk hitap þekli samimi bir dostluðun ortaya çýkmasýný engelliyor. Ýliþkimizin doðal hale gelmemiþ olmasý belki de senin bana tam olarak açýlmanýn önünde bir engeldi. Sen de bana sadece “Çetin” dersen sevinirim. Tabii yazarsan ya da görüþürsek! Hoþça kal sevgili Nilay Çetin
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |