..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Anadolu Kültürü > Hakan Yozcu




30 Temmuz 2015
trabzon Buluþmasý  
Hakan Yozcu
Bir kez daha vuslata kucak açmýþtýk. Murat Arýcý’nýn deyimiyle “Vuslatýn ateþini beþinci kez yakmýþtýk” Aradan bunca yýl geçmesine raðmen o sevgi, o dostluk, o kardeþlik duygularý hala canlýlýðýný koruyordu. Herkeste bir heyecan vardý. Bunu görebiliyorduk. Bu sene ilk kez katýlanlar oldu. Sýnýfýmýzýn kurmaylarýndan kabul edilen Mesut Akben bunlardan biriydi. 5 yýl sonra ilk defa buluþmaya geliyordu. Ertesi gün de Yakup Yayla eþiyle birlikte katýldý bizlere…


:AFHB:

     Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatý Bölümü 1984-1988 Öðretim Yýlý Öðrencileri olarak 5. Türkoloji Buluþmasýný Trabzon’da gerçekleþtirdik.
     Ýlk kez 5 yýl önce “Ankara”da yaptýðýmýz buluþmadan sonra “Erzurum”, “Nevþehir”, “Kýbrýs” Buluþmalarýný gerçekleþtirmiþ ve ardýndan da beþinci buluþma için de Trabzon’da bir araya gelmiþtik.
     Trabzonlu arkadaþýmýz Refik Albayrak , çok güzel bir organizasyon ile bizleri bir kez daha bir araya getirerek bu defa Trabzon’da buluþturdu. Özellikle Saygýdeðer Eþleri ile büyük oðlu Ahmet, bizler için çok uðraþtýlar. Adeta kendilerini heba ettiler. Bu nedenle kendilerine sonsuz teþekkürlerimi sunmak istiyorum.
     Bu sene yapýlan buluþmaya Eþim, çocuklarým Alperen ve Ayça, eþimin kýz kardeþi Fidan ve kýzý Ceren’in yaný sýra çok sevdiðim, hiç ayrýlmadýðýmýz çocukluk arkadaþým Tahir Çil ile O’nun oðlu Emirhan ve kýzý Ýlknur ile hep beraber katýldýk. Diyebilirim ki hepimiz için unutulmaz keyifli ve bir o kadar da güzel bir gezi oldu…
     Trabzon Havaalaný’ndan Refik aldý bizi. Doðruca kalacaðýmýz yer olan Araklý Öðretmenevi’ne gittik. Tahir, daha önceden yola çýktýðý için önceden varmýþtý. Onunla orada karþýlaþtýk.
     Araklý, Trabzon’un doðusunda, Rize yolunda, Trabzon’a yaklaþýk 30 km uzaklýkta 48 bin nüfuslu bir ilçeydi. Deniz kenarýnda sessiz, sakin küçük bir belde diyebiliriz burasýna…
     Araklý’ya vardýðýmýzda kalacaðýmýz yerin avlusunda birçok arkadaþýmýzý sohbet ederken gördüm. Hepsinin gözlerinde sevinç ve mutluluk vardý. Heyecanla sohbet ediyorlardý.
     Ben daha durmadan arabanýn penceresinden uzanýp “Bando takýmý olmazsa kabul etmem. Kýrmýzý halý isterim. Yoksa arabadan inmem.” diye baðýrýnca oradakilerin hepsi güldü ve “Hakan Yozcu geldi” diye baðýrdýlar.
     Bir kez daha vuslata kucak açmýþtýk. Murat Arýcý’nýn deyimiyle “Vuslatýn ateþini beþinci kez yakmýþtýk” Aradan bunca yýl geçmesine raðmen o sevgi, o dostluk, o kardeþlik duygularý hala canlýlýðýný koruyordu. Herkeste bir heyecan vardý. Bunu görebiliyorduk.
     Bu sene ilk kez katýlanlar oldu. Sýnýfýmýzýn kurmaylarýndan kabul edilen Mesut Akben bunlardan biriydi. 5 yýl sonra ilk defa buluþmaya geliyordu. Ertesi gün de Yakup Yayla eþiyle birlikte katýldý bizlere…
     Ýlk akþam yemeðini Trabzon’a yakýn bir yerde sahil kenarýnda “Deniz Yýldýzý” adlý bir restaurantta yedik. Karadeniz, hemen ayaklarýmýzýn dibindeydi. Güneþ, tüm kýzýllýðý ile Ahmet Haþim’i kýskandýracak þekilde batýyordu denizin ardýndan. Haþim’in deyimiyle deniz, “alev alev yanýyordu.” Gerçi O, göl için söylemiþti bunu, ama olsundu. Deniz de göl gibiydi iþte… Eksik olan sadece “yarin dudaðýndan getirilen karanfil” ve “göldeki kamýþtý.” Çünkü o gölde kamýþ olmayý arzuluyordu hep…
     Trabzon bir baþka güzeldi bu akþam. Serinlik yüzümüze yüzümüze bir baþka vuruyordu. Karadeniz öyle bildiðimiz gibi hiç de hýrçýn deðildi. Çýrpýnmýyordu. Uysal bir kuzu gibiydi. Sanki kendi kendine oynuyordu.
     Yemeklerimiz geldi. Anayemekte Akçaabat köfte vardý. Doðrusu tadýna doyulacak gibi deðildi. Yörenin etinden midir, yaylalarýn suyundan mýdýr nedir yediðimiz her þey baþka lezzetteydi. Köfteler bir harikaydý. Yedikçe yiyesi geliyordu insanýn.
     Mesut Akben ile yýllarýn acýsýný çýkartýrcasýna sohbet ettik. Yýllar, çehresini deðiþtirmiþse de huyuna bir þey yapamamýþtý. Ayný alçakgönüllülüðü ile ayný sevecenliði ile ayný sempatikliði ile Mesut Akben yanýmda oturuyordu iþte. O kadar çok konuþtuk ki neredeyse 20 yýlýn acýsýný 20 dakikada çýkardýk. Bu koskoca yýlý, bu süreye sýðdýrdýk…
     Yemekten sonra çaylarýmýzý yudumladýk. Çay diyarý olan Karadeniz’de çay içimi de bir baþka oluyordu doðrusu… Burada çay hayat demekti. Çay olmazsa yaþam da olmazdý sanki…
     Çaylardan sonra hep birlikte sahil yürüyüþüne çýktýk. Uzun bir yürüyüþ ve beraberinde sohbetten sonra uyumak üzere otele döndük.
     Ertesi gün, Uzungöl yolculuðumuz için erkenden kalkacaktýk…
          Uzungöl Gezisi
     Ýkinci gün, kahvaltý için kalktýk. Toplanmak için bahçedeki çardaða geçip oturduk. 28 plakalý bir araç geldi. Oðlum araca bakýp “Baba, biz arabaya daha önce binmiþtik” dedi.
     Gelen sýnýf arkadaþlarýmýzdan Giresunlu Yakup Yayla idi. Gerçekten de 6 yýl önce Yakup Yayla’ya ziyarete gittiðimizde bu arabayla bizi almýþtý yoldan.
     Yakup Yayla da buluþmaya ilk kez katýlýyordu. O nedenle heyecanýmýz daha da artmýþtý. Sevincimiz en üst dereceye çýkmýþtý. Eþi ile birlikte gelen Yakup, hemen gruba katýldý ve bizimle birlikte bu güzel havayý teneffüs etmeye baþladý.
Kahvaltýyý Tarihi “Memiþaða Konaðý”nda yapacaktýk. Burasý Sürmene Ýlçesi’nin 4 km doðusunda ana yolun üzerinde yer alan, iki katlý ve büyük bir bölümü taþtan yapýlmýþ olan bir konaktý. Ahþap iþçiliði ile ün yapmýþ tarihi bir binaydý. Ama ne zaman yapýldýðý tam olarak bilinmeyen bu konaðýn 18. Yüzyýlda yapýldýðý tahmin ediliyor.
Alt tarafý tamamen taþ olan konak, ahþap iþlemeleri ve üst kýsmýnýn ahþap çatýsý ile dikkat çekiyor. Beyaz ve kahverengi renklerin hakim olduðu konak restaurant ve çeþitli toplantýlar için kullanýlýyor.
Trabzon’da iseniz mutlaka mükellef bir kahvaltý yaparsýnýz. Ýþte burada da biz öyle yaptýk. Peynirin envai türden çeþitleri, en güzel yaylalardan getirilmiþ meþhur ballarý, zeytin, reçel gibi ürünleri, sahanda yumurtayý ve tabii ki yöreye has olarak mýsýr unu ve tereyaðdan yapýlan kuymak sabah kahvaltýsýnýn vazgeçilmezi olarak karþýnýza çýkýyor. Yine yumurta ve peynirle yapýlan muhlama türü yiyecek de sabah kahvaltýsýna apayrý bir tat veriyor.
Kuvvetli bir kahvaltýdan sonra Uzungöl’e doðru hareket ettik. Fýkralarý ile ünlü Of Ýlçesi’ne gelince burada üretilen OZÇAY Fabrikasýný gezmeden edemezdik.
Biliyorsunuz fýndýk ile çay Karadeniz Bölgesi’nin vazgeçilmez en büyük iki önemli geçim kaynaðý ürünü. Türkiye’nin fýndýk ve çay ihtiyacýnýn tamamý bu bölgeden saðlanýyor. Bundan da ziyade tüm dünyaya da buradan ihraç ediliyor.
OZÇAY Fabrikasýný gezdiðimizde taze yeþil çaylarýn nasýl temizlenip ayýklandýðýný, makinelerde sallanarak kurutulduðunu, kesilerek toz hale getirildiðini ve siyah hale nasýl geçtiðini, nasýl paketlendiðini ve mutfaklarýmýza nasýl geldiðini gördük.
Çýkýþta ise kurulmuþ olan bir çay ocaðýnda buraya gelen tüm ziyaretçilere çay ikram ediliyor. Biz de çaylarýmýzý içerek yorgunluðumuzu attýk.
Taþdelen Beldesi daha önce Refik arkadaþýmýzýn Belediye Baþkaný olduðu yer idi. Sonra çýkarýlan bir yasa ile bu beldeler ilçe belediyelerine baðlanýnca Belediyelikler kaldýrýldý.
Refik arkadaþýmýz burada da bizlere simit ile çay ikram etti. Kaynatýlmýþ mýsýrlarý da unutmamak gerek. Tam öðle saati olduðundan sýcak biraz artmýþtý. Bu nedenle planda Uzungöl’den önce yaylalara çýkýp serinlemek vardý.
Sýcak, o kadar artmýþtý ki bir an önce serinlemek istiyorduk. Bu nedenle tekrar otobüslere dolarak Uzungöl’e hareket ettik.
     Uzungöl, Trabzon’a 99 km uzaklýktaydý. Rize yolundan hareketle Of Ýlçesi’nden içeri doðru dönülünce Çaykara ilçesi sýnýrlarý içerisinde bulunuyordu. Çaykara Ýlçesi’ne ise uzaklýðý 19 km idi. “Özel Çevre Koruma Alaný” ilan edilen Uzungöl, Haldizen Deresi vadisinde heyelan sonucu dere yataðýnýn kapanmasýyla oluþan bir göldü. Çevresindeki ladin ormanlarý ve sayýsýz endemik bitki örtüsü ile Uzungöl muhteþem bir manzara sergiliyordu.
     Uzungöl’e iner inmez sizi ahþaplardan yapýlmýþ bungalow türü oteller ve gölün eþsiz güzelliði karþýlýyordu. Bu gölle bütünleþen camii de adeta manzaraya bir uhrevi görüntü katýyordu. Hele de akþamüzeri daðlarýn eteklerine kadar inen sis bulutlarý size inanýlmaz bir gösteri sunuyordu.
      Ama þunu da itiraf etmeden yapamayacaðým: 6 veya 7 yýl önce buraya geldiðimde göl kenarý daha bakir ve daha sade idi. Oteller bu kadar çok deðildi. Göl kenarý henüz betonlaþmamýþtý. Kýyýlar toprak ve yeþildi. Kýyýya kadar gelebiliyor ve göle taþ atarak taþlarýn kaymasýný izliyorduk. Bu da bize inanýlmaz bir keyif veriyordu. Maalesef bu gün bu keyfi eskisi kadar alamadýk. Çünkü sakin olan göl kenarý neredeyse þehre dönüþmüþ.
     Göl kenarýnda yürüyüþ yaparken hiç kimse olmaz ve biz hanýmla birlikte romantik bir þekilde yürüyüþümüze devam ederdik. Ay ýþýðýnýn göle vuran yansýmasýný izlerdik.
     Þimdi ise insandan adým atamýyorsunuz. Her yere oteller, restorantlar ve eðlence yerleri yapýlmýþ. Müzik sesleri her yerden duyuluyor. Kebap kokularý ve mangal dumanlarý sarmýþ etrafý. Yeþillikler yerini betona býrakmýþ.
     Uzungöl’de durmadýk. Kendimizi daðlara vurduk. Burada meþhur olan Demirkapý Yaylasý’na çýktýk.
     Yeþilin her türlü tonu size selam duruyordu. Daðlardan akan kar sularý, çaðlarcasýna aþaðýlara koþuyor, birleþerek dereleri, ýrmaklarý oluþturuyordu.
     Ýþte bu derelerden birinde durup indik. Hava gerçekten çok serindi. Akan su buz gibiydi. Az önceki sýcaklýk yerini tatlý bir serinliðe býrakmýþtý. Sanki büyük ve geniþ bir buzdolabýnýn içindeydik.
     Birçoðumuz ayakkabýlarýný çýkarýp akan suya ayaklarýný soktuk. Ama su o kadar soðuktu ki fazla kimse dayanamadý. Her aðacýn gölgesinde oturan sohbet eden arkadaþlarýmýz vardý. Bir iki saat kadar burada kaldýk.
     Artýk öðle sýcaðýnýn belini kýrýnca aþaðýya inmeye karar verdik.
     Ýþte ne olduysa bundan sonra oldu. Yol ortasýna gelince Refik arkadaþýmýz “Dileyen olursa Göle kadar yürüyerek gidebilir. Az bir mesafe kaldý. Manzaranýn tadýný çýkarýrsýnýz…” deyince resim çekme meraklý arkadaþlarýmýz hemen araçtan iniverdiler. Oysa daha göle 7 kilometrenin olduðunu hiç kimse bilmiyordu.
     Ýþte bu 7 km yorgunluðumuzu bir o kadar daha artýrdý. Ayaklarýmýz þiþmiþti. Yürüyemeyecek duruma gelmiþtik. Aþaðýya indiðimizde herkesin yorgunluðu yüzlerinden okunuyordu. Ama biraz sonra göl kenarýnda muhteþem bir manzara karþýsýnda yemeðe oturunca az önceki yorgunluðu kimse hatýrlamayacaktý. Yorgunluk yerini neþe ve muhabbete býrakacaktý.
     Aygün Otel’de yedik akþam yemeðimizi. Mahalli usta bir sanatçýnýn çaldýðý kemençe eþliðinde bazý arkadaþlarýmýz horon tepti. Otelde bulunan yabancý ziyaretçiler bunu resimlemek veya videoya çekmek için adeta yarýþa girdiler.
     Tabii bu arada, yemek paralarýný, otobüs paralarýný, içilen içeceklerin paralarýný toplama görevi bana verilmiþti. Bu nedenle her “Arkadaþlar” demek için aðzýmý açtýðýmda herkes gülüyor, “Hakan yine para isteyecek” diyordu. Öyle ki artýk beni para olarak görmeye baþlamýþlardý.
     Bu görevi de baþarýyla tamamlamýþtým. Hava soðumuþ, gece ilerlemiþ ve uyku saati çoktan gelmiþti. Otobüslere binip Araklý Öðretmenevi’nin yolunu tuttuk.
     Yolda herkese bir aðýrlýk çökmüþtü. Benden ýsrarla “Ben goyunu güderim, arkadaþým gýz olsa” türküsünü söylememi istediler. Ah sesim güzel olsa da söyleyeceðim ama nerde bende o ses…
     Türkücü arkadaþlara yolu açmak adýna sadece teraneyi mýrýldanýyorum ve mikrofonu sesi güzel olan arkadaþým Haþim’e veriyorum. Haþim o yanýk sesiyle Erzurum Türküsü olan “Sarý Gelin” i söylüyor. Hepimizi alýp baþka diyarlara götürüyor. Otobüse bir sessizlik çöküyor.
     Türkünün bitiminde mikrofonu eþim Yeter Haným’a veriyorum. O da Aþýk Veysel’in “Uzun Ýnce Bir Yolda’yým” adlý ünlü türküsünü söylüyor. Adeta hareket halinde olduðumuz yol ile bütünleþiyor bu türkü. Etrafa þöyle bir bakýyorum birçoðunun gözü çoktaaaan gitmiþ uykuya dalmýþ bile….
     Yarýn son günümüz ve planda Trabzon Þehir Gezisi ve Sümela Manastýrý var…





          Trabzon Þehir Turu ve Sümela Manastýrý

     Üçüncü ve son gündeyiz. Bu gün programda Trabzon, Akçaabat þehir turu ve Sümela Manastýrý var. Ancak biz ve bizim gibi bazý arkadaþlar akþamüzeri Trabzon’dan ayrýlacaðýz. Otobüsleri kaçýrmamak nedeniyle Refik arkadaþýmýz programda küçük bir deðiþiklik yaparak Sümela Manastýrý’ný öne çekiyor.
     Kahvaltý için Akçaabat’ta bulunan þehir merkezine 6 km uzaklýkta yer alan Sera Gölü Tesisleri’ne gidiyoruz…
     Burasý muhteþem güzellikte bir yer. Daðlarýn arasýnda oluþan büyük ve gösteriþli bir gölün kýyýsýna yapýlmýþ bir tesis. Burada yöreye has bütün yemekleri bulmanýz mümkün. Köfte, et, tavuk, balýk ve yöresel yemekler…
Trabzon’a 10 km uzaklýktaki bu tesislerde sandal sefasý yapýp güzel bir ortamda gölün huzur veren manzarasý eþliðinde unutulmaz bir zaman geçirebilirsiniz. Özellikle kahvaltý unutulmazdý diyebilirim. O kadar çok çeþit vardý ki neleri alýp almayacaðýmýzý þaþýrmýþtýk…
     Kahvaltýdan sonra Sümela Manastýrý’na gidebilmek için Maçka’nýn yolunu tuttuk. Tabii bu arada herkesin dudaklarýndan “Maçka Yollarý taþli, geliyo kalem kaþli…” türküsü dökülüyordu. Ne de olsa bu türkü bura ile özdeþleþmiþti.
     Maçka þehrinin içinden de geçtikten sonra araçlarýmýz Sümela Manastýrý’na doðru týrmanmaya baþladý.
     Hava düne göre kapalý, serindi. Ufak ufak yaðmur da atýþtýrýyordu. Bu durum normaldi. Çünkü Karadeniz Bölgesi yaz mevsiminde de her an yaðýþ alabilen bir bölgeydi.
     Erzurum’dan gelen arkadaþlar ve Hocalarýmýz kahvaltýdan sonra vedalaþarak buradan ayrýldýlar. Biz de yola devam ettik.
     Yolda ilerlerken yine bize yemyeþil aðaçlar, yol kenarýndan aþaðýlara doðru akan sular eþlik ediyordu. Biraz sonra Sümela Manastýrý’na gelmiþtik. Çok kalabalýk olduðu için görevliler araçlarýmýzý durdurmuþ ve bundan sonra yürüyerek Manastýra çýkmamýzý istemiþti. Dolmuþlarý olduðunu, dileyenin dolmuþla gidebileceðini söylemiþti. Yürümekten çok yorulan arkadaþlarýmýz dolmuþu tercih etmiþti tabii...
     Sümela Manastýrý Maçka Ýlçesi Altýndere Köyü sýnýrlarý içerisinde yer alan Meryem Ana Deresinin batý yamaçlarýnda Mela Tepesi üzerinde konumlanmýþ bir Rum Manastýrý ve kilise kompleksidir. Denizden yüksekliði 1250 metredir.
     Kuruluþu 4. Yüzyýla karþýlýk gelmektedir. Daha sonra Komnenoslar Dönemi’nde onarýmý yapýlmýþ ve geniþletilmiþtir. Bugünkü halini ise 3. Alexios zamanýnda almýþtýr.
     Manastýr, kilisenin bulunduðu bir maðara, kutsal bir çeþme, öðrenci odalarý, servis bölümleri ve bir konuk odasýndan oluþuyor. 19. Yüzyýlda ek bölümler inþa edilmiþ. Daðlarýn arasýna oyulmuþ bir manastýr olarak muhteþem bir manzarasý var…
     Burasý en çok ziyaret edilen bölge olarak biliniyor. Gerçekten de büyük bir kalabalýk var. Adeta insanlar da su gibi akýyor tepeye doðru…
     Oysa ilk geldiðimde bu kalabalýk hiç yoktu. Ýki turist ailesi ile birlikte gezmiþtik burasýný. Þimdi ise insan seliyle karþýlaþtýk.
     Ben, Refik, Mesut Akben, Filiz Kýrbaþoðlu ve Fatma Kýrbaþ Baþ bir cafede oturup çay içmeyi tercih ettik. Çünkü yürümeyi gerçekten göze alamamýþtýk. O kadar çok yorgunduk ki yürümekten, burada oturmayý tercih ettik.
     Çay eþliðinde sohbetin tadýna doyum olmuyor doðrusu. Oturup çaylarýmýzý yudumlayarak okul günlerimizi konuþtuk. Eskileri þöyle bir yeniden yaþadýk. Bol bol güldük…
     Zamanýn nasýl geçtiðini anlayamadýk. Aradan 2 saat geçmiþti. Manastýra giden grup yavaþ yavaþ gelmeye baþladý. Biraz sonra da tamamlanýnca Trabzon’a doðru hareket edecektik.
     Sýrada þehir turu ve müzeler vardý. Ama vakit artýk bizim için ilerlemiþti. Ankara’ya hareket saatimiz neredeyse geliyordu. Bu nedenle geziye burada son vermek zorunda kalacaktýk.
     Þehre geldiðimizde Trabzon Otobüs Terminali’nde indik. Arkadaþlar bizi uðurladý. Sarýldýk. Duygusal anlar yaþadýk.
     Seneye Ege sahillerinde buluþma kararý alýnmýþtý. Daha þimdiden onun heyecanýný yaþamaya baþlamýþtýk.
     Arkadaþlar otobüse bindi. Hareket etmeye baþladýlar. Eller camlardan sallanýyordu. Biz de öylece kalakaldýk orada. Heyecanla biraz da üzüntüyle karýþýk el sallýyorduk…
     Onlar kaybolunca valizlerimizi alýp otobüse doðru yürümeye baþladýk…
     Dopdulu ve her günü bir diðerinden güzel olan 3 gün yaþamýþtýk. Unutulmayacak 3 gün…
     Bu mutlu ve güzel anlarý bize yaþattýklarý için Refik Albayrak arkadaþýmýza ve deðerli ailesine teþekkürlerimizi bir borç biliyoruz…
     Hoþça kal Trabzon…
     Hoþça kal hamsi… Hoþçakal kuymak… Hoþça kal Muhlama… Hoþça kal fýndýk…
Hoþçakal Karadeniz…
     Unutma ki bütün kalbimizle, sevgimizle daima sendeyiz…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anadolu kültürü kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kayacý Vadisi (Doktorun Yeri)
Erzincan Yöresi Alevileri
Ata - Dede Yurdunda
Aþýk Veysel ve Nesimi’yi Anma Toplantýsý
Osmanlýca Türkçesi Üzerine
Marka Þehir Kadirli
Mart Dokuzu ve Nevruz

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
"Gün Olur Asra Bedel" Üzerine Bir Ýnceleme
Yozcularýn Kökeni ve Çangaza Köyü
Bir Þiir Emekçisi: Ýhsan Tevfik Kýrca
yaþar Kemal’in Ölüm Yýldönümü Münasebetiyle
Çeþitli Yönleriyle Prof. Dr. Erhan Arýklý
Öykü Tiyatro ve Sanat Üzerine
"48 Saat" Üzerine
Çakýrcalý Efe Üzerine
Benim Gözümden "Tutunamayanlar"
Âþýk Osman Akçay Ýle Tanýþtýk

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.