..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En güzel özgürlük düþü, hapishanede görülür. -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Karakterler Üzerine > Oðuz Tepe




25 Þubat 2015
Þans ve Dans (Onuncu Bölüm)  
Oðuz Tepe
Yazdýðým ilk romandýr.


:AEDD:
Onuncu Bölüm



I



Ocak 2006

Selim Bey, salondaki divanýn arkasýndaki duvarda asýlý duran, takvimin yapraðýný kopararak sehpanýn üzerine býraktýðýnda, yeni yýldan dört günü de geride býrakmýþ olduðunu anladý. Yeni yýla girdikleri gece, oðullarý Aziz, Tuncay, gelini Yasemin ve torunu Cem ile birlikte çok eðlenmiþ olduðunu anýmsadý. O gece oðlu Tuncay ile de hasret giderdiðine çok sevinmiþti. Ýstanbul’a geldiði günden bu yana, sabahlarý Aziz ve Yasemin iþe, torunu Cem’de yuvaya gitmeden önce onlarla birlikte kalkýyor ve kahvaltýsýný yapýyordu. Kahvaltýdan sonra, evde tek baþýna kalýyordu.

Sabahlarý kapýcý Rüstem Efendinin, sabah servisinde getirdiði ve kapýnýn önüne býraktýðý günlük gazeteyi aldýðýnda, hemen gazetenin ön sayfasýndaki baþlýklara üstün körü göz atýyor ve ardýndan kapýyý kapatarak, gazetede okunmadýk yer kalmayýncaya kadar da okuyordu. Gece uykusunu tam olarak aldýðý günlerde, gazetesini okuyup bitirinceye, kadar soluksuz okuyabiliyor ve uyuklamýyordu. Ancak gece uykusunu tam olarak almadýðý günlerde ise bir süre sonra, elinde gazeteyle birlikte uyukluyordu.

Gazete okumasýný bitirdikten sonra, buzdolabýný açarak, gelini Yasemin’in bir gün önce iþten geldiðinde yapmýþ olduðu, hazýr yemeðin içinde bulunduðu tencereyi çýkarýp, ýsýttýktan sonra yemeðe baþlýyordu. Öðlen yemeðini yedikten sonra da dýþarýya çýkýyor ama çok dolaþmadan eve geri dönüyordu.

Apartmanlarýn birbirine yaslanarak yükseldiði sokaklarda dolaþýrken, binalarýn sanki kendi üzerine geliyormuþ hissine kapýlýyor ve bu duruma da caný çok sýkýlýyordu. Ýstanbul’un gün geçtikçe artan nüfusu ile birlikte çoðalan araç sayýsý yüzünden, zorunlu kalýnmadýðý sürece, yaþanýlacak bir þehir olmadýðýný daha iyi anlýyordu. Dýþarýya çýkmadýðý ve evde durduðu zaman da, evin duvarlarýnýn kendi üzerine geldiði hissine kapýlýyordu.

Bu durum karþýsýnda, biraz daha sabýrlý olmasý gerektiðine, dün gece uykuya dalmadan önce yatakta karar vermiþti. Ýçinde bulunduklarý ayýn ikinci pazar gününün gelmesine, on gün kadar kalmýþtý. 1999 yýlýndan beri, yeni yýla girdikten sonraki ikinci pazar günleri, onlarýn günleriydi. Yine 2006 yýlýnýn ilk Pazar günü, yýlbaþý gecesinin ertesi gününe rastladýðý için, o pazar gününü es geçmiþlerdi. Kendisine ayrýlmýþ olan odasýna giderek, yataðýnýn yanýndaki, bavulunu yerden kaldýrarak, yattýðý divanýn üzerine býraktý. Bavulunun kapaðýný açarak, en üstte duran ve terzi Halil’in, özenle diktiði siyah renkli takým elbisesini çýkartarak, odadaki elbise dolabýndaki, boþ askýlardan bir tanesine dikkatlice yerleþtirdi. Daha sonra açýk olan bavulunu kapatýp, aldýðý yere koydu.

Odasýndan salona geçerken, eve yakýn olan parkýn karþýsýndaki caminin minaresindeki hoparlörlerden yayýlan ezan sesini duyduðunda, öðle olduðunu anladý. Bir an için duraklayarak ve her iki avucunu da açarak, “Yarabbi, beni kötülüklerden koru. Beni elden ayaktan düþürüp, ele güne muhtaç etme. Sana sýðýnýyorum.” Diye dua ettikten sonra, ellerini yüzüne sürdü. Pencerenin tül perdesini aralayarak, gökyüzüne baktýðýnda, güneþin bulutlarýn arasýnda yüzünü bir gösterip, bir sakladýðýný fark etti. Evin giriþ kapýsýnýn olduðu yere doðru yöneldi. Gelini Yasemin’in kendisine býraktýðý ve masanýn üzerinde duran anahtarý alarak, önce ayakkabýlarýný sonra da paltosunu giyerek, dýþarýya çýktý. Parkýn bulunduðu yöne doðru yürümeye baþladý.

Çocuklarýn sallandýðý iki salýncak ile kaydýklarý bir kaydýrak bulunan parkýn içinde dolaþýrken, yerlerde bulunan poþet ve çekirdek kabuklarýný görünce, çevre temizliði konusun da ne kadar çok duyarsýz insanlar olduðuna, içten içe kýzarak, salýncaklarýn arka tarafýnda bulunan boþ banka oturdu. Semtin gürültüsüne katký da bulunan parkýn, yanýndaki caddede, yavaþ, yavaþ giden, mavi renkli arabanýn içinden gelen, yüksek debili müzik sesini duyduðunda ise, çevre kirliliði dýþýnda, gürültü kirliliðinin de ileri boyutlarda olduðunu anladý. Toplumun yaþam alanlarýný, kendi özel yaþam alanlarý olduðunu, sanan bu düþünceye sahip insanlarýn, azalmasý umudunu, içinde her ne olursa olsun, yaþatmasý gerektiðine olan inancýný kaybetmemiþ olmasýný da, geliþtirdiði çevre bilincinin, kiþilik zaferi olduðunu, daha iyi olarak anladý.

Bankta oturmaktan sýkýldýðýný hisseden Selim Bey, oturduðu yerden kalkarak, parkýn dýþýna doðru yürümeye baþladý. Bir yandan yürürken bir yandan da ‘Semt pazarýna gitsem mi?’ Diye düþünmeye baþladý. Semt pazarý parkýn iki sokak aþaðýsýnda kuruluyordu. Aziz ile birlikte çoðu zaman semt pazarýna gittiði olmuþtu. Daha sonra bu düþüncesinden de vazgeçerek, parkýn etrafýnda bir tur attýktan sonra eve dönmeye karar verdi. Eve girmeden önce, sokaðýn köþesindeki bakkalýn kapýsýndan içeri girdi.

--- Selam, Orhan.

--- Hoþ geldin Selim amca. Diyen Bakkal Orhan, oturduðu yerden kalkarak ve Selim Bey’in yüzüne gülümseyerek:

--- Bugün nasýlsýn. Diyerek sözlerini tamamladý.

--- Sað ol Orhan. Allah’a þükür iyiyim. Sen nasýlsýn?

--- Ben de iyiyim, Selim amca.

--- Allah iyilik versin.

--- Sað ol. Buyur ne istedin. Yardýmcý olayým.

--- Þuradan iki ekmek ver bakalým. Ayrýca torunumun þekerinden de vermeyi unutma.

--- Tamam, Selim amca. Dedikten sonra bakkal Orhan, ekmekleri ve Selim Bey’in, torunumun þekeri dediði, lolipopu bir poþetin içine koyarak Selim Bey’e uzattý.

--- Buyur Selim amca. Baþka bir isteðin var mý?

--- Yok, Orhan. Ne kadar tuttu.

--- Üç lira, Selim amca. Derken, karþýsýnda duran Selim Bey, kendisine uzatýlan poþeti aldýktan sonra, pantolonunun arka cebinden çýkardýðý cüzdanýndan, beþ lira alarak, Orhan’a uzattý.

Kasasýný açan Orhan, paranýn iki lirasýný geri verirken:

--- Buyur, Selim amca. Paranýn üstü. Bu arada, Aziz nasýl, iyi mi? Diye de sormayý unutmadý.

Bakkal Orhan’ýn, uzatmýþ olduðu parayý, pantolonun cebine koyan Selim Bey, elindeki poþeti tutarak:

--- Ýyi, Orhan. Haydi, hayýrlý iþler, görüþürüz.

--- Görüþürüz. Ýyi günler, Selim amca. Diyerek bakkalýn kapýsýný açýp dýþarý çýkmaya çalýþan Selim Bey’e seslendi. Bakkaldan çýkan Selim Bey, bakkalýn bulunduðu bina ile ayný paralelde olan ve dört bina ötedeki oðlunun evinin olduðu apartmanýn önüne doðru ilerlemeye baþladý. Apartmanýn önüne geldiðinde, içeri girerek, beþ katlý apartmanýn, üçüncü katýnda ki daireye ulaþmak için, merdiven basamaklarýnýn, kendisini zorlamamasý için, yavaþ, yavaþ çýkmaya özen gösterdi. Üçüncü kata geldiðinde, yine de nefes nefese kalmýþ olsa da, bir an soluklandýktan sonra, kapýnýn anahtar deliðine paltosunun cebinden çýkardýðý anahtarý yerleþtirip, kapýyý açarak içeriye girer girmez, elindeki poþeti, yanda duran küçük dolabýn üstüne býraktý.

Önce ayakkabýlarýný ve ardýndan da paltosunu çýkardý ve yerlerine yerleþtirdikten sonra, küçük dolabýn üstünde ki poþeti alarak, mutfaða geçti. Mutfaða girdiðinde mutfaðýn köþesinde duran masanýn üzerine poþeti býrakýp, buzdolabýnýn kapaðýný açarak içinde süt bulunan þiþeyi alýp, buzdolabýnýn kapaðýný kapattý. Elinde ki süt þiþesini masanýn üzerinde duran bardaðýn içine boþaltýp, süt dolu olan bardakla birlikte tekrar eline almýþ olduðu süt þiþesini salona doðru yürürken ve buzdolabýnýn önünden geçerken, buzdolabýný yeniden açýp, süt þiþesini yerleþtirdikten sonra kapatýverdi.

Salona girip televizyonun karþýsýndaki divana oturmaya hazýrlanýrken, çalan ev telefonunu açmak için aynalý mobilyanýn üzerindeki telefona doðru yönelerek, telefonun ahizesini kaldýrdý.

--- Alo

--- Baba, merhaba.

--- Merhaba kýzým.

--- Nasýlsýn, ne yapýyorsun?

--- Ýyiyim kýzým. Dýþarýya çýkýp biraz dolaþtým. Eve dönerken de bakkala uðradým.

--- Anladým baba.

--- Hayýrdýr kýzým, sen bu saatte aramazdýn, bir þey mi oldu?

--- Bir þey yok, baba. Merak etme. Cem’in gittiði okuldan aradýlar. Bugün Cem’i erkenden getireceklermiþ, sana haber vermek için aradým.

--- Anladým kýzým. Neden erkenden getiriyorlar. Yoksa Cem hastalandý mý?

--- Baba, merak etme, Cem hasta deðil.

--- Oh! Ýçim rahatladý. Tamam kýzým. Ben evdeyim. Ne zaman istiyorlarsa, o zaman getirsinler.

--- Teþekkür ederim baba. Akþama görüþürüz.

--- Görüþürüz kýzým. Dedikten sonra elindeki ahizeyi yerine koydu. Bir an için, Cem’e bir þey olduðunu zannederek, heyecanlanmýþtý. Ama Gelini Yasemin’in söylediklerinden sonra kendisini daha iyi hissetmeye baþladý. Televizyonun üzerindeki uzaktan kumanda aletini almak için, televizyonun yanýna giderek, uzaktan kumanda aletini aldý ve televizyonun karþýsýndaki divanýn üstüne oturdu. Elinde tuttuðu bardaktan bir yudum süt içmesinin ardýndan, diðer elindeki uzaktan kumanda ile açma tuþuna basarak, televizyonu açtý. Açtýðý televizyon kanalýnda, reklamlarý görünce, günlük haberleri izleyebileceði bir kanalý arayarak buldu. Sonra da bardaðýndaki sütten, bir, iki yudum daha içerek, boþalan bardaðý da divanýn yanýndaki sehpanýn üzerine býraktý.

Televizyonda, haberleri sunan bayan spikerin, aðzýndan çýkan her sözcüðü dikkatle dinleyerek, haberleri izlemeye baþladý. Haberlerin iç açýcý olmadýðýný düþünerek, elindeki uzaktan kumanda ile yayýndaki diðer kanallarý dolaþmaya baþladý. Televizyon kanallarýnýn arasýnda hýzlý bir þekilde gezinirken, o an yayýnda olan birçok kanalýn, ayný anda ve oldukça uzun süreli olan, reklamlarý gördüðü zaman, reklam yayýnlarý ile ilgili olarak, olumsuz düþüncelere sahip olmasýnda ne kadar çok haklý olduðunu bir kere daha anladý.

Televizyon izlemekten vazgeçince, televizyonu kapatarak uzaktan kumandayý divanýn üzerine býraktý. Yerinden kalkarak, sehpanýn üstündeki boþ bardaðý da alarak mutfaða gitti. Bardaðý mutfak tezgâhýnýn üzerine býrakmasýnýn ardýndan da, torununu getirecek olan servis aracýnýn, gelip gelmediðini anlamak amacýyla, mutfak penceresine doðru yaklaþarak, perdeyi araladý. Servisin gelmemiþ olduðunu görünce, biraz rahatladý ama nedense içine bir huzursuzluk girdi. Anlam veremediði huzursuzluðunun eþliðinde, servisi, pencerede beklerken, karþý apartmandaki pencereden birinde, sokakta ki oðluna yüksek bir sesle seslenen þiþman kadýnýn, bir yandan da, bakýþlarýný kendisine çevirdiðini görünce, aralamýþ olduðu perdeyi yavaþça kapattý. Sokaktaki evlerin bir birine bu kadar yakýn olmalarýnýn, hoþ olmadýðý kanýsýna vararak, yeniden salona dönerek, salonda amaçsýz bir þekilde dolaþmaya baþladýðýnda, kendisini hapishanenin hücresinde sýkýþýp kalan bir mahkûm gibi hissetti. O anda, buluþacaklarý günün bir an önce gelmesini ve ardýndan da Ýstanbul’dan ayrýlacaðý aný, büyük bir özlemle, yeniden içinde hissetmeye baþladý.



II



Masasýnýn üzerindeki daðýnýklýðý düzelttikten sonra, internete girerek, baktýðý ve hiçbir ikramiyenin isabet etmediðini gördüðü, Milli piyango biletlerini de ortalarýndan yýrtarak, masasýnýn altýnda duran çöp kutusuna attý. Koltuðunun üzerinde duran çantasýný eline alarak omzuna astýktan sonra, Aslý’nýn odasýna doðru ilerlemeye baþladý. Aslý’nýn odasýnýn önüne geldiðinde, açýk olan oda kapýsýný bir kere çaldýktan sonra, masasýnda yoðun bir þekilde çalýþmaya devam eden Aslý’ya bakarak:

--- Güzelim, ben çýkýyorum. Diyen Sibel’in sesini duyduktan sonra, çalýþtýðý masadan baþýný kaldýran Aslý, daðýnýk olan saçlarýný iki eliyle arkaya doðru atýp topladýktan sonra, geriye doðru hareket ederek oturduðu koltuða iyice yaslandý.

--- Tamam caným. Sana iyi akþamlar, kendine iyi bak.

--- Sen de kendine iyi bak Aslý’cýðým. Ýþlerin çok ama sen de kendini bu kadar hýrpalama, biliyorsun ki iþ, güç bitmez. Aslý hafiften gülümseyerek:

--- Tamam, tamam bende biliyorum. Diyen Aslý, oturduðu koltuðundan kalkarak, yanýna gelmiþ olan Sibel’e, sarýlýp onu yanaklarýndan öptükten sonra:

--- Bu arada unutmadan söyleyeyim. Almýþ olduðun Milli piyango biletlerine baktýn mý? Dedi.

--- Bakmaz olur muyum hiç, baktým ama amorti bile yok. Dedikten sonra, o da, Aslý’nýn yanaklarýndan öperek:

--- Ben çýkýyorum, yarýn sabah görüþürüz. Demesinin ardýndan iþyerinden çýkmak üzere kapýya doðru yönelmeye baþladýðýnda, arkasýndan kendisini, bakýþlarýyla takip eden Aslý’ya, geri dönüp bakarak:

--- Çýkarken, Zeki Bey’in odasýný son bir kere daha kontrol etmeyi unutmazsýn deðil mi? Diye hatýrlattý.

--- Tamam caným. Sen merak etme, kontrol ederim.

--- Ýyi akþamlar. Dedikten sonra da, iþ yerinin kapýsýný açarak merdivenden aþaðýya doðru hýzlýca inerek, binadan dýþarýya çýktý. Dýþarý çýkar çýkmaz kýsa süreliðine olduðu yerde durmasýnýn ardýndan, canýnýn eve gitmek istemediðini anlayarak, Taksim meydanýna doðru yürümeye baþladý.

Taksim meydanýna geldiðinde, sað tarafýnda yan yana dizili olan otobüs duraklarýndan bir tanesinde, otobüs bekleyenlerin oluþturduðu, kalabalýk ve kývrýlarak uzayan sýrayý fark ettiðinde, sýrayý oluþturan insanlarýn, Kolo[1]dansýný edercesine hareketlerde bulunduklarýný gördü. Taksim meydanýný geride býrakýp, Ýstiklal Caddesinin giriþine geldiðinde, çantasýndaki cep telefonunun sesini duyunca, çantasýndan çýkararak, ekranýna baktýktan sonra, cep telefonunu açarak:

--- Efendim, Tuna” demesinin ardýndan yaya kaldýrýmýnýn kenarýna doðru çekildi:

--- Abla neredesin?

--- Taksimdeyim. Hemen eve gitmek istemedim.

--- Anladým ablacýðým. Zamanla ilgili sorunun yoksa taksiye binerek, Ortaköy’e gelir misin?

--- Hayýrdýr caným. Gelirim gelmesine de, sesinden çok neþeli olduðunu anlýyorum. Bilmem gereken bir þeyler olduðunu sanýyorum.

--- Evet, doðru söyledin ablacýðým. Sen hemen gel. Geldiðin zaman açýklama yaparým. Gerçi sen de gördüðün zaman, bugün neden neþeli olduðumu anlayacaksýn. Haydi, bekliyoruz.

--- Bekliyoruz! Hým peki anlamaya çalýþýyorum, tamam hemen geliyorum, görüþürüz diyerek cep telefonunu kapatarak, çantasýna koydu. Ýstiklal caddesinin giriþinden, geriye dönerek taksiye binmek için meydana doðru hýzlý adýmlarla yürümeye baþladý. Meydandaki Atatürk heykelini geçerken, kýrmýzý ýþýkta durmuþ olan ve içinde müþterisi de bulunmayan taksinin arka kapýsýný açarak bindi.

--- Merhaba, Ortaköy’e gideceðiz.

--- Merhaba hanýmefendi. Dedikten sonra, gözleriyle yanmakta olan ýþýðýn, yeþil renge dönmesini takip etmeye devam eden taksi þoförü, yeþil ýþýðýn yanmasýyla birlikte taksiyi hareket ettirerek Ortaköy yönüne doðru ilerlemeye baþladý.

Ýstanbul’da ki akþam trafiðinde kendisine ilerlemek için yol aramaya çalýþan taksi þoförünün, yaptýðý iþten pek hoþnut olmadýðýný, þoförün yüzündeki asýk ifadeyi görüp anlayan Sibel, Ýstanbul’da taksi þoförlüðünün zor bir meslek dalý olduðunu ve herkesin de kolay, kolay taksi þoförlüðü yapamayacaðýný da yaþayarak, anlýyordu. Dolmabahçe Sarayýnýn arkasýndaki aðaçlý caddeyi geride býrakýp, Beþiktaþ’ý da geçtikten sonra, tarihi çýnar aðaçlarýnýn gölgesinde, Ortaköy’e doðru yaklaþýrken, yavaþ ilerleyen trafiðin, bir an önce açýlmasýný, taksi þoförü kadar, kendisi de çok istiyordu. Bir an önce Ortaköy’e vararak, Tuna’nýn yanýnda kimin olduðunu, görmek istiyordu. Cep telefonunu kapattýðý andan itibaren, bunu çok merak ediyordu. Tuna’yý bu kadar heyecanlandýran ve kendisinin de bilmediði bu kiþi, kim olabilirdi ki?

Tuna’nýn, bu zamana kadar, bu konuda kendisine hiç bir bilgi vermemesi de aklýný kurcalýyordu. Tek baþýna yaþamaya baþladýðý andan itibaren, ailesinden ayrý kaldýðý günler çoðalmaya baþlamýþtý. Bu bir gerçekti ama ailesini de unutmuyor ve ilgileniyordu. Artýk bu hayatý da kabullenmiþti. Annesiyle neredeyse her gün telefonla görüþüyor, bu görüþmelerinde, Tuna’da sürekli olarak yer alýyordu. Ýçindeki merakýn, son bulabilmesi için de, Ortaköy’e varmasýna çok mesafe kalmamýþtý. Yolun saðýndaki otobüs duraðýndaki levhayý fark ettiðinde, Ortaköy’e geldiðini anlayarak, düþüncelerinden kurtulup taksicinin ücretini ödedikten sonra, taksiden indi.

Taksiden indikten sonra, otobüs duraðýný geride býrakýp, Ortaköy iskelesine giden sokaða saptý. Hafta ortasý olduðu halde sokak kalabalýktý. Sokaðýn saðýnda ve solunda kurulu olan tezgâhlardan alýþveriþ yapan insanlar ile tezgâhlarý baþýnda, ürünlerini satmaya çalýþan satýcýlar arasýnda, yaþanýlan sýký pazarlýklarda kulaðýna kadar geliyordu. Cep telefonunu çýkartarak, Tuna’yý aradý.

--- Ablacýðým neredesin?

--- Ýskeleye doðru ilerliyorum, siz neredesiniz?

--- Biz de, iskelenin orada, denizin kenarýndaki bankta oturuyoruz.

--- Tamam geliyorum. Dedikten sonra cep telefonunu kapatarak, çantasýna koydu. Az ileride görünen Ortaköy vapur iskelesine doðru ilerlemeye devam etti. Beþiktaþ’a taþýndýktan sonra, Cumartesi günleri, özellikle Ortaköy’e gelmekten çok hoþlanýyordu. Cumartesi günleri Ortaköy’e geldiðinde, iskelenin bitiþiðindeki Ortaköy camisinin de bulunduðu meydanda ki bir cafe de oturarak sütlü neskafe içmekten ve bazen de kumpir yemekten ayrý bir haz alýrdý. Ara sokaklarda kurulu olan tezgâhlarý gezdikten sonra da Beþiktaþ’a kadar yürümeyi de çok severdi. Ýskelenin olduðu yere vardýðýnda, sokaðýn bitiminde sol tarafýndaki restoranlar kendisine tanýdýk geliyordu ama þu anda oralara uðramadan, caminin yanýndaki meydana ulaþmalýyým diye düþünürken, kendisini meydanýn giriþinde buldu. Bir an soluklanmak için durduðunda, kendisini karþýlayan Tuna’yý gördü. Tuna’ya doðru yaklaþýrken yanýnda duran, kot pantolonunun üstüne krem renginde mont giymiþ olan ve baþýndaki berenin kenarýndan uzun siyah saçlarý sarkan, genç kýz hemen dikkatini çekmiþti.

--- Ablacýðým hoþ geldin.

--- Hoþ buldum, caným.

--- Abla tanýþtýrayým, bu bayan arkadaþým Pelin. Dedikten sonra Pelin, Sibel’e elini uzatarak:

--- Merhaba, hoþ geldiniz Sibel abla. Diyerek, yarý utangaç bir ifadeyle gülümsedi. Pelin’in, uzatmýþ olduðu eli sýkan Sibel, Pelin’in gülümseyen yüzünden, hoþlandýðýný belli ederek:

--- Hoþ buldum, caným. Sizleri biraz beklettim ama ancak gelebildim. Bildiðiniz gibi, hafta ortasý olmasý ve yoðun olan trafiðin de etkisiyle biraz geç kaldým. Diyerek Sibel de gülümseyerek, kardeþi Tuna’ya dönüp yüzüne baktýðýnda, onun da, yüzündeki tebessümü görünce, birden bire, kendisini mutlu hissederken Tuna, Peline dönerek:

--- E! Nasýl yapalým, sana daha önce, ablamýn kumpir yemekten hoþlandýðýný anlatmýþtým. Derken, aniden ablasýnýn omzuna dokunarak:

--- Abla, kumpir yiyelim mi? dedikten sonra, bu sefer yanýnda duran Pelin’in omzuna da elini koydu ve her ikisi de Sibel’e, bir an için pür dikkat bakmaya baþladýklarýnda, Sibel:

--- Tuna, bu çok güzel bir teklif oldu. Karným da acýkmýþtý zaten. O zaman caminin arkasýnda ki yere gidelim. Pelin sen kumpir sever misin?

--- Seviyorum, Sibel abla. Tuna ile daha önce geldiðimiz zamanlarda, kumpir yemeden, buradan ayrýlmýyoruz demesinin ardýndan Tuna’nýn elinden tuttu.

--- Tamam, o zaman hanýmlar, þu anki rotamýz kumpirci! Diyen Tuna’nýn ve yanýnda ki Pelin’in neþeli hallerinden haz duyan Sibel’de, Tuna’nýn diðer tarafýna geçerek, kumpir yiyecekleri yere doðru yürümeye baþladýlar.



III



Yatak odasýndaki sönük ýþýðýn altýnda, giysi dolabýnýn kapaðýndaki aynanýn karþýsýnda, üzerine giydiði göðüs dekoltesi çok fazla açýk olmayan, etek boyu, diz kapaklarýnýn hizasýna gelen ve uçlarýnda kýrmýzý tül dantelleri olan, çok sevdiði kýrmýzý elbisesinin, kendisine çok yakýþtýðýný gördüðünde, içten içe seviniyordu. Bir hafta sonra buluþacaklarý gün, giyeceði elbise konusunda kararsýzlýklar yaþamýþ olmasýna raðmen, sonunda üzerinde bulunan elbiseyi giymeye karar vermiþti. Boy aynasýnýn karþýsýnda arkasýný döndükten sonra, baþýný yeniden boy aynasýna çevirip elbisenin, üzerinde nasýl durduðuna dikkatlice bakmaya devam etti. Elbisenin arkadan görünümünde, sýrt dekoltesi olmamasý da, sevincini ikiye katlýyordu.

Bu neþeyle, etrafýnda bir iki kere döndükten sonra, yeniden boy aynasýna yüzünü çevirdiðinde, yatak odasýnýn kapýsýnda belirmiþ olan Hakan’ýn, içeriye girmesinin ardýndan, Hakan’a yaklaþarak, her iki kolunu Hakan’ýn boynuna dolayarak sýkýca sarýldý. Yatak odasýna girdiðinde, Türkan’ýn üzerindeki kýrmýzý elbiseyi gören Hakan, elbiseyi beðendiðini söylemeye fýrsat býrakmayan, Türkan’ýn dudaklarýna, dudaklarýný teslim etti. Türkan’ý bir yandan dudaklarýndan öpmeye devam ederken, diðer yandan da her iki elini Türkan’ýn beline dolamýþtý. Bir süre öpüþmeye devam etmelerinin ardýndan, Hakan’ýn dudaklarýndan, dudaðýný ayýran Türkan:

--- Aþkým, elbisemi beðendin mi? Dedikten sonra, kollarýný Hakan’ýn boynundan indirerek ve belini saran Hakan’ýn elinden tutarak, kendi bedenini biraz geriye çekti.

--- Hayatým, içeri girdiðimde seni görür görmez, ‘Harikasýn’ diyecektim ki, sen buna izin vermedin. Ama þimdi tekrarlamak isterim ki:

--- Harika görünüyorsun

--- Hým, demek öyle! Beyimiz beðenmiþ demek, çok teþekkür ederim aþkým. Dedikten sonra Hakan’ýn yüzüne doðru yüzünü yanaþtýrarak, dudaðýna öpücük kondurduktan sonra yeniden geri çekildi. Hakan’ýn kendisine sunduðu bu güzel övgülerin, bir ömür boyu sürmesini isteyen Türkan, bu dileðinin yerine geleceði konusunda umutlu olmasa da, kendisini mutlu hissetmeye devam ederken de mutluluðunun bir ömür boyu sürmesi için de, tanrýya dua ediyordu.

--- Aþkým eðer, çok yorgun deðilsen, dýþarý çýkýp deniz kenarýna gidelim mi? Diyen Türkan, dudaklarýný þýmarýklýk yapmýþ bir çocuk edasýyla, çocuklar gibi büzmeye baþladý. Bu yüz ifadesi karþýsýnda, teklifini, Hakan’ýn kabul edeceðinden emin görünüyordu.

--- Tamam, hayatým gidelim. Sen üstündekini çýkart, ben de banyoya giderek, saçýmý baþýmý düzelteyim. Deyince Türkan, zafer kazanmýþ komutan edasýna bürünerek, Hakan’ý tekrar dudaklarýndan öpmesinin ardýndan.

--- Yaþasýn, aþkým beni gezmeye götürecekmiþ. Diye, sözlerini tamamlayarak, üstündeki elbisesini çýkartmaya baþladý. Bu arada da, banyoya giden Hakan’ýn arkasýndan bakarak, ‘keþke yýllarca her istediðimi yapan birisi olsaydýn.’ diye Hakan’ýn duymayacaðý þekilde kendi kendine mýrýldandý. Elbisesini üzerinden çýkartýp, dolabýn kapaðýný açarak, askýya astýðý elbisesini, özenle dolaba yerleþtirdi. Az önce yataðýnýn üzerine býraktýðý siyah kotu ile fýstýk yeþili kazaðýný giymesinin ardýndan, kazaðýnýn içinde kalmýþ olan saçlarýný da, iki eliyle havalandýrarak kazaðýn dýþýna çýkardý.

Yatak odasýnýn ýþýðýný kapatarak, holden salona doðru yürüyüp, salondaki yemek masasýnýn üzerine býraktýðý çantasýný alýp salonun ýþýðýný kapattý. Kendisini bekleyen Hakan’ýn, daha çok beklememesi için, siyah çizmeleri yerine, siyah çizmelerin yanýnda duran, spor ayakkabýsýný aceleyle giyerek evden çýktýktan sonra, Hakan’ýn, evlerinin kapýsýný kapatmasýný beklemeye baþladý. Hakan’ýn kapýyý çekip, elindeki anahtar ile kapýyý kilitlemesinin ardýndan, Hakan’ýn elinden tutarak, asansöre doðru el ele ilerlediler. Asansörün kapýsýna geldiklerinde, bulunduklarý kata gelmesi için asansörün düðmesine bastý. Kýsa bir süre beklemelerinin ardýndan, asansörün, yukarý katlara doðru çýkmaya baþladýðýný gördüklerinde, birbirinin yüzüne bakarak, merdivenlerden inmenin en akýllý yol olacaðý konusun da gözleriyle anlaþtýlar. Merdivenlere doðru yine el ele tutuþarak yürüdüler. Aþaðýya indiklerinde Hakan, binanýn dýþ kapýsýný açarak eþine yol verdikten sonra, tekrar el ele tutuþarak Kapalý garajýn merdivenlerinden, inmeye baþladýlar. Adýmlarýný her atýþlarýnda, ayakkabýlarýnýn çýkarmýþ olduðu sesler, birçok arabanýn yan yana park ettiði kapalý garajýn içinde yankýlanýyordu. Hakan’ýn park halindeki siyah renkli arabasýnýn yanýna giderken, attýklarý her adým sonrasýnda yankýlanan sesi, geçen gece seyrettiði korku filmindeki zavallý kurbanýn, ayak seslerine benzeterek, Hakan’a daha fazla sokuldu. Arabaya geldiklerin de, Hakan elindeki kumanda ile kapýlarý açar açmaz, arabaya bindiler.


[1] Kolo: (Sýrbistan) Daire, çember anlamýna gelen Sýrp ve Hýrvatlarda, salonda baþlayýp sokaða yayýlan, uzun bir halka oluþturarak sýçrayarak atletik gösterilerle yapýlan, Slovenya’da genellikle þarký eþliðinde oynanan Slav halk dansý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn karakterler üzerine kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Þans ve Dans (Sekizinci Bölüm)
Þans ve Dans (Altýncý Bölüm)
Þans ve Dans (Onbirinci Bölüm)
Þans ve Dans (Ýkinci Bölüm)
Þans ve Dans (Dokuzuncu Bölüm)
Þans ve Dans
Þans ve Dans (Üçüncü Bölüm)
Þans ve Dans (Yedinci Bölüm)
Þans ve Dans (Beþinci Bölüm)
Þans ve Dans (Dördüncü Bölüm)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Umudun Adý Var. [Öykü]
Yaþam Parký [Öykü]
Dikmek [Deneme]
Telaþe Memurluðu Sýnavý [Deneme]
Yaþým Tuttu. [Deneme]
Takýlmak… [Deneme]
Boyumun Ölçüsünü Aldým. [Deneme]
Yazdým. [Deneme]
Oyunbozanýz. [Deneme]
Bir Sen Kaldýn. [Deneme]


Oðuz Tepe kimdir?

. . . . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Oðuz Tepe, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.