..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnýzca sevgiyi öðret, çünkü sen osun. -Anonim
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Karakterler Üzerine > Oðuz Tepe




25 Þubat 2015
Þans ve Dans (Dokuzuncu Bölüm)  
Oðuz Tepe
Yazdýðým ilk romandýr.


:AFHI:
Dokuzuncu Bölüm



I



Ýri gövdeli aðaçlarýn arasýnda kurulmuþ olan hamakta, uzanmýþ olan ve elinde ki gitarýn tellerine öylesine dokunmakta olan Nuri Bey gözlerini, aðaç dallarýnýn ve yapraklarýnýn arasýndan gelen güneþ ýþýklarýndan korunmak için, baþýndaki þapkasýný gözlerine siper edecek biçimde düzeltti.

Günün, akþamüzerine yakýn olan saatlerinde, tembellik yapmak daha çok hoþuna gidiyordu. Tatilde olan her insan, tembellik yapardý. Hem de bu saatler, tembelliðin albenisinin olduðu zaman dilimleriydi. Uzandýðý hamakta, tatilin tadýný çýkartýrken, yýllar sonra kendisini, bir bebeðin salýncakta sallanýrken bulduðu zevk yumaðýnýn içinde hissetti. Gençlik yýllarýnda, büyüklerinden duyduðu bir söze, son on yýldýr hak vermeye baþlamýþtý. Büyüklerinin söylediði; ‘‘Yaþlýlýk bir bakýma bebekliðe benzemektir.’’ Sözünü yeniden hatýrlayýnca, yüzünü sýcacýk bir gülümseme kapladý. Yaþýný seviyordu. Yaþýný, hiçbir zaman kendi kendine dert etmiyor ayrýca da bu konuda yakýnanlara da, fýrsat tanýmýyordu. Hayatý boyunca birlikte yaþlanacaðýný düþündüðü kadýnlar, hayatýna girip çýkmýþtý. Bu kadýnlar arasýnda, hayatýna belli bir süre girmiþ olan tek kadýn vardý. O kadýný da, yýllar geçtiði halde unutmamýþtý.

--- Ooo! Keyif yapmaya baþlamýþýz bile. Diyerek yanýna gelen Sibel, kumral saçlarýnýn gözünün önüne gelmesini önlemek için, saçlarýný toplama görevini verdiði, siyah renkte ki güneþ gözlüðünü, saçlarýnýn üzerinden alarak, saçlarýnýn daðýlmasý için baþýný iki yana doðru salladý.

--- Merhaba Sibel. Görmüþ olduðun gibi Aðustos böceðine yakýþtýrýlan tembelliði, baþarýyla, kendime de yakýþtýrmaya çalýþýyorum.

--- Çok güzel. Aynen öyle olmuþ, çok ta yakýþmýþ.

--- Gül bakalým gül! Benim yaþýma geldiðin zaman sen de Aðustos böceðinin tembelliðine özenip, tembellik yapacaksýn. Ben o günleri göremem ama þimdiden tahmin edebiliyorum. Dedikten sonra, uzandýðý hamaktan inerek, önce Sibel ile tokalaþarak, yanaklarýndan öptü. Nuri Bey’le birlikte ayakta durduðu aðaçlarýn arasýnda, Nuri Bey’in kullandýðý hamak dýþýnda, üç tane daha hamak kurulu ve boþ halde duruyordu. Nuri Bey’in yüzüne gülerek:

--- O zaman bende þimdiden Aðustos böceðinin tembelliðini kendime yakýþtýrmaya çalýþayým. Dedikten sonra diðer boþ hamaklardan birine oturarak uzanmaya baþladý. Sibel’in uzanmýþ olduðu hamak, uzanmýþ olmasýnýn verdiði hareketlilikle bir süre sallandýktan sonra, yavaþ, yavaþ durmaya baþladý.

--- Münevver Haným’la Selim Bey, gelmemiþler. Nerede kaldýlar acaba?

--- Bilmiyorum, birazdan gelirler sanýrým. Diyerek yanýtlayan Nuri Bey’de, kalktýðý hamaða yeniden uzanmadan önce, elindeki gitarýný da, hamaðýn baðlý olduðu aðacýn gövdesine dayadý.

--- Nuri Bey, o insanlarý çok sevdim. Aralarýnda var olan uyumu fark ettiniz mi?

--- Evet. Gerçekten birbirleri ile çok güzel bir uyum içerisindeler. Allah, aralarýnda ki uyumu bozmasýn. Bak þu iþe, iyi insan lafýnýn üzerine gelirmiþ, þuraya bak, kimler geliyor. Diyerek, el ele tutuþarak, kendilerine doðru gelmekte olan Münevver Hanýmla, Selim Bey’i, ayakta karþýlamak için yeniden uzanmýþ olduðu hamaktan inerek, ayaða kalktý. Nuri Bey’in gösterdiði yöne bakan Sibel’de, güleç yüzüyle, uzandýðý hamaktan inerek ayaða kalkarak üstünü baþýný düzeltmeye baþlamýþtý.

--- Merhabalar. Nasýlsýnýz bakalým? Diyen Selim Bey, Nuri Bey’le Sibel’in bulunduðu yere ulaþmak için, yüksekçe bir tümsekten çýkarken, elini tuttuðu Münevver Haným’a da, yardým ediyordu. Kocasý Selim Bey’in yardýmýyla gelmiþ olan Münevver Haným’da, gülümseyerek:

--- Herkese selamlar, Nasýlsýnýz? Derken, yorulmuþ olduðunu hissederek, aðaçlarýn altýnda duran boþ sandalyelerden birine oturmadan, Nuri Bey’in elini sýktý. Sonra da Sibel’inde yanaklarýndan öperek sandalyeye oturdu. Selim Bey, Nuri Bey ile Sibel’in elini sýktýktan sonra, þöyle bir etrafýna bakýnýrken, Nuri Bey:

--- Þimdi Sibel ile birlikte kulaðýnýzý çýnlatýyorduk. Der demez, Selim Bey:

--- Öyle mi? Ben de Hanýma, kulaklarým acaba neden çýnlýyor diyordum. Bunu söyledikten sonra, Haným da, bana dönüp ayný þekilde kendi kulaklarýnýn da çýnladýðýný söylemiþti. Demek ki nedeni buymuþ.

--- Vallahi, benim kabahatim yok, Selim Bey. Nuri aðabeyi burada tembellik yaparken yakaladým ve ardýndan da ona özenerek tembellik yapmaya devam ettim. Anlayacaðýnýz, ben masumum.

--- Aman Sibel, caným benim. Selim aðabey’in de þaka yapýyor anlasana. Yoksa kulaklarýnýn çýnladýðý filan yok.

--- Selim Bey, buyurun sizi þöyle hamaða alayým. Münevver Haným sizi de öbür hamaða alalým. Deyince, Münevver Haným:

--- Yok, yok Nuri Bey, sað olun. Ben hamaða uzanmak istemiyorum. Siz rahatsýz olmayýn, uzanýn. Selim’in de uzanacaðýný tahmin etmiyorum. Dediðinde, Selim Bey de, hanýmýný onaylarcasýna:

--- Evet, haným haklýsýn. Siz keyfinize bakýn. Ben þurada hanýmýn yanýnda duran boþ sandalyeye otururum. Dedikten sonra hanýmýnýn yanýnda olan boþ sandalyeye oturmak için hareket etti.

--- Ben de uzanmayacaðým. Sibel sen istiyorsan uzanabilirsin. Ne de olsa aramýzda en genç kiþi sensin. Uzan hamaða sallanarak eðlenmene bak.

--- Uzanýrým aðabey. Nasýl olsa acelemiz yok. Eee… Sizler nasýlsýnýz bakalým?

--- Ne olsun Sibelciðim. Akþam yemeðinden sonra odamýza çekilip, bir güzel uyuyarak, sabah erkenden kalktýk. Kalktýktan sonra kahvaltýmýzý yapýp, deniz kenarýnda ki günlük yürüyüþümüzü gerçekleþtirdik. Hani, dün akþam sana bahsetmiþtim, üç yýldýr sahil kasabasýnda yaþýyoruz, bu tür yürüyüþlerde, oradan kalma bir alýþkanlýk oldu diye. Daha sonra odamýza geldik. Selim yüzmeyi çok sever. Hemen üstünü baþýný deðiþtirerek, havlumuzu ve plaj çantamýzý alarak kumsala indik, o denize girerken bende þezlonga uzanýp güneþlendim.

--- Yýllar geçti, ama hanýmý bir türlü denize alýþtýramadým.

--- Ne güzel, gününüz iyi geçmiþ. Bende öðlene doðru uyandým. Buraya geleli bir hafta olacak neredeyse, tembelliðe çok çabuk alýþtým. Geç uyandýktan sonra, kalkýp öðlen yemeðimi yiyerek, havuz kenarýna gidip, önce güneþlendim ardýndan da havuza bir iki kere girip çýktým ve odama geri döndüm. Yok, duþ almaktý, yok giyinmekti derken ancak hazýrlanýp ta, sizden biraz önce buraya geldim. Diyen Sibel, daha sonra sessizliðe demir attý. Aðacýn gövdesine dayadýðý gitarýný eline alýp, çimlerin üzerinde baðdaþ kurarak oturan Nuri Bey, gitarýný da kucaðýna yerleþtirerek:

--- Demek Münevver Hanýmý yüzmeye alýþtýramadýnýz, Selim Bey?

--- Ne siz sormuþ olun, ne de ben anlatmýþ olayým Nuri Bey, Ama haným yüzmese de, ben onu bu haliyle de çok seviyorum.

--- Aman Bey. Diyerek, biraz utanmýþ olduðunu belli eden Münevver Haným, hasýr çantasýnýn içinde bulunan, yelpazesini çýkartýp açarak, yelpazeyi yüzüne doðru belli aralýklarla sallamaya baþladý.

--- Haným, ne var ki bunda. Seni çok sevdiðimi sadece bu dostlara deðil, elimde olsa, bütün dünyaya canlý yayýn yaparak ilan ederdim. Dedikten sonra neþesi daha çok çoðalmaya baþlayan Selim Bey’e gözlerini açarak ve özenerek bakmakta olan Sibel ile Nuri Bey kahkahalar atarak gülmeye baþladýlar.

--- Nuri aðabey, gördün mü ne kadar sevimli insanlar.

--- Görüyorum Sibel.” Dedikten sonra kendilerine yaklaþmakta olan, siyah güneþ gözlüklü, omuzlarýný açýkta býrakan, askýlý turuncu renkli, tek parça elbisesi ile elinde taþýdýðý çantasýyla birlikte yorgun olduðu gözlenen, Türkan’ý görür görmez, Nuri Bey’in içinde daha çok mutluluk yaþamaya baþladý. Aðaçlarýn altýnda duranlara iyice yaklaþan Türkan, baðdaþ kurarak oturmakta olan Nuri Bey’in ayaða kalktýðýný fark edince, içinde olan heyecanýný da birazcýk yenerek rahatlamaya baþladý.

--- Herkese merhaba. Nuri Bey, nasýlsýnýz? Dedikten sonra oturmakta olan Münevver Hanýmýn ve yanýnda ayakta duran Sibel’in ellerini sýktýktan sonra, sandalyede oturan Selim Bey’inde ayaða kalkmasýyla birlikte, güler yüzüyle kendisini karþýlamasýna, uzatmýþ olduðu eliyle tokalaþarak karþýlýk veren Türkan, ayakta olan Nuri Bey’le yanak yanaða öpüþtü.

--- Hoþ geldiniz. Sizleri tanýþtýrayým, dostlar. Hanýmefendi’ nin adý Türkan. Bak Türkan, sandalyede oturan Münevver Haným, yanýnda ayakta duran, sevimli kýzýmýzýn adý da Sibel ve Münevver Hanýmýn yanýnda oturan Beyefendinin de adý Selim.” Demesinin ardýndan yanýnda duran Türkan:

--- Memnun oldum. Dedi.

--- Ben de memnun oldum. Diyen Sibel, beraber geldikleri minibüste en arkada oturan kýzýl saçlý kadýný gördüðünü anýmsayarak:

--- Buraya gelirken, ayný minibüste geldik, sizi oradan anýmsadým. Ayný zamanda da, yanýlmýyorsam ayný uçakta seyahat ettik. Diyerek, biraz çekingen davransa da, gülümseyen yüzündeki ifadeyle sözlerine devam ederek ve çekingenliðini unutmak istercesine:

--- Ne güzel deðil mi? Diyerek sözlerini tamamladý.

--- Evet, sizleri görünce benim de aklýma gelen ilk þey o oldu.

--- Nuri Bey’i tebrik etmek gerek, deðil mi? Nuri bey, sanki bizi buraya gönderen seyahat acentesinin ya da bu otelin, gizli bir organizatörü gibi, burada bizi bir araya toplayýp, tanýþtýrarak, bir arada olmamýzý saðladý. Kendisine bir kere daha teþekkür ederim.

--- Haklýsýn hanýmefendi. Nuri Bey’e soralým bakalým. Bizim bilmediðimiz, hanýmefendinin de dediði gibi, gizli bir göreviniz varsa, lütfen açýklar mýsýnýz? Dedikten sonra, en baþta kendisi olmak üzere orada bulunan herkesin gülmesine neden oldu.

--- Sevgili dostlar, yok öyle bir þey. Tamamen güzel bir rastlantý oldu. Bu tür rastlantýlarla sýk olmasa da zaman, zaman karþýlaþtýðým için, açýkçasý çok ta þaþýrmadým. Ama sizlerin bu ortak yanýnýzýn ortaya çýkmýþ olmasý da, beni daha çok mutlu etti. Ayrýca beni kýrmayýp buraya geldiðiniz için de, çok sevindiðimi de, sizlere açýklamak istiyorum.

--- Nuri Bey, gitar çaldýðýnýzý bilmiyordum. Diyen Türkan gelirken, Nuri Bey’in elindeki gitarýný, aðacýn gövdesine yaslarken görmüþtü.

--- Nuri aðabeyim, çok güzel gitar çalýyor, geçenlerde kumsalda ve ay ýþýðý altýnda tek baþýna gitar çalarken, kendisiyle tanýþmýþ olduðum için de, kendimi çok þanslý hissediyorum.

--- Nuri Bey, haným da, ben de gitar çaldýðýnýzý, þimdi öðrendik. Sizi dinlemek bizim için ayrý bir aný olur, sizi dinlemek isteriz.

--- Evet, Nuri Bey, Eþimin ve bizlerin hatýrýný kýrmazsýnýz umarým. Diyen Münevver Haným, elinde tuttuðu yelpazeyi kapatarak ve Türkan’a doðru bakarak:

--- Türkan Haným, ayakta kaldýnýz. Bey, hiç nezaket gösterisinde bulunmuyorsun. Kalk bakalým da, Türkan Haným otursun. Deyince, aniden ortalýða gülüþme sesleri yayýldý.

--- Teþekkür ederim, Münevver Haným. Ben böyle iyiyim. Þuraya yere otururum. Selim Bey, siz de lütfen rahatsýz olmayýn.”Dedikten sonra, oturduðu sandalyeden kalkmaya hazýrlanan Selim Bey’in, koluna hafifçe dokunarak, kalkmasýný engelleyerek, onlarýn oturduklarý yerin hizasýnda, yere oturdu. Nuri Bey, yeni dostlarýnýn hatýrýný kýrmayýp, gitarýný eline alarak, baþýný da gitarýna doðru hafifçe eðerek, biraz da yan çevirerek kulaðýný gitarýnýn tellerine dokunarak, kýsa süren bir akort yaptý. Gitarýnýn tellerinden parmaklarýný uzaklaþtýrdýðýnda:

--- Sevgili dostlar, o zaman sizlere,çok sevdiðim Flâmenko[1]dan bir bölüm sunayým. Dedikten sonra, bir bebeði kucaklarcasýna, kucakladýðý gitarýnýn telleri üzerinde parmaklarýný gezdirerek, gitarýný çalmaya baþladý.

Gitarýnýn tellerinden çýkan melodinin sesleri, altýnda durduklarý aðaçlarýn dallarýndaki kuþ seslerine karýþarak, o an için bir bütünlük oluþturarak, büyük bir orkestra þovuna dönüþmüþtü. Nuri Bey’in gitar çalýþýný seyrederken, ayaðý ile tempo tutmaya çalýþan Münevver Haným, bir yandan da eþi Selim Bey’in elini tutuyordu. Nuri Bey, gitar çalmaya baþlamadan önce ayakta duran Sibel, boþ olan hamaðýn birine uzanmýþtý. Çimlerin üzerinde oturmaya devam eden Türkan’da, gitarý dinlerken, gözlerini denizin maviliðine daldýrarak, çoktan baþka dünyalara karýþmýþtý. Nuri Bey gitarýn tellerinden parmaklarýný çekerek gösteriyi bitirdikten kýsa bir süre sonra, dinleyicilerinin, fazla ses çýkartmamaya özen göstererek kendisini alkýþlarken, Nuri Bey’de gitarýný sol elinde tutarak, sað elini de sol göðüsün üzerine getirip, bir iki kere göðsüne hafifçe vurarak alkýþlara yanýt verdi.

--- Harikasýnýz Nuri aðabey.

--- Gerçekten çok güzel, deðil mi Haným?

--- Dediklerine katýlmamak elde deðil, bey.

--- Çok güzeldi, Nuri Bey.

--- Sað olun, alkýþlarýnýz için çok teþekkür ederim. Dedikten sonra sol elinde tuttuðu gitarýný, ayný aðacýn gövdesine yavaþça yaslarken:

--- Dostlar, çok iyi bir dinleyici olduðunuzun farkýnda mýsýnýz?

--- Teþekkürler efendim. Diyen Türkan, çantasýndan yükselen telefon sesi üzerine “Pardon” diyerek, çalan cep telefonunu çantasýndan çýkararak, ayaða kalktý. Yeni tanýþmýþ olduðu insanlardan, biraz uzaklaþarak, telefonunun ekranýnda yazýlý olan isme baktýktan sonra, telefonu açýp açmamaktaki kýsa süreli, kararsýzlýk geçirdikten sonra, cep telefonunu açtý.

--- Hangi yüzle arýyorsun?

--- Türkan!

--- Türkan falan yok artýk, senin hayatýnda.

--- Türkan, dinle beni!

--- Senin neyini dinleyecekmiþim? Sen yeteri kadar dinlettin kendini. Esas sen beni, iyi dinle. Bir daha beni arayýp rahatsýz etme.

--- Türkan… Sanýrým daha sinirlerin yatýþmamýþ ve kýzgýnlýðýn geçmemiþ.

--- Hadi ya! Nasýl da anlayýverdin. Ne zeki þeysin, öyle.

--- Kabahat bende ki, seni aramakla hata etmiþim.

--- Beni ara diye, ben mi dedim? Bir daha arama beni. Diyerek, sinirli bir þekilde cep telefonunu kapatan Türkan, ellerinin titrediðini fark etti. Aðlamamak için kendini zor tutuyordu. Bulunduðu yerde, ellerini baþýnýn iki yanýna koyarak, kendi etrafýnda dönmeye baþladýðý sýrada, Türkan’ýn bu hareketlerini gören Sibel, uzanmýþ olduðu hamaðýndan endiþeyle kalkarak, Türkan’ýn yanýna geldi.

--- Türkan Haným. Ýyi misiniz?

--- Ýyi olmaya çalýþýyorum, Sibel Haným. Derken, Türkan Haným’ýn sesinin titrediðini fark eden Sibel, kendilerine doðru yaklaþmakta olan Nuri Bey’i görünce, Nuri Bey’e, Türkan’ýn fark etmeyeceði þekilde eliyle, gelmemesi yönünde iþaretler yaptý. Nuri Bey, Sibel’in yapmýþ olduðu el iþaretlerini görünce, geriye dönerek Münevver Haným ile Selim Bey’in yanýna doðru yürümeye baþladý.

--- Türkan Haným, isterseniz biraz kumsalda yürüyelim, bu sayede sakinleþmiþ olursunuz. Diyen Sibel’in, söylediklerini duyan ama o an için sözlerine yanýt veremeyen Türkan, Sibel’le yan yana yürüyerek, kumsala kadar hiç konuþmadan gittiler. Kumsala geldiklerinde, boþ olan þezlonglardan birine oturdular.

--- Sibel, bazý zamanlar yaþamaktan nefret ediyorum.

--- Anlayabiliyorum ancak, yaþamamýz gerektiðini de unutmamak gerekiyor.

--- Dayanamýyorum Sibel. Diyen Türkan, bir an sustuktan sonra, gözlerinden akmaya baþlayacak olan gözyaþlarýný inatla tutarak, yanaklarýnýn, gözyaþlarý ile ýslanmasýna engel oldu.

--- Haydi ama! Türkan Haným. Lütfen! Anlatýp rahatlamak isterseniz, çekinmeden anlatabilirsiniz. Diyerek sözlerini bitiren Sibel, Türkan Hanýmýn ellerini, iki avucu arasýna aldý. Sibel’in avuçlarýnýn sýcaklýðýný hisseden Türkan, Sibel’in yüzüne baktý.

--- Aslýnda anlatýlacak çok þey yok. Erkeklerin duyarsýzlýklarý ile ilgili olarak, tüm kadýnlarýn, yaþadýðý anlardan birini eþimle yaþadým. Bir hafta önce, þiddetli bir þekilde kavga ettik. Evimizin salonunda kýrýlmadýk cam eþya kalmadý. Oysa ben, kendisinden beni anlamasýný istiyordum. O ise, anlamaktan çok uzaktý.

--- Sizi anlamaya çalýþýyorum. Ancak, eþinizi ve aranýzda yaþanan þiddetli tartýþmaya neden olan konu hakkýnda bilgim olmadýðý için, fazla bir þey söyleyemem. Þurasý da bir gerçek ki; yaþanýlan evliliklerde, çeþitli nedenlerle zaman, zaman tartýþmalarýn ve kavgalarýn olduðunu, etrafýmda ki evli çiftlerde görüyorum. Tartýþmanýz veya kavganýz sýrasýnda, her neyse! Eþiniz size þiddet uygulamadý, deðil mi?

--- Hayýr, Allah’tan öyle bir huyu yok. Kendisini tanýdýðýmdan bu yana ufak tefek tartýþmalarýmýz olmuþtu. Gel gelelim tartýþmalarýn içine, düþündüðün þekilde þiddeti bulaþtýrmadý. Aslýnda çok özel bir konu deðil. Geçen hafta eve geldiðinde neden geç geldiðini sordum ve bu sorumun devamýnda da geliþen üzücü olaylardý.

--- Gördün mü bak! Þiddet uygulamamýþ olmasý da güzel. Ayrýca senin sormuþ olduðun soruda gayet doðal. Evli olmadýðým halde, kadýn erkek iliþkilerindeki duyarsýzlýk konusunda, erkeklerin kadýnlar kadar duyarlý olmadýklarýna, ben de katýlýyorum. Sizin anlayacaðýnýz, sizin düþüncelerinin yanýndayým. Bak bunlarý daha geniþ zaman dilimine yayarak, sizinle konuþuruz. Þimdi bu konuyu unutmanýzý istiyorum. Tamam, mý? Dedikten sonra avuçlarý arasýnda duran Türkan’ýn ellerini býrakarak, oturduðu þezlongdan ayaða kalktý. Türkan, ayaða kalkmýþ olan Sibel’in, ne kadar iyi bir insan olduðunu anlamýþtý. Sibel’in dediði gibi, bu konuyu daha geniþ bir zaman dilimi içerisinde konuþabilirlerdi. Hem kendilerini bekleyen Münevver Haným’a, Selim Bey’e ve özellikle de Nuri Bey’e karþý da ayýp olmuþtu.

--- Tamam, caným, teþekkür ederim. Dedikten sonra, kendisi de ayaða kalkarak, þezlongun üzerine býrakmýþ olduðu cep telefonunu aldý. Türkan ile Sibel, tekrar yan yana yürüyerek, arkadaþlarýnýn olduðu yere yürümeye baþladýlar. Yanlarýna geldiklerinde, çekinerek ve biraz da sýkýlarak:

--- Hepinizden özür dilerim. Dedikten sonra, boþ olan hamaklardan birine oturdu.

--- Türkan Haným, özür dilenecek bir durum yok. Sadece biz sizi, öyle görünce, hepimiz üzüldük.

--- Haklýsýn hanýmefendi.

--- Zor anlar yaþadýðýnýn farkýndayým, Türkan. Ancak, þunu da bilmeni isterim ki, senin dostlarýn olarak senin yanýndayýz. Diyen Nuri Bey Sibel’e dönerek:

--- Sibel, sen mi tatlý ýsmarlayacaktýn, yoksa ben mi? Diyerek, kurnazca gülümsemeye baþladý. Nuri Bey’in söylediklerini duyduktan sonra, bir an þaþkýnlýk yaþayan Sibel:

--- Hay Allah, nasýl da unuttum. Evet, hanýmlar beyler aranýzda kim tatlý yemek istiyor? Söylesin bakalým. Ben þekerpareyi çok severim. Bunu baþtan belirteyim. Derken, yaramazlýk yapmaya baþlayan çocuklarýn yüzlerindeki, komik ifadeye benzer bir hale getirdiði yüzünü, Münevver Haným ile Selim Bey’e doðru çevirdi.

--- Þekerpareye ben de bayýlýrým. Yani, sizdenim Sibel Haným.

--- Tamam, Selim Bey de ayný görüþte mi? Diyen Sibel’in sorusu üzerine Selim Bey, bu soruyu kendisinin yanýtlamasý gerektiðini düþünerek, Münevver Hanýma fýrsat vermeden:

--- Ben, þekerpareden daha çok revani tatlýsýna bayýlýrým.

--- Güzel. Dedikten sonra Türkan’a doðru dönerek:

--- Sizin tercihiniz nedir Türkan Haným? Diyerek, Türkan Hanýmdan gelecek olan yanýtý beklemeye baþladý. Kýsa bir bekleyiþten sonra, Türkan Haným:

--- Ben de revaniden yana, tercihimi kullanacaðým. Yani Selim Bey’in tercih ettiðinden. Dedikten sonra, yeniden gülümsemeye baþladý.

--- Tamam. Revaniler ve þekerpareler eþitlenmiþ oldu. Bu eþitliði bozacak olan tek kiþi kaldý. O da, Nuri aðabeyim. Dedikten sonra, Nuri Beyin gözlerinin içine bakarak:

--- Aðabeyim ne istiyor acaba! Evet, Nuri aðabey sen hangi tatlýyý tercih ediyorsun? Diyerek, gözlerini Nuri Beyin gözlerinden kaçýrarak, beklemeye baþladý. Nuri Bey de yüzünü buruþturarak ve gözlerini kýsarak:

--- DT tatlýsýndan istiyorum.” Dedikten sonra, Sibel’in yüzünde duran komikliði, kendi yüzüne ödünç almýþ gibi hissetti.

--- Pardon, anlayamadým. Ne tatlýsý? Dedikten sonra uzunca bir kahkaha attý.

--- DT tatlýsý.

--- Nedir bu DT, anlayamadým, yoksa dalga mý geçiyorsun aðabey? Diyerek, kahkahasýna ara veren Sibel’in, þaþkýn haldeki bakýþlarýna gülümseyerek katýlan diðer dostlarýnýn da eklenmesiyle birlikte, bu duruma son vermek için, açýklama yapmasý gerektiðine karar verdi.

--- Dostlar tatlýsýndan istiyorum, Sibel. Sizden daha çok tatlý olan, baþka bir tatlý çeþidi var mý? Deyip sözlerine devam ederek:

--- Her þey bir yana, bende þekerpare istiyorum. Diyerek sözlerini tamamlayan Nuri Bey, kendisiyle birlikte gülmeye baþlayan dostlarý ile birlikte olduðu için de, kendisini çok mutlu hissediyordu. Sibel’in tatlý sipariþlerini almasýndan sonra Sibel’i, dostlarýyla beraber kalmasý için ikna eden Nuri Bey’in, otel binasýna gittikten sonra, garsonun taþýdýðý tepside ki, þekerpare ve revanilerle yanlarýna gelmesi fazla uzun sürmedi. Garsonun servis yaptýktan sonra yanlarýndan ayrýlmasýnýn üzerinden kýsa bir süre geçtikten sonra, Nuri Bey’in de yanlarýna geldiðini gördüler. Nuri Bey’in yeniden aralarýna katýlmasýyla birlikte, neþe içerisinde tatlýlarýný yemeye baþladýklarýnda, denizden esmeye baþlayan rüzgâr da, aðaçlarýn yapraklarýný sallayarak, kendini belli etmeye baþladý.



II



--- Günaydýn Haným.

--- Günaydýn, bey.

--- Kalk bakalým, sabah oldu.

--- Tamam, þimdi kalkarým. Dedikten sonra Münevver Haným yataðýn içinde gerinmeye baþladý. Daha sonra yataðýnda doðrulup, karyolanýn altýndaki terliklerini giydi. Kendisinden önce kalkmýþ olan eþinin, giyindiðini gördüðünde:

--- Hayrola, bugün, bayaðý erkencisin, benim bilmediðim bir þey mi var? Diye, merakla sordu.

--- Tatilimizin bitmesine iki gün kaldý. Dün Nuri Bey’le görüþtüm. Bu sabah erkenden onunla plajda buluþacaðým. Dedikten sonra elinde bulunan taraðýyla saçlarýný geriye doðru taramayý bitirdikten sonra, aynanýn karþýsýnda son bir kez daha üstüne, baþýna çeki düzen verdi ve Münevver Haným’a dönerek:

--- Dün sana limonata almak için yanýndan ayrýldýðýmda, Nuri Bey’le karþýlaþtýðýmda kararlaþtýrmýþtýk, sana söylemeyi unuttum.

--- Anladým Bey. Peki, ne zaman buluþacaksýnýz?

--- Geç bile kaldým. Diyerek, ayakta duran eþinin yanaklarýndan öperek:

--- Haným, ben çýkýyorum. Seninle kahvaltý yaptýðýmýz yerde görüþürüz. Dedikten sonra, odalarýnýn kapýsýný açarak dýþarýya çýktý. Eþinin acele içinde odadan çýkmasýna þaþýran Münevver Haným, eþinin arkasýndan:

--- Tamam, Bey diyebildi.

Odadan dýþarýya çýkan Selim Bey, otelin havuzunun bulunduðu tarafa doðru yürümeye baþladý. Güneþ, sabahýn erken saatleri olmasýna raðmen, kendini iyiden iyiye hissettirmeye baþlamýþtý. Baþýnda bulunan mavi renk siperli þapkasý, gözünde takýlý olan siyah renk güneþ gözlüðü, üstünde bulunan renkli gömleði ve altýndaki beyaz þortuyla, gençlik günlerine geri dönüþ yaptýðýný hisseder gibi oldu. Havuza yaklaþtýðýnda, havuzda yüzen ve havuz kenarýndaki þezlonglarda uzanýp güneþlenen birkaç kiþiyi gördüðünde, kendisinin dýþýnda, erkenden kalkan insanlarýn da olduðunu fark etti. Ýnsanlarýn tatilde bulunduklarý dönemde, erkenden kalkmalarýný, tatilde geçirdikleri zamaný elden geldiðince iyi kullanmak istedikleri þeklinde yorumlayarak, havuzun kenarýndan ilerleyerek plajýn bulunduðu yere doðru yürümeye devam etti.

Zamanýn, tatile çýkmadan önce çok yavaþ iþlediðini, ancak tatile çýkýldýktan sonra da, çok çabuk ilerlediðine, yýllar boyu bir türlü anlam veremediðini aklýndan geçirerek, her güzel þeyin sonu olduðunu da biliyordu. Tatil süresince eþiyle birlikte yeni dostlar edinmiþlerdi, ama Ýstanbul’da bulunan çocuklarýný, gelinini ve özellikle de, torunu Cem’i çok özlediklerini dün eþiyle birlikte aralarýnda konuþmuþlardý. Ýstanbul dýþýnda yaþamýþ olduklarý sahil kasabasýna da olan özlemlerini de, dile getirmeyi unutmamýþlardý.

Kafasýndaki bu düþünceleri, yeniden aklýndan geçirmiþ olan Selim Bey, plaja yaklaþýrken, arkasýndan seslenen Nuri Bey’in sesini duyduðunda, durup sesin geldiði arka yönüne döndüðünde:

--- Günaydýn Selim Bey. Diye seslenmiþ olan Nuri Bey, üzerinde vazgeçilmezi olan beyaz tiþörtünün altýna giymiþ olduðu siyah þortu ve baþýndaki beyaz þapkasýyla yanýna yaklaþmýþ ve tokalaþmak için elini uzatmýþtý.

--- Nuri Bey Günaydýn, ben sizi dün sözleþtiðimiz yerde bulurum diye bekliyordum ama beni þaþýrttýnýz. Dedikten sonra elini sýkmak için uzatmýþ olan Nuri Bey’in elini sýktýktan sonra Nuri Bey ile yan yana yürümeye baþladýlar. Nuri Bey:

--- Haklýsýn Selim Bey, dün gece biraz uyuyamadým. Erkenden kalktým. Erken kalkmýþken de, güneþin doðuþunu seyretmek istedim. O yüzden de bir an önce dýþarýya çýkmak için acele ettim ve koyun diðer ucuna doðru yürüyerek, güneþin doðuþunu seyrettim. Dedi.

--- Vallahi pes doðrusu, demek bu kadar erkencisiniz. Sizi tebrik ederim. En güzelini yapmýþsýnýz. Keþke dün bana da söyleseydiniz bende güneþin doðuþuna tanýklýk etmek için sizinle gelirdim. Dedikten sonra, yanýnda yürümekte olan Nuri Bey’in de kendisi gibi bir yandan yürürken diðer yandan da etrafý seyretmekte olduðunu fark etti.

--- Ben, Münevver Hanýmý yalnýz býrakmazsýnýz diye düþündüðüm için, size teklifte bulunmadým.

--- Haným, bu konuda sorun çýkarmazdý. Neyse olan olmuþ. Þimdi sizinle dün konuþtuðumuzda, bana söylemek istediðiniz konuya geçelim, isterseniz. Derken, bir yandan da baþýnda bulunan mavi renkte ki þapkasýnýn siperliðinden tutarak baþýndan çýkardý ve diðer eliyle de, saçlarýný düzelttikten sonra, þapkasýný yeniden baþýna taktý.

--- Evet, esas konuya geçelim. Sizi de fazla merakta býrakmak istemiyorum. Aslýnda size bunu iki gün önce söylemem gerekiyordu. Fakat o an söyleyemedim. Nedenini de sormazsanýz sevinirim. Selim Bey, eþinizi ve diðer dostlarýmý bu süre içinde tanýdýktan sonra, bir olayý sizlerle birlikte kutlamak istiyorum. Benim Pazar günü doðum günüm. Doðum günlerimi genelde etrafýmda bulunan dostlarýmla geçirmeye özen göstermiþimdir. Yýllardýr böyle olmuþtur. Ancak, yurt dýþýnda olduðum zamanlardaki doðum günlerimde, tek baþýma olmuþumdur. Hiç evlenmemiþ birisiyim. Derken, sözünü kesen Selim Bey’e baktý.

--- Siz konuyu açmýþ iken, bende onu öðrenmek istedim. Neden hiç evlenmediniz?

--- O konu, uzun hikâye Selim Bey. Onu size baþka bir gün anlatýrým. Dedikten sonra ikisi de yürüyüþlerine ara verip durdular.

--- Þimdi size anlatmaya çalýþtýðým konuda ki, yanýtýnýzý almak istiyorum. Pazar günü doðum günümü kutlamaya, eþinizle birlikte gelecek misiniz?

--- Nuri Bey, biliyorsunuz Pazar günü sabahtan otelden çýkýþ yapmamýz gerekiyor. Ayný gün içinde de Ýstanbul’a uçakla geri döneceðiz. Keþke bunu iki gün önce söyleseydiniz. Diyerek, sözlerine bir süre ara vermiþ olan Selim Bey:

--- O zaman, bir formül düþünüp, doðum gününüze eþimle birlikte katýlabilirdik. Dedi.

--- Doðru hata bende Selim Bey. Size onu söylemeyi unuttum. Otel konusunda aklýnýzda bir soru iþareti kalmasýn. Otelin Genel Müdürü çok samimi dostumdur. Bir gün daha sizi idare edebilir. Bu konuda emin olabilirsiniz.

--- Otel tamam diyelim ama ya, uçak biletlerimiz ne olacak? Dedikten sonra yüzüne baktýðý, Nuri Bey’in yüzünden gülümsemesini eksik etmediðini görünce, biraz þaþýrdý. Selim Bey’in þaþýrdýðýný fark eden Nuri Bey:

--- O konuda da, içiniz rahat olsun. Kabul buyurursanýz, Ýstanbul’a dönüþünüz konusundaki, tüm seyahat giderlerinizi, ben karþýlamak istiyorum. Bu nedenle de bir gün sonrasýna dört kiþilik rezervasyon da yaptýrdým. Rezervasyonun gerçekleþmesi için, sizin ve Sibel ile Türkan Hanýmýn da olurlarýnýzý bekliyorum. Bu konuda beni kýrmazsanýz, çok mutlu olurum. Diyen ve karþýsýnda duran Nuri Bey’e, vereceði olumlu yanýt verirse, onu çok mutlu edeceðini hissettiðini düþünen Selim Bey, baþýný denize doðru çevirdi. Aslýnda fena öneri deðildi. En azýndan burada tanýþmýþ olduðu Nuri Bey’in dostluðundan da eþi ve kendisi de çok memnundu. Dostluklarýn kolay kazanýlmadýðýný biliyordu.

Evlendikleri günden itibaren, karar almalarý gerektiðine inandýðý her konuda, Münevver Hanýmla ortak hareket ederek, ortak kararlar almýþlardý. Bu konuda da, kararý ortak almalarý gerektiðine inancý tamdý. Bu nedenle:

--- Nuri Bey, öncelikle teklifiniz için size çok teþekkür ederim. Sizle burada tanýþtýk. Açýkçasý þu anda ne yanýt vereceðimi tam olarak, bilemiyorum. Öneriniz için þaþýrmadým dersem, yalan olur. Sizin gibi, tek baþýna yaþayan biri olsaydým, size vereceðim yanýtým da çoktan belli olurdu. Ama bildiðiniz gibi ben evliyim. Kýsacasý eþimle konuþtuktan sonra, onun da düþüncelerini alarak, size yanýt vermek istiyorum. Dedikten sonra konuþmasýna baþlamadan önce Nuri Bey’e doðru çevirmiþ olduðunu baþýný, bir an yere doðru çevirdi.

--- Anlýyorum Selim Bey, benim için anlamý çok büyük olacak olan, olumlu kararýnýzý bekleyeceðim. Bana akþama kadar haber verirseniz çok memnun olurum. Bu arada Sibel ile Türkan’a da dün akþam, size yapmýþ olduðum bu konuyu, açýklamýþtým. Bugün onlarýn da yanýtlarýný bekliyorum. Umarým sizi üzecek þekilde, her hangi bir açýklama yapmamýþýmdýr. Bu konuda içimin rahat olmasýný istiyorum. Dedikten sonra, baþýný yerden kaldýrmýþ olan ve konuþmasý sýrasýnda, sürekli gözlerine bakan Selim Bey’in, söyleyeceklerini merak etmeye baþladý.

--- Nuri Bey, o konuda sorun yok. Kesinlikle bu açýklamanýzla beni ve eþimi üzecek her hangi bir davranýþta bulunmadýnýz. Bundan emin olabilirsiniz. Bu nedenle içiniz rahat olsun, ama az önce dediðim gibi size yanýtýmýzý akþama kadar iletiriz, merak etmeyin. Diyerek, gülümsedi.

--- Sað olun Selim Bey. Bu söyledikleriniz, inanýn beni çok mutlu etti. Bundan hareketle de akþama sizden de olumlu yanýt alacaðýmý þimdiden hisseder gibiyim. Dedi ve ancak çocuklarýn yüzünde görebileceðimiz saflýk dolu, tertemiz ifadeyi, kendi yüzünde de hisseder gibi oldu.

--- Gelin o zaman, size bir meyve suyu ýsmarlayayým. Ne dersiniz?

--- Sizde sað olun Nuri Bey. Meyve suyu teklifiniz için de, size çok teþekkür ederim. Ama daha kahvaltý yapmadým. Eþimle kahvaltýda buluþacaðýmýza söz verdim. Kendinizi yorgun hissetmiyorsanýz, biraz yürüdükten sonra geri dönelim.

--- Tamam, Selim Bey. Yorgun deðilim. Bu konuda rahat olun. O zaman yürüyüþümüze baþlayalým. Böylelikle sizde, kahvaltýya yetiþmiþ olursunuz. Dedikten sonra, yürümeye kaldýklarý yerden devam ettiler. Ýlk tanýþmýþ olduklarý kayalýklara kadar yürüyüp geri gelene kadar, birbirlerini yýllardýr tanýyorlarmýþ gibi, her ikisi de kendi durumlarýný akýllarýndan geçirip durdular.

Nuri Bey, denize bakarken, denizin; Üzerindeki mavi þeffaf giysisini çýkartmadan, kýyýda duran þuh ve güzel bir kadýna kur yapan erkekler gibi, kýyýdaki yeþil yapraklý aðaçlarýn da, kendisine kur yaptýklarýný düþündüðünü, düþündü. Aklýndan bir yandan bunlarý geçirirken, diðer yandan da yan yana yürüdüðü Selim Bey ve eþinin, iyi birer insan olduklarýna içinde kuþku taþýmadan, bir kez daha karar verdi. Selim Bey’de, Nuri Bey’in Pazar günkü doðum gününde, orada olmak istediðini hissetmeye baþlýyordu. Uzun zamandýr etrafýnda bulunan insanlarýn doðum günlerine katýlamamýþtý. Çocuklarýný ve gelini bir yana býraktýðýn da, torunu Cem’in bile bu yýlki doðum gününe, gidememiþti o zamanlar içinde yaþamýþ olduðu burukluðu, halen taþýyordu.

Ýki adam bu düþüncelerle yürümekte olduklarý kayalýklara varmýþlar, orada bir süre kaldýktan sonra da, geri dönmek için yola çýkmýþlardý. Kumsala geldiklerin de, Selim Bey elini uzatýp, Nuri Bey’e:

--- Ýzninizle, yürüyüþ için çok teþekkür ederim. Görüþürüz. Dedikten sonra elini sýkmýþ olan Nuri Bey’in:

--- Tamam, Selim Bey. Görüþürüz. Demesinin ardýndan Nuri Bey’in yanýndan ayrýlarak, kendisini kahvaltý için beklemekte olan eþini bekletmemek için, kahvaltý verilen yere doðru yürümeye baþladý. Nuri Bey’le buluþmak için geçmiþ olduðu havuzun kenarýnda güneþlenen ve havuzda yüzen insanlarýn çokluðuna hayretle bakarak, her iki yanýnda çiçekler bulunan yolu geçerek, eþinin bulunduðu yere doðru adýmlarýný hýzlandýrmaya baþladý.

--- Umarým çok bekletmedim. Dedikten sonra kahvaltý masasýnda oturan eþinin omuzlarýndan her iki eli ile tutarak, yanaðýndan öpmeyi de unutmadý.

--- Geldin demek! Dedikten sonra, aniden arkasýndan gelerek eþinin, önce ellerini sonra sesini ve daha sonra da yanaðýnda son bulan öpücüðü karþýsýnda þaþkýna dönmüþ olan Münevver Haným, üzerinde bir anlýk karmaþa yaratan ve þaþkýnlýða dönüþen tatlý heyecanýný attýktan sonra, oturduðu sandalyede, hafifçe doðruldu. Selim Bey:

--- Benim arkandan geleceðimi tahmin etmiyordun deðil mi? Dedikten sonra masada eþinin karþýsýna oturdu. Selim Bey masanýn gölgede, kalmasýný saðlayan þemsiye sayesinde baþýnda taktýðý mavi renk þapkasýný çýkartarak, masanýn boþ olan köþesine býraktý.

--- Vallahi bey, bir þey demiyorum. Ama bu tür davranýþlarýný yýllardýr sergilediðin halde, neden halen buna alýþamadýðýma þaþýrýp duruyorum. Dedikten sonra kollarýný dayadýðý masanýn üzerinde de, ellerini çenesinin altýnda birleþtirdi.

--- Haným, alýþamadým diyorsun. Alýþkanlýk bazen iyidir, bazen de kötü. Diyerek, eþinin kendisi için de almýþ olduðu kahvaltý tabaðýnýn içindeki kahvaltýlýklara göz gezdirdikten sonra, masalara servis yapan garsonlardan birini yanýna çaðýrarak, iki fincan çay istedi.

--- Çok acýktým.

--- Açýkçasý bende çok acýktým ama sen gelmeden kahvaltýya baþlamadým. Bak, yýllardýr alýþtýðým bir þey de, sensiz masada bir þey yememek oldu. Dedikten sonra, masanýn üzerinde dayamýþ olduðu kollarýný masadan çekerek, sýrtýný oturduðu sandalyeye dayadý. Böylece masadan biraz uzaklaþmýþ oldu. Çaylarýn sipariþini alan garson, ellerindeki çaylarla yanlarýna gelerek, servisini yaparak yanlarýndan ayrýldýktan sonra:

--- Çaylarýmýz da geldiðine göre, kahvaltýmýza baþlayalým.

--- Baþlayalým Bey. Diyen Münevver Haným, tabaðýndaki kahvaltýlýklarý, büyük bir istekle yemeye baþlayan eþine, eþlik etmeye çalýþýrken, bir yandan da eþinin yüzüne doðru bakarak, eþinin esmer olan teninin, burada bulunduklarý süre içerisinde, biraz daha koyulaþmýþ olduðunu fark etti. Eþini her haliyle seviyordu. Eþi kadar bronzlaþmýþ bir tene sahip olmasa da, kendisi de bayaðý bronzlaþmýþtý. Kahvaltýlarýný bitirdikten sonra, birer fincan daha keyif çaylarýný da içmeye baþladýklarýn da Selim Bey:

--- Sana bir þey söylemek istiyorum. Derken, elindeki fincaný masaya býraktý.

--- Hayýrdýr bey, buyur seni dinliyorum.

--- Nuri Bey’le buluþup, kumsalda yürüyüþ yaptýk.

--- Biliyorum, hatta kendisi nasýl diye de az önce sana sormuþtum. Sende kendisinin iyi olduðunu söylemiþtin.

--- Biliyorum Haným konuþtuklarýmýzý unutmadým. Þimdi beni biraz dinlemeni istiyorum. Nuri Bey’le buluþarak yaptýðýmýz yürüyüþ sýrasýnda, Nuri Bey bana önümüzdeki pazar günü, doðum gününün olduðunu söyledi.

--- Öylemi! Ne güzel.

--- Evet, bence de güzel, güzel de, doðum gününde bizim de orada bulunmamýzý istedi.

--- Bey biliyorsun! Derken, eþinin sað elinin kendisini beklemesi yönündeki iþaretiyle birlikte, sözlerine devam etmeyen Münevver Haným, eþinin sözlerini tamamlamasýný bekledi.

--- Haným, neler diyeceðini biliyorum. Diyeceklerinin aynýsýný ben de, Nuri Bey’in kendisine söyledim. Nuri Bey ise, o konularda hiçbir sýkýntý yaþamayacaðýmýzý ifade etti. Hatta… Dediði sýrada, konuþmasýný aniden yarýda keserek, bir an gözlerini masaya doðru dalgýn bakýþlarla bakmaya baþlayan eþinin, sözlerine devam etmesi için meraklý ve azýcýkta telaþlý bir ses tonuyla:

--- Hatta… Diyerek, eþine seslenen Münevver Haným, eþinin ne demek istediðini de, iyiden iyiye merak etmeye baþladý.

--- Nuri Bey, otelde pazar günü de kalabileceðimizi, otelin Genel Müdürünün kendisinin tanýdýðý olduðunu, bunu ayarlayabileceðini ve uçak biletlerimizin giderlerini de, kendisinin karþýlayacaðýný söyledi. Ayrýca, ertesi gün için de, uçak biletlerimiz için rezervasyon yaptýrdýðýný ve bizden de bu akþama kadar yanýt beklediðini de söyledi.

--- Sen ne yanýt verdin? Bey!

--- Herhangi bir þekilde olumlu ya da olumsuz yanýt vermedim Haným. Biliyorsun ki, biz evlenmek için karar aldýðýmýz günden beri, ikimizi ilgilendiren ortak konularda, hep ortak kararlar aldýk. Bu konuda da ortak bir karar almamýz gerektiðine inandýðým için, birlikte karar vererek, kararýmýzý kendisine bildirmek istedim. Münevver Haným, gülümseyerek ve sevgi dolu bir ifadeyle:

--- Bey, senin bu huyuna oldum olasý hayraným. Peki, sen ne düþünüyorsun?

--- Haným, aslýnda Nuri Bey’i sen de, bende burada tanýdýk.

--- Evet.

--- Geçenlerde seninle konuþtuðumuzda, onun iyi bir insan olduðu konusunda, seninle ayný kanýya varmýþtýk.

--- Evet.

--- Ayrýca o konuþmasý ile ilgili olarak, istemeyerek de olsa, benim gönlümü kýrýp kýrmadýðýný da merak ederek, kendisinin de rahat olmasý için, benden yanýt bekledi. Çok düþünceli bir insan olduðunda sanýrým sende bende ayný görüþteyiz.

--- Öylemi? Açýkçasý þaþýrmadým. Çünkü görüþümüzün doðrulandýðýný görmüþ oldum.

--- Ha bir gün önce gitmiþiz, ha bir gün sonra. Bizim tatilimizin süresi ile ilgili herhangi bir çekincemiz yok. Bu nedenle ben bir gün daha kalarak, Nuri Bey’in doðum gününe, katýlalým derim. Þunu da bilmeni isterim ki, bir bakýma da o gün için sabýrsýzlanýyorum.

--- Sabýrsýz olmana þaþýrmadým ki. Dedikten sonra gülmeye baþlayan Münevver Haným, eþinin evlilikleri süresince almýþ olduðu kararlarda, mantýklý davrandýðýný bilerek, eþinin bu konuda ki düþüncelerine katýlýyor olmasýnýn da ipuçlarýný da, bu þekilde vermeye baþladý.

--- Evet, sen ne diyorsun? Kal dersen kalýrýz. Gidelim dersen pazar sabahý çýkýþýmýzý yapýp gideriz. Dedikten sonra eþinin bu konuda olumlu yanýt verebileceðini tahmin eden olan Selim Bey, tahmin ettiði yanýtýn doðruluðunu eþinin vereceði yanýtla, kendi gönlündeki kararý onaylamasý için, içten içe sabýrsýzlanmaya baþlamýþtý.

--- Bey, sana hayran olduðumu söylemiþtim. Tamam, sen öyle diyorsan, öyle olsun. Dediðin gibi tatilimizin bitmesi için acelemiz yok. Ha bir gün önce gitmiþiz ha bir gün sonra.

--- Zaten böyle diyeceðini tahmin etmiþtim. Hatta biliyordum da diyebilirim. Diyerek gülen Selim Bey, masanýn üzerinde duran eþinin ellerini tutarak, onu çok sevdiðini söyleyerek, bunun için bir kez daha sessizce, tanrýya dua etmeye baþladý.









III



Odasýnýn penceresindeki tül perdeyi aralayarak dýþarýya bakan Sibel, tül perdeyi kapatarak, daðýnýk yataðýnýn üzerine sýrt üstü uzandý. Sað omzunda toplanmýþ olan saçlarýndan bir tutamýný tutarak ayný zamanda da, sað parmaðýna dolayýp, dolayýp býrakarak, gözleri tavana dikil halde durmaya devam etti. Dün akþam yemekte, Selim Bey ile Münevver Hanýmýn, masadan kalkarak erkenden yatmaya gittiklerinde, Türkan Haným ve Nuri Bey’le baþ baþa kaldýklarýnda, Nuri Bey’in Türkan Haným ile kendisine söylediklerini düþünüyordu. Nuri Bey’i gördüðü andan itibaren kaný ýsýnmýþtý. Bunu inkâr edemeyeceðini biliyordu. Ancak, Nuri Bey’in doðum günü için bir gün daha tatilini uzatmak için karar vermekte zorlandýðý gerçeði de, kendini sýkýntýya sokuyordu. Gerçi bu konuda ailesine bir açýklama yapmakta zorlanmayacaðýný biliyordu. Ancak, iþ yerine nasýl bir açýklama yapmasý gerektiðine karar verememiþ olmasý ise canýný sýkýyordu. Bunlarý düþünürken, iþ yerini ve iþ yerindeki arkadaþlarýný ne kadar çok sevdiði aklýna geldi. Çalýþtýðý süre içerisinde, iþ arkadaþlarýný bazen nasýl idare ettiði günleri de hatýrlayarak, biraz da olsa rahatladý. Bu zamana kadar da onlardan kendisini idare etmeleri konusunda herhangi bir isteði olmamýþtý da bunlarýn vereceði kararda olumlu þeyler olacaðýný düþündü. Fakat patronunun bu konuda nasýl bir yaklaþým da bulunabileceðini az çok tahmin ediyordu. “On beþ gün yetmedi mi.” “Zaten yeteri kadar tatiller var.” Tarzýnda sözleler ile karþýlaþýrsa, nasýl bir tavýr koyabileceðini tahmin edemiyordu. Diðer yandan da ‘‘Bir gün gecikmeden ne çýkar ki’’ diyerek mýrýldanýverdi.

Sað elinin parmaklarýyla oynadýðý saçlarýyla, oynamayý býrakarak, uzandýðý yataktan doðrularak ayaða kalktý. Üzerine bir þeyler giyip dýþarý çýkarak, bir an önce kararýný vererek, ona göre de, gerekli olan görüþmeleri, bir an önce yapmasý gerekecekti. Üzerine tek parça olan pembe renkli elbisesini giyerek, çantasýný da alýp odasýndan dýþarýya çýktý. Dýþarý çýktýðýnda az önce pembe renkli elbiseyi giymeye karar verdiði gibi kafasýný akþamdan beri kurcalamakta olan konu hakkýnda da karar verebilmeyi ne kadar çok istediðinin farkýna vararak, otelin deniz tarafýnda olmayan, ön tarafýndaki aðaçlarýn arasýndaki masalardan birine oturmak için o yöne doðru yöneldi.

Önünde bulunan hafif yokuþu çýkmaya baþlarken, ‘’Sibel ne kadar kararsýzsýn kýzým ya.’’ Diye kendi kendine mýrýldanýp duruyordu. Bu huyunu da hiç sevmediðini biliyordu. Bu halde olmasýna neden olan etkenin, ne olduðunu yýllar yýlý kendine, yanýt veremediðine de üzülüyordu. ‘Keþke karar vermek zorunluluðu olmayan bir dünyada yaþýyor olabilseydim’ diyerek, hayatýndaki kararlarla ilgili anlarýna olan kýzgýnlýðýný da, yýllardýr içinde hissettiði gibi hissetmeye devam edip durdu. Çýkmakta olduðu hafif yokuþun bitiminde önüne çýkan, otele özel arabalarýyla gelen, otel müþterilerinin arabalarýna ayrýlmýþ olan, otoparkýn yanýnda bulunan dar yola doðru yürümeye devam etti.

Otoparkýn yanýndan geçerken, otoparkta bulunan arabalarýn modellerinin ve renklerinin farklý olduðunu görünce, ‘Ýyi ki araba alma konusuyla karþý karþýya gelmedim. Gelmeyi de þimdilik çok istemem.’ Diye, tekrar kendi kendine söylenerek, girmiþ olduðu dar yolun bitiminde önüne çýkan merdivenin az sayýdaki basamaklarýný çýkmaya baþladý. Merdiven bittiðinde, altý yedi tane aðacýn bulunduðu ve her aðacýn altýnda duran, uzun tahta oturaklara sahip masanýn birine yaklaþýp, çantasýný masanýn üzerine býrakarak oturdu. Kendisinden baþka kimsenin olmadýðýný fark ettiðinde, ‘Herkes senin gibi kararsýzýn teki deðil ki, kýzým.’ Diye yine söylenmeye baþladýktan sonra, esmekte olan hafif rüzgârýn sesine karýþan, aðaçlarýn dallarýndaki kuþ seslerini duyunca, gülümseyerek durdu. Bir süre kafasýnda hiçbir þey düþünmeden o þekilde kalarak, kuþlarýn ve rüzgârýn sesini dinlemeye devam etti. Artýk bir karar vermesi gerektiðine inandý. Önce iþ yerini arayarak, iþ yeri ile görüþtükten sonra, görüþmenin sonucuna göre de gerekirse annesini aramasýnýn daha doðru olacaðýný düþündü.

Tahta masanýn üzerinde duran çantasýndan, cep telefonunu çýkartarak, cep telefonundan iþ yerinin telefon numarasýný çevirip, karþý taraftan sesin gelmesini beklerken:

--- Efendim. Diyen kadýnýn sesini duyduðu anda bir an olsun içinin rahatlamýþ olduðunu düþündü. Çünkü telefonuna yanýt veren kiþi, Süreyya ablasýydý. Süreyya ablasý, iþ yerindeki iþ arkadaþlarý arasýnda kendisini en iyi anlayan birisiydi.

--- Merhaba Süreyya abla, ben Sibel, nasýlsýn?

--- A! Sibelciðim, çok iyiyim caným. Sen nasýlsýn? Asýl haberler sende, tatil kuþu! Diyen Süreyya ablasýnýn, kahkahasýný duyduðu anda:

--- Ablacýðým, çok iyiyim. Tatilim de çok iyi geçiyor. Sayýlý günler, hemen de geçiyor.

--- Tatil böyledir. Bir an önce baþlamasýný istersin, nasýl bittiðini de anlamazsýn.

--- Haklýsýn ablacým. Süreyya ablacýðým, sana söylemek istediðim bir durum var.

--- Neymiþ o durum?

--- Çok detayýný geldiðimde anlatýrým. Cemil Bey oradaysa, onunla görüþüp, Pazartesi günü öðlene kadar izin verebilir mi? Diye kendisine soracaktým.

--- Hayýrdýr caným. Umarým kötü bir þey yoktur. Ýyi olduðunu belirttin ama yine de merak ettim. Neden Pazartesi günü öðlende geleceksin?

--- Ablacýðým, gerçekten bunu sonra anlatýrým.

--- Vallahi caným. Cemil bey iþ yerinde deðil. Geldiðinde kendisine aradýðýný söylerim. Kendisi bir iki saate kadar gelir. Ýstersen, sende o zaman bir daha ararsýn.

--- Hým! Anladýðým ablacým. Ablacým, sana bir þey diyeceðim. Beni pazartesi öðlene kadar idare edebilir misin?

--- Caným, düþündüðün þeye bak. Seni idare etmeyeceðim de sokaktan geçen birisini mi, idare edeceðim. Ýdare ederim. Sen merak etme. Bir daha arayýp, Cemil Bey’le konuþursan benim, seni idare edeceðimi söyle.

--- Ablacým canýmsýn, caným. Çok sað ol. Tamam, o zaman ben bir saat sonra ararým. Görüþürüz ablacým kendine iyi bak.

--- Tamam, caným sende kendine iyi bak. Haydi, görüþürüz, yanaklarýndan öperim.

--- Tamam, ablacým ben de seni öpüyorum, görüþürüz. Dedikten sonra cep telefonunu kapatarak görüþmesini tamamladý. Dün geceden bu yana olan sýkýntýnýn, birdenbire hafiflediðini hissetti. Patronu ile yapacaðý telefon görüþmesinden sonra da, tamamen ortadan kalkmasýný diledi. Cep telefonunu çantasýna koyduktan sonra, oturduðu yerden kalkarak, aç olduðunu hissettiði karnýný doyurmak için, bir þeyler yiyebileceði bir yere doðru gitmeye karar verdi.



IV



--- Anladým anneciðim. Hepinizin iyi olmasýna çok sevindim.

--- Sen merak etme kýzým. Sen nasýl oldun bu arada?

--- Bende iyi sayýlýrým anne, sað ol. Aylin’i çok özledim. Az önce telefonda sesini duyduðumda aðlamamak için kendimi zor tuttum.

--- Anlýyorum kýzým, hepsi geçecek. Bütün kötü günlerin ardýnda kesinlikle, iyi günlerin saklandýðýný sakýn unutma.

--- Bulutlu havalarda yýldýzlar ve ayýn saklandýðý gibi deðil mi anneciðim? Canýmsýnýz benim.

--- Sende bizim canýmýzsýn. Bak babanda çok selam söylüyor.

--- Sende babama selamlarýmý ilet anneciðim. Haydi, hepinizi öpüyorum. Görüþürüz anneciðim, kendinize iyi bakýn.

--- Tamam kýzým. Sen de kendine iyi bak. Bizde seni öpüyoruz, görüþürüz caným kýzým. Diyen annesinin sözlerinden sonra cep telefonunu kapatan Türkan Haným, kýzýyla görüþürken tutmaya çalýþtýðý gözyaþlarýnýn yanaklarýndan süzülmesine engel olamayýp, hýçkýra, hýçkýra aðlamaya baþlarken, sýrt üstü uzandýðý yataðýnda, yüzüstü dönerek aðlamaya devam ederken, yastýðý gözlerinden akan gözyaþlarýyla ýslanmaya baþlamýþtý. Kýzýný çok özlemiþti. Bir an önce kýzýna kavuþmak istiyordu. Kýzýndan ayrý kalmasýna neden olan olaylarýn çýkmasýnda, kendi payýnýn ne kadar olduðunu da, artýk çok fazla düþünmek istemediðini anlamýþtý. Gözlerinden akan yaþlar, gözlerine çektiði rimelin de akmasýna neden olduðunu, ellerindeki rimel izlerini görünce anladý. Elleriyle gözlerini iyice sildikten sonra, ayaða kalktý. Ayaða kalkar kalkmaz banyoya yöneldi. Banyodaki lavabonun musluðunu açarak, yüzünü iyice yýkadý. Yüzünü kurulamak için, havluyu alarak yüzüne kapattýðý sýrada, az önce yataðýn üzerine býrakmýþ olduðu cep telefonunun sesi ile irkildi. Annesiyle az önce görüþmüþtü. ‘Arayan kim olabilir?’ diye aklýndan geçirerek, elindeki havluyu banyo dolabýnýn tezgâhýnýn üzerinde býrakarak, banyodan dýþarýya çýktý. Yataðýn kenarýna gelerek, cep telefonunu eline aldýðýnda, arayanýn Hakan olduðunu görünce, iyice sinirlenmeye baþladýðýný anlayarak bir yandan da ‘Allah'ýn cezasý! Yine ne istiyor, niye arýyor.’ diyerek söylenerek, çalan cep telefonunu açtý.

--- Türkan!

--- Ben sana, beni arama demedim mi?

--- Türkan, kapatmadan dinle.

--- Neyi dinleyeceðim. Senin yalanlarýný mý? O gün de söylemiþ olduðun gibi mi? ‘Ben geç geleceðim, beni beklemeyin’. Diye söylediðin iðrenç yalanýnýn ardýndan, seni o kadýnla gören gözlerime inanýyorum. Senin pis yalanlarýna deðil.

--- Biliyorum. Her þey için özür dilerim.

--- Ne özrü? Özür dilemekle olsaydý… Neyse ya! Artýk arama beni dedim sana.

--- Kýzýmýzý ve seni çok özledim, inan ki piþmaným. Keþke bunun daha kolay açýklamasý olsaydý.

--- Kýzýmýz diye bir þey yok artýk. Lanet olasý herif! Artýk kýzýmýz diye bir þey yok.

--- Türkan, sen neler söylüyorsun? Ben pazar günü gelmeni bekliyorum. Bir an önce seninle barýþmak istiyorum.

--- Gelmiyorum… Gelmeyeceðim de… Sen ömrünün sonuna kadar bekle, dur.

--- Türkan!

--- Ne Türkan’ý be! Artýk sana mý soracaðým, ne zaman gelip gelmeyeceði mi. Sen en büyük hatayý yaptýn.

--- Türkan, ben pazar günü seni bekliyorum. Seninle görüþmek ve kýzýmýzý da görmek istiyorum.

--- Hala pazar diyorsun, hala, kýzýmýz diyorsun, sen bekle ama bil ki, boþu boþuna bekleyeceksin. Lanet þey! Dedikten sonra elindeki cep telefonunu kapatarak, yerdeki halýnýn üzerine fýrlatýrken, düzeldiðini sandýðý sinirlerinin yeniden bozulmaya baþlamýþ olduðunu anlayarak, ‘Lanet olasýca. Yok, kýzýmýzmýþ, yok Pazar bekliyormuþ.’ Diye yüksek sesle kendi kendine konuþmaya baþladý. Daha sonra makyaj masasýnýn altýndaki puf’u çekerek aynanýn karþýsýna oturdu. Ýki dirseðini makyaj masasýna dayayýp, ellerinin arasýna baþýný alarak, dinmiþ olan gözyaþlarýnýn yeniden yanaklarýnýn ýslanmasýna izin vererek, aðlamaya baþladý.

Bir yandan aðlarken diðer yandan da baþýný tutan ellerinin, titremeye baþladýðýný fark edince, bir süre o þekilde durarak aðlamasýný sürdürdü. Gözlerinden akan gözyaþlarýnýn, azaldýðýnýn farkýna vararak, gözlerinin kenarýnda kalan gözyaþlarýný da iki eliyle sildi. Berbat bir durumdaydý. Tekrar banyoya giderek, bir kez daha yüzünü yýkadý. Odaya dönerek makyaj masasýnýn önünde durarak, aynada yüzüne bakýnca, içinden toparlanmasý gerektiðini anladý. Sakinleþmenin en güzel yollarýndan birinin de, dýþarýya çýkmak olduðunu biliyordu. Makyaj masasýnýn üzerinde bulunan çantasýnýn içinden mendilini çýkartýp yüzünü, gözünü iyice temizledikten sonra, iki eliyle saçlarýný ensesinde topuz þeklinde baðlayarak topladý. Oturduðu yerden kalkarak, kýrmýzý renkli ve tek parça olan elbisesini üzerine geçirip, çantasýyla, cep telefonunu aldýktan sonra, oda kapýsýnýn anahtar deliðinde bulunan anahtarý eline alarak, kapýyý açýp dýþarý çýktý.

Dýþarý çýktýðýnda günün, akþam saatlerine dönmüþ olduðunu, Gökyüzündeki birkaç bulutun, batmak üzere olan güneþ nedeniyle, kýzýl renge büründüðünü gördü. Yaz mevsiminin akþam saatlerine doðru, doðada ki sessizliðin farkýna varmasý geç olmadý. Bütün gün güneþin sýcaklýðýndan etkilenmiþ olan aðaçlarýn, otlarýn, kuþlarýn ve insanlarýn dinlenmek için bir mola vermiþ olduðu bu saatleri, yýllar boyunca yaþadýðýný ve bundan çok hoþlandýðýný yeniden anýmsadý. Otelin giriþ yolu çevresindeki çimenlik alana doðru gitmeye karar verdiði anda, bir an fikrini deðiþtirerek, deniz kenarýna inmeye baþladý. Havuzun yanýna ulaþmasý çok sürmedi. Havuzun içinde ve kenarýnda hiç kimsenin olmadýðýný gördü. Havuzun ýþýklarý da, havanýn daha tamamen kararmamýþ olmasýna raðmen yanýyordu. Havuzu geçtikten sonra, akþam yemeði için, restorana doðru yürüyen insanlarý seyretti. Eþleri ile birlikte kol kola girerek, yürüyenler olduðu gibi tek baþlarýna yürüyen insanlar da vardý.

Deniz kenarýna ulaþarak denize baktýðýnda, denize girmiþ olan bir çift dýþýnda denizde baþkalarýnýn olmadýðýný gördü. Kýyýdaki koyda demirlemiþ olan yatlarýn birkaç tanesine doðru yol olmakta olan botlarýn çýkardýðý sesler dýþýnda, sessizliði hafifçe bozan ise denizin kýyýya vuran cýlýz dalgalarýnýn sesi, ilgisini çekmeyi baþardý. Ayaðýnda bulunan terliklerini eline alarak, denize ayaklarýný sokmak için kýyýda bulunan ýslak kumlara doðru ilerledi. Ayak parmaklarýnýn arasýna girip okþayan dalgalara ulaþtýðýnda, içinde ki sinirinin biraz olsun yok olmaya baþladýðýný hissetti. Kýyýya vuran dalgalarýn, ayak bileklerini de, ýslatacak þekilde yürümeye baþladý. Denizin içinde duran irili ufaklý taþlarý fark etti. Taþlarý görünce de, bu sefer ýslak kumlarýn bitiminde yerdeki, altý düz olan ve çoðunlukla gri ve kiremit rengindeki ufak taþlardan birkaç tane alarak, denizin üstüne doðru, denize yatay olacak þekilde, taþlarý fýrlatarak denizin üstünde fýrlattýðý taþlarý sektirmeye baþladý.

Fýrlatmýþ olduðu taþlardan kimisi denizin üzerinde bir iki kere sekip, denizin dibine doðru batarken, kimisi de dört, beþ kez sektikten sonra denizin dibine batýyordu. Denizin üstünde sektirmiþ olduðu taþlarý seyrederken, yaþamýþ olduðu hayatýn içinde de seken taþlara benzeyip, daha sonra denizin dibine batmasý gibi, batmakta olan yalanlarý söyleyen insanlarýn, var olmasýnýn ne kadar kötü bir þey olduðunu



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn karakterler üzerine kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Þans ve Dans (Sekizinci Bölüm)
Þans ve Dans (Altýncý Bölüm)
Þans ve Dans (Onbirinci Bölüm)
Þans ve Dans (Ýkinci Bölüm)
Þans ve Dans
Þans ve Dans (Üçüncü Bölüm)
Þans ve Dans (Yedinci Bölüm)
Þans ve Dans (Onuncu Bölüm)
Þans ve Dans (Beþinci Bölüm)
Þans ve Dans (Dördüncü Bölüm)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Umudun Adý Var. [Öykü]
Yaþam Parký [Öykü]
Dikmek [Deneme]
Telaþe Memurluðu Sýnavý [Deneme]
Yaþým Tuttu. [Deneme]
Takýlmak… [Deneme]
Boyumun Ölçüsünü Aldým. [Deneme]
Yazdým. [Deneme]
Oyunbozanýz. [Deneme]
Bir Sen Kaldýn. [Deneme]


Oðuz Tepe kimdir?

. . . . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Oðuz Tepe, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.