..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm mutsuzluklar yokluktan deðil, çokluktan gelir. -Tolstoy
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Yazarlar ve Yapýtlar > Elmas Þahin




29 Ocak 2015
Alageyik Ýle Avcýnýn Ölümcül Dansý  
Alageyik Aþktan da Öte

Elmas Þahin


Asýrlar boyunca avcýlarýn en büyük tutkularýndan birisi olan "geyik" önemli bir unsur olarak anlatýlarda yerini almýþtýr. Ziya Gökalp'in Alageyik (1913) manzumesi ile masallaþan "alageyik," Yaþar Kemal'in Alageyik (1967) romanýnda efsaneleþerek bir av tutkusuna dönüþmüþ ve " Necati Cumalý’nýn Yaralý Geyik (1981) oyununda sahneye aktarýlarak dramlaþmýþtýr. Yaþar Kemal'in kaleminde, Toroslar'ýn eteklerinde aþktan da öte bir av tutkusuyla Halil'in yüreðine yar olan Alageyik, 1959’da Atýf Yýlmaz'ýn ve 1969'da Süreyya Duru’nun yönettikleri Alageyik filmleri ve Ali Can Meydan’ýn 2011'de yönettiði kýsa animasyonlu Alageyik Efsanesi ile beyaz perdede de yerini alýr. Bu çalýþmada Yaþar Kemal'in Alageyik eserinde Türklerin binlerce yýllýk av geleneði ve kültürünün bir yansýmasý olarak Halil adlý gencin geyik avý tutkusu metin odaklý bir çözümleme ile eski inançlarla ilintili olarak, doðu ve batý kültüyle karþýlaþtýrýlýp irdelenecektir. Baþlangýçta sözlü ve yazýlý edebiyatýn içinde dillere destan bir masal haline gelen Alageyik, Burada, doðu ve batý kültüründe mitolojik bir imge olarak 'geyik kültü'ne ve Halil ile Alageyik'in yanýk bir türkü haline gelen öyküsüne kýsa bir yolculuk yapýlýyor.


:BCDF:
Alageyik kültü

Ben de gittim bir geyiðin avýna
Geyik çekti beni kendi daðýna
Tövbeler tövbesi geyik avýna
Siz gidin kardaþlar kaldým kayada [*]


Ýnsanlýðýn doðuþundan bu yana Kelt, Slav, Yunan, Hitit, Macar, Yahudi ve Hindu, Hristiyan ya da Müslüman; doðudan batýya, güneyden kuzeye birçok topluluk ve milletlerde olduðu gibi, eski Türklerde de bir geyik kültü vardýr. Bir bakýma totem yerine konularak, kutsiyet kazandýrýlan at, kurt, geyik gibi hayvanlar gerek dünya mitolojisinde gerekse Türk mitolojisinde önemli yer tutar.

Yunan mitolojisinde Akchaia sýnýrlarýnda Keryneia (Ceryneia) daðlarýnda yaþayan, Tanrýça Artemis'e ait olduðu söylenen Keryneia (Kyreneia) isimli bir geyikten bahsedilir. (Schefold ve Guiliani 1992: 107) diþi bir geyik olan Kyreneia; altýn boynuzlu, bronz ayaklýdýr ve Tanrýça Artemis'in, kutsal olarak gördüðü bu sihirli geyiði yakalayabilmek için bir yýl ardýndan koþtuðu söylenir. (Alexander 2009: 37)

Bir baþka efsaneye göre de, Eurystheus, av tanrýçasý Artemis'in sahiplendiði Kyreneia'yý canlý olarak yakalayýp getirmesi için Herakles'i görevlendirir, yaklaþýk bir yýl boyunca altýn boynuzlu pirinç yeleli bu geyiði yakalamak için uðraþan Herakles büyük bir mücadeleden sonra geyiði uyurken yakalamayý baþarýr. Omuzunda geyikle Tiryns'e dönerken, Artemis ve Apollon ile karþýlaþýr ve Artemis Herakles'i azarlar, ancak geyiði yakalama fikrinin Eurystheus'ten geldiðini öðrenince, suçlunun Herakles olmadýðýný anlar ve Herakles'in kutsal geyikle gitmesine izin verir. (Osborn ve Burgess 1998: 157)

Yine Antik Yunan’da Aktaion adlý büyük bir avcý vardý ve avdan eli boþ dönmezdi. Bir gün av dönüþü yürürken þans eseri, refakatçýlarý su perileri ile Gargaphia þelalesinde av dönüþü yýkanma molasý veren tanrýça Artemis'i çýplak olarak görür, bir tanrýçayý sadece ölümsüz insanlarýn çýplak olarak görmesine izin vardýr, Artemis Aktaion'un kendisini gördüðünü fark edince, yanýnda oku olmadýðý için bu avcýnýn üzerine su fýrlatýp ýslatarak onu bir geyiðe dönüþtürür. Köpekleri onu o þekilde görünce, gerçek bir geyik zannedip peþine koþarlar ve yakalayarak Aktaion'u parça parça ederler. (Fontenrose 1981: 33)

Avcýlarýn yazgýsý genelde bundan çok da farksýz deðildir, Yaþar Kemal'in Alageyik romanýnýn kahramaný Halil de Aktaion gibi avdan kolay kolay eli boþ dönmeyen bir avcýdýr; ancak onun da yazgýsý ölümcül bir sonla bitecektir. Yavrusunun acýsýyla dolu olan alageyiðin intikamý aðýr olacaktýr.

Bu çalýþmada geyik mitinin günümüze dek imgeleþerek nasýl bir kült haline geldiði, nasýl algýlandýðý, gerek batý gerekse doðu medeniyetlerinde nasýl bir tarihsel süreçten geçtiði, halkýn dilinde nasýl efsaneleþtiði, nasýl aktarýldýðý gibi meseleler üzerinde durularak; Yaþar Kemal'in Alageyik romanýna bir "geyik motifi"nin nasýl yansýdýðý, nasýl destanlaþtýðý, Halil'in geyik avý aþkýnýn onu nasýl bir uçuruma sürüklediði eser odaklý bir çözümleme yöntemiyle ele alýnýyor.

Mitsel bir yolculuk: Av folklorunda geyik

Geyik avcý iliþkisi eski çaðlardan itibaren efsaneleþerek günümüze kadar gelmiþtir. En büyük avcýlar arasýnda da Tanrýça Artemis gelir. Hatta bu av tanrýçasýnýn bazen geyik kýlýðýna girdiði de söylenir. "Bir gün, Nakses adasýnda avlanan iki kardeþin karsýsýna çýkar ve onlarý peþine düþürerek bir uçurumdan aþaðýya yuvarlanmalarýna neden olur." (Armutak, 2002: 424) geyiðin bu tarz bir kurnazlýðýný Alageyik'te de görürüz. Alageyik avcý Halil'i peþine katarak kayalýklardan aþaðýya iter. (s.275) Yunan tanrýçasý Artemis sadece geyik ile deðil ayý ile de iliþkilendirilir. "Zeus'un iðfal giriþimi esnasýnda ayý kýlýðýna bürünerek kendisini korumaya çalýþýr." (Clark 2012: 117)
Türk kültüründe de Artemis gibi geyik kýlýðýna giren ermiþler vardýr. Geyik kutsal sayýlan bir hayvan olduðundan dolayý "geyik avý günah sayýlýr, uðursuzluk getireceðine inanýlýr, Hacý Bektaþ, Abdal Musa gibi ulu kiþiler geyik donuna girerler. Orhan Gazi'nin çaðdaþý Geyikli Baba, tam bir geyik-insandýr. Geyikli Baba, Abdal Musa'ya geyik sütü sunarak onu da geyik türü ile akraba yapar. Dede-Kargýn da geyik derisinden taç giyer. (Bozkurt 1990: 131)

Moðol efsanesine göre de Börte Çene (Gri Kurt) Goa Maral (Beyaz geyik/Güzel Alageyik) Tengis'i (Ýç deniz) geçip Onon vadisine yerleþerek, Moðollar'ýn ilk atalarýný temsil ederler. Onlarýn neslinden 12 kuþak türer; ancak isimleri dýþýnda arkalarýnda bir þey býrakmazlar. Böylece klanýn kurucu oðluna Batu Çi (Bataçi) adý verilir. Kurt ve alageyiðin eski dönemlerin zoolojisinin izleri olup olmadýklarýný, totemizmin mirasý ya da bunlarýn; ölülerin ruhlarýnýn çocuklarýn ruhlarýna karýþmasýn diye birer koruyucu isim olup olmadýklarýný söylemek zordur. Moðollara göre kötü ruhlar, pek ayrýlamaz, bazýlarý erkek çocuklarýna geçer, diðerleri kýz çocuklarýna, üçüncü tür de hayvanlara vb. geçer. Bu nedenle ruh hayvanýn adýný duyduðunda çocuða dokunmayacaktýr. (Gumilev 1987: 88)
Eski Türk efsanelerinde, gerek Moðol gerekse de Altay destanlarýnda Bozkurt, Börte Çene ya da Gökkurt adlarýyla anýlan kutlu kurt, Türk'ün yol göstericisi olarak görülür. "Ergenekon'dan çýktýklarýnda halka rehberlik yapan kahraman Börte Çene ve kutsal kurt, olaðanüstü özellikleriyle halký, bilinmezliklerden kurtaran, ata yurdun yolunu gösteren sembolik anlam deðerlerine sahip kahramanlardýr." (Þenocak 2013: 2534) Türklerin kurt ve geyik soyundan türediði anlayýþýndan dolayýdýr ki, kurt ve geyiðe bazen ilahi bazen de insani hüviyetler kazandýrýlýr. Eski Türklerde geyik, kutsal bir hayvan ve bir totem olarak deðerlendirilir. Oðuz Kaðan destanýnda Oðuz Kaðan, ormandaki canavarý yakalamak için yemlik olarak bir geyiði aðaca baðlar. Moðol ve Tatar’larda da geyik, yol gösterici ve kurtarýcýdýr. (Armutak 2002: 424) diðer yandan Kýrgýzlarda da "geyiðin avlanmasý her þeyden önce Kýrgýzlarýn dinî inançlarýna ve millî kültürlerine ihanet" olarak görülür. (Nemutlu 2008: 499)

Av folklorunda geyik veya alageyik avcýyý daðlara çeken ve kaybolmasýný saðlayan; bazen de avcýya yol gösterici bir imge olarak karþýmýza çýkar. Fuzuli Bayat'ýn da dediði gibi orman halklarýndan kalma av iyesi, mitolojik olgusunun alageyik mitinde yeni bir simgeye bürünmesi zamanla av inançlarýnýn yerel kültürlerle de çaprazlaþarak geliþtiðini gösterir. Türk mitolojisinde geyik, avcýlardan avý saklar, av hayvanlarýný korur, yurdun-vatanýn sýnýrlarýný bekler. Bu da geyiðin, av hayvanlarýnýn koruyucusu olmasý fikrini kuvvetlendirir. Ala geyiðin aslýnda don deðiþtirmiþ insan olduðu (Bayat 2007: 203) düþüncesi dolayýsýyla da öldürülmesinin iyi olmayacaðý fikri yaygýndýr.
Bu durum Yaþar Kemal'in Alageyik'in de oldukça belirgin bir þekilde karþýmýza çýkar. Daha eserin hemen baþýnda kahramanýn bu av tutkusu ailesi, niþanlýsý ve yakýnlarýný hayli endiþelendirir. Niþanlýsý Zeyneb, Sultan kadýn ve annesinin aðzýndan geyik avýnýn getireceði uðursuzluk defalarca ifade edilir. Annesinin, hikâyenin baþýnda Halil'e yakarýþý eserin sonunda olacaklarýn habercisi gibidir. "Gel yavru, gel gitme! Gel geyik avýna gitme! Bunun sonu iyi gelmez. Ýflah olmazsýn. Baban iflah olmadý bu yüzden, sen de iflah olmazsýn. Gel etme yavru, kör koyma bir ocaðý. Umutsuz koyma evimi." (s. 200)

Buna benzer bir yaklaþým da Eskimolarda vardýr. Eskimo anlayýþýna göre, Ren geyiði-tanrýça olarak kabul edilir ve bütün hayvanlarýn koruyucusu olduðu düþünülen “Pinga” adý verilen geyiðin nerede bulunduðu ve ne biçimde olduðu, kimselere gözükmediði için hiç kimse tarafýndan bilinemez. (Armutak, 2002: 424). Bütün av hayvanlarýnýn anasý olan "Pinga'nýn (Pukimna, Pukiq, geyiðin derisinin beyaz kýsmý anlamýna gelir), gökyüzünde, yükseklerde bir yerlerde yaþadýðý, Hila ya da Arnaq Pinga (yukarýdaki kadýn), Havna (aþaðýdaki kadýn) gibi oldukça geliþigüzel adlarla" (Laugrand ve Oosten 2010: 150) anýlan, insani özelliklerden uzak süper güçlere sahip olduðu söylentiler arasýndadýr.

Tanrý Artemis vasýtasýyla ilahi özellikler yüklenen geyik Eskimolarýn inanýþlarýnda da benzer imgelerle karþýmýza çýkar. Geyik türünün Sedna isimli bir büyücü kadýnýn emriyle yaratýlmýþ olduðu inancý Eskimolar arasýnda yaygýnlýk kazanýr. Bu durum, Ýnuit mitolojisine göre, adýnýn Sedna olduðu tahmin edilen bir kadýn, -denizkýzýdýr, Þeytan, satanist olduðu yönünde Eskimolar ve Hýristiyan misyonerleri arasýnda bir takým görüþler de mevcuttur- (Laugrand ve Oosten 2010: 149) çizmelerini tepelik bir yere götürerek büyü ile onlarý geyiðe, pantolonunu da deniz kýyýsýna götürerek onlarý denizayýsýna dönüþtürür. Anlatýlanlara göre bu ilk geyik, boynuzsuzdur, ancak avcýlar için büyük tehlike oluþturan kocaman diþleri vardýr; denizayýsý ise avcýlarýn teknelerini deviren bir boynuza sahiptir. Avcýlar için bu durum tehlike oluþturuyordu böylece, yaþlý bir adam ilahi güçleriyle, geyiðe boynuzlarý, denizanasýna da diþleri takarak bu sorunu çözer. (Auger 2005: 50; Laugrand ve Oosten 2010, 150-151)

Kelt mitolojisinin en baþta gelen, kültleþen av temalarýndan birisi erkek geyik ve domuz temidir. Eski Türklerde diþi geyik ön plandayken, eski Anglo-Sakson Britanya'sýnýn Kelt geleneðinde ise erkek geyik kültü yaygýndýr, ancak daha sonra bu geyik kültü, erkek geyiðin boynuzlarýný taþýyan bir tanrý "boynuzlu tanrý" (Cernunnos) kültüyle yer deðiþtirmeye baþladý. Böylece Keltler için erkek geyik, "orman Tanrýlarýnýn" bir manifesto olarak da "boynuzlu tanrý" kavramýyla anýlýr oldu. (Eastwood 2012, 117)
Eski Kelt zamanlarýnda Ýrlanda'da da dev Kanada geyiði kültü yaþýyordu ve çoðunlukça da geyiðe tapýyorlardý. Hatta belki de erkek geyik kültü bu nedenle önem kazanmýþtý. Böylece erkek geyik, topraðýn altýnda yeþerip filizlendiðinden "mýsýr ruhu" ile de iliþkilendirilmiþ, diþi geyik de Saba ve Flidais gibi tanrýçalarla iliþkilendirilmiþtir. Av temasý genellikle ya geyiði ya da domuzu kapsayarak öteki dünyayla baðlantý kurmanýn, yahut da ruhlarla ve ilahi varlýklarla iletiþim kurmanýn simgesi olarak Kelt mitolojisinde sýklýkla yer almaktadýr. Mitolojideki destanlardaki yansýmalarýna bakýldýðýnda beyaz erkek geyikler görünüþleriyle "Öteki dünyayý" çaðrýþtýrmaktaydýlar ve uðrusuzluðu simgeliyorlardý (Eastwood 2012, 117-118). Týpký Türk kültünde yaygýn olan uðursuzluk imgesi gibi. Halil'in karþýsýna çýkan alageyik gibi, yavru geyiðin öldürülmesiyle uðursuzluk baþlar ve kahramanýn yazgýsý da ölüm olur.

Amerikan yerlilerinin inanýþlarýna göre de geyik, tanrýlar yolunun rehberi olarak kabul edilirken; Ýrlanda ve Galya’da da geyiklerin ruhlarýnýn, Keltler'de olduðu gibi bir sonraki yasama aktardýklarýna inanýlýr. Kelt efsanelerinde beyaz geyik motifine çok sýk olarak rastlanýlýr. Hint Veda’larýnda da geyiðin, rüzgâr tanrýsýný temsil ettiði anlatýlýr. (Armutak 2002: 424).
Bunun en belirgin örneklerine Hitit ve Neo-Hitit dönemlerinde geyik kültüyle ilgili, temsil edilen, Yeniköy'deki bir erkek geyiðin üzerinde duran koruyucu tanrý Runta'nýn (Rú-glyph, Kurunta) rölyeflerinde (kabartmalarý) rastlanýr. Bu erkek geyiðin, alageyik ya da kýzýl geyik olduðu söylenir. (Collins 2003: 76) "Hitit sanatýnda, en az boða kadar hatta belki ondan çok daha önemli
olan bir baþka hayvan da geyiktir. Geyik Hitit koruyucu tanrýsýnýn kutsal hayvanýdýr." (Meydan 2007: 487)

Yaþar Kemal'in kaleminde efsaneleþen Alageyik'e baktýðýmýzda binlerce yýl öncesinin "koruyucu geyik" motifini burada da görürüz. Geyik avý öyle bir tutku olmuþtur ki, Halil'in yüreðinde geyik aþký sevgilinin yerini almýþtýr. Öyle ki, Halil'in tüfeðinin üstünü dahi sevgilisinin resmi yerine, geyik resimleri süslemiþtir. Geyiðin sesini duyduðu an, tüfeðini kaptýðý gibi düþer yollara. Sevdiði kadýna göz koyan, Karaca Ali ve adamlarýnýn kurduðu pusuya bile fark etmez. Düþmanlarý pusuda ateþ açacaklarý esnada bir geyik kayalýklarda gözükür ve Halil durumdan habersiz olarak hemen yön deðiþtirerek kayalýklara doðru koþup týrmanmaya baþlar. Geyiðin ardý sýra týrmanýr kayalýklara. Bir bakýma geyik onu tehlikeden kurtarýr. Geyik burada yol gösterici özelliðiyle dikkatleri çeker. Týpký Artemis gibi avcýyý ardýna düþürerek hedef þaþýrtýr. Ne var ki Halil, gün gelecek geyiðin yavrusunu vuracak ve geyiðin öcü acýmasýz olacaktýr.

Bir baþka geyik miti de Güney ve Orta Amerikan mitolojisinde görülür. Geyik bazen sembolik bazen de soytarý/ budala anlamýnda kullanýlýyordu, hatta Orta Amerikan kültüründe takvimlerinde geyik günü bile vardý, eskiden o dönemlerde geyik avý önemliydi, eti besin, derisi de giyim için vazgeçilmez bir öneme sahipti. (Bingham ve Roberts 2010: 42) Batý Sibirya'da da Ostyaklar, geyik avýna çýkan bir avcýnýn öyküsünü dilden dile aktararak efsaneleþtirmiþlerdir (geyik ve rengeyiði). Týpký avcý (Halil) ve alageyik öyküsünün efsaneleþerek dilden dile dolaþtýðý gibi, sözü edilen öyküde de avcý, kýz kardeþini eve götürürken, yedi baþlý bir orman ruhuyla flört eder ve bir zaman sonra orman ruhu geyik avcýsýný kandýrýr. Avcý, daha önceden evcilleþtirmiþ olduðu yardýmcýlarý-kurt ve ayýyý- alarma geçiren küçük hayvanlarýn- tavþan, su samuru, serçe ve karga -oynadýklarý düzenbazlýklar sonucunda bu ruhtan kurtulmayý baþarýr. Üç yýllýk bir mücadelenin sonucunda, yedi-baþlý orman canavarý öldürülerek gömülür. Kral, bu baþarýsýndan dolayý onu ödüllendirir ve en küçük kýzýný onunla evlendirir. Ne var ki kendi "kýz kardeþi," sevgilisi olan yedi baþlý-orman canavarýnýn intikamýný alýr ve geyik avcýsý ölür. Masal bu ya avcý, hayvan dostlarýnýn yardýmýyla tekrar hayata döndürülür. (Li ve Luckert 1994: 18)

Bir baþka inanýþa göre bu yedi baþlý orman ruhunun (ortadaki baþýn boynuzlu bir geyik baþý olduðu söylenir), avcýnýn öldürmeye niyetlendiði geyiðin intikamcýsýdýr. Geyik postuna bürünmüþ, hayvanlarýn ilahi bir efendisi olan iftiraya uðramýþ Animal Elder (hayvanlarýn atasý) dir. (Li ve Luckert 1994: 18) Ancak Halil'in böyle bir þansý olmaz, atalarýnýn sözünü dinlememesinin cezasýný toplum ona aðýr ödetir. Alageyik bir bakýma toplumun kendisidir, kutsal olana (geyik) dokunmuþ, kutsal olaný incitmiþ yaralamýþtýr, tabularý yýkmýþ, eski deðerleri bir kenara atmýþ kendi tutkularýnýn peþine koþmuþtur, bireyin bu baþkaldýrýsý toplum tarafýndan yadýrganacak ve cezalandýrýlacaktýr.

Bir bakýma geyiðe hem ilahi bir kutsallýk hem de insani özellikler yüklenir ve geyik avlamanýn karþýlýðý da lanetlenme olur. Örneðin Çingiz (Cengiz) Han'ýn ana-atasý olan maral (diþi geyik) bir ala, güzel geyik idi. Daha sonraki Türk masallarýnda da, "geyik soyundan gelen Han ve vezirler", görülür. Orta Asya Türk halk edebiyatýnda, böyle benekli geyiklerin, çok daha mitolojik türlerine de rastlanýr. (Ögel 1993: 104)

Türk efsanelerinde daha çok diþi geyik yer alýr. Bunlar tanrý ile ilgisi olan birer ilahe, diþi tanrý, birer diþi ruh durumundadýr. Cengiz Han'ýn ilk atasý olan “Gök-Kurt" ile kansý “kýzýl veya kýzýlmasý geyik" aslen gökte doðmuþlar ve bir denizi geçerek gelmiþlerdir. Göktürk hakanýnýn sevgilisi de deniz ilâhesi olan bir diþi geyiktir. Ayrýca eski Türklerde beyaz geyik kutsaldýr. (Albayrak 2010: 204)

Bununla birlikte bir diðer inanýþ da Göktürklerin atalarý ile ilgili bir efsanede geyik öldürmenin uðursuz olduðudur. Pazýrýk ve Kýpçak Kumanlara ait dinyeper kurganlarýnda geyik motiflerinin önemli bir yere sahip olduklarý görülmektedir. Bütün bu örnekler Türklerde geyik kültürünün var olduðunu, onun kutsal bir hayvan olarak kabul edildiðini göstermektedir. (Selçuk 2008: 333)
Bu kutsallýk Ýslamiyet'ten sonra Zeyd bin Erkam'ýn anlattýðý geyik ile Hz. Muhammed (SAV) arasýndaki kýssa ile de bir bakýma pekiþmiþ olur. "Resûlallah, “sallallahu aleyhi ve sellem” ile Medine köylerinden birine giderken bir köylünün çadýrýna rastladýk. O köylü, çadýra bir diþi geyiði baðlamýþtý. Geyik feryat ederek dile gelip ya Resûlallah! Bu köylü beni avladý. Benim uzakta iki tane yavrum var. Memelerim süt ile dolu. Ne beni boðazlýyor ki bu beladan kurtulayým. Ne de salýverir ki gidip iki yavrumu emzireyim. Resûlallah, geyiðe "seni serbest býrakýrsam yine gelir misin" buyurdu. "Gelirim. Eðer gelmezsem Allahü teala bana on kiþinin azabýný versin" dedi. Böylece Hz. Muhammed, geyiði salýverdi. Geyik gidip aradan çok geçmeden geldi. Diliyle dudaklarýný yalýyordu. Resûlullah onu tekrar çadýra baðladý. O sýrada çadýrýn sahibi, elinde bir tulum su ile geldi. Peygamberimiz, "bu geyiði bana satar mýsýn deyince, ya Resûlallah sizin olsun," dedi. Hz. Muhammed, o geyiði alýp serbest býraktý. Zeyd bin Erkam geyiðin çöllerde "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyerek, dolaþtýðýný gördüm" (Câmi 2009: 203) demiþtir.

Alageyik: Aþktan da öte

Menþeine baktýðýmýzda Anadolu'da üç tür yerli geyik -kýzýl (C. elaphus maral), Karaca (C. Capreolus capreolus) ve alageyik (dama dama-Anadolu/Avrupa alageyiði) (Collins 2003: 74) vardýr. Alageyik, Türkçe halk dilinde yaðmurca (geyik/dað keçisi), Yunancada ise platoni yani halkýn deyimiyle elafos (Masseti 2012: 148) adlarýyla anýlýr. Çoðu zaman erkek alageyik antilop, diþi alageyik karaca, yavrusu da ceylan olarak adlandýrýlýr. Erkekler boynuzlu, diþiler ise boynuzsuzdur.

Güney ve güney-batý Anadolu, yani Toroslar özellikle de Akdeniz sahillerinin alageyiðin anavataný olduðu konusunda araþtýrmacýlar hemfikirdir. 15.yüzyýlda Rodos Þövalyeleri tarafýndan Anadolu'dan Rodos'a götürülüp tanýtýlan (Masseti 2012: 148) alageyikler; Ýngiltere, Almanya, Hollanda gibi Avrupa ülkelerine, Amerika, Kanada, Arjantin, Þili, Güney Afrika, Japonya, Madagaskar, Avustralya, Tazmanya, Yeni Zelanda ve Fiji’ye kadar geniþ bir coðrafyaya yayýlmýþtýr. (Chapman ve Chapman 1975; Grzimek 1990; Geist 1998; Nowak 1999; Shackleton 1999; Collins 2003; Roots 2007; Masseti 2012). Böylece baþlangýçta kýzýlçam ormanlarý ile çevrili olan Toroslar bölgesinde yaþayan alageyikler zamanla Anadolu'nun diðer bölgeleri olmak üzere tüm Avrupa'ya ve Uzak Doðuya yayýlýr. Ne var ki, usulsüz avlanma ve yaþama ortamlarýnýn bozulmasý sonucu günümüzde sadece Antalya'da Düzlerçamý bölgesinde milli park olarak yapýlan alanda 1966 yýlýndan itibaren koruma altýna alýnýn alageyikler, varlýklarýný bu bölgede
sürdürmektedirler (Sarýbaþak, et al. 2006, 1; Masseti 2012: 144).

Marco Masseti, alageyiðin bilinen yaygýn türünün, paleontolojik ve arkeolojik kanýtlara göre geç Pleistosen ve erken Holosen'de Doðu Akdeniz bölgesinde sýnýrlý olduðunu, fosil kayýtlarýndan yola çýkarak "buzul çaðý sonrasý Avrupa'da nesli tükenen alageyiðin, Güney Avrupa ve Orta Asya bölgelerine sýðýnýp bu sýnýrlý bölgede yaþamlarýný sürdüðü" (Masseti 2012: 148) bilgisini verir. Güney Anadolu'da alageyik türünün ilk örnekleri fosil kayýtlarýna göre geç dönem pleistosene çaðýný iþaret etmektedir. Dama damanýn (alageyik) Karain B ve Öküzini maðaralarýnýn (Antalya) kabartmalarýnda ve Sirkeli Höyük (Adana) arkeolojik kazýlarýnda bulunmuþtur. fosil kayýtlarýndan elde edilen bilgilere göre alageyiðin, son buzul çaðýnda neslinin tükendiði (Masseti 2012: 148) ancak Toroslar'da yaþamýný sürdürerek daha önce de belirttiðimiz gibi 15. Yüzyýldan itibaren de geniþ bir coðrafyaya tanýtýlmýþtýr. Bu da gösteriyor ki, insanoðlunun prehistorik çaðlardan buyana alageyiði bildiðinin kanýtýdýr.

Geyik özellikle de diþi geyik yahut da alageyik Türk kültür hayatýnda önemli bir yer tutar. "Hunlar’ýn menþeine dair efsanelerde geyiðe büyük yer verildiði, yapýlan arkeolojik kazýlar sonucu elde edilen malzemelerde rastlanan geyik figürlerinden anlaþýlmýþtýr." (Aytaþ 1999: 162) Halkýn dilinde kulaktan kulaða yayýlan bir halk motifi haline gelen Alageyik, Ziya Gökalp'in gerek Alageyik gerekse Ergenekon manzumesi ile masallaþarak Yaþar Kemal'in romaný ile aþktan da öte bir av tutkusuna dönüþür. Gökalp'in eserlerinde diþi (ala) geyik kahramanlara yol göstermenin yanýnda, sütüyle besleyerek hayatta kalmalarýna da yardýmcý olur. Gökalp'in "þiirselleþtirdiði Ergenekon’da, Ýlhan zamanýnda düþmanlardan kurtulan ve iki kýzý alýp kaçan Nököz ile Kýyan, yolda rast geldikleri Ala Geyik’i izleyerek dört yaný daðla çevrili yeþil bir baða ulaþýrlar. Elma, erik ve çeþitli yemiþlerin bol olduðu bu baðý yurt edinip yerleþirler. Ala Geyik’ten süt emer, burayý ana kucaðý beller ve üreyip çoðalýrlar. " (Zavotçu 2012: 606)

Mitolojilerden masallara, masallardan halk öykülerine, Dede Korkut hikâyelerinden yazýlý destanlara ve diðer edebi türlere kadar dilden dile efsaneleþerek yayýlan geyik motifi böylece þiirleþir, türküleþir halkýn yüreðine yar olur. Yaþar Kemal'in eserinde de eserin baþkahramaný Halil'in geyik avýna düþkünlüðünü ve bu av tutkusu nedeni ile baþýndan geçen maceralarý anlatan Alageyik, bir Anadolu efsanesi olarak ölümsüzleþir. Halil'in aþýrý av düþkünlüðü hayra yorulmaz. Bu durum, sadece ailesini endiþelendirmekle kalmaz, ayný zamanda kendisini de felaketlere sürükler. Annesinin ava gitmesine izin vermeyiþine direnince Halil; Anne, oðlunun atýnýn üzengisini tutarak bir kez daha yalvarýr:
"Ne yapacaksýn oðul," diyordu, bu kadar çok geyiði. Bu kadar çok geyik postunu. Elalem sana düþman. Gözleri yemiyor seni. Elalem babanýn düþmaný. Yüreðim diyor ki, gitme geyik avýna. Atalar demiþ ki… Geyik avý iyi deðil. Bugün deðilse, yarýn baþýna bir hal gelir. Yüreðim diyor ki, iyi deðil." (s.200)

Annenin bu endiþeleri eski efsane ve mitlere göndermedir, zira bir geyiðin öldürülmesi yüzyýllarýn töre ve inanýþlara göre büyük bir felaketti, gerek Türk, gerekse Arnavut, Hint ya da Avrupa halk inanýþlarýnda "bir geyiði avlamak, uðursuz alametlerin habercisi" (Daniels ve Stevans 2003: 613) olarak görülürdü, Hintliler, bir geyiði öldürmenin Yüce Ruhun (kast edilen Tanrýdýr) gazabýna neden olacaðýna, bir geyik katledildiðinde (yüce ruhtan) af dilemenin gerekliliðine inanýyorlardý. Avrupa efsanesinde de "diþi geyik, Housatonic (Amerika'da Batý Massachusetts'te bir nehir) vadisinin beyaz geyiðini temsil ediyordu ve ölümü kabileleri sefalete sürüklüyordu." (Daniels ve Stevans 2003: 613)

Romanda, oðlunu ikna edemeyince kadýn: "…Gideceksen git. Sana derim ki, hiç olmazsa geyik yavrusu vurma. Sütteki diþi geyiði vurma. Bir ocaðý kör koyma! Elin kýzýný, gül gibi niþanlýný al duvaklý, el arasýnda boynu bükük koyma!" (s.201) diye feryat eder. Çünkü avcý yavrulu geyiði vurursa, kendi ocaðýnýn da söneceði düþünülür, ana yüreðine ateþ düþürenin de ocaðýna ayný ateþ düþer, ocaðý söndürenin ocaðý söndürülür düþüncesiyle avcýnýn annesi endiþe içindedir, yavrusuz kalacaðýnýn, ayný acýyla yanacaðýnýn sinyallerini verir oðluna.
Niþanlýsý Zeyneb de, benzer þeyleri söyler ona:
"Halil! Gel bu iþi yapma! Kýyma geyiklere. Eskiler diyorlar ki iyi deðil bu! Geyik avlayan iflah olmaz, diyorlar." (s.201) sözleriyle gerek anne gerekse de Zeyneb, eski inançlarýn etkisi altýndadýrlar ve geyik tutkusu nedeniyle babanýn düþtüðü yazgýya oðlun da düþmesinden korkarlar. Eserin sonunda Halil'in ölümcül yazgýsý da "geyik avlamanýn uðursuzluðunu" kanýtlayarak halk arasýnda dolaþan söylentileri haklý çýkarýrcasýna destanlaþýverir.

Romanýn hemen baþlarýndaki geyiðe yüklenen kutsallýk, özellikle sütteki yavrulu geyiði öldürmenin iyi olmayacaðý yönündeki göndermeler, eserin sonundaki kötü yazgýnýn habercisidirler. Halil ne annesini ne de Zeyneb'i dinler. Geyik aþký onu daðlara çeker. Bunu fark eden genç kýz, ona þöyle seslenir: "O geyik avýný benden çok mu seviyorsun?"

Halil buna gülümser sadece, hep yaptýðý gibi. Geyik avýný ondan çok mu seviyordu? Hiç düþünmemiþti. Ama biliyordu, geyik avý onda bir tutkuydu. Tutkularýn belasýydý. Deseler ki, geyik avýndan mý vazgeçersin, sevgilinden mi vazgeçersin? Halil buna bir karþýlýk veremez, düþünür kalýrdý. (s.202)
Aþktan da üstündü bu geyik sevdasý. Karasevda idi adeta bu tutku Halil'in yüreðinde. Toroslar'a atardý kendisini sýk sýk. Et ihtiyacýndan deðildi Halil'in geyik avlarý. Onunkisi bambaþka bir þeydi. Çok sevdiði niþanlýsý dahi dindirmiyordu ondaki bu geyik ateþini. O daðlara çýkmalý, geyiklerle ateþ dansý yapmalýydý.
Yaþar Kemal; Alageyik adýyla filmlere konu olan bu Anadolu Efsanesi'nde dönemin geyik avý kültürüne pencere açarak, Toroslar'dan esen geyik rüzgârý ve geyik severleri eski Türklerdeki oðuzlarý aratmayan bir av kültürü, av tutkusu çerçevesinde geçmiþi ana taþýyan türküleþen bir alageyik öyküsünü romanýnda kurgular. Yazar, Çukurova'nýn geyik aþkýný Halil'den yola çýkarak masalsý bir anlatýmla bir halk türküsü tadýnda, bir geyik kültünü yer yer mizahi bir dille sýk sýk eskilere göndermeler yaparak þöyle dile getirir. "O zamanlar Toroslar geyik doluydu. Kimse koyun, keçi eti yemezdi o zamanlar. Geyik eti yerlerdi. Günah sayarlardý geyik avýný ama, gene de etini yememezlik etmezlerdi. Kocasý genci, hocasý mollasý, dedesi babasý, herkes yerdi." (s.206)

Týpký Dede Korkut hikâyelerinde ya da oðuz destanlarýnda olduðu gibi "yiðitlik" önemli bir meziyet olarak görülür. Burada da ava çýkan her bir delikanlý, sýrtýnda bir geyikle gelmeliydi. Gelmeyince kolay kolay kýz bulunmazdý. "Halil'in iþi beterdi. O ava tutkundu. Delicesine tutkundu. Onun iþi gücü buydu. Delikanlýlar gibi düðüne, derneðe gitmez, ava giderdi. Niþanlýsýný bile unuturdu av deyince. Onun bu tutkusundan korkuyorlardý. Anasý, niþanlýsý, köylü, yarenleri korkuyordu. Baþýna bir iþ gelecekti." (s.205) Böylece geyik öldürmenin uðursuzluðu defalarca tekrar edilerek, Halil'in bu av tutkusunun bi gün felakete neden olacaðýnýn sinyalleri verilir. Eserde de belirtildiði gibi, "Toroslar'da böyle geyik avý tutkunlarý daha önce de çýkmýþtý. Çýkmýþtý ama, hiçbirisi de iflah olmamýþtý." (s.206)
Tüm kahramanlýk destanlarýnda olduðu üzere, burada da iyi kötü çatýþmasýna þahit oluruz. Destanlarda genelde iyiler ödüllendirilir ya da kazanýr, kötüler cezalandýrýlýr yahut da kaybeder. Halil'in insanlara kötülüðü olmasa da, dini bir imgelemle kutsiyet kazandýrýlan geyiði avlamasý da kötülük olarak görülür. Geyik avlama arzusu dolayýsýyla bir bakýma ilahi bir adaletle cezalandýrýlarak, geyiðin intikamý ile karþýlaþýr ve kaybeden taraf olur.

Öte yandan geyik avýndan doðacak uðursuzluk öncesi, bir baþka uðursuzluk, bir baþka kötülük dolaþýr Toroslar'ýn Gökdere Köyü'nün üzerinde. Civar köylerden Sarýcalý Köyü'nün aðasý olan Karaca Ali adýnda bir belalýyý çýkarýr yazar, Halil'in karþýsýna. Karaca Ali, Halil'in sevdiðine göz koyarak; onu ortadan kaldýrýp Zeyneb ile evlenmek ister. Halil'i av yerinde adamlarý ile kýstýrýp tuzak kurup öldürmeyi düþünür. Pusuda bekleyen nöbetçisi gelip onun ava çýkacaðý haberini ulaþtýrýr: "Halil bugün tek baþýna doludizgin Karakuþun kayasýna doðru gidiyordu. Belki bir hafta avdan dönmez. Heybesi þiþkindi. Ben Halil'i göre göre her huyunu anladým. Heybesi böyle þiþkin olunca, Halil bir haftadan aþaðý avdan dönmez. Bir ay gittiði de olur. Karakuþun kayasýnda pusu kurarsak iþi bitiktir." (s.206)

Halil, bu tuzaklardan habersizdir. Gözü geyiklerden baþka bir þey görmediði için, çevresinde dönen dolaplarý da gözü görmez. Avcýnýn yazgýsý bellidir, ya Karaca Ali'nin tuzaðýyla ya da geyiðin intikamýyla son bulacaktýr. Halil uzun bir süre anasýnýn öðüdünü tutmuþ, ne yavrulu geyikleri vurmuþ ne de geyik yavrularýna dokunmuþtur. Hele bir diþi geyikle belki on kere karþýlaþmýþ, yavrulu olduðu için o geyiðe tüfeðini bile çevirmemiþti. (s.207)
Yine ava çýktýðý bir gün, yaman bir geyiðe denk gelir. Geyik kayanýn sivrisinde kocaman boynuzlarýyla duruyordu. Halil geyiði görür görmez sevincinden deliye döndü, bir ince çiðirden,
geyiðe yaklaþmak için yürümeðe baþladý. Yukarý doðru geyik gibi sýçrýyordu. Hem týrmanýyor hem geyiðe bakýyordu. Hiçbir geyik, bir tüfek atýmýndan yakýna kimseyi yaklaþtýrmaz. Ama bu geyik baþka bir geyik… Halil, neredeyse yanýna varacak. O yaklaþýyor, geyik yerinden kýmýldamýyordu. (s.211)
Halil geyiðe yaklaþýr. Tam niþan alýr almaz, taþ gibi duran geyik, birden kayanýn üstünden aþaðý fýrlar. Halil neye uðradýðýný bilemez. Tüfeði elinde kalakalýr. "Bu geyik, geyiklerin kurnazý," der kendi kendine. "Böyle de bir geyiðe hiç rastgelmedim. Bir acaip geyik." (s.213)

Geyiðin kaçtýðý yere seðirtir. Göz açýp kapayýncaya kadar geyik yýldýrým gibi uçarak, karþý kayanýn doruðuna varýr, yönünü de Halil'den yana çevirerek, heykel gibi donmuþ bir þekilde öylece durur. Geyiðin Halil ile amansýz dansýdýr bu. Bu kayalara geyik kadar alýþkýn olan Halil orada dimdik duran geyiðe doðru gene koþsa da; geyiðin dansý yaman olur. Halil, yine tam ona siper alýrken geyik kaçar. Yazar, geyiðin yaklaþtýkça kaçýþýný çobanaldatan kuþuna benzetir. O da tam elimizi uzatýp yakalayacaðýmýz sýrada hemen kaçar. Geyik de öyledir.
Geyik de çobanaldatan gibi, Halili daðdan daða, kayadan kayaya, otlaktan otlaða götürür. Geyik Halil ile adeta oynar. Halil kýzar, geyiðin kendisiyle oynadýðýný sezinler. Çocukluðunda babasýyla ava geldiklerinde böyle bir geyik daha önlerine düþmüþ onlarý daðdan daða çekmiþtir. Geyiklerin tekin olmadýðýný düþünür, öyle ki geyikler üstüne çok þey dinlemiþtir. "Geyiklerin çobanlarýn peri kýzlarýydýlar." (s.214)

Burada bir çobanýn geyik avlarken kayadan düþüp yaralandýðýný ve peri kýzýnýn onu geyik sütü vererek iyileþtirdiðini, çobanýn da tövbe ederek artýk geyik avlamadýðýný anlatýr Yaþar Kemal. Geyik, Halil'in "Çobanaldatan"ý, Halil de Karaca Alinin "Çobanaldatan"ý olmuþtu. Halil, kayalarýn, ormanlarýn içinde, bir uçsuz bucaksýz daðda kaybolmuþtu. (s.215)
Geyik, peþinden sürüklediði insaný dermansýz býrakýr. Tenha yerlerde yaþar. Avlayan iflah olmaz, avlanmýþ geyiðin gittiði ev tarumar olur, yerinde ot bitmez. Bedduasý avcýnýn soyuna da etki eder. Mukaddes bir hayvandýr. Kurt gibi aniden ortaya çýkar ve çoðu kere insanlara doðru yolu gösterir. Birdenbire ortadan kaybolur. Mutlu sona erdiricidir. Sevgi perisidir. Totemdir, ruhlarýn üzerinde dolaþtýðý ilahi bir varlýktýr. Tanrý’nýn elçisidir. Gökte dolaþan yarý ilahi yaratýktýr. (Aytaþ 1999: 162)

On beþ gün geçer ortada gözükmez Halil. Daðlarda geyik peþindedir. Köylü gençler onu aramaya çýkarlar ve üçüncü gün daðda bir maðarada onu bulurlar. Maðara vurulmuþ yüzülmüþ geyik etleri ile doludur. Halil; bir geyiðin onu oraya getirdiðini ve peþine düþtüðü geyiði vuramadýðýný, ama o esrarlý geyiðin sayesinde geyik yataðýna düþtüðünü, istese daha yüzlerce geyiði vurabileceðini heyecanla anlatýr onlara. Ve birlikte köye dönerler. Büyük þölenlik geyiklerle köye dönen Halil'in o güne kadar getirdiði geyikler köylü tarafýndan meydana ateþ yakýlarak piþirilip hep birlikte yenilirdi. Ama o gün herkes yaslýdýr. Kimselerin aðzýný býçak açmaz. Ete bile dokunmak istemezler. Bu da Halil'i kuþkulandýrýr ama kimsenin aðzýndan tek bir kelime dahi alamaz. En iyi dostu Koca Duran bile bir þey anlatmaz. Susar kalýr.

Halil avda iken Karaca Ali, köyün ileri gelenlerinden Süleyman Koca'yý kýzý istemeye gönderir ve kardeþlerini kýzý vermeleri için ikna ettirir. Kýza çeþitli hediyeler gönderilir. Bu arada Halil'in köyünün muhtarý Gök Hüseyin de Karaca Ali'ye gizliden gizliye casusluk yaparak onun tarafýný destekler. Kýzýn baþýna gelenleri ne ailesi ne de arkadaþlarý anlatmazlar Halil'e. Sultan ana anlatýr sonunda dönen dolaplarý. Ve Halil, Karaca Ali'nin köyünü basar, Zeyneb'e verilen düðün hediyelerini Karaca Ali'nin yüzüne fýrlatýr ve böylece düþmanlýk iyice kýzýþýr.

Durum böyle olunca Halil, geyik avlamaya ara verir. Baþta Sultan Kadýn býrakmaz onu ava. Düðün olana kadar da gitmemesi için elinden geleni yapar. Ava gitmemek, geyikleri görememek
Halil'in içindeki kara sevdayý iyice alevlendirir. Köydeki buzaðýlarý gördükçe, geyikleri düþünür, onlarý hatýrlar, sürmeli cerenleri hatýrlar Halil. "Dertlendi. Daðlarýn kokusu burnuna geldi. Burcu burcu. Ýçinde hasret vardý. Ýçi yanýyordu. Ama içine bir sevinç, bir ýþýk sýzýyordu bir yerlerden." (s.245)

Halil; Sultan ana, annesi ve niþanlýsýnýn yalvarmalarý sonucu düðüne kadar ava gitmez. Ama sürekli geyik türküleri söyler. Gözü hep daðlardadýr. Bu durumu anasý, Sultan kadýna anlatýr ve oðluna yemin ettirmesini söyler. Ama Halil yemin etmez susar sadece:
Bunu üzerine kadýn geline þöyle der: "Bu oðlanda din iman yok. Akýl yok. Gözü sende deðil geyik avýnda. Dünyayý geyik avýndan baþka, gözü gördüðü yok. (s. 254)

"Geyik avýna çýkarsan sana varmam de" diye sultan ana, kýza tembihler, ama kýz bunu Halil'e diyemez. Ve bir gün Halil, tuzak olduðunu anlamaksýzýn geyik seslerine doðru koþar. Silah seslerini duyunca Zeyneb de Halil'i takip eder. Kýz yaralanýr. Birlikte kaçarken bir ana geyik ve yavrusu ile karþýlaþýrlar. Kýz vurma demeye kalmadan Halil ateþ eder ve ana geyik kaçar, ancak yavru geyik vurulur. Zeyneb aðlar yavru geyiði görünce: "Kim bilir baþýmýza neler gelecek! Geyik kuzusu öldürülür mü?" (s. 262) diyerek feryat eder.

Zeyneb'in aðladýðýný görünce Halil: " Ne yaptýk? Avýmýzý yaptýk. Ne istersin benden? Ben bir daha ava çýkmayacaðým ki, baþýma bir iþ gelsin. Tövbeler tövbesi geyik avýna. Ýnandýn mý þimdi? Tövbeler tövbesi…" (s.262) der. Ne var ki, Zeyneb, iyileþince ve düðün yapýlýnca, düðün gecesi sözünde durmadan gelini ilk geceden býrakýp daðlara koþan yine Halil olur.

Geyik yavrusu ve yaralý Zeyneb ile Halil, köye dönünce sultan kadýn çýðlýðý basar: "Bunu da mý yaptýn? Hem Zeyneb'i avladýn hem de geyik oðlaðý mý avladýn? Vay, vay, vay, baþýma gelenler… Vaaay baþýma…" (s.264) Böylece annenin korktuðu baþýna gelmiþtir, oðlu yavru geyiði vurmuþ, kutsal görülen ve vurulmasýnýn uðursuzluk olduðuna inanýlan sütteki yavruyu vurmuþ ve ocaklarýna ateþ düþürmüþtür.

Halil'in geyik avý için yanýp tutuþtuðunu anlayan düþmanlarý geyik sesi taklidi yaparak Halil'i daða çekip pusu kurarak öldürmeyi planlarlar. Bunu baþarýrlar da. Düðün gecesi Halil kýza hemen dönerim diyerek silahýný alýp çýkar. Saatlerce dönmeyince kýz þüphelenir. Ailesi ve köylüler Halil'in ava gittiðini anlarlar ve peþine düþerler. Ancak çok geçtir. Halil yaralý bir þekilde kayalýklarýn tepesinde yatmaktadýr. Hem kurulan tuzaktan gelen bir kurþunla yaralanýr hem de peþine düþtüðü bir ana geyiðin tekmesi ile kayalýklarýn arasýna düþer ve ölümle pençeleþir.

Çatýþmada Halil, Karaca Ali'yi vurur. Destanýn kötü kahramaný ölmüþtür ancak geyiðin intikamý bitmemiþtir. Köye doðru dönmeyi düþünürken yine o ayný geyik çýkýverir Halil'in karþýsýna. "Birden öfkelendi. Geyiði tanýmýþtý. O diþi geyiði. Homurdandý: "Bütün bu iþleri sen getirdin baþýma," dedi. Hýnçla geyiðe doðru yürümeðe baþladý. Geyiðe doðru ilerliyor, geyik yerinden kýmýldamýyordu. Halil bu geyiðin huyunu bellediði için daha ilerlemedi. Niþan aldý. Kurþunu sýktý." (s.276)

Vurduðu geyiðin yanýna gider hemen, ancak bu avcýnýn sonu olur: "Halil belinden býçaðýný çýkardý. Debelenmekte olan geyiðin üstüne bir bacaðýný koydu. Geyiði boðazlamaya baþladý. Daha canlý olan geyik bir ayaðýyla vurunca uçurumdan aþaðý yuvarlandý." (s.275)

Kayalýklardan yuvarlanan Halil, uçurumda bir kayaya takýlýr. Ama yerinden kýmýldayamaz. Çünkü kýrýlmadýk yeri kalmamýþtýr. Düðün gecesi Halil'in ortadan kayboluþu üzerine taze gelini Zeyneb ile köylüler yollara düþüp onu ararlar. Köylüler onu öyle yara bere içinde kayalýklarda serilmiþ görünce köyden uzun kendirler getiriler. Ona atarlar beline baðlamasý için ama Halil'in ipe dokunacak hali kalmamýþtýr. Yukarý çýkmaya da kimse cesaret edemez. Çaresiz kalan, yüreði yanan Zeyneb de telli al duvaðý, gelinliði ile kendini uçurumdan Halil'in yanýna býrakýr.

O günden sonra o uçsuz bucaksýz kayadan bir türkü gelir:
Ben de gittim bir geyiðin avýna
Geyik çekti beni kendi daðýna
Tövbeler tövbesi geyik avýna
Siz gidin kardaþlar kaldým kayada (s.276)
Ýþte orada, iki sevgilinin düþüp can verdikleri yerde, her yýl, oraya düþtükleri günün seherinde, tan yerleri ýþýrken, iki çiçek biter. Bu çiçeðin biri kýrmýzý, biri mavi açar. Tam günün ucu görünür, çiçekler bir birine kavuþacakken, öte kayadan bir geyik uçarak gelir, çiçekleri yer. Bu her yýl böyle olur. (s.277)

Sonuç

Okuyucu, Halil'in de geyik sütü ile iyileþen çoban gibi artýk geyik avlamayacaðýný, Zeyneb ile mesut bir hayat yaþayacaðýný zannederek mutlu bir son ile eserin biteceðini ümit eder. Ancak durum böyle deðildir. Halil, Karaca Ali'den kurtulsa da geyiðin gazabýndan kurtulamaz. Böylece annesi, Sultan Kadýn ve Zeyneb'in eserin baþýndan beri uðursuz saydýklarý geyik avý bir ocaðý daha yakar. Türklerin at binip, kýlýç kuþanmalarý, savaþa, ava gidip yiðitlikler göstermeleri özellikle Boðaç Han, Bamsý Beyrek, Kan Turalý'nýn yiðitlikleri, efsanelerin sonunda yer alan kahramanlýk gösterileri bu destanda kahramanýn ölümü ile noktalanýr. Zafer, diþi geyiðin olur.

Týpký Batý mitolojisinde olduðu gibi, Aktaion da kahraman bir avcý olmasýna karþýn, Artemis'in kurbaný olur. Hem de bir geyiðe dönüþtürülüp parçalatýlarak. Hatta Artemis'e benzer Halil burada. Kyreneia adlý sihirli, diþi geyiði yakalayabilmek için bir yýl uðraþýr Artemis, Halil de alageyiði yakalamak için caný pahasýna da olsa, -ki sonunda canýndan olur,- düþer peþine. Ancak o tanrýça Artemis kadar þanslý deðildir.

Geyik kültü, geçmiþten günümüze, gerek Batý gerekse de Türk mitolojisinde dilden dile dolaþarak, günümüze kadar gelmeyi baþarmýþtýr. Özellikle de alageyik, bir halk masalý tadýyla imgeleþerek, Yaþar Kemal'in kaleminde ölümsüzlüðünü kanýtlar. Toplum; yabancý milletlerde olsun bizde olsun geçmiþin, örf ve adetleri, töreleri ve inançlarýnýn sürdürücüsü olarak Alageyik romanýnda da geçmiþin deðerlerini kanýtlarcasýna yer alýr. Gerek batý gerekse doðu medeniyetlerinde kutsal yönü ve avlanmasýnýn uðursuzluk getireceði inancý burada da belirgin bir biçimde geyik ve avcý motifi olarak karþýmýza çýkar.

Halil'in geyik avý aþký onu amansýz bir uçuruma sürükleyecektir. Baþta anne, Sultan kadýn ve Zeyneb ile geyiðin kutsiyeti eser boyunca yinelense de, av tutkusu galip gelecek ve avcý ava giderken avlanacaktýr, hem de kutsallýðý ile tanýnan yavrulu bir diþi geyiði vurarak yazgýsýna boyun eðecektir. Kelt mitolojisinde olduðu gibi alageyik, kutsallýðýnýn yanýnda "ölüm" imgesiyle de geyik kültünü yaþatacaktýr.

Böylece, eserin sonunda, büyük bir tutku ile sevdiði, aþktan da üstün, sevgiliden de üstün gördüðü geyik aþký ile, av aþký ile Halil; sadece kendisini yok etmekle kalmaz, sevdiðini de kayalýklarýn kollarýna sürükler. Geyik ile yaptýðý son dans, ölüm dansý olur Halil'in.

Kaynakça

ALBAYRAK, Nurettin. (2010). Ansiklopedik Halk Edebiyat Sözlüðü. Ýstanbul: Kapý Yayýnlarý.
ALEXANDER, Hane. (2009). The Body, Mind, Spirit Miscellany: The Ultimate Collection of Fascinations, Facts, Truths and Insides . New York: Sterling Publishing Company, Inc.
Alageyik Ýle Avcýnýn Ölümcül Dansý 645
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/12 Fall 2014
ARMUTAK, Altan. (2012). "Doðu ve Batý Mitolojilerinde Hayvan Motifi, I. Memeliler," Ýstanbul Üniversitesi Vet. Fak. Dergisi, 28 (2), 2002: p. 411-427.
AUGER, Emily Elisabeth. (2005). The Way of Inuit Art: Aesthetics and History in and Beyond the Arctic . North Carolina: McFarland and Company, Inc.
AYTAÞ, Gýyasettin. (1999). "Türk Kültür ve Edebiyatýnda Geyik Motifi ve Haza Destan-ý Geyik," Türk Kültürü ve Hacý Bektaþ-ý Veli Araþtýrma Merkezi Dergisi, Sayý 12., http://tasavvufkitapligi.com/i/uploads/276191turk-kultur-ve-edebiyatinda-geyik-motifi-ve-haza-destan-i-geyi.pdf
BAYAT, Fuzuli. (2007). Türk Mitolojik Sistemi, 2. Cilt. Ýstanbul: Ötüken.
BINGHAM, Ann, ve ROBERTS, Jeremy. (2010). South and Meso-American Mythology A to Z. New York: Infobase Publishing.
BOZKURT, Fuat. (1990). Aleviliðin Toplumsal Boyutlarý. Ýstanbul: Yön Yayýncýlýk.
CÂMÝ, Mevlânâ Abdürrahmân. (2009). Þevâhid-ün Nübüvve: Peygamberlik Müjdeleri. Çev. Mahmûd bin Osman Lâmii Çelebi, Ýstanbul: Hakikat Kitabevi Yayýnlarý.
CHAPMAN, DI, ve Chapman, NG. (1975). Fallow Deer: Their History, Distribition and Biology. Lavenham, Suffolk, UK: Terence Dalton.
CLARK, Matthew. (2012). Exploring Greek Myth. UK: Wiley Blackwell.
COLLINS, Billie Jean. (2003). "On the Trail of the Deer: Hittite Kürala", Hittite Studies in Honor of Harry A. Hoffner Jr: On the Occasion of His 65th Birthday içinde, yazan Harry A. Hoffner, Gary M. Beckman, Richard Henry Beal ve MCMahon John Gregory, 73-83. USA: Eisenbrauns.
DANIELS, Cora Linn, ve STEVANS, Charles McClellan. (2003). Encyclopfdia of Superstitions, Folklore, and the Occult Sciences of .World, 2. Cilt. Hawaii: University Press of the Pacific.
FONTENROSE, Joseph Eddy. (1981). Orion: The Myth of the Hunter and the Huntress. Berkeley, Los Angeles, London: University of California Press.
GEIST, Valerius. (1998). Deer of the World: Their Evolution, Behaviour, and Ecology. USA: Stackpole Books.
GRZÝMEK, Bernhard. (1990). Grzimek's encyclopedia of mammals, 5. cilt. New York: McGraw-Hill.
GUMÝLEV, Lev Nikolaevich. (1987) Searches for an Imaginary Kingdom: The Legend of the Kingdom of Prester John. New York: Cambridge University Press.
HOFFNER, Harry A., BECKMAN, Gary M., BEAL, Richard Henry, ve MCMAHON, John Gregory. (2003). Hittite Studies in Honor of Harry A. Hoffner Jr: On the Occasion of His 65th Birthday. USA: Eisenbrauns.
KEMAL, Yaþar. (1981). Üç Anadolu Efsanesi, "Alageyik," 6. Basým, Ýstanbul: Cem Yayýnlarý.
LAUGRAND, Frédéric B., ve OOSTEN, Jarich G. (2010). Inuit Shamanism and Christianity: Transitions and Transformations in the Twentieth Century. London: McGill-Queens University Press.
LI, Shujiang, ve LUCKERT, Karl W. (1994). Mythology and Folklore of the Hui, A Muslim Chinese People. New York: State university of New York Press.
646 Elmas ÞAHÝN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/12 Fall 2014
MASSETI, Marco. (2012). Atlas of Terrestrial Mammals of the Ionian and Aegean Islands. Berlin/ Boston: Walter de Greyter.
MEYDAN, Sinan. (2007). Atatürk ve Türklerin Saklý Tarihi. Ýstanbul: Truva Yayýnlarý.
NEMUTLU, Özlem (2008). "Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Av Temasý/ The Theme of Hunt in Cengiz Aytmatov's Pieces", TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, ISSN: 1308-2140, Volume 3/7, Fall 2008, p.495-507, www.turkishstudies.net, Doi Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.515
NOWAK, Ronald M. (1999). Walker's Mammals of the World, 1. cilt. USA: Johns Hopkins Üniversitesi Basýmý.
OSBORN, Kevin, ve Dana L. Burgess. (1998). The Complete Idiot's Guide to Classical Mythology. USA: Penguin.
ÖGEL, Bahaeddin. (1993). Türk Mitolojisi: Kaynaklarý ve Açýklamalarý ile Destanlar, 2. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basýmevi.
ROOTS, Clive. (2007). Domestication. USA: Greenwood Publishing Group.
SARIBAÞAK, Halil, M. (2006). Süleyman Kaçar, ve Mehmet Ali Baþaran. Alageyik (Dama dama L. 1758) Üretim ve Yerleþtirme Teknikleri (ODC: 151.35; 151.2). Teknik Bülten NO : 23, Antalya: Çevre ve Orman Bakanlýðý Yayýn No: 267.
SCHEFOLD, Karl, ve Luca Guiliani. (1992). Gods and Heroes in Late Archaic Greek Art. New York: Cambridge University Press.
SELÇUK, Ali. (2008). Aðaçeri Türkmenleri: Tahtacýlar. Ýstanbul: IQ Kültür Sanat Yayýncýlýk.
SHACKLETON, David M. (1999). Hoofed Mammals of British Columbia. Canada: British Colombia Üniversitesi Yayýný,
ÞENOCAK, Ebru. (2013). Göç ve Ergenekon Destanlarýnda Mitostan Ütopyaya Yolculuk / A Passage from Mythos to Utopýa in the Legends of Migration and Ergenekon, TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, ISSN: 1308-2140, Volume 8/1 Winter 2013, p.2525-2537, www.turkishstudies.net, DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.4162
ZAVOTÇU, Gencay (2012). Ziya Gökalp’in Manzûmeleri Ve Ala Geyik Hakkýnda / About Ziya Gökalp Poem And Fallow Deer", TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 7/4, Fall 2012, p. 601-609, www.turkishstudies.net, DOI Number: Doi Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.4177

[*] Bu makale Turkish Studies, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic adlý dergide yayýnlanmýþtýr , Volume 9/12 Fall 2014



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Elmas Þahin kimdir?

Akademisyen, yazar ve eleþtirmen

Etkilendiði Yazarlar:
Jane Austen, Virginia Woolf, James Joyce, Shakespeare, T.S. Eliot, Samuel Beckett, A.H. Tanpýnar, Leyla Erbil, Oðuz Atay...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Elmas Þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.