Bilge kiþi her þeye þaþan kiþidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
On dört yaþýndaydý Zeynep. Henüz üç aylýk bir bebekken annesi Dobey, evi terk edip baþka bir adamla evlendi. Nedendir bilinmez, ne Zeynep’i götürdü yanýnda, ne de yýllarca ne aradý ne sordu. O yýllar hayat çok çetindi. Hem çocuk, hem ev iþleri, hem tarla tapan… Köy yerinde bir adam nasýl yetiþsin bunca iþe? Çok geçmemiþti ki o kadýnla evlendi Zeynep’in babasý. Bak, sende anlar gibi oldun olacaklarý. *** Bin dokuz yüz kýrk iki yýlýnýn Eylül ayýydý. O aylarda üzüm hasadý yapýlýr bizim oralarda. Sen þehirde doðup büyüdün, bilmezsin köy hayatýný. Köy insanýnýn iþi yorucudur, aðýrdýr. Her þey bilek gücüne yani, emeðe dayanýr. Her aile omuz omuza verip kalkar her iþin altýndan. Kalkmak zorundadýr. Yorucu olduðu için de öfkeli ve disiplinlidir evin büyükleri. Ama küçük büyüðüne saygýsýný, büyük de küçüðüne sevgisini yitirmemiþtir. O zamanlar nerede böyle traktörler! Kaðnýlar vardý dizi dizi. Þehre gidip de dönmek bir hafta sürüyordu. Þimdi bir saate indi. Ha bak unutuyordum neredeyse! Aþklar da gizli yaþanýrdý o dönemlerde ha! Temiz, çýkarsýz ve çoðu kez de karþýlýksýzdý. Þimdi öyle mi? Hayat kolaylaþtýkça daha mý deðersizleþti ne? Aynanýn karþýsýna geçti Zeynep o sabah. Beline kadar uzanan simsiyah saçlarýný taradý. Mutlu bir gülümsemeyle bir süre seyretti kendini aynada. Güzeldi. O kadar güzeldi ki yaþý küçük olmasýna raðmen üç tane taliplisi dahi çýkmýþtý. O yýllarda küçük yaþta evlenmek abes karþýlanmýyordu. Hatta Zeynep’in annesiyle babasý, yedi yaþýndan beri beraber büyümüþ, yedi yýl ayný yatakta yatmýþ ve on beþ yaþýna geldiklerinde ise evlenmiþlerdi. Nitekim babasý Zeynep’i çok sevdiðinden olacak, üç talibini de geri çevirdi. Saçlarýný tarýyordu Zeynep… Olanca öfkesiyle mutfaktan çýkan üvey annesi Ýbiþ kýzý, sülün gibi saçlarýndan kavradýðý gibi dýþarý sürükledi Zeynep’i. Çok korkmuþtu, istemsiz ani bir çýðlýk attý. Bu daha da öfkelendirdi Ýbiþ kýzýný. - Saçlarýnla oynayacaðýna git de dýþarýyý süpür baþ belasý! Tüm hýncýyla bir de tokat yapýþtýrdý. Baþý önde sessizce aðlayarak gidip aldý duvar dibindeki çalý süpürgesini. Hem süpürüyor hem de içten içe aðlýyordu. Öz annesi Dobey’i hatýrladý. Bir þeyler hissetti o an. Tanýmlayamadý bu duyguyu. Özlem miydi? Yoksa öfke mi? Baþka bir adamla evli olsa da ayný köyde yaþýyordu. Çocukluðundan beri bir kez olsun gelip göremez miydi? Ýþte bu canýný çok acýtýyordu. Birkaç saat sonra elinde telis çuvallarla çýkageldi babasý Halil Efendi. Üzüm toplamaya gideceklerdi baða. Birkaç kez Ýbiþ kýzýna seslendi. Zeynep’in küçük kardeþi altý yaþýndaki Necati ile koyunlarý aðýla sürüyordu Ýbiþ kýzý. Eve girip öðle yemeði için azýk hazýrlayýp çýktý. Söylenerek Zeynep’in eline tutuþturdu. Üzüm baðý köyün giriþinde, kýrk dakikalýk bir mesafedeydi. Yol boyu giderlerken çeþmeden buz gibi su doldurdu testiye Ýbiþ kýzý. Yan gözle bir Zeynep’e, bir Halil Efendiye baktý. Halil’in Zeynep’i bu kadar sevmesine deli oluyordu. Ne vardý bunca sevilecek? Evini ve kocasýný terk eden bir kadýnýn kýzýndan ne olacaktý? Bir yolunu bulup annesine postalamalýydý bu baþ belasýný. Ama nasýl? Nasýl olsa bulunurdu bir yolu… Saat ona doðru baða vardýlar. Güneþin yakýcý sýcaðý iyiden iyiye hissediliyordu. Herkes elindekileri gölgelik bir yere býrakýp üzüm toplamaya koyuldu. Baðýn alt kýsmýndan baþlayarak yukarý kadar çýkacaklardý. Bað da epeyce büyüktü. Önce kütüklerden üzüm salkýmlarýný kopartýp öbek öbek yýðdýlar. Öbekler çoðaldýkça küçük Necati telhis torbalarýný getirip bir öbeðin baþýna koyuyor, sonra da telhise dolduruyordu Halil efendi. Yorucu bir iþ sayýlmazdý. Saat üç gibi gölgelik bir yerde mola verip azýðý yere serdiler. Peynir, zeytin, birkaç baþ soðan ile birlikte koyun yoðurdu vardý menüde. Biraz da kara üzüm topladýlar. Ne olacaktý daha? Dört koldan yemeðe baþladýlar. Dört yön de üzüm baðýydý. Yanlarýndaki bað, kel Hasan'a aitti. Onlar da çoluk çocuk gelmiþ hasat topluyordu. Ýþte çocuðum, Zeynep Resul’ü orada gördü ilk. Kel Hasan'ýn yeðeniydi Resul. Kýz kardeþi Emine’yi, karþý köyden topal Remzi’ye verdiler yýllar yýllar önce. Resul, dayýsýný çok sevdiðinden ara sýra gelir onlarda kalýrdý. Bu sene de yaz boyu burada kalacaktý. Kel Hasan ile Halil Efendi bir süre sohbet ettiler. Zeynep’in gözü Resul’ün üzerindeydi ya Resul de etkilenmiþti Zeynep’ten. Zeynep köyün en güzel kýzýydý desem yeridir. Resul’ün baþýný döndürmüþtü oracýkta. Gizli gizli bakýþtýlar. Zeynep, daha önce hiç tatmadýðý duygularla adeta sersemlemiþti. Ýlk görüþte aþk derler çocuðum, böyle yapar adamý! Yüzü gülüyordu. Ama bir yandan da fark edecekler diye korkudan ödü patlýyordu. Babasý Halil Efendi, su doldurmasýný söyledi kýzýna. Testiden suyu doldurup tekrar oturduðunda bir bakýþ daha attý Resul’e. Bu, günlerce böyle devam etti. Beþ gün sonra tüm üzümler toplanmýþ, aðzýna kadar dolu telhisleri bir araya topluyorlardý. Zeynep, bu kýsa sürede sýrýlsýklam âþýk olmuþtu Resul’e. Bir taraftan da iþleri bittiði için üzülüyordu. Bir daha nerede görecekti Resul’ünü? Kel Hasan’larýn iþleri de bitti bitecek. Onlar da son aþamadaydýlar. Akþama doðru bir ara göz göze geldiler. Ýçten bir üzüntüyle baktý Zeynep. Resul’de farkýndaydý bu kederli bakýþlarýn. Zorla da olsa gülümsedi sevdiði kýza. O anda ateþ düþmüþ gibi parladý yüreði Zeynep’in. Gülümsedi. Belki de o gülümsemeyle oldu ne olduysa! Öfkeli bakýþlarýndaki nefret tam da Zeynep’in üzerindeydi Ýbiþ kýzýnýn! Canýný alacakmýþ gibi bakýyordu. Bunu fark eden Zeynep, korkuyla yere indirdi kafasýný. Olan olmuþtu bir kere. Ama asýl eve döndüklerinde olacaktý ne olacaksa. Varsýn olsundu. En fazla döver, saçlarýný çekiþtirirdi. Sonra bakarsýn yarýn öbür gün bir fýrsatýný bulur yine görürdü Resul’ünü. Ýþleri bittiðinde, bu gece de baðda kalacaðýný söyledi Halil efendi. Yaz aylarýnda, özellikle hasat zamaný herkes baðda sabahlardý. Her þey bin kat daha deðerliydi o yýllar. Yokluk vardý çünkü. Gözü kör olsun o yokluðun. Karanlýk iyiden iyiye çökmüþtü. Ne olduysa o akþam oldu iþte. Eve geldiklerinde Ýbiþ kýzý o kadar kötü dövdü ki Zeynep’i, aðzýndan ve burnundan kan akýyordu. - Demek oðlanlara bakarsýn ha! Anasýnýn kýzý ne olacak! Ben þimdi bin piþman etmez miyim seni orospu! Söyle bir daha bakacak mýsýn? Söyle yoksa öldürene kadar döverim seni. Zeynep bir yandan çýðlýk atýyor bir yandan da affetmesini söylüyordu. Sevdalandýðý için af diliyordu bu yabancý kadýndan! - Affet anne, bir daha yapmayacaðým. Ne olur affet! - Anne deme bana orospu! Anne deme! Senin gibi bir orospunun annesi deðilim ben. Küçük kardeþi Necati bir köþeye sinmiþ korkuyla seyrediyordu. Hýncýný alamayan Ýbiþ kýzý, saçlarýndan tutuðu gibi sürükleyerek aðýla kapattý Zeynep’i. Korkularýna, çýðlýklarýna ve de çocukluðuna aldýrýþ etmeden çekti sürgüyü üzerine. Yalvarýyor, çýkartmasý için af diliyordu üvey annesinden. Ama yüreði nasýrlýydý Ýbiþ kýzýnýn! Gidip ocaða çay koydu. Öz oðlu (!) Necati’yi de yanýna oturtturup örgüsünü örmeye baþladý. Aðzýný býçak açmýyordu küçük çocuðun. Ablasýndaydý aklý. Hele yatsýndý annesi, hemencecik çýkartacaktý aðýldan. Ya kendisini de kapatýrsa aðýla? Vazgeçti bu düþüncesinden. Vazgeçti ama yine de acýyordu küçük yüreciði… Zeynep çocuk, Zeynep 14 yaþýnda bir çocuk! Karanlýktý aðýl. Çocukluk korkularýnýn bütün karabasanlarý üþüþmüþtü üzerine. Saatlerce aðladý. Aðýlýn karanlýk bir köþesine sinip hýçkýra hýçkýra aðladý. Koyunlarla dolu aðýlýn içinden ya da dýþarýdan en ufak bir çýtýrtý gelse birden irkiliyor, yüreði aðzýna geliyordu. Hayatýnda bu kadar korktuðu, bu kadar acý çektiði hiç olmamýþtý. Önce Resul geldi aklýna. Bu içini ýsýtmýþtý Zeynep’in. Biran için tebessüm etti. Sadece biran için! Bu bile korkusunu yenmeye yetmiyordu. Birkaç kez daha yalvardý Ýbiþ kýzýna. O anda dýþarýdan bir çýtýrtý geldi. Tarifsiz bir korku gelip iliklerine kadar yerleþti Zeynep’in! Uzaklardan köpek uðultularý geliyordu. Baþýný iki bacaðýnýn arasýna alýp hýçkýra hýçkýra aðladý. Birden kafasýný kaldýrýp karanlýkta gezdirdi gözlerini. Koyunlarýn belli belirsiz siluetleri daha da korku vericiydi. Babasýnýn bakmaya bile kýyamadýðý o güzel gözler kan çanaðýna dönmüþtü. Gece yarýsýna doðru aðýldan gelen sesler kesildi. Bir kahkaha patlattý Ýbiþ kýzý. - Bak sen þu iþe! Yerine alýþtý bile. Anasýnýn kýzý ne olacak! Kalkýp yer yataðýný serdi. Saat de epey geç olmuþtu. Pencereye doðru yürüyüp perdeyi araladý. Ay yoktu bu gece. Zifiri karanlýkta aðýlý tam seçemedi. Orada, karanlýðýn ardýnda korkuyla çarpan küçücük yüreði de… Yataða uzanýp gaz lambasýný kapattý. 1942 yýlýnýn Eylül ayýydý. Ara ara çýðlýk sesleri geliyordu aðýldan. Ertesi gün yeni bir sabaha uyandý kasaba halký. Öyle günler vardýr ki çocuðum, öyle sabahlar vardýr ki sýradan sabahlar deðildir onlar. Bir þeylerin baþlangýcýdýr mutlaka. Eskiden ne ise o olmayan þeye kulak ver. Halil efendi de ne yaparsa yapsýn dünkü Halil olamayacaktý artýk. Sabaha kadar uyumayýp nöbet tuttu ya, bir de ona sor! Yüreðine tarifsiz bir huzursuzluk çökmüþtü o gece. Sýkýntýsýný gidermek için aþaðýdan yukarý belki yirmi kez turladý baðý. Sabahýn ilk ýþýklarýyla birlikte yola düþtü. Yol boyu sýra sýra kaðnýlar gördü. Hepsi de üzüm hasadýna gidiyordu. Köþe baþýndaki çeþmeden buz gibi su içti. Aç midesinde hissetti suyun soðukluðunu. Eve geldiðinde kimsecikler uyanmamýþtý henüz. Sinirlendi. Söylene söylene yürüyüp kapýyý çaldý. Ýbiþ kýzýnýn uyanmasý zaman aldý biraz. "Top patlasa uyanmayacak" diye söylenirken kapý açýldý; uykulu ve þaþkýn bakýþlarýyla bir þeyler mýrýldandý ibiþ kýzý. - Kalk artýk karý sabah oldu. Gürültüye uyanan küçük Necati, yataktan fýrladýðý gibi kapýda aldý soluðu. Halil Efendinin þaþkýn bakýþlarý altýnda aðýla doðru koþtu. Korkmaya baþlamýþtý ibiþ kýzý da. Kocasý gelmeden, Zeynep'i aðýldan çýkartýrým düþüncesiyle olanca keyfiyle horlamýþtý sabaha kadar. Tam da bu sýralarda sessizliði parçalayan bir çýðlýk sesiyle irkildi ikisi de! Aðýlýn kapýsýnda put gibi duran küçük Necati'den geliyordu ses. Telaþa kapýlan Halil Efendi koþarak geldi aðýla. Ýçeri baktý, öylece dondu kaldý! Gördüðü þey karþýsýnda nutku tutulmuþtu adeta! Saman balyalarýnýn önünde çýrýlçýplak oturuyordu Zeynep! Ýki bacaðýný da kollarýyla kavrayýp bir ileri bir geri sallanýrken, donuk bakýþlarýndaki amaçsýzlýk her þeyi anlatýyordu aslýnda. Neye uðradýðýný þaþýrmýþtý Halil Efendi! Gözleri yerdeki þeylere takýldý biran. Halil efendinin þaþkýnlýðýna anlam veremeyen ibiþ kýzý biraz da çekingen bir tavýrla yaklaþýp içeriye baktý. O anda göz göze geldiler. Aniden yerinden fýrlayan Zeynep, göz açýp kapayýncaya kadar üzerine saldýrdý ibiþ kýzýnýn! Bir yandan ne söylediði anlaþýlmaz bir feryatla baðýrýyor, bir yandan da saçlarýný yolmaya çalýþýyordu. Sarýlýp, olanca gücüyle kendine çekti Halil Efendi. Korkudan tir tir titriyordu ibiþ kýzý! Can havliyle üç beþ adým geriye attý kendini. Halil Efendi Zeynep'i güçlükle içeri çekip büyükçe bir saman balyasýnýn üzerine oturttu. Öfkesi hala dinlemiþti Zeynep'in. Sýký sýkýya tuttu ve baðrýna bastý babasý. Anlamýþtý artýk olanlarý. Bir taraftan saçlarýný öpüyor, bir taraftan da aðlýyordu. Yerde ara ara serilmiþ olan kýrmýzý renkte koyun dillerine baktý. Hýçkýra hýçkýra aðlýyordu! Sözün kýsasý çocuðum, o gece aklýný kaçýrmýþtý Zeynep! Aklýný kaçýrmýþ ve teker teker dillerini koparmýþtý koyunlarýn! O gün Halil Efendi öldüresiye dövdü ibiþ kýzýný. Öyle bir dövdü ki haftalarca kalkamadý yataktan. Zeynep ise eski haline asla dönemedi. Ne haber, diyene bile saldýrýyor, kimsenin de gücü yetmiyordu çekip almaya. Çok uzun yýllar Çýrýlçýplak gezdi sokaklarda. Ne giydirirlerse giydirsinler yýrtýp atýyordu çünkü. Artýk özgürdü Zeynep! Bu olaydan yýllar yýllar sonra genç yaþta bir oðlunu kaybetti ibiþ kýzý. Oðlunun mezarý baþýnda devamlý, "dediydi bana, dediydi bana" diye aðýt yaktýðý söylenir. Kim ne mi demiþ? "Sen benim ciðerimi yaktýn, Allah da senin ciðerini yaksýn!" Ýste bunu demiþ Zeynep! Delirdi dediðime bakma, asýl deli olan o deðil bizleriz. Ýste böyle çocuðum. Zeynep, þimdi seksen beþ yaþýnda! Babasý bu olaydan bir zaman sonra öldü. O günden bu güne kardeþi Necati bakýyor ablasýna. Geriye kalansa çalýnan bir ömür, yarým kalmýþ bir aþk ve asla unutulmayacak acýlar. Deliler aþký hisseder mi deme. Derler ki seneler sonra, sanýrým Zeynep seksenine yaklaþmýþken yaþlý bir adam geliyor evlerine. Yanýnda da ayný yaþlarda bir kadýn! Zeynep, nasýl oluyorsa bir bakýþta tanýyor adamý ve diyor ki; "Bunca yýl bekledim seni Resul, niye hiç gelmedin? Resul'ün de beli bükülmüþ, saçlarý aðarmýþ ihtiyar bir adam. Atmýþ yýl önceki sevdiðine hasretle bakmýþ deðildir muhakkak. Bence çocuðum, Ýbiþ kýzýna lanetler yaðdýrýyorsak, ayný laneti Resul'e de yaðdýrmak lazým gelir. Çünkü çocuðum, senin için aklýný kaybetmiþ bir kadýný görmek için atmýþ yýl beklemek de erkeklikten deðildir. Bitti Günay Aktürk
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Günay Aktürk , 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |