..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamdan korkmayýn çocuklar. Ýyi, doðru bir þey yaptýnýz mý yaþam öyle güzel ki. - Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Onur Tekin




21 Aralýk 2014
Kibir: Ateþ ve Ölüm - 1 -  
Onur Tekin
Gökyüzünden çaldýðý mavi renkli bir damla misali tebessümün ikramý yüzünde asýlý kalmýþ bir özlemle baþka bir renk olmaya deðil baþka bir rengi yaratmaya damladýðýný düþünürken... Bir öncesi bir sonrasýnýn daha boyutuna yükselen hýzýn kucaðýnda büyüttüðü, keyfaniyetin bekleme isteksizliðinde bir yolculuk, o anda girmiþti akli düþlerine. Koyu kara bir renge dokunuyor akli düþün ilk karesinde. Sonra siyahýn kaybeden sonsuzluðunda ruhundaki boþluklarý dolduruyor. Bildiði kendi sanýyor kendini ama ayný kalamýyordu. O, o olmaya kalkan her acizin hazin akli düþüncesine kapýlýveriyordu. Etrafýndaki onun kelamlarýna saygýyla selam duran ahaliyi gördükçe de bu akli düþünceleri kalbine zehirli bir ok gibi saplanmaya baþlýyordu. O söylüyor ahali dinliyor, o söylüyor ahali yapýyordu. Dinlenilmesi ve itaat edilmesi hoþuna gidiyordu iþçinin. Bu duygu farkýna varmasa da onu adým adým Nemrud yapýyordu. Hatta aklýndan ondan daha dinlenilir ve daha güçlü olduðunu geçirmemiþ deðildi. Ancak bu düþüncenin bir duygu olup bedenini, kýþ mevsiminde karýn topraðý sarýp yutmasý gibi sarmasýna izin vermemiþti iþçi.


:ADDE:
Rüzgâr olanca gücüyle ve adeta tüm insanlýða bir þeyler fýsýldarcasýna esiyordu. Ve görüyordu ki kimse bir þey anlamýyordu. Anlaþýlmazlýðýn verdiði kýzgýnlýkla kat be kat artýrýyordu fýsýltýsýný ama nafile ne anlayan var ne de umursayan. Aðlamayý beceremediðini biliyordu rüzgâr bu sebeple kýzgýnlýðýný kenara býrakýp onlar için gözyaþlarýný göndermesi adýna bulut kardeþlerine yer verdiðinde insanoðlunun sadece varlýðýnýn peþinde olduðunu gördü. Varlýðý-bedeni- ýslanmasýn diye kaçýþmaktalar. Son bir gayretle bulut kardeþlerinin gözyaþlarýnýn arasýna girip bir kez daha denedi tüm insanlýða insan olduðunu hatýrlatmayý ama belliydi ki onu da dilini de anlamýyordu insanoðlu. Çaresizdi, üzgündü ve bitkindi. Biliyordu, kendisi de sadece var olanlardandý. Ve bir Var Eden vardý. Haliyle “Onun izni olmadan bildiklerimi dahi anlatamýyorum.” diye düþünerek ait olduðu yere döndü. Onun fýtratýnda þimdi yokluk vardý. Bir gün gelir ve bir de bakar ki eski tas yine eski hamamda. Öðretilmiþçesine biliyordu yine yeniden ve kerelerce kere varlýk ile yokluðun arasýna sýkýþacaktý. Son öðretilmiþliði ise sadece görene, gösterebileceðiydi tüm hakikati.

Rüzgâr varlýk ile yokluk arasýna sýkýþtýðýnda ve bulutlar insanoðluna insan olduklarýný bildirmekten vazgeçtiðinde ortalýðý huzur dolu toprak kokusu kaplamýþtý. Orada bulunan topluluðun hepsi ciðerlerinin tamamýný bu huzurla doldurma çabasýna düþmüþtü en öncüleri, hemen hemen her þeyde olduðu gibi, Nemrud’du. O güzelim burnuyla, o havalara kalkmýþ burnuyla adeta diðerlerine býrakmak istemezcesine soluyordu havayý ve huzurun renkli kokusunu. Havayý koklamayý daha doðrusu koku almayý severdi Nemrud. Þimdi yüksekçe bir kayanýn üzerinde olanca heybetiyle adeta güçlü olduðunu gölgesinden bile anlatmak ve göstermek istercesine duran Nemrud’un haykýrýþlarý duyuldu tüm kulaklarda. Ben, diye söze baþlýyordu Nemrud: “Ben, yüceler yücesi gökteki görülen en büyük ilahýn, güneþin, yeryüzündeki yansýmasý. Ben, Yehova’ya* karþý duran kralým. Ben, öldürenim ve diriltenim. Ben, yeryüzünün en büyük ilahýyým.” Benlerle dolu sözleri sürüp giderken heybetinden etkilenmiþ ve korkuya kapýlmýþ insanlar onu inanmýþçasýna ve ki büyülenmiþçesine dinliyorlardý. Tam bu sýrada sol elinin iþaret parmaðý ile göstererek “Þuraya öyle bir kule inþaa etmenizi istiyorum ki topraðýn üzerinde kalan kýsmý devasa olsun, sonu ise sonsuzluktaki güneþ yarene varsýn. Ona sizlerden söz edeyim. Sizler için zenginlikler isteyeyim.” diyordu.

Bunlarý duyanlar þaþkýn ama anlamsýzca bir mutluluk içinde birbirlerine sarýlarak sevinç gösterisinde bulundular. Nemrud’un gösterdiði olanca çýplaklýðýyla duran o kocaman boþ toprak parçasýnýn etrafýna toplananlarýn arasýndan biri söze atladý “Benim aklýma gelen bir kule þekli var ve istediðimiz kadar da yüksek yapabiliriz.” derken içlerinden bir baþkasý hemen atýldý söze “Ýyi de nasýl yapacaðýz? Bu kadar büyük bir kule için ne kadar kerpiç gerekir hiç düþündünüz mü?” söze ilk atýlan bu soru kendisine sorulmuþçasýna cevap verdi “Hiç sorun deðil. Bugünü kenara koyarsanýz en büyük ilahýmýz güneþ bizi hiç terk etmiþ miydi? Elbette, hayýr. Bugünkü terkinin de muhakkak bir esbabý vardý. Her neyse bize gerek olan güneþ sadece. Bir sürü kerpiç yapmalýyýz o kesin. O halde beklemekle kule yapýlmaz iþe baþlayalým.” Sözünü bitirdiðinde arkasýndaki kalabalýðýn saðýna ve soluna doðru yayýldýðýný hisseden iþçi arkasýna baktýðýnda Nemrud’u görüverdi. Boynu bükük “Efendim, size öyle bir kule yapacaðýz ki ilahýmýz güneþten bile yükseklere çýkacaksýnýz da o sizin yanýnýza gelmek için yükselecek.” dediðinde duyduðundan memnun Nemrud, “Ben de sizleri mükâfatlandýracaðým elbet. Yeryüzünün ilahý olan benle konuþmanýzý ve dertlerinizi anlatmanýzý saðlayýp ve gökyüzünün ilahý olan güneþe sizin ahvallerinizden bahsederek sizlere iyilikler temenni edeceðim. Yanýmda olan ve bana inana asla mutsuzluk dokunmayacak.” Bu sözleri söylerken dilinden dökülen acý kelamlarýn farkýnda deðildi Nemrud ve onu dinleyenlerin hiçbirisi. Bu ki cehalet bildirisi bu ki kibir sevdasýydý. Var edildiðini bile bile var eden rolünü üstlenmeye çalýþmanýn en cehalet ve kibir dolu haliydi. Bu resmin en vahþetli hali ise bu cehaletin, cehennem ateþinin bu dünyadaki sahiplerinden olan Nemrud’un sözlerinden ziyade orada bulunan herkesin bu sözleri sorgusuzca kabullenmesiydi. Ne acýydý ki insan kendinden güçlü olan, kendinden büyük olan her þeyi Yaratan sanmaktaydý. Heybesinde taþýdýðý Yaratýcý düþüncesini hep böyle bulmaya kalkmýþtý insanoðlu. Maalesef heybesindeki düþünceyi kafasýna koyup da sorgulamamýþtý çoðu zaman. Akýbetin tekerrüründen ibaret bu olayda da deðiþen olmamýþtý.

Toplanan kalabalýðýn uðultusu söze ilk atýlan iþçinin sözü eline almasýyla dinmiþti. O anlatýyor etrafýndakiler de dinliyordu. Ýþçi bilmiyordu ki söz, aklýnda fütursuzca gezindiðinde özgürken fiile bürünme zamaný geldiðinde mahkûma dönüþüyordu insan. Bu mahkûmiyetliðin sonu ise idamdý. Ya hakkaniyete çýkan bir idam ya da kedere. Sözlerinden mesuliyet taþýdýðýný bilmeden görevlerini bildiriyordu kalabalýðýn. Bu duygu yüreðine iþlerse kibirdaþý Nemrud’a benzeyeceðini aklýndan dahi geçirmeden.

Gökyüzünden çaldýðý mavi renkli bir damla misali tebessümün ikramý yüzünde asýlý kalmýþ bir özlemle baþka bir renk olmaya deðil baþka bir rengi yaratmaya damladýðýný düþünürken... Bir öncesi bir sonrasýnýn daha boyutuna yükselen hýzýn kucaðýnda büyüttüðü, keyfaniyetin bekleme isteksizliðinde bir yolculuk, o anda girmiþti akli düþlerine. Koyu kara bir renge dokunuyor akli düþün ilk karesinde. Sonra siyahýn kaybeden sonsuzluðunda ruhundaki boþluklarý dolduruyor. Bildiði kendi sanýyor kendini ama ayný kalamýyordu. O, o olmaya kalkan her acizin hazin akli düþüncesine kapýlýveriyordu. Etrafýndaki onun kelamlarýna saygýyla selam duran ahaliyi gördükçe de bu akli düþünceleri kalbine zehirli bir ok gibi saplanmaya baþlýyordu. O söylüyor ahali dinliyor, o söylüyor ahali yapýyordu. Dinlenilmesi ve itaat edilmesi hoþuna gidiyordu iþçinin. Bu duygu farkýna varmasa da onu adým adým Nemrud yapýyordu. Hatta aklýndan ondan daha dinlenilir ve daha güçlü olduðunu geçirmemiþ deðildi. Ancak bu düþüncenin bir duygu olup bedenini, kýþ mevsiminde karýn topraðý sarýp yutmasý gibi sarmasýna izin vermemiþti iþçi.

Kulenin yapýmýnýn her aþamasýný titizlikle takip eden Nemrud, kulenin bitimine az bir zaman kala, yine kulesinin gidiþatýný merakla oraya yaklaþýrken uzaktan onlarý seyrediyordu. Havanýn içerisinde bulunan her kokuyu ciðerlerinin en derinliklerine gönderirken iþçinin o hâlleri dikkatini cezp etmekte geç kalmamýþtý. Durdu ve seyre daldý olanlarý. Baktý ki o iþçi Nemrudca, Nemrud’un yerinde gözü varmýþça hareket ediyordu. Önceleri yüzünde bir tebessüm belirdiyse de çok geçmeden o maskeyi çýkarýp yerine Nemrud’a en çok yakýþan illetlik bir maske koydu ve kendinden emin sertçe ilerledi. Kendisinden önce ayaklarýnýn sesi gelmiþti, kule iþçilerinin kulaklarýna. Nemrud’un gözleri yapraklara þarký söyleten bir rüzgâr gibi geçiyordu iþçinin gözlerinden. O anda sadece korkunun sesi yankýlanmýþtý iþçinin kalbinin vadilerinde. Bu sesin temas ettiði her yerde düðün çiçeði açýyor ve dokunduðu her yerde yaralar oluþturuyordu. O güçlü kollarýyla boðazýndan tuttuðu gibi havaya kaldýrdý iþçiyi Nemrud. Kýzmýþtý çünkü onda kendisini görmüþtü. Kýzmýþtý çünkü ondan korkmuþtu. Kýzmýþtý çünkü o topluluða baþka kimsenin bu kadar söz geçirebilmesini istemiyordu. Bir noktasýnda ise kýzgýndý çünküsünü bilemiyordu. Tüm bunlar onu sinir denizinin derinliklerine gark etmiþti ve bu ruhaniyetle “Sen kim oluyorsun da bu insanlara yapacaðý iþin emrini veriyorsun? Sana kim bu hakký teslim etti?” dedi ve onu sertçe yere býrakýp arkasýný dönerek muhafýzlarýna kýzgýn bir bakýþ eþliðinde “Atýn bunu zindana. Buna ölmeyecek kadar katýk ve su verin. Onun hesabýný bu kulenin bitiminde, bu kulenin açýlýþýnda herkesin gözleri önünde görüp herkese de göstereceðim.” Aslýnda esas sebebin bu olmadýðýný ama onun ölüm emrinin yerine bu emri neden verdiðini bilmediðini biliyordu Nemrud.

Karga tulumba yakalanan ve mahzenin karanlýklarýna býrakýlan iþçi anlam veremiyordu olanlara. O, ona hizmet ediyordu ve iþin hýzlanmasý için hem yönetiyor hem þekillendiriyor hem de icraat yapýyordu. Sebebini anlamadýðý gibi, soramamýþtý da. Nasýl ve nedenler aklýnda uçuþadururken ilk kez bir günü kimsesiz ve zifiri karanlýðýn göbeðinde geçirdiðinin farkýna vardý. Bu durum onu korkutmamýþ ya da sýkmamýþtý. Tam olarak ifadesi o olmasa da içinde bulunduðu durumun en yaklaþýklý ifadesi mutluluk ya da huzurdu. Aslýnda yalnýzlýðýný beyninde olanlardan anlamýþtý. Birbirinin kuyruðuna ulalýca soru ve cevap cümleleri… Ýþçi düþüncelerinin içine düþünce katarak düþünüyordu.

Nemrud, keyiften köþeler köþesi hissediyordu kendisini. Aklýndaki kule gerçeklik havuzunu doldurmaya baþlamýþtý, hem de çoktan. Ýsteði ile gücünü eþit gören Nemrud, ilahlýk iddiasýyla ruhunun her noktasýný doldurmuþtu artýk ve yakýnda gökyüzünün en büyük ilahý olan güneþle de karþýlaþacaktý ki bu da keyfine keyif katýyordu.

Ýþçi mahzende o karanlýðýn içinde kelimeleri toplayýp birer birer ateþe atýyordu hiç düþünmeden. Yenilgilerin ardýndan ateþe veriyordu her yeri ve her þeyi. Kendisi de düþüncelerini zehirleyen duygularý tekrar tekrar çekerek düþtü ateþin korkutan yüzüne. Belki de yeniden doðmasý için yanmasý gerektiðine inanarak. Ama anlamýþtý ki her ateþ yakmýyordu da her ateþ kesinlikle aydýnlatýyordu. Bazen içine düþeni bazen de ateþi göreni. O hem içine düþmüþ hem de görmüþtü ateþi ruhunda. Burada olmasýnýn sebebini de o ateþin içindeyken o ateþin ýþýðýyla görmüþtü. Nemrud korkmuþtu ondan. Çünkü o, orada bulunan herkesi yönetiyor ve daha da önemlisi herkese sözünü geçiriyordu. Bu durum Nemrud’un istemeyeceði tek þeydi. Sadece kendisini neden hayatta býraktýðýný anlamamýþtý ama bunun çok da bir önemi yoktu. Her zaman nefes alýyor olmakla yaþamak ayný kefede deðerlendirilemezdi. Þu hâli de nefes almaktan ibaretti. Tüm bunlarý düþünüp de çaresizlik bataklýðýnda kaldýðýný hissederken bu mahzene girdiði günden beri yüzlerce kezdir tekrarlayan Nemrud’un sessiz, kýzgýn, kibirli ziyareti gerçekleþti. Bu kezi farklý kýlan tek þey iþçinin “Neden beni nefes almam için bekletiyorsun burada, öldür gitsin. Gaflet haliyle olur da serbest kalýrsam sana yapabileceklerimi bildiðin hâlde beni bedensel canlýlýkta býrakmanýn sebebi nedir?” sorusu oldu. Bu soru da Nemrud’u konuþturmaya yetmedi. Her duygusu bir kat daha arttý Nemrud’un, sadece o kadar. Nemrud, bunu belli etmemek adýna göstermelik bir gülüþ býraktý iþçinin zihnine. Keskin bir hareketle dönüp hýzlý adýmlarla çýkýþ kapýsýna doðru yürümeye baþladý. Tam kapýnýn önüne geldiðinde yine keskin bir hareketle dönüp iþçiye “Kule bitti, artýk gökyüzünde yaþayacaðým ve bir gün en güçlü ilah ben olacaðým. Senin için kule açýlýþýndaki hesabýný görme planým da deðiþti. En güçlü ilah olduðum gün senin için hayalimdeki sonu sana yaþatacaðým.” dedi ve hiç beklemeden, iþçinin ne söyleyeceðini dinlemeden çýkýp gitti.

Ýþçinin mahzene atýlmadan önceki zamanlarýnda olsa bu olay üzerine ruhunda korku olurdu ancak þimdi sadece kýzgýnlýk vardý. Biliyordu ki onun için son mutlak ölümdü. Buradan çýkma ya da çýkartýlmasýnýn ihtimali yoktu. Nemrud gelmeden önce aklýndaki sorular arasýnda en deðersiz olan “Beni neden þimdi öldürmüyor?” sorusu o anýnýn ve sonrasýnýn en önemli sorusu oldu. Bu soruyu düþünmek içinse zamaný çoktu.

Ýhtimaller aklýnda sýralansa da hiçbiri tatminkâr bir hale getiremedi iþçiyi ardan geçen uzun uzun zaman sonrasýnda. Dýþarýda bir hayat vardý, iþçinin artýk bilmediði ve öðrenemediði. Katýklarý verilirken defalarca sorsa da neler olduðunu hepsi ya dilsizdi ya da dilsiz numarasýný çok iyi yapýyordu. Bir gün ansýzýn her yerin küçük sineklerle dolduðunu fark etti iþçi. Öylesine çoktular ki zaten nefes almaktan ibaret olan hayatýný dahi kýsýtlý yapacak hâle getirmiþlerdi.

O küçük sinekler yüzünden Nemrud’un hayatý cefaya dönmüþtü. O güzelim, o havalardan kokuyu ciðerlerine onun vasýtasýyla doldurmaktan zevk aldýðý burnundan nefes dahi almakta güçlük çekiyordu. Elleriyle kovalýyor ve kovalattýrýyordu. Fakat tüm çabalar sonuçsuz kalýyor ve Nemrud, yapmaktan en çok zevk aldýðý uykularýndan mahrum kalýyordu. Bu da ona fiziksel olarak çöküntü getiriyordu. Günün birinde o küçücük cefa kaynaklarýndan biri Nemrud’un o ölçülerle ve özenle yapýlmýþ olan burnundan giriverdi içeriye. Cefa kaynaðýnýn burundan baþlayan yolculuðu beyne ulaþtýðýnda esas eziyet yeni baþlamýþ oldu Nemrud için. Günler günleri kovalarken uykusuzluk, nefes almanýn zorluðu bir de üstüne beynindeki uðultu eklenince Nemrud’a, çare aramaya koyuldular. O anda Nemrud’un uðultular içinde aklýna mahzendeki iþçi geldi. “Öyle ya aklý çalýþýyordu. Duruma bir çare bulabilirdi. Kulenin yapýmýnda þeklini kýsa sürede nasýl belirlemiþti? Ayrýca ana söyleyeceðim sözlerim de var. Belki de beklediðim gün gelmiþ olabilir.” diye düþündü. Ve hemen mahzene iþçinin yanýna indi. Aklýnda olanlarý ise bir o bir de küçük sinek biliyordu.

Dýþarýdaki hayattan bihaber olan iþçi o kýsýtlý nefes almadan ibaret olan günlerinden birinde karþýsýnda Nemrud’u görünce þaþýrdý. O güçlü, heybetli adam gitmiþ çökük ve bitkin biri gelmiþti. Her halinden belliydi ki huzursuzdu ve mutsuzdu. Bedeninin çöküþüne aldýrmayýp diri kalmýþ olan sesiyle verdi emri “ Çýkarýn bunu ve odama getirin.” Bu emri verirken hem kendisi hem de yanýndaki adamlarý elleriyle o küçücük hayvanlarý kovalamanýn peþindeydi. Elleri ile burnunun etrafýný kapatýyor ve bu þekilde nefes alýyordu. Nemrud, kaçarcasýna arkasýný dönüp gitti. Muhafýzlar þaþkýndý ve ne yapacaklarýný bilmez bir halde birbirlerinin suratlarýna baktýlar ve emri uyguladýlar. Ýþçiyi mahzenden çýkardýklarý gibi Nemrud’un yanýna götürdüler. Elleri arkadan baðlýydý. Sineklerden korunmak için sürekli baþýný sallýyordu. Nemrud, taze bir emirle ”Çözün ellerini.” dedi. Ýþçi, Nemrud’un bu kadar az kelimeyle konuþmasýna çok da alýþýk deðildi. Ama bu ilginçliðe raðmen, sineklerle dolu da olsa tekrar gün yüzünü görmekten mutluydu.

Hiç vakit kaybetmeden sordu iþçi: “Beni neden mahzene attýrdýn, neden öldürmeyip bunca zaman bekledin?” dedi. Þimdi ona ne olacaðýnýn umurunda olmadýðýný göstermek istercesine belki de son öðreneceði þey olduðunu düþündüðü için ilk olarak bu soruyu sordu, týpký Nemrud ve diðerleri gibi elleriyle sinekleri kovalarken. O anda Nemrud’da bir tuhaflýk olduðunu sezdi iþçi. Bir eliyle sinekleri kovalarken bir eliyle de kafasýna þiddetlice vuruyordu.

Nemrud, kendisinin de çevresindekilerin de alýþýk olmadýðý bir ses tonuyla ama yine tok bir sesle konuþmaya baþladý “ Sen, ben olmaya çalýþmýþtýn. Herkese emirler veriyordun ve herkesin sana itaat etmesini saðlamýþtýn. Aralarýnda senin sözünden çýkmaya cesaret eden kimse yoktu. Sen, beni korkuttun. Çünkü ben sende, beni gördüm. Ýlahlýk iddiasýndan uzak ama itaat edilen. Hâsýlý sen, benim tüm heybetimle taþýdýðým insan yanýmdýn.” dedi. Duyduklarýna çok da þaþýrmayan iþçi “Öyleyse beni neden bunca zaman yaþamaya benzer bir hayatta býraktýn da öldürmedin?” diye ekledi sorusuna, elleriyle sinek sürülerinden korunmaya çalýþýrken. Nemrud hafif gülümsese de baþýnýn aðrýsýnýn þiddetlendiðinin farkýndaydý bu sebeple iki eliyle de baþýna vurmaya devam ederken “Dedim ya sen benim insan yanýmdýn. Sen ilahlýk iddiasýnda bulunulmaksýzýn da güçlü ve itaat edilen olunabileceðini gösteriyordun bana. Bir yaným sana hep hayrandý, bir yanýmsa senin beni güçsüz kýldýðýný söylüyordu. Bu kararsýzlýk gibi görünse de sen benim için duraktýn. Ben, ilah denilenin söz geçiren ve güçlü olan olduðunu sanýyordum. Sense bunu bilmeksizin güçlü ve itaat edilendin. Hep bu nokta beni düþündürmüþtü.” Sözleri belki bitmemiþti ama acý bir “Ahhh!” çýðlýðý attý. Ve sustu. Sadece kafasýna yumruklarla vuruyor ve acýyla baðýrýyordu. Bir süre sonra söze yeniden girdi Nemrud, iþçinin olanlarý anlamaya çalýþýr bakýþlarý arasýnda “Sen zeki birisisin. Bense güçlü olduðumu sanýrken bir sineðe yenilenim. Çaresiz kalaným. Þimdi senin bana bir çare bulacaðýna inanýyorum. Anlat bakalým ne yapalým?” sözünün bitimi yine çýðlýklarla oldu ve yine baþýna attýðý þiddetli yumruklara devam ediyordu.

Þaþkýnlýkla “Neler oluyor?” diye sordu iþçi. Kafsýna vurmakla meþgul olan Nemrud’un yerine muhafýzlardan biri cevap verdi: “Burnundan giren sineðin biri beynine gitmiþ ve sürekli orada ses çýkarýp dolaþtýðýndan bu acýlarý yaþýyor.” Eskiden olsa buna çokça kýzardý Nemrud ve hatta ki o muhafýzý öldürttürürdü. Ancak yaþadýðý acýlar onu güçsüz kýlmýþ ve ona insan olduðunu hatýrlatmýþtý. Bu sebeple ona kýzmadý. Sadece baðýrýyordu “Daha hýzlý, daha hýzlý…” Son bir gayretle iþçiye dönerek “Bu arada sana söylemem gerekenleri de söyleyeyim. Hep böyle kal. Sakýn gücünün seni yönetmesine ve akýl almaz düþüncelere sürüklemesine izin verme. Sakýn kibre kapýlma.” diye nasihatlerde bulunmaya baþladý. Ama ruhunu kibir deryasýna atalý çok olmuþtu iþçi. Çoktan Nemrud’dan daha güçlü olduðunu düþünmeye baþlamýþtý. Bu kibir Nemrud’un yerine geçme isteði ile yaktý onun yüreðini. Bu seferki ateþ yakmýþtý. Hem de kibir ýþýðý eþliðinde.

“Daha hýzlý vurmakla olmaz, daha sert bir þeyle vurmalýyýz ki beynindeki sinek hem ölsün hem de Nemrud acýsýný unut.” dedi kibrin sunduðu iþtahla. Bunun üzerine hemen koca koca sopalar geldi ve Nemrud’un kafasýna vurmaya baþladýlar. Farkýna varmasa da yeni Nemrud’du, eski iþçi. Ýþçi aklýnýn en derinliklerindeki Nemrud’un gücüne ve makamýna sahip olma ve ondan o mahzende geçen karanlýk, yalnýzlýk dolu günlerin aylarýn yýllarýn intikamýný alma hayaliyle “Ben de vurayým ki bir an önce sinek yok olsun ve acýlarýn dinsin.” dedi. Vurdular, vurdular ve vurdular… Kanlar içinde kalan Nemrud, sineðin uðultusunu duymamak için buna razý oldu ve her defasýnda da onlarý teþvik edercesine baðýrýyordu “Daha hýzlý, daha hýzlý…” En sonunda kanlar içinde kalan Nemrud, vahþice öldü ya da kendini öldürttü. Kibir ruhuna öyle iþlemiþti ki bunun farkýna vardýðý o anlarda bile ölüm deðil de yerine o iþçinin geçecek olmasýnýn piþmanlýðý ile korkuyordu Nemrud. Korktuðu göremese de baþýna gelecekti.

Ve kibir öyle bir þeydi ki gözünün önünde, daha hiçbir þey baþlamamýþken, baþlayacak her þeyin hazin sonuna bizzat þahitlik de etsen seni ele alýp Nemrud yapýyordu.


*Yehova: Tevrat, Zebur ve Ýncil’de geçen Allah’ýn özel ismidir.



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Yeni Bölüm Eklentisi
Gönderen: Onur Tekin / , Türkiye
27 Aralýk 2014
Bölüm 2: "Oluþ" eklenmiþtir okumak isteyenlere duyurulur. Okuyan "kalemdaþ"larýma ricam yorumlarýnýzý ya da olumsuz eleþtirilerinizi belirtiniz lütfen. Þimdiden teþekkürler. Hikayem kaldýðý yerden devam edecektir. Ancak yeni bölümleri yayýmlamam zaman alacaða benziyor...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kibir: Ateþ ve Ölüm - 2 -
Bedevi Çoban'ýn Hayalleri

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hayattan Kaçýþ
Buluþ

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ezan, Varoluþ ve Ölüm [Deneme]
Saygýdeðer Öðretmenim [Deneme]


Onur Tekin kimdir?

Elinde kalem, dilinde kelam. Fýtratýnýn gereðini her þartta yapan ya da yapmayý arayan. . Dilin formülünü görüp özümsediðinden beri için için cehennem ateþiyle yanan ve yazmakla cennet bahçelerine dalan. .

Etkilendiði Yazarlar:
Erdem Beyazýt, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazýl Kýsakürek, Nazan Bekiroðlu...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Onur Tekin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.