Eðer bir kelebeði sevebiliyorsak, týrtýllara da deðer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Adýmlarýný hýzlandýrdý, okula geç kalmak, bu yüzden öðretmeninden azar iþitmek istemiyordu. Her gün üzerinde geçtiði, eðri büðrü, taþlýk yoldan yokuþ yukarý týrmanýyordu. Yolun her bir yeri ezberine kazýnmýþtý. Beþ yýldýr ayný yolu kullanýyordu. Bu yoldan gide gele büyümüþ, deðiþmiþti ama yol aynýydý; hiç deðiþmemiþti. Seçim zamaný yaklaþtýðýnda birileri mahalleye gelir, kömür, yiyecek torbalarý daðýtýr, mahalleliyi bir meydana ya da kahveye toplar, hararetle nutuk atmaya baþlar, mahalleliye oy karþýlýðý, iþ, aþ ve yol yapma sözü verirdi. Seçimden sonra bir daha da mahalleye uðradýklarý görülmezdi. Çocuk on bir yaþýndaydý ama bu yaþýnda bir-iki kez gözleriyle þahit olmuþtu bu seçim olayýna. Yokuþu týrmanýp düzlüðün baþýna çýkýnca soluklandý biraz, ardýndan önüne çýkan ilk tepeciði de aþtý; okul tam karþýsýnda bir yerlerde duruyordu. Ýki elini götürüp beline koydu. Derin bir nefes aldý. Yorulmuþtu. “Oh be” dedi sevinerek. ”Nihayet yol bitti” Yarým saatlik zorlu bir yürüyüþün sonunda okuluna vardý, bahçede birikmiþ öðrencilerin arasýna katýldý, onlardan biri olmuþtu artýk. Ama uzun boyu, iri gök mavisi gözleri, ince kol ve bacaklarýyla bir iskeleti andýran vücudu ve kepçe kulaklarý onu diðer öðrencilerden farklý kýlýyordu. Bazý kendini bilmez öðrenciler onunla dalga geçiyor, kulaklarýyla alay ediyorlardý. “Kepçe kulak, kepçe kulak!” diye baðýrýr, kýzdýrýrlardý. O yine de kimseye sataþmaz, bir köþeye çekilir, ellerini baþýnýn arasýna alýr, derin düþüncelere dalar, aðlamaklý olurdu. Kimseye derdini anlatmaz, içine atardý hep. Elinden baþka bir þey de gelmezdi zaten. Okulda kendi gibi kepçe kulaklý biri daha olsa, onunla kafa kafaya vererek çare arar sonunda bulur ve kendileriyle alay edenlerle baþ edebilir, diye düþünmeden edemezdi. Ama yoktu öyle birisi. Üstelik babasý da yoktu yakýnýnda. O ekmek parasý için Libya’ya çalýþmaya gitmiþti. Yýlda bir kez ya gelirdi izne ya da kendisi gelmezse para yollardý. Annesi bile zamanla alýþmýþtý kocasýnýn yokluðuna. Dert etmezdi hiç kendine. Beþinci sýnýfta okuyordu ve bu yýl okulunu bitirecekti nasýlsa. Bu sayede okulda, arkadaþlarýna alay konusu olmaktan kurtulmuþ olacaktý. Peki, ya sonrasý ne olacaktý, bunu umursamýyor, bilmiyordu. Caný bilmek de istemiyordu zaten. Okul dönüþü annesi onu evlerinin önünde karþýladý. Yüzü gülüyordu, yanýna kadar gidip sýrtýndaki okul çantasýný yerinden aldý, onu aðýr bir yük taþýmaktan kurtarmýþtý. Okul çantasýný giriþ kapýsýnýn tam önüne yere býraktý. Tuttu elinden oðlunun. “Ali benimle gel oðlum” dedi. “Sana bir þey göstereceðim” Alýp onu evlerinin hemen arkasýnda, odunluk olarak kullandýklarý barakaya götürdü. Kapýyý açýp içeri girdiler. Ali gördüðü manzara karþýsýnda çok sevindi. “Ne güzel bir kuzu bu!” diye sevindi. “Senindir artýk” dedi annesi sevecen bir sesle. ”Ýsmini de sen koyuver” “Sahi mi, þimdi bu benim mi?” dedi çocuk, gök mavisi gözleri parýl parýl parýldadý. ”Ýsmi de Güllü olsun…” Þimdi okula gitmek, yokuþu týrmanmak, kulaklarýyla dalga geçmeleri eskisi gibi koymuyordu artýk. Ama ders zilinin çalmasýný ve bir an önce Güllüye kavuþacaðý aný özlüyordu yalnýzca. Eve varýnca ilk iþi okul çantasýný evin bir köþesine atmak oluyor ardýndan Güllünün yanýna koþuyordu. Onunla konuþuyor, okulda yaþadýklarýný, sevinçlerini, üzünçlerini Güllüsüne rapor ediyordu âdeta. Güllü de týpký bir insan gibi onu dinliyor, arada bir söylediklerini onaylarcasýna, “meee” diye meliyordu. Okulun son günüydü eve döndü. Hafta sonu evde olacak fikri fazlasýyla mutlu kýlýyordu onu. Okul çantasýný evin bir köþesine attý. Salona koþup annesine baktý. Annesi kanepede boylu boyunca uzanmýþ hareketsiz bir þekilde yatýyordu. Yüzünde mutsuz bir ifade vardý. Hastalanýp yataða düþtüðünü sanarak, “neyin var anne?” diye sordu. “Hasta mýsýn yoksa?” “Yok, oðlum, hasta filan deðilim” dedi anne. “Yorgunum yalnýzca. Azýcýk dinleyeyim, doðrulurum hemencecik…“ Oðlunun boynunu büktüðünü görünce fazla dayanamadý, yattýðý kanepeden kalktý. Oðlunu yanýna çaðýrdý. Yanaðýna öpücükler kondurdu. “Meraklanma maviþim, bir þeyciðim yok benim…” dedi. “Hadi git Güllünün yanýna, yalnýz býrakma onu.” Annesini býrakýp doðruca Güllünün yanýna vardý. Onunla konuþmaya baþladý. “Biliyor musun Güllü, sana gelirken yolda kendi kendime bir karar aldým: Doktor olacaðým ben!” dedi. “Anamý hâlsiz gördüm mü, onu iyileþtir turp gibi sapa saðlam bir hâle getiririm. Mahalleliye de bakarým hem” Tam o sýrada melemeye baþladý Güllü. “Seni, unutur muyum Güllü. Ýnsan hiç dostunu unutur mu? Unutmaz elbet! Sana da bakarým” dedi gülerek. Baþýný sevip okþamaya baþladý. “Hem biliyor musun Güllü?” dedi. “Okulda arkadaþlarým ‘kepçe kulak’ diyerek alay ediyorlar benimle. Onlara kýzmýyorum, acýyorum hâllerine. Ben okuyup doktor olarak mahalleme geri döndüðümde, bir muayene açacaðým. Onlar gelip benim kapýmý çalacak bana muayene olmak isteyecekler. O zaman onlara ‘bir kepçe kulaðýn doktor olabileceðini’ göstereceðim. Bakalým o zaman ne diyecekler? Bakarsýn bana yaptýklarýndan ötürü piþmanlýk duyup özür bile dilerler benden. Hem belli mi olur?” Güllüyü gözlerinden öptü, “karným açýktý” dedi. Ardýndan koþarak eve girdi. Mutfaða geçip ekmeðin arasýna peynir ve dilimlenmiþ domates koyarak kendine sandviç hazýrladý. Ýþtahla yemeye baþladý… Annesi bir sabah vakti dürterek uyandýrdý onu. “Kalk oðlum neredeyse öðlen olacak” dedi. “Unuttun her hal bugün kurban bayramý.” Ýri gök mavisi gözlerini ovuþturarak kalktý. Elini yüzünü yýkamaya gitti. Mutfakta bir þeyler atýþtýrdýktan sonra, kendisine alýnan bayramlýklarýný giyinip bahçeye çýktý. Güneþ tam tepede gülümsüyor, ortalýðý yakýp kavuruyordu. Güllü onu bu hâliyle görsün istiyordu. Ama Güllü yerinde yoktu. Annesinin yanýna koþtu hemen: “Güllü yerinde yok anne!” dedi telaþlanarak. “Kadir Emmini görmedin mi bahçede?” “Kadir Emmi?” deyip düþündü. Sonra aklýndan geçirerek, “kasap Kadir Emmi mi yoksa?” diye sordu tereddütle karýþýk bir korkuyla. “Evet, o, ta kendisi” Korktuðu þey baþýna gelmiþti. Tekrar bahçeye koþtu. Barakanýn saðýnda Kadir Emmiyi fark etti. Gördüðü manzara karþýsýnda ürktü, kaný damarlarýnda çekildi sanki. Þoka girmiþti. Tek dostu, sýrdaþý Güllünün baþý gözleri açýk bir hâlde etrafýna kederle bakýyordu. Baþýndan ayrýlmýþ gövdesi ise kalýn bir iple barakanýn tahta sütununa asýlýydý. Kadir Emmi üstü baþý kan içinde kalmýþ, bir elinde býçak derisini yüzüyordu onun. Çevresine anlamsýzca bakýyordu çocuk. Boðazýna bir þeylerin gelip düðümlendiðini, içerine tarifsiz bir acýnýn saplandýðýný ve yüreðinde bir þeylerin parçalanýp koptuðunu hissediyordu. Ýri gök mavisi gözleri þaþkýnlýktan yuvasýndan dýþarýya fýrlýyor gibiydi. Gözlerinin içine kin ve nefret dolmuþtu. Ýçinden yerden koca bir dal parçasý kapýp Kadir emmiye vurmak, onun yüzünü týrmalamak istiyordu. Sonra da annesinin karþýsýna dikilip, “Hani! Güllü benimdi. Benim olan bir þeyi bana danýþmadan nasýl kesersiniz?” diye hesap soracaktý. Sustu, öfkeyle soluyordu. “Hay ben böyle bayramýn…” diye küfredecekti ama etmedi. Ne de olsa dini bir bayramdý. Kutsaldý. Ayrýca baþýna bir þey gelir diye korkup vazgeçti küfür etmekten. Gözü tekrar yerdeki iri bir taþa iliþti. Onu yerinden almak, Kadir Emminin baþýna vurmak geçiyordu içinden. Fakat yerinden kýpýrdayamýyor, yere bir çivi gibi mýhlanmýþ gibi duruyordu. Kadir Emmisi toza topraða bulanmýþ Güllüye ait olan baþý yerden aldý, et kestiði kütüðün üzerine koydu. Elindeki baltayý hýzla yukarýya kaldýrýp indirdi, baþý ortadan ikiye ayýrdý. Açýlan oyuktan koyu kýrmýzý bir sývý akmaya baþladý. Ali gözlerini ufka dikmiþ, tüm acýlarýný yüreðine gömüp sessiz sessiz aðlýyordu. Ýçinde kederli, sularý tuzlu bir ýrmak akýyordu sanki… Ozan Yayýncýlýk Mendil Sen Kokuyordu Öykü Kitabýndan
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |