ORDUNUN KUTUP YILDIZI: PERÞEMBE YAYLASI
Yýlçaðdan yýlçaða hayvanlarý yaylalara, ýlýk iklimli bölgelere götürmeye yaylacýlýk, (Transhumance) denir. Yaylak ve kýþlaklar, mevsimsel olarak yararlanýlan alanlardýr. Yaylacýlýk çok eski bir gelenektir. Geçmiþi beþ bin yýla kadar gider. Ýnsanlarýn ilk yerleþim yerleri yaylalar olmuþtur. Dikey ve yatay olmak üzere iki tür yaylacýlýk vardýr. Dikey Yaylacýlýk; yaz aylarýnda daðlýk yüksek yerlere, çimenli, suyu bol olan meralara, otlak ve yaylým yerlerine gitmeye denir. Yatay Yaylacýlýk; iklimsel, ekonomik ve sosyal hayatýn gerekli kýldýðý yaylacýlýktýr. Günümüzde daha çok Yatay Yaylacýlýk geçerlidir. Kalýcý olmayan yaylacýlýk geleneði, sürekli kalýnan yerleþik yaylacýlýða dönüþmektedir. Hayvanlarýn otlatýlmasý bakýmý ailenin köyden ayrýlarak hayvanlarý ile beraber yaylaya yerleþmesini gerektirir. Esas mesele, hayvanlarýn ottan faydalanmasýdýr. Hayvancýlýktan en yüksek verimin elde edilmesidir. Yaylacýlýkta hayvanlarla birlikte insanlarda yer deðiþtirir. Göçebelikle (nomadisme) yaylacýlýk ayný þey deðildir. Göçebelik hayvan besleme tarzýnýn bir sonucudur. Göçebenin sabit bir köyü yoktur. Topraða baðlý deðildir. Çiftçilik yapmaz. Yaylacý ise belli köylerde, kasabalarda oturur. Tarýmla hayvancýlýkla uðraþýr. Kimileri tamamen hayvan alým satýmýyla uðraþýr. Baþka yerlerden satýn aldýklarý kuzularý, sýðýrlarý burada iyi bir bakýmla semirtip þehirlerdeki kasaplara satarlar. Yayla kurallarý vardýr. Yardýmlaþma dayanýþma. Ýmece kültürü günümüzde de devam eden bir paylaþma geleneðidir. Yaylaya karlarýn ortadan kalktýðý nisan ayýnýn son haftasýnda ve hep birden çýkýlýr. Gürgen, kayýn, meþe aðaçlarýnýn oluþturduðu rutubetli, sýk, orman altý kuvvetli ormanlarýn arasýndan yaylaya çýkýlýr. Götürülmesi gereken eþyalar mallar eskiden yürüyerek götürülürdü, günümüzde arabalarla götürülmektedir. Yaylada beþ altý ay oturulur. Kar þiddetini artýrýnca dönüþ hazýrlýklarý baþlar. Bu topraklarda yaþayan bütün kavimler ve milletler yaylacýlýk yapmýþlardýr. Her köyün bir yaylasý-obasý- vardýr. Ýnsanlar çok eski bir geleneðe uyarak, yaz baþlamadan sürülerle birlikte daðlara ormanlýk alanlara giderler. Perþembe Yaylasýna genellikle mayýs ayýnda göçülür. Eylül ekim aylarýnda dönülür. Aybastý'da yaylaya çýkma çok eski bir gelenektir. Yaylacýlar ilk karla birlikte hemen köylerine inmezler. Az da olsa yaz kýþ kalanlar da vardýr. Çoban, sürü, yayla türküleri, hikayeleri çoktur. Yaylacýlýk günlük hayatýn vazgeçilmez konularýdýr. Yayla evlerinin yaný baþýnda basit olarak yapýlmýþ ahýrlar vardýr. Bostanlarda patates pancar, gibi yiyeceklerde yetiþtirilir. Meyve aðaçlarý, söðüt kavak, gül gibi aðaçlarýna da rastlanýr. Yaylada gökyüzü sýk sýk sislidir. Yaðmur çok yaðar. Ot boldur. Buradan da insanlarýn ihtiyacý olan, et, süt, deri gibi hayvansal ürünleri üretmektir. Yiyecekleri, bitkileri, sularý þifalý, oksijeni boldur. Yenilen yiyecekler çabuk hazmedilir. Hayvancýlýk yaygýndýr. Koyun servettir. Maldýr, koyunun atýlacak yeri yoktur. Her parçasý kýymettir. Yünü derisi, sütü para eder. Ýhtiyaç giderir. Daima yediðimiz koyun etidir. Bayramlarda, koyun keseriz. ziyafetlerde, davetlerde kuzu ikram edilir. Yað ve peynir olarak inek yaðý terch edilir. Mandanýn yoðurdu tercih edilir. Hayvanlarýn yoðurt ve peynirinden faydalanýlýr. Haziran ayýnda ve fýndýk toplama günlerinde hasat için köye dönülür. Aðustos sonunda tekrar yaylaya çýkýlýr. Kýþ bastýrýncaya kadar orada kalýnýr. Ormanlar, geniþ düzlük ve vadilerdeki otluk ve çayýrlar, hayvan beslemeye uygun yerlerdir. Koyun ve keçi beslemesi en kolay hayvanlardýr. Kýþýn aðýlda bakýldýklarýnda, meþe, diþbudak ve diðer aðaç yapraklarý ve kuru otla beslenebilirler. Keçiler yiyecekler arasýnda hiç ayrým yapmazlar, önlerine çýkan bir kaðýt parçasýný ve seyrek otlarý bir hamlede yerler. Bu nedenle sürekli yer deðiþtirirler. Uzun yollarý yürüyerek daðlardan ovalara, ovalardan daðlara çýkýp inme bu nedenle olur. Meralardan yararlanma hakký olan insanlarýn kendi aralarýnda yazýlý olmayan anlþmalarý vardýr. Aybastý'da yaylacýlýk çok eski bir gelenektir. Hep devam edecektir. Modern hayat yayla yaþamýnda farklýlýk yaratmaktadýr. Perþembe Yaylasý çok ihmal edilmiþtir, Günümüz gerçeklerine ve yeni sosyal hayatýn deðiþimlerine uyumlu düzenlemeler yapýlmamýþtýr. Bir düzene girmelidir. Yaylanýn mevcut bu karmaþa hali, bazý kesimlerin çok da iþine de gelmektedir. Yaylacýlýk sadece bizde deðil, dünyanýn her kýtasýnda, ülkemizin her bölgesinde yapýlmaktadýr. Ülkemiz ve dünya bu sorunu nasýl çözmüþ, ne gibi sorunlar yaþanmaktatýr. Bunlar araþtýrýlmalý, çözümler üretilmelidir. Kadim eski yaylacýlar, kötü para iyi parayý kovar misali yayladan uzaklaþtýrýlmaktadýr. Yaylaya 6 ay önce gelenle 100 yýl önce geleni ayný kefeye konulmaktadýr.. Bizim ailemiz buna örnektir: Eskiden atalarýmýz hayvancýlýkla geçimini saðlarlardý. Önlerinde sürüler yaylak kýþlak dolaþýrlardý. En son bundan 120 yýl önce bu topraklara gelmiþler ve burayý yurt edinmiþler. Onlarýn kullandýðý topraklar da bugün ne yazýk ki, bizim ailemizden deðil, baþka insanlar faydalanmaktadýr. Bizim amacýmýz bu topraklarýn tamamen devletin kontrolünde olmasýnýn saðlanmasýdýr. Anam babam burada doðmuþlar, yaþamýþlar, ömür tüketmiþlerlerdir. Yýllarca süren yayla davalarýna yakýnlarýmýz gide gele býkmýþlardýr. Yaylanýn sorunu bizim de sorunumuzdur. Kimileri varki, ellerinden gelse, yaylaya bile gitmemizi bir bardak soðuk içmemizi engelleyecekler. Elimizde kalan bir avuç topraða bile göz dikilmektedir. Hep huzursuzluk hep tedirgenlik. Her sene bir problem. Elektirik, su, yol, temizlik gibi kamusal hizmetler verilirken, vergi alýnýrken, dikilmek istenen bir fidan sorun olmaktadýr. Türkiyede mera ve yaylaklarýn mülkiyeti devlete, kullaným hakký belediyelere ve ilgili köylere ve yöre insanýna verilmiþtir. Osmanlýlar döneminde 1858 yýlýnda, hayvan yetiþtiriciliðini koruyan kanunname yayýnlanmýþtýr. Çayýr ve maralarýn tarým arazine dönüþtürülmesini yasaklayan bu kanun Cumhuriyet dönemindede aynen devam ettirilmiþtir. 1926 yýlýnda çýkarýlan Medeni Kanun ile çayýr ve meralarýn ortak kullanýmý esas alýnmýþtýr. Anayasamýzýn 45. maddesinde ; “tarým arazileri ile çayýr ve meralarýn amaç dýþý kullanýlmasýný ve tahribini önlemek” maddesiyle bu alanlarýn elden yok edilmemesi için tedbirler alýnmýþtýr. Yine zamanýn ihtiyaçlarý doðrultusunda meralarla ilgili 1998 ve 2004 yýlýnda kanunlar çýkarýlmýþtýr. Bütün bunlara raðmen, Perþembe Yaylasý merkezinin büyük bölümü yapýlaþmadan dolayý mera olarak kullanýlamaz hale gelmiþtir. Kýsmen mera özelliðini kaybetmiþtir. 1991 yýlýnda turizm merkezi yapýlmýþtýr. Yapýlan yasal ve idari tedbirlere raðmen, sorunlar artarak devam etmektedir. Yayla için yapýlacak çok þey vardýr: Çarþýsýyla, obalarýyla, kümbetiyle, yüzyýllýk Camisi ile ve ibadetini daha iyi, daha hayýrlý yapmak için gelenler de vardýr. Çünkü bu topraklar tarih boyunca çeþitli dinlerin inançlarýn da merkezi olmuþtur. Saðlýðýna iyi geldiði için gidenler olduðu gibi, görmek tanýmak, nostalji ve turizm amaçlý da olabilmektedir Bir tür “Huzurevi” konumundadýr. Açýk ve doðal bir hastanedir. Buraya saðlýk ve eczane hizmetleri getirilmelidir. Yaylacýlarýn bir kýsmý kentlerden yaylalara gelmekte, tatil ve dinlenme amaçlý yaylada oturmaktadýr. Yayla evleri, fazla lükse kaçmadan, mümkün olduðu kadar rahat kalýnabilecek özelliklere sahip olmalýdýr. Duvarlar harçlý, rüzgar ve kar basýncýna dayanýklý olmalýdýr. Perþembe yaylasýnýn fýrýný, bakkalý, kahvehaneleri, kasabý, lokantalarý benzeri alýþveriþ mekanlarý vardýr. Yaz mevsiminde kargo hizmetleri bile yapýlmaktadýr. Yakýn bir zamanda yaz kýþ oturulacak konumdadýr. Asayiþ ve emniyet hizmetleri sadece devriyelerle deðil, kalýcý yerleþik karakollar sayesinde gerçekleþmeli. Bütün bunlar yöre halkýnýn da talep ve istekleri göz önüne alýnarak yapýlmalý. Yayla yayla gibi olmalýdýr.Yavuz Sultan Selim, büyük bir sefere gidiyormuþ. Uygun görülen yerlerde konaklar, askeri dinlendirirmiþ. Yine böyle bir günün akþamý, ordugah yeri seçilmiþ. Çadýrlar kurulmuþ. Gece olmuþ asker istirahate çekilmiþ. Gecenin bir vaktinde Padiþah bir gürültüyle uyanmýþ. Çadýrýndan iki askerin kendi aralarýnda kavga ettiðini duymuþ. Kalkmýþ kurmaylarýna komutanlara emir vermiþ. “Derhal askeri uyandýrýn gidiyoruz...” demiþ. Sebebini de þöyle açýklamýþ. “Bu topraklar huzur veren topraklar deðil. Askerler bu yüzden kavga ediyorlar. Burada kalýrsak asker hep birbirine düþer” demiþ. Yavuz Sultan Selim'in husursuzluðun topraktan kaynaklandýðý topraklar, Perþembe Yaylasý'mý diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Çünkü dedem, babam bu topraklara hiç huzur bulamamýþlar, bizim de yaþýmýz 60' a yaklaþtý. Bizde bu huzuru göremedik bu topraklarda, muhtemelen bizim çocuklarýmýzda göremeyecek..