Bildiðini bilen mi, Bilmediðini bilmeyen mi?
Kendimi, demokrasiyi çok seven, seçim dönemlerini bayram kabul eden bir insan olarak tarif edebilirim. Ancak ülkemiz ve özellikle ilimizdeki siyasetin yapmacýk, halký küçümseyen, enayi yerine koyan, halka gerçek manada seçme hakký tanýmayan yapýsýndan da son derece rahatsýzým.
29 Mart seçimlerine de ilimiz siyaseti yapmacýk gösterilerle hazýrlanýyor. Seçimlerde kararý halk verir. Ama kendilerini halkýn üzerinde gören bir siyasi yapý ve bu yapýnýn esiri olmuþ pek çok siyasetçi var.
Önümüzde yerel seçimler var. Bir çok partinin de adayý belli oldu.
Malum, genel seçimin aksine yerel seçimlerde partiden çok aday ismi ön plana çýkar.
Yani yerel seçimlerde partiye deðil, “bize en iyi hizmeti vereceðine inandýðýmýz kiþiye” oy veririz.
Bu yüzden deðil midir seçilen kiþi, seçimin ertesinde “Parti rozetimi çýkarýyorum. Ben herkesin belediye baþkanýyým” der. Ya da biz öyle olmasýný umut ederiz.
Büyük þehirlerin adaylarý arasýndaki sözlü atýþmalarý, bir de bu atýþmalara parti genel baþkanlarýnýn hele hele bir baþkanýn da girdiðini görünce neler geçti aklýmdan neler…
Bir tarafta ülkeyi tam anlamýyla kutuplaþmaya sürükleyen iktidar, diðer tarafta bütün bu olanlara seyirci kalan bir muhalefet. Acaba böyle bir siyasetten bu ülke neler kazanabilir? Halkýn seçmediði kiþilerin yönetimiyle nereye kadar gideriz bilemiyorum.
Bunlarý izlerken þehrimi düþündüm. Yine vatandaþlýk görevimizi yapacaðýz ve oy kullanacaðýz. Parti genel merkezlerince ili yönetmeye atananlar arasýndan bir tercih yapacaðýz. Güya demokratik bir seçim.
Peki ben nasýl bir belediye baþkaný istiyorum?
“Bu mahalleden bana az oy çýktý, ben oraya hizmet vermeyeyim” diyen birini deðil tabi ki.
Kentle ilgili olarak gerçekleþtirebileceði gerçekçi projeleri sýralayan bir baþkan mý yoksa rakip partinin adayýný eleþtiren bir baþkan mý?
Çevresini saran þakþakçýlarýn lafýndan çýkmayan bir baþkan mý yoksa herkesin fikrini soran, karþýt fikirlere de deðer veren bir belediye baþkaný mý?
“Ben dürüstüm” deyip üstünde oynadýðý ipi fýrýldak gibi çeviren biri mi, yoksa onu eleþtirenlere kin duyarak intikam için zaman kollayan biri mi?
Bir belediye baþkaný halkýn içinden geldiðini, halk'tan biri olduðunu her fýrsatta göstermeli. Belediyenin bütçesini çok iyi deðerlendirip, kenti için en iyi, en doðru hizmeti yapabilmeli. Gerçekleþtirdiði projelerde orta yolu iyi bulmalý. Birilerini ihya ederken kimilerini periþan etmemeli. ‘Mega', ‘ultra' gibi süslü isimler verilen ama içi çoðu zaman fos çýkan projelerle halkýn gözümü boyamamalý.
Aslýnda bu noktada bir gerçeðe de deðinmek lazým.
Belediye Baþkaný seçilen kiþi için ilk sýkýntý, koltuða oturduktan sonra baþlar.
“Biz þu kadar oy'la geldik, ama herkesin belediye baþkanýyýz” cümlesi, ‘kliþe' bir laftan öteye gitmiyor artýk. Zira, býrakýn herkesin belediye baþkaný olmayý, kendi seçmeninin baþkaný bile olamayanlarý çok gördük. Çevresindeki þakþakçýlarýn, ‘haklýsýn baþkan' diyenlerin dýþýnda kimseyi dinlemeyen ve görmeyenleri de çok gördük. Bu yüzden halkýn içine girmekten korkmayan, o makama onlarýn sayesinde oturduðunu unutmayan bir baþkan olmalý.
Ýnsanlarýn oylarýný aldýktan sonra, ‘gerçek' anlamda eþit hizmet veren bir belediye baþkaný olmalý.
Biliyorum, çok þey istiyorum.
Ama yakýn tarihte bu þehirde yaþananlarý ve yaþadýklarýmý düþününce, bu isteklerimin çok olmadýðýný düþünüyorum.
Konfüçyüs'ün þu sözleri, ne demek istediðimi sanýrým çok iyi anlatýyor: “Bildiðini bilenin arkasýndan gidiniz. Bildiðini bilmeyeni uyandýrýnýz. Bilmediðini bilene öðretiniz. Bilmediðini bilmeyenden kaçýnýz.”