Yaþamdan korkmayýn çocuklar. Ýyi, doðru bir þey yaptýnýz mý yaþam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ýblis’in yüreði SAVAÞ, insanýn yüreði BARIÞ diye atar…” Emine PÝÞÝREN Ýnsan beyninde yaklaþýk 13 milyar sinir hücresi vardýr. Bilim adamlarýnýn söylediðine göre her bir hücre yaklaþýk 7,3 kilo-volt gibi enerjiyi açýða çýkartmaktadýr. Belki þu andan itibaren “bu mümkün deðildir!” gibilerinden pratikte düþünebiliriz. Ama þu düþünce insaný ürpertmeye yetmiyor mu? Beyindeki tüm sinir hücrelerinin ayný anda enerjilerini saldýðýný varsayarsak; 350 milyon kilovoltluk bir enerjinin koca bir þehrin elektrik gereksinimini karþýlayabileceðini..! Ýnsan beyni günümüzde bile halen gizemini korumaktadýr. Bir avuç et parçasý öyle bir güçtür ki, bütün organlarý yönetmektedir. Hatta vücudumuzun ateþini yükseltebiliriz de… Yýllar önce ; T. Lobsang Rampa’nýn “Üçüncü Göz” adlý okuduðum bir kitapta insan beyninin pratikte gözle görülebilir gücüne tanýk olmuþtu gözlerim. Uzakdoðu bilgelerin (Lamalarýn) nasýl 10 dakikada 45 cm’lik buz kütlesini erittikleri gibi, insan beynini þartlamasýyla kendisini bazý hastalýklara da neden olmaktadýr: Örneðin, kalp, kanser ve felç gibi hastalýklarla da insan kendisini de öldürebileceðini kanýtlanmýþtýr. Nasýl mý? Günümüzde gerçekleþen beyin ölümleriyle ilgili birçok hikâye anlatýlýr. Ýçlerinden ikisi beni oldukça etkilemiþtir. Ýlkini birlikte okumaya ne dersiniz? “Et taþýmaya yarayan soðutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor. Ýþçiler vagonlarý temizlemeye baþlýyorlar, iþçinin biri bir vagonu temizlerken diðer iþçi o vagonu boþ sanýp kapýsýný dýþarýdan kilitliyor. Biraz sonra tren hareket ediyor ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor. Kapalý kalan iþçinin vagon kapýsý açýldýðýnda iþçinin donarak öldüðü görülüyor. Fakat bir bakýyorlar ki, vagonun ýsýsý normal ýsýda yani dondurucuya geçirilmemiþ. Ama kapalý kalan iþçi bunu bilmediði, donarak öleceðini sandýðý için beyin aynen donmanýn þartlarýný hazýrlayarak, donmanýn tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor.” Diðer hikâye ise akýllarý adeta deepfreeze sokuyor, insanýn kaný donuyor: “…Askeri darbeden sonra iþkenceleriyle ünlenen doðu hapishanelerinden birinde, mahkûmlarýn önemli bir kýsmýnýn aileleriyle ve yakýnlarýyla görüþmeleri yasaklanmýþtý. Kalýn taþ duvarlý karanlýk hücrelerde çýrýlçýplak soyulup köpeklerin saldýrýsýna býrakýlýyorlar ya da diz boyu pisliklerin içine çýrýlçýplak atýlýp üstlerine buz gibi sular dökülüyordu. Filistin askýsý, falaka, boðazýna su doldurmak sýradan iþkencelerdi; ya kendileri iþkence görüyor ya da iþkencedeki bir arkadaþlarýnýn çýðlýklarýný dinleyerek biraz sonra kendi baþlarýna gelecekleri düþünüyorlardý. Kalabalýk ve karanlýk koðuþlarda yaralý bedenlerinin sancýlarýyla inleyerek iþkenceyi bekleyen mahkûmlardan biri, çektiði acýlara dayanamaz bir hale gelerek yavaþ yavaþ gerçeklerle iliþkisini koparmaya baþlamýþtý. Hep ayný þeyi tekrarlýyordu: “Biz öldük, biz hepimiz ölüyüz, burasý öteki dünya.” Arkadaþlarý ona ölü olmadýklarýný, yaþadýklarýný anlatmaya çalýþýyorlardý. O da onlara soruyordu: “Yaþýyorsak nerede öbür canlýlar, niye bizden baþka kimse yok? Hayýr, biz ölüyüz, biz öldük, ailelerimiz dünyada kaldý.” Arkadaþlarý hapishane idaresine baþvurup bir doktor çaðrýlmasýný istemiþlerdi; ama doktor yoktu. Bunun üzerine ailesiyle görüþmesine izin verilmesini istemiþlerdi, hapishane idaresi bunu da reddetmiþti; ama içeridekilerin ýsrarý ve mahkûmun gittikçe kötüleþmesi üzerine adamýn ailesi hapishaneye çaðrýlmýþtý. Adam, müdürün odasýnda karýsýný ve çocuklarýný görmüþ, onlara sarýlmýþ, onlarla öpüþüp konuþmuþtu. Koðuþa döndüðünde arkadaþlarý hep bir aðýzdan konuþmaya baþlamýþlardý: “Gördün mü, yaþýyoruz, bu dünyadayýz.” Adam da sessizce baþýný sallamýþtý: “Evet yaþýyoruz, bu dünyadayýz, ölmemiþiz, bütün bunlar bu dünyada oluyormuþ.” Gerçeði kabul etmiþ ve derin bir sessizliðe dalmýþtý. O akþam gardiyanlar mahkûmlarý iþkenceye götürmek için koðuþa gelince adamýn ölüsünü bulmuþlardý; zavallý, gerçeðe dayanamamýþtý.” Hikâyeleri yazarken bile ürperdim, inanýn… Bundan da anlaþýlýyor ki, bizler istersek kendimizi öldürebiliriz. Hiç düþündünüz mü: ilk insanlarýn konuþma yetileri geliþmeden önce nasýl iletiþim kuruyorlardý? Ýlk insan ateþi bulmadan, telgraf, telefon, fax, bilgisayar, cep telefonlarý, vb gibi teknoloji iletiþim araçlarý keþfetmeden önce duygu ve düþüncelerini “telepati” veya “maji” diye adlandýrdýðýmýz düþünce gücüyle ilettikleri, iletiþim kurduklarý anlaþýlmaktadýr. Yani beyin gücü ile okyanuslarý aþan insan, teknolojinin çok üstünde bir enerji ivecenliðine sahiptir. Sonuç olarak; insan beyninde bulunan “hipofiz” adlý küçük bir bezin salgýladýðý hormonla vücudun fizyolojisini deðiþtirip, “nefret, öfke, aðrý, korku, stres, hastalýk, vb” hormonlarýnýn yaný-sýra “oksitosin” adlý “sevgi” hormonunu da salgýladýðýný artýk biliyoruz. Dünya barýþýný etkileyecek olan SEVGÝ’YÝ yitirmemek dileði ile… D Ü N Y A B A R I Þ G Ü N Ü M Ü Z K U T L U O L S U N Emine PÝÞÝREN-2013 Edremit
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |