..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlarým her zaman gerçekleþmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Seyda Kesikoðlu




17 Temmuz 2013
Çoktan Kaçmýþ Tren  
Seyda Kesikoðlu
Tren yolculuðu samimidir, mütevazidir. Bir kere alýþýnca raylarýn o ritmik sesi bile güzel gelir insana, bir yerde bir tren yolu görünce bile insanýn ilk trene binip çok uzaklara gidesi gelir. Ama artýk öyle midir?


:AGJJ:
Ankaray’dan Maltepe duraðýnda indim. Acelem yoktu, ama hýzlý yürürdüm ya hep, yine öyle oldu, hýzlý adýmlarla o köstebek yuvasýndan çýktým. Ýlk merdivenleri týrmanýp giþelere varmak kolaydý da, ben yine hangi çýkýþtan çýkacaðýmý bilemedim. “Nasýl olsa trenin kalkmasýna daha bir saat var.” dedim, bana en yakýn çýkýþa yöneldim. Çýktýðýmda yine þaþýrdým, e nasýl þaþýrmayayým, Kýzýlay meydanýndan Tandoðan Meydanýna uzanan cadde o kadar düz ve o kadar uçsuz bucaksýz ki, yine hangi tarafýn Tandoðan, hangi tarafýn Kýzýlay olduðunu anlayamadým. Hava da karanlýktý hani, o kadar ki þehrin ýþýklarý bile uzaðý seçemeyen gözlerime yetmiyordu. “Neyse,” dedim, “yürüdükçe çýkar kokusu.”, gözüme bir yönü kestirip yürümeye baþladým. Bu kez þanslýydým, doðru yönde yürüyor olmalýydým ki önce Anadolu haber Ajansý’nýn o saatte dünyadan bihabercesine ýssýz binasý belirdi saðýmda, ileride de Makine Kimya Endüstrisi’nin tabelasýný gördüm. MKE’nin de iþi zordu, hep bu Ankaragücü yüzünden.

Adýmlarýmýn her zamanki hýzýyla yetiniyordum ki, birden gara giden o tünelin belli bir saatten sonra kapandýðýný hatýrladým, saate baktým, on bire geliyordu, bu sefer de koþmaya baþladým. O tünel kapanýrsa o ayazda trene yetiþme telaþýnýn yanýnda ufak bir Ankara turu yapmak zorunda kalýrdým, bir yanda Anýtkabir, bir yanda 19 Mayýs Stadyumu, bir yanda Gençlik parký… E gezecek fazla bir yer kalmýyordu geriye… Neyse ki on bir olmadan tünele vardým, soluklarýmý düzenlemeye çalýþtým önce, sonra tuttum ve tünelin merdivenlerinden inmeye baþladým. Ama bir gariplik vardý, umumi ve beleþ bir hela olarak da kullanýlan ve metrelerce aþaðý inen o merdivenlerde kendimi çoktan hazýrladýðým amonyak kokusu yoktu sanki. Yerine bir sürü irili ufaklý tabela vardý, ama hep ayný þey yazýyordu üstünde… “Buraya bakarlar.” Ýki kelimenin arasýna bir “nah” eklemek istedim, güvenlik kameralarýna yakalanýp sorgulanýrsam treni kaçýrýrým diye “Boþ ver.” dedim. Merdivenlerden indim, tünele girdim, tekrar saate bakmak için cep telefonumu elime aldým, yine garip, telefon yerin o yirmi bin fersah altýnda çekiyordu. Saate bakmayý unuttum, kafamý kaldýrdým ve nedenini anladým. Baþýmýn üstünde bir baz istasyonu bana selam çakýyordu. Ben de selam verdim ve radyasyondan kaçabilecekmiþim gibi yine bir süre koþar adým yürüdüm, sonra durdum, ama mallýðýmý anladýðýmdan deðil, koþacak yer kalmamýþtý çünkü önümde… Tünelin haddi sayýlýr bir kýsmýný bir tarafta Starbucks, bir tarafta Burger King iþgal etmiþti. Burger’ýn yanýnda da Mc Donalds… “Tüh,” dedim, keþke buradaki mütevazý dürümcüler, dönerciler olsaydý.” Acýkmýþtým çünkü, ne güzel bir dürüm patlatýp ikram çayý yudumlardým üstünde adým yazmayan ince belli bardaklarda… Bunu da boþ verdim, moda haftasýndan fýrlamýþ hatunlarla Biscolata adamlarýnýn oturduðu masalar arasýnda yolumu bulup yürümeye devam ettim. Gözüm Burger King’le Mc Donalds’daydý, yine garip, keþke burada eskiden olan dürümcülerin arasýndaki tatlý rekabet onlar arasýnda da olsaydý. Çalýþanlarýn umurunda deðildi rekabet ama iki dükkân dile gelse birbirine küfrü basardý aslýnda, ya da ele gelseler hazýr MKE yakýnda diye birer altý patlar alýp birbirlerine sýkarlardý. Aman, yine boþ ver.

Yürüdükçe þaþkýnlýðým daha da arttý. Bu sefer de asker malzemeleri, asker üniformalarý satýlan o dükkânlar gitmiþ, yerine bir sürü giyim maðazasý açýlmýþtý, hani þu insanlarý giydirmek yerine insanlara giydirenlerden… Erkek olmam sayesinde yine fazla vakit kaybetmedim, yürümeye ayný hýzla devam ettim. Ama artýk yanýmda podyumda yürürcesine salýnan ve muhtemelen az önce Starbucks’tan kalkmýþ kadýnlar vardý. Parfümlerine raðmen onlara dönüp bakmadým. Onlar da bana bakmazdý çünkü bu halimle… Yola gidiyordum çünkü, rahat etmek için eþofman giyinmiþtim ve onlara göre eþofman spor salonu dýþýnda pijama demekti, hem de üç bantlý olsa bile…

Kalabalýktan sýyrýldým. Tüneldeki sýra sýra dükkânlarý geride býrakýp peronlarýn altýndan gara giden dükkânsýz kýsma geldim. Ama orasý da bir garipti, eskisinden daha kalabalýktý. Orada burada ellerini ovuþturup avuçlarýna hohlayan adamlar vardý. Birisi AÞTÝ aksanýyla “Ýstanbul Ýstanbul” diyordu, baþkasý baþka bir sürü þehir… Birisi bana yaklaþýp “Abi Konya’ya mý, beþ dakikaya kalkýyor.” dedi, “Yok.” dedim. Ondan o kadar kurtulmak istiyordum ki sanki çok sýradan ve beklediðim bir soruyla karþýlaþmýþým gibi yaptým, hiç yavaþlamadan yürümeye devam ettim. Gar binasýna çýkan merdivenleri týrmandým, yorulmuþtum. “Daha vakit var.” deyip bir sigara yaktým, hemen omzumda bir el hissettim. Akýbetimi tahmin ediyordum da karþýmda o babacan ve anlayýþlý TCDD üniformalýlarýndan görmek yerine o özel güvenlik þirketlerinin Texas þerifi çakmasý üniformalýlarýndan birini gördüm. “Beyefendi,” dedi, burada sigara içemezsiniz.” Bense havaya baktým, sonra ona döndüm, “Burasý pek bir kapalý alana benzemiyor ama.” dedim, pek dinlemiþ görünmüyordu, “Garýn ön çýkýþýnda kapýlara üç metre on santim uzaklýkta içebilirsiniz.” dedi, ben de “barajý nereye kuruyorsunuz.” dedim, anlamadý ki hâlâ ayný emir kulu ifadesiyle baktý. Bir þey söylemedim daha fazla, yeni yaktýðým sigarayý israf etmemek için topuðumda söndürdüm, garýn önüne çýkýp geri yakmaktý amacým. Bir de her zamanki gibi ön giriþten gar binasýna bakýp binayý yine Haydarpaþa’ya ne kadar da benzetmek… Hani þu artýk otel olan… Ama peronlardan garýn içine girince fikir deðiþtirdim, her tarafta bir sürü yeni giþe vardý ve giþelerin önünde en fazla bir kiþi bekliyordu. Biletimi alýp sigaramý öyle içeyim dedim, gözüme kestirdiðim bir giþeye yöneldim. Ben yaklaþýrken önümdeki iþini bitirdi, kadýn olmasýna þaþýrdýðým giþe memuru sanki yýllardýr beni bekliyormuþçasýna gülümsedi, ama gözüm gülümsemesinden ziyade baþýndaki hostes þapkasý bozmasý þapkadaydý, “Hoþ geldiniz, size nasýl yardýmcý olabilirim.” Samimiyetsiz halini yadýrgadým, gülümsemesinin arkasýndan ana avrat düz gidiyor gibiydi çünkü… Gözüm eski giþe memurlarýný aradý, hani istese çekinmeden ana avrat düz gidecek olmanýn samimiyetine sahip olan… Yine “Boþ ver!” dedim içimden, kadýna ise “Eskiþehir’e…” dedim ki kadýn yine ayný gülümsemesiyle lafýmý kesti, “Eskiþehir hattý için Eskiþehir Özlem YHT giþesine gidebilirsiniz.” diyerek bana tam karþýdaki bir giþeyi gösterdi. Yine þaþýrmýþtým, ama þaþýrmaktan býktýðým için “Tamam.” dedim sadece,” Herhalde bu kadar giþenin hikmeti güzergâhlara göre ayrýlmalarýymýþ.” diye düþündüm. O giþe de boþtu, hemen klonlanmýþçasýna diðerine benzeyen o kadýna da onun ayný sözlerinden sonra sordum: “Eskiþehir’e gidecektim de, saat on bir buçuk treni için yer var mý acaba?” Beklediði buymuþçasýna önündeki ekrana eðildi, eli bilgisayar faresindeyken “Beþ lira doksan dokuz kuruþ.” dedi. Tren biletlerinin ucuzlayacaðý söyleniyordu da, bu kadarýný beklemiyordum doðrusu… Þaþkýn bir sevinçle cebime attým elimi, parayý hazýrlarken kadýn tekrar sordu, ama sanki bana cilve yaparcasýna bir gülümsemeyle: “Yalnýzca üç lira farkla Ýstanbul’a gitmek ister misiniz?” Tutamadým kendimi, “Çüþ!” dedim. Sonra toparlandým hemen, “Yok,” dedim, “iþim Eskiþehir’de, baþka bir zaman kýsmetse…” Ben onu pek anlamasam da o beni gayet iyi anlamýþ gibiydi, tebessümlü bir ciddiyetle baþýný önüne eðip tekrar bilgisayar ekranýna döndü, hemen yine sordu: “Hangi mevki olsun efendim, Bussiness Class, VIP…” diyerek bir sürü Ýngilizce terim saymaya baþladý, bu kez kendimi tutamamaktan öte dayanamadým, “Hepsi de Eskiþehir’e gidiyorsa fark etmez, o beþ lira doksan dokuz kuruþluktan olsun” dedim. “Peki Bussiness Class’tan veriyorum.” dedi. “Höh” dedim. “Ýçecek ne istersiniz” diye sordu sonra, sigara krizim tuttu, bir an önce sigara içebilmek için “Varsa Portakal suyu.” deyip geçiþtirmek istedim, bir yandan da “Ketçap Mayonez, bir de acý sos da olsun.” dememek için kendimi zor tuttum. Sonra yine sordu: “Bay yaný mý bayan yaný mý olsun?” diye, “Varsa güzelinden bayan yaný olsun.” demedim yine, karþý cinsle sadece yan yana oturmaktan hallenecek ergenlik yýllarýmý çoktan geride býraktýðým için “Fark etmez.” dedim. Yine ayný samimiyetsiz gülümsemeyle “Üç lira farkla bayan arkadaþ ister misiniz yanýnýza?” dedi. Bu sefer de dayanamadým, “Hýzlý trende yataklý vagon yok ki, hem zaten onun içtiði portakal suyu yirmi lira falan olur.” dedim. Yine gülümsedi, ama belli ki söylediklerimden deðil, görev icabý… Ama ben TCDD’nin pezevenkliðe de baþlamasýna katýla katýla gülüyordum içimden… Sonra yine sordu: “Pencere kenarý mý, koridor mu?” Tam sonunda tanýdýk bir soruya rast geldiðime þükrediyordum ki devam etti sormaya: “Yemekli vagon mu, yemeksiz vagon mu, tuvaletli vagon mu, banyolu mu?” Yine “Fark etmez,” dedim, “hepsi de ayný lokomotife baðlýysa hepsine yürür giderim.” “Ama olmaz,” dedi, “tüm vagonlar ücrete tabi.” Yine uzatmak istemedim, “Peki dedim, yemekli vagon olsun da portakal suyuyla votkayý karýþtýrýrým.” dedim, yine “Olmaz,” dedi, “trenlerimizde alkol satýþý yasak.” Ýçimden “La havle!”, dýþýmdan “Olsun,” dedim, “ben nasýl olsa sýrf suyla sarhoþ olmasýný bilenlerdenim.” Kadýn ise “Haaa,” dedi, “öðrenci bileti mi olsun, tam mý?” Yaþýmý hesaba katmadan pasoma güvenerek hemen “Öðrenci.” dedim. Kadýn yine týkýr týkýr klavyede yüzbinlerce tuþa bastý, sonra dedi, “Buyurun, dokuz lira doksan dokuz kuruþ.” Ben “Hani beþ lira doksan dokuz kuruþtu?” diyecek oldum, demedim, çünkü nasýl olsa bunun da cevabý hazýrdý, o cevabý duymak istemedim. Cebimden parayý çýkarttým, verdim, ama o kadýn her zamanki gibi bir kuruþ para üstümü vermedi. Ne bir kuruþu bahþiþ verecek kadar cimriydim, ne de isteyecek kadar yüzsüz, yine boþ verdim, ya da görmezlikten geldim. Verdiðim on lira karþýlýðýnda aldýðým bilete bir göz attým giþelerden uzaklaþýrken. Üzerinde “TCDD Ltd. Þti.” yazýyordu, ben yine boþ verdim. Yarým kalan sigaramý içmek için garýn önüne çýktým, sigaramý tekrar yakýyordum ki önce ambulans sirenine benzer bir ses duydum, sonra bir þey ayaklarýmýn altýndan girip beni kaldýrdý. Þaþkýnlýkla dönüp baktýðýmda da badem býyýðýyla baþbakana benzeyen orta yaþlý bir valiz taþýyýcýsý bana telaþla söylendi: “Sigara içmeyin, býrakýn þu mereti, hem paketini imzalayýp bana verirsen seni trene kadar bedava taþýrým.” Ben de “Yok!” deyip “manyak mýsýn”la devam edecektim ki adam devam etti: “O zaman anlaþalým, o aðzýndakini söndür seni yine taþýrým.” Ýnat ettim, söndürmeyecektim de, taþýnmayacaktým da… Geri bir adým atýp bavul taþýyýcýsýndan inmeye çalýþtým, ama adýmýmý yakaladý, inemedim. Üstelik sigarama doðru öyle bir üfledi ki o adam, sigaram söndü. Yine inat ettiðim, çakmaðýma elimi attým, ama çakmaðýmý çaktýðýmda aðzýndan ateþ yerine yangýn söndürücü köpüðe benzeyen bir þey çýktý. Ne olduðunu anlamaya çalýþýyordum, bir yandan da þaþkýnlýktan bavul taþýyýcýsýnýn üzerinde kalakalmýþtým. Deli olduðunu düþündüðüm adam bunu fýrsat bilmiþ olacak yine ambulans sirenine benzeyen bir ses eþliðinde beni büyük bir hýzla garýn içine taþýmaya baþladý. “Býrak beni,” diyordum “ben bavul deðilim, kendim yürüyebilirim!” Ama cümlemi bitirmeden kendimi trenin yaný baþýnda buldum. Adam ise bana bir þey demeden arkasýný dönüp gitti, dikkat ettim, siren sesi aðzýndan çýkýyordu. Ne yapacaðýmý kararlaþtýrmak için saate bakayým dedim, ama saatimin kaçý gösterdiðini okuyamadým. Sonra hýzlý trenin deðil de eski model trenlerin düdüðüne benzer bir ses duydum, sonra da simitçi baðýrýþýna benzeyen bir ses: “Eskiþehir treni kalkýyoooor, durmak yok, yola devam!” Bense telaþla kendimi trenden içeri attým, elimdeki bilete bakarak vagonumla koltuðumu bulmaya çalýþtým, yine garip, baktýðým ilk koltuk benim koltuðumdu, numaralarý tam okuyamasam da anlamýþtým bunu… Geçip oturdum yerime, beklemeye baþladým. Bu sefer de trenin içinde bir ses yankýlanmaya baþladý, ama bu ses tanýdýk bir sesti, baþbakanýn sesi: “Kýymetli yolcular, ben makinistiniz Recep Tayyip Erdoðan, Allah’ýn izniyle inþallah trenimiz hareket etmektedir, vatana millete hayýrlý uðurlu olsun.” Sonra bir alkýþ, bir kýyamet, diðer yolcularýn varlýklarýný ve vagonu tamamen doldurduklarýný ayaða kalkýp çýlgýnca alkýþlamalarýyla ancak fark etmiþtim. Ama ben ayaða kalkmadým, alkýþlamadým da… Bu isteksizliðime içimde bir kulp bulmaya kalmadan birden baþýmda o belirdi, baþbakan! Boyu nedeniyle mi, baþka bir nedenle mi anlayamadýðým bir þekilde bana ta tepemden bakarak efe bir alaycýlýkla konuþtu: “Kalk bakalým delikanlý, TCDD yan gelip yatma yeri deðil!” Ama ben hiçbir þey diyemedim, çok þey söylemek istiyordum da sanki görünmez güçler benim konuþmamý engelliyordu. Sonra baþbakan yanýnda beliren polislere döndü ve kudretli bir þekilde söylendi: “Alýn bunu, alýn bunu, lokomotifin önüne koþun da aklý baþýna gelsin!” Ben “Hayýr!” diye baðýrmak istedim, yine sesim çýkmadý, sonra polisler beni yaka paça kaldýrdýlar, beni yuhalayan diðer yolcularýn arasýnda çeke çeke sürüklediler, ilk vagondan çýkar çýkmaz kendimi raylarýn üzerinde, lokomotifin önünde buldum. Benim gibi bir sürü insan lokomotife baðlý ipleri sýrtlamýþ, treni var güçleriyle çekmeye çalýþýyordu, baþlarýnda ise polisler, askerler, üniformalý bin bir türlü insan onlarý kýrbaçlýyordu. Tam benim de elime bir ip tutuþturup beni de kýrbaçlayacaklardý ki, sonunda sesim çýktý, “Hayýr!” diye baðýrdým ve gözlerimi açmamla rahat bir oh dedim. Yataðýmdaydým. Belli ki rüyayla kâbus arasý bir þey görmüþtüm uykumda… Ama üzerimi bu sefer yorganým örtmüyordu, uykuya dalmadan az önce okuduðumu hatýrladýðým gazete örtüyordu. O gazeteyi kaldýrdým, açýk olan ve en son okuduðum sayfaya baktým. Gazetenin ara sayfalarýndan birindeki o küçük baþlýk tekrar gözüme çarptý: “TCDD Özelleþtirildi” Gördüðüm rüya saçma sapan bir rüyadan ibaret olsa da bu gerçekti.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yetenek Sizsiniz
Doðalgaz
Sevdiðin Birinin Sesini Unutmak
Kara Masal
Cennet
Pencere Önü Çiçeði
Meçhule Açýlan Kapýlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Popo Þiiri [Þiir]
Karmaþýk [Þiir]
Yoksun [Þiir]
Zifiri Karanlýkta Bir Kapý [Þiir]
Çok Yorgunum [Þiir]
Ter Dökmek [Þiir]
Enayi [Þiir]
Saymak [Þiir]
Oluruna Býrakmak [Þiir]
Akvaryum [Þiir]


Seyda Kesikoðlu kimdir?

Þiir yazmayý ve okumayý seven birisiyim.

Etkilendiði Yazarlar:
Orhan Veli, Nazým Hikmet...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seyda Kesikoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.