Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapýsý deðil bu kapý. / Nasýlsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Kurtuluþun felsefesini, sadece bir baðýmsýzlýk savaþý olacakla anlamak ve algýlatmak, ancak cahil bir aydýn zavallýlýðýdýr. Kurtuluþ savaþý acil bir durum oluþla öne çýkýp düþman iþgalinin herkeste yarattýðý infiali seslenilme düzlemine hitap eden bir ortak konsensüstü durum olma nedeniyle; hemen yanýnda bir ikinci asýl meselede saltanata karþý verilecek olan egemenlik savaþýydý. Baðýmsýzlýk savaþý, saltanata karþý mücadelenin hem kendisiydi; hem kývýlcýmý oluþla, gecikmiþ bir tarihsel zorunluluðu, bu fýrsat duruma; bilinçli bir denk düþürmeydi. Saltanata karþý verilecek egemenlik savaþý fikri ve siyasi oluþumu 19 yüz yýl da zaten Osmanlý içinde oluþmuþtu. Bu oluþum, yayýlabileceði kadar aydýn ve etkin çevre içine yayýlan bir sýnýrlýlýk olmaktan öte, gidememiþti. Bu oluþumun sýnýrlý ve akim kalmasý tarihsel süreç baðlamýnda vakti gelmiþ bir süreç olmamasýndan kaynaklý haksýz oluþundan ötürü deðildi. Aksine, Osmanlý halk kitlelerinin; güncel dünya akýþýyla beraber güncel sürece þekil veren ve güncel süreci belirleme meþruti muktedirlikten yoksun oluþuyla, halkýn sürece uzak olmasýndan doðan büyük bir sorundu. Osmanlý halk kitlelerinin ezici çoðunluðu, toplumsal hayatý düzenlemeye ne katýlýmcýydý ne de istekliydi. Halk güncel toplumsa hayatý düzenlemeye katýlýmda bir meþruti etki olmanýn bihaberinde oluþla emsallerine göre hani neredeyse dünyada müstesnaydý. Ve geniþ halk kitleleri bunu anlamaktan çok çok uzaktý. Halk egemenliðini halka anlatacak bir tek seslenme düzeyi vardý. Bu düzey de, dinsel mantýðýn söylemiydi. Dinsel mantýðýn kendisi, ittifak dönemlerden beri mutlaðýn alanýný oluþtura oluþtura, mutlak bir yönetimi ortaya koymuþtu. Mutlak yönetimler süreç içinde az çok gevþemeler yapsa da dinsel mantýk feodal düzenle, iyice bir iç içe olup, mutlaðýn alaný içinde olmayý; özellikle Ýslamla ve Hiristiyanlýkla yeniden ve yeniden bir güzel iþlemiþti. Dinsel mantýðý kullanan çevreler de, bu mantýðý ezberlemekle; halk egemenliði kavramýný anlamaktan hayli uzak olunca, Osmanlý ahalisinde bu sorun hani neredeyse bir çýkmazdaydý. Dünya 1789 hareketi ile insanlýk kültür mirasý içindeki mutlaktý yönetim alanýnda az çok gevþeme yapan düþünme dalga salýnýmlarýný büyütüþle, mutlaðýn alanýna girmeyi baþardý. Ýnsanlýk kültürü, mutlak yönetimler içinde; az az meþruti yönetim niþlerini de ortaya koydular. Böylece meþruti yönetimlerle, mutlaðýn alanýna girilip; insanýn pozitif bilimsel aklýda süreçte egemenleþmeye baþladý. Dini anlama ve dini mantýklý kültür, mutlak bir egemenci feodal kültürdü. Dünya bu alanda, meþruti mücadelelerini oturtmuþken; Osmanlý 19 yüz yýlýn üçüncü çeyreðine deðin hala, mutlak bir tanrý gölgesi olan “Ulul emre itaatti” ilkelerle, halife sultan olan; padiþahlarca yönetilecekti. 1516-1517 yýllarý arasýnda halifeliðin Osmanlýya geçmesi mücbir ekonomik ve siyasi sebeplerle oldukça yararlý bir amaçlamaydý. Hilafet o günler için imparatorluk ülkülerine de çok uygun bir sosyal nedensellikti. Ýmparatorluklar döneminin, hani neredeyse sondan bir önceki demi olan, süper nova görünümlü patlamalarý, Haçlý din savaþlarý ile kutsal ittifaklý imparatorluklarý kurucu dönemler; sosyal dilli, dini söylemli kontrolleriyle hem baþarýlý olmuþtu, hem kendi sonunu hazýrlayan bir tarihsel kaçýnýlmazlýða doðru olucu gidiþattý. O dönemler hala sosyal totemi nedensellikleri, toplumsal nedenselerin yerine konmasýnýn yeðlenmesi içinde oluþla, sosyal elci söylemler sahte ve yanýltan bir totemi toplumsa söylemler olmuþtu. Bu nedenle bu dönemler toplumda dinsel mantýklý, ajitenin kullanýldýðý dönemlerdi. Bir tarihsel dönemin hareketi, ne olursa olsun; doðmuþ olanla ve doðmakta olanýn kavgasýndan baþka bir þey de deðildir. Hristiyanlýk ve Ýslam bir feodal kültür içinde doðmakla 18. yüz yýla kadar olan egemeni imparatorluk kurma misyonlarýný tamamlamýþlardý. Bu iki moneteist din de, doðmakta olandan ötürü ya kendilerini deðiþip dönüþeceklerdi; ya da kendi sonlarýna boyun eðeceklerdi. Olan her þey, olumlu ve olumsuz yanlarýný bir arada taþýrdý. Söz gelimi bir ilahiyatçý olan Luther yeni olan Alman burjuvaziliðinin ideoloji kuramcýlýðýný yapýyordu. Yani Protestan din eylemleri ve din savaþlarý hareketçisi olan Luther, bir burjuva ideoloðudur. Luther güncelin siyaseti ile 1525 Protestan köylü ayaklanmasýnda BURJUVAZÝYE karþý FEODALLERÝN yanýnda savaþtý. Çünkü bir burjuva öðretisi olan serbest pazar ilkesine karþý oluþla feodallerle iþ birliði içindeydi. Söz gelimi 1618-1648 Otuz yýl din savaþýnýn da bu baðlamda içeriklerinin olduðu görülmelidir. Ýþte Halifeliðin Osmanlý’ya geçmesiyle halifeliðin olumlu olan yanlarý kadarla halifelik olumsuz yanlarýný da Osmanlý’ya taþýmýþtý. Bu taþýnma ile sözgelimi Padiþahlar “Allah’ýn yeryüzündeki gölgesiydiler”. Baþta bu sosyal birleþtirici söylem ve ittifaký anlaþma olan eylemsellik; imparatorluk ülküsüne ideolojik baðlamda oldukça katkýlý olmuþtu. Emirül müminin olan padiþahlarýn yönetme gücü, Yüce Tanrýdan meþruiyetliydi. Yanlýþ bilmiyor isem Topkapý Sarayý, giriþi kapýsýnda da, "Padiþahlar, Allah'ýn yeryüzünde olan gölgeleri olma" meseleleri yazýlýydý. Bin yýllarca hayatýnýn her alanýný dine göre ayarlamýþ Osmanlý ahalisine siz, her konuyu; dini düzlemde seslenmek ve algýlatmak zorundaydýnýz. Savaþa gitmesini de; matbaayý, ilacý kullanmasýnýda, vergi vermesini de, evlenmesini de vs. her þeyi dini bazda açýklamak zorundaydýnýz. nedensel bilmeleri gerekmiyordu. Dini olucu bilsinler yeterdi. Osmanlý halký bunun dýþýnda bir hitap düzlemine açýk deðildi. Baþka tür her bir söylemlerin alan kapsamý, Osmanlý ahalisine “muzýr düþünce” oluþla kapalýydý. Bir tanrý adýndan bahsediliyor gibi padiþah adýný “destur” demeden aðzýna dahi alamazdý. Öðreti ve erdemleri bunu gerektiriyordu. Yararlý bir kul olma, böyle ortaya konuyordu. Bin yýllarýn ezilmiþliðinde ya da mutluluðunda; böyle koþullanmýþ sosyal yapýnýn üzerindeki bu yöneten, buyuran ve bu buyruklara göre kendisini düzenleyen kuldan (tebaadan) baskýyý kaldýrýrsanýz eðer; ahali ne yapacaðýný bilemez. Ýþte davul zurna eþliðinde var olan ve malumun ilaný olan “saltanata karþý egemenlik savaþý” baðýmsýzlýk savaþýyla birlikte gölge harekât olarak baþlamýþtý. Önceden süreçsel bir birikim olan bu karþý oluþ adýmlarýný baðýmsýzlýk savaþý eþliðinde, böylesi bir kurtuluþçu geleceðe doðru kademini saðlam atmýþtý. Bu uðurda saltanata karþý oluþun atýlan adýmlardan biri olan meclisin açýlmýþ olmasýný bir yana býrakýn; daha 1919 Yýlýnda Sevgili Gazi Sivas’ta iken Sivas kongre sonrasýnda Heyeti Temsiliye tavassutlu “Ýradeyi Milliye” “millet iradesi” diye bir gazete çýkarýlmasý kararýný, kongre almýþtý. Bu þifre mutlaðýn alanýna sokulmanýn, mutlaðýn alanýna duhul edilecek olmanýn, bilinci ve her bir diðer bilinçlere de dolaylý ve zýmni seslenmenin kararýydý. Evet, bu isim tesadüfi bir isim olmayýp hem baðýmsýzlýk felsefesine, hem de saltanata karþý oluþan halk iradesi egemenliðine gönderme yapan çabalý gayretin, mücadeleci yol haritasýydý. Bu isim, kadro farkýnda olsa da, olmasa da; malumun ilaný oluþla, açýk açýk bir mesajdý. Öyle ki bu mesaj dahi, çoðunluk dünyasýnca kavranamýyordu. Bunun teþvikkârý ve açýlýmý Mustafa Kemal’deydi. Hadi diyelim ki bu mesaj anlaþýlamadý. Daha sonraki adýmlardan bunu çýkarmamak için kör olmak lazýmdý. Bu sadece baðýmsýzlýk savaþýnýn iradesi olmayýp, saltanata karþý millet iradesini ortaya koyan TBMM’nin açýlmasý iþi de o zamanlar ortamýna, malumu ilan etmekti. Millet iradesi; “iradeyi Milliye”, ismi kavramý içinde; “milletin kendi azim ve kararý, milletin kendi kurtuluþu olacaktýr” deyiþle; vatanýn ekonomik, siyasi ve fiili kurtarýlma azmi, ulusun yönetimsel azmi oluþla; demokrasi, hukuk, yasama, yürütme, yargý gibi erkler ayrýlýðý iþlerliðini tüm kurum ve kurallarý olan prensiplerinin o gün þartlarýnda hakkýyla olmasa da ilke ve esas oluþla temelleri atýlacaktý. Esasen bunlarý tüm kurum ve kurallarýyla kurucu felsefede beklemek tam bir yanýlgý ve insafsýzlýk olurdu. Çünkü demokrasi gibi bir araç; giriþen, yeni yeni olan sosyo-toplumsa baðýntýlara göre ortaya konurdu. Güncel giriþen sosyo-toplumsa baðýntýlarýnýz yoksa ve kurumlaþmamýþsa, bunlarý nasýl demokratikçe düzenle ihya ederdiniz. Hele genel çoðunluk olacakla; Allah’ýn gölgesindeki hazýr reçeteli direktiflerle yönlenmeye alýþmýþ; olmakla padiþahsýz edemeyen bir yapýya; demokrasiyi kazandýrma, bu yapýya demokrasiyi teslim edip, sahiplenmesini beklemek; o günden bugüne olan sosyal tarihsel oluþan hareketler içinde bu olmazlýklarý çýkarmanýz çok ta zor olmasa gerektir. Daha sonra Ýradeyi Milliye pekiþmesini bir kez daha vurgulamak için 1922 yýlýnda ‘Hâkimiyeti Milliye’ de denen; ‘Milletin egemenliði’ sözü, Cumhuriyetin ilanýndan önce bir kez daha gazete adý oluþla dile getirilip; bilinçse hazýrlýk ve bilinçsel dönüþümlerine gayret edildi. Egemenliðin ulusun olma mesajý da gerektiði kadarla verilmiþ oldu. Yukarýdan da söylediðim gibi: “Kurtuluþun felsefesini sadece bir baðýmsýzlýk savaþý olacakla anlamak ve böylece algýlatmak, ancak cahil bir aydýn zavallýlýðýdýr”. Ýþte bunun kodlarýný kurtuluþun düþüncesi hareketleri içinde adým adým okumak ve somutça görmek; çok çok olasýdýr. Kurtuluþun ana felsefesindeki akýl, yolun kodlarýný yürüme zemini üzerine bir bir döþemiþti. Bundandýr ki bir gazete isimleri de mücadele içinde rast gele aðýzdan çýkan bir söylem deðildiler. Ýradeyi Millet ve Hakimiyeti millet gibi isimler kongre üyelerine ya da halka ruh okþayýcý gelmiþ olabilirdi. Ama hiç kuþku yok ki bu kavramlar Mustafa Kemal'in ve kimi arkadaþlarýnýn kafasýnda dönüþümsel fýrtýnalar kopartýyordu. Ýradeyi Milletin herkese görünür açýk yüzü, iþgale direnmek ve baðýmsýzlýk hareketi iken; genel gidiþat olan baðýmsýzlýðýn paralelindeki gebeliðin ulusal egemenlik formasyonu, birincisi gibi asýl olandý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |