..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak için topu toplam altý haftam kalsaydý ne mi yapardým? Tuþlara daha hýzlý basmaya bakardým. -Isaac Asimov
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar > Arkadaþ Bozbay




13 Mayýs 2013
Masumiyet Müzesi Projesi: Lambadan Çýkan Cin  
Arkadaþ Bozbay
Masumiyet Müzesi Projesi’nin asýl özgünlüðü, gerçek ile sanat eseri arasýndaki sýnýrý tamamen kaldýrmasý, anlatýyý / kurguyu dýþarý çýkarmasýdýr. Belki de Pamuk’un kendi kendine sorup mantýklý bir cevap bulamadýðýný yazdýðý “Bu müzeyi neden yapýyorsunuz?” sorusunun cevabý da burada gizlidir.


:ABCC:
Gerçeklik ile sanat eseri ve sanatçý arasýndaki ilginin ne olduðu ya da ne olmasý gerektiði meselesi, sanat felsefesinde yüzyýllardýr tartýþýlagelen temel sorunsallardan biridir. Gerçekçi sanat anlayýþýnda sanat ürününün, gerçekliðin bir yansýmasý olduðu, yüzde yüz deðilse bile onu temsil ettiði iddiasý vardýr. Sanat ürününü ortaya koyan kiþinin, yani sanatçýnýn da gerçekliði yansýtýrken olabildiðince yansýz olduðu kabul edilir. Sanat ürünü, gerçeðe tutulan bir ayna gibidir ve sanatçý da o aynayý tutan eldir.

Modern sanatýn ortaya çýkýþýyla birlikte bu önkabuller sorgulanmaya baþlanýr. Sanat eseri, yani temsil, gerçekliðin ancak bir bölümüdür ve hiç kimse de gerçekliði tamamen ve bir ayna gibi tarafsýz bir biçimde yansýttýðýný iddia edemez. Çünkü sanatçý da bir bakýþ açýsýna, bazý önyargýlara sahiptir ve eserini oluþtururken bunlardan etkilenir. Kaldý ki tamamen tarafsýz olsa bile, gerçekliðin ancak kendisine yansýyan kadarýný ortaya koyabilir. Picasso’nun öncülüðünü yaptýðý Kübizm akýmý da iþte bu sanatçýnýn tek yanlýlýðýný, sýnýrlýlýðýný aþma çabasýdýr bir bakýma. Tüm o gerçek deðilmiþ gibi görünen figürler, gerçekliði yalnýzca tek bir açýdan deðil, farklý açýlardan, yani olabildiðince tarafsýz çizme çabasýnýn ürünüdürler.

Sanat ile gerçeklik arasýndaki iliþkiyi resimlerinde sýk sýk sorgulayan bir diðer ressam Rene Magritte’dir. Birçok tablosu adeta bu sorgulamaya yönelik ilüzyonlardan oluþur. Ancak bu sorunsalý hiçbir ilüzyona baþvurmadan, doðrudan ifade ettiði resmi, Ýmgelerin Ýhaneti (The Treachery of Images-1928-29) isimli tablosudur. Tuvale bir pipo çizmiþ, altýna da “Bu bir pipo deðildir.” (Ceci n’est pas une pipe) yazmýþtýr. Öyle ya, o bir pipo deðildir, bir piponun resmidir yalnýzca. Gerçeðe ne derece yakýn olursa olsun, o pipodan bir nefes tütün dumaný çekemezsiniz.

Post-modernizm, gerçekçi ve modernist sanat anlayýþlarýný bir çok açýdan eleþtirirken, ayrýca, sanat, sanatçý ve gerçeklik arasýndaki iliþkiyi ve sanat eserinin üretimini de sorgulamýþ, bu sorgulama, zaman zaman bizzat sanat eserinin kendisi olmuþtur. Örneðin ünlü Ýranlý yönetmen Abbas Kiyarüstemi’nin Arkadaþýmýn Evi Nerede? (Khane-ye doust kodjast?-1987), Ve Yaþam Sürer (Zendegi va digar hich-1992) ve Zeytin Aðaçlarýnýn Altýnda (Zire darakhatan zeyton-1994) filmlerinden oluþan Koker Üçlemesi bu anlayýþýn en yetkin örneklerindendir. Üçlemenin ilk filminde, okul arkadaþýnýn kaybettiði defteri ona ulaþtýrmaya çalýþan bir çocuðun hikayesi anlatýlýr. Ýkinci filmde, ilk filmin geçtiði Koker Köyü’nde meydana gelen depremden sonra, ilk filmde oynayan köylü çocuðun hayatta olup olmadýðýný öðrenmek üzere köye gitmeye çalýþan baba ile oðulun yolculuðu anlatýlýr. Filmde doðrudan ifade edilmese de baba, ilk filmin ya yönetmendir ya da film ekibinden biri. Hemen hepsi depremden zarar görmüþ köylülerden oluþan oyuncular bazen ne söyleyeceklerini ya da ne yapacaklarýný unutunca araya teknik ekipten insanlar girer ve çekimin devam etmesi saðlanýr. Ancak bunlarýn hiçbiri montaj esnasýnda kesilmemiþ, filmin bir parçasý gibi sunulmuþtur. Bir yandan bütün o depremden yýkýlmýþ köyler, yakýnlarýný kaybetmiþ insanlarýn çaresizliði belgesel bir gerçekçilikle yansýtýlýrken, diðer yandan da o an izlediðimiz þeyin bir kurmaca olduðu hatýrlatýlýr. Asýl sürpriz ise üçüncü filmde saklýdýr. Ýkinci filmin çekim sürecinde yönetmen, teknik ekip, oyuncu kadrosu ve köylüler arasýnda yaþanan iliþki, üçüncü filmin ana hikayesini oluþturur. Bu bakýmdan üçüncü film adeta ikinci filmin kamera arkasý görüntülerinden oluþur. Bir filmin yapým süreci, yani bir sanat eseri üretiminin bizzat kendisi de bir film, bir sanat eseri haline gelmiþtir. Eðer yönetmeni özne, köyü ve köylüleri de nesne olarak kabul edersek, bu bir bakýma özne ile nesne arasýndaki iliþkilerin de sorgulanmasý anlamýna gelir.

Bu “anlayýþ” ya da “teknik” Post-modernist sanat anlayýþýnda meta-narrative (üst-anlatý / üst-kurmaca) kavramýyla ifade edilir. Bu teknikte sanat eserinin üretim süreci, o eserin bir parçasý olur, hatta –yukarýda belirtildiði gibi- zaman zaman bizzat eserin kendisi haline gelir. Yine bu tekniðin Türkçe’deki en yetkin ve ilk örneklerinden biri de Oðuz Atay’ýn Tutunamayanlar (1970) romanýdýr. Romanýn giriþinde önsöz, yayýncý notu ve uzun bir giriþ kýsmýnda, o romanýn aslýnda gerçekten yaþayan biri tarafýndan yazýldýðý; Oðuz Atay’ýn (romanda gazeteci), bir þekilde kendisine ulaþan romanda adý geçen kiþi ve olaylarýn gerçekliðini soruþturduktan sonra romaný sadece düzenleyip bastýrdýðý anlatýlýr. Yine romanýn içinde de romanýn yazýlýþ süreci anlatýlýr. Yani romanýn kendisi, yazýlma ve basýlma süreci de roman kurgusunun unsurlarýndan biri olur.

Post-modernist sanat anlayýþýnda, gerçek ile temsil arasýndaki sýnýrlarýn da belirsizliðine vurgu yapýlýr ya da eðer böyle bir sýnýr varsa da aþýlmaya çalýþýlýr. Örneðin Post-modernist anlatýnýn öncü ve en güçlü isimlerinden biri olan Jorge Luis Borges’in hikayelerinin çoðu, okuyan kiþide bu hissi uyandýrýr. Hikayenin (kurmacanýn) nerede bitip gerçekliðin nerede baþladýðýný kestiremezsiniz. Öyle ki Borges’in kendisinin de aslýnda kendi hikayelerinden birinin kahramaný olduðu hissine kapýlýrsýnýz, onu okuduðunuzda.

Temsil ile gerçeðin birbirine bulaþmasýna, aradaki sýnýrýn aþýlmasýna televizyon düyasýndan da birçok örnek verilebilir. Örneðin Rauf Denktaþ’ýn Kurtlar Vadisi dizisinde bizzat kendisini oynayarak Kýbrýs davasýný (elbette kendi açýsýndan) anlatmasý; George W. Bush’un Simpsonlar adlý ünlü çizgi filmde yine kendisini oynamasý bunun en güzel örneklerindendir.

Velhasýl, post-modern sanat anlayýþý, gerçeklik ve sanat eseri arasýndaki ayrýmý ortadan kaldýrmaya çalýþýr. Bunun için de sanat eserinin yaratým sürecini (yani gerçekliði) bizzat o sanat eserinin konusu yapar ve yine bununla iliþkili olarak da gerçeðin nerede bitip kurmacanýn nerede baþladýðýný belirsizleþtirmeye çalýþýr.

Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi Projesi de iþte bu anlayýþýn ürünüdür ve hatta onu bir adým ileriye taþýmýþtýr. Romaný -henüz okumamýþ olanlar için cazibesini de ortadan kaldýrmadan- özetlemeye çalýþayým. Ýstanbul’un zengin ailelerinden birine mensup olan Kemal, uzaktan akrabasý Füsun’a aþýk olur. Ancak Kemal baþka biriyle niþanlýdýr ve niþaný bozmayý düþünmediði için, Füsun biraz da ona inat olsun diye baþka biriyle evlenir. Kemal’in sonradan niþaný bozmasý da bir iþe yaramaz, Füsun inadýný sürdürür. Kemal aþkýna küçük de olsa bir karþýlýk bulabileceði ümidiyle, çeþitli bahaneler bularak, Füsun ve kocasý Feridun’un, Füsun’un anne babasýyla birlikte yaþadýðý, Ýstanbul’un yoksul semtlerinden Çukurcuma’daki evlerini ziyaret etmeye baþlar. 1970’lerin ortalarýnda baþlayan bu ziyaretler zamanla sýklaþýr ve bir süre sonra Kemal ailenin bir ferdi gibi olur ve on yýl boyunca her akþam onlarýn ziyaretine gider. Ancak maalesef Füsun’dan hiç yüz bulamaz. Kemal Füsun’la tanýþtýðý ilk günden itibaren, ona ait olan küpe, toka, tarak vs eþyalarý toplamýþtýr. Zamanla bu bir saplantýya dönüþür; Füsun’un içip söndürdüðü sigara izmaritlerini, evlerini ziyaretlerinde, ona Füsun’u hatýrlatacak biblo, küllük, bardak gibi eþyalarý gizlice alýr. Karþýlýk bulamadýðý aþkýnýn tesellisini o eþyalarda arar bir bakýma. Sonra, yani her þey bittikten sonra, bu eþyalarý kullanarak bir müze yapmaya karar verir. Füsunlar’ýn evini müzeye dönüþtürmek üzere satýn alýr. Dünyadaki müzeleri dolaþarak yapacaðý müze için bilgi toplar. Koleksiyonculardan ve antikacýlardan o dönemin gündelik yaþantýsýný ve elbette Füsun’la aþkýný yansýtacak eþyalar satýn alýr. Müzesinin kataloðunun da týpký bir roman gibi, hayatýný, aþkýný ve o aþka tanýklýk eden eþyalarý anlatan bir roman gibi yazýlmasýný istediði için, uzaktan tanýdýðý, bildiði yazar Orhan Pamuk ile irtibata geçer. Ona hikayesini anlatýr ve Orhan Pamuk da bunu onun aðzýndan kaleme alýr. Böylece ortaya Masumiyet Müzesi’nin romaný çýkar.

Bu kötü özetten de anlaþýlacaðý üzere, yazar Orhan Pamuk, bizzat kendisi olarak romanýnýn içine girmiþ ve romanýn –ve müzenin- nasýl meydana geldiðini anlatmýþtýr. Bu tekniðe üst-anlatý denildiðine ve hem sinema hem de edebiyatta birçok örneðinin olduðuna yukarýda deðinilmiþti. Dolayýsýyla bunun, roman sanatý açýsýndan çok özgün bir buluþ olduðu söylenemez. Yine Pamuk’un bir romanýna ismini veren “Cevdet Bey ve Oðullarý”nýn; Kara Kitap’ýn varlýðýyla yokluðu belirsiz köþe yazarý Celal Salik’in; Pamuk ailesinin, baþta Kemal’in niþanýnda olmak üzere, birçok kereler romanda boy göstermesi de hoþ sürprizler olarak deðerlendirilebilir; ancak yine çok özgün olduklarý söylenemez.

Masumiyet Müzesi Projesi’nin asýl özgünlüðü, gerçek ile sanat eseri arasýndaki sýnýrý tamamen kaldýrmasý, anlatýyý / kurguyu dýþarý çýkarmasýdýr. Belki de Pamuk’un kendi kendine sorup mantýklý bir cevap bulamadýðýný yazdýðý “Bu müzeyi neden yapýyorsunuz?” sorusunun cevabý da burada gizlidir. Gerçekte yaþamýþ olsun ya da olmasýn, Kemal Basmacý ve tabi romandaki diðer þahýslar, Masumiyet Müzesi’nin kurulup, hikayelerinin orada sergilenmesiyle birlikte, cinin lambadan çýkmasýna benzer þekilde, romanýn dar sýnýrlarýnýn dýþýna çýkmýþ, adeta gerçek birer karakter haline gelmiþlerdir. Bugün romaný okuyan, müzeyi ziyaret edip Füsun’un içtiði sigaralarýn izmaritlerini sayan, ehliyet sýnavýna girdiði gün giydiði elbiseyi gören hangi cesaretli kiþi, Kemal veya Füsun’un gerçekte yaþamadýðýný, onlarýn yalnýzca Orhan Pamuk’un zihnindeki karakterler olduklarýný hiç tereddüte düþmeden iddia edebilir?

Masumiyet Müzesi Projesi kurguyu dýþarý çýkarmýþtýr ve iþte ilk olan, bu projeyi önemli kýlan özellik de budur. Pamuk’un kendisi de daha önce böyle bir þeyin yapýlmamýþ olmasýna duyduðu þaþkýnlýðý yazmýþtýr nitekim: “Daha önceden neden kimse böyle bir þeyi hayal etmemiþ, bir roman ile bir müzeyi tek bir hikaye ile birleþtirmeyi düþünmemiþti.”

“Kötü bir yazar iyi bir romancý olabilir mi?” Bu soru Tahsin Yücel’in, Orhan Pamuk’un Kara Kitap romanýný eleþtirdiði yazýsýnýn ilk cümlesiydi. O tartýþma çoktan kapandý ama haddim olmadan acizane bir cevap verme hakkým olursa: Orhan Pamuk’u onunla aþaðý yukarý ayný dönemde yazan baþka yazarlarla karþýlaþtýrýrsak, belki Hasan Ali Toptaþ kadar iyi bir yazar ya da Ýhsan Oktay Anar kadar iyi bir anlatýcý olduðunu söyleyemeyiz, ama kesinlikle iyi bir romancýdýr-tabi eðer böyle bir kategori varsa.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Arkadaþ Bozbay kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Arkadaþ Bozbay, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.