Þiir, duygularýn dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Bir kitap “Leyla’nýn Evi”, Ömer Zülfü Livaneli tarafýndan kaleme alýnmýþ bu roman bügüne kadar hayatýmda denemediðim bir þeyi yapmaya yöneltti beni, eleþtiri yazmak. Ýlk defa deneyeceðim. Umarým baþarýrým. Kitabý daha önce hiç görmemiþtim, dikkatimi de çekmemiþti nedense. Yýlbaþý gecesi ablamlarýn evine davetliydim, kitabý kütüphanelerinde gördüm. Ýsmim olmasý nedeniyle dikkatimi çekti ve elime aldým. Son yýllarda, özellikle doktoramýn bitiminden itibaren kendi iç dünyamý dinlemeye zaman ayýrdým ve þiir yazmaktayým, hatta son yýl bunu öykü ve denemelerim izledi. Yazmayý seviyorum hem de çok, peki okumayý? Özellikle 45 yaþ sonrasý yakýn gözlük ihtiyacý nedeniyle akþamlarý kitap okumuyordum. Çünkü yakýn gözlük takmam yaþlýlýk emaresiydi ve kendime yediremiyordum. Ýþ ortamýnda gün ýþýðý yetiyor, akþam bilgisayarda elektronik ortamda gazete vs. okumakla birlikte kaðýt ortamýnda pek elime bir þey almýyordum. Sanýrým yaþlanmayý kabul etmiyordum. Son bir iki aydýr iþime servisle gelip giderken paþalar gibi gözlüðümü takýp günde ortalama 50 sayfayý serviste okuyorum. “Leyla’nýn Evi” de böyle serviste, gidip gelirken okuduðum bir kitap oldu. Ablamlarýn evinde kitabý görüp elime aldýðýmda, þiirlerimde ve öykülerimde kullanmayý çok sevdiðim ismim bir kitapta hem de Zülfü Livaneli’nin kitabýnda kullanýlmýþtý. Kimin bu kitap dediðimde bu yýl yýllarca evvel mezun olduðum ve hatta 4 yýl önce doktoramý aldýðým üniversitem ODTÜ’ye giren yeðenim “Benim” dedi. “Alabilir miyim?” diye sordum, ”Tabi ki teyze, hatta bende o kitaptan iki tane var senin olabilir” diye yanýt verdi. Birini kendi almýþ, biri hediye olarak gelmiþti. Kitabý elime aldým, kapaktaki resim genç bir bayan hamakta, kapak çok basit hazýrlanmýþ diye içimden geçirsem de insanda hoþ duygular uyandýrýyordu. Kitabýmý serviste açýp okumaya baþladým. Yaþlý bir asilzade kadýnýn evinden dýþarý atýlmasýyla ilgiliydi kitap. Ýstanbul’da yalýlardaki yaþantýyý ve yalýlarý hep merak etmiþimdir ama o yalýlarýn çoðunda bugün ilk sahiplerinin oturmuyor olmasý bir an garip geldi bana. “Peki gönlümün ilk sahibi hala oturuyor muydu yerinde?” Garip bir betimleme olmakla birlikte aklýma geliverdi, yazdým. Yaþlý adaþým Leyla Haným’ýn evini býrakmak istemeyiþi gayet doðaldý ve yaþlý kadýn güçlü bir kiþilikti. Kitap çok akýcýydý ama nedense kitabý akþamlarý ve hafta sonlarý çok az elime aldým. Genellikle serviste okudum. Gazeteci Yusuf’un çocukluðunun geçtiði mahelledeki yalýnýn müþtemilatýndan atýlan ve yalýnýn bir zamanlar sahibi olan Bosnalý ailesine mensup Leyla Hamýný ikna edip evine götürmesi ve Almanya'ya göçmen olarak giden bir ailenin kýzý olan sevgilisi Roxy ile olan iletiþimleri, asýl adý Rukiye olan Roxy’nin hayatý, iki sevgilinin yaþadýklarý yer Cihangir, yalýnýn yeni sahipleri Ömer ve Necla, Ömer’in babasý bir yalýda hizmetli olan Ali Yekta Bey ve diðer kiþiler kitapta anlatýlanlar. Bir uþak ve zengin zayýf oðlu, nasýl zengin olduðu, uþak babanýn asil davranýþlarý, zengin oðlanýn kiþiliksizliði, ayný zamanda bir asilzade olan bir piç Leyla Haným. Piç kelimesinin kirliliði, gayrimeþru dünyaya gelen çocuklarýn hangi ortamda yetiþirlerse yetiþsinler bu kirli tanýmlamayý haketmedikleri, daha pek çok þey kitapta vardý ve hissettim. Kitap aldý beni ve içine çekti. Hikayenin temel dayanaðý Leyla’nýn annesi bir Osmanlý asilzadesi Handan ve gayrimeþru babasý iþgal kuvvetlerinin Ýngiliz subayý Robert’ýn in aþklarý . Düþünmeden edemiyorum, Handan ile Teðmen Robert arasýndaki gerçekten aþk mý? Aþktan çok cinsellik olduðunu düþünmeden edemiyorum. Bir kadýnýn kendisini, ülkesini iþgal eden kuvvetlerin subayýna teslim etmesi ve sadece bir kaç görüþmeyle aþýk olmasý mümkün müydü? Gerçekten yasak aþk olduðu konusunda bir ikilem yaþýyorum. Yasak olmasýna yasak da aþk mýydý? Çok emin deðilim hala, çünkü Robert’ýn kýzýna yazdýðý notlarda Handan’a karþý hislerini daha farklý anlatmasýný bekliyorum, eðer aþk ise, daha aþk sözleriyle, betimlemeleriyle. Sonra kitap sürerken kiþi betimlemelerinde çok güzel olduðunu ancak duygularda zayýf kaldýðýný düþünüyorum. Sonra Necla’ya duyduðum öfke ve Roxy’ye duyduðum acýma aklýma geliyor. Garip ama Ömer’e de acýyorum. Leyla Hanýma karþý ise içimde bir acýma yok henüz, kadýn güçlü nasýl olsa çözer problemi diyorum kitabýn baþlarýnda, evini alacak... eninde sonunda alacak... Duyguya iliþkin ise haksýzlýk yaptýðýmý fark ediyorum kitaba “Peki o duygularý bana hissettiren ne?” Yani Necla’ya öfke, Roxy’e acýma... Kitapta; sevgi, öfke, nefret, gurur, kabullenme, acizlik, böbürlenme, naiflik gibi pek çok duygunun yer aldýðýný düþünüyorum ama hala aþkýn çok güçlü olmadýðýný düþünmekten alýkoyamýyorum kendimi taki Yusuf ile Roxy’nin aþklarýnýn anlatýmýna kadar. Çünkü aralarýndaki aþk baþka bir þey deðil bana göre, özellikle Yusuf’un Roxy’e hissettiði. Kitabý okurken bilmediðim pek çok þeyi öðreniyorum. Mesela isimlerle yerleri özdeþletirmeyi, kitabý okuyana kadar hiç yapmamýþtým nedense. Bir Ankara’lý olarak Ýstanbul’un semtlerinden Cihangir’i merak ediyorum. Son günlerde “Muhteþem Yüzyýl” adýyla ekranlara gelen dizi çok popüler, hem dizinin kalitesi hem de siyasetçilerin hatta Baþbakaný’ýn diziyi eleþtirmeleri nedeniyle. Bu dizide henüz izlemediðimiz Þehzade Mustafa’nýn ölümüyle ilgili yeri dikkatle okuyorum, bir þey öðreniyorum ki yüreðim çok burkuluyor. Zaten Hürrem’e karþý zaaflarý nedeniyle zayýf karekterli olarak gördüðüm Sultan Süleyman’ýn, þehzade Mustafa’nýn cellatlarý bile saðýr dilsizken oðlunun katlini hem de “Kurtar baba” diye feryatlarýný dinleyerek izlemesi kabul edilemez geliyor bana... Tarihsel bir gerçek olduðunu düþünmekle birlikte “Acaba” diye düþünmekten de kendimi alamýyorum... Süleymaniye camisini gözlerimin önüne getirerek Sultan Süleyman'ý tasavvur etmeye çalýþtým. Cihangir semti ve þehzade Cihangir kitapta yer aldýðý betimlemelerle çok ilginç gelirken, Süleymaniye ve Sultan Süleyman bir arada bir þey ifade etmiyor bana... Dünyanýn Muhteþem Süleyman dediði sultan bir kadýna zaaf düþmüþ ve oðlunu katlederken bir imparatorluðunun kaderini deðiþtirmiþti. Osmanlýnýn kaderi deðiþmeseydi belki o yalýda da o facialar yaþanmayacaktý! Bende en derin hisler uyandýran kitap bugüne kadar okuduklarým arasýndan “Suç ve Ceza” olmuþtur. Bana göre Dostoyevski müthiþ bir yazardýr. Gerçi öylede kalacaktýr ama yazarýn Ýstanbul ile ilgili söylediklerini “Haliç ve Ýstanbul bizim olacaktýr... ” ilk defa bu kitapta okuyarak derin bir üzüntü hissettim. Kimse mükemmel deðildir... diye düþündüm önce; sonra ise yeri ve zamaný geldiðinde önce “Ben”, yeri geldiðinde “Benim Ülkem”, yeri geldiðinde “Benim ailem”, yeri geldiðinde “Benim insaným” demek gerektiðini içim burularak hissettim. Kitapta pek çok þeyi buldum, tarih, kültürel yapý, deðiþim, sosyal yapý, göç, göçlerin kiþilerin yaþantýsýndaki etkileri ve sosyal ve kültürel yapýlardaki etkileri, Almanya’da ki Türkler, toplumsal yaþam, tabiat, doðal olaylar, erotizm, deðerler ve bir duygu seli. Kitabý okurken nedense ben yazsaydým gibi garip duygulara kapýldým okuyuþumun akýþýnda ara sýrada olsa. Nedense Necla’ya karþý hiç bir acýma duygusu hissetmedim, en çok da öfke duymuþtum bu sanal kiþiliðe. Çok katý bir kiþilikti ve babasý ile konuþmalarý arasýnda belki insani duygular Necla’da da oluþacak derken, olmadý ve bu kiþilik ölürse kitabýn seyri olumluluða yönelecek diye düþünmekten alýkoyamadým kendimi. Kitapta tek yer almayan bana göre Necla’yý bu kadar katý olmaya yöneltten þeydi. Anlaþýlan düzgün bir ailesi vardý, peki neydi onu bu kadar katý yapan? Bu sorumun cevabýný ben bulamadým kitapta, umarým kaçýrmadým. Öldüðünde ise hiçbir þey hissetmedim o sanal kiþiliðe karþý sadece Ömer’e acýdým. Kitapta hala kabul edemediðim bir þey vardý. Dayýsý tarafýndan öldürülen babasýný ve doðumunun akabinde kendini ölüme býrakan annesini hiç tanýmayan, gayrimeþru olarak dünyaya gelen ve dedesinin nüfusuna kaydedilen Leyla’nýn bir genç kýz olduktan ve en son annanesini kaybettikten sonraki yalnýz yaþantýsý. Özel eðitimler de olsa o kadar güçlü eðitim almýþ biri nasýl yalnýz yaþamaya mahkum ederdi kendisini ve neden bu mahkumiyeti tercih etmiþti. Bir Ýngiliz subayýnýn piçi olarak dünyaya gelmiþ olmasý mýydý neden? Sanki deðildi. Ailenin bu nedenle yalnýzlýða itilmiþ olmasý mý bu yalnýzlýðý sürdürmesine neden olmuþtu? Hala bir þey eksikti kitapta. Çok kolay aðlayan ben her ne kadar aðlamaklý oldum ise de gözümden bir iki damla yaþ süzülmemiþti. Kitapta bu hüznü ve duyguyu da yaþamak istedim nedense. Bugün serviste gelirken artýk son sayfalarý okumaktaydým. Son sayfalar ilerledikçe gözümden yaþlar süzüldü. Yakýn gözlüðümün altýndan süzülen yaþlarý kimsenin görmemesini ümit ettim. Allahtan rimel sürmemistim. Kitabýn kapaðýda son sayfalardan sonra daha anlamlý gelmeye baþladý... Tekrar bakýyorum kitabýn kapaðýna “Çok yakýþmýþ...” Kitabýn son sayfalarýný okurken yine ben yazsaydým gibi garip bir hisse kapýldým. Roxy özellikle Yusuf ve belki annesi gibi saydýðý sevdiði Leyla hanýmý mutlu etmek için Rukiye ismini tekrar kullanýr, asi kýz gelinlik giymese de beyaz bir elbise giyerek evlenir ve bir yuvanýn temelleri atýlýr. Leyla ise Yusuf ve Roxy ile bulduðu aile yaþantsýndan sonra yalnýz evinde tek baþýna yaþayamaz ve ölür. Evet sonra düþündüm belki Yusuf ve Rukiye de gelir, birlikte yalýnýn müþtemilatýnda yaþarlar, tam bir aile gibi. Livaneli’nin kitabýn baþlarýnda yazdýklarýný þimdi tekrar okuyorm. Kitap gerçekten bir mülk tradejisini mi anlatýyor? Yoksa bir mülk trajedisi içerisinde yuva kavramý ve ayný zamanda yalnýzlýð mý? Çünkü en çok taktýðým yer Leyla’nýn yalnýzlýðý. Yusuf ve Roxy veya Rukiye ile yaþadýklarý ve yýllar sonra nihayet bir yuvaya kavuþmasý, Rukiye’yi evladý gibi görürken Rukiye’nin ihtiyaç hissettiði sahiplenme ve Leyla’yý annesi gibi sevip saymasý. Evet mülk trajedisinden çok ben bunlarý buldum kitapta. Bir arkadaþým geçenlerde “Yalnýz olan güçlüdür” diye yazdý, Leyla’nýn gücü buradan mý geliyordu? Peki güçlü müydü? Leyla’nin Evi minik bebek Leyla’nýn eviydi kitabýn sonunda. Ya "ben, Leyla”nýn evi. Þu an bir kamu kurumunu lojmanýndayým, yani ev benim deðil. Bir gün çýkarýlacaðým ya da çýkacaðým, Allaha þükür ayrýca bir evim var. Ama asýl mesele ben evimde yalnýz deðilim iþte mutluluk bu... Zülfü Livaneli'yi sanatçý olarak hep beðenmiþimdir. Þarkýlarýný çocukluðumdan itibaren mýrýldanýrým, besteleri ünlü þairlerin sözleriyle bütünleþmiþ olup muhteþemdir, Leylim Ley’ini mýrýldanýrken, arada Leylam Ley derim. Karlý Kayýn içimi burkar. Gazete yazarlýðýnda ise beðendiðim ve beðenmediðim yazýlarý olmuþtur. Siyasi kimliðinde onaylamadýðým davranýþlarý olmakla birlikte þansýz olduðunu düþünürüm ama roman yazarlýðý “Leyla’nýn Evi” belki ismimi kullanmýþ olmasý nedeniyle megolamanlýk hisleriyle hayranlýk uyandýrdý bende, sýra “Mutluluk” kitabýnda. Belki haddim olmayarak yazdým bu eleþtiriyi bir eleþtirmen deðilim çünkü ama bir okurum ve bu da benim görüþlerim. Ellerine ve yüreðine saðlýk demek isterim Sayýn Livaneli’ye... Bu görüþlerim yazara ulaþýr ya da ulaþmaz bilemem. Ama derim ki iyi ki ÝZEDEBÝYAT varsýn... Bir þiirimle son cümlelerimi yazmak istiyorum... BEN NEYÝM KÝ! Ben, Leyla Bu gece; ölçtüm, biçtim Tartým kendimi... Bir nokta olup, Kimi durdurabildim. Üç nokta olup, Neyi sürdürebildim. Bir noktalý virgül olup, Neyi açýklayabildim. Þimdi istersem, Soru iþareti olabilir miyim? Ben, Leyla 50 yýlda, 25 ton çöp ürettim Belki birkaç çocuðu, Birkaç yaþlýyý sevindirebildim. Ama bir aç doyurabildim mi? Yüzündeki tebessümü gördüm mü? Belki bir kaç aðaç diktim Ama bir nesil yetiþtirebildim mi? Ben, Leyla Bilgi ürettiðimi sandým Ama bir cahile, Okuma yazma öðretebildim mi? Çok þükür duydum: Saðol yavrum, Allah razý olsun, Berhüdar ol. Bu gece sordum kendime Hakettim mi? Güneþin yüzümü güldürebildiði gibi Tenimi kavurduðunu Rüzgarýn savururken önündekileri Havayý tertemiz temizlediðini Yaðmuru bereket diye düþünürken Katýp herþeyi önüne, sürükleyebildiðini Aþkýn yüzümü güldürürken Ýçimi acýttýðýný Hissedince anladým mý? Neþe ile hüzün arasýnda Ýncecik bir çizgi olduðunu Sýcak ile soðuk arasýnda Ýncecik bir çizgi olduðunu Ýyi ile kötü arasýnda Ýncecik bir çizgi olduðunu Yaþam ile ölüm arasýnda Ýncecik bir çizgi olduðunu Ben, Leyla Hep ben dedim kendime Ben, Ben Leyla Ben neyim ki? Bir virgül, bir nokta Bir noktalý virgül. Belki bir soru iþareti, Olmak istedim bu gece Belki de bir ünlem Sus Leyla! Sus Nur ol bu gece Geceyi sabaha baðla Leyla Nur Nur Leyla Geceyi sabaha Sabahý geceye Bu gece anladým ki! Ben bir döngüdeyim... Leyla ÜNAL (28 Kasým 2012) Ýþte bir mülk trajedisi Leyla’nýn yalnýzlýk döngüsünden çýkmasýný saðlamýþtýr. Çok kýsa sürse de bir aile olmayý hissetmiþtir nihayet Leyla. Bir torunu, bir oðlu, bir kýzý olmuþtur.Öðrendiklerini insanlarla paylaþmýþtýr. Hayatýmýzý bir döngüden çýkarmak gerekir, rutin olmayan þeyler yapmak hayatýmýzý anlamlýlaþtýrýr. Ayrýca her kötü görünen olay sonuçlarý itibariyle kötü olmayabilir... Leyla ÜNAL (11 Ocak 2013)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Leyla ÜNAL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |