En bilge insanlar bile arasýra bir iki zýrvadan hoþlanýrlar. -Roald Dahl |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu “Tembellik çaðýmýzýn en büyük hastalýðý” diyor Umberto Eco, yazdýðý son makalelerinin birinde. Okumaktan, çalýþmaktan hele araþtýrmaktan bucak bucak kaçan bir nesil geliyor. Ýnternet ve arama motorlarý çalýþmanýn yerini alýyor. Tembelliðe karþýn çalýþmak, umutsuzluða karþýn ýsrarla çalýþmak, koyu sefalete ve yoksulluða inat çalýþmak fikrinden yola çýkan bir oyun Van Gogh. Geçen yýlýn unutulmaz oyunlarýndan biriydi. Gerçek Tiyatro’nun sahneye koyduðu Van Gogh, çalýþmayý, soluksuz çalýþarak, “istediði resimler” yapmayý hayatýnýn tek amacý haline getirmiþ olan bir adamýn öyküsünü anlatýyor. Van Gogh aykýrý düþünceleri nedeniyle, yaþadýðý dönemde deðeri bir türlü anlaþýlamamýþ, dýþlanmýþ bir sanatçý. Kolay satan resimlerin yerine ideallerini koymuþ bir ressam. “Ýçimde bir açlýk var. O açlýðý sadece çalýþmak bastýrýr” diyen bir adam var sahnede. Van Gogh’u canlandýran Hakan Gerçek tek kiþilik oyunda inanýlmaz bir portre çiziyor. Ýzmir Karþýyaka Opera ve Tiyatro Sahnesinde izleyiciyle buluþan Hakan Gerçek modern zamanlara inat hayatý kendi bildiðince yaþayan bir adamý baþarýyla sahneye taþýyor. Çalýþmayý din olarak kabul etmiþ Van Gogh’un yaþadýklarýný kardeþi Theo’ya yazdýðý mektuplardan öðreniyoruz. “Bornage’daki korkunç kýþ mevsiminde durmadan eskiz çizdim. Eskiz fabrikasý gibi çalýþtým. Mesela þu süpürgeli kýzý tam beþ kez, tohum eken adamý üç kez çizdim. Beðenmezsem bir daha çizerim. Gözlerimi eðitmem gerek. Perspektife daha çok çalýþmalýyým.” Sadece çalýþkan deðil ayný zamanda mütevazi, daha öðrenmesi gereken çok þey olduðunun altýný defalarca çizen bir sanatçý. “Çalýþmalýyým. Çizgilerim daha keskin olmalý. Bir çizdiðimi bir defa daha çiziyorum. Bazen ayný figürü beþ defa daha çizip beðenmeyip yeniden çiziyorum.” Böyle diyor Vincent van Gogh . Onunki karþýlýksýz bir aþk. Hayatý boyunca sekiz yüzden fazla resim yapmýþ ama ancak bir tanesini satabilmiþ bir ressam. Acý, ölümüne açlýk, yoksulluk, dibine kadar sefalet ve akýl hastanesi ile sonlanan bir hayat. Bunlar, onun resme olan aþký için ödediði bedel. Yaptýðý tablolar bir türlü anlaþýlamaz. Ona göre, tohum eken adam, insanla toprak arasýndaki iliþkinin simgesi. “Onu bunun için çizdim. Resimlerimi sevmiyorlar. Kurulu düzeni bozabilirim diye korkuyorlar” diyor. Van Gogh piyasa iþi kolay resimler yapmak yerine gerçek hayatýn yer aldýðý resimler yapmak için fakir bir madenci bölgesi olan Borinage'a yerleþir. Buradaki madencilerin kötü yaþam koþullarýný yansýtabilmek için özellikle kötü koþullarda yaþar. Onlarýn nasýl yaþadýklarýný, neler hissettiklerini anlayabilmek, içselleþtirebilmek için yiyeceklerinin ve kýyafetlerinin çoðunu iþçilere verir. Hatta yatak yerine saman üzerinde uyur. Dönem için tehdit kabul edilen tehlikeli fikirleri nedeniyle, toplum tarafýndan dýþlanýr. Yaptýðý resimler onun hayat felsefesini yansýtýr. “Nuenen’li “Patates Yiyenler”’in gücünü görün istiyorum. Resimden “dürüst bir yoksulluk” yayýlsýn ortaya. Bunu nasýl bir aþkla çizdiðimi anlamanýzý istiyorum.” Hakan Gerçek’in sahneye koyduðu ve oynadýðý “Van Gogh” oyununu W. Gordon Smith yazmýþ. Oyunu dilimize Ülkü Tamer kazandýrmýþ. Iþýk tasarýmýný Cem Yýlmazer’in yaptýðý oyunun kostüm tasarýmý ise Aslý Ataseven’e ait. “Bu korkunç toprak bile güzel, görecek gözlerin varsa. Beyazýn üzerindeki siyahýn geometrisine bakýyorum, resim çizmek istiyorum. Hep resim düþünüyorum. Sonra, Dickens, Dostoyevsky okuyorum. Büyük sanatçýlarýn yüreðinde Tanrý vardýr. Yeniden çizmeye baþladým. Ýstediðim gibi bir çizebilsem. Öfkeli mektuplar yazabiliyorum diye Dickens sayýlmam ya”. “Tutkularým geminin yelkenleri, kuþkularým dünya kadar. Artýk geri dönemeyecek kadar açýldým. Satýlabilir resimler yapmamý istiyorlar. Hiçbir þey harcamýyorum kendimden baþka. Ressam olmak sadece beyinsel güç deðil bedensel güç de gerektiriyor. Kuzenim Mauve, çizgi çizebildiðin zaman resim yapabileceksin diyor. Çizgilerim daha keskin, daha net olmalý. Bana fanatik, uyumsuz desinler, artýk kendi yolumda yürüyeceðim. Ben kendimi o kadar acýmasýzca eleþtiriyorum ki, baþkalarýnýn eleþtirileri ancak küstahlýk olarak kalýyor”. “Bir yüzden sevgi çýkarýlabilir mi? Ya da bir yüze sevgi eklenebilir mi?” Aþktan yana da talihli deðildir. Aþýrý uçlarda yaþayan, saplantýlý ve abartýlý tavýrlarý nedeniyle aþýk olduðu kadýnlar tarafýndan ret edilir. Özellikle kendisinden yedi yaþ büyük olan kuzeni Kee’ye duyduðu aþk onda saplantý haline gelecektir. Sonuç, derin bir hayal kýrýklýðý olur. Bu incinmiþlik, incitilmiþlik, kýrýlgan ruhunda onarýlmaz yaralar açacak daha sonra onu akýl hastanesine götüren etkenlerden biri olacaktýr. Kardeþi Theo, Van Gogh’a yazdýðý mektuplarda Paris’i anlatýyor. Oradaki izlenimci ressamlarý ve resim sanatýna getirdikleri yeniliði. Resimlerine daha fazla ýþýk, daha fazla renk getirme fikri hoþuna gider ve Theo’nun önerisini kabul ederek.Paris’e gider. Claude Monet, Edgar Degas, Alfred Sisley, Toulouse Lautrec, Georges Seurat, Camile Pissaro, Paul Signac gibi ressamlarla tanýþýr, hatta bazýlarýyla birlikte çalýþýr. Zengin renkleri ve ýþýltýsýyla, ýþýðý yakalamaya çalýþan ressam için bir vaha gibidir 1887’de Paris Montmartre Tepesi. Kendine karþý zalim bir adam Van Gogh. Öyle ki yaþadýðý sert hayat onu vaktinden önce çökertir. “34’ümdeyken 54’ünde gösterdiðimi söylüyorlar” der gülerek. Ama onun için önemli olan gündelik hayatýn önemli küçük ayrýntýlarýdýr. Paris deyince sokaklarý, renkleri, tatlarý ve kokularýyla anýmsar. “Sýcak kahvenin ve çöreklerin kokusu sokaklara yayýlýyor.” “20 den fazla portremi yaptým. Mavi Vincent, leylak Vincent, ciddi Vincent, yorgun Vincent, yoksul Vincent, Kendimi beðenmiþ olduðumu söylüyorlar. Gerçeði, güzeli eski bir çift çizmede arýyorum. Kendimi bulmak için çizdim bunca resmi. Bunlarýn hiç biri tam olarak ben deðilim. Baþarma ihtimali, baþarma umudu hiç yok mu?” “Hayatta büyük þeylerden ziyade, küçük þeyler beni daha çok ilgilendiriyor. Zarif bir Fransýz saatinin hafifçe çýnlamasý, bir týrnaðýn porselen bir fincana hafifçe vurduðunda çýkan ses. Bunlar benim için önemli detaylar.” Her renk, her koku, ýþýðýn her tonu ve insaný can evinden vuran küçük ayrýntýlar. Ayrýntýlardan saf gerçeðe ulaþabilmek için “kendini o küçük ayrýntýlarda” kaybediyor. Hayatta ne kadar çok sokak varsa, kendi ruhunu o sokaklarda kovalýyor, kendi özünün peþine düþüyor. Güneþ ve ýþýk tutkusu onu daha renkli resimler yapamaya iter. Arkadaþý Toulouse Leutrec ona daha parlak ýþýðýn hakim olduðu, güneþin daha güçlü parladýðý bir yer önerir. Arles. Van Gogh zaman kaybetmeden Arles’de alýr soluðu. “Ýnsanlar nasýl yemek ve kadýn isterse, ben de o kadar çok güneþ ve ýþýk istiyorum. Arles’in ýþýðý, güneþi bambaþka. Burada güneþ kobalt bir kubbede bir portakalmýþ, içim dýþým güneþ. Her bitkinin özsuyunu damarlarýmda akan kan gibi duyuyorum. Sevginin, hayatýn, aþkýn büyük gücü olarak sarý. Mavi ise ölümün rengi. Yaptýklarýmdan asla hoþnut deðilim. Güneþle bütünleþmek yetmiyor bana yýldýzlarý da resmetmek, yýldýzlarýn soluk ýþýltýlarýný görmek istiyorum. Uçuk sarýlar, donuk kýrmýzýlar.” Arles’de bulduðu sarý rengi meþhur “Ay Çiçekleri” tablosuna yansýtýr. Ona göre, en yakýn arkadaþý Paul Gauguin “yapýcý bir yýkým ustasý”. Büyük umutlar beslediði karþýlaþma hayal kýrýklýðý ile sonuçlanýr. “Sanatçýlarýn kardeþliði, dostluk bizi korur sanýyordum. Böyle patlamaya hazýr iki insanýn en küçük kývýlcýmda patlamasý doðaldýr. Uçurumun kenarýndaymýþým. Kendi korkularýmýn resimlerini ayný inançla yapmýþým. Birbirimizle iliþkilerimizde kapladýðýmýz yerleri anlatmaya çalýþtým. Kendi sandalyemin karþýsýna, Paul Gauguin’in oturduðu iskemlenin resmini yaptým.” “Sonunda kullanarak usturayý kendi üstümde, genelevdeki küçük Rachel’e göndermiþim, kulaðýmýn küçük bir parçasýný kesmiþim, paketlemiþim.” Bu akýl hastanesine giden yolun baþlangýcýdýr. Yakalandýðý hastalýðýn bilinen bir tedavisi yoktur. “Yarým bir dünya, ne ýþýk, ne karanlýk, titremelerle sarsýlýyor vücudum.” En sonunda, Saint Remy’deki Saint-Paul-de-Mausole akýl hastanesine yatmayý kabul eder. Akýl hastanesinde kaldýðý süre içinde 150 resim yapar. Burada en bilinen eserlerinden biri olan “Yýldýzlý Gece”’yi yapar. Yattýðý akýl hastanesinin penceresinden gördüðü ve resmetmeyi çok istediði yýldýzlarý abartýlý bir dille tuvaline aktarýr. Onu asýl yýkan bir süre resim yapamamasý olur. “Gözlerimdeki bu sisi silip atamýyorum. Kulaðýmdaki bu çýnlamalar bir türlü susmuyor”. Öte yandan, kendine geldiði zamanlarda ayný isyankarlýkla bakar dünyaya. “Alýþýlmýþ kent manzaralarý yaparým sizin için en iyi satanlardan tabii. Siz isteyin, yoksul mahalleleri, köylüleri, tarlalarý, yoksullarýn resimlerini yapmam.” Ýzmir Karþýyaka Opera ve Tiyatro Sahnesinde izleyenleri tek kelimeyle büyüleyen Van Goh umutsuzluða ve yoksulluða karþýn çalýþarak direnme fikrini yüreklerimize kazýdý. Sonuna kadar kendi bildiði gibi yaþayan bir adamýn destanýný soluksuz izledik. Bu büyüyü saðlayan etkenlerden biri de Nurullah Tuncer’in tasarladýðý dekor ve oyunun akýþý içinde arka planda yer alan beyaz perdeye yansýtýlan 140’dan fazla tablo. Bu tablolar Van Gogh’u daha iyi anlamamýza yardýmcý oluyor. Mesela, Hakan Gerçek’in taktýðý yanan mumlarla donatýlmýþ þapkasý ve gece gökyüzünün resmini yapmaya çalýþan Van Gogh portresi oyunun unutulmaz anlarýndan biri. Özellikle, klasik Apollon heykelini kýrdýðý, heykelin tuzla buz olduðu an aslýnda önyargýlarýn da yýkýldýðý andýr. Artýk hiçbir þey onunla yaptýðý resim arasýna giremez. Hakan Gerçek sahnede vücut dilini bir enstrüman olarak kullanýyor. Öyle ki yansýtmak istediði bütün duygular sanki elle dokunulacak kadar somutlaþýyor. Tek kiþilik oyunda sayýsýz karakter önümüzden geçip gidiyor. Theo’ya yazdýðý mektuplardan öðrendiðimiz ressam arkadaþlarý, sevdiði kadýnlar, çevresindeki sýradan insanlar, köylüler, kuzenler. Her biri sanatçýda derin izler býrakýrken, Hakan Gerçek bütün bu karakterleri bir senfoni orkestrasýný yöneten þefin ustalýðý ile sahneye yansýtýyor.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |