Barýþý bulacaðýz. Melekleri duyacaðýz, göðün elmaslarla parladýðýný göreceðiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Bazý þehirler çürümüþ gibi kokar, bazý þehirler ölmüþ gibi… Þimdi bu þehir, bu düþ, bu çürüyüþ… Yâr, yaralar, þehir sade is kokuyor, sade bir yangýnýn, ertesi günü gibi… Adam, yaðmurlu bir pazartesinin, ýslak camýndan yansýyan þehre arkasýný dönmüþ caddede aðlýyordu. Hatýrladýðý, vitrinlerden eli tutulup çekiþtirilen çocukluðun, silinmesi gereken anýlarýydý. "Bak þimdi zaman, dört mevsimi yenmiþse eðer, ve ben hala adýný, heceleyip okuyorsam, adýnýn anlamýný taþýyamýyorsan sen eðer, ben bilfiil sayýklayacaðým kendi kendime: u-nut-ma..." Adam vitrin camýna aðlýyordu. Yansýyan ve çürük kokulu kent zamanlarýnda, bahsi geçen dönemde, -ki kendisi sýcak bir Eylül’dü- þehrin akýp giden siyah, beyaz ve flu bir geçiþ gibi uðuldayan, bol kornalý trafik ýþýklarýna aldýrmadan, vitrine aðlýyordu. Boþalýyordu içindeki ses, boþalýyordu caddeler… Bir zamanlar kahve fincanýna aðlayan bir kadýn tanýyordu. Bir küfür gibi sessizce aðlayan kadýný. Bir kayýp otobüsünün, sokaklarý arþýnlayan tekerleri gibi, sessiz ve dingin aðlýyordu. "tüm yollar birleþir diye düþünme, þehirler bu kadar çokken, ve yalnýzlýk alýp götürürken bir gün seni, tüm yollar birleþir diye düþünme, tüm yollar yeni yollar... tüm þehirler yeni þehirler..." Adam, kitapçýdan içeri girdi. Belki kapýsýnda zilleri olan bir eski sahaftan içeri sessizce dalsa, daha çok huzur bulacaktý ama, kitapçýnýn vitrini parýldýyordu. Iþýltýlý raflarýn, ýþýltýlý renklerine ve ellerinden tutulmuþ, cilt ve bant kaplý çocuklarýn, mýzmýzlanýþlarýna aldýrmaksýzýn ilerledi. "her söz bir yara býrakýr, her düþ bir yalan... delik deþik, paramparça bir ömrün tam kýyýsýnda, her söz bir yalan býrakýr, her düþ bir yara..." Durmadan soruyor, sadece soru soruyordu. Raflarý delik deþik etti. Bulamadý. Bu girdiði ve sayýsýný unuttuðu bilmem kaçýncý kitabeviydi. "Artýk insanlara kitap vermiyorlar, ya da artýk ben bulamýyorum… Eskisi gibi hiçbir þeyi / Eskisi gibi býraktýðým…" Soluðunun kesildiðini hissetti. Elindeki poþetleri bir kenara býrakýp yeniden aldý. Adam yine, þehrin vitrinlerine aðlýyordu. Sadece camekanlarýn, þehri yansýttýðý o karmaþýk silsilenin tam içine... Büyük þehirlerin, büyük acýlarý vardýr. Büyük þehirler çürümüþ kokar. Ve adam, büyük þehirlerin, bakamadýðý caddelerine, çocukluktan kalan bir alýþkanlýktandýr belki, sadece camekandan bakýyordu. Televizyonun karþýsýnda, aðzýný ayýrarak salça ekmek yediði zamanlardaki gibi, küçük þehirlerin büyük düþlerini yaþamak için belki. Belki de büyük þehirlerin küçük düþlerinin arasýnda kaybettiði düþlerini bulamadýðýndan, sadece camekandan, þehrin karanlýðýnýn tam içine... "yýkýntý kentlere götür beni, sebepsiz umutlara sal... utandýr ele güne, susuþlarla kavur, kaçamak bakýþlarla yak... al beni rüzgar... al beni..." Gökyüzüne bakamýyordu. Boþ akvaryumun içine veya kuþ kafesinin bitmiþ su kabýna. Yaþam orada durmalýydý belki. Belki de insan boyut deðiþtirebilecek bir varlýk olana dek, buzdolabýnýn içinde beklemeliydi. Kitapçýlar artýk o filmdeki o kitaplarý satmýyordu ve o acýlar olanca yerinde, olanca hiddetiyle oracýktaydý. Þehrin vitrinleri, bir televizyon camekanýndan, daha çok kesiyordu soluðu. "Hani filmlerdeki gibi bir "elveda" sahnesi býraksaydýn, ne bileyim... Sen ise bir cinayet romanýndaki seri katilin suretine bürünüp kaçmayý seçtin... Ve bana kalan, bir otopsi, bir de yakýn mesafeden, susturucuyla ateþlenmiþ uzun hikaye bir "keþke..." Adam yalnýzlýðý, ve olanca karartý acýlarýyla doldurduðu beyaz poþetleri bir kenara savurup koþtu. Durmadan, ve saðanaða aldýrmaksýzýn. Sonbaharýn bir yerlerde, bir baþka þehirde daha aydýnlýk olmayacaðýný biliyordu ama, koþtu durmadan. Kalabalýk otobüs duraklarý, ýþýklarý geceyi aydýnlatan alýþveriþ merkezleri, ve geç saate kalmayan kitapçýlarýn ve diðer vitrinlerin, kepenk aralarýndan görünen camlarýna aldýrmaksýzýn. Koþtu. Koþtu, en çok yýllar evvel ölmüþ ninesinin yattýðý divanýn altýna, gökgürültülerinden kaçtýðýnda sýðýnýþýný hatýrlýyordu. Saðanak yaðýyordu þimdi zaman belki ama, ninesinin kemikleri çoktan yerkürenin anlamsýz bir coðrafyasýnda, çürüyen bedeniyle kalakalmýþtý zaten. Dünyanýn aydýnlýk yarýsýna koþasý gelir mi insanýn / her hatýrladýðýnda caddelerin alacalý ýþýklarýný? "Nehirler yalancýdýr bilirsin. Kan da akar kül de. Gökyüzü maviliðini baðýþlar karartý bulutlara. Kuþlar sitemli göçer iþte o vakit. Ve kalýr nehir, Susar gök. Ve uzak ýþýklar yankýlanýr , Toz ve pus arasýnda. Þimdi bir çamur deryasýnda, Yürürken ben umarsýz ve arsýz, Bana bir orman yarat, Gecenin ýssýzlýðýnda." Þimdi tersine bir göçe, bir kaybediþin ardýndan, acýlarýndan kaçmak için koþuyordu adam. Valizini topladý, “siktir git…” diyemediði için “vazgeçtim…” diyen bir kadýnýn ardýndan, odanýn camýnda, düþlerine aðlýyordu. Adam belki camlara aðlýyordu ama, dýþarýdaki gök, sade çürük kokuyordu. "Bir intihar gibiydi aþk, Sade teþebbüs ettim ben…" Baþka dilde anlamýný yitiren bir cümle gibiydi þimdi aþk ve ekmek gibiydi hayat, kýrýntýlarý kalýyordu bir… Her aþk bir otobüs yolculuðuydu, hem kendi gider, hem düþlerini götürürdü her zaman... Düþler ve zaman birbirini tutmayan imzalar gibiydi, ve bir yaz güneye göç ediyordu kuþlarýn peþine takýlýp… "sürer bu vardiya, dinmez baðýrýþý motorlarýn... asfalttan yankýlanan uðultular, saðýrlaþtýrýr geceyi... ýþýklarla harelenir uzaklar... oysa artýk bakamam... soðuk camýn ardýnda, uyuklayan otobüs, aþar gider geceyi, ve ben bakamam..." Adam, düþlerin yakasýnda asýlý kalmýþ ellerine aðlýyordu. Odanýn kapýsýnýn gýcýrtýsýný duymazdan gelip, son bir kez bir yanký duymak istedi evin içinde. Oysa aðlýyordu, kendi sesinden baþka yansýyan bir þey yoktu duvarlarýn arasýnda… Adam, camekanlara, duvarlara, þehrin kokusunu duyurmayacak ne varsa, iþte tam da ona aðlýyordu. "sayýklýyorum geceleri, sabýrlarýn tükenmiþliði ve inatlarýn inançlýlýðýyla... yol göründü yine, uzanan yalnýzlýklarýn doruklarýna... yol göründü, dönüþü olmayan... dönüþü imkansýz... bir kapý, bir kiriþ, bir kol... gýcýrtýsýz uyuyamadýðým... saklýyorum defterini, içine sevda saçmalarý karaladýðým... saklýyorum senden kalan son kaðýt parçalarýný, yürüyüp bu koca yangýnýmla, ellerinden tutacaðým... gidiyorum geceleri, hep geceleri... senden deðil... senli bu topraklardan..." Kapý kilidi son kez çevrildiðinde, yaðmur olanca hýzýyla camlara ve duvarlara vuruyordu, deniz kükrüyor, camekanlar artýk yansýmýyordu. Adam hýzla uzaklaþtý, kediler sýðýnacak bir arabanýn altýna koþturuyordu. "Oysa ben herþeyden çok ayakkabýlarýný sakladým sen gitme diye."
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hýdýr Murat Doðan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |